petition
stringlengths
136
32.8k
petition_length
int64
17
4.44k
esas no karar no iii davacinin gerekçesi̇ davacının dilekçesindeki gerekçesi bazı kısımları özetlenmek geri kalan kısmı da aynen alınmak suretiyle aşağıda gösterilmiştir anayasanın maddesine dayanarak yasama yetkisini kullanan türkiye büyük millet meclisi daimîyet ve umumiyet arzeden bir tasarrufta bulunursa anayasa gereğince bir kanun yapmış addolunabilir bu sebeple anayasanın maddesinde kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak türkiye büyük millet meclisinin yetkilerindendir denilmiştir türkiye büyük millet meclisi kanun mevcut olmayan bir saha için kanun ihdas edebilir bu kanunu kaldırabilir veya değiştirebilir fakat yürürlükte bıraktığı bir kanunun âmme intizamı mülâhazası ile koymuş bulunduğu hükümlerinin tatbik edilemiyeceğini ve onun yerine belirsiz bir süre için ve yalnız idarenin tâyin edeceği sahalara başka hükümler tattık olunacağına dair bir kanun yapamaz yasama yetkisinin bu şekilde kullanılması ile meri olarak bırakılan medenî kanuna âmme intizamı mülâhazası ile konulmuş bazı hükümlerin daimîyet ve umumiyet vasıfları kaldırılmış bulunmaktadır yeni tapulama kanunu da böylece aynı zamanda daimiyet ve umumiyet vasıflarından mahrum edilmiş oluyor anayasanın maddesinde yalnızca kanun yapmak denilmiyerek kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak diye ayrı ayrı tasarruf nevilerinin maddeye yazılması yapılacak bir kanunun gayesini sınırlandırmak içindir bir memlekette aynı münasebetleri tanzim eden iki kanun olamaz memleketin ihtiyaçlarına göre muayyen bölgeye münhasır olmak üzere saha için umumiyet ve daimiyet arzeden bir kanun yapılabilir diğer bir kanunla kaldırılıncaya kadar sahadaki bütün mümasil hâdiselere böyle bir kanun tatbik olunur bu hal ile sayılı tapulama kanununun ihdas ettiği vaziyetin benzer bir ciheti yoktur sayılı tapulama kanununun maddesinde tapulama yapılacak bölgeler tapu kadastro genel müdürlüğünün teklifi ve bağlı bulunduğu bakanlığın tasvibi ile tâyin olunur diye yazılmıştır aynı kanunun maddesinin birinci fıkrasında ise tapulamaya başlandığı tarihte il ve ilçelerin merkez belediye sınırları dışında kalan gayrimenkullerden tapusuz olanlarını bu kanun hükümlerine göre tapulamak ve tapulu olanların da kayıtlarını bu kanun hükümlerine göre yenilemek suretiyle kadastro plânları tanzim ve tapu sicilleri tesis olunur denilmektedir sayılı tapulama kanununun maddesinden başlayıp maddesinde sona eren mülkiyet hakkının tespitindeki esaslar başlığını taşıyan bölümündeki hükümler meri olarak bırakılmış bulunan medenî kanun ile usul kanununun âmme intizamı ile kabul olunmuş hükümleriyle tamamen tezat halindedir medenî kanunun maddesinin mülkiyeti nakleden akitler resmî şekilde yapılmadıkça muteber olamaz şeklinde koyduğu kaideye göre tapuda kayıtlı bir gayrimenkulün temlik olunabilmesi için aktîn resmî şekilde yapılmış olması elzemdir bu bir âmme intizamı kaidesidir ve hâkim keyfiyeti resen nazara almağa da mecburdur resmî şekilde yapılmış bir akit yoksa mülkiyet naklide bahis konusu olamaz halbuki sayılı kanunun maddesinin bendinde kayıt sahibi veya mirasçılardan başkası zilyet bulunuyorsa zilyet kayıt sahibinden veya mirasçılardan veyahut bunların mümessillerinden gayrıresmî surette temellük ettiğini bunların beyanı ve herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut şahit sözleriyle tevsik ettiği ve ayrıca en az on sene müddetle zilyetesas no karar no bulunduğu takdirde zilyet adına tesbit olunur denilmiştir şu hale göre karsta bir yerden harici gayrimenkul satış muteber olmadığından kayıt sahibi mahkemelerce mâlik olarak kabul olunacak buna mukabil sayılı tapulama kanununun maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak aynı vilâyetin bir mıntıkasında tapulama yapılmasına idarece karar verilince artık kazai mercice resmî olmayan haricî satış iddiasında müsteniden kayıt sahibinin mülkiyet hakkının düştüğüne ve yerine şahitle iddiasını ispat ettiği kabul olunan kimsenin mülkiyetinin doğduğuna karar verilecektir aynı muamelelerin vasfını tayin için iki ayrı hükmün aynı zamanda bir memlekette yürürlükte olması hukukî bir garabet teşkil eder bu hal mülkiyet hakkının ne zaman son bulacağını tayin bakımından da istikrarsızlık husule getirir böyle bir hüküm mülkiyet hakkının özünü ihlâl eder buna da anayasanın maddesi müsaade etmemektedir bir âmme intizamı kaidesi olarak bir gayrimenkulun haricen satılması batıldır batılın ispatı ise abesle iştigaldir buna rağmen tapulama kanununun maddesine dayanılarak zaman zaman idarece memleketin muayyen yerlerinde meri olan medenî kanunun âmme intizamına dayanan bir kaidesi tatbik olunmıyacaktır medenî kanun ile usul kanununun âmme intizamına müteallik bazı hükümlerini muvakkaten yürürlükten kaldırmaya idareye yetki verilemez bunu da anayasanın maddesinin son fıkrası men etmiştir vazıı kanun bir af kanunu yaparak bir fiili suç olmaktan çıkarabilir amma bir şahsın mülkiyet hakkını son buldurarak başkasına hakkı iktisap ettirmeğe yetkisi yoktur dilekçede tapulama kanununun iptali istenilen hükümlerinin medenî kanun ile borçlar kanununun çeşitli maddelerinde zıt hükümleri ihtiva etmekte olduğu madde numaralan da gösterilmek suretiyle belirtildikten sonra açıklamaya şu yolda devam edilmektedir medenî kanunun yukarıda sayılmış bulunan maddelerindeki hükümler âmme intizamı ile kabul edilmiş kaidelerdir eğer bu hükümler lüzumsuz telâkki edilirse türkiye büyük millet meclisi medenî kanunun buna dair hükümlerini değiştirebilir medenî kanun olduğu gibi ipka edildiği halde malûm olmayan bir süre için bu kanunun âmir hükümlerini tatbikten idare mahkemeleri menedemez böyle bir yetkiyi türkiye büyük millet meclisi idareye veremez muayyen bir süre için muayyen bir mıntıkada âmme intizamı mülâhazası ile konulan hükümlerin tatbikatına karar vermeğe kanunla idareye yetki verilebilir millî koruma kanununda olduğu gibi fakat âmme intizamı ile konulmuş ve bu vasfı kanunla kaldırılmamış bulunan yürürlükteki kanun hükümlerini ihmal ettirmek için idareye yetki verilemez eski anayasanın müsaade etmiş olmasına rağmen yeni anayasa ile türkiye büyük millet meclisinden tefsir yetkisi alınmıştır bir kanun çıkınca onu tatbik idare ve kaza mercilerine düşen bir görevdir nihaî olarak kanunu anlama yetkisi kaza mercilerine verilmiştir sayılı tapulama kanununun kısmî iktisap ve şayi hissesinin iktisabı matlablı maddesinin aynen gayrimenkul tapuda kayıtlı olsun veya olmasın onun ifrazı kabil bir kısmının veya şayi hissinin bu konuda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir denilmiştir medenî kanun olduğu gibi bırakılmıştır medenî kanun hükümlerine dayanılarak ve maddede yazılı olduğu gibi kısmî iktisap diye bir şey olamıyacağına dair tarihli ve sayılı bir içtihadı birleştirme kararı mevcuttur türkiye büyük millet meclisi isterse tarihli i̇çtihadı birleştirme kararında bahis konusu olan medenî kanunun maddelerini kaldırır veya değiştirir fakat medenî kanunun bu içtihadı birleştirme kararındaesas no karar no zikri geçen maddesini ipka ederek muvakkat bir zaman için bu yolda tatbikat yapacaksın diye kaza mercilerini icbara müntehi olan bir tasarrufta bulunamaz buna anayasa gereğince yetkisi yoktur bu hal anayasanın ruhuna aykırı olarak türkiye büyük millet meclisinden alınan bir yetkinin kullanılmasının açık bir numunesini teşkil eder sayılı kanunun maddesinin ikinci ve müteakip fıkraları ve ve geçici maddeleri anayasanın maddelerine aykırı bulunduğundan bu maddelerin hükümlerinin iptali talep olunmaktadır anayasanın maddesi temel hak ve hürriyetler anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabilir kanun kamu yararı genel ahlâk kamu düzeni sosyal adalet ve millî güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz kaidesini koymuştur anayasanın maddesi mülkiyet hakkını da sosyal ve iktisadî haklardan olarak tasrih etmiştir türkiye büyük millet meclisinin bir kanun yapmak suretiyle bir malikin arzusu hilâfına mülkiyetini zeval buldurup bir başka ferde mülkiyeti nakil ettirmeğe yetkisi yoktur hususî hukukta olduğu zamandaki hukukî nizama göre her muamelenin hukukî neticeleri tâyin olunur gayrimenkul temlikine dair muamelelerin resmî şekilde yapılması kaidesi bir âmme intizamı kaidesi olarak sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra da ayakta durmaktadır medenî kanunun maddesi gereğince resmî şekilde yapılmayan satış keenlemyekündür keza medenî kanunun maddesi ile maddesinin birinci bendi gereğince vesayet altındaki kimsenin gayrimenkulun satılabilmesi için sulh hâkiminin izni şarttır bu hükümler birer âmme intizamı kaidesi olarak memleketi kanunları arasında durdukça mülkiyet hakkının bir kimseden alınıp bir başka kimseye intikalini mucip muteber hukukî bir sebep de ortada yok iken kanunla böyle bir hali ihdasa türkiye büyük millet meclisi yetkili değildir bir kimsenin mülkiyet hakkını zeval buldurarak onun yerine başkasının mülkiyet hakkının doğacağına karar veremez anayasanın maddesinde tapulama kanununun maddesinin bendi ve geçici maddeleri hükümlerinin aykırı bulunması sebebi ile bu maddelerdeki hükümlerin iptali istenmektedir tapuda kayıtlı olmayan arazi hakkındaki tapulama kanununun maddesinin ikinci ve müteakip fıkralarındaki hükümler de ayrıca anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesinde devlet toprağın verimli olarak işletilmesini gerçekleştirebilmek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlamak amaçlariyle gereken tedbirleri alır denilmektedir yine anayasamızın maddesi ise devlet bu bölümde belirtilen iktisadî ve sosyal amaçlara ulaşma ödevlerini ancak iktisadi gelişme ile malî kaynaklarının yeterli ölçüsünde yerine getirir diye yazılıdır binaenaleyh devlet elindeki araziyi ahara verirken evvelâ anayasanın maddesinin kendisine yüklediği ödevi gözönünde tutması icabeder toprağa muhtaç kimseler varken bu gibi kimselerin ihtiyaçları nazara alınmadan hesapsız geniş arazinin devletin elinden çıkmasını mucip olacak şekilde bir kanun yapılırsa anayasanın maddesinin yüklediği görevi devlet yapamayacak duruma sokulmuş olur bu da anayasanın ruhuna ve sarih metnine aykırıdıresas no karar no dâva dilekçesinde bundan sonra tarihli arazi kanununun maddesi ele alınarak maddede geçen beş kısım araziden araziî emiriye ile arazii mevat in kotumuzu ilgilendirdiği tapu ile tasarruf olunan mirî arazinin sayılı tapulama kanununun maddesine ve tapu ile tasarruf olunmayan mevat arazinin de aynı kanunun maddesine mevzu teşkil ettiği mevat arazinin mülkiyetinin hazineye ait bulunduğu medenî kanunun yürürlüğe girdiği zaman mevat arazinin mâliki olarak hazineyi bulduğu eski hükümlerde mevat arazi üzerinde zilyetlik sebebiyle mülkiyet iktisabını mümkün kılan bir hüküm bulunmadığından medenî kanunun maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak mülkiyet iddia olunabilmesi için medenî kanunun sureti meriyet ve şekli tatbiki hakkındaki kanunun maddesi gereğince medenî kanunun yürürlüğe girmesinden sonra en az sene geçmiş olması lâzım geleceği hâlbuki henüz sene geçmeden sayılı çiftçiyi topraklandırma kanununun neşrolunduğu bu kanunun maddesinin bendinde sözü edilen devletin hüküm ve tasarrufu veya özel mülkiyeti altında bulunup kamu işlerinde kullanılmayan arazinin aynı kanunun maddesine göre dağıtılacak arazi olarak tarım bakanlığı emrine geçtiği mevat arazi ile tapulu olup da mahlûl bulunan mirî arazinin mülkiyetinin medenî kanunun kabul olunduğu tarihte hazineye ait olduğu meriyet kanununda ise bu nevi arazi üzerinde eskidenberi mevcut olan hazinenin mülkiyet hakkının zeval bulduğuna dair hiç bir hükmün mevcut olmadığı meriyet kanununun maddesinde mecellenin ilga edildiği açıkça yazılı olduğu halde gayrimenkul hukukunda aynı mühim vazifeyi gören arazi kanununda bahis olunmamasının bu kanunu tamamen ilga edilmediğini ifade etmek için olduğu ileri sürüldükten sonra şu sonuca varılmaktadır mevat arazi ile mirî araziden mahlûl olanların maliki kanunen hazinedir seresinde bu nevi arazi çiftçiyi topraklandırmak olan âmme hizmetinin tahakkukuna tahsis edilmiştir medenî kanunun maddesinin atıfta bulunduğu aynı kanunun maddesinin son fıkrasında derpiş edilmiş bulunan bu kabil yerlerin ihraz ve işgalinin tanzim için yapılacağına işaret edilmiş olan kanım vazifesini de sayılı çiftçiyi topraklandırma kanunu görmektedir medenî kanunun maddesinin şartlarının bu kabil yerler üzerinde tahakkukuna sayılı kanun manidir kanunen bu kabil yerler üzerinde şahısların iktisabı zaman aşımına dayanarak mülkiyet hakkı ihraz etmelerine imkân yoktur buna rağmen bu defa devleti