text
stringlengths
296
93k
summary
stringlengths
48
2.09k
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerinden derlediği bilgilere göre, 2009 yılında, ekonomik krizin etkilerinin en fazla görüldüğü sektörlerin başında gelen otomotivde satışlar, ÖTV indirimin desteğiyle bir önceki yıla göre yüzde 12,77 oranında artarken, üst lüks sınıfta da satışlar 2008 yılına göre yüzde 18 artış gösterdi. 2009 yılında toplam 369 bin 819 adet otomobil satılırken, bu araçların 5 bin 248’i lüks sınıf olan E sınıfı araçlar, 2 bin 457 adedi de üst lüks sınıf olan F sınıfı araçlardan oluştu. EN FAZLA MERCEDES SATILDI 2009 yılında 17 adet Ferrari ile Maserati ve 8 adet Bentley satılırken, 2008 yılında ise 17 adet Ferrari ile Maserati ve 12 adet Bentley alıcı bulmuştu. Alıcılar, 4 markaya 51 otomobil karşılığında yaklaşık 35 milyon lira ödedi. Ayrıca, 2009 yılında 247 Porsche, 263 Jaguar, 56 Saab, 9 adet Lamborghini satılırken, Porsche hariç diğer markaların satışları bir önceki yılın altında gerçekleşti. 2008-2009 AUDI 5.484-6.251 BENTLEY 12-8 BMW 4.849-6.729 CHRYSLER 356-212 DODGE 540-339 FERRARI 17-17 JAGUAR 307-263 JEEP 822-443 LAMBORGHINI 9-9 LANCIA 123-311 LAND ROVER 1.804-1.648 MASERATI 17-17 MERCEDES-BENZ 8.432-12.725 PORSCHE 154-247 SAAB 73-56 TOPLAM 22.999-29.275
2009 yılında üst lüks sınıfta satışlar bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 18 oranında arttı.
Seba, NTV Spor'a yaptığı açıklamada, kendisiyle ilgili lüzumsuz bir takım şeyler söylendiğini dile getirerek, ''Birini desteklediğime dair söylentiler çıkıyor. Camiama teşekkür ediyorum, spor camiasına teşekkür ediyorum. Ama bunlardan rahatsız oluyorum. Beşiktaş'ın Pazar günü kongresi var. Benim temennim Beşiktaş'a yakışan bir atmosfer olsun. 100 senelik bir maziye sahip olan Beşiktaş'ı lüzumsuz hallere düşürmesinler'' diye konuştu. Her iki başkan adayına da mesaj gönderen Süleyman Seba, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Metin Keçeli'nin söylediği bir takım şeyler var. Her şeyden önce iki adayın Beşiktaş'a yakışır bir tutumla hareket etmesi benim en büyük temennimdir. Havalar müsait olduğu takdirde oy kullanacak kişi sayısının 10 binlere çıkacağını umuyorum.'' ''KAZANAN BİLEĞİNİN HAKKIYLA KAZANSIN'' Başkan Yıldırım Demirören ile bir konuşma yaptığını anlatan Seba, Demirören'e ''Bir takım her sene şampiyon olacak diye bir şey yok'' dediğini anlattı. Onursal başkan Seba, başkan Demirören'e ''Barcelona her sene şampiyon olur mu? Manchester United her sene şampiyon oluyor mu? Senden rica ediyoruz. Bu sene olmaz seneye olur. Ama Beşiktaş Kulübü'nü arındır'' dediğini ifade ederek, ''İnşallah hayırlısı olur. Benim bütün ümidim yakışan bir kongre olması. Kazanan bileğinin hakkıyla kazansın'' şeklinde konuştu. BİZ İMKANSIZLIKLARLA BUGÜNE GELDİK Beşiktaş'ta geçen yılları hakkında da açıklamalarda bulunan Seba, Beşiktaş'ta 60 senesinin geçtiğini ve bugünkü neslin o günleri hatırlamayacağını savundu. ''O günlerden bu günlere geldik'' diyen Süleyman Seba, sözlerini şöyle tamamladı: ''Bana sorulursa o günlerimiz çok daha muhteşemdi. Şimdi bakıyorsunuz maddi açıdan çok şeyler ortaya konuyor. Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu. 1984'te göreve geldiğimde çok imkansızlıklar içindeydik. Ümit ediyorum Beşiktaş'a faydalı olmuşuzdur. Yalnız kulübün aldığı neticelerle değil, arkadaşlarımla beraber imkansızlıklar içerisinde hayırlı şeyler kazandırdığım düşüncesindeyim. Ben hep eskinin güzelliği ile kendimi savunuyorum.''
Süleyman Seba, Pazar günkü kongre için ''Beşiktaş'a yakışır bir atmosfer olsun'' dedi.
Yaşar Nuri Öztürk'ün boşanma davası açtığı eşi Canan Öztürk, "Yasak ilişkisini kabul edene kadar boşanmam. Evdeki çarşafları da delil olarak saklıyorum" dedi. Yaşar Nuri,eşinin avukatına da yemek teklifinde bulunmuş.. Yalçın Bel'in haberi Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk 27 Mart 2009'da eşine boşanma davası açtı. Canan Öztürk 7500 lira aylık nafaka talep ediyor, eşi ise 3500 lira vermek istiyor. Davanın önceki gün yapılan duruşmasında mahkeme rakamın 6 bin lira olmasına karar verdi. Duruşmada Canan Öztürk'ün avukatı Pelin Ersan'ın, Yaşan Nuri Öztürk'ün kendisine, "Davayı bitirip iki bekar insan olarak birlikte yemek yiyelim" teklifinde bulunduğunu açıklaması ise gündeme bomba gibi düştü. Yaşar Nuri Öztürk'ün kitaplarının dağıtımının eşi Canan Öztürk'ün şirketi aracılığıyla yapıldığını söyleyen Ersan, "Dağıtım hakkını da elinden aldı. Canan Hanım büyük sıkıntı yaşadı" dedi. Canan Öztürk ise eşinin avukatına birlikte yemek yeme teklifinde bulunmasıyla ilgili olarak, "Erkekler bu yaşlarda kendilerini ispatlama sıkıntısı içine giriyor" demekle yetindi. Eşinden ayrılmak için tek şart kendisinden özür dilemesi ve yasak ilişkisini kabul etmesinini isteyen Öztürk, "İnkar ettiği sürece boşanmayacağım. Yatak odamıza o kadının resmini asmış. Evin her tarafında eşyaları var. Sanki o evde yaşıyor. Mahkemeye delil olarak çarşafları vereceğim" dedi. 'ARKASINDA DURSUN' Canan Öztürk, "Bu olay bir erkeğin eşini aldatması durumu değil. İnsanlar evliyken bir ilişkiye girebilir âşık olabilir. Ancak, ilişkinin arkasında durursun. Bugüne kadar toplam 21 dava açıldı. Olay, çok iğrenç boyutlara ulaştı" diye konuştu.
Yaşar Nuri Öztürk'ün boşanma davası açtığı eşi Canan Öztürk, mahkemeye ilginç bir delil sunmaya hazırlanrıyor.
Ayda sadece 19,80 TL’ye hem internet bağlantınız olsun, hem de sabit hattınızdan şehiriçi, şehirlerarası, uluslararası 1. Kademe ve yurtiçi GSM yönlerine 100 dakika özgürce konuşun. Türkiye’nin önde gelen alternatif telekom operatörü Koç.net, BiRi ADSL’in bugüne kadar sunmakta olduğu Konuş-Öde telefon hizmeti dışında ADSL hizmetini de içeren yeni bir telefon kampanyasını paketleri arasına ekledi. BiRi ADSL’den tüm kullanıcılarına yönelik yeni bir kampanya: Sabit fiyata hem internet bağlantısı hem de mevcut telefonlarını değiştirmeden, en ekonomik konuşma imkanı bir arada. TEK FİYAT UYGULAMASI NEDİR? BiRi ADSL, bugüne kadar, konuştuğunuz kadar ödeyebildiğiniz, Konuş-Öde telefon hizmetinin yanında, dileyen kullanıcılarına, yurt dışında son yıllarda çok tercih edilen yeni bir fırsatı daha Türkiye’de sunan ilk marka oluyor. “BiRi ADSL+TELEFON TEK FİYAT UYGULAMASI”, ADSL hizmeti için aylık ödediğiniz ücrete ilave olarak farklı ihtiyaçlara yönelik oluşturulmuş olan farklı arama planlarına sabit fiyatlarla sahip olabilmenize imkan tanıyan çok ekonomik bir kampanya önerisidir. www.biri.com.tr ‘ de detaylı olarak inceleyebileceğiniz ve hemen abonesi olabileceğiniz 5 farklı telefon paketi ile, dilediğiniz hız ya da limitlerdeki internetin yanında, aylık sabit bir ücret karşılığı seçtiğiniz pakete dahil dakika limitlerinde telefon görüşmesi yapma imkanı sağlar. Şehiriçi, yurtiçi, yurt dışı ve GSM aramaları paketler içinde yer almaktadır. BiRi ADSL +TELEFON hizmetinin altında yatan tek fiyat uygulaması mantığı; Şehiriçi, Şehirlerarası, Uluslararası 1. Kademe ve yurtiçi GSM yönlerini kapsayan 100, 250, 500, 750 ve 1.000 dakika paketleriyle, her bütçeye ve ihtiyaca uygun 5 farklı alternatif içeriyor. 100 dakika konuşmayı içeren 1 Mbps hızındaki 4 GB kotalı Konuşan BiRi paketine, kampanya süresi boyunca aylık 19,80 TL'ye abone olunabiliyor. 250 dakika konuşma ve 1 Mbps hızındaki 4 GB kotalı Konuşan BiRi paketi, kampanya süresi boyunca aylık 27,80 TL bedelle; 500 dakikalık telefon görüşmesini içeren 1 Mbps hızındaki 4 GB kotalı Konuşan BiRi paketi, 39,80 TL'ye, 750 dakikalık paket 51,80 TL’ye ve de 1000 dakikalık Telefon ve İnternet paketi ise 62,80 TL’ye sunuluyor. BiRi ADSL’den Ocak ayı boyunca bu paketi satın alanlara ise aynı zamanda ilk ay 250 dakikalık telefon görüşmesi hediyesi de verilecek olup, bu hediye 250 dakika satın alınan telefon paketinin dakikasına ilk ay ilave edilecektir. ADSL İLE TELEFON HİZMETİNİ BİRLİKTE SATIN ALMAK NE AVANTAJLAR SUNUYOR? - Hem ADSL hem de telefon için ödeyeceğiniz ücreti baştan biliyorsunuz. - Şehiriçi, şehirlerarası ve de uluslararası görüşmelerinizi, detaylarını www.biri.com.tr üzerinde bulabileceğiniz, mevcut faturanıza oranla % 45’e varan indirimli tarifelerle özgürce gerçekleştiriyorsunuz. - Seçmiş olduğunuz paketi aşmanız halinde hem internet hem de telefon aşım ücretinizi kolayca görüp hesaplayabiliyor ve sürprizlerle karşılaşmak zorunda kalmıyorsunuz. TEK FİYAT UYGULAMASINDAN NASIL YARARLANABİLİRSİNİZ? BiRi ADSL + TELEFON paketlerinden; - Herhangi bir ayarlama yapmadan, - Hiç bir program indirmeden, - Bilgisayarınızın açık olmasına gerek kalmadan, - Mevcut telefon hattınız ve de telefon cihazınızı değiştirmeden hemen yararlanabilirsiniz. Ayda sadece 19,80 TL’ye hem internet bağlantısına sahip olup hem de sabit hattınızdan, her yöne 100 dakika konuşmak ve ücretsiz +250 dakika telefon görüşme imkanından yararlanmak için, 0 216 556 10 20 Yardımcı BiRi Hattını arayabilir ya da burayı tıklayabilirsiniz. BiRi ADSL abonesi olanlar ise, 216 556 10 20 Yardımcı BiRi hattını arayarak, mevcut paketlerine bu hizmeti ekletebiliyorlar. BiRi ADSL paketleri; Arçelik, Beko, Keysmart, Koç.net, Apple Premium, Koçtaş, Altus, İndex ve Kredixshop yetkili satıcılarında tüketicileri bekliyor. Detaylı bilgi için: www.biri.com.tr
Ayda sadece 19,80 TL'ye hem internet bağlantınız olsun, hem de sabit hattınızdan 100 dakika özgürce konuşun.
Pakistan ordusu, aşiretler bölgesinin Salarzai ve Laskar bölgelerinde militanlara karşı düzenlenen hava saldırılarında 15 teröristin öldürüldüğünü açıkladı. Kış şartlarına rağmen yürütülen operasyonlarda 1 askerin öldüğü belirtilirken, bölgede bulunan çok sayıda sığınak ve mağaranın silah ve patlayıcılardan arındırıldığı bildirildi. Bu arada, 3 yıldır Pakistan ordusuna karşı savaşan, Taliban militanlarının Svat bölgesi komutanı Fazılullah'ın annesi Pakistan ordusunu öven açıklamalarda bulundu. Bir grup gazeteciye köyündeki evinde konuşan anne Amana Bibi, kendisine gösterilen yakınlık ve ilgi nedeniyle askerlere teşekkür etti. Başkalarına muhtaç yaşadığını belirten Bibi, 3 yıldır oğlu Fazılullah'ın kendisini arayıp sormadığını söyleyerek oğlunu şikayet etti. Pakistan resmi ajansı APP, Taliban komutanının annesinin Pakistan ordusunu övücü sözlerine bültenlerinde geniş yer ayırdı.
Pakistan ordusu tarafından aşiretler bölgesinde düzenlenen hava operasyonlarında 15 Taliban militanı ile 1 asker öldü.
Hindistanlı Lakshmi Tatma, (4) anne karnında gelişemeden ölen ikiz kardeşinin uzuvları kendi vücuduna kaynadığı için 4 kollu ve 4 bacaklı olarak doğmuştu. Lakshmi Tatma’ya dünya basını tarafından ‘Ahtapot kız’ lakabı takılmıştı. 4 kollu Hint Tanrıçası Vishnu’nun reenkarnasyonu (yeniden doğmuş hali) olduğuna inanılan Lakshmi Tatma’nın fazla kol ve bacakları 2007’de 27 saatlik bir operasyonla kesilmişti. Ameliyatın ardından Lakshmi, artık yaşıtları ile iki ayağının üzerinde koşup oynayabiliyor. Ameliyattan sonra omurgasında yamukluk oluşan küçük kız, ileride oluşabilecek yürüme problemine karşı yeniden ameliyat edilecek.
4 kollu ve 4 bacaklı olarak doğan Lakshmi Tatma'ya geçirdiği ameliyatın ardından yaşıtları gibi koşup oynayabiliyor
Ziraat Türkiye Kupası Kura çekimine gruplarını ilk iki sırada tamamlayarak çeyrek finale yükselen Fenerbahçe, Antalyaspor, Galatasaray, Trabzonspor, Bursaspor, Denizlispor, Büyükşehir Belediyespor ve Manisaspor takımları katıldı. KURA ÇEKİMİ - ÇEYREK FİNAL EŞLEŞMELERİ 1. Maç: İstanbul BŞB -Trabzonspor 2. Maç: Antalyaspor - Galatasaray 3. Maç: Fenerbahçe - Bursaspor 4. Maç: Manisaspor - Denizlispor KURA ÇEKİMİ - YARI FİNAL EŞLEŞMELERİ İstanbul BŞB - Trabzonspor eşleşmesinin galibi, yarı finalde Antalyaspor - Galatasaray eşleşmesinin galibiyele karşılaşacak. Manisaspor - Denizlispor eşleşmesinin galibi, yarı finalde Fenerbahçe - Bursaspor eşleşmesinin galibiyle karşılaşacak. İŞTE MAÇ TARİHLERİ Çeyrek final ilk maçları 3 Şubat 2010 Çarşamba, rövanşları ise 10 Şubat 2010 Çarşamba günü oynanacak. Yarı final ilk maçları 24 Mart 2010 Çarşamba, rövanş karşılaşmaları ise 14 Nisan 2010 Çarşamba tarihinde oynanacak. FİNAL 5 MAYIS'TA 2009-2010 sezonu Ziraat Türkiye Kupası Şampiyonu olacak takım ise 5 Mayıs 2010 tarihindeki final maçı ile belli olacak.
Ziraat Türkiye Kupası çeyrek ve yarı final kuraları çekildi. Çeyrek ve yarı finalde karşılaşacak takımlar belli oldu.
Adana'da, 1992-1997 yıllarında çeşitli terörist eylemlere katıldığı gerekçesiyle hakkında kesinleşmiş 16 yıl 8 ay hapis cezası bulunan sanık yakalanarak, cezaevine gönderildi. 2007 yılında Diyarbakır Özel Yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesince gıyabında yapılan yargılama sonucu, hakkında "devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak, terör örgütü üyesi olmak" suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezası verilen Mehmet Önen'in (33) Adana'da bulunduğu bilgisini alan ekipler çalışma başlattı. Asayiş Şube Müdürlüğü Aranan Şahıslar Büro Amirliği ekipleri, Önen'in babasının Hadırlı Mahallesi'ndeki evini gözetim altına aldı. Yapılan takip sonucu ekipler, Önen'i evden çıktıktan sonra bir petrol istasyonunun önünde yakaladı. Önen'in 1993'te Bingöl'ün Genç ilçesinde demiryolu raylarının sökülmesi, 1994'te Suveren Jandarma Karakoluna taciz ateşi açılması, aynı yıl, askeri konvoya pusu kurma olayına karıştığı, Doğanlı mevkisinde Elazığ-Tatvan seferini yapan yük trenine silahlı saldırıda bulunduğu öğrenildi. Bingöl bölgesinde adam kaçırma, zorla alıkoyma, örgüt adına bağış toplama gibi çeşitli olaylara karışan Önen'in, 1994'te Genç ilçesinde jandarma binbaşı Mahmut Şahin ile jandarma komando er Ahmet Nalçacı'nın şehit edilmesi olayında da yer aldığı belirtildi.
Adana'da hakkında kesinleşmiş 16 yıl 8 ay hapis cezası bulunan sanık yakalanarak cezaevine gönderildi.
Avea, Fenercell, GSMobile, Trabzoncell ve Kartalcell markalı hatlara sahip olan 4 kulübün taraftarlarına, takım oyuncularıyla birlikte reklam filminde oynama şansı sunuyor. Avea'dan yapılan yazılı açıklamaya göre, desteklediği takımın oyuncularıyla birlikte reklam filminde rol almak isteyenler, www.reklamdaoyna.com adresinden 8 şubata kadar başvuruda bulunabilecek. Taraftarların, katılım için sitedeki formu doldurarak, takımlarıyla ilgili slogan yazıp kendi fotoğraflarını yüklemeleri yeterli olacak.
Avea, markalı hatlara sahip olan 4 kulüp taraftarlarına, takım oyuncularıyla birlikte reklam filminde oynama şansı sunuyor
Galatasaray transfer bombalarını ardı ardına patlattı. Taraftar hemen harekete geçti. Fenerbahçeliler çok kızacak! Lucas Neil, Jo ve son olarak Giovanni Dos Santos... Herhalde şuan hiç kimse Galatasaray taraftarı kadar mutlu değildir. Ara transferde ezeli rakipleri hiçbir transfer yapamazken, sarı kırmızı takım bu kısa lig arasında bombaları ardı ardına patlatıverdi. Galatasaraylı taraftarlar bu son transferleri için ezeli rakipleri Fenerbahçe'ye de gönderme yapmadan duramadılar. FENERİNKİ ÇAKMA, BİZİMKİSİ ORJİNAL Galatasaraylı taraftarlar forum sitelerinde takımlarına böyle genç ve yetenekli bir futbolcuyu kazandırdığı için başkan yardımcıları Haldun Üstünel'e övgüler düzerken, ezeli rakipleri Fenerbahçe'ye gönderme yapmayı da ihmal etmediler. Sarı Lacivertli kulüpte bulunan Brezilyalı Andre Dos Santos'u dillerine dolayıp, " Sizin gibi çakma Dos Santos'u almadık. Biz orjinalini aldık" diye konuşuyorlar. Hatta transferleri Dos Santos'un üzerine orjinal, Fenerbahçeli Dos Santos'un üstüne de 'yan sanayi' yazılı bir fotoğrafta internette aralarında dolaştırıp duruyorlar. FORUM SİTELERİNDE REKABET KIZIŞTI İşte Galatasaray forum sitelerinde bu transfer hakkında bazı görüşler: - Dos Santos bize oldukça faydalı olacak bir isim.Yaşı henüz 20.Sol kanatta fırtına gibi esecek. Bu sene şampiyon olursak inşallah,seneye jo,elano,keita,baros,arda 5 lisi ile en az yarı final oynarız.Bence seneye Leo Franco'yu da gönderip defansif orta saha bir oyuncu almalıyız. - Giovanni Dos Santos ORJİNAL, Andre Dos Santos Yan Sanayi hayirli olsun!! - arkadaslar rijkaard gio yu cok iyi taniyor onu iyi oynatmasini bilir ve takimimiza cok yararli olacaktir bundan eminim ohhhh beeee nihayet geldi en sevdigim oyuncu baska bir sey istemiyorum hemen formasini alacam bu adam kötü oynasa bile kontrati uzatilmali tesekkürler HALDUN BABA - santos camiamıza hayırlı uğurlu olsun ben çok sevindim inşallah yönetim kewekl bırakıp franco yu gönderirse sevin cim dahada artıcak KEWEL CİMBOMUN VAZGEÇİLMEZİ BENCE BU YETENEĞE SAHİP ÇIKALIM LÜTFE - bu cocuk harikalar yaratir galatasarayda opsuyonu nu sezon sonu alsak super olur cok harika oyuncu suratli inanilmaz estetik harektleri yapiyr galatasarayimiza hayirli ugurlu olsun Haldun Abı Oleyyyyy Haldun Abı Oleyyyyy;Haldun Abı Oleyyyyyyyy....! - Var mı sen gıbısı abıııı!Süpersin mükemmel ötesisin...! - ... orjinal Santos bizde çakma degil.. - çok başarılı uyum saglarsa büyük ihtimalle bonservisi ile alınacaktır. Haldül abimize ve tüm Gs Camiasına tesekkürlerimiz arz ederim Bir Gsli olmak gurur ve onur verici Bizde bize düşeni yapmalıyız arkadaslar kombineler formlar vs maçlara gitmeye özen gösterelım soguk hava filan onemlı degil.. gs sevgisi ısıtır içimizi...
Galatasaray transfer bombalarını ardı ardına patlattı. Taraftar hemen harekete geçti. Fenerbahçeliler çok kızacak!
İNTERNETHABER ANKARA- Yılın ilk karı başkent cadde ve sokaklarını kilitledi. Akşam 21.00 civarında başlayan ve bütün gece süren kar, ana caddeleri ve sokakları kapladı. Belediye ekipleri yetişemeyince Ankaralılar zor anlar yaşadı. Ankara yılın en yoğun karını yaşıyor. Dün akşam saatlerinde başlayan kar kısa bir süre durdu ancak hemen ardından yeniden ve daha etkili bir şekilde başladı. Yağışbütün gece sürdü. Sabah saatlerinde bütün yollar karla kaplandı. 24 saat nöbette olan belediye ekipleri yağan karı temizlemekte zorlandı. Kentin ana caddeleri ve kaldırımları sabah saatlerinde hala kar altındaydı. Bu durum yoğun trafik yaşanmasına neden oldu. Kara hazırlıksız çıkan araçlarda trafiğin kilitlenmesine neden oldu. Protokol yolu olarak bilinen Cinnah Caddesi, Çankaya'ya çıkan yollar, Oran gibi yüksek rakımlı bölgelerde yollara tuz atıldı, ancak yoğun kar karşısında etkisi olmadı. Yoğun kar nedeniyle sabah işe gitmekte olan vatandaşlar büyük zorluklar yaşadı. Özellikle eğimli bölgelerde yavaş ilerleyen trafik nedeniyle pek çok insan geç saatlerde iş yerlerine ulaşabildi. Bir çok Ankaralı özel aracını kullanmadı ancak buna rağmen, çok sayıda hasarlı kaza meydana geldi. Belediye ekipleri yolları açmakta yetersiz kaldığı için ana arterler bile tıkandı. Bir yandan yollar temizlenmeye çalışılırken diğer yandan kar yağışı sürüyor. Meteoroloji uzmanları karın devam edeceğini açıkladı. Kar yağışı -10 derecelere ulaşan ısının 6 derece kadar artmasını sağladı. Hava yumuşamasına karşın, yağış Ankara'yı teslim aldı. BELEDİYELERİN ÖNLEMLERİ Başkent’te ana arterler ve bulvarlar üzerinde çalışmaların yoğun olarak sürdürüldüğünü belirten Fen İşleri Daire Başkanlığı yetkilileri, vatandaşın mağdur olmaması için otobüs ring yolları ile dolmuş güzergahlarında çalışmalara öncelik verildiğini söylediler. Çalışmaların en çok ana bulvarlar ile Protokol Yolu, Atatürk Bulvarı, Turan Güneş Bulvarı, Çetin Emeç gibi merkezi yerlerle İncek Bulvarı, Havaalanı Yolu, Eskişehir Yolu üzerinde yoğunlaştığını belirten yetkililer, öncelikle ana caddeleri kardan temizlemek için uğraş verdiklerini anlattılar. Karın dün geceden beri yağması nedeniyle bazı yerlerde sıkıntı yaşandığını belirten yetkililer, temizlenen yollara karın tekrar yağması nedeniyle çalışmaların uzadığını ifade ettiler. Yetkililer, kaldırımlarında temizlenmesi çalışmalarının da devam ettiğini belirttiler. KAR TEMİZLEME ARAÇLARI Karla mücadele ve kar yağışı ile birlikte meydana gelecek buzlanmaya karşı her türlü tedbiri aldıklarını belirten Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı yetkilileri, 62 adet özel donanımlı kar küreme aracı (Unimog), 27 adet greyder, 20 adet kamyon, 31 adet loder, 30 adet kürekli ekip ve 900 işçi ile 24 saat süreyle 3 vardiya halinde karla mücadele yapıldığını söylediler. Büyükşehir Belediyesi bünyesinde başka birimlerden de araç ve işçi takviyesi yaptıklarını anlatan yetkililer, vatandaşların mağdur olmaması için çalışmaların hızla sürdürüldüğünü anlattılar. FIRINLANMIŞ TUZ KULLANILIYOR Büyükşehir Belediyesi olarak130 tonluk 1 adet tuz silosu ve 1 adet tuz solüsyonu hazırlama tesisine sahip olduklarını belirten yetkililer, alüminyum silikat katkılı fırınlanmış tuz kullandıklarını belirttiler. Metropol ilçelerin yanı sıra Büyükşehir Belediyesi sınırlarına dahil olan ilçe ve beldelerde de karla mücadele çalışmalarının yapıldığını anlatan yetkililer, Başkent’te ulaşımın kış koşullarından etkilenmemesi için çalışmaların sürdürüldüğünü belirttiler.
Ankara'da yılın ilk karı yağdı. Kısa süreli yağış, yolları buz pistine çevirdi. Protokol yolu bile kapandı.
MP3'ün yaratıcılarından yeni müzik formatı. Bu yeni formatın adı ise MusicDNA. İçerisinde güncellenebilir şarkı sözleri, videolar, albüm kapakları ve bloglar içeriyor. İlk MP3 çaların da yapımında çalışmış olan Norveçli üretici Dagfinn Bach tarafından geliştirilen MusicDNA formatı, şimdiden İngiliz Beggars Group ve Amerikan Tommy Boy tarafından kullanılıyor. Ancak henüz büyük bir plak şirketi bu formatı kullanmaya başlamadı. MP3'ün yaratılışında da ismi geçen Karlheinz Brandenburg da MusicDNA'e yatırım yapanlardan. "Birçok düşünceyi bir araya getiriyor. 10 sene öncesine bakıldığında kullanıcılara müzikten fazlasını verebilecek olmak çok güzel." dedi. MusicDNA'nın Beta versiyonu bu bahar, tam versiyonunun ise yazın sonunda ortaya çıkması bekleniyor.
Popüler müzik formatı MP3'ün yaratıcılarından yeni bir müzik dosya formatı geliyor.
Emekli öğretim üyesi ve Nöroteknoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Metin Tulgar'ın geliştirdiği ve patentini aldığı beyin pilleri "Tulgar İmplant", dirençli epilepsi, kronik depresyon, parkinson, alzheimer ve solunum yetmezliği gibi rahatsızlıkların tedavisinde uygulanıyor. Prof. Dr. Tulgar yaptığı açıklamada, beyin pillerinin, hastalık veya kaza sonucunda deformasyona uğrayıp fonksiyonunu kısmen yitiren sinirleri, yapay tedavi sinyalleriyle uyararak tekrar aktif hale getirdiğini anımsattı. Tulgar, geliştirdiği teknikle beyin pilinde arıza riskini sıfıra indirip, kullanım süresini ömür boyu uzattığını dile getirerek, geliştirdiği beyin pilinin vücut içine konulan kısımlarında hiçbir aktif elektronik devre elemanı ve pil bulunmadığını ifade etti. Pilin ebadını küçülttüğünü ve dışarıdan aktive edilmesini de sağlayarak ömür boyu kullanılır hale getirdiğini anlatan Prof. Dr. Tulgar, dünyada ABD'den sonra beyin pilinin Türkiye'de kendileri tarafından üretildiğini söyledi. FİYATI 9 BİN TL "Türkiye'de 131 hastada uygulandı. Artık yurt dışına da açılıyoruz" diyen Prof. Dr. Tulgar, "Tulgar implant"ın İran ve Ürdün'de de uygulamalarının yapıldığını, ayrıca bu alanda çalışan ABD'li doktorlardan da olumlu yanıtlar aldıklarını söyledi. Yabancı beyin pillerinin 14 bin dolar olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Tulgar, kendilerinin geliştirdiği pilin ise 9 bin TL artı KDV'den satışta olduğunu ve bunun ülke ekonomisine de önemli katkı sağladığını kaydetti.
Dirençli epilepsi, parkinson, alzheimer gibi hastalıklarda kullanılan beyin pilleri yurtdışına çıkıyor
El Mundo Deportivo yazarı Paco Aguilar, Cim Bom'un son bombası Giovani Dos Santos'u değerlendirdi... “Çok büyük bir yetenek. Rakip defans oyuncuları onu durdurmakta zorlanacaktır. Her iki kanatta da görev yapabiliyor. Oyun stili ve yetenekleri Messi’ye benziyor” İşte Aguilar’ın Giovani Dos Santos analizi: ‘Ülkesinin en iyisi’ “Galatasaray çok kaliteli bir futbolcu transfer etti. Dos Santos, Barcelona altyapısından yetişti ve büyük meziyetlere sahip. Çok süratli, çok teknik. Şu an Meksika’nın en iyi oyuncusu. Zaten Dünya Kupası’nda da Meksika’nın en çok güvendiği isimlerin başında geliyor. Barcelona B takımında forma giyen kardeşi Jonathan Santos da Meksika’nın kadrosunda yer alacak.” ‘Para için gitmişti’ “Dos Santos en çok sağ kanatta oynamayı seviyor. Messi’nin yaptığı işleri yapıyor. Sol kanatta da görev alabiliyor. Kanatta topla buluşup ceza sahasına girmeyi çok seviyor. Eminim çok gol atacaktır. Bunu zaten Barcelona formasıyla birçok maçta gösterdi. İngiltere’ye gitmesinin sebebi ise sadece paraydı. Annesi Liliana parayı çok seviyor. O yüzden takıma yararlı olup olmayacağına bakılmadan annesinin zoruyla İngiltere’ye transfer oldu.” ‘Onu durduramazlar!’ “Emin olun ki, Dos Santos büyük bir yetenek. Takım arkadaşlarını çok iyi besleyen bir oyun yapısına sahip. Rakip defans oyuncuları onu durdurmakta zorlanacaktır. Babası da eski bir futbolcu. Brezilya Milli Takımı’nda oynamıştı.” İŞTE ATTIĞI GOLLERDEN BAZILARI
Ona 'Meksikalı Messi' diyor. Sarı kırmızılıları heyecan sardı. Attığı gollere bakılırsa çok takımın başını yakacak.
Bu yeni formatın adı ise MusicDNA. İçerisinde güncellenebilir şarkı sözleri, videolar, albüm kapakları ve bloglar içeriyor. İlk MP3 çaların da yapımında çalışmış olan Norveçli üretici Dagfinn Bach tarafından geliştirilen MusicDNA formatı, şimdiden İngiliz Beggars Group ve Amerikan Tommy Boy tarafından kullanılıyor. Ancak henüz büyük bir plak şirketi bu formatı kullanmaya başlamadı. MP3'ün yaratılışında da ismi geçen Karlheinz Brandenburg da MusicDNA'e yatırım yapanlardan. "Birçok düşünceyi bir araya getiriyor. 10 sene öncesine bakıldığında kullanıcılara müzikten fazlasını verebilecek olmak çok güzel." dedi. MusicDNA'nın Beta versiyonu bu bahar, tam versiyonunun ise yazın sonunda ortaya çıkması bekleniyor.
Popüler müzik formatı MP3ün yaratıcılarından yeni bir müzik dosya formatı geliyor.
Bu model bir yol otomobilinden çok bir yarış otomobili ve gerçekten benzersiz. Mercedes'in SLR 300 yarış otomobili temel alarak tasarlanan bu modele efsane olmuş bir İngiliz yarış pilotunun adı verilmiş; Stirling Moss. 1950'li yılların yarış otomobili SLR 300'den ilham alınarak tasarlanıldığı için retro çizgilere sahip olan otomobil tamamen üstü açık. Hiçbir rüzgarlık ya da tavan bulunmayan otomobilde sürücüleri korumak için roll bar'lar kullanılmış. İki kişilik bir Speedster tarzındaki otomobil ile sakin bir şehir turu çok güzel olabilir fakat yüksek süratlerde kask kullanmak kaçınılmaz gibi gözüküyor. Çünkü araçta yolcuları ön rüzgardan koruyacak bir önlem bulunmuyor. 100 KM'YE 3.2 SANİYEDE ÇIKIYOR SLR Stirling Moss'un kaputunun altında Süperşarjlı 5.4 litrelik AMG çıkışlı bir V8 bulunuyor. Bu motor 650 beygir güç üretiyor ve aracı 0'dan 100'e 3.2 saniyede çıkarıyor. Son sürat ise saatte 350 kilometre. İç dizaynı böyle bir tasarım için hayal kırıklığı. 1.05 milyon dolar verecekseniz bir aracın detaylarının çok daha güzel olmasını beklersiniz. SLR Stirling Moss batmobil kadar hırçın, SLR 300 kadar retro ve yandan bakıldığında fırlamaya hazır bir ok gibi görünüyor ama iç tasarım SLK 200'den farksız. Mercedes, Stirling Moss SLR'dan yalnızca 75 adet üretecek. Aracın üretimine başlandı ve 750,000 avro ya da 1.05 milyon dolar ödeyen müşterilerden araçlarına yakında başlayacak.
Mercedes efsane SLR ailesine muhteşem bir araç daha ekledi. İşte Mercedes'in SLR serisinin yeni üyesi Stiriling Moss.