anayasanın maddesinin yüklediği görevi de yapamıyacak hale sokacak şekilde geniş arazi parçalarının topraksız olduğu da tespit edilmeyen kimselere verilmesi anayasaya aykırıdır evvelce devlete ait arazinin yağma edildiği tespit olunduğundan senesinde iktisabî zaman aşımı sebebiyle azamî dönümlük bir sahanın iktisap olunabileceğine dair ve sayılı kanunlar kabul olunmuştur tapulama kanunu ile de bu miktar teşriî meclisçe dönüme çıkarılmıştır i̇hsaî bir bilgiye dayanılarak bu haddi artırmak eksiltmek teşriî meclisin yetkisine dahildir fakat devlet arazisini tekrar yağma ettirmekten anayasanın ve maddeleri türkiye büyük millet meclisini menetmektedir sayılı kanunun maddesinde dönümden fazla arazi verilmesini mucip olacak diye sayılmış bulunan evrak hiç bir hakkın mevcudiyetini ispata yarar mahiyette birer vesika değildir eğer bunlar bir hakkın mevcudiyetini ispat eden birer delil olsaydı zaten bu vesikalarda mülkiyet hakkı sabit olur ve böylece sabit olan mülkiyet hakkı da tapu kütüğüne tescil olunurdu zaten mevcut bir mülkiyet hakkını yukarıda izah olunduğu gibi tapulama kanunu vesilesiyle türkiye büyük millet meclisi kaldırmaya yetkili değildir sayılı tapulama kanununu kabul eden türkiye büyük millet meclisi de zaten bu varakaların hiç bir hakkı ispat etmediğini kabul etmiş ve şahitle zilyetliği isbata lüzum göstermiştir ya zilyetlik mülkiyetin iktisabı içinesas no karar no veya değildir hiç bir hukukî kıymet olmayan bir varakanın bir kimseye geniş arazi bağışlanması için bir sebep teşkil etmiyeceğini takdir basit bir mantık kaidesidir bir hakkı isbata yeter kıymeti olmadığı bizzat kanun yapan tarafından kabul olunan varakalara dayanılarak geniş arazisinin devlet elinden çıkması anayasanın maddesinin devlete yüklediği görevin yapılmasını muhal kılar bu sebeple sayılı kanunun maddesinin ikinci ve müteakip fıkraları da anayasanın ve maddelerine aykırı bulunduğundan iptali talep olunmaktadır arazi kanununun ve müteakip maddelerini ilga eden sayılı kanun mayıs tarihinde yürürlüğe girmiştir yani mirî araziyi üç sene sebepsiz ekmeyenin tasarruf hakkının zeval bulunacağına dair hüküm medenî kanun yürürlüğe girmeden kabul olunmuştur anayasanın maddesinin bendinde bahis mevzuu olan teşrinisani tarih ve sayılı kanun ise bu kanundan daha evvel yürürlüğe girmiş bulunmaktadır müstesna vakıfların hayatının idamesi için zeminin rekabesi müstesna vakıflara ait idi yoksa paye sahibinin ihtiyacına sarf için bu emval tefrik olunmamıştır meşrutanın bile rekabesi vakfına aittir tapulama kanununun maddesinin bendinde zikri geçen mütevelli senetleri ise müstesna mütevellisi tarafından verilen birer tasarruf izinnamesi idi sayılı kanunla tekke ve zaviyeler kapatıldığından tekke ve zaviyenin idamesi de artık memnu bir hareket olmuştur bu kabil malların rakabesi de hasbelkanun mayıs tarihli kanun kabul olunmadan hazineye geçmiş bulunuyordu mütevelli senetlerine bir kanunla kıymet izafesi anayasanın maddesinin bendine muhaliftir bu sebeple maddenin dördüncü fıkrasının bendinin iptali de talep olunmaktadır dâva dilekçesinde iptali istendiği halde gerekçesi gösterilmemiş bulunan maddeye ilişkin olarak anayasa mahkemesinin isteği üzerine gönderilmiş bulunan ek gerekçede ise özetle söz konusu maddede maddenin üçüncü fıkrası hükmünün saklı tutulduğu ve anayasaya aykırı maddelerin yer almış bulunduğu beşinci bölüme ilişkin uygulamaya gönderme yapılmış olduğu ve bu hükümlerin iptali halinde maddenin birinci fıkrasının da iptali gerekeceğinden bu maddeye de iptali istenen maddeler arasında yer verilmiş olduğu bildirilmiştir
2,073
esas sayısı karar sayısı sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının v devletin temel amaç ve görevleri başlıklı maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmüne x kanun önünde eşitlik başlıklı maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmüne a çalışma hakkı ve ödevi başlıklı maddesinde çalışma herkesin hakkı ve ödevidir devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak çalışmayı desteklemek işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır hükmüne a sosyal güvenlik hakkı başlıklı maddesinde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar hükmüne a hizmete girme başlıklı maddesinde her türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez hükmüne yer verilmiştir anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ yukarıda açık metinlerine yer verilen anayasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ile bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik engelleri kaldırmaya insanın maddi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri olarak belirlenmiş herkesin herhangi bir ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olacağı bu kapsamda hiçbir zümre veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı anayasa ile güvence altına alınmıştıresas sayısı karar sayısı uyuşmazlığa konu işlemin dayanağı yasa maddesinde ise f devletin temel amaç ve görevleri ile bağdaşmayacak nitelikte bir ibareye yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla yer verildiği gibi söz konusu bendin devamında parantez içerisinde yazılmak suretiyle belirtilen üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz ifadeyle de zümre veya sınıf olarak nitelendirilebilecek belli bir kesime imtiyaz tanınmıştır anılan bent ile her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilen kimselerin bu görevlendirmeleri sebebiyle emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmeyecek bu kimseler emeklilik veya yaşlılık aylığının yanı sıra kendilerine verilen göreve bağlı ek ders ücretlerini de alabileceklerdir ancak her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilenlerin aynı zamanda emekli aylığı alabilmeleri yaş haddini aşmamış olmaları kaydına bağlanmış iken bu görevlendirmelerin üniversitelerde yapılması halinde yaş haddini aşmamış olup olmamanın önem arz etmeyeceği kurala bağlanmıştır bu durum ise devletin kişilerin refahını sağlamak temel haklarını sosyal hukuk devleti ile bağdaşmayacak surette sınırlayan ekonomik engelleri kaldırmaya insanın maddi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak şeklindeki temel amaç ve görevleriyle bağdaşmamaktadır zira itiraz yolu ile iptali talep edilen bentte yer verilen ibarelere konu madde bir bütün olarak ele alındığında herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik aylığı almakta olan kimselerin bu aylıkları kesilmeksizin atanamayacakları ve görevlendirilemeyecekleri işlerinkadroların belirlendiği ancak itiraza konu bent ile bu sınırlamaya bir istisna getirilmekle birlikte yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla ibaresi ile istisnanın da istisnasına yer verildiği görülmektedir dolayısı ile her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilen kimselerden yaş haddini aşmış olanlara emeklilik aylıkları kesilmeksizin görevlendirme verilemeyeceği manasına gelen söz konusu ibare bu kimseler açısından refah problemi yaratmaktadır ayrıca söz konusu ibare sosyal hukuk devleti ile bağdaşmayacak surette temel hakkı sınırlayan ekonomik engelleri kaldırmakla yükümlü olan devleti bu yükümlülüğüne zıt bir tavır sergilemek durumunda bırakmaktadır diğer yandan türk dil kurumu tarafından zümrenin topluluk takım grup camia şeklinde tanımlandığı bilinmektedir i̇tiraza konu ibareye dayanak bentte yer verilmesi ve bendin devamında üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz şeklinde bir ifade bulunması ile de üniversitelerde istihdam edilecek ve ders ücreti karşılığı görevlendirileceklerin oluşturacağı camiaya topluluğa zümreye ayrıcalık tanındığı açıktır ayrıca yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla ibaresi ile kanun önünde herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar şeklinde bir statüde bulunanlar arasında da yaş haddini aşmış olanlar ve yaş haddini aşmamış olanlar şeklinde bir ayrıma gidildiği görülmektedir buna göre her ikisi de bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı almakta olan kişilerden yaş haddini aşmamış olan kişi emekli aylığı kesilmeksizin her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verebilecekken yaş haddini aşmış olan kişi ise bu ders görevini aldığında emekli aylığı kesilecektir dolasıyla anılan ibarede bu yönüyle de tc anayasasında yer alan eşitlik ilkesine aykırılık bulunduğu düşünülmektedir öte yandan tc anayasasında çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu devletin çalışmayı desteklemek adına gerekli tedbirleri alması gerektiği herkesin sosyal güvenlik hakkının bulunduğu ve aynı şekilde devletin bu güvenliği sağlamak adına da gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğu kamu hizmetlerine girmenin her türkün hakkı olduğu bu hizmetlere girmede görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemeyeceği açıkça kurala bağlanmasına karşın itiraza konu ibarelerin birlikte değerlendirilmesinden çalışmanınesas sayısı karar sayısı herkesin hakkı olmaktan çıkartıldığı zira yaş haddini aşan kimselere emeklilik aylıkları kesilmeksizin her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilmeyecekken aynı durumdaki kimselere aylıkları kesilmeksizin ders ücreti karşılığı üniversitelerde görev verilebileceği bu durumun da yaş haddini aşan kimselerin her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilmek suretiyle çalıştırılması hakkına bir müdahale teşkil ettiği gibi devletin çalışmayı destekleme ödeviyle de bağdaşmadığı ayrıca herkesin sosyal güvenlik hakkı bulunduğu kuralını da ihlal ettiği çünkü yaş itibariyle aynı konumda bulunan ve fakat misalen bir tanesi ilkokulda diğeri üniversitede ek ders ücreti karşılığı görev alacak iki kişinin sosyal güvenlik hakkı bakımından farklı uygulamalara tabi olacağı bunlardan ilkokulda görev yapanın emekli aylığı kesilecekken üniversitede görev yapanın emekli aylığını da almaya devam edeceği sosyal güvenlik hakkının en mutlak görünümlerinden biri olan emekli aylığına ilişkin bu ayrımın herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğuna ilişkin anayasal kuralla birleştirilemeyeceği yine devletin bu güvenliği sağlamak adına her türlü tedbiri almak bir yana bu ödev ile örtüşmeyecek uygulamaya gidilmesine sebebiyet verileceği son olarak ise belirtilen şekilde ayrıma gidilmesinin her türkün kamu hizmetlerine girme hakkına halel getireceği ve bu hizmetlere girişte görevin niteliklerinden başka ayrım gözetilemeyeceği kuralının da ihlal edileceği zira yaş haddini dolduran ve emekli aylığı alan bir kimsenin ders ücreti karşılığında üniversitelerde görevlendirilmesinin önünde bir mani bulunmazken her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görevlendirilmesinin fiilen olmasa da mantıken imkansızlaşacağı zira kişinin hali hazırda aldığı emekli aylığından dahi kuvvetle muhtemel düşük olacak ek ders ücretleri karşılığı aylığının kesilmesine katlanmak suretiyle bu istihdamı tercih edemeyeceği bu durumun da hizmete alımda zımnen bir ayrıma sebebiyet verileceği kanaatine varılmıştır diğer taraftan sayılı kanunun maddesinin dördüncü fıkrasının bendinde yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla ibaresinin iptal edilmesi durumunda aynı bendin sonunda parantez içerisinde yer verilen üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz ibaresinin yürürlükte bulunmasının anlamı kalmayacağı sonucuna ulaşılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulacak olan sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesinin dördüncü fıkrasının bendinde yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla şeklinde ifadesini bulan ibare ile bendin sonuna paranteze alınmak suretiyle derç edilen üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan ibarelerin belirtilen sebeplerle yahut sayılı kanunun maddesi kapsamında değerlendirilebilecek başka nedenlerle iptaline karar verilmesi talebiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının ve karara dayanak görüşme tutanağının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir kararesas sayısı karar sayısı verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,336