Beşiktaş Kulübü'nde 30 Mayıs 2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında başkanlığa seçilen Yıldırım Demirören'in, 5.5 yıllık başkanlık döneminde, futbol takımı için toplam 63 oyuncu transfer edildi. Siyah-beyazlı kulüp, Demirören yönetiminde transfer dönemlerinin genellikle en hareketli kulübü olarak dikkati çekti. Göreve geldiği ilk sezonda, 2004 yılında takıma toplam 14 futbolcu transfer eden Yıldırım Demirören yönetimi, 2005-06'da 13, 2006-07'de 8, 2007-08'de 10, 2008-09'da 9, bu sezon da 9 futbolcu transferine imza attı. DEMİRÖREN DÖNEMİ TRANSFERLER Beşiktaş'ın Yıldırım Demirören'in göreve geldiği 2004-05 sezonunun başından bu yana yaptığı 63 transfer ve geldikleri sezonlar şöyle: 2004-05 Sezonu: John Carew, Juan Francisco Garcia ''Juanfran'', Ali Güneş, Berkant Göktan, Çağdaş Atan, Fatih Sonkaya, İbrahim Akın, İbrahim Toraman, Murat Şahin, Mustafa Doğan, Okan Buruk, Veysel Cihan, Tayfun Korkut ve Koray Avcı. 2005-06 Sezonu: Souleymane Youla, Ali Tandoğan, Güven Kocabal, Kürşat Duymuş, Adem Dursun, Volkan Ünlü, Ailton Goncalves Da Silva, Ahmet Dursun, Jose Kleberson Pereira, Deivson Rogerio Da Silva ''Bobo'', Thomas Jun, Gökhan Güleç ve Aydın Karabulut. 2006-07 Sezonu: Vedran Runje, Mert Nobre, Baki Mercimek, Fahri Tatan, Serdar Kurtuluş, Burak Yılmaz, Matias Emilio Delgado ve Ricardo Luis Rodrigues ''Ricardinho''. 2007-08 Sezonu: Rodrigo Alvaro Tello, Hakan Arıkan, Rüştü Reçber, Mehmet Yozgatlı, Atilla Özmen (kiralık), Edouard Cisse, Lamine Diatta, Federico Higuain, Filip Holosko, Gordon Schildenfeld. 2008-09 Sezonu: Tomas Sivok, Tomas Zapotocny, Anthony Seric, Uğur İnceman, Ekrem Dağ, Tuna Üzümcü, Yusuf Şimşek, Fabian Ernst, Erkan Zengin. 2009-10 Sezonu: Micheal Fink, Nihat Kahveci, İsmail Köybaşı, Erhan Güven, Rıdvan Şimşek, Matteo Ferrari, İbrahim Kaş, Rodrigo Tabata, Ramazan Özcan.
Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demiören başkanlık döneminde 65 oyuncu transfer edildi.
Farklı renk ve koku seçenekleri bulunan çoraplar, içlerinde bulunan ve mikrodalga fırında ısıtılan buğday keseleri sayesinde ayakları sıcacık tutuyor. Çorapları Türkiye'ye getirerek internet sitesi aracılığıyla satan firmanın yetkilisi Güçlü Gökozan, AA muhabiri Zuhal Uludere'ye yaptığı açıklamada, sıcak çorapların, mikrodalga fırında ısıtılmak için tasarlanan özel ürünler olduğunu belirtti. Ürünün bazı çeşitlerinin doğrudan, bazılarının ise içindeki buğday keselerinin çıkarılıp mikrodalga fırında ısıtıldığını ve tekrar çorabın içine yerleştirildiğini anlatan Gökozan, "Bu sıcak çoraplar, üşümüş ve yorgun ayaklar için harika bir çözüm. Ancak bu kadarla da kalmıyor. Ayaklardaki eklem ağrılarını hafifletmek ve kan dolaşımını hızlandırmak için de yardımcı oluyor. Her modelin içinde bulundurduğu esansla da çoraplar mis gibi kokuyor" dedi. Gökozan, 6 farklı modeli ve 5 farklı esans seçeneği bulunan ürünün 43'e kadar olan ayak numaraları için tek boy olduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi: "Bu çoraplar İngiltere'de özel olarak üretilmektedir. Özellikle 'soğuk günlerde sıcak çoraplar' gibi hem esprili hem de çok kullanışlı bir ürünün çok ilgi çekeceğini ve rağbet göreceğini düşündük. Nitekim de öyle oldu. Özellikle yılbaşında hediye olarak da çok satıldı. Soğuk günlerin en çok sipariş edilen ürünlerinden biri oldu. Ürün, mikrodalgada ısıtılarak kullanılmak üzere tasarlandığı ve soğuk günlere özgü olduğu halde, havaların en sıcak olduğu ağustos aylarında bile çok ilginç bir ürün olması dolayısıyla iyi satış yaptı."
Bursa'da bir firma mikrodalga fırında ısıtılarak giyilen İngiltere'den özel çorap ithal etti.
Avrupa’nın ‘blog’ sitelerinde F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Arap şehyleriyle F.Bahçe’nin satışı için görüştüğü dedikoduları çalkalanıyor. Daha bir sene önce de Abramovic'in F.Bahçe'yi satın almak için uğraştığı iddia edilmişti. Son bir iddia da Gürcistan'dan geldi. PETROL DEVİ FENERBAHÇE'YE GÖZ DİKTİ! Sabah'tan Özge Aydın'ın derlediği habere göre Dünya futbolundan yer almak isteyen Gürcistan'ın ünlü petrol devi Wissol Grup'un F.Bahçe'nin hisselerine göz diktiği iddia edildi. İNGİLİZ KULÜPLERİ ARAPLAR'A SATILMIŞTI Bilindiği gibi daha önce İngiltere'nin marka takımlarından Manchester City ve Porsmouth yapılan uzun pazarlıklar sonucu Arap şeyhlerine Liverpool ise Amerikalılar'a satılmıştı.
Avrupa blogları Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın Arap şeyhleriyle pazarlık yaptığı dedikoduları ile çalkalanıyor.
Ankara'daki yoğun kar yağışı nedeniyle kamuda çalışan özürlü ve engelli personele bugünden itibaren üç idari izin verildi. Ankara Valisi Kemal Önal, Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, devlet kuruluşlarında çalışan engelli memur ve işçilere, kar ve soğuk hava nedeniyle 3 günlük idari izin verildiğini bildirdi. Önal, Valiliğin hava muhalefeti ve kar yağışı nedeniyle daha önce çıkardığı genelge kapsamında, hava koşullarına bağlı olarak özürlü ve engelli personele idari izin verilebileceğini anımsattı. Vali Önal, bu genelgeye dayanarak, kamuda çalışan özürlü ve engelli personelin bugünden itibaren 3 gün idari izinli sayılacağını duyurdu.
Yoğun kar yağışı nedeniyle Ankara'da önlemler alındı. Engelliler için de izin kararı çıktı.
Türkiye, 2009 yılında 27 milyon 77 bin 114 turist ağırladı. Almanlar yüzde 16,58'lik dilimle Türk turizm pazarında ilk, Ruslar 9,95 ile ikinci sırada yer alırken, İngiltere 8,96 ile en çok turist gönderen üçüncü ülke oldu. Türkiye'ye sınır komşularından gelen turist sayısındaki artış da dikkati çekti. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, turistler, 2009 yılı ocak-aralık döneminde, en çok Akdeniz Bölgesini tercih etti. Türkiye'yi 1 yılda, toplam 27 milyon 77 bin 114 kişi ziyaret etti. Bu rakamla geçen yılın aynı dönemine göre Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısı yüzde 2,81 artış gösterdi. Almanya, Rusya ve İngiltere, gelen turist sayısında yine başı çeken ülkeler oldu. Ocak-aralık döneminde, Almanya'dan 4 milyon 488 bin 350 kişi Türkiye'ye geldi. Almanlar, Türk turizm pazarında, 1 yıllık dönemde yüzde 16,58'lik dilimle ilk sırada yer aldı. Rusya'dan da aynı dönemde 2 milyon 694 bin 733 turist geldi. Bu dönem, pazarın yüzde 9,95'ini Ruslar oluşturdu. Ocak-aralık döneminde, İngiltere'den gelen turist sayısı ise 2 milyon 426 bin 749 kişiye çıktı. Böylece gelen turistlerin yüzde 8,96'sını İngilizler oluşturdu. Bu ülkeleri Bulgaristan, İran, Hollanda, Gürcistan, Fransa, ABD ve İtalya izledi. Turizm, dünyada geçtiğimiz yıl yüzde 4,3 oranda azalırken, Türkiye'de 2.81 artış gösterdi. Ocak-aralık döneminde Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında Antalya birinci, İstanbul ikinci, Muğla üçüncü oldu. KOMŞU ÜLKELERDEN GELEN TURİST SAYISI ARTTI Türkiye'yi aralık ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12,35'lik artışla toplam 1 milyon 226 bin 143 kişi ziyaret etti. En çok turist gönderenler sıralamasında aralık ayında Almanya 196 bin 210 kişiyle birinci olurken, Bulgarlar ikinci, İranlı turistler üçüncü sırada yer aldı. 2007 yılı ocak-aralık döneminde Bulgar turist sayısı 1 milyon 239 bin 667 iken, bu sayı 2008'de 1 milyon 255 bin 343'e, 2009 yılında 1 milyon 406 bin 604'e yükseldi. Bulgaristan komşu ülkeler içinde en çok turist gönderen ülke oldu. Bulgarlar, daha çok sonbahar ve kış aylarında Türkiye'yi tercih etti. Türkiye'ye en çok turist gönderen ikinci komşu ülke İran'dan 2009 yılında 1 milyon 383 bin 261 kişi geldi. İranlı turist sayısı sonbahar ve yaz aylarında diğer aylara göre artış gösterdi. 2007 yılında 1 milyon 58 bin 206 İranlı turist Türkiye'ye gelirken, bu sayı 2008'de 1 milyon 134 bin 965'e çıktı. 2009 ocak-aralık döneminde, 995 bin 381 Gürcistanlı Türkiye'yi ziyaret etti. Gürcistan'dan gelen turist sayısı 2007'de 630 bin 979 iken, 2008'de 830 bin 184'e yükseldi. Türkiye'nin batı sınırında bulunan ve turizmde rakip komşusu Yunanistan'dan 2009 yılında, 616 bin 489 turist geldi. 2007 yılındaki 447 bin 950 olan turist sayısı 2008'de 572 bin 212'e yükseldi. Güney komşular Suriye ve Irak'ta 2009 yılında Türkiye'ye gönderdikleri turist sayısında artış görüldü. Suriye'den 2007 yılında 332 bin 840 kişi Türkiye'ye gelirken bu sayı 2009'da 509 bin 679'a yükseldi. Irak'tan ise 2008 yılında 250 bin 130 turist Türkiye'yi ziyaret ederken geçtiğimiz yıl bu sayı 285 bin 229'a çıktı. Bu arada, Türkiye'ye gelen turistlerin yüzde 70,02'si havayolunu, yüzde 22,27'si karayolunu tercih etti.
Türkiye, 2009 yılında toplam 27 milyon 77 bin 114 turist ağırladı. Almanlar yüzde 16.5'luk dilimle ilk sırada yer aldı
Günlerdir soğuk hava koşullarının esiri olan İstanbul'da, kar yağışı dün akşam saatlerinde yeniden başladı. Avcılar, Halkalı, Bağcılar ve çevresinde gözlenen hafif kar yağışı, ilerleyen saatlerde yoğunlaşarak etkisini artırdı. Anadolu yakasında da etkili olan kar yağışı trafikte aksamalara neden oldu. Yağışla birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı ekipler de alarma geçerek yollarda önlem aldı. Yağışın etkisi sabah saatlerinden itibaren azaldı.
Avrupa ve Anadolu yakasında etkili olan kar yağışının etkisi sabah saatlerinde azaldı.
Eski adı Stalingrad olan Volgograd'daki Pivovar fabrikasının Müdürü Boris Izgaçev, Komsomolskaya Pravda gazetesine yaptığı açıklamada, birçok tarihçinin "milyonlarca masumun ölümünden sorumlu bir tiran" olarak betimlediği Stalin'in resminin sodaların üzerinde yer almasında "kötü bir yan görmediğini" ifade etti. Fabrikada Stalin resimli sodanın yanı sıra SSCB'nin ordusu Kızıl Ordunun subaylarının resimlerinin yer aldığı 2 başka soda daha üretileceği belirtildi. Fabrika müdürü, bu sodaların talep göreceğini beklediğini kaydetti. Rusya'da 2. Dünya Savaşı'ndaki zaferinden dolayı kutlanan Stalin, aynı zamanda milyonlarca insanın katlinden sorumlu olmakla suçlanıyor.
Stalingrad zaferinin 67. yılı dolayısıyla Sovyet lider Joseph Stalin'in resmi bulunan sodalar piyasaya çıkacak.
İstanbul'da 11-21 Şubat, Ankara'da ise 25-28 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek !f İstanbul 9. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali heyecanlandıran bir programla sinemaseverlerin karşısına çıkmya hazırlanıyor. Festivalin bu seneki bölümleri; 'Keş!f', 'Hit Filmler', 'Erkeklik Halleri', 'Sesli Yaşam', 'Fantastik Filmler', 'Sessiz ve İsyankar', 'Dünyanın Çivisi', 'Açılım', 'Gökkuşağı', '!f Kült', '!f Kısalar', 'Nöbetçi Sinema' ve 'Özel Gösterim' başlıkları olarak sıralanıyor. JÜRİDE OSKAR'LI BİR İSİM Festivalin jürisi ise Gael Garcia Bernal'i uluslararası üne kavuşturan Oscar ödüllü ''Günah'' filminin prodüktörü Daniel Birman Ripstein, Sundance Film Festivali yöneticilerinden Caroline Libresco, NISIMASA'nın kurucusu Matthieu Darras, ''Buzdan Hayaller/Noi the Albino'' filmiyle tanınan ünlü İzlandalı yönetmen Dagur Kari ve Türkiye'nin önemli senarist/yönetmenlerinden Ümit Ünal'dan oluşuyor. Kari, ayrıca çok konuşulan son filmi The Good Heart/ İyi Yürek'in galasında hazır bulunacak.
!f İstanbul 9. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali 11 Şubat'ta başlıyor. İşte yılın en bağımsız filmleri...
Ankara Valisi Kemal Önal yaptığı açıklamada, devlet kuruluşlarında çalışan engelli memur ve işçilere, kar ve soğuk hava nedeniyle 3 günlük idari izin verildiğini bildirdi. Önal, Valiliğin hava muhalefeti ve kar yağışı nedeniyle daha önce çıkardığı genelge kapsamında, hava koşullarına bağlı olarak özürlü ve engelli personele idari izin verilebileceğini anımsattı. Vali Önal, bu genelgeye dayanarak, kamuda çalışan özürlü ve engelli personelin bugünden itibaren 3 gün idari izinli sayılacağını duyurdu.
Ankara'daki yoğun kar yağışı nedeniyle kamuda çalışan özürlü ve engelli personele bugünden itibaren üç idari izin verildi.
Norveç’te yaşayan hem Türk hem de Norveç vatandaşı olan K.K (17) ve S.U (18), Anıtkabir Hatıra Defteri’ne hakaret içeren yazı yazdı. İki gencin, “Şaka yaptık. Suç olduğunu bilmiyorduk” savunması ceza almalarını engellemedi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, gençlerin cezasını 11 ay 7’şer güne indirerek onadı. MISTIK SENİ GÖZÜM TUTMUYOR Tarihe mal olmuş, Türk milleti için yeri doldurulamaz bir şahsiyeti, çocukların “sevimli” şakalarından korumaya kalkışmak ve şaka yapan çocukları; değme hırsızlardan, kapkaççılardan, tecavüz sapıklarından, dolandırıcılardan daha ağır bir ceza ile tecziye etmek gericiliktir… Cumhuriyet yobazlığıdır... Bir insan, bir millet için ne kadar değerli olursa olsun onu zorla sevdirmeye çalışmak, Sadizm’dir… Despotizmdir… Çağ dışılıktır… Atatürk’ü korumak adına, milyonların gözünden düşürenler, O’nun düşmanlarıdır… Adnan Berk Okan Yaz tatili için gelen K.K ve S.U 4 Temmuz 2005’te, Anıtkabir’i ziyaret etti. Anıtkabir Müzesi’ndeki hatıra defterine K.K, “Mıstık, seni gördüğüm için daha kötü oldum, Allah razı olsun diyeceğim ama demiyorum, yaptıkların için teşekkürler, ama seni hiç gözüm tutmuyor” yazdı. KÜFÜRLÜ YAZDI S.U ise “Tipini s.k” diye yazarak sövdü. Şikayet üzerine iki genç, Anıtkabir güvenlik görevlilerince gözaltına alındı. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’nce tutuklanarak, Elmadağ Çocuk Islahevi’ne gönderilen iki genç hakkında Atatürk’e hakaretten dava açıldı. CEZALARI İNDİRİLDİ Ankara Çocuk Mahkemesi, çocukları önce Atatürk’e hakaretten 1 yıl 10 ay 15’er gün hapis cezasına çarptırdı. Olay tarihinde 18 yaşından küçük olmaları nedeniyle cezayı üçte bir oranında azaltarak 1 yıl 3’er aya indirildi. Mahkumiyet kararı temyize gitti. Yargıtay 11. Ceza Dairesi hükmü onadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, iki gencin 18 yaşından küçük olmaları nedeniyle cezanın yarı oranında indirilmesi gerektiğini belirterek, onama kararına itiraz etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazı kabul ederek, sanıkların 11 ay 7’şer gün hapisle cezalandırılmasına karar verdi.
İki genç Anıtkabir'i ziyaretlerinde Anıtkabir Defteri'ne bir şeyler karaladı. Ama yazdıkları onları hapse düşürdü!
Manchester United'ın efsane futbolcusu Eric Cantona, sinemada ismini duyurduktan sonra Paris'te, eşi Raşida Brakni'nin yönettiği oyunda sahneye çıkacak. Cantona'nın son derece zor bir rolde oynayacağı ve eleştirmenlerin sıkı takibinde olacağı belirtiliyor. Cantona, "Ben tutkuya bayılıyorum. Hep değişik şeyler denemek istiyorum. Bazen de kendimi tehlikede hissetmek istiyorum." diyor ve ekliyor: "Hedef hep aynı. Oynamak ve keyif almak. Birşeyden zevk almak için kendinize güven duymanız gerekli. Bu da yalnızca çok çalışarak elde edilebilecek birşey." Cantona'nın rol aldığı 'Face au Paradis/ Cennetle Yüzyüze' genç oyun yazarı Nathalie Saugeon'un yeni bir çalışması.
Efsnae futbolcu Eric Cantona ilk kez bir tiyatro oyununda rol alarak yine hayranlarını şaşırtacak
Firmaların birçoğu satışlarını iki katına çıkardı. Trafikte zor anlar yaşamak istemeyenler kar lastiği ve patinaj zinciri için esnafın kapısını çaldı. Bu ilgi de satışları yüzde 30-40 oranında artırdı. Türkiye'yi etkisi altına alan soğuk hava dalgası vatandaşları zor durumda bırakırken, birçok kişi işe gidiş ve dönüşlerde ciddi sıkıntılar yaşadı. Ancak söz konusu durum tüketicilere sıkıntılı günler yaşatırken üreticilerin yüzünü güldürdü. Soğuktan korunmak isteyen vatandaşlar, gıda, tekstil, otomobil yan sanayii ve kömür satışı yapan mağazalara akın etti. Yağışların hafta sonuna denk gelmesi alışveriş merkezlerine de yansıdı. Vatandaşlar cumartesi günü evde kalmayı tercih ederken pazar günü soluğu alışveriş merkezlerinde aldı. Birçok kişi evinde kalmayı tercih edip, aileleriyle vakit geçirdi. Böyle olunca daha fazla kömür yakıp gıda tüketti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de (İBB) sokağa çıkanların can ve mal güvenliğini sağlamak için güvenlik tedbirlerini artırdı. Belediye, cumartesi, pazar ve pazartesi günlerinde yollara 10 bin ton tuz serpti. Kış sezonunda bu rakam 23 bin tona yaklaştı. Tuzlama çalışmalarının İBB'ye maliyeti 2,3 milyon lira olarak açıklandı. Öte yandan şahsi araçlarıyla yola çıkanlar kar lastiği ve zincir takarak kendi güvenliğini sağladı. Bu ilgi de satışları yüzde 30 ila 40 oranında artırdı. Yaz aylarında satışlarında önemli oranda düşüş yaşayan gıda, kömür, otomobil yan sanayicileri ve tekstilcilere soğuk kış günleri yeni bir ümit oldu. Binlerce vatandaş zam ihtimaline karşı kışlık gıda ve kömür aldı. Bazı vatandaşlar da aracının lastiğini değiştirdi. Türkiye çapında araçlara donanım hizmeti veren Speedy Türkiye'nin İstanbul Servis Müdürü Hakan Mengüç, yerel yönetimlerin doğal afetlerde artan tecrübesinin tüm tarafların işlerini kolaylaştırdığına dikkat çekti. Sektörde kar yağışı ile birlikte kış lastiği, zincir, kar paleti satışlarında artışların olduğunu belirten Mengüç, "Geçen yılın ocak ayına göre yüzde 40 talep patlaması yaşıyoruz. Trafik cezalarının artmış olması, kontrollerin sıklaştırılması zincir satışlarında çok etkili oldu." ifadelerini kullandı. istanbullu 300 bin ton kömür yakacak İstanbul Ticaret Odası 88 No'lu Doğal ve İşlenmiş Katı Yakıt Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Hüseyin Akarçeşme ise kar yağışı sebebi ile kömür satışlarında ciddi artışların olduğuna dikkat çekti. Bu yıl İstanbul'da 300 bin ton kömür yakılacağını öngördüklerini kaydeden Akarçeşme, kar yağışı ile birlikte bu rakamın 50 bin ton daha artacağını belirtti. Akarçeşme, geçen yılın aynı dönemine göre Ocak 2010'da kömür kullanımının Türkiye çapında yüzde 50 arttığını açıkladı. Ani bastıran kar yağışının İstanbulluları market ve pazarlara yönelttiğini aktaran Nazlı Gıda Yönetim Kurulu üyesi Nihat Kurt ise bu yoğunluğun gıda satışlarını artırdığını kaydetti. Kar yağışının insanlarda bir panik havası oluşturduğunu dile getiren Kurt, buna rağmen cips ve çikolata satışlarında düşüşlerin olduğunu hatırlattı. Vatandaşların hafta sonu evlerinden çıkmak yerine telefonla sipariş verdikleri bilgisini veren Uyum Marketler Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Akyüz ise Soyak, Sitepark, Yeşilköy ve Avrupa Konutları şubelerinde günlük bazda cirosal artışların olduğunu vurguladı. Vatandaşların daha ziyade meyve ve sebze aldıklarını aktaran Akyüz, satışların önümüzdeki günlerde de devam edeceğini belirtti. YKM Mağaza Müdürü Nilüfer Akgül ise ocak ayının son haftasında bot ve kaban satışlarının arttığına dikkat çekti. Hava şartlarından dolayı geçtiğimiz cumartesi günü vatandaşların evlerinde kalmayı tercih ettiklerini aktaran Akgül, alışveriş merkezlerinin pazar günü eski yoğunluğuna yeniden kavuştuğunu belirtti. KOMBİ VE DOĞALGAZ SOBASI SATIŞLARI ARTTI Türkiye çapında 3 bin aracın filo yönetimini üstlenen Fleet Manager Türkiye (FMT) kurucusu Mithat Ayan da özellikle sözleşme şartları gereği tüm araçlarının lastiklerini kasım ayında değiştirdiklerini ifade etti. Bir aracın kış maliyetinin yıllık bin 125 liraya ulaştığını anlatan Ayan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "C sınıfı bir otomobilin yaklaşık 1.150 TL tutarında bir masrafı var. Biz de 3 bin aracımız için 3 milyon 450 bin lira masraf yaptık. Filoda yüzde 40 tek taraflı, yüzde 30 park halinde kazalar meydana geldi. Bu oran toplamda yüzde 70 gibi tek taraflı kazaların şirket araç filolarında meydana geldiğini gösteriyor." Yıllık 300 milyon Eurol'uk pazara sahip kombi ve doğalgaz sobası sektörü de havaların soğuduğu bugünlerde hareketli günler yaşıyor. Cuma gününden bu yana ülke genelinde etkili olan kar yağışı ve aşırı soğuklar, ısınmayla ilgili giderlerin artmasına yol açtı. Birçok vatandaş, şiddetli soğuklar nedeniyle yakıt maliyeti artınca çareyi kombisini ya da sobasını değiştirmekte buldu. Birçok kişi de bu kış ayında bozulan kombisini yeterli servis alamadığı için zorunlu olarak değiştirmek zorunda kaldı. Pazardaki standart kombi fiyatları 1000 ile 1500 lira arasında değişirken, yarı yoğuşmalı kombiler 1500 ile 2 bin, tam yoğuşmalı kombiler ise 2 bin ile 2 bin 500 lira arasında satılıyor.
Yurt genelinde etkili olan soğuk havalar tekstilciler başta olmak üzere gıda, kombi ve kömür satanların yüzünü güldürdü.
Poyrazköy İddianamesi'nin giriş bölümünde daha önce açılan Ergenekon davalarının özeti yapıldı. İddianamenin bir bölümünde Türkiye'nin "imanlı ve imansız iller" şeklinde haritası yapılırken oldukça ilginç detaylar da var. Ergenekon silahlı terör örgütünün hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olduğu, devlet içerisinde değişik kurumlara sızdığı, gerçekleştirdiği ya da teşebbüs ettiği eylemlerin niteliği önceki iddianamelerin giriş bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmıştır” denildi. İddianamede ayrıca önceki iddianamelerde “Ergenekon yapılanması neden bir terör örgütüdür” başlığı altında ayrıntılı açıklamalar yapıldığını ve bu konuda tekrar açıklama yapılmayacağını kaydetti. İddianameden alınan bazı önemli bölümler şöyle: ASKERLER AKTİF OLARAK ERGENEKON’DA * Ergenekon silahlı terör örgütünün, yaşamsal değerde önem verdiği TSK içerisindeki faaliyetlerinin bir kısmını Karargah Evleri ismi altında gizli hücre yapılanması ile yürüttüğü tespit edilmiştir. * Askeri yapılanma içinde yer alan askerler, diğer örgüt üyeleri gibi emekli oldukları dönemde de aktif olarak Ergenekon terör örgütü yapılanmasında yer aldı. * “Örgütün darbe zemini oluşturmak amacıyla gerçekleştirdiği ve toplumda infial uyandıran eylemler” başlıklı bölümünde “Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay saldırısı” sıralandı. * Ümraniye’de ele geçen el bombaları, Yargıtay mensuplarına suikast hazırlığı, İzmir’de bulunan NATO Tesislerine silahlı saldırı hazırlığı, 2005 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’a yönelik suikast hazırlığı, 2007 yılı içerisinde gazeteci yazar Fehmi Koru ve yazar Orhan Pamuk’a yönelik silahlı saldırı hazırlığı, 2007 yılı içerisinde Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ile milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Ahmet Türk’e yönelik silahlı saldırı hazırlığı, sanık İbrahim Şahin’de ele geçen silah, mühimmatlar ve suikast planları, Ermeni asıllı Türk vatandaşı olan Minas Durmaz Güler’e yönelik suikast hazırlığı, Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan’a yönelik suikast hazırlığı, Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız’a yönelik suikast hazırlığı, Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Kazım Genç’e yönelik suikast hazırlığı, Ankara’da bir alışveriş merkezine yönelik bombalı saldırı planı, Sanık Mustafa Dönmez’de ele geçirilen Başbakan’a yönelik suikast planı ve silahlar, Rahmi Koç Müzesi’ndeki denizaltıda bulunan patlayıcı madde ve burada yapılması planlanan eylem" * Vatandaşların Beykoz Kaynarca Köyü Hocaoğlu mevkiinde şüpheli şahısların bulunduğuna ilişkin ihbar üzerine jandarma bölgede inceleme yaptı. Jandarma tarafından yapılan incelemede tornavida ile işaretlenmiş ağaçlar bulunduğu, bu ağaçların takip edilerek ulaşılan alanda yumuşak zeminde toprağa gömülü halde bir kısım yüzeyde görülen siyah poşet parçalarının bulunduğu, yapılan araştırmada toprağın 20 cm altında gömülü halde bulunan siyah poşet içerisindeki 50x30x20x cm ebatlarındaki plastik termosta her biri 550 gr. Ağırlığında 27 adet TNT kalıbı, 155 cm boyunda infilaklı fitil, 3 adet fünye, 1 adet adaptör, 100 gr c-4 plastik patlayıcı madde ele geçirilmiştir Mühimmatlar bulunduktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ihbar maili geldi. Mailde, “20-25 gün önce Beykoz’da ormanlık alan içerinde yüklü miktarda patlayıcı bulunduğu, emekli Albay Levent Göktaş’a bağlı bir ekip tarafından bu patlayıcı maddelerin eylemde kullanılmak üzere gömüldüğü, bu ekibin harekete geçeceği, ayrıca ekibin içerisinde Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Turhan, Ecevit, Eren Günay ve Emre Onat isimli şahısların olduğu, Beykoz’daki ormanlık araziye patlayıcıları görmerken vatandaşların fark etmesi üzerine kaçtıkları, bunların Ergenekon’a bağlı hareket ettiği ve şahısların cezaevinde bulunan Levent Göktaş’ın sorumlu olduğu..." DVD'DEN İMANLI İMANSIZ İLLER ÇIKTI [PAGE] İMANLI İMANSIZ İLLER HARİTASI Poyrazköy İddianamesinde Levent Bektaş'ta ele geçirilen DVD'deki imanlı imansız iller haritası olduğu belirtiliyor. İddianamenin 39. sayfasında Emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş'ta ele geçirilen DVD'deki harita.png isimli dosyada illerin sınıflandırıldığı belirtiliyor. Türkiye siyasi haritasındaki illerin dört renge boyanarak numaralandırıldığı belirtilen iddianamede, resim formatındaki harita anlatılıyor. Buna göre haritanın lejandına göre yeşil renkle boyanan iller, imanlı iller. Kırmızı renge boyananlar, imanlı olmayan iller. Mor renkli iller, topluluk olan, sarı renkliler ise topluluk olmayan iller anlamına geliyor. 'PAŞA KARISINI DÖVÜYOR' DEDİKODUSU YAYALIM Poyrazköy İddianamesi'nde emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş'ta ele geçirilen DVD'deki “Gündemlerim2.doc” isimli MSword dosyasındaki belgede, Kasım'da, Kadıköy'deki evinin balkonundan atlayarak intihar eden Albay Belgütay Varımlı ile konuşmasının içeriğini değiştirmesi için görüşülmesi isteniyor ve “Paşayı rahat bırakmasın” deniliyor. Belgede yer alan diğer notlarda “Paşa karısını dövüyor, diye dedikodu yayalım” ifadeleri de yer alıyor. Belgede yer alan notlardan bir bölümü şöyle: * Belgütay Varımlı ile konuşmasının içeriğini değiştirmesi için görüşelim “....” Paşayı rahat bırakmasın. * Darbe günlükleri halledilmeli (Sevil beyanat vermeli, Tolga'nın filmlerinin reytingleri yükseltilmeli vb...) * Tanıdıklarla ilgili olarak toplu maillerde “kurum yıpratılıyor”şeklinde kamuoyu oluşturulmalı, bunun için tanıdıklardan “mağdur ” grup oluşturulmalı. * Deşifreleri öyle bir dozda verelim ki, “mağdur edilen”, “uğraşılan” havası verilmiş olsun. Arkadaşlarımızı yıkmasın ama “uğraşıyorlar” havası verilsin arkamıza aldığımız bu rüzgarla onları “sözümüzü dinleyen amirlerimiz” destekleyip kullansınlar ve işte onlara “kurban vermedik” desinler. Bu ph çok önemli ve tuttu devam edelim. * “...” paşanın karısı ile Alevi dostlarımızı akademide karşı karşıya getirip farklı cephe oluşturalım “...Paşa karısını” dövüyor diye dedikodu yayalım. * (...) paşa bizi zorda bırakırsa karısının erkek arkadaşlarını, kendi partnerlerini ve N.nin uyuşturucu dosyalarının ve görüntülerini önüne koyalım. * Bilişim projeleri B.K, C.Ü, A.C, K.S., (M.A. ....Us sivil memur genkur ile irtibatlandırılacak) * Facebookta oluşturduğumuz isimler * 2009-2010 yılındaki top adaylarımız Şafak Yürekli F.C. Y , Levent Görgeç illgililere iletilsin. DVD'DEKİ ÖRGÜT ŞEMASI Poyrazköy İddianamesi’nde Emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş’dan ele geçen DVD’deki gizli ibareli Görev Bölümü başlıklı iki sayfalık belgeye yer verildi. Belge illegal yapılanmayı anlatıyor. Bu belgeye göre: * Danışma Kurulu: Kora. A.: Başkan Kora. K.: Başkan Yardımcısı Tuğa. M.: Üye * Özel Operasyon Komutanlığı: Dz. P. Kur. Kd. Alb. Mücahit Erakyol: Özel Operasyon Gücü Komutanı Dz. Bnb. Levent Bektaş: Özel Plan Hücre Lideri * Marmara Bölge Komutanlığı Dz. Yb. Ercan Kireçtepe: Marmara Bölge Komutanı Dz. Bnb Emre Onat: ı. Hücre Lideri Y/SKd.Bçvş. Halil Cura: ı. Hücre Elemanı Tls.Kd.Bcvş.Saddetin Doğan: 1. Hücre Elemanı Eln.Bçvş.Deniz Erki: 1. Hücre Elemanı Dz.İşçi Tanju Veli Aydın: 1. Hücre Elemanı Dz.Kur. Kd. Bnb. Emre Sezenler: 2’inci Hücre Lideri Dz. Kd. Bnb Emre Günay: 2. Hücre Elemanı Shh.Kd.Bçvş. Hüseyin Doğancı: 2. Hücre Elemanı Eln.Kd. Bçvş. Feridun Arslan: 2. Hücre Elemanı Eln.Bçvş. İsmail Bak: 2’inci Hücre Elemanı * Ege Bölge Komutanlığı Dr P- Kd. Alb. Metin Samancı: Ege Bölge Komutanı Dz. Kd. Alb. Levent Gülmen: 1. Hücre Lideri Dz. P. Kd. Bnb. Erbay Çolakoğlu: 1. Hücre Elemanı Dz. Bnb. A. Ayhan Saraçoğlu: 1. Hücre Elemanı Dz.Yzb. Bülent Aydın: 1. Hücre Elemanı Dz. Utğm. Bora Çoşkun: 1. Hücre Elemanı Isth. Kd. Bçvş. Süleyan Erharat: 1.Hücre Elemanı Mot.Kd. Bçvş. Murat Aslan: 1. Hücre Elemanı Bçvş. Emre Tepeli: 1. Hücre Elemanı Rad. Üçvş. İbrahim Öztürk:1. Hücre Elemanı Dz. Kur. Yb. Halil Özsaraç: 2. Hücre Lideri Dz. Bnb. Gürol Yurdunal: 2. Hücre Elemanı Dz. Kd. Yzb. Ümit Özbek: 2. Hücre Elemanı Dz. Yzb. Bülent Karaoğlu: 2. Hücre Elemanı Tls. Kd. Bçvş. Dalyan Muslu: 2. Hücre Elemanı Rad. Kd. Bçvş. Hüseyin Erol: 2. Hücre Elemanı Kaz. Kd. Bçvş. Mehmet İnce: 2. Hücre Elemanı Top. Bçvş. Alpay Belleyici: 2. Hücre Elemanı * Karadeniz Bölge Komutanlığı Dz. Yb. İsmail Zühte Tümer: Karadeniz Bölge Komutanı Dz.Yb.İ.Levent Olcaner: 1.Hücre Lideri Dz. Kur. Bnb. Özgür Erken: 1. Hücre Elemanı Dz. Bnb. Metin Fidan: 1.Hücre Elemanı İsth Kd.Bçvş.Türker Doğanca: 1.Hücre Elemanı İda. Bçvş Mesut Adanur: 1. Hücre Elemanı Por. Kd. Bçvş. Metin Keskin: 1. Hücre Elemanı.
Poyrazköy İddianamesinin özeti çıkarıldı. İddianameden öyle şeyler çıktı ki okuyunca siz de şaşıracaksınız.
İzmir'in Konak ilçesinde süratle girdiği virajı alamayan kimliği belirsiz sürücü askeri araca çarptıktan sonra bariyerlere girdi. Ölen ya da yaralananın olmadığı kazada sürücü ve arkadaşı araçlarını bırakıp kaçtı. Kaza, gece saat 00.30 sıralarında Şehitler Caddesi Alsancak yol ayrımında meydana geldi. Altındağ'dan Alsancak yönüne giden kimliği belirsiz sürücü, direksiyon hakimiyetini kaybederek askeri araca çarptı. Savrulan ­otomobil daha sonra bariyerlere girdi. Kazanın ardından sürücü ve arkadaşı yaya olarak kaçtı. Kazada ölen ya da yaralanan olmadı. Kaçan sürücünün alkollü ya da ehliyetsiz olabileceği ihtimali üzerinde duran polis, kazayla ilgili soruşturma başlattı.
Süratle girdiği virajı alamayan kimliği belirsiz sürücü askeri araca çarptıktan sonra bariyerlere girdi.
Çoğu kez ‘sadece muhalefet etmek’ ve ‘iktidara yönelik program oluşturmamak’la eleştirilen Baykal, bu kez somut vaatlerle sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Radikal gazetesi CHP liderinin vaatlerini yazdı.. Baykal’ın seçimlerden sonra kurulacak muhtemel bir CHP iktidarında uygulayacağı politikalarla ilgili somut vaatleri şöyle: YENİ EKONOMİ: Seçimden sonra, yeni bir ekonomi ve sanayileşme politikası hayata geçirilecek. Bu ithalatı değil, Türkiye’de üretimi, istihdamı ve ihracatı artırmayı hadafleyen bir politika olacak. Baykal bu politikayı anlatırken “Arabayı atın arkasına yerleştirmeliyiz, arabayı atın önünden almalıyız, atı arabayı çeker hâle getirmeliyiz” diyor. DOĞU’YA AYRIMCILIK: Doğu ve Güneydoğu’da barış ve huzurun insanları iş sahibi yparak sağlanabileceğini düşünen Baykal, bu kapsamda bölgeye ‘pozitif ayrımcılık’ uygulayacak. Bölgeye devlet zarar etse bile fabrika yapacak, istihdam yaratacak. Seçkin eğitim kurumlar bölgeye taşınacak. HER EVDE BİR ÇALIŞAN: Her aileden mutlaka bir kişi iş sahibi yapılacak. Bunun için devlet ve belediyeler seferber edilecek. TARIMA DESTEK: Çiftçilerin ayağa kaldırılması için tarıma teşvik ve destek verilecek. Bugün gerçekleştirilen tarımsal desteği iki kat artırılacak. EMEKLİLER GÜLECEK: Emeklilerin maaşları orana bakılmadan düzeltilecek. Emekli maaşlarında denklik sağlanacak. Emekli işsiz oğluna ve kızına maddi anlamda yardımcı olabilecek, torununun ihtiyaçlarını giderebilcek duruma getirilecek. ÖĞRETMENLERE ÖZEL İLGİ: İkinci sınıf meslek haline getirilen öğretmenlik, tam gün, kadrolu yapılan önemli bir meslek haline yeniden getirilecek. Sözleşmeli öğretmenlik, yarı zamanlı öğretmenlik, ders öğretmenliği gibi dağınıklık giderilecek. Toplumdaki aksaklıklar, ancak iyi öğretmenlerin vereceği eğitimle giderilebilir. 4-C KALDIRILACAK: Çalışma yaşamınnda köklü değişiklikler yapılacak. CHP iktidarında sürekli 4/C uygulaması kaldırılacak. Sosyal devletin çalışma yaşamındaki standartları yükseltilecek YOKSULLUK HARİTASI: Yoksullukla mücadele için bir yoksulluk haritası çıkarılacak. İnsanların durumu devletin uzman kadroları tarafından yakından izlenecek. Türkiye’nin yerleşme haritası esas alınarak yoksulluğun kendisini gösterdiği bölge ve alanlar alanlar, tespit edilecek. MUHATAP KADINLAR: Kadınlar ailenin devlet gözünde sosyal sorumlusu olarak kabul görecek. Devletin katkılarının, desteğinin koordine edilmesinde, aileye taşınmasında, aktarılmasında devletin muhatabı kadınlar olacak. YOLSUZLUKLA MÜCADELE: Yolsuzluklarla mücadelenin en temel adımı milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması olacak. Buykal, bu konuyu anlatırken “Artık milletvekili olmak hukukun üstünde kalmak anlamına gelmeyecek. Hukukun üstünde olmayı değil, vatandaştan imtiyazlı olmayı değil, vatandaşın hukuki konumuna girmeyi kendimiz için şeref bileceğiz, onur bileceğiz” diyor.
“Artık sadece şikâyet yok, iktidar için reçeteyi de sunacağız” diyen Baykal 10 temel vaat sıraladı.
Hürriyet muhabiri Gülten Özbey'in haberine göre filmin yapımcısı Osman Okkan, 2004 yılında Hrant Dink ile görüştüğünü, film için birlikte yola çıktığı eşinin vefatı, ardından Dink’in öldürülmesi ile üç kişi ile yola çıkılan Ermenistan- Türkiye belgeselinin Hrant Dink suikasti belgeseli haline geldiğini belirtti. Okkan, filmin gerek İstanbul’daki gösteriminde gerekse Erivan’da ki gösterimde olumlu tepkiler aldığını belirtti. Dink cinayetini Paris Barosu’ndan bir üye de dava ile ilgili açıklamada bulundu. “Dink ve Ergenekon dosyalarını Dink ailesi adına Paris Barosu olarak izliyoruz. Jitem bağlantısı, dosyada pozitif ilerlemeler var” dedi.
Hrant Dink, Paris'teki Entrepot Sineması'nda gösterilen "Hrant Dink'e suikast" adlı belgesel filmle anıldı.
Şimdiye kadar bu paranın yüzde 70'i öğretmenlere verilirken, kalanı okul ihtiyaçları için kullanılıyordu. Zaman'ın haberine göre, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, 'Bakanlığa bağlı okul ve kurumların, bankalarla yapacağı maaş ödeme protokollerine bağlı olarak edinilecek parasal kaynakların tamamının çalışan personele dağıtılması' talimatı verdi. Bakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı'nca illere gönderilen genelgede, 1 Şubat 2010 tarihinden itibaren promosyonların tamamının çalışanlara dağıtılması istendi. 2007 yılında çıkarılan 'banka promosyonları' konulu Başbakanlık genelgesinde 'Banka tarafından verilecek promosyon miktarının tamamının personele dağıtılması genel ilke olarak benimsenmekle birlikte, toplam miktarın üçte birini geçmemek üzere komisyonca belirlenecek tutar, birim personelinin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmak üzere ayrılabilecektir' deniliyordu. Milli Eğitim'in genelgesinde de bu duruma atıf yapılırken, "Banka promosyon miktarının tamamının kamu görevlisine dağıtılması esas olup üçte birini geçmeyecek şekilde ihtiyaçlarda kullanılması istisnadır. Nitekim Başbakanlık genelgesinde 'ayrılabilecektir' ifadesi kullanılarak bu konuda idarelere takdir hakkı tanınmıştır. Bu sebeple promosyonların tamamı çalışanlara dağıtılacaktır." denildi. Milli Eğitim Bakanlığı ile Eğitim-Bir-Sen arasında imzalanan son 'Kurum İdari Kurulu' raporunda da banka promosyonlarının tamamının çalışanlara dağıtılması kabul edilmişti. İllere göre değişmekle birlikte bankalarla promosyon anlaşmalarını okullar doğrudan yapabildiği gibi, ilçe veya il milli eğitim müdürlükleri de tüm ilçe ya da il için imzalayabiliyor. Promosyon miktarları, ihale sonuçlarına, şehir ve okullara göre değişiyor. Genellikle 3 yıllığına bankalarla yapılan anlaşmalar sonucunda bir defalığına çalışanlara 500-750 lirayı bulan ek gelir sağlanıyor.
Bankaların okul veya il milli eğitim müdürlüklerine verdiği promosyon paralarının tümü öğretmenlere dağıtılacak
Ekonomi dünyasının saygın isimlerinden Süleyman Yaşar, Taraf Gazetesi'ndeki köşesinde özelleştirmeyi işledi. Yaşar, "2010 yılında neler özelleştirilecek?" dediği soruya şöyle yanıt veriyor: - Özelleştirme İdaresi, 2010 yılında, kamunun elektrik dağıtım ve şeker üretimi alanından tamamen çekilmesini hedefliyor. Ayrıca, telekomünikasyon ve liman işletmeciliğinde kamu payının en aza indirilmesi düşünülüyor. Ziraat Bankası'nın halka arzı için çalışmalara başlanması da 2010 yılı özelleştirme programında yer alıyor. Ama Danıştay'ın şeker üretimi özelleştirilmesinde verdiği yürütmeyi durdurma kararları özelleştirmenin hızını kesecek gibi görünüyor. Özelleştirme uygulamalarından, bu yıl sonunda, beklenen gelir yaklaşık 6,5 milyar dolar tutuyor. Halen ihalesi yapılıp, imza aşamasında bekleyen, işletme hakkı devri ve şirket satışlarından beklenen gelir 3,8 milyar dolar tutuyor. Bunlar tamamlansa bile, yıl hedefini yakalamak için daha 2,7 milyar dolar tutarında özelleştirmeye ihtiyaç var. Peki, bu ilave gelirler nasıl elde edilecek? Halen ilanları verilen ve teklif beklenen Çamlıbel, Fırat, Uludağ, Vangölü elektrik dağıtım işletmeleri ve 52 adet akarsu santrali var. Bu tesislerin özelleştirilmesinden elde edilecek gelirler, yıl hedefinin tutturulmasını sağlayamaz. 0 halde ne yapmalı? Özelleştirme İdaresi, şans oyunları, elektrik üretimi, otoyol ve köprüler, Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ'nin ihale ilanları hemen verilmeli. Türk Telekom'un kamuda kalan hisseleri yıl ortasına kadar özelleştirilmeli. Bu özelleştirmeler tamamlandığı takdirde beklenen gelir fazlasıyla elde edilir. Ayrıca, THY, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank, DHMİ, TKİ, ETİMADEN, ÇAYKUR, BOTAŞ, MKEK, TPAO, Anadolu Ajansı, TRT ve diğer kamu şirketleri özelleştirmeye hazırlanmalı. Aksi takdirde büyüyen devlet ile baş etmek mümkün olamayacak. Çünkü, özelleştirme olmadan demokrasi de olmuyor. Balyoz darbe planını, hazırlayanların, özelleştirilen şirketleri tekrar devletleştirme istekleri de bu görüşü doğruluyor. Çünkü, devlet arpalıklara sahip oldukça, devleti ele geçirme arzusu sürekli yükseliyor. Darbecilere fırsat vermemek için özelleştirmeyi hızlandırmak şart.
Ekonominin yetkin isimlerinden Süleyman Yaşar, darbelerin panzehiri olarak gördüğü özelleştirmeyi yakın plana aldı.
Denizli'de dağıtılan bir kitapta “Tayyip Allah yolunun bekçisidir. ifadeleri yer alıyor. “İlahilerle Hakka Çağrı” adlı kitap Hürriyet yazarı Yalçın Doğan'ın gündeminde. Yazar bu kitaptan yola çıkarak AK Parti'yi yorumluyor... (...)CAMİLERDE dağıtılıyor. Bedava kitap. Camiye giren, çıkan herkese bir adet o kitaptan veriliyor. Kitabın üstünde “vatandaşa bedava dağıtılsın” diye not var. Kitabın adı ilk bakışta masum, “İlahilerle Hakka Çağrı”. Genel bir başlık. Ancak, sayfalar açıldıkça, genel başlık özel ayrıntılara iniyor. Kitabın yazarı F.D. adında bir kadın. İlkokul mezunu. F.D. şunu söylüyor: “Eşi türbanlı, diye benim oğlumu ordudan attılar. Ben, dinime laf söyleyenlere sessiz kalmamak için bu kitabı çıkardım.” F.D.’nin eşi emekli imam. DENİZLİ KARIŞTI Kitap Denizli’de camilerde dağıtılıyor. Kitabı okuyan CHP Denizli yönetimi, kitap hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Ama, savcı “bu kitapta suç yoktur” diyerek, herhangi bir işlem yapmıyor. Olay bazı gazetelerde haber olarak yayınlanıyor. Savcı işlem yapmayınca, bu kez F.D. harekete geçiyor, haberi yayınlayan gazeteler hakkında tazminat davası açıyor. Geçen hafta bu dava sonuçlanıyor, daha doğrusu, zaman aşımına uğradığı için, dava düşüyor. Bu süreç Denizli’yi karıştırıyor. AKP DÜŞÜŞTE Kitaptaki ilahilerden biri de, “Tayyibim” başlıklı bir bölüm. O bölümden iki satır şöyle: “Tayyip Allah yolunun bekçisidir. Tayyip’i üzmek Allah’ı üzmektir.” CHP bu ve benzer cümlelerden dolayı suç duyurusunda bulunuyor. Doğrusu, bana göre, burada suç olan bir şey yok. Sadece sıradan bir propaganda. Zaten savcı da, dava açmıyor. Ancak, burada altı çizilmesi gereken, bu gibi kitapların piyasaya sürülmesi. Bu gibi kitaplar, insanların kendi iradesi ve bağlı olduğu liderine duyduğu sevginin sonucu olabilir. Hayır, bazı AKP yandaşlarının girişimi de olabilir. Bunlar da, bana kalırsa sıradan ve olağan. Burada önemli olan, bu gibi kitaplardan AKP Genel Merkezinin haberi var mı, yok mu? Çünkü, geçmişte örnekleri var. Ne zaman ki, bir parti ya da bir lider düşüşe geçiyor, o zaman liderin haberi var, yok, birileri acele harekete geçiyor. Partisine göre, bir yerlerden umut bekliyor. AKP örneğinde Allah’tan umut kesilmez, Tayyip’den umut kesilmez, vaziyeti. Oysa, artık kesiliyor. Geçenlerde İstanbul’un bazı varoşlarında dolaşıyorum. AKP ciddi olarak düşüşte. Düşüşün tek bir nedeni var: Ekonomik sıkıntı, geçim sıkıntısı. Son yıllarda AKP’nin oy deposuna dönüşen o varoşlar yavaş yavaş AKP’den uzaklaşıyor. Ancak, nereye gideceklerini de bilmiyorlar.
Denizli halkı bu kitabı konuşuyor. Dini içerikli kitapta Erdoğan için yazılanlar Yalçın Doğan'ın gündeminde..
Uzman çavuşu, korucunun vurduğu kesinleşti Batman’ın Sason ilçesinde sürdürülen operasyonda şehit olan Uzman Jandarma Çavuş Serkan İpek’in korucuların silahından çıkan kurşunla şehit olduğu kesinleşti. Batman'ın Sason ilçesinde 1 uzman çavuşun şehit olduğu, 1 uzman çavuşun yaralandığı operasyonla ilgili olarak Kulp Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 3 korucunun ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadesi alınmış ve silahına el konulmuştu. El konulan silahların balistik incelemeye gönderilmişti.
Batman'ın Sason kırsalında teröristle çatışırken şehit olmuştu. Ama onu şehit eden kurşun teröristin silahından çıkmamış!
Cep telefonunun kırılan kulaklığını kuvvetli bir yapıştırıcıyla tutturdu, ama o anda telefon çalınca... Avustralya'da yaşayan 43 yaşındaki kamyon sürücüsü Gye Gardner, arkadaşlarının cep telefonunu çok kullanmasından yakındıklarını söylerken, yaşadıklarının etkisinden kurtulamamış gibiydi. "Kamyonuma binerken kafamı çarpmıştım, her zaman kulağımda taşıdığım cep telefonumun kulaklığının bu çarpmadan zarar gördüğünü farkettim. Güçlü bir yapıştırıcı ile bu işi çözeceğimi düşünüp, kırılan parçaları yapıştırdım, sonra da... telefonum çalmaya başladı. Arayan patronumdu. Gün içinde de telefonumu bolca kullandığım için, düşünmeden kulaklığı kulağıma takıverdim. Patronumla konuştuktan sonra, yola devam ettim. Bir süre sonra aptalca bir şey yaptığımı farkedip, kulaklığı kontrol ettim... Evet, kulaklık kulağıma yapışmıştı. Arkadaşlarım hep telefonu çok kullanmamla dalga geçip, kulaklığı çıkarmadan diğer kulağımdan şarj etmemi söylerlerdi." İlk başta Gardner'ın aklına gelen düşünce, cebindeki çakıyla kulaklığı çıkarmak olmuş. Ama elinde kendi kulağıyla doktora gidebileceği ihtimali, bu çözümden vazgeçirmiş ve bir kaşıkla "oyarak" kulaklığı kulağından çıkarmış, bir miktar deriyle birlikte. "Evet canım acıdı, ama sanırım gururum çok daha büyük yara almıştı bile..."
Cep telefonundan bir saniye ayrılamıyordu. Arkadaşları kulaklığı çıkarma, direkt oradan şarj et diyordu. Neredeyse dedikleri olacaktı.
MEDYapım'ın sahibi Fatih Aksoy, Abdi İpekçi'yi katleden ve on gün önce hapisten çıkan Mehmet Ali Ağca'ya dans yarışmasında iş teklif etti. Milliyet yazarı Ali Eyüpoğlu duyduklarına inanamadı ve ilk tepkisi oldu. Haberin doğlu olup olmadığını öğrenmek için aradığı Aksoy, bakın yazara neler söylemiş: (...)Aksoy’a, "Ağca'nın hapiste 30 yıl geçirdiği doğru ama bir cinayetten o kadar yattığı doğru değil. Ağca, Papa’yı yaralamaktan İtalya’da 19 yıl, gazeteci Abdi İpekçi’yi öldürmekten ve yaptığı üç gasptan Türkiye’de 11 yıl yatıp çıktı" dedim ama sonuç değişmedi. Aksoy, bu kez şunları söyledi: "11 ya da 30 yıl fark etmez. Yasalara göre cezasını çekti, çıktı sonuçta. Böyle bir teklifin neresinde sorun var, anlamadım. Bir daha mı cezalandıracağız onu. 100 yıl mı yatıracağız hapiste. Elbette, her cinayet birilerini üzer. Ama sonuçta kanun cezasını verir, o da bu cezayı çeker ve çıkar. Hapisten çıkanları topluma kazandırmak gerekmez mi? Ağca’ya dans yarışmasında jüri üyeliği ve bunun karşılığında 500 bin dolar teklif etmedik. Ağca’nın adı şirkette 'yarışmacı' olarak geçti. Ağca, sadece Türkiye’de değil, dünyada da tanınan biri. Dans yarışmamızda yer almasında bir mahsur görmüyorum. Benim için Ağca da bir, yarışmaya katılacak bir başka insan da. İşlediği suçun cezasını çekti çünkü..." Cezasını çekmiş! Yapımcıların, toplumun sinir uçlarına değen işlerle, ses getiren ve yüksek reyting elde eden programlar yapmasına itirazım yok. İtirazım bile bile kronikleşmiş bir yaraya basılmasına. Ancak Ağca’nın durumu belli. Kanun önünde aklanmış olabilir, ama ya toplum vicdanında? Yapımcıların, parçası oldukları toplumları da düşünmesi gerekmez mi? Her şey reyting değil ki! Şirketler zaman zaman performanslarını artırmak için 'arama toplantıları' yapar. Bu toplantıları yönetenler, "Düşüncelerinizi sansürlemeyin. Aklınıza gelen en uç fikirleri bile söyleyin" der. O toplantılarda böylesi uç fikirler ortaya atanlar olur ama sonuçta aklı selim galip gelir. Ağca’yı bir dans yarışmasında jüri üyesi ya da yarışmacı olarak düşünmeyi de 'arama toplantısı'nda ortaya atılan 'aykırı bir fikir' olarak görüyorum.
İpekçi'nin katili ve Papa suikastçisi Mehmet Ali Ağca yine gündemde. Ağca artık televizyon dünyasında...
İngiltere Lig Kupası yarı final rövanş maçında Manchester United, ezeli rakibi Manchester City'yi 3-1 yenerek finale yükseldi. Old Trafford Stadı'nda oynanan ve 74 bin 500 futbol severin izlediği karşılaşmada, ''Kırmızı Şeytanlara'' turu getiren golleri 52. dakikada Paul Scholes, 71. dakikada Michael Carrick ve 90 2'de Wayne Rooney attı. Yarı final ilk maçını 2-1 kazanan, ancak skor avantajını iyi kullanamayan Manchester City'de ise ilk karşılaşmada eski takımına 2 gol atan Carlos Tevez, bu mücadelede de 76. dakikada fileleri havalandırdı. Manchester United, 28 Şubatta oynanacak finalde, Wembley Stadı'nda Aston Villa ile karşı karşıya gelecek.
İngiltere Lig Kupası yarı final rövanş maçında Manchester United, ezeli rakibi Manchester City'yi üçledi..
ŞARKICI Niran Ünsal'ın 4 yıl evli kalıp, bir süre önce boşandığı eski eşi Oğuz Türküsev, ortak hasaplarındaki 200 bin TL'yi sahte imzayla kendi hesabına aktırdığını öne sürüp bankaya ihtarname gönderdi. Niran Ünsal, 4 yıl evli kaldıktan sonra şiddetli geçimsizlik nedeniyle geçtiğimiz günlerde boşandığı Oğuz Türküsev ile şimdi de ortak banka hesabı yüzünden davalık olacak. Oğuz Türküsev, gerçek adı Fatma Uludan olan Niran Ünsal'ın mutlu günlerinde birlikte açtıkları ortak banka hesabındaki 200 bin TL'yi sahte imzayla kendi hesabına geçirdiğini öne sürdü. Bunun üzerine Türküsev bankaya ihtarname çekti. Hesabın birlikteliklerinin ilk döneminde açıldığını belirten Türküsev, “Fatma Uludan Türküsev- Oğuzhan Türküsev adına kayıtlı ortak hesabımızda 200 bin TL vardı. Çift imzayla para çekilebiliyordu. Sanırım, Niran hanım nasıl yaptıysa ortak hesabımızdaki parayı kendi kızlık soyadını taşıdığı Fatma Uludan Canevi hesabına aktarmış. Bunun üzerine bankaya ihtarname çektim. Gelişmeleri bekliyorum. Gerekirse hukuki başvuruları da yapacağım. Ayrıca, geçen yıl başında kredi kullanarak aldığımız BMW marka 520d model otomobilin 2 bin 500 TL aylık kredisi de dört aydır ödenmiyor. Niran hanımın oturduğu eve sanırım icra gidecek” dedi. Konuyla ilgili görüşü alınmak istenen Niran Ünsal'a ise ulaşılamadı.
Şarkıcı Niran Ünsal'ın bir süre önce boşandığı eski eşi, çok ağır bir suçlama ile bankaya ihtarname gönderdi ...
Yılın buluşmasına “AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı mı değil mi?” tartışması damgasını vurdu. Balçiçek Pamir’le Karşıt Görüş dün akşam Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile Demokrat Yargı Derneği Kurucusu ve Eşbaşkanı Doç. Dr. Osman Can’ı konuk etti. “Nasıl bir Anayasa?” sorusuna cevap aranan programda zaman zaman çok gergin anlar yaşandı. Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi laiklik karşıtı bir odak olarak nitelendirdiğini, kararın ve delillerin bunu gösterdiğini söyledi. Osman Can ise delillerin pek çoğunun Anayasa Mahkemesi’nce reddedildiğini, laiklik karşıtı nitelemesinin çok hafif ve bu suçlamayı dolaylı kılacak şekilde yapıldığını söyledi. BARİ AK PARTİ'YE MADALYA VERSELERDİ Sabih Kanadoğlu ile Osman Can’ın günümüz hukuk anlayışını tartışmaları, 1956 Model bir otomobil ile 2010 model otomobilin yarışması gibi bir şeydi… Kanadoğlu bir dönemler (belki de) iyi bir hukukçuydu ama onun “hukuk anlayışı” tarihte kaldı… Günümüz özgürlük anlayışı ve birey – Devlet ilişkileri, soğuk savaş dönemine hiç benzemiyor… Ama Kanadoğlu eski Sovyet Politbüro üyelerine çok benziyor… Liyakat ile değil, kamu sistemindeki yaşlanma ve eş-dost kayırmasıyla birlikte gelen tefiler sonucu yıldızı parlayan(!) bir eski Rus hukuçusu… Can, karar metninden AKP’nin yaptığı savunmada haklı görülen noktalarını okuyunca Kanadoğlu alaycı bir üslupla lafa girdi: “Bari AKP’ye bir de madalya verselermiş” Kanadoğlu ayrıca sonucun önemli olduğunu ve delillerin oylanış tarzının usulüne uymadığını, yanlış olduğunu belirtti. Programın ilk gerginliği de bu konu konuşulurken yaşandı. Can’ın Kanadoğlu’na hitaben “Siz karar metnini okudunuz mu?” diye sorması tansiyonu bir anda yükseltti. Kanadoğlu, Can’ın bu sorusuna “Elbette okudum. Siz bana bu şekilde hitap edemezsiniz. Bu soruyla neyi ima etmeye çalışıyorsunuz?” şeklinde cevap verdi. 1982 Anayasası’nın değişmesi gerektiği konusunda iki konuşmacı da aynı görüşteydi. Kanadoğlu bu değişikliğin yeni oluşacak bir kurucu meclis tarafından yapılmasının doğru olacağını söyledi. AKP kendi çoğunluğuna Kanadoğlu'nun, Ak Parti ile ilgili kapatılma davasının iddianamesini ve Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararını bile okumadığını anladık dün gece… Hele, Ak Parti ile ilgili verilen "ödenek kesme" cezasını desteklerken; aynı mahkemenin aynı dosyada, Ak Parti Hükümeti'nin "çağdaşlık" ve "AB uyum" çerçevesinde çıkardığı yasaları övmesine karşı çıkması ve "Madalya verselerdi bari" diyerek çifte standartlı davranması, eski bir kanun adamının, çağın dışında kalmış "hukuk" anlayışına somut bir örnekti... Kanadoğlu bu tartışmaya hiç katılmamalıydı… Çünkü artık en fanatik taraftarının gözünde bile o bir “kahraman Başsavcı” değil… Hatta, "onursal" sıfatı bile tartışılır... Adnan Berk Okan dayanarak bir anayasa değişikliği yaparsa burada hukuk devletini kendi çıkarları doğrultusunda zedeleyen hükümlerin yer alacağını, yargı bağımsızlığının yok edileceğini, bunun da bir anayasa referandumundan evvel veya sonra mutlaka Anayasa Mahkemesi’nce iptal edileceğini ileri sürdü. Osman Can anayasa değişikliğinin kurucu meclis tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu fakat Kanadoğlu’ndan farklı olarak eğer kurucu meclis oluşturulamıyorsa şimdiki meclisin de bunu yapabileceğini, Anayasa Mahkemesi’nin de bu yolda kararları olduğunu anlattı. TEK PARTİDE KİMİ KASTETTİĞİNİZ BELLİ 27 Mayıs konusu programda tansiyonun yükseldiği ikinci andı. Osman Can’a göre bütün darbeler gibi 27 Mayıs da bir kara lekeydi. Kanadoğlu ise asıl kara lekenin 27 Mayıs öncesinde DP iktidarının Meclis içinden bir tahkikat komisyonu kurarak buna yargı yetkisi vermesi olduğunu söyledi. Can’ın buna cevabı şöyle oldu: “Siyasi hata olabilir. Ama o sırada 1924 Anayasası yürürlükteydi. Bu tür uygulamalar aynı anayasaya göre tek parti devrinde de yapılmıştı.” Kanadoğlu tam bu noktada araya girerek “Tek parti diyerek kimi kasttettğinizi açık söyleyin” dedi. Osman Can “Recep Doç. Osman Can, gelecekte çok konuşulacak bir genç hukukçumuz… Pırıl pırıl bir zekâya ve kendi konusunda imrenilecek bilgiye sahip… İlerleyen yıllarda ülke yönetiminde söz sahibi olacağını da düşünüyorum ama… Günümüzde kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha da pekiştirilmesi gerekirken, Yasama ve Yargıyı; Yürütmenin bağlı olduğu birer kurum haline getirmek isteyişi, cevvaliyetine “gölge” düşürdü. Adnan Berk Okan Peker’leri, Mahmut Esat Bozkurt’ları kastediyorum” diye cevap verdi. Kanadoğlu “Kimi kastettiğiniz belli, açık konuşun” diyerek Atatürk’ü kastettiği imasında bulundu. KANADAOĞLU: HADDİNİ BİL Ancak programın en gerigin anı hiç kuşkusuz sonlarına yakın iki konuk arasında geçen şu tartışmaydı. Kanadoğlu Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’ndan sonraki Weimar Anayasası’ndan örnekleme yaparak bunun sivil bir darbeyle ilişkisini kurduğunda Osman Can “Siz Weimar’ı hiç bilmiyorsunuz” dedi ve Sabih Kanadoğlu buna çok sinirlenerek “Benimle bu şekilde konuşmaktan seni men ederim. Haddini bil” diye cevap verdi. Osman Can da “Siz benim haddimi bildirecek durumda değilsiniz” dedi. Osman Can’ın HSYK üyelerinin Meclis tarafından seçilmesiyle ilgili yorumuna da Kanadoğlu şu sözleriyle damgasını vurdu. “Size bıraksak yargının RTÜK’ünü yaratacaksınız.” SABİH KANADOĞLU İLE OSMAN CAN ARASINDA GERGİNLİĞE KADAR VARAN TARTIŞMA DİĞER SAYFADA... [PAGE]
Balçiçek Pamir'le Karşıt Görüş'te, Sabih Kanadoğlu ve Osman Can karşı karşıya geldi. Programda zaman zaman tansiyon yükseldi.
kurgu şaheseri Avatar’ın ‘Hallelujah Dağları’ gerçek. Filmin yönetmeni James Cameron’ın Çin’in Hunan eyaletindeki Zhangjiajie Ulusal Parkı’ndaki dağları gördükten sonra Avatar’ın senaryosuna bu manzarayı eklediği ortaya çıkarken bölge turist akınına uğruyor. KURGU DEĞİL GERÇEK! Çin yönetimi Güneyin Gökyüzü Sütunu adlı dağların adını Avatar Hallelujah olarak değiştirmişti. Bin 60 metrelik dağlar Çin Uluslararası Turizm Servisi’nin ‘Avatar-Pandora gezisi kişi başı 50 dolardan başlıyor. Bölgede bir hafta konaklama kişi başı 2 bin ila 3 bin dolar arasında değişiyor
Avatar"ın senaryosuna bu manzarayı eklediği ortaya çıkarken bölge turist akınına uğruyor.
Kayseri’nin Sivas Caddesi’nde bulunan balıkçı esnafı tarafından satışa sunulan ve vatandaşlar tarafından büyük ilgi gören midyeler için ‘Haram mı? Helal mi?’ tartışmaları yaşandı. Balıkçı esnaflarından Emrah Aksoy, “Bu yıl satışa sunulan midyelere vatandaşlar büyük ilgi gösteriyor. Ancak bazı vatandaşlar da midyenin haram olduğunu düşünerek almaktan vazgeçiyor” dedi. Konu ile ilgili olarak görüştüğümüz İl Müftülüğü yetkilileri, “Bu düşünce daha çok adet ve göreneklerle alakalı. Kıyı kesimlerinde oturanlar tarafından rahatlıkla yenilebiliyor. Ancak denizden uzak yerlerdeki insanların yaşam tarzları farklı olduğu için bu yönde bir düşünce olabilir. Denizden çıkan her şeyin temiz olduğu yönünde bir de hadis bulunuyor. Bu bakımdan midyenin haram olmadığını söyleyebiliriz” dedi. İl Müftülüğü yetkilileri Kur’an-ı Kerim’de de midye konusunda kesin bir hüküm bulunmadığını belirterek, “Kıyı kesimlerinde yaşayanlar ıstakoz ve midye yiyorlar, bu onların kültürlerinde var” diye konuştu.
Kayseri'de midye tartışması çıktı! Vatandaşın büyük ilgi gösterdiği mideye dolması haram mı helal mi? Müftülükten yanıt geldi...
Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Haiti depremi nedeniyle gittiği Port-Au-Prince'den yurda döndü. Yaklaşık 11 gündür Haiti'de arama kurtarma çalışmaları yürüten AKUT'un 9 kişilik ekibi saat 23.15'te İstanbul'a ulaştı. Arama kurtarma ekibini AKUT'un Genel Sekreteri Saydun Gökşin ve dernek üyeleri çiçeklerle karşıladı. Haiti'de meydana gelen deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları için Haiti'ye giden AKUT üyeleri 1 kişiyi sağ olarak göçük altından çıkartmıştı. Yaklaşık 11 gündür Haiti'de bulunan 9 kişilik arama kurtarma ekibi ve 2 özel eğitimli köpek, İstanbul'a ulaştı. AKUT üyeleri Haiti halkının en çok ihtiyaç duyduğu şeyin su ve yemek olduğunu söyledi. AKUT'un Haiti operasyonu grup lideri Dündar Şahin, umudun hiçbir zaman yitirilmemesi gerektiğini söyledi. Şahin, "Deprem olduktan 3 gün sonra yola çıktık ve 6. gün öğlen saatlerinde ordaydık. Hemen öğleden sonra çalışmalara başladık. Daha sonra Fransız ve Haitili ekiplerle beraber arama kurtarma çalışmalarına başladık. Yaklaşık 10 saat süren operasyon sonunda 24 yaşındaki bir genç kıza ulaştık." dedi. Genç kızı enkaz altından çıkartmış olmalarının Haiti'de çalışma yapan tüm kurtarma ekiplerine ve yerel halka moral olduğunu kaydeden Şahin, "Bizim kızı kurtarmamız oradaki insanlara moral oldu ve çalışmalar daha da hızlandı. Bugün geç saatlerde de 19 yaşlarında bir kişi daha market enkazından yerel ekipler tarafından çıkartıldığı haberini aldık. Umudu yitirmemek gerekiyor Haiti halkı çok zor durumda." şeklinde konuştu. Haiti'de bir güvenlik sorunu olmadığının altını çizen Şahin, "Orada insanların ihtiyacı olan su ve yemek, acil ihtiyaç bunlar. Haiti halkı yemek ve su bekliyor. Bu yardım malzemeleri doğru bir şekilde dağıtıldığında hiçbir sorun çıkmıyor." diye konuştu. Haiti ekibini havalimanında karşılamaya gelen AKUT Genel Sekreteri Saydun Gökşin ise ekiplerinin Türk Kızılay'ı ile bölgeye ulaştığını ve özel eğitimli köpeklerle arama kurtarma çalışmaları yürüttüklerini söyledi. Gökşin, "Türkiye oraya 6 uçak gönderdi ve uçaklarda yiyecek içecek ve ilk yardım malzemeleri vardı. Özel köpeklerimiz de oraya gitti, bu köpekler ceset ve canlı bulmaya yönelik eğitildiler. Onlar bir canlı bulduklarında havlayarak bizleri uyarıyorlar. Ekiplerimiz orada çalışma yaparken, 'Sesimizi duyan var mı?' diye bağırıyorlar, bu sese yanıt gelince oradaki canlıyı kurtarmış arkadaşlarımız." ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 11 gündür Haiti'de arama kurtarma çalışmaları yürüten AKUT'un 9 kişilik ekibi yurda döndü.