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ danıştay i̇dari dava daireleri genel kurulunun günlü esas sayılı itiraz başvurusunun gerekçe bölümü aynen şöyledir ds vekili av hc tarafından üniversitelerarası kurul başkanlığına karşı günlü sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada danıştay sekizinci dairesince verilen ve davanın reddine ilişkin bulunan günlü sayılı karar sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun sayılı kanunun ncı maddesiyle değişik maddesinin inci fıkrası hükmüne dayanılarak davacı vekilince temyiz edilmiştir danıştay sekizinci dairesinin günlü sayılı kararının yürütülmesinin durdurulması istemini de içeren temyiz dilekçesi sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun sayılı kanunun nci maddesiyle değişik inci maddesinin inci bendi hükmü uyarınca ve sayılı danıştay kanununun sayılı kanunun ncı maddesi ile değişik inci maddesinin bendi hükmüne göre görevli danıştay i̇dari dava daireleri genel kuruluna gönderilmiştir temyiz isteminde bulunan davacı vekilinin yürütmenin durdurulmasına yönelik istemi danıştay nöbetçi dairesince karara bağlandıktan ve dosya sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun sayılı kanunun nci maddesiyle değişik inci maddesine göre tekemmül ettirildikten sonra i̇dari dava daireleri genel kurulu temyiz istemini incelemek üzere toplanmış danıştay dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararlara karşı temyiz yolunu açan buna bağlı olarak incelemeyi yapmakla görevli ve yetkili yargı yerini belirleyen temyiz incelemesinin usullerini düzenleyen ve bu temyiz incelemesi sırasında davacının temyiz başvurusunda bulunabilme imkanından başlayarak i̇dari dava daireleri genel kurulunca aşama aşama uygulanacak olan yasal kuralların anayasaya uygun olup olmadıkları resen incelenmiştir sayılı danıştay kanununun danıştayın görevleri ile ilgili üncü maddesinde sayılı kanunun üncü maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda danıştayın ilk derece mahkemesi olarak danıştayda görülen davalarla ilgili tararlara karşı temyiz istemlerini inceleyerek karara bağlayacağı sayılı kanunun inci maddesi ile değişik inci maddesinde ilk derece mahkemesi olarak danıştayda görülen davalarla ilgili nihai kararların danıştayda temyiz yoluyla incelenip karara bağlanacağı saydı i̇dari yargılama usulü kanununun ncı maddesinde sayılı kanunun ncı maddesi ile yapılan değişiklikle danıştay dava daireleri kararlarının başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi danıştayda temyiz edilebileceği sayılı danıştay kanununun sayılı kanunun ncı maddesi ile değişik inci maddesinin lb bendi hükmü uyarınca i̇dari dava daireleri genel kurulunun i̇dari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği hükme bağlanmaktadır i̇dari dava daireleri genel kurulunun i̇dari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyiz yoluyla incelenmesindeki toplantı biçimi ve toplantı yeter sayısı ile ilgili oluşum kuralları saydı danıştay kanununun nci maddesine sayılı kanunun inci maddesiyle eklenen üncü fıkrasında belirlenmiş temyiz yolu ve incelemesi ile ilgili usul kuralları ise sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun nci maddelerinde sayılı kanunla yapılan değişikliklerle düzenlenmiştiresas sayısı karar sayısı ve sayılı kanunlarda ve sayılı kanunlarla yapılan değişildik sonucunda danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak baktıkları davalarda verdikleri nihai kararlara karşı temyiz yolunu açan ve bu yolun esas ve usullerini belirleyen kanun hükümlerinin sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının danıştay kenar başlıklı inci maddesi ile duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması kenar başlıklı inci maddesinin son fıkrası hükmüne aykırılıkları aşağıda incelenmiştir sayılı tc anayasasının üçüncü kısımüçüncü bölümünde yüksek mahkemeler arasında yer verilen danıştayla ilgili inci maddenin birinci fıkrasında danıştay i̇dari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir i̇dari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar hükmü yer almış takibe den fıkralarda danıştayın görevleri danıştay üyelerinin danıştay başkanı başsavcısı başkanvekilleri ve daire başkanlarının seçim usulleri düzenlenmiş son fıkrasında da danıştayın kuruluşunun işleyişinin başkan başsavcı başkanvekilleri daire başkanları ile üyelerinin niteliklerinin ve seçim usullerinin i̇dari yargının özelliği mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmiştir anayasada konumuzla ilgili olarak danıştay için belirlenen ilkeleri şöylece sıralayabiliriz danıştay yüksek mahkemedir danıştay i̇dari mahkemelerce verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir danıştay kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar danıştayın kuruluşu işleyişi ve meslek mensuplarının nitelikleri ve seçim usulleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına ve i̇dari yargının özelliklerine göre yasa ile düzenlenir anayasanın inci maddesinden çıkan bu ilkelerden şu sonuçlara varmak mümkündür inci maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesinden anlaşılacağı üzere ülkemizde i̇dari yargı düzeninde genel yetkili mahkemeler i̇dare mahkemeleri bu mahkemelerin verdiği karar ve hükümlerin son inceleme mercii ise danıştaydır anayasanın son inceleme deyimi ile temyiz yolu ile incelemeyi ifade ettiği tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır şu halde i̇dari yargı düzenimizde danıştay esas itibariyle temyiz mahkemesidir tik cümlenin metninden açıkça anlaşılacağı üzere danıştayın son inceleme yani temyiz incelemesi görevi sadece i̇dare mahkemelerinden verilen karar ve hükümlerle sınırlıdır son inceleme görevinin i̇dare mahkemeleri dışındaki yargı yerlerinden verilen kararlara taşırılması anayasa ile belli sınırlar içinde verilen son inceleme görevinin kapsam olarak genişletilmesi sonucunu doğurur ki bu durum anayasaya aykırılık oluşturur inci maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine göre danıştay kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakaresas sayısı karar sayısı bu hükmün anlamını ortaya koyabilmek için cümlede yer alan bazı kavramlara açıklık getirmek gerekmektedir inci maddenin birinci fıkrasındaki görevler için yani i̇dare mahkemelerinin kararlarını temyiz yolu ile incelemek ve belli davalara ilk ve son derecede bakmakla danıştay görevli kılınmıştır yine aynı maddenin ikinci fıkrasında anayasasının inci maddesinin ikinci fıkrasında olduğu gibi danıştayın görevlerinden söz edilmektedir anayasada sözü edilen daniştay özellikle yargısal işlevini yerine getirirken nasıl bir kuruluştur yapısal özellikleri nelerdir bunun cevabını seneden beri süre gelen uygulamada ve bu uygulamaya hem kaynaklık eden hem de onu aynen sürdüren kuruluş yasalarında aramak gerekmektedir anayasadan önce tarihinde yürürlüğe girmiş olan ve anayasanın i̇dari yargı ile ilgili düzenlemelerine örneğin maddeler kaynak teşkil eden sayılı danıştay kanununa göre danıştay anayasal ve yasal görevlerini bünyesinde yer alan organlar vasıtasıyla yerine getiren yüksek i̇dare mahkemesi danışma ve inceleme merciidir yargısal işlevinin yerine getirilmesinde bu organlar daireler ve kurullardır dairelerin kendi aralarında ve dairelerle kurullar arasında ast üst mahkeme ilişkisi olmayıp bunların hepsi de yüksek mahkemedir bunların tümü danıştay adına ve ona izafeten karar verirler dolayısıyle bunların vermiş olduğu kararların herbiri birbiri ile eşit hukuki değere ve güce sahiptir bu kararların her biri danıştay kararıdır başka bir anlatımla nasıl ki anayasanın uncu ve sayılı yasanın inci maddelerinin birinci fıkralarına göre oluşan yüksek mahkeme yargısal işlevi bakımından anayasa mahkemesi ise danıştayda yargısal karar veren daire ve kurulların her biri de yüksek i̇dare mahkemesidir danıştaydır aradaki fark i̇dari davaların nicelik ve nitelik yönünden çok ve birbirinden farklı olması ve görülen işlerin uzmanlığı gerektirmesi nedenleriyle kuruluşta yargı görevi ifa eden birden fazla yüksek mahkemeye yer verilmiş olmasıdır hatırlamak gerekir ki danıştayın dairelere ve kurullara ayrılması ve görevini bunlar eliyle yerine getirmesi kuruluştan beri benimsenen ve uygulanan bir ilkedir örneğin günlü sayılı danıştay kanununun inci maddesinin ikinci fıkrasında danıştayın üçü i̇dare ve üçü dava işlerine bakan altı daireye ayrıldığı danıştayın görevi başlıklı ld maddesinde danıştayın i̇dari davaları niyet ve halledeceği belirtildikten sonra i̇dare davalarına dördüncü beşinci ve altıncı dava daireleriyle dava daireleri genel kurulunda bakılacağı bu daireler ve kurulun bağımsız mahkeme niteliğine ve yetkisine sahip olduğu vurgulanmıştır daha sonra yürürlüğe giren günlü sayılı danıştay kanunu maddeler ile günlü saydı danıştay kanununda a maddeler da aynı ilkeler benimsenmiş yasanın deyimi ile karar organları daireler ve kurullar olarak herbiri bağımsız yüksek i̇dare mahkemesi niteliği ile danıştay adına yargısal karar vermişlerdir vermektedirler inci maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde danıştayın kanunlarda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakacağı açıklanmıştır cümlede yer alan ilk ve son derece kavramının fransızca enpremier et dernier ressort deyiminden esinlenilerek kullanıldığı anlaşılmaktadır fransızcada bu deyim statuer en premier et dernier ressort sur un litige bir davayı ilk ve son derecede kesin karara bağlamak la competence en premier et dernier ressort ilk ve son derecede yargılama yetkisi jugement en dernier ressort kesin yargı kararı gibi mahkemenin yargısal yetkisini ve yetkinin niteliğini belirleyici bir anlam taşımaktadır örneğin büyük fransızca türkçe sözlükte tahsin saraç adam yayınlan sh juger en dernier ressort deyimi için salt yetki ile yargılamakesas sayısı karar sayısı verdiği karar kesin olmak anlamı verilmiştir ilk ve son derece mahkemesi deyimi ister fransızca bir deyimden esinlenerek alınmış olsun ister tümüyle türkçe bir kavram olarak kabul edilsin bir davayı ilk derecede ve son ve kesin yetki ile görmek anlamını taşımaktadır inci maddenin ikinci cümlesindeki daniştay ve i̇lk ve son derece mahkemesi̇ kavramlarının belirtilen anlamlarına göre danıştay dava dairelerinden herhangi birinden ilk derecede verilen bir kararın danıştay içinde bile olsa bir başka kurulda temyizen incelenmesinin anayasaya aykırı olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır inci maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan son inceleme kavramının temyiz incelemesi anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır bu kavrama cümlenin anlam ve içeriği dikkate alındığında başka bir karşılık bulmak mümkün değildir belki daha yumuşak bir ifade ile yüksek mahkemelerdeki son incelemenin en azından temyiz incelemesini de kapsadığı söylenebilir ancak ana yasanın hiçbir maddesinde temyiz incelemesinin nasıl yapılacağı ve usulü hakkında bir açıklama yoktur konuya yeniden dönmek üzere önce son değişiklikle i̇dari yargılama usulünde öngörülen temyiz yolu ile inceleme usulünü konumuzu ilgilendirdiği ölçüde kısaca anlatmak gerekecektir danıştay dava daireleri ile i̇dare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları tebliğ tarihin izleyen otuz gün içinde danıştayda temyiz edilebilir i̇yuk uncu maddeye göre temyiz incelemesi sonunda danıştay yasada belirtilen sebepler mevcut ise incelediği kararı bozar kararın bozulması halinde mahkeme dosyayı inceler ve yeniden karar verir bu noktadan itibaren yasa i̇dare mahkemeleri ile birinci derecede karar veren ve kararı ilgili kurulda temyizen incelenip bozulan danıştay dava dairesi hakkında birbirinden farklı ve çelişkili bir düzenleme getirmiştir i̇dari yargılama usulü kanununun üncü maddesine göre i̇dare mahkemesi bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebilir israr kararının ilgili tarafından temyizi halinde dava konusuna göre danıştay i̇dari ve vergi dava daireleri genel kurulunca incelenir aynı maddenin ncı fıkrasında ise danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin dördüncü fıkrası hariç diğer fıkralar kıyasen uygulanacağı açıklanmıştır daha açık bir anlatımla danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde ilgili kurulun bozma kararı vermesi halinde kararı bozulan dairenin ısrar hakkı elinden alınmıştır bu düzenlemeden ortaya çıkan hukuki sonuçlar şunlardır temyiz yolu ile inceleme kurumu öncelikle birinci derece mahkemesi temyiz mahkemesi başka bir deyimle alt mahkeme üst mahkeme ilişkilerini gerektirir eğer bir danıştay dava dairesinin ilk derecede verdiği bir karar bir başka kurulda temyiz yolu ile incelenebiliyorsa danıştayın dairesi alt mahkeme temyiz incelemesi yapan kurul da üst mahkeme durumundadır oysa yukarda iia bölümünde açıklamaya çalıştığımız gibi danıştayın yargı kararı veren daireleri ve kurulları arasında ast üst mahkeme ilişkisi bulunmadığı gibi bunların herbiri türk milleti adına yüksek i̇dare mahkemesi olarak karar verirler bunun sonucu olarak da ilk derecede karar veren danıştay dava dairesinin kararı başka bir yargı yerinde temyiz yolu ile