Adını sadece Xiaoqing olarak açıklayan 21 yaşındaki kadın eski sevgilisinin en sevdiği oyuncu olan ünlü aktris Jessica Alba'ya benzemek üzere baştan aşağıya değişmek için bıçak altına yatacak. Para almadan çalışmak karşılığında Şanghay'daki bir estetik cerrahi kliniğinde ameliyat olacak genç kadın Shanghai Daily gazetesine, "Kararımı verdim. Bunu sadece eski erkek arkadaşım için değil, kendim için de yapıyorum. Psikolojik olarak zayıf biriyim. Kendime meydan okuyacak bir şey yapmak ve böylece güçlü bir kişilik inşa etmek istiyorum" diye konuştu. Estetik uzmanı Liu Qi, kadının Alba'ya benzeyebilmesi kaşlarının kaldırılmasının, gözkapaklarının yeniden şekillendirilmesinin ve burnunun yapılmasının gerektiğini söyledi. Liu, "Maliyet konusunda bir endişe yok ve teknik olarak uygulanabilir bir ameliyat. Ama yüz gerdirmenin geni dönüşü yoktur ve umarız bunu ciddi bir şekilde düşünmüştür" dedi. Bir internet firmasında çalışan kadın gazeteye 28 yaşındaki erkek arkadaşının Alba'ya takıntılı olduğunu, evinin duvarlarına ve cep telefonunun ekranına aktrisin resimlerini koyduğunu söyledi. Sevgilisinin kendisinden Alba gibi makyaj yapmasını istediğini anlatan kadın, Noel hediyesi olarak kendisine sarı peruk hediye ettiğini ve her zaman takmasını istediğini anlattı. Geçen ay ayrılmalarının ardından peruğu ve takma kirpiklerini attığını söyleyen genç kadın sonra tekrar düşündüğünü belirterek, "Onu çok seviyorum... Bu yüzden daima onun isteklerine karşı çıkmadım. Onu kaybetmek istemiyorum" diye konuştu. (Gazeteport)
Çin'de bir kadın kendisini terk eden sevgilisini geri kazanmak için inanılmaz bir yola başvurmaya karar verdi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu eleştiriler üzerine, önergenin sadece Ankara Büyükşehir Belediyesine değil, tüm büyükşehir belediyelerine yönelik olduğunu söyledi. TBMM Genel Kurulunda görüşülen tasarının 2. bölümünde yer alan 12. maddesi üzerinde, AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli bir önerge verdi. Kabul edilen önergeye göre, ilgili idarelerin 1 Mart 2010 tarihinden önce doğmuş borçları ile bu tarihten önce Hazinece verilen garantilerden veya ikrazen kullandırılan kredilerden kaynaklanan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki Hazine alacakları için genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından, bu idarelere ayrılacak paylardan yapılacak kesinti oranı yüzde 40 ile sınırlandırılacak. İlgili idarelerin mevcut borçları için yapılacak kesintide sınır korunacak ancak yeni oluşacak borçların zamanında ödenmesi teşvik edilecek. Bu amaçla yeni borçlar için kesinti sınırı uygulanmayacak. CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, kabul edilen önergenin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçları için verildiğini öne sürdü. Hamzaçebi, ''Önerge, Ankara Büyükşehir Belediyesine büyük kolaylık sağlıyor. Ankara Belediyesi vergi borcunu ödememe konusunda tescillidir. Alacağı olduğunda başka belediyelerin gırtlağına sarılan Hükümet, sıra Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına gelince bunu yapamıyor. Hükümet, bu belediyeye hiçbir şey yapamamaktadır, sadece 'yürü ya kulum' demektedir'' diye konuştu. CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı da önergeyi, ''son dakika golü'' olarak nitelendirdi. Baratalı, ''emeklilerin arkasına saklanarak verilen önergeyle, sorumsuzca kamu kaynaklarını kullanan Ankara Belediyesinin borçlarının ötelendiğini'' öne sürdü. Başkent'e karşı görevlerini yapamayan, sınıfta kalan bir belediyenin, temize çıkarılmak istendiğini ifade eden Baratalı, Hazineye borcu olan bu belediyenin neden üzerine gidilmediğini sordu. CHP'li Baratalı, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarını ötelemek, af getirmek yerine, özel bir kanun getirilmesini önererek, ''Ankara'nın Başkent olması nedeniyle, daha fazla imkan tanıyalım. Bu daha namusluca olur, bu teklifi ben de desteklerim'' dedi. -''877 MİLYON LİRA TAHSİL ETTİK''- Milletvekillerinin eleştirileri üzerine söz alan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2009'un 3. çeyreği itibarıyla Ankara Büyükşehir Belediyesinin Hazine garantili dış borcunun ''sıfır'' olduğunu ifade ederek, ''ASKİ'nin 36 milyon lira, Adana Belediyesinin 205 milyon lira, Antalya Belediyesinin 87 milyon lira, Bursa Belediyesinin 68 milyon lira ve Eskişehir Belediyesinin 169 milyon lira, vadesi henüz gelmemiş borcu var'' dedi. Bu önergenin, Ankara Büyükşehir Belediyesine yönelik bir düzenleme olmadığını ifade eden Şimşek, bunun, bütün büyükşehir belediyelere yönelik olduğunu söyledi. Şimşek, Maliye olarak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarını takip ettiklerini belirterek, 2003-2009 döneminde belediyeden yaklaşık 877 milyon lira tahsil ettiklerini kaydetti. Tasarının görüşmelerine devam ediliyor.
''Hazine garantili borçlar için vergi gelirleri tahsilatından yapılacak kesintinin yüzde 40'ı geçemeyeceğine'' ilişkin önerge, muhalefetin, ''son dakika golü'' tepkisine yol açtı.
Başbakan, Balyoz Darbe Planı iddiasının yayımlanmasının ardından köşelerinde iktidara tavsiyelerde bulunan kalemleri mi hedef aldı? 'Balyoz' 20 Ocak'ta Taraf'ta manşet olduktan sonra gazetelerindeki köşelerinde Başbakan'a kim ne tavsiye etti... - HESAP SORUN Hasan Cemal (Milliyet-25 Ocak): Balyoz, bal gibi bir darbe planıdır. AK Parti'yi hedef alan ve demokrasiyi, millet iradesini, hukukun üstünlüğünü zerre kadar takmayan bir darbe planı... Ve darbe planlarının, tertiplerinin hesabını soramayan bir Türkiye'de, askerini hukukun içine çekemeyen bir Türkiye'de ne demokrasi olur, ne hukuk devleti, ne de siyasal istikrar... Sorun 'asker sorunu'dur! - MÜSAİTKEN DEĞİŞTİRİN Nazlı Ilıcak (Sabah-25 Ocak): Madem yanlış anlamaların önü kesilemiyor, hazır ortam da müsaitken, AK Parti, muhalefetle de işbirliği yaparak, Anayasa'nın 145. maddesini değiştirsin. (MHP buna hazır olduğunu ifade etti.) Bunun yanı sıra, tek başına kalsa dahi, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi ile hatalı uygulamaya yol açan EMASYA protokolünü tamamen ortadan kaldırsın. Bu adımları atarken, hem medyadan destek gelecektir, hem de siyasetçilerden... - KIRMIZI KİTAP'A SON Cengiz Çandar (Radikal-23 Ocak): Hiçbir demokratik hukuk devleti, 'Milli Güvenlik Siyaset Belgesi' ya da 'Kırmızı Kitap' adı verilen, yasal dayanağı bulunmayan, gizli belgelerle yönetilemez. Ülkenin en yüksek organı olan TBMM'nin bilgisi ve denetimi dışında hiçbir belge, altında hükümetin imzası alınmış bile olsa yasal da olamaz, geçerli de olamaz. 'Kırmızı Kitap'a son... Demokratik hukuk devletlerinde, Türkiye'deki gibi EMASYA protokolü, İller Kanunu, Olağanüstü Hal Yönetmeliği vs. gibi sivil otoritenin otoritesini ortadan kaldıracak cinsten içeriklere sahip metinler olamaz. (22 Ocak): 'İç tehdit' değerlendirmesini kim yapıyor? Neye göre yapıyor? Hangi hakla yapıyor? TBMM'nin denetimine tabi olmayan bir 'Milli Güvenlik Siyaset Belgesi' ve 'iç tehdit' olabilir mi? Bu soruların muhatabı doğrudan doğruya hükümet. Bir 'hayal” senaryo' olduğu iddia edilen 'Balyoz Güvenlik Harekatı Planı'nın 'irtica' ile ilgili 'iç tehdit' olarak gördüğü bugünün hükümeti... - EYLEM ZAMANI Hakan Albayrak (Yeni Şafak 25 Ocak): Eylem zamanı. Şu Anayasa değişikliği yapılacaksa yapılsın artık. İşe, Anayasa Mahkemesi'nin ıslahıyla başlansın. Ondan sonraki ilk iş, askeri yerli yerine oturtmak olsun. Cuntaların meşruiyet kaynağı olarak görülen/gösterilen ifadeler değiştirilsin. TSK İç Hizmet Kanunu'nda değişiklik yapılsın. 'Anayasa ve İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevi' falan filan... Kimse kusura bakmasın, ama Anayasa ve TSK İç Hizmet Kanunu'nda asker” darbeye yeşil ışık gibi anlaşılabilecek ifadeler varsa ve siviller bu ifadeleri değiştirme iradesini gösteremiyorlarsa, kafamıza her gün bir yeni bir 'balyoz' yememiz haktır! - ANAYASAYI DEĞİŞTİRİN Fehmi Koru (Yeni Şafak 21 Ocak): Anayasa değişikliği arzusu bu çerçeve içerisinde önemli bir yer işgal ediyor. AK Parti'yi kapatılma tehlikesinden uzaklaştırmak için değil, tam tersine bir dahaki seçimden iktidar olarak çıkacak parti veya partilerin anayasal güvenceye kavuşturulmuş bir demokrasi içerisinde siyaset yapabilmelerini sağlamak üzere böyle bir köklü değişikliğe ihtiyaç var. Türkiye bu yoldan geri döndürülemez, merak etmeyin. - ASKERE BIRAKILAMAZ Mümtazer Türköne (Zaman-24 Ocak): Milli Askeri Stratejik Konsept'in yeniden ve sivil irade tarafından acilen yenilenmesi ve askerin önüne konulması şart. Evet, bir ülkenin güvenliği sadece askerlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş. Ordu adını verdiğimiz devasa cihazın bütün parçalarının elden geçmesi lazım. Demokrasiyi, hukuku ve orduyu çetelerden, darbe heveslilerinden kurtarmanın ve Türkiye'nin güvenliğini temin etmenin yolu, hepimizin çamura saplanan tanka el atmasına bağlı. - İKTİDAR DAHA FAZLASINI YAPMALI Ahmet Altan (Taraf-24 Ocak): Siyasi iktidar, bu darbe planı karşısında daha dik duruyor, eleştiriyor ama bu yetmez, siz iktidarsınız, sorumlu sizsiniz, açıklamalar yapmak, suçlananların hukuka sevk edilmesini sağlamak, ordunun bu darbeci ve hastalıklı yapısını değiştirmek sizin göreviniz. Anayasa değişikliği için bir an önce harekete geçmezseniz, yeni darbeciler yeni planlar yaparlar. DTP'nin kapatılması karşısında sessiz durmak, hakkınızda açılacak yeni bir davanın alttan alta biçimlenmesine engel olmayacağı gibi, Anayasa'yı değiştirmemeniz de yeni planların hazırlanmasına engel olmaz. Artık bu ülkeyi değiştirelim. - SİVİL OTORİTE DİZGİNLERİ ELE ALSIN Eser Karakaş (Star-26 Ocak): Bu sorunları TSK'nın nasıl çözeceğini doğrusu merak ediyorum. Yapılması gereken en doğal iş sivil otoritenin artık ve nihayet dizginleri ele geçirmesi, iç ve dış tehdit konularına sadece TBMM'nin karar vermesi, siyasal iktidarın da bu doğrultuda yapması gerekenleri TSK'ya emretmesi, TSK'nın durumdan asla vazife çıkarmamasıdır. TSK'nın kendinden menkul bir iç ve dış tehdit algısına sahip olması tüm bu yaşanan münasebetsizliklerin temel nedenidir. Bundan sonra aklı başında kimse YAŞ kararlarını ciddiye almayacaktır. Balyoz mu görüştüler BAŞBAKAN Erdoğan, 'Balyoz darbe planı'na göre başbakan olacak TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu kabul etti. Başbakanlık Konutu'nda gerçekleşen ikili görüşmeye Anadolu Ajansı da dahil, hiçbir gazeteci görüntü almak üzere alınmadı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu hafta başında yaptığı açıklamada, iddialara 'Darbe tezgahlamak namussuzluktur, vatana ihanettir' diyerek sert yanıt vermiş, hiçbir şekilde bu tür planların içinde olmadığını, olmayacağını söylemişti. TOBB Başkanı, haberi yayımlayan gazete hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu belirtmişti. Hisarcıklıoğlu, Başbakanlık Konutu'na her zaman ön kapıdan girerken, dünkü görüşmede arka kapıdan girip yine arka kapıdan ayrılmayı tercih etti. (Akşam)
Erdoğan'ın, bazı köşe yazarlarını kastederek söylediği 'Bize gaz vermeyin. Biz ne yapacağımızı iyi biliriz' sözleri sahibini arıyor.
Türk futbolunun son yıllarda yetiştirdiği yıldızların başında gelen Galatasaray kaptanı Arda Turan, 2009 yılının en popüler futbolcuları anketinde Avrupa’da birinci olurken, dünya sıralamasında ikinciliği elde etti. Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu’nun (IFFHS) bu yıl 4. kez düzenlediği “Dünyada 2009’un En Popüler Aktif Futbolcuları” anketinde Türkiye’den de 3 futbolcu yer aldı. IFFHS’nin internet sitesinde düzenlenen, 6 kıta ve 68 ülkeden toplam 115 futbolcunun bulunduğu ankette Arda, Avrupa’nın zirvesine çıkarken, Bursasporlu Sercan ile Galatasaray’ın Avustralyalı yıldızı Harry Kewell da üst sıralarda yer buldu. Kewell kıtasında ilk sırada Dünya genelinde Real CD Espana takımında forma giyen Honduraslı Carlos Alberto Pavon 195 bin 182 oyla ilk sırayı aldı. Arda 91 bin 887 oyla ikinci, Mısırlı Mohamed Aboutreika da 84 bin 470 oyla üçüncü oldu. Arda, Avrupa’da rakiplerine açık fark atarken, Kewell, Okyanusya kıtasında 9 bin 400 oyla ilk sırayı elde etmeyi başardı.
Milli futbolcu, IFFHS'nin 6 kıta kapsayan anketinde Avrupa'da zirveye çıktı, dünyada ise ikinci sırada yer aldı.
Oyuncu, davranışlarıyla komşularına 'illallah' dedirtiyor. Gökbakar, köşkünün garajı olmasına rağmen Audi cip, Mini Cooper S, Porsche Cayman S ve Porsche 911 Carrera'sını köşkünün önüne sıra sıra diziyor. Yerine başkası park ederse şoförü ve koruması müdahale ediyor. Komşular, “Biz Recep İvedik'i film karakteri zannederdik. Yanılmışız" diyerek tepki gösteriyor. Şahan Gökbakar, Porsche 911 Carrera ve Porsche Cayman S'i yaklaşık 1 milyon 250 bin liraya satın almıştı.
Şahan Gökbakar, Rumelihisarı'nda bahçeli ve garajlı tripleks bir evde oturuyor. Davranışlarıyla komşularını isyan ettiriyor.
Türk futbolunun ekonomik yapısı oldukça kırılgan ve krizlere karşı savunmasız. Kulüplerin gelir kalemleri çeşitlendirilemediği için en ufak bir aksaklıkta ödemler dengesi alt üst oluyor. Yöneticilerin de kulüplerini gelirlerinin üzerinde borçlandırması yüzünden Süper Lig de dahil birçok kulüp futbolcularına karşı mali yükümlülüklerini yerine getiremiyor. Ancak Fenerbahçe Kulübü, naklen yayınlardan elde ettiği gelirlerin yanı sıra yeni sponsorluk anlaşmaları, Şükrü Saracoğlu Stadı'nın hasılat gelirleri ve Fenerium Magazaları ile gayrimenkul yatırımları sayesinde hem krizlere karşı direnç kazandı hem de son ekonomik kriz dönemini hasarsız atlattı. ALACAKLARI YOK FENERBANÇE Başkanı Aziz Yıldırım, Sarı-Lacivertli kulübün mali yapısının ne kadar güçlü olduğunu vurgularken, futbolculara karşı yönetim olarak üzerlerine düşen görevi yaptıklarını da açıkladı. Başkan Yıldırım, '31 Aralık 2009 tarihi itibariyle hiçbir futbolcumuzun kulüpten 1 kuruş alacağı kalmadı. Futbolcuların transfer taksidi, maç başı ücretleri, galibiyet primleri de dahil bütün ödemeler yapıldı' diye konuştu. RAKAMLARIN ANLATTIĞI GERÇEK FENERBANÇE'NİN son Divan Kurulu'nda Denetleme Kurulu'nun açıkladığı rakamlar da Sarı-Lacivertli kulübün doğru yolda olduğunu gösteriyor. Fenerbahçe Sportif A.Ş'den beklenen kar payı gelirleri, 2010 yılında 115.5 milyon, 2011 yılında 105.4 milyon, 2012 yılında 106.9 milyon, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında da 109.8 milyon lira olarak açıklandı. Üstelik bu rakamlara, maç, kombine kart, loca ve isim hakkı gelirleriyle henüz sözleşmesi yapılmayan gelirler dahil bile edilmedi.
Başkan Aziz Yıldırım, dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizin Fenerbahçe'yi teğet geçtiğni söyledi.
Beyin kanaması sonucu 4 gündür Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de yoğun bakımda tutulan yönetmen Kenan Erbaş (34) hayatını kaybetti. Erbaş, Kurtlar Vadisi Irak, Zerda, Aliye, Bir İstanbul Masalı, Asmalı Konak ve Baba Evi dizilerinin reji ekiplerinde gösterdiği performansla sinema ve dizi dünyasının 'altın çocuğu' olarak tanınıyordu. Erbaş'la birlikte Macaristan'da yaşayan oyuncu kız arkadaşı Merve Tasdan, 'Çok üzgünüz. Doktorlar Anevrizma'ya bağlı olarak kalbinin durduğunu söyledi' dedi. Halk arasında 'Ebru Gündeş hastalığı' olarak da bilinen Anevrizma, tıp dilinde damarın belli bir noktada toplanarak anormal şekilde genişlemesi olarak tanımlanıyor.
Beyin kanaması sonucu 4 gündür yoğun bakımda olan yönetmen Kenan Erbaş hayatını kaybetti.
İzmir'deki çete operasyonu kapsamında dolandırıldığı gerekçesiyle ifade veren eski milli basketbolcu İbrahim Kutluay, 'İrfan E. bize kendisini işadamı, vatansever biri olarak tanıttı. İTÜ'nün basketbol takımına sponsor olmak istediğini söyledi. Borç istedi, geri ödemedi' dedi. Kutluay'dan 60 bin, Harun Erdenay'dan 10 bin TL alınmıştı. İzmir polisinin Aralık 2009'da düzenlediği operasyonda çete lideri olarak İrfan Erbarıştıran gözaltına alınmış, kendisine bilgi sızdırdığı iddia edilen Emniyet Genel Müdür Yardımcıları Celal Uzunkaya ve Mustafa Gülcü açılan soruşturma sonrasında görevden alınmıştı. Mahkeme tarafından tutuklanan Erbarıştıran'ın, kendisini MİT ve derin devlet mensubu olarak tanıttığı, birçok firma ve şahsı dolandırdığı öne sürüldü. Mağdurlardan ikisinin de eski milli basketbolcular İbrahim Kutluay ve Harun Erdenay olduğu ortaya çıktı. HARUN'LA DA TANIŞTIRDIM Kutluay ve Erdenay önceki gün Emniyet'te ifade verdi. AKŞAM'a konuşan İbrahim Kutluay şunları anlattı: Bizi bu kişiyle (İrfan Erbaştıran) kimin tanıştırdığını hatırlamıyorum. 6-7 ay önce tanışmıştık. İTÜ'nün basketbol takımına sponsor olmak istediğini söyledi. Bize kendini işadamı, vatansever biri olarak tanıttı. Sonra beni sık sık aradı. Ben de kendisini Harun Erdenay'la tanıştırdım. İTÜ'ye sponsor olmadı. İşlerinin kötü olduğunu, kısa sürede ödeyeceğini söyleyerek bizden borç istedi. Dolandırıcı olduğunu medyadan öğrendim. İBO'YA 'BAMYA' ŞOKU İFADE için Emniyet'e gelen Kutluay bir de şok yaşamış. Aralarında askeri Savcı Albay Ahmet Üçok'un da bulunduğu 13 kişinin tutuklandığı 'Bamya' operasyonu kapsamında Kutluay'ın 'tanık' olarak bilgisine başvurulduğu ortaya çıktı. Sahte çürük raporu hazırladığı iddia edilen çetenin lideri olduğu öne sürülen Turgay T.'nin bazı telefon görüşmelerinde İbrahim Kutluay'dan bahsettiği belirlendi. İddiaya göre Turgay T. Kutluay'ın bir akrabasına ait restoranla ilgili arkadaşıyla yaptığı görüşmelerde, İbrahim Kutluay'ı tanıdığını ve ona bazı konularda yardımcı olunması gerektiğini söylüyordu. Kutluay'a poliste bu konuşmalar anlatılarak Turgay T.'yi tanıyıp tanımadığı soruldu. Kutluay'ın ise ifadesinde, bu kişiyi tanımadığını,hiç bir zaman görüşmediğini söylediği öğrenildi. (Akşam)
Kutluay, 'İTÜ'ye sponsor olacağını söyledi. Borç istedi, verdik. Dolandırıcı olduğunu medyadan öğrendim' dedi.
İsviçre'deki Lozan Enstitüsü’nde görevli ‘Gerçek Frankenstein deneyi’ diye nitelendirilen ‘Mavi Beyin’ adlı proje için Prof. Henry Markram şunları söyledi: “2018 yılına kadar bilinçli ve zeki suni beyin yapmayı amaçlıyoruz. Bu beyin, düşünecek, hissedecek ve hatta aşık olacak. Fakat projemize daha şimdiden karşı çıkılıyor, ancak bu proje sayesinde insanın öğrenme yetisinin ve zekasının gelişeceği de göz ardı edilmemeli. Başlangıçta ‘Mavi beyin’ projesinin önündeki en büyük engel, finansal kaynak bulmaktı, ancak İsviçre hükümeti ile IBM şirketi bu çalışmaya maddi destek verdi.”
Prof. Henry Markram başkanlığındaki ekip, 2018 yılına kadar bilince sahip bir suni beyin üretileceğini iddia etti.
MUĞLA'nın Marmaris İlçesi'nde, bir süre önce Marmaris ve Armutalan Belediye Meclisleri'nde CHP'li üyelerin oylarıyla adı `Cumhuriyet' olarak değiştirilen Kenan Evren Bulvarı'ndaki tabelalar söküldü. Yerine bulvarın beş ayrı noktasına `Cumhuriyet Bulvarı' yazılı tabelalar asıldı.7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldıktan sonra yerleştiği ve memleketi gibi gş" rdş ğünü sş" ylediği Marmaris'teki bir bulvara 17 yıl önce verilen adının değiştirilmesi için CHP Marmaris İlçe ve Armutalan Belde Teşkilatları tarafından 6 Kasım'da imza kampanyası başlatıldı. Ulusal Egemenlik Caddesi'ndeki imza kampanyasında 7 saat içerisinde 1800 imza toplandı. Toplanan imzalar 3.5 kilometrelik bulvarın sınırları içiresinde kaldığı Marmaris ve Armutalan Belediyeleri'ne verildi. Her iki belediye konuyu geçen aralık ayı meclis toplantılarına taşımıştı.Marmaris Belediye Meclisi, 11 CHP'li üyenin oylarıyla Adliye Kavşağı ile Turban Kavşağı arasında uzanan Kenan Evren Bulvarı'nın adının Cumhuriyet Bulvarı olarak değiştirilmesine karar vermişti. AK Parti'li üyelerden 4'ü ret oyu kullanırken, 1'i de oylamaya katılmamıştı. Armutalan Belediye Meclisi'nde ise CHP'li 5 üye bulvarın adının değiştirilmesine `evet' demiş, AK Parti'li 3 üye ret oyu kullanmıştı.Ad değişikliğin ardından bugün Marmaris Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri, öğle saatlerinde bulvardaki eski tabelaları kaldırdı. Yerine bulvarın beş ayrı noktasına `Cumhuriyet Bulvarı' yazılı tabelalar asıldı.
Marmaris ve Armutalan Belediye Meclisleri'nde CHP'li üyelerin oylarıyla adı 'Cumhuriyet' olarak değiştirilen Kenan Evren Bulvarı'ndaki tabelalar söküldü
Kanal D’deki “Medya Kralı” programında internette kendi adını kullanan kişilerden dert yanan Okan Bayülgen, yıllar önce başından geçen bir olayı ilk kez açıkladı: “10 küsur sene önce başıma gelen bir olay var. Bu ICQ’lar filan vardı. Bir gün e-mail’ime bir tane mail geldi. Bir fotoğraf. Fotoğraf açıldı, böyle çırılçıplak bir kız. Bilgisayar kamerasına çıplak, anadan doğma poz vermiş ve bana diyor ki: ’Sevgilim en beğendiğin fotoğraflarımdan birini gönderiyorum. Beni unuttun mu?’diye. Meğerse ICQ’dan biri Okan Bayülgen diye 6 aydır soyuyormuş kızı işyerinde. Kız gayet edepli bir kız, çırılçıplak, edepsiz olmuş. Sonra bütün fotoğrafları bana gönderdi, ’En çok siz hakediyorsunuz’ diye.” Bayülgen, ne facebook’ta ne de twitter’da olmadığını söyledi.
Okan Bayülgen, internette kendi adını kullanan bir kişinin, genç bir kızı 6 ay boyunca anadan doğma görüntülediğini söyledi.
BOTAŞ, 1 Şubat’tan itibaren doğalgaza yüzde 10’a yakın zam yapmaya hazırlanıyor. BOTAŞ’ta yapılan hesaplamalarda maliyetlerdeki artışları karşılamak için doğalgaza en az yüzde 10 civarında bir zam ihtiyacı olduğu tespit edildi. Bu konuda Reuters’a bilgi veren bir BOTAŞ yetkilisi, “Petrolün varil fiyatının 70 doların üzerinde seyrettiği bir ortamda doğalgaz fiyatları da bundan doğrudan etkileniyor. Maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizması çerçevesinde bu artış gündemde” dedi. Ancak BOTAŞ’ta doğalgaza gelecek zammın tüketimi daha da düşüreceği endişesi masada tartışılıyor. Tüketimin düştüğü, Rusya ve İran’a karşı “al ya da öde” yükümlülüklerinin arttığı bir dönemde yapılacak zammın tüketimi daha da azaltmasından endişe ediliyor. Ayrıca zammın elektrik fiyatlarında ve enflasyonda yaratacağı baskı da hükümeti korkutuyor. Doğalgaz ithalatçısı şirketlerin de Ocak’ta doğalgaza zam bekledikleri ancak hükümetin vergi artışlarından kaynaklı zammın yarattığı tepkiden sonra zam kararı almadığı belirtilerek Şubat’ta mutlaka zam yapılmasını istedikleri kaydedildi. Başbakan Erdoğan’ın da dün valiler toplantısında kömür yardımlarının devam edeceğini belirtirken, “Doğalgaz pahalı eleştirileri var. Ancak bunun fiyatını dünya belirliyor. Güçlü ülke olursanız ekonomik noktada bunu sübvanse edersiniz. Ancak o noktaya gelmedik” ifadesini kullanması zammın habercisi olarak yorumlandı.
Vatandaş yine zam haberiyle sarıslacak!.. BOTAŞ, 1 Şubat'tan itibaren doğalgaza zam yapmaya hazırlanıyor.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, Başbakan Erdoğan’ı Yahudi karşıtlığını kışkırtmakla suçlayan raporu, İsrail’in Ankara’daki İsrail Büyükelçiliğinde büyük rahatsızlık yarattı. İsrail Büyükelçiliği, Tel Aviv’e sert bir telgraf göndererek raporun “gerçekle ilgisi” olmadığını belirtti. Haaretz, Pazartesi günü bakanlığa gönderilen telgrafta, Dışişleri Bakanlığı’nın Siyasi Araştırmalar Merkezi tarafından İsrail-Türkiye ilişkilerine yönelik raporunun ‘gerçekle bir ilgisi’ bulunmadığının belirtildiğini yazdı. Raporun Büyükelçilikte bu kadar rahatsızlığa yol açmasında, yazarlarının bazılarının daha önce Türkiye’de görev yapmış olmalarına karşın hazırlık safhasında elçiliği haberdar etmemesi olduğu belirtildi. Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin kritik süreçten geçtiği bir dönemde hazırlanan raporun bütün büyükelçiliklere dağıtılması ve yüksek gizlilik altında korunmamasının da tepkiyle karşılandığı öğrenildi. Büyükelçilik, telgrafında Türk kurumlarının Yahudi karşıtı olmadığını, Erdoğan’ın konuşmalarında kullandığı ifadelerin, İsrail ve Batı’dakinin aksine Türkler tarafından Yahudi karşıtı olarak algılanmadığını belirtti.
Erdoğan"ı Yahudi karşıtlığıyla suçlayan İsrail Dışişleri Bakanlığı raporuna sert tepki göstererek, yazılanların "gerçekle ilgisiz" olduğunu bildirdi.
Gazete, ‘Taliban bunu alkışlar’ başlıklı makalesinde, “Fransız hükümeti, nefreti körüklüyor’’ diye yazdı. Fransız Parlamentosu’ndaki bir araştırma komisyonunun, kamuya açık yer ve ulaşım araçlarında çarşafın yasaklanmasını önermesinin ardından yayımlanan makalede, çarşaflı kadınlara kamuya açık yerin yasaklanmasının kadın hakları ihlali olduğuna vurgu yapıldı. SARKOZY’YE SERT ELEŞTİRİ Makalede ‘’Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, komisyonun tavsiyelerini kınayacağı yerde, daha da abartmaya kararlı. Tüm dünya bu ‘iğrenç’ yasağa tepki göstermeli. Ne yazık ki Fransız yetkililer bireysel özgürlüklerin ihlali karşısında gözlerini kapıyor’’ denildi. Sakkozy eleştirilirken ayrıca ‘’iş yaratmak zor, Müslüman karşıtı ön yargıları körüklemek kolay’’ ifadesi kullanılan mekalede Fransız merkez-sağ hükümetin ‘aptalca’ girişimlerle uğraştığı kaydedildi. ‘’Nefreti körüklemeyi haklı çıkarmanın hiçbir siyasi getirisi yoktur’’ denildi.
ABD'nin önemli gazetelerinden New York Times, Fransa"daki çarşaf tartışmalarına katıldı.
Avrupa’nın en büyük 4 havayolu şirketi arasında yer alan Türk Hava Yolları (THY), uçakta cep telefonu ile konuşmanın yasak olduğu dönemi bitiriyor. Canlı televizyondan kablosuz tüm elektronik cihazların da kullanılmasına izin veren teknolojinin bulunduğu 12 adet Boeing 777 tipi uçak ekim ayında THY’ye teslim edilecek. Bu teknolojiyi tüm filosuna yaygınlaştırmayı planlayan THY, uçaklarda 7 yıldızlı otel hizmeti vermek için de yatırımlarını hızlandırdı. Avea ile başlatılan THY mil kampanyasında bilgi veren THY Genel Müdürü Doç. Dr. Temel Kotil, ABD’de internet erişimli uçaklarda mobil telefon kullanımının başlatıldığını hatırlatarak kendilerinin de yeni siparişler verdiklerini söyledi. TÜM FİLOYA BU SİSTEMİ UYGULAYACAĞIZ Kotil “Şu anda sipariş verdiğimiz 12 tane Boeing 777 var. Bunlar ekimde geliyor. Bu uçaklarda canlı televizyon yayını olacak. Aynı zamanda uçak içinde wi-fi dediğimiz cihazları kullanabileceksiniz. Cep telefonu da dahil. Panasonic’in geliştirdiği bir sistem. En yeni teknolojiyi getireceğiz inşallah. Akabinde diğer uçaklara koyacağız bunu. Yeni teknoloji olduğu için biraz gecikmeli geliyor filomuza” diye konuştu. Yeni ürünlerle ilgili fiyatlandırmanın yapılmadığını belirten Kotil, normal çalışma mekanizmasında kartla ücretlendirildiğini ve canlı televizyonun çok rağbet gördüğünü vurguladı. Onlar 5 büyüyorsa biz 25 büyüyoruz THY Genel Müdürü Temel Kotil, THY’nin 2010 yılında 30 milyon yolcu, 5.7 milyar dolar ciro ve yüzde 71 doluluk hedeflediklerini söyledi. Kotil “THY diğerlerine göre en azından 20 puan fark oluşturuyor. Onlar 5 puan büyüyorlarsa, bizim büyememiz 25 oluyor” diye konuştu. New York’a giden Avea’yla 4 saat bedava konuşacak THY Genel Müdürü Temel Kotil, kazanılan millerin AnadoluJet, Jetairways ve Star Alliance üyesi havayollarında geçerli olacağını ifade etti. Avea Pazarlama Direktörü Tunç Berkman da “İstanbul’dan New York’a uçan bir abone 4 saatin üstünde bedava konuşma kazanacak” bilgisini verdi. 1 liralık Avea faturasına 5 THY mili Avea ve THY ‘Bir liralık Avea faturasına 1 mil’ kampanyası başlattı. Kampanyada, THY Miles&Smiles üyeleri, Avea faturalarının her 1 lirası için 5, her bir kontör için ise 1 mil kazanacak. Bir yıl devam edecek kampanyada fatura miktarı 50 lira ve üzerinde olan aboneler, faturalarının her 1 lirasına 5 mil, 150 ve üzerinde kontör yüklemesi olan aboneler ise her kontör için 1 mil kazanıyor. Avea CEO’su Erkan Akdemir “Avea aboneleri, faturalarının her bir lirası için mil kazanacak” dedi. Akdemir, Miles&Smiles üyesinin, Avea’dan 50 lira fatura ödediğinde kazanacağı milin, İstanbul-Ankara uçuşundan kazandığı mille eşit olacağını vurguladı.