incelenemez uncu maddenin altıncı fıkrası kararı bozulan danıştay dava dairesine ısrar hakkı tanımamış bu maddenin diğer fıkralarının kıyasen uygulanacağını belirtmekle beraber bozma kararından sonra ilgili dava dairesinin ne yünde karar vereceği konusunda ne fıkranın kendi içinde ne de maddenin gönderme yapılan diğer fıkralarında herhangi bir açıklamaesas sayısı karar sayısı yapılmamıştır danıştay dava dairesine ısrar hakkı vermeyen hükmün karşıt anlamından kararı bozulan dava dairesinin bu karara uymak zorunda olduğu gibi bir sonuca varılmaktadır tik derece mahkemesi olarak kararı bozulan i̇dare mahkemelerine ısrar hakkı tanınan bir yargı düzeninde bu durum her biri yüksek i̇dare mahkemesi olan danıştay dava dairelerinin bırakınız yüksek mahkeme sıfatını mahkeme sıfatını dahi tartışmalı hale getirmektedir kuşkusuz bu çelişkili durum i̇dari yargılama usulünün doğasına aykırı ve yapay olarak getirilmiş olan bir düzenlemenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır çünkü danıştay dava dairesinin ısrarı ve ısrar kararının temyizi halinde bu isteği inceleyecek yargısal bir mercii bulunmamaktadır kararı bozulan danıştay dava dairesinin ısrar hakkını açıkça ortadan kaldıran yasanın adalet komisyonu raporunda yer alan ısrar hakkına ilişkin görüşleri uncu maddenin gerekçesinden yorumsuz olarak aynen sunuyoruz sayılı kanunun uncu maddesinin numaralı fıkrası temyiz incelemesi sonunda maddi vakıalar hakkında edinilen bilgi yeterli görülürse veya uyuşmazlık sadece hukuki noktalara ilişkin ise karar bozulmakla beraber işin esası hakkında da karar verilmesini amirdir bu fıkranın uygulamasında danıştay dosyanın incelenmesi sırasında maddi vakalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya uyuşmazlık sadece hukuki noktalara ilişkin ise kararı bozmakla beraber işin esasını karara bağlamaktadır bu durumda mahkemeye maddenin numaralı fıkrası ile tanınmış olan danıştayın bozma kararına uymayarak eski kararında ısrar edebilme hakkı fiilen ortadan kalkmış olmaktadır halbuki yargılama hukukunda esas olan kararı veren mahkemeden başka mahkeme veya dairede incelenme imkanının tanınması suretiyle adli hataların önlenmesidir bu sebeple dairenin bozma kararına mahkemenin ısrar edebilmesine işlerlik kazandırmak amacıyla tasarının çerçeve uncu maddesiyle değiştirilen sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun uncu maddesinin numaralı bu fıkrada yapılan değişikliğin tabii sonucu olarak numaralı tasarının çerçeve nci maddesinde yapılan değişiklik sebebiyle de numaralı fıkralarında gerekli değişiklikler yapılmıştır dönem yasama yılı tbmm sayısı ye ek adalet komisyonunun günlü sayılı kararı sh iii inci maddenin son fıkrası hükmü danıştayın kuruluşunun işleyişinin meslek mensuplarının niteliklerinin ve seçim usullerinin yasa ile düzenlenmesinde mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esasları yanında i̇dari̇ yarginin özelli̇ği̇nin de gözönünde bulundurulmasını buyurmuştur i̇dari yargının bazı özelliklerini kısaca ve satır başlan ile belirtmeden önce özel hukuk işlemi ile kamu hukuku işlemlerinin ve bunlara bağlı olarak oluşan i̇dari yargının işlevi ile özel hukuk alanındaki yargı işlevinin niteliklerine ve farklılıklarına değinmek gerekecektir çünkü bunlar i̇dari yargının özelliklerinin belirleyici unsurlarıdır özel hukuk alanındaki yargı işlevinin konusu ve amacı ile boyutlarını belirleyen özel hukukda kural olarak eşit iradelerin söz konusu olması ve kamu düzenine ilişkin yönlerin sınırlı sayıda bulunmasıdır özel hukuk alanındaki hukuki işlemlerin kurucu unsurları arasında ehil irade ile mümkün ve meşru konudan başka aranan ve uyuşmazlık durumunda yargı yoluyla belirlenecek başka bir husus yoktur şekil kamu düzeni ile ilişkisi oranında aranır sebep maksat ise kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olmadığı sürece özel hukuk işlemini ilişkisini etkileyen yargı yolu ile araştırılacak bir unsur değildiresas sayısı karar sayısı kamu hukuku alanında ehil iradenin karşılığı olan yetki ise yasal bir unsurdur özel hukuk alanında ehil irade mümkün ve meşru her konuda tasarrufta bulunabilir kamu hukuku alanında ise yetki ancak yasanın ya da yasaya dayanan düzenleyici tasarrufun saptadığı makam tarafından verildiği konu için ve belirlenmiş usullere uygun olarak kullanılabilir yine kamu hukukunda şekil ve usul ve sebep unsurları önceden bellidir sebebi yasada belirtilmemiş işlemlerde i̇dari makamın yetkisini hizmet gereklerine ve kamu yararına uygun biçimde kullanması gerekir kamu hukukunda maksat unsuru daima kamu yarandır yetki kamu yaran amacı dışında kullanılamaz genelleştirilerek söylemek gerekirse i̇dari işlemlerin unsurları hukuki metinlerle genellikle önceden belirlenmiş ve i̇dari işlemlerin amacı daima kamu yaran olduğu başka bir anlatımla i̇dare kamu yaran dışında kişisel siyasi felsefi dini vs amaçlarla işlem yapamayacağı için i̇darenin her türlü işlemlerinde bu kurallara uygun hareket etmesi gerekir bu nedenle i̇dari yargıda ağırlıklı olarak yer alan iptal davalarının amacı hukuka uygunluğun sağlanmasıdır ve i̇dari yargının işlevi i̇dari işlemleri yargısal yolla denetleyerek i̇darenin hukuk alanında yaptığı ihlalleri saptamak ve gidermek i̇dareyi hukuk alanı içinde tutmaktır toplumun ekonomik kültürel ve siyasal yönlerden gelişmesi ve değişmesi teknolojinin artan biçimde günlük yaşama girmesi bireysel hakların giderek ön plana çıkması i̇darenin görev ve sorumluluklarını da artırmış i̇darenin bu gelişmeye ayak uydurabilmesi için dinamik bir yapıya kavuşması karar işlem ve eylemlerinde süratli eşit ve ölçülü davranması güvenilir ve kararlı olması gereği ortaya çıkmıştır bu arada i̇darenin takdir yetkisi de doğal olarak artmıştır kamu hukuku işlemlerinin bu arada i̇dari işlemlerin yukarıda açıklanan hukuki yapılan öte yandan yüklendiği görevlerin i̇darede bulunmasını gerekli kılan nitelik ve özellikleri doğal olarak i̇dari yargıya da yansımış ve onu diğer yargı düzenlerinden farklı bir yapıya kavuşturmuştur örneğin i̇dari yargıda mahkemelerin gerektiğinde tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı kalmayarak resen araştırma yapma yetkisi doğrudan iptal davalarının amacı hukuka uygunluk denetimi ile ilgilidir iptal davası açılmış olmasının dava konusu işlemin yürütülmesini etkilememesi ve iptal davası ile temyiz istemi süresinin çok kısa tutulması böylece i̇dari işlemlerin uzun süre dava tehdidi altında bırakılmaması i̇darede ve işlemlerinde istikrar ilkesi ile çok yakından ilgili olduğu gibi i̇dareye güveni sağlama amacını da gütmektedir şüphesiz istikrar ve güvenilirlik ilkeleri iptal davalarının süratle incelenip sonuçlandırılması da zorunlu kılar çünkü bir çok hallerde iptal kararlarının uygulanması üçüncü kişileri ilgilendiren ya da onların sübjektif haklarını ihlal edebilecek yeni i̇dari işlemlerin yapılmasını gerektirebilir örneğin bir atama emekliye sevk işleminin iptali kararının uygulanması yani atanan ya da emekliye sevk edilen kişinin eski görev yerine atanması kadroyu halen işgal eden kişinin başka bir göreve verilmesini giderek üçüncü kişilerin de görev yerlerinin değişmesini zorunlu kılabilir bir imar planının iptali kararının uygulanması beldede yine çok sayıda kişiyi doğrudan veya dolaylı ilgilendiren yeni düzenlemeleri gerektirebilir bu nedenle iptal davalarının kısa sürede açılması kadar kısa sürede incelenerek karara bağlanması i̇dari̇ yarginin özelli̇ği̇nin zorunlu bir sonucudur bu noktada yeni düzenleme ile yani danıştay dava dairelerinin birinci derecede inceledikleri davalarda verdikleri yürütmenin durdurulması kararma karşı itiraz iptal kararlarına karşı temyiz yolu ile konusuna göre i̇dari dava daireleri genel kuruluna veya vergi dava daireleri genel kurullarına başvurma olanağı tanınmış olmasının danıştaya getirdiği iş yükünü belirlemek gerekiresas sayısı karar sayısı i̇dari dava dairelerinde son üç yılda ilk derecede açılan dava sayısı aşağıda gösterilmiştir dai̇resi̇ dai̇re dai̇re dai̇re dai̇re i̇dd gen kur toplam sayıiı danıştay kanununun üncü maddesine göre danıştay ilk derece mahkemesi olarak bakanlar kurulu kararlarına müşterek kararnamelere başbakanca alınan kararlara bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere danıştay i̇dari dairelerince veya i̇dari işler kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlereesas sayısı karar sayısı birden çok i̇dare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere yabancı ülkelerde görevli makamlarca alınan kararlara danıştay yüksek disiplin kurulu kararlarına yükseköğretim kurulu yükseköğretim denetleme kurulu öğrenci seçme ve yerleştirme merkezi üniversitelerarası kurul kararlarına vergi usul kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile imtiyaz sözleşmelerinden doğan i̇dari davaları çözümler danıştay belediyeler ile il özel i̇darelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar konuların incelenmesinden anlaşılacağı üzere danıştayda ilk derecede görülecek davalar bir kısmı düzenleyici nitelikte olmak üzere önemli ve büyük davalardır herbirinin üzerinde ayrıntılı ve titiz bir biçimde çalışmak gerekir süratli ve sağlıklı bir sonuca ulaşmak için örneğin memur hukuku ile ilgili bir tüzüğe karşı açılacak bir davada memur hukukunu ve mevzuatını bir bütün olarak bilmek zorunludur yükseköğretim kurulu yükseköğretim denetleme kurulu öğrenci seçme ve yerleştirme merkezi üniversitelerarası kurul kararlarına karşı açılan davaları süratle sonuçlandırmanın ilk şartı yönetmelikleri ve ilke kararları dahil yükseköğrenim mevzuatına bütünüyle hâkim olmaktır i̇darenin çok çeşitli alanlarda görevli olmasına bağlı olarak çok çeşitli ve değişik kararlar alması ve işlemler yapması i̇darede olduğu kadar bu kararlara karşı açılacak davalarda son merci olan danıştayda da uzmanlaşmayı gerekli kılmaktadır şimdiye kadar yürürlüğe konulmuş olan danıştayla ilgili kanunlarda bu husus gözönünde tutulmuş belli konularla ilgili davalar belli dairelere verilmek suretiyle danıştayın görevlerinin uzmanlık esasına göre paylaşılması ve yürütülmesi sağlanmıştır öte yandan yurttaşlarımızın dava yollarım sonuna kadar izleme yönündeki eğilimleri ile i̇darenin kaybettiği davaların hemen hemen tümünde kanun yollarına başvurma zorunluluğu ya da geleneği gözönüne alındığında birinci derecede incelenip karara bağlanan davaların çoğunda temyiz yoluna başvurulacağını söylemek abartma sayılmamalıdır tüm bu olgular ve değerlendirmeler birlikte ele alındığında örneğin senesinde danıştayın i̇dari dava dairelerine ilk derecede açılmış adet dava için verilecek kararlardan çok büyük bir kısmının i̇dari dava daireleri genel kurulunda temyizen inceleneceği sonucuna varılmaktadır danıştay kanununun nci maddesine sayılı kanunla eklenen fıkra uyarınca i̇dari ve vergi dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyiz veya itiraz yoluyla incelenmesinde bu dairelerde bükme müessir olacak hukuki işlemlerin yapıldığı toplantıda bulunmuş veya karara katılmış olanlar kurulda bulunamayacaklardır işin uzmanlarının temyiz incelemesine katılamamaları ve kurulda daire görevine giren konularda yetişmiş yeterli sayıda tetkik hâkimi bulunmaması şu anda genel kurulda bir tetkik hâkimi vardır ve bu açığın kısa sürede giderilmesinin olanaksız olması şu anda danıştayda adetesas sayısı karar sayısı tetkik hâkimi açığı vardır karşısında genel kuruldaki temyiz incelemesinin uzun zaman alacağı ve ilk derecede verilen kararların temyizen incelenebilmesi için kurulun haftada en az iki üç kez toplanmak zorunda kalacağı bu durumun dairelerin çalışma düzenlerini de doğrudan doğruya etkileyeceği açıktır başka bir anlatımla dava daireleri mensuplarının i̇dari dava daireleri genel kurulundaki temyiz incelemesine katılmaları nedeniyle asli görevlerini i̇dare mahkemelerinden birinci derecede verilen kararları temyiz yolu ile incelemek ve ilk derecede danıştayda açılıp görevine giren davaları karara bağlamak yerine getirmek için yeterli zamanı bulamayacaklar halen iki üç senelik birikimlerle görev yapan dairelerin dosya birikimleri daha da artacaktır özetle ve kesin bir ifade ile son düzenleme danıştaydaki yargı faaliyetini büyük ölçüde aksatacaktır i̇dari yargıdaki bu gecikme ve aksama i̇dareye de yansıyacak bir i̇dari işleme karşı açılan iptal davası ancak ortalama olarak sene gibi uzunca bir sürede sonuçlanabilecektir bu süre sonunda verilen iptal kararlarının başka bir deyimle geç ve güç gelen adaletin ilgilileri ne dereceye kadar tatmin edebileceği tartışması bir yana bunların seneler sonra infazının i̇darede yeni sorunlar yaratması iptal edilen işlemden önceki hukuki