Avrupa'nın en büyük 4 havayolu şirketi THY, uçakta cep telefonu ile konuşmanın yasak olduğu dönemi bitiriyor.
Türkiye’nin demokrasi çıtasının yükselmesi için Anayasa ve kanunlarda acil değişmesi gereken 6 öneriye destek veren hukuk otoriteleri ve akademisyenler, bu yasaların evrensel hukuka ve AB düzenlemelerine aykırı olduğunu söyledi. 1982 Anayasasının deli gömleği olduğunu ve belirten uzmanlara bu deli gömleğinden kurtulmanın yollarnı şöyle sıraladı. Bahçeşehir Üniversitesi AB İlişkileri Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cengiz Aktar: 1982 Anayası tamamen yamalı bohça durumunda. Hala kendisine atfedilen deli gömleği işlevini sürdürüyor. AP’nin parti kapatma ve vekilliğin düşmesiyle ilgili Venedik kriterleri uygulanmalı. Bunlar uygulansa bir nebze rahatlık yaşanabilir. Deli gömleğini yırtmış oluruz. Askeri yargı da mutlaka gözden geçirilip kaldırılmalı“ Anayasa Hukukçusu Prof. Servet Armağan: Madde 68, 102, 156, 157 ve 159’uncu maddelerin değişmesi mini bir Anayasa değişimi olur.” Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin: Önce yargı reformu yapılmalı. Yargıtay ve Danıştay’ın yetkileri düzenlenmeli, HSYK ve AYM yeniden yapılandırılmalı. ASKERİ YARGITAY KALKMALI Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Yargıtay eski Başkanı Prof. Sami Selçuk: Anayasa değiştirilmemeli, toptan kaldırılmalı. Bunun için şu yöntemde uyuşulabilir: Kurucu kurultay. İkincil kurucu iktidar olarak ille de 1982 anayasasının kimi maddeleri üzerinde değişiklik yapılacaksa, erkler ayrılığı ilkesi yaşama geçirilmeli, milletvekili gerçekten bütün milletin vekili olmalı, baraj yüzde 3 olmalı, HYK ve AYM üye sayısı artırılmalı, ancak geçmişteki yanılgı yinelenmemeli, halk iradesinin yargısal hükmün sübut boyutuna yansıtılacağı gözden kaçırılmamalı, konulara yüzeyselyaklaşılarak kaş yapayım derken göz çıkartılmamalı. Bu arada yüce divan yetkisi Yargıtay’a verilmeli. Yargının yansızlığı için bağmsızlık kesinlikle sağlanmalı, yargıya kapalı bütün işlemler yargıya açılmalı. Siyasal partiler yasası kaldırılmalı. Askeri yargının alanı daraltılmalı, Askeri Yargıtay ve Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmalı. Dokunulmazlık oturumla sınırlanmalı, kanımca iç hizmet yasasının 35. maddesinin benzeri birçok ülkede olabilir. bu madde hukuk düzeninden soyutlanarak yorumlanır ve bu yorum başka maddelerle ve ilkelerle sürtüşürse o artık yorum değil, bahanedir. Doğru yorumlanmalı. bu madde doğru yorumlanırsa darbeleri engeller. MİNİ BİR PAKET İÇİN ÇALIŞIYORUZ AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş: Türkiye’de vesayet rejimini çağrıştıracak, darbe heveslilerine imkan sağlayacak Anayasa maddeleri değiştirilmeli. Demokrasi önündeki engel maddeler değiştirilmeli. AK Parti’nin hukukçu milletvekilleri 5-6 maddelik sınırlı bir Anayasa değişikliği paketi üzerinde çalışıyor. Bunun yanında Siyasi Partiler Kanunu’nda da değişiklik yapılmalı. VATANDAŞLIK TANIMI DEĞİŞMELİ İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Kentel: EMASYA hemen kaldırılmalı. Siyasi Partiler Kanunu’nu da değişmeli. Anayasa’da sınırlamalar getiren, Türkiye’yi dünya ve Avrupa toplumu olmaktan çıkaran darbe Anayasası tamamen değişmeli. Anayasa’nın vatandaşlık tanımı yeniden yapılmalı. Vatandaşlık tanımı Türkiye’deki herkesi kapsamalı.”
Daha çok demokrasi için anayasadaki 6 maddenin değişmesi önerisine destek veren uzmanlar, ülkenin deli gömleğinden kurtulacağını düşünüyor.
Davos Zirvesi, bin 200 CEO ile yapılan anket sonuçlarından iyimser sonuçların çıkmasıyla moralli başladı. Ankete göre CEO'ların yaklaşık yüzde 40'ı bu yıl içinde yeni eleman almayı düşünüyor. Türkiye'nin 'one minute' krizi nedeniyle bu yıl hükümet düzeyinde katılmadığı Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF), 40. yıllık toplantısı dün İsviçre'nin Davos kasabasında başladı. Önceki yıl kriz modunda geçen zirve, PricewaterhouseCoopers'ın (PwC) her yıl Davos Toplantısı'nda açıkladığı 'Küresel CEO Araştırması' ile moral buldu. Zirveye katılan patronların yüzde 39'unun bu yıl personel almayı düşündüğünü ortaya koyan araştırmaya göre gelişmekte olan ülkelerde işe alımlar başladı. 90 ülkeden 2 bin 500 kişi katıldığı zirve sırasında açıklanan ankete göre 2009'da azalan küresel ekonomiye karşı güven gittikçe artıyor. ELEMAN ÇIKARMAYI DÜŞÜNEN AZALDI 52 ülkeden bin 198 CEO'nun katıldığı araştırma, geçtiğimiz yıl yaşanan karamsarlığın ardından ekonomideki canlanmayla birlikte geleceğe dönük iyimserliğin de arttığını ortaya koydu. Ankete göre yaşanan bu iyimserlik işe alımlara da artış olarak yansımaya başladı. CEO'ların yaklaşık yüzde 40'ı 2010 yılı içerisinde işgücünü artırmayı planlıyor. Geçen yıl çalışan sayısını azaltmak zorunda kalan CEO'ların oranı yüzde 50 iken, araştırmada önümüzdeki yıl çalışan sayısını azaltmayı planlayan CEO'ların oranı yüzde 25'e düştü. CEO'ların yüzde 81'i ise önümüzdeki 12 ay için beklentileri konusunda iyimser olduklarını söylerken, yüzde 18'i karamsar olduklarını belirtti. ZİRVEYE SADECE YILMAZ KATILIYOR Ankete göre iyimserlerin oranı Çin'de yüzde 91'e, Hindistan'da ise yüzde 97'ye çıkıyor. Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin konuşmasıyla başlayan zirveye 30'u aşkın devlet ve hükümet başkanıyla, 60 kadar bakan katılıyor. Geçen yıl Gazze oturumundaki 'one minute' krizinin ardından bu yıl Türkiye'den hükümeti temsilen bir tek Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz katılıyor. Zirve 31 Ocak'a kadar sürecek. ILO raporu: 2009 yılında 27 milyon kişi işini kaybetti Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2009'da 27 milyon kişinin daha işsiz kaldığını açıkladı. Dünya Ekonomik Forumu'nun açılış gününde yayımlanan raporda, Kuzey Amerika, Japonya ve Batı Avrupa'da 12 milyon kişinin daha işini kaybettiği, ancak geçen yıl Asya, Afrika ve Ortadoğu'da işsizlik oranlarının durağan bir seyir izlediği ifade edildi. ILO, dünya genelinde istihdamı artırabilmek için 'küresel istihdam paktı'na ihtiyaç olduğuna işaret etti. YARISI GELİŞMİŞLERDE ILO'nun raporunda, bu yıl da işsizliğin yüksek seyretmesinin beklendiği, gelişmiş ülkelerde 3 milyon kişinin daha ya işin kaybedeceği ya da istihdam piyasasına girse bile iş bulamayacağı kaydedildi. İşsizlik oranında sadece işten çıkarmalar nedeniyle artış yaşanmıyor. ILO, son 2 yıl içinde genç işsiz oranının 10 milyonu aştığını bildirdi. ILO, hükümetlerden, istihdam yaratılması ve daha iyi işsizlik maaşı talep ediyor. Türkiye bu yıl yüzde 3.5'in üzerinde büyür Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Türkiye'nin bu yıl hedeflediği oran olan yüzde 3.5'in üzerinde büyüyebileceğini belirtti. Davos'ta CNBC-e'nin sorularını yanıtlayan Sabancı "Makul büyümelerin, esas sorunumuz olan işsizliğe yansıması daha uzun zaman alacak. G20 ve IMF gibi kuruluşlara çok daha fazla iş düşüyor. Çıkış stratejileri iyi düşünülmezse yapılmış emekler boşa gidebilir, bunun riski var. Geçen seneden daha iyimseriz, büyümeler başladı ancak işsizliği çözecek derecede büyümeler daha zaman alacak" dedi. "İyimserlik var ancak yatırımlar için erken" diyen Sabancı "Birçok ülkede kamunun ağırlığı arttı, bu kaygı verici. Korumacılığın artma eğilimi önemli bir kaygıdır" diye konuştu. Kredilerde yüzde 20 büyüyeceğiz Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, kredilerde en az yüzde 20, mevduatta ise en az yüzde 16 büyüme beklediğini söyledi. Dünya Ekonomik Forumu'nun Davos'taki zirvesinde Reuters Insider'ın sorularını yanıtlayan Akkurt "Bu yıl kredi büyümesi yüzde 20'nin altında olmayacak, hedefimiz ise daha yüksek seviyeler" dedi. Bankanın eylül ayı sonu itibariyle sağladığı kredilerin toplamı konsolide bazda 43.2 milyar lira olurken mevduat toplamı 57.9 milyar lira seviyesindeydi. Bu rakamlar 2008 sonuna göre kredilerde yüzde 12 gerileme, mevduatta ise yüzde 0.6 artış anlamına geliyor. Ziya Akkurt, 2010 yılında Akbank'ın performansının aşağı yukarı 2009 yılındaki gibi olacağı beklentisini de yineledi. Akbank, 2009'un ilk dokuz ayında 2.02 milyar kâr açıklamıştı. DAVOS’TAN NOTLAR Davos’un güvenliği intiharla sarsıldı • Davos'un güvenliğinden sorumlu polis müdürünün intihar etmesi günün en çok konuşulan konusu oldu. Polis tarafından yapılan yazılı açıklamada, kaldığı otelde başından vurulmuş olarak bulunan Güvenlik Müdürü Markus Reinhardt'ın ölümümün intihar olduğunun sanıldığı belirtildi. Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab, uzun yıllar birlikte çalıştıkları 61 yaşındaki Reinhardt'ın ölümünden sonra da, yerel güvenlik güçlerine karşı güvenlerinin tam olduğunu söyledi. • 'Dünyanın Durumunu İyileştirme: Yeniden Düşünme, Yeniden Tasarlama, Yeniden İnşa Etme' temasıyla yapılan Davos Zirvesi'ne dünyanın önde gelen şirketlerinden 1400'ü aşkın üst düzey yönetici ve işadamı katılıyor. Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Doğan Medya Grup Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Turkcell İcra Kurulu Başkanı Süreyya Ciliv, Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt ve Coca Cola Dünya Başkanı Muhtar Kent de katılımcılar arasında bulunuyor. • Davos Zirvesi sırasında Movers and Shakespeares şirketinin Başkanı Carol Adelman, özel kostümüyle forum katılımcılarına 'Shakespeare'den dersler' başlıklı sunum yaptı. • 2010 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak olan Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma zirveye kupa maskotuyla tanıtım yaptı.
Davos Zirvesi moralli başladı. Anket sonuçlarından iyimser sonuçlar çıkıyor. CEO'ların yaklaşık yüzde 40'ı bu yıl içinde yeni eleman almayı düşünüyor.
Oyuncu Müjde Ar'ın 1964'te annesi Aysel Gürel ve kız kardeşi Mehtap Ar ile denizde çekilmiş fotoğrafları internetteki bir açık artırma sitesinde satışa sunuldu. Elinde ünlü sanatçının ailesinin 46 yıl önce çekilmiş fotoğrafı bulunan satıcı; Müjde Ar, Aysel Gürel ve Mehtap Ar'ın fotoğraflarının altına "Çok temiz fotoğraftır" diye not düştü. Fotoğrafın açık artırma başlangıç fiyatı ise 20 TL olarak açıklandı. Fotoğrafın çekildiği tarihte Müjde Ar 10, kardeşi Mehtap Ar 7, iki yıl önce vefat eden anneleri ünlü söz yazarı Aysel Gürel ise 35 yaşındaydı. Ailece denizde objektiflere poz veren Müjde Ar, Mehtap Ar ve Aysel Gürel'in bu fotoğrafta hangi sahilde oldukları gibi bilgilere yer verilmezken; fotoğrafta uçarı söz yazarı Aysel Gürel'in başındaki aksesuar da dikkat çekiyor.
Müjde Ar'ın 1964'te annesi Aysel Gürel ve kız kardeşi Mehtap Ar ile denizde çekilmiş fotoğrafı internette açık artırmaya sunuldu.
Fenerbahçe'nin kalecisi Volkan Demirel, sevgilisi 2009 Belçika Güzeli Zeynep Kübra Sever ile önceki gün İstanbul'daki alışveriş merkezi İstinye Park'taydı. Önce bir restoranda yemek yiyen çift daha sonra alışveriş yaptı. Birçok kez sevgilisiyle birlikte görüntülenen ünlü sporcu, alışılmadık bir tepki verdi: Fotoğraflarının çekilmesinin üzerine koşarak gazetecilerin yanına gelen Demirel, tehditler savurdu. Kendisinden izin alınmadan fotoğrafını çekmemelerini söyleyen Demirel "Benden izinsiz çekemezsiniz. Delikanlıysanız hadi yazın, bakalım yazabiliyor musunuz? Yarın imzalarınızı göreceğim bakalım. Ağabeylerinize de söyleyin. Onlar da beni tanır. Sizleri tehdit ettiğimi de yazın. Seni burada döverim onu da yazarsın. Akıllı olacaksın. Aynen yaz. 'Volkan beni tehdit etti dövdü' diye yaz" diyerek bağırdı. Mekânı ayağa kaldıran Demirel, bu yaşananları görüntülemek isteyen TV ekibini görünce "Bunları kameraya mı çekiyorsun? Bunu da hallederiz" diyerek tepki gösterdi.
Volkan Demirel sevgilisiyle fotoğrafını çeken gazetecilere "Seni döverim, yarın onu da yazarsın" diye bağırdı.
Gaziantep'te intihar etmek için kendini trenin altına atan Abdulsalih Gümüş (25) şans eseri hafif sıyrıklarla kurtuldu. İpekyolu üzeri Sani Konukoğlu Bulvarı'nda madde bağımlısı olduğu öne sürülen Abdulsalih Gümüş, kendini Gaziantep'ten Narlı'ya giden makinist Cemal Kutlar (52) yönetimindeki yük treninin altına attı. Trenin çarpmasıyla rayların arasına düşen Gümüş, hafif sıyrıklarla kurtuldu ve hastaneye kaldırıldı. Tedaviye alınan gencin sadece yüzünde sıyrıklar bulunduğu ve sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi.
Gaziantep'te intihar etmek için kendini trenin altına atan Abdulsalih Gümüş şans eseri hafif sıyrıklarla kurtuldu.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk 27 Mart 2009'da eşine boşanma davası açtı. Canan Öztürk 7500 lira aylık nafaka talep ediyor, eşi ise 3500 lira vermek istiyor. Davanın önceki gün yapılan duruşmasında mahkeme rakamın 6 bin lira olmasına karar verdi. Duruşmada Canan Öztürk'ün avukatı Pelin Ersan'ın, Yaşan Nuri Öztürk'ün kendisine, "Davayı bitirip iki bekar insan olarak birlikte yemek yiyelim" teklifinde bulunduğunu açıklaması ise gündeme bomba gibi düştü. Yaşar Nuri Öztürk'ün kitaplarının dağıtımının eşi Canan Öztürk'ün şirketi aracılığıyla yapıldığını söyleyen Ersan, "Dağıtım hakkını da elinden aldı. Canan Hanım büyük sıkıntı yaşadı" dedi. Canan Öztürk ise eşinin avukatına birlikte yemek yeme teklifinde bulunmasıyla ilgili olarak, "Erkekler bu yaşlarda kendilerini ispatlama sıkıntısı içine giriyor" demekle yetindi. Eşinden ayrılmak için tek şart kendisinden özür dilemesi ve yasak ilişkisini kabul etmesinini isteyen Öztürk, "İnkar ettiği sürece boşanmayacağım. Yatak odamıza o kadının resmini asmış. Evin her tarafında eşyaları var. Sanki o evde yaşıyor. Mahkemeye delil olarak çarşafları vereceğim" dedi. 'ARKASINDA DURSUN' Canan Öztürk, "Bu olay bir erkeğin eşini aldatması durumu değil. İnsanlar evliyken bir ilişkiye girebilir âşık olabilir. Ancak, ilişkinin arkasında durursun. Bugüne kadar toplam 21 dava açıldı. Olay, çok iğrenç boyutlara ulaştı" diye konuştu.
Yaşar Nuri Öztürk'ün boşanma davası açtığı eşi Canan Öztürk, "Yasak ilişkisini kabul edene kadar boşanmam" dedi ve delilleri ortaya sundu!..
Atletizmde birinciliğe koştuğu yarışmayı bırakıp düşen rakibine yardım eden ve bu davranışıyla Dünya Fair Play ödülünü kazanan Hilal Coşkuner'e verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Aradan geçen 4 yılda burs, para ve işsiz babasına iş gibi hiçbir vaat yerine getirilmedi. Artık 15 yaşında olan Hilal, "Beni umutlandırdılar ama sözlerinde durmadılar. Babama iş verilecekti, o da yalan çıktı" dedi. RAKİBİNE YARDIM ETTİ Trabzon Gençlik Spor İl Müdürlüğü, 2006 yılında Okullararası Kros İl Birinciliği yarışması düzenledi. 14 ilköğretim okulundan 102 sporcunun katıldığı 2 bin metrelik yarışın son 200 metresine Hilal Coşkuner önde girdi. Tam ipi göğüsleyeceği sırada hemen arkasında koşan Sibel Gül'ün yere düştüğünü gören Hilal, yarışı bırakarak arkadaşına yardım etti. Hilal yarışmada derece alamadı ama Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından aday gösterildiği 2006 Dünya Fair Play Pierre de Courbertin ödülüne layık görüldü. Hilal, ödülünü 2007 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te, UNESCO Genel Sekreteri Koçhiro Matsuura'nın elinden aldı. BURS VAADİ Hilal büyük ödülün sevincini yaşarken, Türkiye'den çeşitli kurum ve kuruluşlardan da 25 plaket aldı. Kendisini ziyaret eden devlet büyükleri, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, belediye başkanları ile işadamları; Hilal'e para, burs, altın, kıyafet ve işsiz babasına iş sözü verdi. Ancak aradan geçen 4 yılın ardından verilen sözlerin neredeyse hiçbiri yerine getirilmedi. O zamanlar 11 yaşında bir çocuk olan Hilal büyüdü, 15 yaşında bir lise öğrencisi oldu. Yerine getirilmeyen vaatlere isyan eden Hilal, yaşadıklarını şöyle özetledi: "Kimseye, 'Bize şunu verin, bunu verin' demedik. Onlar geldiler, benimle fotoğraf çektirdiler, basının karşısında sözler verdiler. Yani beni kullanarak prim yaptılar. Ama sonra unutup gittiler. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bile, Gökçe Karataş Vakfı gecesinde 'Burs verecekler' dedi. Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu evimize kadar geldi, biz istemeden babama iş sözü verdi. Karadenizli işadamları yardım sözü verdi. Beni ve ailemi umutlandırdılar. Ama hiçbiri yerine getirilmedi. Tüm sözleri bir kenara atıyorum. Beni en çok üzen babama verilen iş sözünün yerine getirilmemesi oldu. Babam şu anda bir fındık tüccarının yanında yevmiyeyle sigortasız çalışıyor. Tarım Bağ-Kur'lusu. Aylık primi birkaç gün geç ödesek tedavi olamıyoruz. Hatta annem birkaç kez tedavi olmadan geri döndü. Bu sözleri verip yerine getirmeyenlere çok kızgınım." Kendisinin Fair Play ödülünü almasının Trabzon'un imajına da olumlu yansıdığını belirten Hilal, "Burada yaşayan insanların ne kadar yardımsever ve kültürlü olduğunu herkese gösterdim. Bugün olsa, yine aynı davranışı sergilemekten kaçınmam. Beni dünya unutmadı, ödüllendirdi ama bizimkiler unuttu" diye konuştu. Atletizmi ve okumayı çok sevdiğini belirten Hilal, Trabzonspor Lisesi'nde idman yapmaya devam ettiğini ancak bunun kendisine yetmediğini de sözlerine ekledi. (Sabah)
Atletizmde birinciliğe koşuyordu... Yarışmayı bırakıp düşen rakibine yardım etti. Dünya Fair Play ödülü kazandı. Hilal'e verilen sözler tutulmadı!..
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, İngiliz yayın kuruluşu BBC'de yayımlanan 'Hardtalk' programına katılarak, sunucu Stephen Sackur'un İngilizce'ye de çevrilen son romanı 'Masumiyet Müzesi' ve Türkiye ile ilgili sorularını yanıtladı. Sackur'un, "Pamuk'un Türkiye'de kutuplaşmaya neden olan bir kişi olup olmadığını" sorması üzerine Pamuk, şöyle konuştu: "Kutuplaşmaya neden olan bir kişi olmak istemiyorum. Benim durumum daha çok, milliyetçi sağ kanadın AB müzakere sürecini engellemek için aleyhimde yaptığı bir kampanyadır. Yoksa ben roman yazan, mütevazi bir yazarım. Medya beni kutuplaşma yaratan, dışardan bir kişi olarak gösterdi. Ancak benim de bir haysiyetim var ve görüşlerimi savundum, ki bu bazen sorunlara yol açtı." "Laik kesimle ya da milliyetçilerle bir problemi olmadığını" daha çok "sıkı idare yanlısı", "otoriter" kesimlerle problemler yaşadığını ifade eden Pamuk, Sackur'un "Ülkenizde kendinizi güvende hissediyor musunuz" sorusu üzerine, "Türk hükümeti beni koruması için yanıma korumalar verdi, benim güvende olmadığımı düşünüyorlar ve böyle düşünmekte de haklılar" dedi. Türkiye'deki baskılardan dolayı mı siyasi değil aşk romanı yazmayı tercih ettiğinin sorulması üzerine de Pamuk, bunun doğru olmadığını, Masumiyet Müzesi romanını 11 yıl önce hazırlamaya başladığını, hatta Masumiyet Müzesi için gerekli olan binayı 11 yıl önce satın aldığını anlattı. Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin soruları da yanıtlayan Pamuk, "İstanbul'un zaten bir Avrupa şehri olduğunu" söyledi. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin "kötü" olduğunu da kaydeden Pamuk, hem AB hem de Türkiye tarafında sıkıntılar olduğunu ifade etti. Sackur'un Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilişkili "Avrupa'da bir İslam korkusu var mı" sorusuna "Evet var. Batı ve Avrupa, Müslümanlıkla terör arasındaki farkı belirginleştirmeli" yanıtını veren Pamuk, Türkiye'nin AB'ye uygun olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine ise şu yanıtı verdi: "Uygun olacağına inanıyorum. Bu hem Türk hem de Avrupa halkları için iyi olacaktır. Çünkü hep birlikte, barış içinde yaşamayı öğreniriz."
Pamuk, "kutuplaşmaya neden olan bir kişi olmak istemediğini, medyanın kendisini kutuplaşma yaratan, dışardan bir kişi olarak gösterdiğini" söyledi.
Van’da bir kadın, kendisine tecavüz ettiği gerekçesiyle tartıştığı erkeği, boğazından bıçakladı. Alınan bilgiye göre, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi acil servisine yaralı olarak gelen Z.Y, yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı. Olayla ilgili soruşturma başlatan hastane polisi, yaralı Z.Y’yi hastaneye getiren H.T. ve F.T.’nin ifadelerine başvurdu. Polis, görgü tanıklarının ifadesi doğrultusunda Z.Y’nin, kendi otomobilinde tartıştığı G.A. adlı kadın tarafından bıçaklandığı bilgisine ulaştı. Olayla ilgili gözaltına alının G.A, Emniyet Müdürlüğündeki sorgusunda, Z.Y’nin 31 Aralık 2009’da evlerinin kömürlüğünde kendisine tecavüz ettiğini, bu nedenle olayı gerçekleştirdiğini söyledi. Emniyet Müdürlüğündeki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen G.A, çıkarıldığı mahkemece tutukladı.
Yılbaşı gecesi evlerinin kömürlüğünde kendisine tecavüz eden adamın yanına giden genç kadın...
Ankaragücü maçı sonrası, ''Bu hava şartlarında oynamak zor'' diyen Rijkaard, ''3 kulvarda da yolumuza devam ediyoruz ve bunu sonuna kadar götürmek istiyoruz'' dedi. Dos Santos ile daha önce çalıştıklarını ifade eden Rijkaard, bu futbolcunun ''genç, yetenekli bir oyuncu olduğunu ve ileride kendini göstereceğini'' belirtti. Bir oyuncularıyla yollarını ayırmaları gerektiğini anlatan Rijkaard, buna 2 gün içinde karar vereceklerini kaydetti. Rijkaard, yabancı sınırlaması ile ilgili yöneltilen bir soruya ise, ''Bence 8, yabancı oyuncu sınırlaması için gayet iyi bir rakam, çünkü Türk oyuncuların da oynaması gerekiyor'' diye cevap verdi. Sarı-kırmızılı teknik adam, ''Yeni bir transfer var mı?'' sorusu üzerine, ''Yöneticimiz Haldun Üstünel çalışmalara devam ediyor'' dedi.
Frank Rijkaard, ''Yeni bir transfer var mı?'' sorusu üzerine, ''Haldun Üstünel çalışmalara devam ediyor'' dedi.
Mesut Barzani, Türk hükümetinin ''demokratik açılım'' sürecine güçlü destek verdiklerini, ancak Kürt meselesinin çözümünde askeri yollar ya da siyasi baskıları içeren bir seçeneğin parçası olmayacaklarını söyledi. ABD'deki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde konuşan Barzani, ''terör örgütü PKK'nın silahları bırakmaması ve Türkiye'nin terör örgütüne karşı operasyonlarına devam etmesi halinde tutumunun ne olacağına'' ilişkin bir soru üzerine, şu anda Türkiye'de bir açılım siyasetinin yürütüldüğüne ve soruna barışçıl çözüm bulunması yolunda çabalar verildiğine işaret ederek, buna odaklanmak gerektiğini kaydetti. ''Demokratik açılım'' sürecine, sorunun çözümüne barışçıl yaklaşıma ve hükümetin bu meseleyi çözme girişimlerine çok güçlü destek verdiklerini belirten Barzani, ''Hepimiz askeri yollar ya da siyasi baskıların hiçbir zaman çözüm getirmediğine ikna olmuş durumdayız, ama eğer bu seçenek seçilirse, bunun bir parçası olmayacağız'' dedi. Mesut Barzani, Türkiye ile Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetim arasındaki ilişkilere yönelik soru üzerine de, Türkiye ile ilişkilerinin geliştiğini, iki taraf arasında ekonomik ve enerji alanında çok büyük bir işbirliği olduğunu kaydetti. ''Demokratik açılım'' sürecinin de bu ilişkilerin geliştirilmesinde yardımcı olduğunu, aralarındaki ilişkilerin hükümetin açılım siyasetinin desteklenmesinde önemli rol oynayabileceğini ifade eden Barzani, ''Türkiye'nin, bölgesel yönetimin kendisine tehdit olmadığını fark ettiğini'' savundu. Barzani, DTP'nin kapatılmasına ilişkin de, ''Anayasa Mahkemesinin kararını doğru bulmuyoruz, bunun başlatılan barış sürecine hizmet edeceğine inanmıyoruz. Demokrasiye aykırı bir karar. Türkiye'deki Kürt kardeşlerime tavsiyem, olumlu tavır takınmaları ve Türk hükümetiyle işbirliği yapmaları, ki bu sayede bu fırsatı kaçırmayalım, barışçıl sürecin takibini sürdürelim'' diye konuştu. ''Barış süreci''nin devamında Türkiye ile yakın diyalog içinde olduklarını ifade eden Barzani, bir başka soru üzerine, ''İran'da, Suriye'de, Türkiye'de, nerede olursa olsun Kürt halkına karşı insani olmayan davranışlara karşıyız ve Kürtlerin haklarını savunuyoruz. Tavsiyem, bu hedefin güç ya da şiddet kullanarak değil, barışçıl ve demokratik yollarla takip edilmesi'' dedi. Barzani, bölgesel yönetim olarak Türkiye ile Irak ve Avrupa ile Irak arasında köprü rolü oynayabileceklerini bildirdi. KERKÜK VE DİĞER MESELELER Konferansta Kerkük ile ilgili çok sayıda soruyla muhatap olan Barzani, Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerle ilgili meselelerin çözümünde Anayasa'nın 140'ıncı maddesinden daha iyi bir alternatifi şu ana kadar görmediklerini, en doğru olanın, kendi geleceklerini belirlemede halkın oylarına başvurulması olduğunu savundu. Barzani, Kerkük konusunda 140'ıncı maddenin dışında sunulan alternatiflerin, sorunun çözümüne katkı sağlamadığı gibi daha da karmaşıklaştırdığı görüşünü ileri süren Barzani, bu konuda ABD'nin tutumuna dair soruya, ''ABD'nin politikası açık, Irak anayasasına ve 140'ıncı maddeye desteğini dile getirdi. Bu bize yeterli'' diye konuştu. Bağdat merkezi hükümetiyle aralarında petrol ve doğal gaz gelirlerinin paylaşımı, peşmergelerin statüsü gibi sorunlara da değinen Barzani, doğal kaynak gelirlerinin paylaşımı konusunda merkezi hükümetin kendilerine ayırdığı yüzde 17'lik dilimden daha fazlasını hak ettiklerini, bölgesel yönetime düşen payın merkezi hükümetin kontrolünde olmayan ayrı bir hesaba aktarılması ve konunun kendilerine karşı bir baskı unsuru olarak kullanılmaması gerektiğini söyledi. Barzani, peşmergelerin Irak'taki savunma yapılanmasının bir parçası olarak merkezi hükümet tarafından fonlandırılması ve Irak ordusunda yüzde 8'lik kısmı oluşturduğunu söylediği Kürtlerin orduda daha geniş temsilinin sağlanması gerektiğini belirtti. Bölgesel yönetim olarak, Irak sınırları içinde kalma ve federal ve demokratik bir Irak'ı inşa etmede Bağdat merkezi yönetimi ve diğer siyasi güçlerle birlikte çalışma kararlarının olduğuna dikkati çeken Barzani, Irak'ta yeniden bir diktatörlük rejiminin ortaya çıkması durumundaysa, bu rejim altında yaşayamayacaklarını dile getirdi. SEÇİMLER Mesut Barzani, seçimlerde bazı adayların yasaklanmasına yönelik bir soruya, bu konunun ''biraz abartıldığını'' savunarak, Anayasası'nın 7. maddesinin, Iraklılara karşı suç işleyen ve teröre başvuranların siyasi sürecin dışında tutulmalarını gerektirdiğini, anayasaya ve demokratik ilkelere bağlılıklarını bildirenlerin siyasi sürece katılmalarına ise bir itirazlarının olmadığını kaydetti. Yasaklananlar listesinde sadece Sünnilerin olmadığına işaret eden Barzani, seçimlerin Irak ve halkının geleceği açısından çok önemli olduğunu söyledi. ''Irak'ın komşularının seçimlere müdahalesinden endişeli misiniz?'' sorusu üzerine Barzani, ''Maalesef komşu ülkelerin müdahaleleri devam ediyor'' diyerek, bu müdahalelere Iraklıların kendilerinin son verebileceğini kaydetti. ''İRAN İLE SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE DİYALOG YÖNTEMLERİ KULLANILMALI'' Barzani, ABD'nin İran ile yaşadığı soruna ilişkin bir soru üzerine de, İran ile sorunların çözümüne barışçıl yaklaşılması ve diyalog yöntemlerinin kullanılması gerektiğini düşündüklerini belirtti. Bir soru üzerine, ABD halkı ve yönetimine ''Irak ve Kürt halkını özgürleştirmek için sunduğu katkılara'' teşekkür ettiklerini ifade eden Barzani, Başkan Barack Obama ile görüşmesinde, Amerikan askerlerinin Irak'tan çekilmesinin ''sadece askerlerin mi çekildiği, yoksa ABD'nin taahhütleri ve angajmanının da terki anlamına gelip gelmediğini'' sorduğunu, Obama'nın, ''ülkesinin Irak ile ilgisini devam edeceği'' yönündeki cevabının ise kendisini cesaretlendirdiğini söyledi.
Barzani, Demokratik Açılım'a tam destek verirken Kürt meselesinde askeri ve siyasi baskıların bir parçası olmayacaklarını söyledi.
Ergenekon soruşturmasında Erzincan’dan yazın Eskişehir’e atanan Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu gözaltına alındı. Albay Gençoğlu'nun makamında, evinde ve yazlığında aramalar yapıldı. Ergenekon soruşturması kapsamında Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı'nın isteği doğrultusunda Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, Cumhuriyet savcıları ile bazı askeri savcılar Alay Komutanlığı'na gitti. Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu, gözaltına alındı. Erzincan Alay Komutanlığı görevinden 30 Ağustos’ta Eskişehir'e atanan Kıdemli Albay Gençoğlu'nun, Erzincan'daki bir çalışmayla ilgili olarak gözaltına alındığı ve Erzurum'a götürüleceği öğrenildi. MAKAMINDA, EVİNDE VE YAZLIĞINDA ARAMA Öte yandan, Gençoğlu'nun makamı, konakladığı lojmanı ile Aydın'ın Kuşadası ilçesindeki yazlığında aramalar yapıldığı bildirildi. Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısın'ın talimatıyla gözaltına alınan Kıdemli Albay Gençoğlu'nun makamında yapılan aramadan sonra cumhuriyet savcıları, askeri savcılar ve yetkililer, Arifiye Mahallesi'ndeki lojmana geçti. Polisler, savcıların, askeri yetkililerin ve avukatın nezaretinde Kıdemli Albay Gençoğlu'nun konakladığı lojmanda arama yapmaya başladı. Öte yandan, Kıdemli Albay Gençoğlu'nun, Aydın'ın Kuşadası ilçesindeki Özaydınkent sitesindeki yazlığında da arama yapıldığı öğrenildi. AVUKAT: MASUM OLDUĞUNU İFADE EDİYOR Kıdemli Albay Recep Gençoğlu'nun avukatı Erol Halka, müvekkilinin, kamuoyunda bilgi kirliliği olduğu için açıklama yapmasını istediğini belirtti şöyle konuştu: ''Erzincan'da gerçekleşen ve Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında müvekkilim Gençoğlu gözaltına alındı. Burada yapılan işlem müvekkilimin ifadesinin alınması, sorgulanması işlemi değil tamamen yasal prosedürler içinde gözaltına alınması işlemidir. Soruşturma gizli olduğundan detaya giremiyoruz. Yasal işlemler, hukuka aykırı bir durum söz konusu değil. Muhtemelen yarın askeri görevliler nezaretinde Erzurum'a götürülecek. Kendisi tertemiz, pırıl pırıl bir şahıstır. Bu soruşturmanın sonucunda kendisinin aklanacağını ümit ediyoruz. Kendisi de tamamen masum olduğunu ifade ediyor.'' Halka, gazetecilerin ''Arama sırasında kimler vardı?'' diye sorması üzerine, ''Aramalarda askeri savcılar, askeri hukuk müşaviri de hazır bulundu. Başsavcı, başsavcı vekili ve ilgili savcılar vardı'' dedi.