durumun sağlanması için alınan kararların yeni hak ihlâllerine yol açması kaçınılmazdır hemen belirtmek gerekir ki aslında bazı iptal kararlarının uygulanması her zaman az veya çok yeni sorunlara yol açar ancak işlemin yapıldığı tarih ile iptal kararının uygulanması arasındaki sürenin uzaması bu sorunları nicelik ve nitelik olarak artırır boyutlarını genişletir bu sorunu sadece bir yargısal işleyiş sorunu olarak ele almak mümkün değildir açıklamaya çalıştığımız nedenlerle ortaya çıkan durum i̇darede ve işlemlerinde istikrar güvenilir i̇dare ilkeleriyle çatıştığı için i̇dari yargının özelliklerine aykırı düşmekte ve anayasal bir sorun niteliği de kazanmaktadır anayasanın inci maddesinin son fıkrasında davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevi olarak belirtilmiştir böylece davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılması anayasal bir ilke olarak da karşımıza çıkmaktadır yargı organları kadar yasakoyucu da yargının kuruluş ve işleyişine ilişkin yasaları hazırlarken bu ilkeye uymak gereksiz yere yargılamanın uzamasına neden olacak düzenlemelerden kaçınmak zorundadır anayasa mahkemesinin günlü sayılı kararında nisan günlü sayılı rg da belirtildiği gibi anayasada bütün mahkeme kararlarının bir ayrım gözetilmeksizin üst mahkemeden geçmesini temyiz yolu ile incelemede ilk mahkeme üst mahkeme ilişkisinin bulunması gereği karşısında yüksek mahkeme pek haklı olarak üst mahkeme deyimini kullanıyor zorunlu kılan bir hüküm mevcut bulunmamaktadır esasen yargı denetiminde sonsuzluk hiçbir zaman söz konusu olamaz bir yerde kesilmesi gerekir kimi kanunlarda kanun yollan gereklere göre düzenlenmiş ve kimi kararların kesin olduğu belirtilmiştir herbiri yüksek i̇dare mahkemesi olarak görev yapan danıştay dava dairelerinin kararlarına karşı temyiz yolunu açmak ve sistem içinde zorunlu nedenlere dayansa da daireleri ısrar hakkından yoksun bırakmak yüksek mahkeme hâkimlerine güvensizliğin bir ifadesidir danıştaya bu güvensizliğin bugüne kadarki uygulaması içinde haklı hiçbir nedeni bulunmamaktadır iptalini istemiş olduğumuz hükümler danıştay kanununda ve i̇dari yargılama usulü kanununda yapılan değişikliklerin amacı ile de bağdaşmamaktadır i̇dari yargılama usulü kanununun adalet komisyonu raporundan dönem yasama yılı s sayısı alınan aşağıdaki cümleler ve bunlara uygun düzenlemeler yasanın i̇dari davaların bir an önce sonuçlandırılmasını ve i̇dari istikran sağlamayı hedef aldığını açıkça göstermektediresas sayısı karar sayısı bu tasarı i̇dari yargılama usulü kanununun davaların uzun zaman sürüncemede kalmasına ve hemen yürütülmesi lüzumlu bulunan i̇dari işlemlerin askıda tutulmasına sebep olan hükümlerin değiştirilmesi amacıyla hazırlanmıştır sh kanunun uncu maddesinin nci fıkrasında yer alan ibare uyuşmazlıkların bir an önce sonuçlanmasını ve i̇darede istikran sağlama amacıyla metinden çıkarılmıştır sh maddenin nci fıkrasında da birinci fıkraya paralel düzenleme yapılmakta altmış günlük temyiz süresi davaların bir an önce kesin sonuca bağlanması ve i̇dari istikrarın sağlanması işlerin süratlendirilmesi amacıyla otuz güne indirilmektedir sh oysa iptalini istediğimiz hükümlerin öngördüğü yeni usulün yani danıştay dava dairelerinden ilk derecede verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilme sinin danıştaya getireceği iş yükü ve bunun danıştay dava dairelerinin çalışmasına yapacağı olumsuz etkiler tam tersi sonucu doğuracak işlerin süratlenmesine değil aksamasına ve giderek durmasına neden olacaktır hukuki tasarrufların tüm unsurlarım taşıyan yasaların yargısal denetiminde anayasa mahkemesinin amaç maksat unsuru üzerinde de duracağı ve anayasaya aykırılığı saptadığında bunu itiraz edilen yasanın iptal sebebi sayacağı açıktır nitekim anayasanın bu yolda denetim yaptığım gösteren kararları mevcuttur iii bölümünde kendisinden alıntı yaptığımız karara esas olan davada kütahya iş mahkemesi say ıh hukuk usulü muhakemeleri kanununun üncü maddesinin sayılı yasa ile değişik ikinci fıkrasındaki miktar veya değeri yüzbin lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir hükmünün iptalini istemiş yüksek mahkeme itirazı reddetmekle birlikte kararında itiraz konusu kuralla davalarin süratlendi̇ri̇lmesi̇ ve yargitayin yükünün bi̇r ölçüde azaltilmasi amaçlanmiştir yapilan sinirlama kamu yararina yönelik bulunmaktadir ve kimi kanunlarda kanun yolları gereklere göre düzenlenmiş ve kimi kararların kesin olduğu belirtilmiştir gerekçeleri ile yasayı amaç maksat unsuru yönünden denetlemiş ve değerlendirmiştir danıştayın bir dava dairesinden yani bir yüksek i̇dare mahkemesinden son derecede verilen bir kararın anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve bunların temyiz edilebilmelerine olanak tanımayan hüküm bir an için ihmal edilse bile temyizen i̇dari dava daireleri genel kurullarında görüşülmesinde yukarıda ve iii bölümünde açıkladığımız nedenlerle hiçbir kamusal yarardan ve buna bağlı olarak da yapılan düzenlemenin amaç unsuru yönünden anayasaya uygunluğundan söz edilemez yapılan değişiklik yasalaşmadan önce kamuoyu önünde yapılan değerlendirmelerde bazı çevreler söz konusu temyiz hakkının hak arama hürriyetini genişlettiğini savunmuşlar ve konuyu anayasanın hak arama hürriyetini düzenleyen ncı maddesi ile olumlu yönden ilgilendirmek istemişlerdir ncı madde salt bu yönden değerlendirildiğinde nihai kararlara karşı başvuru yollarını artırdıkça hak arama hürriyetinin genişleyeceği gibi bir sonuca ulaşılır oysa anayasa mahkemesinin de yukarıda değinilen kararında benimsediği gibi yargı denetiminde sonsuzluk söz konusu olamayacağından bunu bir yerde kesmek ve kanun yollarını gereklere göre düzenlemek zorunludur bu çerçevede bazı yargı kararlarını kanun yollarına başvuru yollarım açmadan kesin olarak nitelendirmek de mümkündür nitekim anayasa bunu kendi içinde yapmış inci maddenin birinci fıkrasında danıştayı kanunla gösterilen belli davalarda ilk ve son derece mahkemesi olarak görevlendirmek suretiyle buesas sayısı karar sayısı davalarda verdiği kararların kesin olduğunu vurgulamıştır bu hükmün inci maddede yer almaması ve konunun salt hak arama hürriyeti hizmetin gerekleri ve yasanın amaç unsuru açısından incelenmesi halinde dahi itiraz konusu hükümleri anayasa ile bağdaştırmak olanağı yoktur kısaca konunun uzmanı kıdemli yüksek yargıçlardan oluşan bir üst mahkeme kararının bu mahkemeye ısrar hakkı vermeden sayıca daha geniş ancak konunun uzmanı olmayan bir kurulda incelenmesini sağlamak hangi kamu yararını getirecektir üstelik bu incelemenin bedeli yargı düzenindeki tüm işleri olumsuz yönde doğrudan veya dolaylı olarak etkilemek düzenli çalışmasını yavaşlatmak ve durma noktasına kadar getirmek olursa iv anayasa inci maddesinde danıştayın kuruluş ve işleyişin yasa ile düzenlenmesinde i̇dari yargının özelliklerinin de gözönünde bulundurulacağını buyurduğuna göre i̇dari yargı sistemini aldığımız fransadaki durumu kısaca incelemek gerekli ve yararlıdır çünkü halen her iki ülkedeki i̇dari yargı düzeninin ve bu düzenin en üstünde yer alan daniştay ve consei̇l detatnın yapısı kuruluşu ve işleyişi ile bu kurumların i̇dari yargıda uyguladığı
4,204
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇steminin gerekçesi dava dilekçesinde iptal isteminin gerekçe bölümü aynen şöyledir konunun analizi ve i̇ptal nedenleri bilindiği üzere sayılı belediye yasasının üncü maddesi sayılı yasa ile değiştirilmişti sayılı yasanın üncü maddesinin sayılı yasa ile değiştirilmesinden önceki şekli aynen şöyle idi reislik intihabı için meclisin içtima daveti madde belediye başkanlığının herhangi bir sebeple boşalması veya izin hastalık ve işten el çektirme gibi hallerde yeni başkan seçimi yapılmasına veya başkanın görevine başlamasına kadar meclis her toplantı yılı başında içinden bir üyeyi başkanvekili seçer buna rağmen ileride yeniden bir başkanvekili seçilmesine lüzum hasıl olduğu takdirde başkanvekilinin seçimi için vali meclisi toplantıya çağırır belediye başkanlığı ile belediye meclisinin aynı zamanda boşalması veya meclis tarafından çağırmadan itibaren üç gün içinde başkanvekili seçilmemesi hallerinde yeni seçime veya belediye başkanının görevine başlamasına kadar il merkezi belediyelerinde i̇çişleri bakanı ve diğer yerlerde valiler tarafından münasip bir başkanvekili atanır görüldüğü gibi bu madde ilke olarak belediye başkanvekilinin atanmasını belediyenin en yetkili organı olan belediye meclisinin seçimine bırakmıştır belediye başkanvekili seçiminin belediye meclisine bırakılması demokratik yerel yönetim anlayışına yerel yönetim karar organlarının seçimle oluşturulması esasına yerel yönetimlerin yerinden yönetim ilkesine göre düzenlenme esasına yerel yönetimlerin tüzelkişiliğe sahip özerk kuruluşlar olduğu gerçeğine tümüyle uygun ve bu ilkelerin doğal bir sonucudur ama ne yazık ki demokrasinin daha da geliştiği daha da geniş anlam ve içerik kazandığı bir aşamada yukarıdaki düzenlemenin yapıldığı tarihten çeyrek asır sonra bu madde sayılı yasa ile değiştirilerek demokratik yerel yönetim anlayışına ve buna ilişkin demokratik ilkelere tamamen ters bir düzenleme getirildi belediye yasasının üncü maddesini değiştiren sayılı yasa bu maddeyi yeni şekli ile şöylece düzenlemişti reislerin i̇şten el çektirilmeleri madde ile mülga mad başkanvekili ve geçici görevlendirme madde esas sayısı karar sayısı belediye başkanı izinli özürlü veya raporlu bulunacağı veya beldeden görevli olarak ayrılacağı durumları dikkate alarak önceden meclis üyeleri arasından bir başkanvekili belirler belediye başkanlığı ve başkanvekilliğinin aynı zamanda boşalması halinde yeni başkan görevine başlayıncaya kadar il merkezi belediyelerinde i̇çişleri bakanı diğer belediyelerde valiler tarafından meclis üyeleri arasından bir başkanvekili atanır belediye başkanlığı ile belediye meclisinin aynı zamanda boşalması halinde ise yeni seçime veya belediye başkanının görevine başlamasına kadar il merkezi belediyelerinde içişleri bakanı diğer belediyelerde valiler tarafından münasip bir başkanvekili atanır belediyelerin seçilmiş organları veya bu organların üyeleri hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılması halinde i̇çişleri bakanı geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar bu organları veya organların üyelerini görevden uzaklaştırabilir bu durumda bakanın teklifi başbakanın onayı ile kesin hükme kadar meclis üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirilebilir görülüyor ki başkanvekilini atama bu yeni düzenleme ile belediye meclislerinden alınarak merkezi idarenin temsilcisi olan vali i̇çişleri bakanı ve içişleri bakanının önerisi ile başbakanın onayına bırakılmıştır diğer taraftan sayılı yasanın üncü maddesindeki değişikliğe paralel olarak aynı yasa yani sayılı yasa ile büyükşehir belediye yönetimlerine ilişkin sayılı yasanın uncu maddesine de hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılan belediye başkanının içişleri bakanınca geçici bir tedbir olarak görevden alınması halinde ilçelerde vali illerde içişleri bakanının önerisi ve başbakanın onayı ile meclis üyeleri arasından bir başkanvekili atanmasını öngören bir hüküm eklenmişti yani sayılı yasanın üncü maddesine konulan bu hüküm aynen sayılı yasanın uncu maddesine de ek olarak konulmuştu bu özünde demokratik yerel yönetim anlayışına ters düşen bir düzenlemedir dünyada demokrasiler daha da gelişip etkinleşirken bizde çeyrek asır evvele göre daha da gerilere götürülmeye cüret edilmesi tam bir talihsizliktir bu nedenle sayılı yasanın iptali için sosyaldemokrat halkçı parti türkiye büyük millet meclisi grubu yüce mahkemenize başvurdu anayasa mahkemesinin esas karar sayılı ve günlü kararı ile sayılı yasa ile değiştirilen sayılı yasanın üncü maddesindeki belediyelerin seçilmiş organları veya bu organların üyeleri hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebiyle soruşturma veya kovuşturma açılması halinde içişleri bakanı geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar bu organları veya organların üyelerini görevden uzaklaştırabilir ibaresinden sonra gelen bu durumda bakanın teklifi başbakanın onayı ile kesin hükme kadar meclis üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirebilir şeklindeki hükmü anayasaya aykırı bularak iptal etmiştiresas sayısı karar sayısı karar metninde iptale ilişkin olarak aynen şöyle denilmektedir maddenin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı sorunu anayasanın maddesi yönünden inceleme dava konusu fıkra üçüncü fıkradaki görevden uzaklaştırma durumunda geçici olarak bir başkanın görevlendirilmesini öngörmektedir sorun