Ergenekon, muvazzaflara sıçradı. Dün gözaltına alınan Albay'ın Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındığı belirtildi.
Kurtlar Vadisi Pusu’nun 78. bölümünde yine nefesler kesilecek. Dizinin yarın ki bölümünde hafızasını kaybeden Abdülhey, İskender'i ziyaret edecek ve onun talimatlarıyla haraket etmeye başlayacak. Abdülhey'in bir numaralı hedefi ise Polat Alemdar! Kurtlar Vadisi Pusu’nun yarın akşam yayınlanacak olan 78. bölümünde yine işler karışıyor. Hafızasını kaybeden Abdülhey, soluğu İskender Büyük'ün yanında alacak. İşte dizide yarın cevap bulacak sorular; İskender, Abdülhey’in şok ziyaretinin ardından ne yapacak? Hafızasını kaybeden Abdülhey, kendini hangi büyük oyunun içinde bulacak? Hikmet’in dükkanını yakan örgütçülerin arkasından hangi sürpriz isim çıkacak? Polat, babasının ve arkadaşının hayatını tehlikeye atan bu pusunun arkasındaki ismi bulabilmek için kimden yardım isteyecek? İskender’in ölüm tehdidinin ardından Feller’den istediği desteği bulamayan Davut Tataroğlu, ne yapacak?
Polat'ın can arkadaşı Abdülhey saf değiştirdi, İskender'in yayına geçti. Peki hedefindeki Polat'ı öldürebilecek mi?
E-5 trafiğini altüst eden kamyon kazası, MOBESE kameraları tarafından saniye saniye görüntülendi. Bir kişinin yaralandığı olayda, damperi kalkan kamyon Büyükçekmece istikametinde bir üst geçite çarpmıştı. Büyükçekmece istikametinden gelen yüksek damperli bir kamyon çarpması sonucu meydana gelen kazada, üst geçidin ortası çökmüş İstanbul trafiği birbirine girmişti. İşte o kaza MOBESE kameraları tarafından saniye saniye görüntülenen kaza anı;
Beylikdüzü'nde damperi kalkık unutulan kamyonun neden olduğu kaza, bütün dehşetiyle MOBESE kameralarına yansıdı.
Bloomberg HT'de 'Gülin Yıldırımkaya ile HT Gündem' programına konuk olan Fatih Terim, birbirinden önemli açıklamalar yaptı. Programda Gülin Yıldırımkaya'nın sorularına açık yüreklilikle cevaplar veren Terim, kırgınlıklarını dile getirdi ve kendisini rehabilite ettiğini söyledi. "Her zaman başarılı olacağım diye bir kaide yok" diyen Terim, eleştiriler karşısında "Bizde belaltı vuruyorlar" yorumunu yaptı. "Sezon başı yurtdışında bir takımla devam edeceğim" diyen başarılı teknik adam, çok yüksek bir egosu olduğuna dair yapılan eleştirilerle ilgili olarak, "Ben hiçbir başarılı insan görmedim ki egosuz olsun. Bir takım yüksek egolara sahip olacaksınız ki yüksek yerleri hedefleyebilesiniz. Siz hiç normal insan gördünüz mü yüksek başarılara imza atmış? Normal derken hepimiz normaliz de yani egosu olmayan manasında söyledim. Muhakkak ki birtakım uç noktaları düşüneceksiniz, olmayanları hedefleyeceksiniz ve çok büyük risk alacaksınız, kitlelere karşı sorumluluk hissedeceksiniz ve o yükü omuzlarınızda taşıyacaksınız. Olmamışları farklı olarak yapmaya çalışacaksınız ve egonuz olmayacak! Nasıl olacak?" dedi. İşte Fatih Terim'in Bloomberg HT'de 'Gülin Yıldırımkaya ile HT Gündem' programında söyledikleri: HEDEFE ULAŞMAK Fatih Terim Milli Takım’ın başından ayrıldığından beri konuşmuyor. Kendisi bizi kırmadı. Öncelikle teşekkür ediyorum ve ‘Hoşgeldiniz’ diyorum. Sizin anlatacak çok şeyiniz var, benim de merak ettiğim çok şey var. Öncelikle şununla başlamak istiyorum: Sizce neden ‘imparator’sunuz? F.T: Kanalınız hayırlı olsun. İnşallah çok başarılı olacak. Tüm çalışanlara şahsınızda şimdiden başarılar diliyorum. Söyleyenlere sormak lazım. Sizin birçok başarınız var çünkü. Şöyle bir sayayım dediğiniz zaman insanın kafası karışıyor, “Acaba hangisi daha önemli bir başarı?” diye. Sizce en önemli başarınız ne? F.T: Bence en önemlisi başarılı olmak. Bu bundan daha öndedir, bu bundan daha geridedir diye sıralayamam. Belki bir başka başarıya haksızlık olur. Genel olarak başarılı olmak zaten başlı başına önemli bir olgu. O yüzden bu bundan geridir, bu bundan daha önemlidir diye pek ayırmak istemiyorum. Çizgiyi koruyabilmek önemli, başarıyı sürdürebilmek… F.T: Onu koruyabilmek artı yapılabilenin en iyisini yapmak herhalde. O çok daha önemli. Önünüze konulan veya atlamak zorunda olduğunuz birtakım engelleri geçerek hedefe ulaşmak başarının tarifi zaten. Yılmadan ve tam kendinizi vererek disiplin içinde sevdiğiniz işi farklı olarak ya da fark yaratarak belli bir noktaya getirmek… Burada tabii ben haksızlık yapmak istemiyorum. O gün için o başarı önemliydi. Ondan sonra da bir başkası önemli. “Hiçbir başarının hakkını yedirtmem diğerine” diyorsunuz… F.T: Haksızlık olur… Siz tabi Türkiye’ye pek çok ilki yaşattınız ve “imparator”, “kramponlu Jöntürk”.. inanılmaz manşetler atıldı. Hepimiz de sizi çok seviyoruz. Stüdyoya girerken bile bütün ekip sizi “imparator” diye karşıladı burada da. Fakat Türkiye’de şöyle bir şey var, bir insan çok başarılı oluyor çok şey kazandırıyor bu ülkeye. Fakat işler ters gitmeye başlayınca (bu sizin için de böyle yaşandı) işte istifa çağrıları yapılmaya başlandı, efendim “Çok da para alıyor, bu kadar para alacak ne yapıyor, kuş mu konduruyor?” falan diyenler de oldu. Dönüp baktığınız zaman kırgın mısınız? F.T: Şimdi tabi yaşadık, yaşamaya da devam edeceğiz. Gidişat öyle gösteriyor, hiçbir değişim yok. Açıkçası bu dedikleriniz de oldu. Özellikle rakam konusunu ben ayıp olarak nitelendirmiyorum, ayıp ötesi diyorum. "BİZDE MALESEF BEL ALTI OLUYOR" Ben de aynen buna katılıyorum. F.T: Hiçbir talepte bulunmadığınız noktada size böyle deniyor. Boş kağıda imza atmanıza rağmen böyle. Ayrıca biz de kimsenin ne kazandığını sormuyoruz. Başka önemli bir konuda burada kimsenin cebinden çıkmıyor. Yani Futbol Federasyonunun özerk olması hasebiyle belki de kazandırılan veya kazanılmasında emeği olan bir paranın dönüşünde… Ama çok da fazla uzatmak hoş değil, para konuşmak da sevmiyorum ama ayıp ötesi olduğunu da söylüyorum. Bir diğeri, başarısızlıklarda tabii eleştiri olmalıdır. Ama bizde maalesef tabiri caizse bel altı gibi oluyor, sadece bana değil genel olarak. Muhakkak insan üzülüyor, alınıyor ama kırgın da kalamıyorsunuz. Aynı camianın içindesiniz, bu ülkenin insanısınız. Elinizden geldiği kadar ılımlı, olumlu bakmaya çalışıyorsunuz. Ama bazen tabi sınırları bir hayli zorlayan durumlar da olabiliyor. Siz de insansınız neticede, ben de hata yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim. Ama demin de söylediğiniz gibi sevaplarımın daha çok olduğunu düşünüyorum. “Ben her konuda başarılı olacağım” diye bir kaide yok. Ben bu konuyu kendime seçtim ve bu konuda başarılı olmak için uğraşıyorum. Başarılı olduğumu da görüyorum. Ama bazı şeylere ufak tefek kırgınlığım olabilir tabii. "ÜZÜLÜYORUM AMA HASSAS OLDUĞUM NOKTALAR VAR" Buna şaşırdım biraz. Çünkü sizin gibi böyle zirveyi görmüş isimler için, “kabuklu karakterler” diye bir benzetme var, duymuş muydunuz? Bu insanlar zamanla gelen eleştirilere biraz daha duyarsızlaşabildiği, dokularının biraz daha sertleştiği söylenir. Demek ki sizde öyle olmamış. Kırılabiliyorsunuz, üzülebiliyorsunuz. Tabii ki, ben insanım. Dolayısıyla insani zaaflar da, insani duygular da bunlardan oluşuyor. Ne yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin gibi bir yaklaşım çok da doğru değil. Üzülüyorum ama hassas olduğum noktalar da var. İşimin gereği bunların olması gerektiğini de biliyorum. Ama bu üzücü nitelikte değil, öğretici nitelikte; kırıcı nitelikte değil daha bir yön gösterici nitelikte olmalı. Acıtacak şekilde değil daha bir insani yaklaşımda, yanlışları ifade eden bir ortam bekliyorum açıkçası. Karşılıklı saygıyı da eleştirirken öğrenmemiz gerekiyor herhalde. Bizim toplumumuzda böyle bir linç kültürü mü var acaba? Başarılı insanlara karşı “Hani bir düşsün de bir vurayım” gibi bir psikoloji hissettiniz mi hiç? F.T: Var tabii. Bazen çok açık net hissediyorsunuz. Bu belirgin bir özelliğimiz gibi gözüküyor sanki. Olmaması gerek ama… Bir başarınızın ardından düşmeniz kimi niye sevindirecekse bilmiyorum ama… Sadece rakipler olsa neyse. Toplumda böyle bir şey var… F.T: Doğaldır yani , insanoğlu gelir çalışır, başarır. Başarırken de birçok şeyi yapar. Zirveye gelir zirveden sonra düşmek de çok doğaldır zaman zaman. Çünkü insanlar için konuşuyorum. Bunu kendi adıma söylemiyorum. Başka birçok başarılı insan için de söylüyorum. Bunu özlemle beklemenin kimseye bir faydası yok. “Bir gün herkesin başına gelebilir” diyorsunuz. Tam tersi bu tip insanları desteklemek tarafında olmalıyız. "İDDİALI AÇIKLAMALARIM HER ZAMAN OLACAKTIR" Ben sizin başarıyı biraz hissettiğinizi düşünüyorum. Mesela Euro 2008’de ve UEFA Şampiyonası yolunda “Harika bir takım göreceksiniz sahada” gibi açıklamalarınız var. Ama hani gidemeyişimizle sonuçlanan maçlar öncesinde böyle iddialı açıklamalar yapmadınız. O dönem takıma mı güvenmiyordunuz, bir şeyler hissettiniz mi? F.T: Tabii işimizle yaşıyoruz. Açıkçası iddialı açıklarım olur benim, her zaman da olacaktır. Büyük konuşmak da Allah’a mahsustur. O tip açıklamalarım yok benim. Onun sebebi bir türlü Avrupa Şampiyonası’nda yakalamış olduğumuz kadronun devamını yakalayamamış olmamız. Birçok sebepten dolayı, ben sebep göstermeyi sevmeyen birisiyim. Oradan olsa gerek. Bir araya koyamadık bir türlü. Kalp çarpıntılarıyla izliyorduk, son dakika golleri falan. Biz bile kalpten gidecektik ekran başında. Siz nasıl o stresle mücadele ediyorsunuz sahada “Ay bana bir şeyler oluyor?” dediğiniz anlar oluyor mu hiç? F.T: Olmadı çok şükür. Ama hakikaten futbol böyle bir oyun. Yüreklerin dayanmayacağı, heyecanın en dorukta olduğu zamanlar her an olabilir. Avrupa Şampiyonası’nda herhalde geriden gelip öne geçme konusunda artı dakikalar konusunda ve heyecanlı pozisyon olarak herhalde birinci sırayı da alacak... Allah o gücü veriyor işte orada size. Yüreklerin çarptığından eminiz. Güzel çarpınca da Allah karşılığını güzel olarak veriyor. AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA... [PAGE] "BEN DE İNSANIM" Sizin öfke kontrolüne ihtiyacınız olduğu şeklinde yazılar da olmuştu. Öfkeli biri misiniz? Hatta agresifliğiniz hakemleri baskı altına alma taktiği gibi yorumlandığı da olmuştu. F.T: Çeşitli yorumlar yapacaklar tabii öfkeli olduğunuz zaman. Ama tabii öfkeli olduğum zaman dilimiyle sakin olduğum zaman dilimi arasında çok fark var. Sadece öfkeli anları, sinirli anları veya öyle de demeyelim hırslı anları… Bu konuda öfke ile ilgili zaman zaman tabii insan olduğum için tepkimi de göstereceğim. Ama bu yazılanlar gibi öfke kontrolü… O da insani duygu. Demek ki taşırma noktasına gelinmiş. Olmasa daha iyiyidir. Ama oluyor demek ki. Benim insani olarak reaksiyonum bu. Çünkü yüzlerce insanın reaksiyonunun bir kişide olduğu bir ortamda o kişinin zaman zaman bu tip çıkışları oluyor. Bunu hep öfkeli gibi göstermek doğru değil. Keşke öfke kontrolü yapabilsek. Ama dediğim gibi ben de insanım, bu zaman zaman oluyor. Bedelini hesap etmiyorum açıksı. Davranışımı ya da o anki reaksiyonumu hesap ederek yapmıyorum. Yani insani reaksiyon onlar. Ceremesini de çekiyorsunuz bazen. Hissettiğiniz gibi yaşıyorsunuz. F.T: Hissettiğim gibi yaşıyorum. Hissettiğim gibi söylüyorum. Zaman zaman tabi doğru olmadığını bazı şeylerin biliyorum. Ama söylüyorum. Eğer bu bir hataysa ben bu hataları yapacağım ve yapmaya da devam edeceğim çünkü insanım. "HER İNSANIN BAŞARI İLE İLGİLİ EGOSU VARDIR" Size yöneltilen eleştirilerden biri de egonuz. Çok yüksek bir egonuz olduğundan bahsediliyor. Aslında başarılı insanların hayatlarına baktığımızda ortak özelliklerden de biridir ego. Siz kendinizi böyle değerlendiriyor musunuz? F.T: Ben hiçbir başarılı insan görmedim ki egosuz olsun. Başarı kelimesini ağzına alamaz ki. Her insanın bir başarı ile ilgili egosu vardır. Nasıl anlatayım, nasıl izah edeyim… Hiç böyle bir durumda bulunmadım, istemedim de açıkçası. Yani kimi, neti tatmin etmek gerekiyor onu bilmiyorum. Birtakım yüksek egolara sahip olacaksınız ki yüksek yerleri hedefleyebilesiniz. Siz hiç normal insan gördünüz mü yüksek başarılara imza atmış? Normal derken hepimiz normaliz de yani egosu olmayan manasında söyledim. Muhakkak ki birtakım uç noktaları düşüneceksiniz, olmayanları hedefleyeceksiniz ve çok büyük risk alacaksınız, kitlelere karşı sorumluluk hissedeceksiniz ve o yükü omuzlarınızda taşıyacaksınız. Olmamışları farklı olarak yapmaya çalışacaksınız ve egonuz olmayacak! Nasıl olacak? Bunu anlatırken büyük bir ego gibi sunarsanız öyle gözükür. Ama öyle değil. Bu manada egoysa hayır değil. Her türlü hislerini açıkta yaşayan ve bu tip düşüncelere sahip insanların egosu neyse benimki de o. Onun dışında bir şey yok. AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA... [PAGE] Nasıl yaşar peki Fatih Terim? Mesela sabahları kaçta kalkarsınız, gün içinde ne yaparsınız? Boş vakitlerinizde ne yaparsınız? F.T: Şimdi zaten onu ikiye ayırmak lazım.Bir tanesi benim çalıştığım zamanlar, bir tanesi çalışmadığım zamanlar, ki çok nadir, simdi mesela. Özellikle çalışmadığım zamanlarda sabah sekide kalkarım, seki buçukta kahvaltı ederim... Öyle bir programım hiç yok. Çünkü hayatım boyunca bu programları yaptığım için kendime şimdi yapmıyorum. Mola zamanı… F.T: Evet, mola zamanı, dinlenme zamanı, kendini yenileme zamanı…Rehabilitasyon mu dersiniz… Artı zinde olabilme zamanı. Böyle yüksek gerilimli işler yapanlar stres altında olanlar zaman zaman böyle dinlenir. Nasıl rehabilite ediyorsunuz peki kendinizi? F.T: Arkadaşlarımla, eşimle çocuklarımla, dostlarımla yapamadıklarımı yapmaya çalışıyorum. Eşimle, ailemle daha çok beraber olmaya çalışıyorum. Zaman zaman maçları seyrediyorum. Zaman zaman da seyahat ediyorum. Yenilenirken bir yerden de öğrenerek de devam ediyorsunuz. Ne öğretti bu süreç size? F.T: Yani birçok şey öğretiyor insana. Mesela dostlarınızın kim olduğunu öğretmiş olabilir. F.T: Hayatın her dönemi onlarla ilgili zaten. Onların en olduğunu, kim olduğunu öğrenebilirsiniz. O kelimeyi dostlar olarak söylemeyelim, arkadaşlar olarak söyleyelim. Dostlar dosttur zaten. Tanıdık vardır, aşina vardır, dost vardır… Dosta gelince o başkadır. Dolayısıyla o şeye pek uymuyorum artık. Düzenli hayat. F.T: Yani. Hep yaptım, hep uydum. Yapmaya da devam edeceğim. "BARDAĞIN DOLU TARAFINDAN BAKIYORUM" Hocam İtalya maceranıza dönmek istiyorum. Milan’da işler pek istediğiniz gibi gitmedi. Orada ne oldu? İtalyanlar mı sizi istemedi, bir grup futbolcunun kulis yaptığı söylendi o dönemde sizin aleyhinizde. F.T: Bir defa çok mutlu iki yıl olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Fiorentina’da. Baktığınız zaman ilk defa gelen bir hoca İtalya’da hala da çok sevilen biri. Artı kupa finaline getirdiğimiz bir takım. Benden sonra da bir maç oynayıp kupayı alan bir takım, büyük maçların çoğunu kazanmış. Sonra da Milan. Ben hep bardağın dolu tarafından bakıyorum. İtalya’ya gitmek çok önemli bir şey. Fiorentina’da ve Milan’da çalışmak çok önemli bir şey. O istedi, bu istemedi... Benim de belki performansım o gün ona uygun değildi. Birçok şeyi sıralayabiliriz. Kimseyi suçlamak yerine tam tersi, Fatih Terim bir Türk insanının İtalya gibi futbolda çok önemli ülke olan, dünya markası olan kulüplerde olmasıdır. Yoksa bunlar futbolda hep olan şeylerdir. Bazen siz istemiyorsunuz , Allah’a ısmarladık diyorsunuz. Bazen istedikleriniz oluyor, olmuyor… Ben hep olaya öyle baktım. Geçmişte olsa ne olur, olmasa ne olur. İstediğim zaman tekrar gidebilirim. O yüzden ben olaya hep böyle pozitif yönden bakıyorum. O anı yaşamak lazım. O an öyle gerekiyordu. O an ne hissettiniz? Çünkü İstanbul’da liderlik konferansı verirken telefonda öğrenmişsiniz Milan’da görevinize son verildiğini, bu doğru mu? F.T: Daha önce karşılıklı konuştuk zaten. Onun için bunlar olacaktır. Hayatta her şey var, her şeye hazırlıklı olmak lazım. Bazen istenirsiniz, bazen istenmeyebilirsiniz. Bazen bir haftada ayrılırsınız. Özellikle futbolda bu çok fazla. Bir dakikada bile olaylar değişebilir. Herkesin dert ettiği gibi ben dert etmedim yani. Biz de merakımızdan dert ettik. Acaba ne oldu, Fatih Terim’i kırdılar mı, üzdüler mi? F.T: Yok yok. Ama bu bir gerçek ki Türk futbolunun çok önemli olaylarından biridir Fatih Terim’in oralara gitmesi. Fatih Terim olmuştur, Ahmet Mehmet olmuştur… İki sene gibi bir zamanda ben bulundum. Şu anda İtalya’nın en önemli ikinci nişanını verdiler bana. Bu da İtalya’daki sevgimizin, sempatimizin, bizim onlara olan sempatimizin en önemli göstergesidir. "NASİPSE YURTDIŞI" Bir dost sohbetinde şöyle bir şey söylediğiniz aktarıldı: “Olur a, Adana’da bir gün itibarımız bitebilir ama İtalya da asla” F.T: İtalya konusunda evet, onlar bizi çok sevdi, biz onları… Ama Adana… O espri tabi, Adana benim doğup büyüdüğüm toprağım. Vurgulama şudur: Düşünün Adana benim doğduğum yer, orada zaten sevilirim. Ama İtalya’da da en az o kadar sevilirim manasındadır. Yani kendi memleketim kadar çok sevilirim manasında yapılan bir vurgu. Bundan sonra ne yapacağınız tabii çok merak ediliyor. Seneye sizi bir takımın başında görebilecek miyiz? Yurtdışı mı düşünüyorsunuz, var mı bir gelişme? F.T: Muhakkak ki birtakım gelişmeler var. Ama söyledim. Mümkünse sezon başı alıp bir takımı devam etmeyi düşünüyorum. O arada çok enteresan bir durum olmazsa böyle düşünmüyorum. Yurtdışı mı düşünüyorsunuz yani? F.T: Nasipse yurtdışı. İtalya mı olur? F.T: Yo öyle bir kaidemiz yok. Zaten sizin bu sorunuza cevap verirsem, yarından itibaren mayıs ayına kadar hiç rahat edemem. "GALATASARAY BAŞKANLIĞINI DÜŞÜNMEDİM" Peki Galatasaray Başkanı olmak ister misiniz, hiç böyle bir şey düşündünüz mü? F.T: Düşünmedim. Ama düşünmediğim bir şeyle ilgili de… Galatasaray sizinle özdeşleşmiş bir kulüp. F.T: Şimdi baktığınız zaman tabii Galatasaray’ın ben kongre üyesiyim. Futbolculuktaki takım kaptanıyım ve başarılarındaki hocasıyım. Başarıyı da görmüşüm, başarısızlığı da görmüşüm. Ama daha çok başarıyı görmüşüm. Beraberce inanılmaz günler yaşamışsız. Kimsenin aklına hayaline gelmeyecek şeyler yaşamışız. Dolayısıyla özdeşleşmek kadar yakıştırmak kadar doğal bir şey olmaz. Ama benim öyle bir düşüncem olmadı. Şu anki yolum teknik adamlık. "POLİTİKAYI TAKİP ETMEK GÖREVİM" Politik düşüncelerinizde en büyük etkisi olan kişi kimdir? F.T: Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak politikayı takip etmek görevim. Gazeteyi önden arkaya da okuyorum yani. Birinin bir şey tavsiye etmesi gerekmiyor ama ilgileniyorum. Takip ediyorum. Gençlik yıllarınızda sizi etkilemiş bir isim. F.T: Birçok insan etkilemiş olabilir. Hala etkilemiş olabilir. Siyaset olarak. beğendiğiniz olabilir beğenmediğiniz olabilir. Ama gündemi takip eden biriyim. Gençliğimiz milli takımlarda ve Galatasaray’da oynamaya denk geldiği için… “Başbakan olabilirdim” diyorsunuz? F.T: Hayır öyle bir şey demiyorum. Ancak bir ülkenin ferdi olarak uzaktan izleyebileceğim alan olarak görüyorum. Kendinizi ödüllendirmek istediğinizde ne yaparsınız? F.T: Genel olarak insanlar bizi ödüllendiriyor. Biz kendimizi pek ödüllendiremiyoruz. Ama ne yaparım? Ailemle bir yere giderim herhalde. Beş isim söyleyeceğim ve o kişiler hakkındaki düşünceleriniz rica edeceğim son olarak. Berlusconi F.T: Çok sempatik. Kızlarınız Merve ve Buse F.T: Hayatımın bir anlamı. Şenes Erzik F.T: İlk Federasyon Başkanım ve Türk futbolunda önemli yeri var. Mustafa Denizli F.T: Çok uzun yıllardır arkadaşım. Habertürk
Terim, nihayet suskunluğunu bozdu. Kırgınım diyen Terim kendisini rehabilite etmeye çalıştığını söyledi.
Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK), Aydın Doğan'ın da aralarında bulunduğu 4 kişinin hakkında verilen "yargılamanın durdurulması" kararı üzerine yaptığı itirazı, üst mahkeme olan İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirdi. Üst mahkemenin kararında, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi'nin durma kararının usul ve yasaya uygun olmadığı ifade edildi. 5237 sayılı TCK'nin 44. maddesine göre aynı eylemle birden fazla suç işlenebilmesinin mümkün olduğu, eylemin oluşturduğu suçların farklı cumhuriyet başsavcılıklarınca farklı soruşturmalara konu olabileceği belirtildi. Soruşturmaya konu eylemin, hem 5237 sayılı TCK'nin 155. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçu kapsamında kalabileceği, hem de özel yasa olan ve özel yetkiyle belirlenen 2499 sayılı SPK'nin 15/son maddesi delaletiyle aynı yasanın 47/A-6 maddesinde yazılı suç kapsamında kalabileceği vurgulandı. "SORUŞTURMAYA ENGEL DEĞİL" Kararda ayrıca, Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'nca verilen kovuşturmama kararının, HSKY'nin özel yetki ile yetkilendirilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet suçundan yapılacak soruşturmasına engel teşkil etmeyeceği ifade edildi. Özel usule tabi olan bu soruşturmaya SPK'nin de yazılı başvurusunun bulunduğu hatırlatılan kararda, "usul ve yasaya uygun bulunmayan İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararının kaldırılması gerektiği yönünde vicdani kanaat oluştuğundan SPK tarafından yapılan itirazın kabulüne oy birliğiyle karar verildiği" belirtildi. Kararda, sanıklar hakkında verilen durma kararı öncesinden başlayarak yargılamanın kaldığı yerden devamına hükmedildi. SPK İTİRAZ ETMİŞTİ Aydın Doğan'ın da bulunduğu dört kişi hakkında SPK Kanunu'na muhalefet etmek suçundan 2 yıl 8 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. Ancak mahkeme, iddianameyi eksik soruşturma nedeniyle redetmişti. Soruşturma Savcısı Sadi Yoldaş ise mahkemenin reddine itiraz etmişti. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirilen itiraz yerinde bulunarak iddianamenin reddine ilişkin karar kaldırılmıştı. Davayı esasına kaydeden İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesi, bu kez de Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'nca verilen soruşturmaya yer olmadığına dair kararın itirazın reddedilmesi üzerine kesinleştiği, kesinleşmiş bir kovuşturmama kararı bulunduğu, yeni bir delil elde edilemediği sürece de aynı eylemden dolayı dava açılamayacağı ve aynı eylemden dolayı suç vasfı değiştirilerek dava açılamayacağını belirterek yargılamanın durmasına karar vermişti. Yargılamanın durması kararına SPK avukatları, durma kararının hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirtilerek itiraz etmişlerdi. SPK'nin itiraz dilekçesinde tarafsızlığının şüpheye düşüldüğünü kanısına varan mahkeme Hakimi Sabri İge, davadan çekilme kararı almıştı. Ancak İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakimin çekilme kararının yerinde olmadığına hükmetmişti.
Ağır Ceza Mahkemesi SPK'nın itirazını kabul etti. Aydın Doğan ve diğer sanıklar SPK'ya muhalefetten yargılanacak.
Ziraat Türkiye Kupası'nda Ankaragücü ile karşılaşan Galatasaray, sahadan beraberlikle ayrılarak çeyrek finale yükseldi : 0- 0 11. dakikada kazanılan serbest vuruşu kullanan Mehmet'in şutunda, top yandan auta çıktı. 31. dakikada Murat'ın sol taraftan yaptığı ortada Galatasaray savunması Mehmet'ten önce davranarak topu kornere gönderdi. 38. dakikada savunmadan çalımlarla kurtulan Bilal'in ceza alanına girerken yaptığı vuruşta, meşin yuvarlak üstten auta çıktı. Karşılaşmanın ilk yarısı golsüz berabere sona erdi. 59. dakikada Maçtaki ilk net gol pozisyonuna Ankaragücü girdi, Mehmet Çakır ile duvar pası yapan İlhan Parlak bir anda kaleciyle karşı karşıya kaldı kötü vuruşundüa Ufuk yattı ve topu kontrol etti 70. dakikada Mehmet Çakır iki Galatasaraylı oyuncuyu geçip sert vurdu top direğin az farkla yanından auta çıktı. 77. dakikada Emre Çolak'ın ortasında Senecky topu yumrukladı Mehmet Topal gelişine sert vurdu Senecky bu kez yatarak topa gövdesini siper etti.. 86. dakikada Barış'ın korner atışında Mustafa Sarp yarım voleyi patlattı Senecky topu yeniden kornere attı.. 88. dakikada Ankaragücü çok adamla geldi İlhan Parlak topa dokunamadı Mehmet Çakır çok sert vurdu top Ufuk'ta kaldı. Karşılaşma golsüz sona ererken Galatasaray puanını 10'a çıkararak çeyrek finale yükselirken Ankaragücü kupaya veda etti Stat: 19 Mayıs Hakemler: Özgür Yankaya, Serhan Malkoç, Serdar Akçer Ankaragücü: Senecky, Cihan, Koray, Muhammet, Broggi, Mehmet, Kağan, Hürriyet, Murat, Bilal, İlhan Galatasaray: Ufuk, Serkan, Emre Güngör, Servet, Uğur, Barış, Mustafa, Mehmet, Ayhan, Nonda, Emre Çolak Sarı kart: Dk. 27 Emre Güngör (Galatasaray)
Ziraat Türkiye Kupası'nda Galatasaray, Ankaragücü ile berabere kalarak çeyrek finale yükseldi
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre Türkiye’de bugün itibariyle 1661 çocuğun kayıp olduğu veya kaçırıldığı ortaya çıktı. Türkiye’de son günlerde gündeme gelen çocuk kaçırma ve kaybolma olayları artarken, Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki kayıp çocuk sayısında görülen artış dikkat çekiyor. 1661 ÇOCUK KAYIP Asayiş Daire Başkanlığı Bilgi İşlem Büro Amirliği kayıtlarında, 27 Ocak 2010 tarihi itibariyle yurt genelinde 1016’sı kız olmak üzere 1661 çocuk için Emniyet Müdürlükleri’ne kayıp başvurusu yapıldığı öğrenildi. 18 yaşından küçük çocuklar için yapılan kayıp başvurusunda il bazında İstanbul birinci sırada yer alırken, kayıp başvurularında son yıllarda Doğu ve Güneydoğu illerindeki artış ise dikkat çekiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre son yıllarda çocuk kaçırma ve kaybolma olaylarında artış olduğu belirtilerek, ailelerin çocukları konusunda dikkatli olmaları gerektiği vurgulandı. Kayıp çocuklar konusunda halkın da duyarlı olması gerektiğini vurgulayan emniyet yetkilileri, bu konuda herhangi bir bilgi sahibi olduklarında zaman kaybetmeden emniyet müdürlüklerine başvurmalarını istedi. GÜNEYDOĞU'DA GEÇEN YIL 187 KİŞİ KAYBOLDU Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'ndeki 8 ilde geçen yıl 80’i çocuk olmak üzere toplam 187 kişi koyboldu. Kaybolan bu kişilerden bugüne kadar hiç bir haberi alınmadı. Bölgede 99 kişiyle en fazla kaybolan insan sıralamasında Diyarbakır ilk sırada yeraldı. Mardin’in Mazıdağ ile Nusaybin İlçesi’nde dün yaşanan çocuk kaçırma olaylarının ardından, Bingöl’de geçen cuma günü kaybolan Asliye Ayaz ile Zeynep Varış’ın cesetlerinin bulunmasının ardından gözler yine kaybolan kişilere çevrildi. Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Bingöl, Elazığ ve Tunceli’de 2009 yılında 80’i çocuk, 107’i yetişkin 187 kişi kaybolduğu bildirildi. Bu illerin Emniyet Müdürlüğü’nün resmi internet sitelerinde kaybolan kişilerin kayıp tarihleri, doğum yeri, tarihi, fotoğrafları, kilo ve boy bilgileri ayrıntılı şekilde yeraldı. İL İL KAYIP ÇOCUK RAPORU Bu bilgilere göre, geçen yıl kaybolan kişilerin sayıları illere göre şöyle sıralandı: Diyarbakır: 22’si kız 15’i erkek çocuk, 35 kadın, 27 erkek yetişkin olmak üzere, 99 kişi. Batman: 15’i kız 6’sı erkek çocuk, 14 kadın 1 erkek olmak üzere 36 kişi. Şırnak: 1’i kız 4’ü erkek çocuk, 4 kadın, 6 erkek üzere 15 kişi. Elazığ: 1’i kız, 6’sı erkek çocuk, 3 kadın 1 erkek olmak üzere 11 kişi. Mardin: 3’ü kız 1’i erkek çocuk, 6 kadın olmak üzere 10 kişi. Siirt: 4’ü erkek çocuk, 5 kadın 1 erkek olmak üzere 10 kişi. Bingöl: 1’i kız çocuk, 2 kadın ve 1 erkek olmak üzere 4 kişi. Tunceli: 1’i erkek çocuk, 1 erkek olmak üzere 2 kişi.
Türkiye, korku dolu günler yaşıyor. Emniyet öyle bir veri hazırladı ki şaşmamak mümkün değil.
Erzincan Cumhuriyet Savcılığının başlattığı soruşturma kapsamında, Kahramanmaraş İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli astsubayın evinde arama yapıldı. Alınan bilgiye göre, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın Erzincan'da uygulamaya konulduğu” iddialarıyla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, Kahramanmaraş'a tayini çıkan astsubay Ş.B'nin evinde polis tarafından dün gece arama yapıldı. Erzincan Cumhuriyet Savcılığının talimatıyla Binevler Semti'ndeki jandarma lojmanına gelen Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Ş.B'nin evinde arama yaptı. Ş.B'nin evindeki bilgisayar, hard disk, hafıza kartı ve bazı CD'lere el koyan ekiplerin, daha sonra yine talimatla, astsubayın çalıştığı büroda da arama yaptığı öğrenildi. Gözaltına alınan astsubay Ş.B'nin Erzincan'a götürüldüğü kaydedildi.
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'ndan yola çıkan polis, bir astsubayın evinde arama yaptı.