görevlendirme gereğinden değil bakanın teklifi ve başbakanın onayı ile yapılmasından doğmaktadır uzaklaştırma durumu anayasanın maddesinin dördüncü fıkrasının tanıdığı yetkiye dayanmakla birlikte uzaklaştırılanın yerine doğrudan görevlendirme bu uzaklaştırmanın doğal sonucu olarak karşılanamaz uzaklaştırmaya yetkili olan makamla görevlendirmeye yetkili olan makamı aynı makam saymak maddenin amacı ve anlamı karşısında olanaksızdır merkezî yönetimin vesayet yetkisini maddenin beşinci fıkrasının sınırladığı durumlar dışına taşırmak yerel yönetim ve yerinden yönetim ilkelerini yadsıma görünümündeki düzenlemelere geçerlik tanımak düşünülemez yönetsel ilişkilerde hiye rarşik bağlantının olur vereceği yetki seçimi temel edinmiş özerk kuruluşlarda geçerli olamaz belediye meclisinin çoğunluğu dışında herhangi bir üyesinin siyasal nedenlerle hukukla bağdaşmayan amaçlarla başkan olabilmesine yolaçan düzenleme merkezî yönetimin vesayet dışı müdahalesine açık çağındır bu belirlemeyi merkezî yönetimin siyasal kimlikli organlarına yaptırmak anayasaya aykırıdır atamanın geçici ya da sürekli olması sonucu etkilemediği gibi soruşturma ve kovuşturma açtırmak bu nedenlerle görevden uzaklaştırmak olanağı her zaman bulunduğundan geçici atama sürekli atamaya da dönüşebilir anayasa mahkemesinin sayılı yasayla ilgili olarak maddeyi bu maddedeki ilkeleri değerlendiren günlü esas karar sayılı kararında bu konuda yeterli açıklık bulunduğundan burada yenilenmesine gerek görülmemiştir bu nedenlerle düzenleme anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesinin i̇kinci fıkrası yönünden i̇nceleme konunun siyasî partileri demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez öğesi sayan maddenin ikinci fıkrasıyla bir ilgisi yoktur anayasanın ve maddeleri yönünden i̇nceleme belediye tüzelkişiliğinin karar organı ve en önemli öğesi olan belediye meclisini dışlamak suretiyle siyasal amaçlı gereksiz müdahalelere ve azınlığı temsil eden bir üyenin başkan olarak görevlendirilmesine yol açan anaya yasanın maddesindeki ilkelere ters düşen bir anlamda da seçme ve seçilme hakkını etkileyen düzenleme demokratik hukuk devleti ilkesiyle ve devletin demokrasiyi koruma amacıyla bağdaşamayacağı için anayasanın ve maddelerine aykırılık belirgindir dördüncü fıkra iptal edilmelidir görüldüğü gibi hakkında soruşturma ve kovuşturma açılması nedeniyle i̇çişleri bakanınca görevden alınan belediye başkanının yerine merkezî yönetimin siyasal kimlikli organlarına atama yaptırmak anayasaya aykırı görülmüştür böyle bir işlemin yerel yönetim ve yerinden yönetim ilkelerini yadsıma olacağı merkezi yönetimin vesayet dışı müdahalesine açık çağrı teşkil edeceği seçme ve seçilmeesas sayısı karar sayısı hakkını zedeleyeceği demokratik hukuk devleti ilkeleriyle ve devletin demokrasiyi koruma amacıyla bağdaşmayacağı saptanmıştır buna göre sakınca teşkil eden önemli nokta böyle bir atamayı merkezi idarenin siyasal kimlikli organlarına yaptırmaktadır yerel yönetim sistemimizde sayılı yasa ile de hayli tahribat yapan iktidar anayasa mahkemesinin anılan kararını adeta hiçe saymış yok saymış ve çıkardığı sayılı kanun hükmünde kararname ile anayasa mahkemesinin iptal ettiği hükmü bu yolla yeniden yürürlüğe koymuştur yürürlüğe konan sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinde sayılı büyükşehir belediyelerinin yönetimi hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir bu durumda görevden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine içişleri bakanı tarafından meclis üyeleri arasından geçici bir başkan görevlendirilir denmektedir anayasa mahkemesince iptal edilen sayılı belediye yasasının üncü maddesinin dördüncü fıkrası ile sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ikinci fıkrası arasında herhangi bir fark yoktur her iki fıkra da merkezî idarenin siyasal kimlikli organlarına aynı atama yetkisini vermektedir sayılı yasanın üncü maddesinin dördüncü fıkrasında i̇çişleri bakanının önerisi ve başbakanın onayı öngörülmekte kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ikinci fıkrasında ise yalnızca içişleri bakanını atamaya yetkili kılmıştır yani burada formalite azaltılmıştır ayrıca görevden alan merkezi idarenin siyasal kimlikli organına doğrudan doğruya atama yetkisi verilmiştir bu durumda anayasa mahkemesinin iptal gerekçesindeki esaslara aykırılık daha net ve daha ağırlıklı hale getirilmiştir ayrıca sayılı yasanın üncü maddesinin dördüncü fıkrasında ve yine sayılı yasanın uncu maddesine eklenen fıkrada yeralan kesin hükme kadar ibaresi kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ikinci fıkrasında yer almamıştır burada da bir fark yoktur zira kesin hükme kadar ibaresi fıkra metninde bulunsa da bulunmasa da yapılan geçici atama kesin hükme kadar olacaktır bu nedenle hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir tarzda görülmektedir ki anayasa mahkemesinin anayasaya aykırı bularak iptal ettiği yasa hükmü kanun hükmünde kararname ile yeniden ihya edilerek yürürlüğe konulmuştur i̇ptal edilen hüküm ile yeniden getirilen hüküm arasında esasa etkisi olmayan ifade farklılıklarının mevcut olması iptal edilen hüküm yerine aynı hükmün yeniden ihya edildiği gerçeğini bertaraf edemeyizesas sayısı karar sayısı i̇fade farklılıkları olduğunu gerekçe kabul ederek hükmün yeniden ihya edilmediği sonucuna varılırsa anayasa tahribinin önüne geçilemez anayasa mahkemesinin pratikte hiçbir etkinliği kalmaz böyle bir düşünce anayasayı devleti ve demokrasiyi çoğunluğun keyfine terketmek demek olur ki bunun bedeli ülke için cumhuriyetimiz için son derece ağır olur devletin hukuk devleti niteliği göstermelik hale gelir anayasa mahkemesinin böyle bir düşünceye itibar etmesi kendi varlık nedeniyle hiç mi hiç bağdaşmaz anayasa mahkemesi yetkilerini benimsememezlik edemez öğretideki konuya ilişkin görüşleri bu davada da yinelemekte yarar görmekteyiz prof faruk erem ceza usulü hukuku kitabında hukuk fakültesi yayınları sayfa şöyle demektedir anayasa mahkemesinin iptal kararına rağmen iptal edilen hükmün aynı veya benzerini değişik deyimlerle aynı hükmü kanunlaştırma hareketi anayasaya aykırılıktan anayasayı ihlâl kavramına değin giden kuvvetli bir karinedir fakat anayasaya aykırılıkta ısrarın herhalde bir anlamı ve yorumu olabilecektir kaldı ki yürütme organının anayasa mahkemesi kararına uymak zorunluluğunda olmadığı anayasa mahkemesi kararının bağlayıcı olmadığı zannı hukuki bir görüş sayılmaz emrin bağlayıcılığı ile bir hükmün bağlayıcılığı aynı şey değildir bir tarafa yapıcı diğer tarafa bozucu yetki tanıyan ye bunun ne zaman biteceğini göstermeyen bir hukuk sistemi mantıken mevcut olamaz bir tarafa yapılan bozmak yetki tanınmış olunca diğer tarafın uyma zorunluluğu böyle bir sistemin tabi sonucudur tevali eden bozma ve aynı şeyi yapma karşılıklı her iki organı yıpratacaktır böyle bir sonuç aynı anayasa sistemi içinde haklı görülemez prof dr tahsin bekir balta da îdare hukuku kitabında aynı doğrultuda düşünce belirterek yasama organının anayasa mahkemesince iptal olunan bir kanun kuvvetinin ne aynının ve ne de benzerini kısmi de olsa çıkaramayacağını aksi halde anayasa mahkemesi kararının bağlayıcılığı kuralına aykırı düşeceğini ve sırf bu sebepten iptali gerekeceğini ileri sürmekte ve iptal edilen hükmü yeniden yürürlüğe koymak gibi bir olay çok ciddi bir konu olduğu ve anayasaya aykırılık kavramı bu sınırda bitmiş sayılacağı ve bundan sonra sadece anayasayı ihlâl fiilinin kanuni unsurlarının olayda mevcut olup olmadığının münakaşası kalır şeklinde görüş belirlemişlerdir şimdi bu kanun hükmündeki kararnameye bir başka açıdan da bakalım bu kanun hükmündeki kararnamenin ilk paragrafında sayılı yetki kanunu ile sayılı yetki kanununun verdiği yetkiye dayanılarak bakanlar kurulunca kararlaştırıldığı belirtilmektedir anılan yetki yasalarım incelediğimizde sayılı yetki yasası tarihinde sayılı yasa ile değişikliğe uğramış ve bu değişiklikle son şeklini almıştır bu yetki yasasının nci maddesi yetkinin kapsamım ilgili yasa isimleri ve numaralarım da zikrederek somut bir şekilde belirlemiştir gerek bu kapsam maddesinden ve gerekse ilkeler başlıklı üncü madde içeriğinden açık ve net biçimde anlaşılmaktadır ki bu yetki yasası yerel yönetimlerin seçilmiş organlarına ilişkin konular ile yeni belediyeler oluşturulması konularını kapsamamaktadır bu nedenle buesas sayısı karar sayısı kanun hükmünde kararnamenin dayanağı yoktur bu kanun hükmünde kararname yetki dışı bir düzenlemedir kaldı ki bu kanun hükmündeki kararnamenin düzenlediği konular anayasanın ve nci maddelerinde açıkça belirtildiği gibi ancak kanunla düzenlenebilecek konulardır bu nedenle hükümet her şeyden evvel yasama organının yetkililerini gasp etmiştir diğer taraftan da kendisini anayasa mahkemesi kararı ile bağlı saymayarak anayasa mahkemesi kararına karşın hüküm oluşturmuştur böylece hükümet yürütme yasama ve yargı yetkilerini tekeline almış ve bu kuvvetleri bu kanun hükmündeki kararnamede birleştirmiştir bu açıkça bir anayasa ihlâlidir bu kanun hükmündeki kararname incelendiğinde bir başka hususta kendiliğinden açıklık kazanmaktadır bu kanun hükmünde kararname ağustos cuma günlü resmi gazetede neşredilmiş oysa ki kararname metnine baktığımız zaman kanun hükmünde kararnamenin tarihinde kararlaştırıldığı belirtilmektedir buna göre bu kanun hükmündeki kararname bakanlar kurulunca kararlaştırıldıktan gün sonra yayımlanmıştır anayasa mahkemesinin alınan iptal karan ise temmuz tarihli resmi gazetede yayımlanmıştır kararlaştırılmış olan bir kanun hükmünde kararnamenin gün bekletildikten sonra yayımlanmasının inandırıcı ve gerçekçi bir izahını bulmak oldukça güçtür belli ki hükümet kararnamenin kararlaştırıldığı tarihin anayasa mahkemesinin iptal kararının yayımı tarihinden önceki bir tarih olmasını bilinçli bir tarzda saptayarak anayasa mahkemesi kararı ile ters düşmediğini gösterecek bir kanıt oluşturmaya çalışmıştır daha açıkça ifade edecek olursak hükümet kanun hükmünde kararnameyi anayasa mahkemesinin iptal kararının yayımlandığı tarihten sonra almış olmasına karşın khkyi kararlaştırma tarihini eski bir tarih olarak göstermiştir çünkü anayasa mahkemesi kararı yayımlanana kadar aynı konudaki yasa hükmü zaten yürürlüktedir yürürlükte aynı yasa hükmü var iken neden kanun hükmünde kararname ile hüküm yeniden getirilsin bu da gösteriyor ki sayılı kanun hükmündeki kararname tarihinde değil temmuz tarihinden sonra kararlaştırılmıştır bunun hükümete hiçbir yararı yoktur böyle bir durum hükümeti sorumluluktan kurtaramaz çünkü kanun hükmündeki kararname yayımlanmadan yürürlüğe girmez hükümet anayasa mahkemesinin iptal kararının yayımlanmasından sonra kanun hükmündeki kararnameyi yayımlayıp iptal cihetine gidebilirdi bu kanun hükmünde kararname her şeyden evvel arz edilen bu nedenlerle anayasanın aşağıda gösterilen hükümlerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılığı biline biline hükümetin kanun hükmünde kararname çıkarmasının anayasaya aykırılığı öncelikle incelenip karara bağlanmalıdır hükümeti̇n anayasaya aykiriliği bi̇lmesi̇ne karşin sayili kanun hükmündeki̇ kararnameyi̇ çikarmasinin anayasaya aykiriliği ve aykirilik gerekçeleri̇ sayili kanun hükmünde kararnameni̇n nci maddesinin oluşturularak yürürlüğe konulması nedeniyle anayasaya aykırılık anayasanın başlangıç bölümüne aykırılık anayasanın başlangıç bölümünde kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve is birliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu hüküm altına alınmıştır yukarıda arz edildiği üzere anayasa mahkemesi kararı ile anayasaya aykırılığı saptanan hüküm bu kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi ile yeniden yasalaştırılmıştır yürütme organı belli koşullarda kullanmakta olduğu kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini bir başka deyişle istisnai yasama yetkisini kullanırken anayasa mahkemesi kararını hiçe saymış yok saymış ve onun yerine yasa hükmü oluşturmuştur kaldı ki yukarıda arz edildiği üzere kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin kaynağı dayanağı olan yetki kanununda bakanlar kuruluna böyle bir yetki verilmemiştir bakanlar kurulu yetkisiz olarak doğrudan doğruya böyle bir işlemi yapmış ve yasama yetkisini gasp etmiştir böyle bir işlem yürütmenin ve yasamanın yargıdan üstün olması onun kararlarını kaldırma yetkisine sahip olması hallerinde gerçekleştirilebilecek bir işlemdir böyle bir üstünlük ne yürütme ve ne de yasama organında mevcuttur bu nedenle kanım hükmünde kararnamenin nci maddesini oluşturma işlemi anayasanın başlangıç bölümünün yukarıda metnini arz ettiğimiz