Turkcell Süper Lig'in ikinci yarısına fırtına gibi giren Trabzonspor, Ziraat Türkiye Kupası'ndaki Orduspor maçında istediği futbolu sergileyemese de tur atlamayı başardı. Bank Asya 1. Lig'de mücadele eden rakibini son dakikalarda bulduğu golle 2-1 yenen Bordo mavililer, çeyrek finale yükseldi. İLK YARIDAN DAKİKALAR 1. dakika. Karşılaşmaya Trabzonspor başladı... İki ekibe de başarılar... 3. dakika. Trabzonspor atağında Alanzinho ceza sahası dışından kaleye sert vurdu ama top yandan auta çıktı. 4. dakika. Trabzonspor atağında Serkan Balcı sağ kanattan topla ilerledi ceza sahası içinde bekleyen Alanzinho'ya pasını verdi ama savunma topu uzaklaştırdı. 6. dakika. Trabzon'da ceza sahası içinde Selçuk yerde kaldı. Hakem devam dedi. 7. dakika. Umut rakip yarı alanın ortasında topu kontrol etti. Rakibin baskısıyla geriye doğru oynadı. Orduspor'lu Alattin'in hareketi sert. 8. dakika. Orduspor yarı alanının ortasından duran top kazandı Trabzonspor. 9. dakika. Trabzonspor'da Selçuk kaleye yaklaşık 30 metreden serbest vuruş kullandı, direkt kaleye sert vurdu ama top üstten auta çıktı. 10. dakika. Konuk ekip ilk dakikalarda daha tedirgin bir futbol sergiliyor. 13. dakika. Bu arada Trabzonspor tribünlerinde bir kartopu savaşı var. Güvenlik birimleri kale arkasına doğru yöneliyor. Tribün karıştı. 15. dakika. Trabzonspor gole Alanzinho ile yaklaştı.. Alanzinho ceza sahasına girdi. Kaleci Onur ile karşı karşıya kaldı. Çok net bir gol pozisyonuydu! Orduspor savunması bir anda hata yaptı. Onur'un yanından yerden topu ağlara göndermek isteyen Alanzinho kaleciyi geçemedi. 16. dakika. Bu sefer Orduspor gole yaklaştı. Ponomaryev'in sağ çaprazda kaleci Tolga ile karşı karşıya kaldığı durumda yaptığı vuruşta Trabzonspor kalecisi başarılıydı. 19. dakika. Trabzonspor atağında Serkan Balcı sağ kanattan topla buluştu, ceza sahası içine ortasını yaptı ama savunma kafayla topu uzaklaştırdı. 20. dakika. Trabzonspor atağında Alanzinho ceza sahası dışından kaleye şut denedi ama top yandan auta çıktı. 22. dakika. Trabzonspor atağında Ömer Aysan sağ kanattan topla ilerlemek istedi ama savunma ayak koyarak topu kazandı 24. dakika. Trabzonspor gole çok yaklaştı. Ceza sahası içinde Umut topa vurmak istedi ama vuruş yapamayınca. Orduspor savunmasında Erol ters vuruş yaptı ve kaleci Onur son anda çizgi üstünden topu çıkardı sonrasında savunma tehlikeyi uzaklaştırdı. 27. dakika. İki takım oyuncuları net pozisyon yaratmakta zorlanıyor. 28. dakika. Trabzonspor atağında Colman sol kanattan topla ilerledi, ceza sahası içine ortasını yaptı ama savunma topu uzaklaştırdı. 30. dakika. Trabzonspor atağında Umut savunmanın arkasına doğru atılan pasa hareketlendi ama savunma topu uzaklaştırdı. 32. dakika. Hüsamettin ile sol kanattan gelişen Orduspor atağında Ömer Aysan'ın müdahalesi yerinde. 34. dakika. Trabzon atağında top ağlara gitti ama hakem golü ofsayt olduğu gerekçesiyle geçersiz saydı... Colman'ın vuruşundan kaleciden dönen topu Umut kafa ile tamamladı ama yan hakemin bayrağı havada... Ağlara giden top gol değeri kazanmadı. GOL... 38. dakika. Ceza sahası içinde oluşan karambolde Trabzonspor savunması uzaklaştıramadı. Hakan'ın vuruşuınta top kaleci Tolga'nın bacakları arasından ağlara gitti. 40. dakika. Trabzonspor Colman'ın ceza sahası içinde düşürülemesi sonucunda penaltı kazandı. GOL... 41. dakika. Trabzonspor Colman'ın penaltıdan attığı golle skoru 1-1 yaptı... 42. dakika. Orduspor'da Akaminko penaltıdan sonra hakeme itiraz ettiği için Sarı Kart gördü 44. dakika. Trabzonspor'da Colman sağ kanattan korner kullandı, ön direğe ortasını yaptı ama top Umut'a çarparak auta çıktı. 45. dakika. Orduspor atağında Rıza ceza sahası dışından kaleye sert vurdu ve kaleci Tolga son anda köşeden topu kornere çeldi. 45. dakika. Orduspor'da Musa Kuş sol kanattan korner kullandı, ceza sahası içine ortaladı, Emre Özkan yükseldi kafayı vurdu ama top yandan auta çıktı. 45. dakika. Trabzonspor'da Colman sağ kanattan korner kullandı, ön direğe ortasını yaptı ama top Umut'a çarparak auta çıktı. Avni Aker'de ilk 45 dakika. 1-1'lik eşitlikle tamamlandı.. İKİNCİ YARIDAN DAKİKALAR [PAGE] 46. dakika. İkinci yarı başladı... 47. dakika. Orduspor'da Akaminko çıktı, Emrullah oyunda. 48. dakika. Trabzonspor'da Egemen kendi sahasından serbest vuruş kullandı, ileriye doğru uzun oynadı ama savunma topu uzaklaştırdı. 50. dakika. Trabzonspor atağında Selçuk orta saha önünde topla ilerlemek istedi Musa Kuş ayak koyarak topu kazandı ama hakem ofsayt kararı verdi. 51. dakika. Trabzonspor'da Selçuk serbest vuruşu kullandı, ileriye doğru uzun oynadı ama savunma topu kafayla uzaklaştırdı 52. dakika. Trabzonspor'da Colman, yerini Gutierrez'e bıraktı. 55. dakika. Trabzonspor atağında Serkan sağ kanatta topu almak istedi ama kontrol edemeyince top taca çıktı 56. dakika. Trabzonspor atağında Alanzinho ceza sahası içine sert bir orta yaptı ama savunma araya girerek topu uzaklaştırdı. 57. dakika. Trabzonspor gole çok yaklaştı. Giray kaleye doğru sert vurdu altıpas önünde karambol yaşandı topa son dokunan Gutierrez oldu ama top kaleci Onur'da kaldı. 59. dakika. Orduspor atağında Rıza sağ kanattan ceza sahası içine girdi kaleye sert vurdu ve top direkten geri geldi sonrasında savunma topu uzaklaştırdı. 61. dakika. Orduspor atağında Emre Özkan sol kanattan topla ilerlemek istedi amna zemine takılınca top savunmada kaldı. 62. dakika. Trabzonspor atağında Serkan Balcı sağ kanattan ceza sahasına girdi, rakibini geçti, kaleye doğru orta şut karışımı bir vuruş yaptı ama topa kimse dokunamayınca auta çıktı 64. dakika. Orduspor'da Hüsamettin yerini Serdar Eylik'e bıraktı. 65. dakika. Trabzonspor atağında Teo ceza sahası önünde topla buluştu içeriye havadan pasını verdi ama savunma araya girerek topu uzaklaştırdı. 66. dakika. Orduspor atağında Rıza sağ kanata doğru pasını attı ama savunma topu uzaklaştırdı. 68. dakika. Trabzonspor atağında Serkan Balcı sağ kanattan topla ilerlemek istedi ama kontrol edemeyince top taca çıktı. 71. dakika. Orduspor'da Musa Kuş rakibine yaptığı müdahele sonucunda Sarı Kart gördü. 72. dakika. Orduspor atağında Rıza ceza sahası dışından kaleye sert vurdu ama top yandan auta çıktı 74. dakika. Trabzonspor'da Ceyhun yerini Engin Baytar'a bıraktı. 75. dakika. Orduspor atağında Serdar Eyilik bir anda ceza sahası içinde topla buluştu bekletmeden şıutunu vurdu ama top üstten auta çıktı. 76. dakika. Orduspor atağında Ponomaryev sağ kanattan topla ilerledi ceza sahası içine yerden pasını verdi ama savunmada Egemen araya girerek topu uzaklaştırdı. 77. dakika. Orduspor atağında Musa sağ kanattan ceza sahası içine ortasını yaptı, Ponomaryev topla buluştu dönerek sert vurdu ama top savunmaya çarparak kornere çıktı. 78. dakika. Orduspor'da Musa sağ kanattan korner kullandı, ceza sahası içine ortasını yaptı ama savunma topu uzaklaştırdı 79. dakika. Orduspor atağında Serdar Eylik sol kanattan topla ilerlemek istedi ama savunmada Ömer Aysan ayak koyarak topu uzaklaştırdı 80. dakika. Trabzonspor gole çok yaklaştı. Umut sol kanattan ceza sahası içine girdi arkaya doğru topu kaleci Onur'un üstünden aşırttı ama savunma son anda araya girerek topu uzaklaştırdı. 81. dakika. Trabzonspor bir kez daha gole çok yaklaştı. Teo ceza sahası içinde topla buluştu köşeye doğru sert vurdu ve kaleci Onur köşeden inanılmaz bir refleksle topu kornere çeldi. GOL... 81. dakika.Trabzonspor Umut'un attığı gol ile durumu 2-1 yapıyor 83. dakika. Trabzonspor atağında Umut sol kanattan ceza sahası içine girdi, kaleciyle karşı karşıya yerden uzak kaleye direğine doğru sert vurdu ama top az farkla auta çıktı. 84. dakika. Orduspor'da Hakan rakibine yaptığı müdahele sonucunda Sarı Kart gördü. 85. dakika. Trabzon'da Alanzinho yerini Sezer Badur'a bıraktı. 86. dakika. Trabzonspor'da Selçuk orta alan önünden serbest vuruş kullandı, ceza sahası içine ortasını yaptı Giray yükseldi kafayı vurdu ama top yandan auta çıktı. 87. dakika. Orduspor'da Musa Kuş yerini Numan'a bıraktı. 88. dakika. Orduspor'da Rıza sağ kanattan korner kullandı, ceza sahası içine ortasını yaptı ama savunma topu uzaklaştırdı. 90. dakika. Maçta normal süre tamamlandı... 3 dakika uzatma oynanacak. 90+1. dakika. Trabzonspor atağında Selçuk sol kanattan ceza sahası içine doğru pas atmak istedi ama savunma araya girerek topu uzaklaştırdı 90+2. dakika. Orduspor atağında Ponomaryev savunmanın arkasına doğru atılan topa hareketlendi ama hakem ofsayt kararı verdi. Uzatmalarda başka gol olmadı... Trabzonspor, Avni Aker'de Orduspor'u 2-1 mağlup ederek Türkiye Kupası'nda çeyrek finale yükselmeyi başardı. TRABZONSPOR: 2-1 :ORDUSPOR Trabzonspor: Tolga Zengin Ömer Aysan Giray Egemen Ferhat Ceyhun Serkan Selçuk Colman Alanzinho Umut Orduspor: Onur Taner Erol Hakan Emre Alaattin Akaminko Hüsamettin Zira Musa Ponomaryev Stat: Avni Aker Hakem: Koray Gençerler, M.Şahan Yılmaz, Serkan Çimen
Türkiye Kupası B Grubu'nda Avni Aker'de Orduspor'u konuk eden Trabzonspor sahadan galip ayrılarak çeyrek final biletini kaptı...
IMF Yönetim Kurulundan yapılan açıklamada, 12 Ocaktaki depremle yerle bir olan Haiti'ye yardım kapsamında bu hafta sonuna kadar 114 milyon doların aktarılacağı belirtildi. Bu arada, Haiti Devlet Başkanı Rene Preval de, Fransa'nın depremde yıkılan Devlet Başkanlığı Sarayını yeniden inşa edeceğini bildirdi. Preval, Haiti hükümetinin geçici olarak görev yaptığı havaalanı yakınlarındaki polis merkezi binasında düzenlediği basın toplantısında, Fransa'nın Devlet Başkanlığı Sarayını aslına uygun biçimde tekrar inşa etmeye hazır olduğunu söyledi. Haiti'nin Devlet Başkanlığı Sarayı, Haitili mimar Georges Baussan tarafından 1918'de, Amerikan işgali döneminde inşa edilmişti. Bina, Beyaz Saray'ın modelini esas alarak 3 kubbeli olarak yapılmıştı. Preval, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Haiti'ye geleceğini de sözlerine ekledi, ancak ziyaret tarihini bilmediğini kaydetti.
Uluslararası Para Fonu (IMF), bu hafta içinde Haiti'ye 114 milyon dolar yardım aktarılacağını bildirdi.
Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulundan (MHK) yapılan açıklamaya göre, ligde 20. haftanın maçlarında şu hakemler görev yapacak: 30 Ocak Cumartesi 13.30 Çaykur Rizespor-Adanaspor: Aytekin Durmaz 31 Ocak Pazar 13.30 Mersin İdmanyurdu-Samsunspor: Hüseyin Sabancı 13.30 Kocaelispor-Boluspor: Hakan Ceylan 13.30 Hacettepe-Bucaspor: Nihat Akman 13.30 Karşıyaka-Giresunspor: Zafer Demir 13.30 Konyaspor-Dardanelspor: Gökhan Güneşer 13.30 Kartalspor-Kayseri Erciyesspor: Fethi Serkan Koçak 13.30 Orduspor-Gaziantep Büyükşehir Belediyespor: Mustafa İlker Coşkun 1 Şubat Pazartesi 20.00 Kardemir Karabükspor-Altay: Abdullah Yılmaz
Bank Asya 1. Lig'de 20. hafta maçlarını yönetecek hakemler belli oldu. İşte haftanın hakem kadrosu;
Yoğun kar yağışı Bartın'ı beyaza bürüdü. Kar ve soğuk hava yaşamı olumsuz etkilemeye de başladı. Buzlanan yollarda trafik kazaları meydana geliyor. İlde sular dondu. Hayatı felç eden kara en fazla sevinenler ise çocuklar oldu. Kumluca Beldesindeki çocuklar, kartopu, kayak ve kardan adamla karın keyfini yaşıyor. Bartın İl Özel İdaresinden yapılan açıklamaya göre, yoğun kar yağışı dolayısıyla ulaşıma kapanan, merkeze bağlı 1, Ulus'a bağlı 3, Amasra'ya bağlı 1 ve Kurucaşile'ye bağlı 1 köy yolunu açmak için Bartın İl Özel İdaresi Destek Hizmetleri Müdürlüğü'e bağlı 60 personel, 8 greyder, 1 Man kamyon, 2 Beko-Loder, 1 yükleyici, 4 pikap, 4 kamyon olmak üzere; 12 ekip çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Ekipler öncelikli olarak hasta, doğum, cenaze gibi problemlere anında müdahale ediyor.
Bartın'da bir çok ev ve iş yerinin su sayaçları donarak patlarken il genelinde 6 köy yolu ulaşıma açılamadı.
Paris İstinaf Mahkemesi, Türkiye'nin terör örgütü PKK'nın Avrupa'daki "gizli kasası" olanak bilinen Nedim Seven'in iadesiyle ilgili yaptığı başvuruyu kabul etmedi. Mahkeme, bununla birlikte, Fransa'da işlediği suçlarla ilgili devam eden davalar yüzünden Seven'in tutukluluk halinin devamını kararlaştırdı. Türkiye'den mahkemeye ulaşan ek bilgileri değerlendiren mahkeme, başvuru ile ilgili olarak 3 Aralık 2009'da bir duruşma düzenlemişti. Seven ve diğer 7 teröristin Fransa'da işlediği suçlarla ilgili duruşmalarının ise ileri bir tarihte başlaması bekleniyor. Fransa'da daha önce hakkında terör örgütüne mali destek sağlamak suçundan dava açılan ve adli denetim altında tutulmak kaydıyla serbest bırakılan Seven, İtalya'ya kaçmış, geçen yıl yakalanarak Fransa'ya iade edilmişti. Seven, Roma'dan Ermenistan'a gitme hazırlığı içindeyken havaalanında sahte pasaportla yakalanmıştı. Aralarında Rıza Altun ve Nedim Seven gibi terör örgütünün Avrupa'daki elebaşılarının da bulunduğu 8 kişinin, 23 Şubat 2007 tarihinde Paris'te çıkarıldıkları istinaf mahkemesi tarafından tutuksuz yargılanmaları kararlaştırılmıştı. Paris'te 5 Şubat 2007 tarihinde düzenlenen operasyonlar çerçevesinde terör örgütünün kullandığı bir "kültür merkezine" baskın düzenlenmiş, çeşitli evraka ve bilgisayarlara el konmuştu. Baskının, terör örgütüne maddi destek sağlayan ve örgütün Avrupa'daki üst düzey sorumluları olduğu tahmin edilen kişilere karşı Paris'in çeşitli banliyölerinde düzenlenen operasyonlar çerçevesinde yapıldığı bildirilmişti. Tutuksuz yargılanmalarına karar verilenler hakkında, teröre mali kaynak sağlamak dışında, "organize suç" ve "kara para aklamak" suçlarından dava açılmıştı. Paris'teki operasyon, 2 PKK'lı teröristin döviz bürosunda, kaynağını açıklayamadıkları 200 bin Avroyu Dolara çevirmek isterken gözaltına alınması sonucu başlatılan soruşturma çerçevesinde düzenlenmişti. Fransa tarafından hakkında adli denetim kararı çıkarılan Rıza Altun'un daha sonra Avusturya üzerinden Irak'ın kuzeyine gittiği belirlenmişti.
Türkiye bastırıyor ancak Fransa, PKK'nın gizli kasası olduğu iddia edilen Nedim Seven'i vermeye yanaşmıyor.
Rusya, Doğu Sibirya bölgesinde yeni petrol rezervi buldu. Tahmin edilen rezerv ise 1,1 milyar varil! Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz ihracatçısı Rusya, Doğu Sibirya bölgesinde yeni petrol rezervi buldu. Tabi Kaynaklar Bakanı Yuri Trutnev yeni petrol rezervin miktarının 1,1 milyar varil olduğunu söyledi. Rusya Başbakanı Vladimir Putin'le görüşmesinde müjdesini açıklayan bakan, "Biz çok büyük petrol rezervi bulduk. 150 milyon metrik tondan fazla yeni rezervin çıkarılması ile ilgili çalışmalar başlatıldı. Bu stratejik bir kaynak." bilgisini verdi. Devlet petrol şirketi Rosneft tarafından keşfedilen yeni rezerv İrkuts bölgesine yakın bir alanda bulunuyor. C1+C2 kategorisinde olan rezervin Rusya'nın üretiminde artışa neden olacağı belirtiliyor. Rusya'da petrol arama çalışmaları yoğun bir şekilde sürüyor. Ülkede sadece 2009 yılında keşfedilen rezerv miktarı 620 milyon metrik ton (4,5 milyar varil). Uzmanlar Rusya'nın keşfedilen rezerv miktarının üretim kapasitesinden daha büyük olmasına dikkat çekiyor. Rusya 2009 yılında 490 milyon metrik ton (3,6 milyar varil) üretim gerçekleştirmişti. RUSYA ÇIKARDIĞINDAN FAZLA REZERV BULUYOR Rusya sadece petrolde değil, doğalgaz, uranyum, demir ve diğer metallerde de ürettiğinden fazla rezerv bulmaya devam ediyor. Geniş Rusya topraklarında araştırma yapan Rus madenciler her gün yeni rezerv haberleri veriyor. Rusya Başbakanı Putin geçen hafta yaptığı açıklamada, "2009 yılında yeni keşfedilen doğalgaz rezervleri üretimden 70 milyar metreküp daha fazla. Bu uranyum, demir ve diğer madenler için de bu şekilde." bilgisini verdi.
Rusya, Doğu Sibirya bölgesinde yeni petrol rezervi buldu. Tahmin edilen rezerv ise 1,1 milyar varil!
Polonyalı eski Papa 2. Jean Paul'un kendini kırbaçlattığı ortaya çıktı. Eski Papa'nın istifa mektubunu 16 yıl boyunca hazır tuttuğu da açıklandı. Vatikan, Polonyalı Papa 2.Jean Paul'u "Aziz" ilan etmeye hazırlanıyor. Ancak İtalya'da yayınlanacak bir kitap Hristiyan dünyasını kızdıracak nitelikte. Papa 2. Jean Paul'un hayatının anlatıldığı "Neden Aziz" adlı kitapta, Papa'nın 'kendini kırbaçlayan bir kişi" olduğu bilgisine yer verildi. Kitabın yazarı Slawomir Oder, 2. Jean Paul'un nefsini terbiye etmek için kendini bir kemerle kırbaçlattığını yazdı. Asıl adı Karol Wojtlya olan 2. Jean Paul'ün işleme konulmaya gerek duyulmayan istifa dilekçesinin tam metni, Polonyalı Papanın yaşamını konu alan "Perche e Santo" (Neden Aziz) adlı kitapta yayımlanacak. Piskopos Slawomir Oder ve gazeteci Saverio Gaeta tarafından kaleme alınan, Rizzoli yayınevinin yarın piyasaya süreceği kitapta, 2. Jean Paul'ün "kendini kırbaçlayan bir kişi" olduğu bilgisine de yer verildi. NEFİS TERBİYESİ İÇİN KIRBAÇ Piskopos Oder, 2. Jean Paul'ün riyazet ve nefis terbiyesi için kendini bir kemerle kırbaçladığına ilişkin özel bilgiyi kitapta şu cümlelerle aktardı: "Papa 2. Jean Paul, Polonya ve Vatikan'daki yakın çevresinin kendi kulaklarıyla duyduğu üzere, kendini bizzat kırbaçlayan biriydi. Gardrobunda, cüppelerinin arasında özel bir pantolon kemeri bulundururdu. Kırbaç olarak kullandığı o kemeri, (yazlık ikametgahının bulunduğu) Castel Gandolfo'ya da götürürdü." İSTİFA MEKTUBUNU 16 YIL HAZIR BEKLETTİ Papa 2. Jean Paul'ün 2005'teki ölümü öncesinde tam 16 yıl boyunca istifa mektubunu hazırda beklettiği de ortaya çıktı. Polonyalı Papa'nın, 1989'da kaleme aldığı istifa mektubunu, "görevini icraya mani olabilecek iyileşmez bir hastalığa yakalanması durumunda" işleme konmak üzere bir grup kardinale teslim ettiği açıklandı. 2. Jean Paul hakkındaki azizlik talebi gerekçelerinin yazarı olarak da tanınan Piskopos Oder, Papanın istifa dilekçesini elinde bulunduran kardinallerin, hiçbir zaman için bunu işleme koymaya gerek duymamış olduklarını belirtti. Kitapta, 2. Jean Paul'ün olağanüstü bir engel söz konusu olmadıkça papaların görevlerini ölene dek sürdürmekle mükellef olduğuna inandığına, konuya ilişkin görüşünü 1994'te kardinaller meclisine hitaben kaleme aldığı bir mektupta açıkça dile getirdiğine de işaret edildi.
Vatikan Papa 2. Jean Paul'u aziz ilan etmeye hazırlanırken onun büyük bir sırrı ortaya çıktı. Papa kendini kırbaçlatıyormuş.
Olay, Selimiye Mahallesi'nde 249. Sokak'ta akşam saatlerinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Hayriye K.'ya (55) ait evin yanında bulunan ağılda henüz belirlenemeyen bir nedenden dolayı yangın çıktı. Bir anda büyüyen yangını fark eden ağır sahipleri yangını kendi imkanlarıyla söndürmeye çalıştı. Bu sırada itfaiye ekiplerine haber veren aile 1 küçükbaş hayvanı kurtarırken, 2 büyükbaş hayvan ise telef oldu. İtfaiye ekipleri, yangının meydana geldiği bölgenin eğimli olması ve don nedeniyle kayganlaşan yolda zor anlar yaşadı. Bazı itfaiye araçları yarı yolda kalırken, yaygın yerine ulaşan ekip kısa sürede yangını söndürmeyi başardı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Ordu'da bir ağılda meydana gelen yangında 2 büyükbaş hayvan telef oldu.
Ziraat Türkiye Kupası'nda B Grubu'nda bugün saat 20.30'da Orduspor'u konuk edecek olan Kupanın kendileri için çok önemli olduğunu vurgulayan tecrübeli teknik adamın, sahaya ideal 11'ine yakın bir kadro sürmesi bekleniyor. Yeni transfer Teofilo'ya da bu maçta fazla şans tanımayı düşünen Güneş, oyuncularından, Sivasspor maçındaki gibi istekli olmalarını istedi. Bu arada Trabzon'da etkili olan kar yağışı nedeniyle Avni Aker Stadı'nın zemininde, yaklaşık 35 santimetrelik kar kalınlığı oluştuğu bildirildi. Trabzon'da Amatör Lig maçları ertelenirken Avni Aker Stadı'nın yetkilileri maç saatine kadar karla kaplı zemini oynanmaya hazır hale getirmek için çaba sarf edeceklerini söyledi. TRABZONSPOR: Tolga, Ömer Aysan, Giray, Egemen, Ferhat, Serkan, Selçuk, Ceyhun, Sezer, Engin (Alanzinho), Umut. ORDUSPOR: Fevzi, Murat, Numan, Erol, Hüsamettin, Mehmet, İrfan, Bilal, Fatih, Müslüm, Ahmet. SAAT: 20.30 STAT: Avni Aker HAKEM: Koray Gençerler YAYIN: TRT 3
Trabzonspor'da Teknik Direktör Şenol Güneş, oyuncularını rakibi ciddiye almaları konusunda uyardı.
Rize'nin Fındıklı ilçesinde dalgaların denize sürüklemesi sonucu kaybolan üniversite öğrencisini Senem Kasap'ı (21) arama çalışmalarından bugün de bir sonuç alınamadı. Fındıklı Kaymakamı Hakan Alkan, "Arkadaşlarının polise verdiği ifadelere göre arkadaşları 15 dakika Senem'i denizde dalgalarla boğuşurken görebildiler. Daha sonra ise gözden kayboldu" dedi. Merkez Mahallesi sahilindeki rıhtımda önceki akşam arkadaşlarıyla birlikte yürürken aniden gelen büyük dalgaya kapılarak denize düşen genç kızın bulunması için bu sabah saatlerinde başlatılan çalışmalarda, Rize Deniz Polisi ve Sahil Güvenlik'te görevli 4 dalgıç, gün boyu dalış yaptı. ARAMALAR DURDURULDU Ayrıca sahil güvenlik ekipleri ile vatandaşlar da sahil kenarından arama çalışmalarına katıldı. Aramalardan bir sonuç alınamaması ve havanın kararması üzerine bugünkü çalışmalar sonlandırıldı. Kasap'ın aranmasına yarın devam edilecek. Bu arada, kızlarının denizde kaybolduğu haberini alarak, Samsun'dan Rize'ye gelen ann Leyla ile baba Ömer Kasap'ın, fenalaşmaları üzerine Fındıklı Guatr Araştırma ve Tedavi Merkezi'nde tedavi altına alındıkları öğrenildi. Ömer Kasap'a, 2 saatte bir sakinleştirici iğne yapıldığı belirtildi. Öte yandan, Fındıklı Meslek Yüksekokulu'ndan arkadaşları, Senem'in denize düştüğü rıhtıma gül bıraktılar. YÜRÜRKEN DENİZ ALDI Fındıklı Kaymakamı Hakan Alkan, gazetecilere yaptığı açıklamada, olay gecesi hava şartlarının çok kötü olduğunu belirterek, "O gece denizin durumu nedeniyle iskeleye inmek aslında çok riskli idi. Ancak ilk kar yağışını izlemek için sahilde yürümek istemişler. Denizi seyrederken de gelen büyük bir dalga Senem'i alıp denize düşürdü. İki öğrenci de aynı tehlikeyi atlattı, ancak diğer arkadaşları onları tutmayı başardı" dedi. Gece denizin oldukça dalgalı, dalgaların da çok yüksek olduğunu ifade eden Alkan, "Arkadaşlarının polise verdiği ifadelere göre arkadaşları 15 dakika Senem'i denizde dalgalarla boğuşurken görebildiler. Daha sonra ise gözden kayboldu. Olaydan haberdar olmamızdan itibaren Senem'i bulmak için büyük gayret sarf ediyoruz. Sahil güvenlik, AKUT, deniz polisi ve vatandaşlar, ellerinden gelen çabayı gösteriyor. Genç kızımızı bulmak için devletin bütün imkanlarını seferber ettik. Ancak maalesef şu ana kadar bir sonuç alamadık" diye konuştu. Olay gecesi Senem'le birlikte olan arkadaşlarının psikolojilerinin çok bozuk olduğunu, gençlere psikolojik destek verdiklerini anlatan Alkan, "Olayın olduğu rıhtım ilçede liman olmadığı dönemde, çok eskiden yapılmış. Bu nedenle çevresinde bariyer yok. Ancak bundan sonra rıhtımda bariyer yapılması konusu üzerinde ciddi olarak duracağız" ifadelerini kullandı. Alkan, bugün ara verilen çalışmalara yarın ve daha sonraki günlerde devam edeceklerini, genç kızı bulmayı ümit ettiklerini kaydetti
Kar yağışını izlemek için sahile indikleri anda dev bir dalga yola kadar gelip Senem'i aldı.
Neşe Düzel ile Adil Gür'ün Taraf'taki söyleşisinin üçüncü bölümü yayınlandı. Gür'ün şirketi A&G'nin yaptığı araştırmalara göre Türkiye'de her iki seçmenden biri kendini Atatürkçü olarak tanımlıyor. İkinci ortak payda olarak 'milliyetçilik' geliyor. Üçüncü payda ise laiklik. 'Dindarlık' dördüncü oldu. İşte araştırmadan çıkan ilginç sonuçlar: AKP'YE ve CHP'YE KİM OY VERİYOR? Ak Parti ağırlıklı olarak kentlerde ve kırda oy alıyor. Büyük şehirlerdeki oyu Türkiye ortalamasının altında kalıyor. AKP'ye oy veren kesim daha çok çalışan ve para kazanan 28-43 yaş grubundan oluşuyor. Eğitim seviyesi yükseldikçe Ak Parti'nin oyları düşüyor. CHP'nin oyları ise eğitim seviyesi yükseldikçe artıyor ve büyük şehirlerde CHP daha çok oy alıyor. AKP ve CHP'nin ikisinin seçmeni de kadın ağırlıklı... Her ikisi de yarıdan fazla oyu kadınlardan alıyor. MHP'YE KİM OY VERİYOR? MHP ağırlıklı olarak kentlerde ortaokul ve lise eğitimlilerden oy alıyor. MHP seçmeni çok erkek ağırlıklı. Dört seçmenin üçü erkek. Eğer MHP'nin her erkek seçmeni, annesine, kız kardeşine, eşine, sevgilisine oy verdirmeyi başarabilseydi MHP birinci parti olurdu. Bir de şu var: Türkiye'de yetişen her iki gençten biri hayatının bir döneminde MHP'ye oy veriyor. Ama gençler anne baba olduklarında, iş güç sahibi olduklarında MHP'den uzaklaşıyorlar. DTP'YE KİM OY VERİYOR? En düşük eğitimli ve en düşük gelirli seçmen DTP seçmeni. Tabii ki aralarında zengin seçmenler var ama genelden söz ediyorum. Araştırmamızda ilginç sonuçlar var. Diyarbakır'da her iki kadından biri okuma yazma bilmiyor. 44 yaş üstündekilerde ise her 4 kadından 3'ünün okuma yazması yok. DTP seçmeninin tamamı açılıma evet diyor. Parti kapatıldığında bile seçmen açılımdan yanaydı. DTP'nin başkanlarından Emine Ayna 'açılım bitmiştir' dediğinde DTP seçmeninin yüzde 80'i açılımı destekliyordu. SEÇMENİN KAÇI SAĞCI, KAÇI SOLCU? Yüzde 30 sağcıyım diyor, yüzde 18 solcuyum diyor. Merkezdeyim diyenler yüzde 21 çıkıyor. Eğitim düştükçe sağcıyım diyenler artıyor. Solcular ise yüksek gelirli ve eğitimlilerden oluşuyor. ATATÜRKÇÜYÜM, DİNDARIM DİYENLER! [PAGE] Her iki kişiden biri (yüzde 50) "Ben Atatürkçüyüm" diyor. Atatürkçülükten sonra ikinci ortak payda olarak milliyetçilik geliyor. Her yüz kişiden 44,6'sı 'Milliyetçiyim' diyor. Üçüncü payda ise 'laiklik" oluyor. Her yüz kişiden 34,8'i 'ben laikim'diyor. Her yüz kişiden 29,3'ü de 'Ben dindarım' diyor. Buradan da görülüyor ki Türkiye söylenenlerin aksine dindarlaşmıyor, muhafazakarlaşıyor. Dindarlıktan ve muhafazakarlıktan anlaşılan şey ise Özal'ın muhafazakarlığı kadar... Lider yeri geldiğinde Cuma'ya gider, başka bir zaman içkisini içer. İnsanlar seçkinler tarafından küçümsenmemek, ötekileştirilmemek istiyor. AKP seçmeni ise kendini "Ben dindarım, muhafazakarım, milliyetçiyim" diye tanımlıyor. CHP seçmeni de kendini "Atatürkçüyüm, laikim, milliyetçiyim" diye tanımlıyor. MHP seçmeni ise "Milliyetçiyim, Atatürkçüyüm, laikim" diyor. HÜKÜMET BAŞARILI MI? Son araştırmada 'hükümet başarılı' diyenlerin oranı yüzde 55'ten yüzde 25'e düştü. CHP ve MHP'nin önünde son otuz yılın en büyük 'iktidar olma' fırsatı var. Eğer Ak Parti'ye gerçek bir alternatif çıkarsa insanlar oylarını değiştirebilir. PARTİLERİN KEMİKLEŞMİŞ OYLARI: MHP: Yüzde 8-9 DTP (BDP): Yüzde 5-6 SOL OYLAR: Yüzde 18-20 ama bu oyların tamamı CHP'nin değil. Diğer sol partiler arasında da paylaşılıyor. MİLLİ GÖRÜŞ: Yüzde 12-13.. Bu oy Ak Parti ve Saadet Partisi arasında paylaşılıyor. AKP: Yüzde 5-6... Ak Parti iktidardan yararlanan, menfaat sağlayan bir kitle yarattı. Dün ayakkabı alacak parası olmayan adam bugün cipe biniyor. Onlar asla AKP'yi terk etmez.