ncı paragrafındaki hükmüne aykırıdır yine anayasanın başlangıç bölümünde millet iradesinin mutlak üstünlüğü egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili bulunan hiç bir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icapları ile belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı hüküm altına alınmıştır anayasamız millet iradesinin ve egemenliğinin yasama yargı ve yürütme organlarınca kullanılacağını öngörmüştür millet iradesinin üstünlüğü ancak bu yolla sağlanmaktadıresas sayısı karar sayısı ayrıca hürriyetçi demokrasi ancak kuvvetler ayrılığının uygulanması ile gerçekleştirilebilmektedir kuvvetlerin ayrı ayrı ellerde olması hürriyetçi demokrasinin icaplarındandır anayasaya aykırılığı yargı kararı ile saptanan hükmün yürütme organınca her hangi bir yetkiye de dayanmaksızın yasama yetkisi gasbedilerek yeniden yasalaştırılması kuvvetleri yürütme organında birleştirmek demektir sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin oluşturularak yürürlüğe konulması anayasanın başlangıç bölümünün anılan paragrafındaki hükümlere de aykırıdır gerek bu bölümde ve gerekse yukarıda arz ettiğimiz nedenler karşısında kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin bakanlar kurulunca kararlaştırılarak yürürlüğe konulması işlemi anayasanın başlangıç bölümüne aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın nci maddesi devletin bir hukuk devleti olduğunu belirlemiştir hukuk devleti devletin her organının hukuka uygun davrandığı bu uygunluğun yargı organı tarafından denetlendiği durumlarda söz konusu olabilir hukuk devleti olmanın belirgin özelliği her organın ve herkesin hukuka bağlı olmasıdır kuvvetler ayrılığı hukukun üstünlüğünü sağlayan temel ilkedir kuvvetler ayrılığı olmayan devlette hukukun üstünlüğünden söz edilemez sayılı kanun hükmündeki kararnamenin nci maddesinin yürütme organınca oluşturularak yürürlüğe konulması hukuk devletinde yapılacak bir işlem değildir gerek bu bölümde ve gerekse yukarıda arz edilen nedenler karşısında sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin kararlaştırılarak yürürlüğe konulması anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın nci maddesi cumhuriyeti ve demokrasiyi korumayı devletin temel amacı ve görevi olarak saptamıştır kuvvetler ayrılığı cumhuriyetimizin ve demokrasinin oluşumunu sağlayan temel yapıdaki önemli bir ilke ve sistemi oluşturmaktadır bu nedenle kuvvetler ayrılığı ilkesini tahrip eden bu işlern devletin cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak amaç ve görevine aykırıdır gerek bu bölümde arz edilen hususlar ve gerekse yukarıda sunulan durumlar karşısında sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi anayasanın nci maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın nci maddesi egemenlik kayıtsız şartsız milletindiresas sayısı karar sayısı türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz demektedir sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin kararlaştırılarak yürürlüğe konması yürütme organının yetkili olmadığı bir egemenlik hakkını kullanmak suretiyle gerçekleştirilmiştir böyle bir yetki anayasadan kaynaklanmamaktadır yürütme organı kendi kendine bir imtiyaz oluşturmuştur bu nedenle kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin kararlaştırılarak yürürlüğe konması anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın nci maddesi yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisine ait olduğunu ve yetkinin devredilemeyeceğini hüküm altına almıştır yürütme organı sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesini oluştururken hiçbir yetkiye dayanmadan yasa yetkisini kullanmıştır bu nedenle sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin oluşturularak yürürlüğe konulması anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın yürütme yetkisi ve görevi başlıklı nci maddesi yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir demektedir cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu yukarıdaki bölümlerde arz edildiği gibi anayasaya uymayan bir yetki kullanmışlardır bakanlar kurulunun siyasal çıkar amacına yönelik olarak anayasayı çiğnemesine sayın cumhurbaşkanının imza koyması rejim açısından son derece düşündürücüdür sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin oluşturulması anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın uncu maddesine aykırılık anayasanın yargı yetkisi başlıklı uncu maddesi yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır demektedir anayasaya aykırılığı mahkemece saptanmış bulunan hükümleri yasalaştırmak yargı kararını ortadan kaldırmak sonucunu doğurur oysa ki bir yargı kararını ancak ve ancak yine bir yargı organı ortadan kaldırabiliresas sayısı karar sayısı bu nedenle kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin oluşturulması anayasanın uncu maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık anayasanın anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı inci maddesi anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz demektedir hükümet anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesi kararıyla saptanmış bir hükmü kanun hükmünde kararname ile yeniden yürürlüğe koymakla kendisini anayasa hükümleri ile bağlı saymamıştır anayasanın inci maddesinin gerekçe bölümünde bu madde ile anayasanın üstünlüğü bir ilke halinde açıklanmakta ve devlet faaliyetlerinin anayasaya uygun olarak düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir anayasa sadece devlet iktidarını değil kişileri de bağlayan temel hukuk kurallarıdır yasama yürütme ve yargı kuvvetleri anayasaya uymak zorundadırlar ve yargı kuvveti gerektiğinde anayasayı diğer kanunlar gibi uygulayabilecektir denmektedir bir yargı gücü kullanan anayasa mahkemesi anayasanın diğer kanunlar gibi uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür anayasayla kendisini bağlı saymayan yürütme organınca yapılan bu işlemin bu kadar açık hüküm ve gerekçeler karşısında anayasanın uygulanmadığına açık ve kesin bir kanıttır gerek bu nedenler ve gerekse diğer bölümlerde sunulan durumlar karşısında sayılı kanun hükmünde kararnamenin oluşturularak yürürlüğe konulması anayasanın inci maddesine de aykırıdır iptali gerekir anayasanın inci maddesine aykırılık anayasanın inci maddesinin son fıkrası yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez demektedir çıkarılan sayılı kanun hükmünde kararname ve onun nci maddesinin oluşturulması ile anayasa mahkemesi kararının sonuçları ortadan kaldırılmakta ve bu nedenle de kararın kendisi bertaraf edilmekte ve mahkeme kararı değiştirilmekte ve onun yerine getirilmesi önlenmektedir gerek bu nedenle ve gerekse yukarıdaki bölümlerde arz edilen durumlar karşısında sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin oluşturularak yürürlüğe konulması anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın üncü maddesine aykırılık anayasanın üncü maddesinin son fıkrası anayasa mahkemesi kararları resmi gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağlar demektedir madde hükmü açıktır bu açık hükme karşın anayasa mahkemesince anayasaya aykırılığı saptanarak iptal edilen hükmün bu kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi ile getirilmesi yürütmenin kendisini anayasa mahkemesi kararı ile bağlı saymadığının bir ürünüdür bu nedenle ve yukarıda arz edilen durumlar karşısında kanun hükmünde kararname anayasanın üncü maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir sayili kanun hükmündeki̇ kararname hükümleri̇ni̇n i̇çeri̇k olarak anayasaya aykiriliklari ve aykirilik gerekçeleri̇ sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin anayasaya aykırılığı ve aykırılık gerekçeleri anayasa mahkemesinin merkezi idarece görevden alınan belediye başkanının yerine yine merkezi idarece bir başkan atanmasını öngören yasa hükmünün anayasa mahkemesince hangi anayasa hükümlerine aykırı olduğu anayasa mahkemesinin esas ve karar sayılı ve günlü kararı ile saptanmıştır anılan karara göre bu hüküm anayasanın ve inci maddelerine aykırı bulunmaktadır şimdi öncelikle anayasa mahkemesince belirlenen bu maddeler aykırılığı ve aykırılık gerekçelerini anayasa mahkemesi kararından alarak aynen sunacağız anayasanın nci maddesine aykırılık bir kere daha hatırlatacak olursak sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma ve kovuşturma açılan ve i̇çişleri bakanınca geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar görevden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine i̇çişleri bakanı tarafından meclis üyeleri arasından geçici bir başkan görevlendirme esasını getirmektedir dava konusu hüküm görevden uzaklaştırma durumunda geçici olarak bir başkanın görevlendirilmesini öngörmektedir sorun görevlendirme gereğinden değil bakanın atamasından doğmaktadır uzaklaştırma durumu anayasanın nci maddesinin üncü fıkrasının tanıdığı yetkiye dayanmakla birlikte uzaklaştırılanın yerine doğrudan görevlendirme bu uzaklaştırmanın doğal sonucu olarak karşılanamaz uzaklaştırmaya yetkili olan makamla görevlendirmeye yetkili olan makamı aynı makam saymak nci maddenin amacı ve anlamı karşısında olanaksızdır merkezi yönetimin vesayet yetkisini nci maddenin beşinci fıkrasının sınırladığı durumlar dışına taşırmak yerel yönetim ve yerinden yönetim ilkelerini yadsıma görünümündeki düzenlemelere geçerlik tanımak düşünülemez yönetsel ilişkilerde hiyerarşikesas sayısı karar sayısı bağlantının olur vereceği yetki seçimi temel edinmiş özerk kuruluşlarda geçerli olamaz belediye meclisinin çoğunluğu dışında herhangi bir üyesinin siyasal nedenleri hukukla bağdaşmayan amaçlarla başkan olabilmesine yol açan düzenleme merkezi yönetimin vesayet dışı müdahalesine açık çağrıdır bu belirlemeyi merkezin yönetimin siyasal kimlikli organlarına yaptırmak anayasaya aykırıdır atamanın geçici ya da sürekli olması sonucu etkilemediği gibi soruşturma ve kovuşturma açmak bu nedenlerle görevden uzaklaştırmak olanağı her zaman bulunduğundan geçici atama sürekli atamaya da dönüşebilir anayasa mahkemesinin sayılı yasa ile ilgili olarak nci maddeyi bu maddedeki ilkeleri değerlendiren günlü esas karar sayılı kararında bu konuda yeterli açıklık bulunduğundan burada yinelenmesine gerek görülmemiştir bu nedenlerle düzenleme anayasanın nci maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın ve inci maddelerine aykırılık belediye tüzelkişiliğinin karar organı ve en önemli öğesi olan belediye meclisini dışlamak suretiyle siyasal amaçlı gereksiz müdahalelere ve azınlığı temsil eden bir üyenin başkan olarak görevlendirilmesine yol açan anayasanın maddesindeki ilkelere ters düşen bir anlamda da seçme ve seçilme hakkını etkileyen düzenleme demokratik hukuk devleti ilkesiyle ve devletin demokrasiyi koruma amacıyla bağdaşmayacağı için anayasanın ve nci maddelerine aykırılık belirgindir gerek bu nedenler ve gerekse dilekçemizin diğer bölümlerinde arz edilen durumlar karşısında sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi anayasanın ve nci maddelerine ele aykırıdır bu nedenle iptali gerekir anayasanın inci maddesine aykırılık anayasanın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme başlığını taşıyan inci maddesi türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir dedikten sonra nci fıkrasında yetki kanunu çıkartılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkartılıp çıkartılamayacağını gösterir demektedir buna göre sayılı kanun hükmünde kararnamenin dayanağı olan yetki kanunu incelendiğinde görülmektedir ki verilen yetki belediye başkanlığı atamasını içermemektedir yetki yasasının kapsam bölümünde yetki alanı somut olarak belirlenmiştir i̇lkeler bölümündeki hükümler incelendiğinde de bu yetki yasasının belediye başkanı atama işlemini de kapsadığı konusunda bir yoruma hiçte imkan vermeyecek bir nitelik arz etmektedir türkiye büyük millet meclisince bir yetki verilmiş olmadan ve bir yetki yasası oluşturulmadan kanun hükmünde kararname çıkartmak anayasanın inci maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı bu nedenle sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi bu açıdan anayasanın inci maddesine aykırı olduğundan iptali gerekir yine anayasanın inci maddesi çıkartılacak yetki yasasının kullanma süresinin net olarak belirlenmesini öngörmektedir inci madde sürenin çıkartılan yetki yasasıyla belirlenmesi konusunda oldukça hassas davranmıştır yetki yasasındaki süre kesin süre niteliğindedir yürütmenin kanun hükmünde kararname çıkartması istisnai bir yetkidir yürütme organının yasama yetkisini kullanması ilanihaye devanı edemez sayılı kanun hükmünde kararnamenin dayanağını teşkil eden yetki yasasının verdiği yetkinin kullanma süresi bitmiştir türkiye büyük millet meclisi aldığı bir kararla bu süreyi uzatmıştır kanımızca türkiye büyük millet meclisinin buna yetkisi yoktur türkiye büyük millet meclisinin süresi bitmiş yetki yasasının süresini yeniden uzatması yasama yetkisinin devredilemeyeceğin öngören anayasanın nci maddesi ile de bağdaşmaz bu nedenle bu yetki yasasının süresi bitmiş ve verilen yetki son bulmuştur sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi bu açıdan da anayasanın inci maddesine aykırıdır iptali gerekir anayasanın ve nci maddelerine aykırılık anayasanın nci maddesi yerel yönetimlerin kuruluş esaslarının kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine göre kanımla düzenleneceğini öngörmektedir belediye başkanının görevden alınması ve yerine bir başkasının atama ile getirilmesi anayasanın nci maddesinin arz ettiğimiz esasları kapsamındadır bu nedenle bu konunun kanun hükmündeki kararname ile düzenlenmesi anayasanın nci maddesindeki arz ettiğimiz esaslara tümüyle aykırıdır konunun kanunla düzenlenmesi gerekir bu nedenle nci madde anayasanın nci maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir bir an için belediye başkanı atamasının anayasanın nci maddesindeki arz edilen esasların kapsamı dışında olduğu varsayılsa bile bu madde anayasanın nci maddesine de aykırıdır anayasanın inci maddesi memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir demektedir bir an için belediye başkanlığını diğer kamu görevlileri gibi aynı statüde kabul etsek bu durumda belediye başkanının atanması esasının kanunla düzenlenmesi gerekiresas sayısı karar sayısı bu ned