Adil Gür'ün yaptığı ankete göre Türkiye'nin Atatürkçü, laik, milliyetçi ve dindar yüzdesi belli oldu. İşte o oranlar;
Türkiye Taraf Gazetesi'nden yeni bir darbe planı beklerken, günün bombasını Vakit Gazetesi patlattı. Gazete, 17 yıl önce çatışmalara katılan bir askeri buldu ve konuşturdu, o askerin anlattıkları tüyleri diken diken etti.. İsmini açıklamayan askerin açıklamalarına göre 24 Mayıs 1993 tarihinde Bingöl-Elazığ karayolu üzerinde bulunan Mendo Deresi mevkiinde silahsız ve savunmasız 33 erin şehid edilmesinden yaklaşık bir ay sonra, 30 Haziran 1993 tarihinde Elazığ ili Palu ilçesi Horo Deresi'nde 11 askerimizin daha şehid edildiği ortaya çıktı. Şemdin Sakık liderliğindeki PKK'lıların; 33 erimizi şehid etmesinin ardından Elazığ'dan ayrılmadığı ve Elazığ Palu'da 11 askerimizi daha şehid ettiği bildiriliyor. Söz konusu saldırıların, PKK'nın ateşkes ilan ettiği ve genel afla terörün bitirilmek üzere olduğu bir anda gerçekleşmesi dikkat çekiyor. ŞEHİTLERİN İSİMLERİ GİZLENİYOR Elazığ İl Jandarma Komutanlığı, 33 erin şehid edilmesinin ardından bölgede neden önlem alınmadığı ve 11 erin nasıl şehid edildiğini açıklamaktan kaçınıyor. Elazığ İl Jandarma Komutanlığı, 11 şehid askerin isimlerini dahi açıklamıyor. Elazığ Valiliği ve Palu Kaymakamlığı da, şehidlerin isimlerini gizliyor. Gazetemiz 30 Haziran 1993 tarihinde Elazığ Palu'da şehid edilen 11 askerden 6 askerin ismine ulaştı. Jandarma Astsubay Çavuş Hikmet Şahin, Jandarma Astsubay Çavuş Abdullah Özışık, Jandarma Komando Er Uğur Birinci, Jandarma Komando Er Hasan Yeşilçimen, Jandarma Komando Onbaşı Faruk Bölükbaşı ve Jandarma Komando Er Halis Doğan şehid olan askerlerimiz… 11 asker, Karacehennem, Domuz ve Ayı Ormanları bölgesinde saldırıya uğramış. TEOMAN BARUTÇU VE FİKRİ KARADAĞ GÖREVDEYDİ!.. Elazığ İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Teoman Barutçu ve Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma (İKK) Şube Müdürlüğü'nde görevli emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ'ın, PKK'nın söz konusu iki saldırısında görevli oldukları öğrenildi. Ergenekon iddianamesinde; Teoman Barutçu'nun, Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün sınıf arkadaşı olduğu ve kendisiyle çok samimi olduğu belirtiliyor. Dönemin Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcısı Hakim Binbaşı İnayet Taş'ın tespitleriyle "ölüme gönderilen" 33 erin şehid edilmesi olayının gerçekleştiği noktaya ilk ulaşan subayın da Mehmet Fikri Karadağ olduğu belirtiliyor. Mehmet Fikri Karadağ da, Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında tutuklu bulunuyor. Çatışmaya katılan asker anlatıyor PKK'lıların saldırısına tanıklık eden asker (ismini gizliyor) 30 Haziran 1993 tarihinde gerçekleşen saldırıyı şöyle anlatıyor: “33 asker şehid düşmüş, bir ay sonrası bizi Ayı Ormanları denilen bölgeye götürdüler. Üç gün çatışmalar şiddetlice devam etti. Elazığ Jandarma Komando Tabur Komutanı Kıdemli Binbaşı Osman Baykurt'tu. Üçüncü gün suyumuz bitmiş, yorgunluk had safada. Horo Derenin ağzına geldik. İki dağın ara bölgesi olduğu için Horo Dere demişler. Suyu falan yok. Saat 13.15 civarları 3 komando bölüğünden astsubay çavuş ile dört asker aşağı doğru intikal ettiler Bölük komutanı Gültekin Şen Güden isimli üstteğmendi. Aradan 10-15 dakika geçti, silah sesleri gelmeye başladı. Zaten kaleşnikof sesi kendini belli ediyor ve biliyorsunuz ki çatışma var. Biraz sonra pusuya düşen astsubay ve beş askerin telsizlerden çığlıkları geliyor, ayaklarından vurulmuşlar. Telsizdeki astsubay çavuş, albay Teoman Barutçu ve Fikri Karadağ'a çağrı yapıyor; ‘Bacaklarımdan vuruldum, bacaklarım parçalandı, beni kurtarın ya komutanım' diyor. Yaralı astsubay da, ‘Ya benim bir annem var, ben ona bakmak zorundayım' diye bağırıyor. Bizde çaresizlik. Ondan sonra binbaşı, üsteğmen Gültekin'e dönerek, ‘Yardım gönder' dedi. Astsubay üstçavuşa dönerek, ‘siz inin' dedi. Astsubay üstçavuş Abdullah yanına beş asker alarak Horo Dereye inmeye başladı. Aradan on beş yirmi dakika geçmişti ki, yine silah sesleri gelmeye başladı. Astsubay Abdullah, ‘Bacaklarım parçalandı, askerlerim yaralı, yardım gönderin' dedi. Kimse yardım göndermedi. Telsizlerde Abdullah Astsubay, ‘Bana doğru geliyorlar, görüyorum, kurtarın' diyor. Bu arada saat 16 civarları oldu telsizlerde Elazığ jandarma komando tabur komutanı yardımcısı kıdemli yüzbaşı Oğuz Aydoğan helikopter istiyor. Karşımızda 10 km ileride Gökdere Jandarma Karakolu'nda 12 milimetrelik havan topları var. Havan atışı istiyoruz, havan atışı gelmiyor. Saat 17:45 civarlarında silahsız UH-1 tipi helikopter gelmeye yakın. Kızgınlıkla yüzbaşı Oğuz tüfeğini helikoptere doğrultarak ateş etmeye başladı. Neye geldi bu helikopter? Kobra istedik yok, havan istedik yok, bu nasıl bir iş herkes ağlıyor. 11 şehid verilmiş. Askerlerimiz PKK'lı teröristlerce şehit edilmiş, üstündeki elbiseleri çıkartılmış, silah techizat teröristlerce alınmış. Çatışmada bir terörist ölü olarak olay yerinde bırakılmıştı. İkinci gün Elazığ Jandarma Alay Komutanı Teoman Barutçu skorsky helikopterle geldi. Şehit askerlerin cesetleri yukarı çıkartıldı. Elazığ'daki birliğe geri döndük.” ERGENEKON İDDİANAMESİNDE DE YER ALIYOR Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianamenin delil klasörlerinde yer alan gizli tanık Kıskaç'ın ifadeleri de 11 erin şehid edilmesi olayını doğruluyor. Elazığ Jandarma Komando taburunda Jandarma Kıdemli Binbaşı Mahmut Şahin'le birlikte görev yapan gizli tanık Kıskaç, 30 Haziran 1993 tarihinde gerçekleşen olayı bizzat yaşamış. Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'e ifade veren gizli tanık Kıskaç, “Elazığ Jandarma Komando taburu olarak girdiğimiz bir operasyonda Bingöl-Genç Karacehennem bölgesi Horo Dere mevkiinde 11 şehid vermiştik. Bu operasyonları yaptıran kişi daha sonradan ismini duyduğumuz komutanımız olan 8. Kolordu Hareket Başkanı Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ'dı. ‘Kelle alın, fotoğraf çektirelim' diye işin magazin boyutuyla ilgilenirken, hiç olmayacak yerde 11 şehid vermiştik” demişti. FİKRİ KARADAĞ ELAZIĞ'DA 5 YIL GÖREV YAPTI!.. Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan birinci iddianamenin delil klasörlerinde, Piyade Kurmay Kıdemli Albay Fikri Karadağ'ın görev yaptığı iller yer alıyor. Genelkurmay Başkanlığı tarafından, Ergenekon savcılarına gönderilen yazıda; Fikri Karadağ'ın, 2 Ağustos 1991 tarihinde Elazığ'a atandığı ve 30 Haziran 1996 tarihine kadar Elazığ'da görev yaptığı yer alıyor.
Çatışmalara katılan bir asker Vakit Gazetesi'ne konuştu: '33 erin şehit olmasından sonra 11 er daha şehit oldu, bu gerçek saklandı..'
Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, hedefinin cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanmak olduğunu, seçilmesinin ertesi günü de Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas ile dilediği yerde bir araya gelmeye hazır olduğunu açıkladı. Partisi tarafından 18 Nisanda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde resmen aday gösterilen Eroğlu, yaptığı teşekkür konuşmasında, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Kıbrıs konusunu Cumhuriyet Meclisi tarafından oluşturulacak yeni bir platformda ve hükümetle birlikte yürüteceğini söyledi. ''ÇOK ÇALIŞILMALI'' ''Bu onurlu görevin partililerin ve halkın çok büyük bir kesiminin arkasında durması, desteği ve çalışmalarıyla başarıya ulaşabileceğini'' ifade eden Eroğlu, ''18 Nisan akşamı KKTC'nin bütünüyle yüzünün gülebilmesi için bugünden yola koyulup çok çalışmak gerektiğini'' belirtti. Eroğlu, çalışmadan, uğraşmadan, emek vermeden hiçbir başarıya ulaşmanın mümkün olmadığına işaret ederek, ''Öndeyiz, zaten biz kazanacağız diyerek yavaş hareket etmek, seçimi ciddiye almamak olmaz. Seçimi güzel bir farkla kazanmak, Güney'deki komşularımıza ve hala Kıbrıs Türkünün nasıl bir anlaşma istediğini anlamayanlara verilebilecek en güçlü cevaptır'' dedi. Derviş Eroğlu, şöyle devam etti: ''Gücünü kendi halkından alan, sırtını kendi halkına dayayan bir devlet adamının başarıya ulaşabileceği gerçeğinden hareketle, bizim gibi düşünen, bize yakın düşünen siyasal partilerden ve vatandaşlarımızdan KKTC'nin geleceği için arkamızda durmalarını bekliyorum. Bunu hayata geçirmek adına gidip kendileri ile görüşecek ve desteklerini isteyeceğim.'' KIBRIS KONUSU Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde yapacaklarına ilişkin ipuçları da veren Derviş Eroğlu, Kıbrıs sorununu Cumhuriyet Meclisi tarafından oluşturulacak ve adının hep birlikte kararlaştırılacağı yeni bir platformda, hükümetle birlikte yürüteceğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı döneminde ''Ben bilirim, ben yaparım olur'' zihniyetinin geride kalacağını kaydeden Eroğlu, şunları kaydetti: ''KKTC Cumhurbaşkanı olarak görüşmeleri bir ekiple birlikte götüreceğim. Bu ekipte yer alacak arkadaşlarımın pek çoğunun ismi hazır durumda. Seçildikten sonra yeni bir değerlendirme yaparak, iş çevrelerinden, Anayasa ve uluslararası hukuk ile ekonomi, finans, toprak, mülkiyet, Avrupa Birliği, insan hakları gibi konularda deneyimli öğretim görevlileri ve diplomatlardan oluşan büyük bir ekip meydana getireceğiz.'' Eroğlu, ulusal bir konu olan Kıbrıs konusunu Anavatan Türkiye'nin devlet ve hükümet yetkilileriyle sıcak ve yakın işbirliği çerçevesinde ele alacaklarını da ifade etti. ''HRİSTOFYAS İLE DİLEDİĞİ YERDE BİRARAYA GELMEYE HAZIRIM'' Kıbrıs konusunun mutlaka müzakere masasında bir neticeye bağlanması gerektiğine yürekten inandığını kaydeden Eroğlu, ''Seçildiğim günün hemen ertesi günü Hristofyas'la dilediği yerde bir araya gelmeye hazır olacağım. Bu görüşmede kendisine iyi niyetle, yapıcı bir şekilde sürecin devamını sağlamaya hazır olduğumu, var olan gerçekler temelinde bir anlaşma için üzerimize düşeni yapacağımızı ifade edeceğim'' dedi. Eroğlu, Rum yönetimi lideri ve Rum Sözcünün söylemlerini de eleştirerek, ''Beni kötülemek, diğer adaya destek vermek için çırpınıyorlar. Ama kararı siz vereceksiniz, onlar değil. Kaderinizi siz belirleyeceksiniz, onlar değil'' ifadesini kullandı. ''BİRLİK VE BERABERLİK İÇİN GAYRET GÖSTERECEĞİM'' Eroğlu, cumhurbaşkanlığının sadece görüşmecilik makamı olmadığını, yürütmenin başı olarak halkın ekonomik ve sosyal sorunlarının aşılması, hükümetin başarılı çalışmalar yapması için de üzerine düşeni yapacağını söyledi. Halkın birlik ve beraberlik içinde olabilmesi için tüm gücüyle gayret göstereceğini, devletin varlığından, anayasal düzeninin korunmasından yana olan herkesle işbirliği yapacağını kaydeden Eroğlu, ''18 Nisan akşamından sonra 5 yıldır halkın sorunlarına kapalı olan cumhurbaşkanlığı makamının kapılarının halka açılacağını'' belirtti. ''GÖREVE TALİP OLMAK YOK. GÖREV VERİLİR'' Eroğlu, şöyle devam etti: ''Bizim politika anlayışımızda göreve talip olmak yoktur. Görevler size verilir, ya kabul edersiniz ya da reddedersiniz. Ben bugüne kadar KKTC'nin ilanına üzüntüden ağlayanların değil, KKTC'nin ilanını ayakta alkışlayanların verdikleri tüm görevleri layıkıyla yerine getirme gayreti içerisinde oldum. Partililerim ve halkım beni milletvekili, bakan ve başbakanlık makamlarına getirdi. Şimdi halkım bana bir kez daha cumhurbaşkanı adaylığı görevini veriyor. Bu benim için onur ve gururdur. Halkın düşünce ve duygularını yakından bilen bir kişiyim. Çünkü halkın içindeyim... Siyaset hayatımın hiçbir döneminde halktan kopmadım. Sadece UBP'nin değil tüm KKTC sevdalılarının adayı olduğumun bilincindeyim. KKTC yaşamalı, yüceltilmeli diyen herkesin, Kıbrıs Türk halkının refah ve güven içerisinde yaşamasını arzu edenlerin tamamının bizimle olacağından eminim. Bu vatan topraklarında özgür ve güven içinde yaşamak ve geleceğimiz için başarmalıyız. Varlığımız devam ettirmek ve çocuklarımız için başarmalıyız. Halkın desteğiyle ilk turdan bu seçimleri kazanmalıyız.'' Eroğlu, konuşmasının ardından, parti binası önünde toplanan partilileri selamladı ve eşi Meral Eroğlu ile birlikte meydana inerek halkın arasına karıştı.
KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı için bugün resmen adaylığını açıkladı.
GÜLŞAH ERDEM İNTERNETHABER ANKARA- DSP’den ayrılarak Türkiye Değişim Hareketi’ni kuran Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün, çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere kendi üzerine 15 gayrimenkulü olduğu ortaya çıktı. 1999’da Şişli Belediye başkanlığına seçilen Mustafa Sarıgül’ün ortaya çıkan malvarlığını çoğunu son 10 yılda alması da dikkat çekti. ÇOĞU ŞİŞLİ’DE Siyasi hayatına CHP gençlik kollarında başlayan daha sonra SHP’ye geçen ardından tekrar CHP’ye geçen ve Genel Başkanlığa aday olan, yaşanan krizden ötürü partiden ihraç edilen ve mahkeme kararı ile geri dönen Mustafa Sarıgül en sonunda katıldığı DSP’den de ayrılarak Türkiye Değişim Hareketi adı ile yeni bir parti kurdu. Bu dönemde çok tartışılan Sarıgül, konuşmalarında “Annem beni okutmak için gündeliğe gitti” söylemi ile dikkatleri çekmeyi başardı. Ancak Sarıgül’ün, çoğu 1998’den itibaren Şişli civarında alınmaya başlanmış çok sayıda gayrimenkulü olduğu ortaya çıktı. İŞTE O GAYRİMENKUL LİSTESİ 1) İstanbul Kadıköy Bağdat Cadde’sinde 1998 yılında alınmış 1.271 metrekarelik bina 2) İstanbul Bakırköy Kartaltepe’de 1998 yılında alınmış 2 bin 169 metrekarelik bina 3) İstanbul Şişli’de 1998 yılında alınmış 184 metrekarelik kat mülkiyeti 4) İstanbul Şişli’de 1998 yılında alınmış 203 metre karelik arsa 5) Kırklareli’nde 1998 yılında alınmış 43 bin 146 metre karelik orman çayırı arazisi 6) Kırklareli’nde 1998 yılında alınmış 71 bin 750 metre karelik arazi 7) İstanbul Şişli’de 1999 yılında alınmış 154 metrekarelik kat mülkiyeti 8) İstanbul Şişli’de 1999 yılında alınmış 154 metrekarelik kat mülkiyeti 9) İstanbul Şişli’de 1999 yılında alınmış 154 metrekarelik kat mülkiyeti 10) İstanbul Şişli Mecidiyeköy’de 1999 yılında alınmış 444 metrekarelik arsa 11) İstanbul Şişli Mecidiyeköy’de 2000 yılında alınmış 474 metrekarelik bina 12) İstanbul Şişli’de 2000 yılında alınmış 254 metrekarelik bina 13) İstanbul Beşiktaş Baltalimanı’nda 2000 yılında alınmış 16 bin 119 metrekarelik bina 14) Ankara Etimesgut Eryaman’da 2001 yılında alınmış 5 bin 764 metrekarelik bina 15) İstanbul Beşiktaş Dikilitaş’ta 2007 yılında alınmış 476 bin 60 metrekarelik bina BABASINA DA ŞİŞLİ’DEN ARSA Şişli bölgesinden aldığı gayrimenkuller dikkat çeken Mustafa Sarıgül’ün, İstanbul Şişli Cumhuriyet’te 2007 yılında alınmış 111.00 metrekarelik arsayı da babasına verdiği ortaya çıktı.
'Annem gündeliğe gidiyordu' diyen Türkiye Değişim Hareketi lideri Sarıgül"ün kendi üzerine toplam 15 menkulü ortaya çıktı.
Şili'nin Haiti Büyükelçisi Marcel Young, depremin vurduğu Haiti'nin başkenti Port-au-Prince'te bulunan Amerikan birliklerinin aşırı güç gösterisinde bulunduğu ve saldırgan tutum içinde olduğu iddiasıyla eleştirdi. Young, El Mercurio gazetesine verdiği demeçte, ''ABD, uluslararası havaalanını kontrol ediyor ve ilaç ve insani yardım yüklü 4 uçağı yolundan alıkoydukları söyleniyor. Kendi ölçütlerini dayatmış durumdalar, kendi uçakları ilk sırada iniyor, diğer ülkelerinki daha sonra'' ifadesini kullandı. Amerikan askerlerinin Haiti'nin egemen bir ülke olduğunu unuttuğunu ve gereksiz bir saldırgan tutum içinde bulunduklarını belirten Büyükelçi, ''Kontrol kulesinin yıkıldığını ve insani yardım almanın mümkün olmadığını düşünecek olursak hava trafiğini yoluna sokmak için yaptıkları tabi ki olumlu, ama askeri varlıkları ve güç gösterileri aşırı'' dedi. ABD, 12 Ocaktaki depremin ardından yardım faaliyetleri için adaya 20 bin asker gönderdi. Başta Venezuela ve Küba olmak üzere birçok bölge ülkesi ABD'yi askeri olarak adayı işgal etmekle suçluyor. Fransa ve İtalya'da da benzer eleştiriler artıyor.
Şili, Amerika'yı yardım için gittiği Haiti'de aşırı güç uygulamakla suçluyor. İddialar ise öyle yenilir yutulur cinsten değil!
YSK Başkanı Muammer Aydın ve Başkanvekili Ahmet Başpınar'ın görev sürelerinin sona ermesi üzerine boşalan Başkanlık ve Başkanvekilliği için bugün seçim yapıldı. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Üyesi Ali Em, YSK'nın yeni üyelerinin de katıldığı seçimde başkanlığa getirildi. YSK Başkanvekilliğine ise Danıştay 5. Daire Üyesi Kırdar Özsoylu seçildi. Em ve Özsoylu, 3 yıl görev yapacak. Aydın ve Başpınar'ın yanı sıra üyeler Yargıtay kontenjanından seçilen Hasan Erbil, Necati Söz ile Danıştay kontenjanından seçilen Sadri Bozkurt'un da görev süreleri sona ermişti. Boşalan üyelikler için Yargıtay ve Danıştay'da yapılan seçim sonucunda Yargıtay 2. Ceza Dairesi Üyesi Muharrem Coşkun, 9. Ceza Dairesi Üyesi Halim Aşaner, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi Üyesi Mehmet Kürtül, Danıştay 13. Daire üyesi Turan Karakaya ve Danıştay 3. Daire üyesi Nilgün İpek, YSK'nın yeni üyeleri olarak belirlenmişti. Kurulda, üyeler Hüseyin Eken, Mehmet Kılıç, Bahadır Doğusoy, Ali Em, Kırdar Özsoylu ve Zeki Çelebioğlu'nun görev süreleri devam ediyordu. ALİ EM'İN ÖZGEÇMİŞİ Ali Em, 11 Kasım 1950'de Ordu-Aybastı'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1976 yılında mezun olan Em, Ordu ve Ünye hakim adayı olarak mesleğe başladı. Em, sırasıyla Göle, Fındıklı, Haymana Hakimliği, Adalet Bakanlığı Tetkik Hakimliği, Kanunlar Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı ve Kanunlar Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 21 Ekim 2002'de Yargıtay Üyeliğine seçilen Ali Em, 17 Ocak 2007'de Yargıtay Büyük Genel Kurulunca yapılan seçim sonucunda YSK üyeliğine seçildi. Em, evli ve iki çocuk babası. BAŞKANVEKİLİ ÖZSOYLU'NUN ÖZGEÇMİŞİ Kırdar Özsoylu, 16 Kasım 1955'de Gaziantep'de doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1978 yılında mezun olan Özsoylu, 27 Şubat 1979'da Danıştay Yardımcısı unvanıyla mesleğe başladı. 14 Mayıs 1981'de görev unvanı Danıştay Tetkik Hakimi olarak değişen Özsoylu, Diyarbakır İdare Mahkemesi Üyeliği, Samsun ve Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu. 10 Şubat 2004'te Danıştay üyeliğine seçilen Özsoylu, 17 Ocak 2007'de YSK üyeliğine seçildi. Özsoylu, evli ve iki çocuk babası.
YSK'da görev değişimi. Başkan ve başkanvekillerinin görev sürelerinin sona ermesi üzerine bugün seçim yapıldı.
Son günlerde Türkiye'nin gündemine oturan kayıp çocuklara ilişkin olarak Emniyet Genel Müdürlüğü'nden açıklama yapıldı. Emniyet, organ mafyası iddialarının araştırıldığını, ancak henüz resmi bir bulgu olmadığını söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanı Özer Zeyrek'in yaptığı açıklamalardan önemli başlıklar şöyle: - Türkiye'de toplam 1657 kayıp çocuk var. Bunlardan 362'si erkek, 1095'i kız. Bu sayı ihbar edilenler. - Kayıp çocukların yaklaşık 700'ü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan izinsiz ayrılıp dönmedi. - 13-18 yaş arası kız çocuklar çoğunlukla gönül ilişkisi nedeniyle kaçıyor. Suç örgütü mü? - Organize suç teşkilatı kesinlikle söz konusu değil. - Organ mafyası iddiasını araştırıyoruz ama elimizde resmi bir bulgu yok. 24 saat beklenmiyor - Kayıp çocuklar için 24 saat bekleme süresi olduğu, daha sonra aramanın başladığı iddiası kesinlikle doğru değil. İhbar alınır alınmaz arama başlıyor. - Bundan sonra kayıp çocuk bilgileri, sayısı online olarak da işlenecek, güncellenecek. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ile imzalanacak protokolle Ulusal Kayıp Çocuk Veri Bankası oluşturulacak. - Kayseri'de kaybolan 3 çocukla ilgili çalışmalar halen kapsamlı olarak sürdürülüyor. Ailelere uyarı - İnternette tanıştığı kişiler çocukları bir takım maceralara sürükleyebilir. Aileler bu konuda çok dikkatli olmalı. Bir sorun olunca emniyet güçlerini bilgilendirmeli.
Kayıp çocukları ailelerin kabusu haline geldi. Kulaktan kulağa yayılan mafya iddialarına polis el koydu;
ADNAN BERK OKAN A & G'nin sahibi araştırmacı Adil Gür, Neşe Düzel'le yaptığı sohbette, araştırma sonuçlarının analizini de yapmış... Her iki kişiden birinin (yüzde 50) "Ben Atatürkçüyüm" dediğine dikkat çeken Gür şöyle devam ediyor tespitlerine: "Atatürkçülükten sonra ikinci ortak payda olarak milliyetçilik geliyor. Her yüz kişiden 44,6'sı 'Milliyetçiyim' diyor. Üçüncü payda ise 'laiklik" oluyor. Her yüz kişiden 34,8'i 'ben laikim' diyor. Her yüz kişiden 29,3'ü de 'Ben dindarım' diyor. Buradan da görülüyor ki Türkiye söylenenlerin aksine dindarlaşmıyor, muhafazakârlaşıyor." *** Bu vesileyle yaklaşık 90 yıldır süren bir yanlış algılamaya değinmek istiyorum izninizle… “Dindar olmak, Atatürk’ü sevmeye engeldir… Atatürk’ü sevenler, dindar olamazlar”… “Dindar olan biri Atatürk’ü sevemez” yanlışlığını anlatayım önce… *** Bu görüşte olan kimi İslâmi kanaat önderleri, Atatürk’ün halifeliği kaldırışını ve Kuran’ı Türkçeye çevirtişini bir türlü hazmedemiyorlar… Mademki Mustafa Kemal halifeliği kaldırıp attı, o halde “kötü bir Müslüman’dır”… Bunu iddia edenler, müritlerinden tarihi bir gerçeği saklamaktadırlar… Çünkü İslâmiyet, “kulun kula kulluk etmesini yasaklayan” bir kurumdur… Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) için bile diğer insanlardan farklı olmadığına dair ayetler indiren Allah, halifeliği bir tek kişiye değil, bütün kullarına verdiğini de yine Kuran’da anlatmaktadır. Allah, Kuran’ın Bakara Suresi 3. Ayetinde bakın nasıl buyurmaktadır: “ Hani, Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd ederek daima seni tespih ve takdis ediyoruz.’ demişler, Allah da, ‘Ben sizin bilmediğinizi bilirim’ demişti.” *** Yüce Allah’ın Ayet’inde “bir halife” dediği “insan”dır… Yani Adem Aleyhisselâm’dır… Bu ayet de göstermektedir ki Allah’ın halifesi peygamberler değil, bütün insanlardır... Çünkü insanların cansız bedenlerine kendi nefesinden üfleyerek onları canlı, akıllı ve kendinden bir parça kılmıştır… *** “Peki, Sultan Yavuz halifeliği neden Osmanlılara getirdi o zaman?” diye soranlar olabilir… Padişahın halifeliği Abbasilerin elinden alışı, Müslüman toplulukları, gerçek Kuran dinini terk eden Abbasi halifesinin buyruğundan kurtarmak, özgürleştirebilmek içindi… Özünde, Mustafa Kemal’in halifeliği kaldırmasıyla, Yavuz Selim’in halifeliği Osmanlı’ya getirmesi aynı amacı taşımaktadır… Hayır… Saçmalamıyorum… Bakınız… *** Hıristiyanlık 21. yüzyılda bile kulun kula kulluk edişini yasaklayamamaktadır… Vatikan olsun, Ekümenik Ortodoks piskoposluğu olsun hep, Hıristiyanları kendilerine bağımlı hissettirme amacı gütmektedir… Eğer bugün “Halifelik Kurumu” halen etkinliğini sürdürüyor olsaydı; başta Türkler olmak üzere birçok ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman bugünkü kadar özgür olamazlardı… Mustafa Kemal, Müslüman bireyi, kendini “Allah’tan izinsiz, Allah’ın Halifesi” ilân eden kötü niyetli bir kişinin her zaman çıkabileceği öngörüsüyle Hilafeti kaldırarak Müslüman Bireyi ve toplumları özgürleştirdi… Sadece Türkler değil, özgürlüğü hak ettiklerine inanan bütün Müslümanlar tarafından büyük bir sevgi ve saygı ile anılmayı hak etmektedir… *** Peki ya Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi?.. Atatürk’ün Arapça bilmeyen Türk Müslümanlarına verdiği en büyük hediyedir… “Oku” emri ile başlayan bir kutsal kitabı okuyamayan Müslüman, Allah’ın emirlerini nereden öğrenecekti?.. Töreleri, dinileştiren yobaz ve cahil din adamlarından mı?.. *** Şimdi de geleyim diğer yanılgıya… “Atatürk’ü sevenler, dindar olamazlar” saçmalığına… Aksine, Atatürk’ü en samimi duygularıyla sevenler, İslâm dinine de en güçlü sadakat duygusu (sadakat, teslimiyet değil) ile bakmayı bilmelidirler… Atatürk’ü sevmek, dinle kavga etmeyi değil, dini sevmeyi, dine saygılı olmayı gerektirir... Oysa kendilerinin “Atatürkçü” olduğunu söyleyerek, Atatürk’ün kesinlikle reddettiği bir sahiplenmeyi kendilerine “ışık” edinenler, mütedeyyin insanların sadece “Allah” için kullandıkları kimi sıfatları aldılar, Atatürk’ün adının önüne koydular… Ondan söz ederken, Allah’ın adını anarmış gibi “Ulu” sıfatı eklediler… “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ama cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır” deyişini unuttular… İstiklâl Savaşı’nın din duygularının da olumlu etkisiyle kazanıldığını gözlerden saklayıp kendilerince, "teknik, dünyevi, bilimsel" bazı gerekçeler ürettiler... Tabii ki Kurtuluş Savaşımızı gökten inen meleklerin yardımıyla kazanmadık ama; eğer İslâm dini, vatan için ölümleri "şehitlik" gibi "cennetlik" bir ödülle taltif etmeseydi, o inançlı Müslümanlar korkusuzca atlayabilirler miydi düşman ateşinin üstüne?... Arkalarından gelen Mehmetçiklere yol açabilirler miydi?.. *** Çok derin bir konu… Şöyle üç-beş paragrafta anlatılamayacak kadar hem de… Ama ben dilimin döndüğü, klavyedeki harflerin yettiğince anlatmaya çalıştım… [email protected]
Mustafa Kemal, Müslüman bireyi, kendini Allah"tan izinsiz, Allah"ın Halifesi ilân eden kötü niyetli bir kişinin her zaman çıkabileceği öngörüsüyle
Sabancı Vakfı’nın katkılarıyla hazırlanan, Cüneyt Özdemir'in hazırlayıp sunduğu Fark Yaratanlar programı, insanların hayatlarına katkıda bulunan sıra dışı kişilerin olağanüstü hikayelerini ekrana taşıyor Fark Yaratanlar programının geçen haftaki bölümünde emekli bir mimar olan Mehmet Selim Baki'nin hikayesi anlatıldı. Emekli olduktan sonra çocukların yeni uğraşlar edinmesi için yola koyulan ve okullardaki müzik eğitiminin yetersiz olduğunu düşünen Mehmet Selim Baki gelir seviyesi düşük ailelerin çocuklarına müzik eğitimi vermek istiyordu. BARIŞ İÇİN MÜZİK Yıllardır zihninde tasarladığı ''Barış için Müzik'' projesi için Edirnekapı'da Ulubatlı Hasan İlköğretim Okulu'nun kömürlüğünü müzik odasına çevirdi. Mehmet Selim Baki ilk olarak projesine akordeonlar satın alarak başladı. Bu proje kapsamında yaptığı tüm işlerin bedelini cebinden karşıladı. Hiçbir kurum ve kuruluştan maddi yardım almadı. Almanya'da bulunan Deutsche Bank'ın her yıl en duyarlı sosyal sorumluluk projelerine verilen dünyaca ünlü ''Urban Age Ödülü'ne'' bu yıl ''Barış için Müzik '' projesi dolayısıyla Mehmet Selim Baki layık görüldü. Bugüne kadar ''Barış için Müzik'' projesi kapsamında yaklaşık 300 çocuğa müzik eğitimi verildi. Bu çocuklardan bir çoğu şu anda konservatuar eğitimi alıyor. Çocukların yeni bir uğraş edinerek hem sanatla ilgilenmesini hem de boş zamanlarını sokakta geçirmemesini sağladı. Hem ailelerin hem de çocukların hayata bakış açılarını değiştirdi.
İnanılmaz ama kömürlükten çıkan çocuklar, kocaman adam olup geleceğin müzisyeni oldular. İşte o ilginç öykü:
Programlı bakım, onarım, tesis ve arıza giderme çalışmaları nedeniyle Ankara'nın bazı yerlerinde 30 Ocak Cumartesi günü elektrik kesintisi uygulanacak. Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş'den yapılan yazılı açıklamaya göre, 30 Ocak Cumartesi günü, Altındağ'da Örnek Mahallesi Faik Suat Caddesi, Adalı Halil, 671, 672. sokaklar ve civarı ile Kazan'da Atatürk Mahallesi, 09.00-14.00 saatleri arasında elektrik alamayacak. Etimesgut'ta İstasyon Mahallesi Gül, Sınır, Bağlıca, Tüzün, Ulubatlı Hasan, 2314. sokaklar, İstasyon Caddesi'nin bir kısmı ve Çubuk'ta Ofis Yem Fabrikası'na ise 10.00-15.00 saatleri arasında elektrik verilemeyecek.
arıza giderme çalışmaları nedeniyle Ankara'nın bazı yerlerinde 30 Ocak tarihinde elektrik kesintisi uygulanacak.
İnternet şirketi Yahoo, geçen yıl 4. çeyrekte 153 milyon dolar (hisse başına 11 sent) net kar elde etti. Şirket, 2008 yılının söz konusu çeyreğinde 303 milyon dolar zarar açıklamıştı. Geçen yıl son çeyrekte (ekim-kasım-aralık) şirketin gelirleri yüzde 4 düşerek 1,7 milyar dolar oldu. Buna karşılık rakibi Google'ın geliri son çeyrekte yüzde 17 arttı. Geçen yıl genelinde ise şirket, bir önceki yıla göre karını yüzde 43 artırarak 598 milyon dolar yaptı, gelirleri ise 6,46 milyar dolar oldu. 2008 yılında şirket 419 milyon dolar kar elde etmiş, ancak gelirleri 7,21 milyar dolar olmuştu. Yahoo, reklam bütçelerinde yapılan kısıntılar nedeniyle küresel kriz sırasında zor durumda kaldı. Şirket, maliyetleri düşürebilmek için 2 binden fazla kişiyi işten çıkardı. Yahoo Üst Yöneticisi (CEO) Carol Bartz, dördüncü çeyreğin, 2009'da güçlü bir bitiş olduğunu söyledi.
Yahoo kendi kadar borsadaki yatırımcısının da yüzünü güldürdü. Açıklanan kar ise 153 milyon dolar!
Beşiktaş Kulübü'nde 31 Ocak tarihinde kongre yapılacak. Başkanlık yarışı iyice kızıştı. Mevcut Başkan Yıldırım Demirören'in başkanlığı kimselere kaptırma niyeti yok. Bu yüzden de iddialı bir listeyle seçime giriyor. Demirören'in listesini Divan Kuruluna verdi. Listede şu isimler yer alıyor: Metin Keçeli, Erdoğan Toprak, Serdar Adalı, Fahrettin Curoğlu, Mete Düren, Cengiz Zülfikaroğlu, Alaattin Aykaç, Orhan Saka, Engin Baltacı, Sinan Vardar, Emin Önal, Doğan Küçükemre, Ertunç Soğancıoğlu, Şeref Yalçın, Hakan Aksoy, Mehmet Soysal, Necip Sever, Ahmet Akpınar
Seçime artık günler kaldı. Demirören seçim listesini Divan Kulübüne verdi. Listede yer alan isimlerse şöyle;