4,069
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin günlü esas sayılı başvurusunun gerekçesi aynen şöyledir dava konusu taşınmazın bulunduğu subaşı köyünün tapulaması sayılı yasanın hükümlerine göre yılında tamamlanmıştır dava konusu taşınmaz kesinleşmiş orman tahdidi hükümlerinde kalması nedeni ile tapulaması yapılmamış orman olarak bırakılmıştır orman bakanlığının gün ve sayılı oluru ile subaşı köyü mülkî sınırları içerisinde bulunan ormanlarda sayılı yasanın maddesine göre orman kadastrosu ve aynı yasanın sayılı yasa ile değişik maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılacak yerler hakkında uygulama yapmak üzere yetki verilmiş ve bu yetkiye dayanılarak orman kadastro komisyonu tarihli işe başlama tutanağı ile çalışmaya başlamış ve yıl işi tamamlayarak gerekli ilamları yapmış ve çıkarma işlemi dosyadaki orman işletme müdürlüğünün dosyadaki yazısında belirtildiği gibi tarihinde kesinleşmiştir dava konusu taşınmaz başında tarihinde yapılan keşif ve uygulamaya göre dava konusu nolu parselin tahdidi yapılarak kesinleşen ve hazinesi adına tarih numarada yüzölçümünde olarak tescil edilen meşeağzi devlet orman içinde kaldığı ve bu ormanın bir parçası olduğu daha sonra yılında hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığı belirlenmiştir dava konusu parselin evveliyatı devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan orman iken yılında kadastrosu yapılmış ve hazinesi adına orman olarak tescil edilmiştir böylece dava konusu taşınmaz kamu emlaki vasfını kazanmıştır devlet ormanlarının mülkiyeti hazineye aittir orman rejimi dışına çıkarılsa bile yine de mülkiyeti hazinenindir çünkü sayılı yasanın değişik maddesine göre çıkarma işlemi kesinleştikten hemen sonra tapuda kesin tahsis ve tescil işlemi hazine adına yapılacaktır yani orman rejiminden çıkarma işleminden hem önce ve hem de sonra taşınmazın tapulu olma hali devam edecektir tapulu bir yerde ise zilyet hükümlerinin yürümesi anayasanın temel ilkeleri çerçevesinde mümkün değildir evveliyatı devlet ormanı olan ve devletin mülkiyetinde bulunan yerde zilyetliğe değer vermek devlet ormanlarının zilyetliği devrolunamaz ve bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez hükmünü taşıyan anayasanın maddesine aykırıdır şayet dava konusu taşınmaz orman sınırı dışına çıkarıldığı halinde bu yeri kullanan kişi ya da kişiler hakkında ormanı tahrip ve açma suçlarından sayılı yasanın ve üncü maddeleri uyarınca tahkikatı yapılmış olsa idi cezalandırılması muhakkaktı halbuki sayılı yasanın maddeleri ile getirilen hükümlerle ormanı açanların cezalandırılması şöyle dursun açtığı orman parçası kişiye verilerek ödüllendirilmekte ve af edilmiş olmaktadır halbuki anayasanın maddesi uyarınca orman suçları için genel ve özel af çıkartılamaz hükmü getirilmiştir dava konusu taşınmazın bitişiğindeki orman sahası yılında orman rejimi dışına çıkarılmasından sonra yine kişiler tarafından açılmaya devam olunmuş olduğu mahkememizce görülmüş ve ormanı açan kişiler hakkında işlem yapılması için orman işletme müdürlüğüne yazı yazılmış ve orman işletme müdürlüğü ormanı açan kişiler hakkında zabıt düzenleyerek sulh ceza mahkemesinde dava açıldığını bildirmiştir demek ki vatandaş yılında kesinleşen orman tahdidini dinlememiş ormanı açmaya devam etmiş ve bu sebeple tahrip edilen orman bölümü yılında orman rejimi dışına çıkarılmış ancak yine tarihden sonra orman kadastrosu içerisinde kalan bölümü açmaya devam etmiş ve halendeesas sayısı karar sayısı devam etmektedir şimdi bu yeni kadastro yasası hükümleri de bu açma işi türkiye genelinde daha da hızlanacaktır orman rejimi dışına çıkarılan faaliyetlerine tarihinde yürürlüğe giren sayılı yasadan sonra başlanmıştır madde kesin şeklini yılında yürürlüğe giren sayılı yasa ile almış türkiye genelinde orman rejimi dışına çıkarma hareketleri daha yeni başlamıştır şayet sayılı kadastro yasasının maddelerinde öngörüldüğü gibi ormanı açan ve tahrip eden kişilerin zilyetliğine değer verilecek olursa sırf zilyetlik hükümlerinden ve geçerliliğini yitirmiş tapu kayıtlarından yararlanmak için devlet ormanları çok kısa bir zamanda yok edilecektir halbuki anayasamızın maddesine göre ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete ve eyleme müsaade edilemez ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz i̇şte iptali istenen yasa hükümleri anayasanın bu hükmüne de aykırıdır davaya müdahale eden vekili bu yere ait tapu kaydı olduğunu bildirmiştir ancak henüz tapu kaydının tarihi ve numarasını bildirmemiştir bildireceği bu tapu kaydı yerine uygulandığında dava konusu taşınmaza ait olduğu meydana çıkarsa takdirde sayılı yasanın maddesinin fıkrası hükmüne değer vermek sureti ile adına tescil kararı verilebilecektir halbuki kesinleşen orman rejimi içinde kalan tapu kayıtları sayılı yasa gereğince devletleştirilmiş olması nedeni ile yasal değerini yitirmiştir böyle yasal değerini yitirmiş bir tapuya değer vermek ise yıllar önce ölmüş olan bir kişinin mezardan çıkarılarak yeniden yaşama kavuşturulması ile eş anlamlıdır bu durum bir çok karışıklıklara sebep olacak kamu düzeni sarsılacaktır hazinenin yerinin ve devlet ormanının hiçbir ön koşul aramadan zilliyetliğe ya da yasal değerini yitirmiş bir tapu kaydına dayanarak kişi adına tescil etmek anayasanın maddesindeki topraksız veya yeter toprağı bulunmayan kişiye toprak sağlanması üretimin düşürülmesi ve ormanların küçülmesi sonucunu doğuramaz hükmüne ve anayasamızın maddesine aykırıdır tarihli ve sayılı resmi gazetede yayınlanan ve tarihinde yürürlüğe giren sayılı kadastro yasasının hükümleri ve mevcut olmasa idi dava konusu bu parselin anayasamızın ve maddeleri ve sayılı tapulama yasası hükümleri ve sayılı yasanın sayılı yasa ile değişik maddesi hükmü uyarınca hazinesi adına tescil kararı verilecekti ancak sayılı kadastro yasasının maddesi fıkrası uyarınca orman dışına çıkarılmış ve çıkarılacak yerlerden mevcut sayılı yasanın maddesinin bendinde belirtilen tarım arazileri tarihinden önceki vergi kaydı veya geçerli bir belgeye dayanmak şartı ile maddeye göre zilliyetler adına tescil edilir zilliyetlik müddeti tarihinden geriye doğru hesaplanır sayılı yasa veya ek ve değişikliklerine göre orman kadastrosu yapılmadan evvelce hazine adına tesbit veya tescil edilmiş yerlerde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır orman sınırları içerisinde kalan veya orman dışına çıkarılan alanlarda tapulu yerlerle iskan sureti ile toprak tevzii yolu ile verilen yerler başka bir şart aranmadan hak sahipleri adına tesbit ve tescil edilmiştir sayılı yasanın değişik maddesinin bendinin uygulanmasında bu madde hükmü tatbik edilir denmektedir yine sayılı yasanın maddesinde kadastrosu yapılacak veya daha önce tapulama ve kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde sayılı yasanın maddesince esas sayısı karar sayısı hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adlarına tesbit ve tescil olunur kuralı getirilmiştir şu hale göre davacı muzaffer ucunun dayandığı tapu kaydı bu parsele uyarsa tapu kaydına değer verilerek uymazsa davacı ferruh keçicinin yılından beri devam eden zilliyetliğine değer verilerek sayılı yasanın maddeleri uyarınca tescil edilmesi mümkün olacaktır dava konusu parselin orman sınırı dışına çıkarma işleminin kesinleştiği tarih gündür tarihe kadar bu parsel devlet ormanı hükümlerine tabidir ve kamu emlaki niteliğindedir anayasanın maddesinin fıkrasında ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez demektedir halbuki sayılı yasanın ve maddeleri orman rejimi dışına çıkarılmış ve çıkarılacak yerlerde dahi zilyetlik süresinin tarihinden itibaren geriye doğru hesaplanacağını belirtmektedir bu durum devlet ormanlarının yağmalanmasına toprakların erozyona uğramasına ve toprak su dengesinin bozulmasına neden olacaktır ormanların yurt ekonomisindeki değerini bilmeyen kişiler nasıl olsa ormandan açtığım yer bir gün bana verilecek düşüncesinden hareket ederek ormanı tahrip etme işini daha da hızlandıracaktır şu somut olayımızda bile yılma kadar orman olan taşınmaz tarihten sonra tahrip ve kesme sonunda orman vasfını kaybetmiş olması nedeni ile yılında yapılan çalışma ile orman rejimi dışına çıkarılmıştır tarihinden itibaren bu dosyanın keşfinin yapıldığı tarihine kadar yine açma faaliyetine devam edilmiş ve yılında tahdit dışına bırakılan orman vasfında olan bir bölüm orman dahi bir takım kişiler tarafından tahrip edilerek tarla haline getirilmiş olduğu hakimliğimizce keşif sırasında görülmüş ve bu durum mahkememizin bir yazısı ile orman işletme müdürlüğüne bildirilmiş ancak bundan sonra orman işletme memurları kişi hakkında ormandan tarla açma suçundan zabıt tutmuş ve bu kişilerin cezalandırılması için sulh ceza mahkemesine dava açmışlardır bu durum orman işletme müdürlüğünün gün ve sayılı yazısı ile bildirilmiştir türkiye genelinde tüm ormanlarda aynı durum devam etmektedir gören ve bilen kişiler olarak çaresizlik içinde yüreğimiz sızlayarak bu duruma seyirci kalmaktayız şayet yılında orman rejimi dışına çıkarma işlemi yapılmayıp ta yılında yapılmış olsa idi bu kişinin açtığı ve tarla haline getirdiği orman parçası dahi dinlenecek zilyet tanıklarının yalan söylemesi halinde sayılı yasanın maddelerinde getirilen hükümler karşısında bu kişiler adına zilyetlikleri ile tescil edilecektir ormanların karşı karşıya kaldığı tehlike bütün korkunçluğu ile ve bütün çıplaklığı ile ortadadır orman açma ve orman yakma suçlarından dolayı yurdun bütün mahkemelerinde binlerce dava bulunmaktadır ormanı açan kişinin hükümlülüğüne dahi bakılmadan kişinin tarihinden yıl zilyetliği var ise yasal değerini yitirmiş bir tapu kaydı var ise orman parçası kişi adına tescil edilecektir bu durum suçluya prim vermektedir hemen her gün çeşitli gazete ve dergilerde yurt topraklarının çöl olmasına bir adım kaldı gibi haberler okumaktayız yıldan beri sadece taşınmaz mal çekişmeleri ile uğraşan ve yurdun doğu güneydoğu ege ve marmara bölgelerinde görev yapmış bir kişi ile gözlemlerimiz odur ki yurt toprakları her geçen gün daha da fazla çölleşmektedir teknoloji hızla ilerlemiş olduğundan büyük traktör ve döğerler birkaç dönüm büyüklüğündeki bir tepeyi bir günde dümdüz bir tarla haline getirebilmektedir i̇şte orman örtüsü ile kaplı bir tepede böyle bir makinanın birkaç gün çalışmasıyla yüzlerce dönüm orman toprağını orman rejimi dışına çıkarılabilecek bir arazi kesimi haline getirebilecektir köyünde ya da yöresinde orman rejimi dışına çıkarma işleminin önümüzdeki yıllarda başlayabileceğinin farkında olan kötü niyetli kişiler daha izah edilen durum gibi birçok olaylar sonucunda orman örtüsünü tamamen yok edecektir bundan sonra da sayılı kadastro yasasının maddeleri uyarınca yerin üzerine tescilini sağlayabilecektiresas sayısı karar sayısı anayasamızın maddesi ormanların zaman aşımı ile mülk edinilemeyeceği ilkesini getirmiştir kadastro yasasının maddesinde ise orman rejimi dışına çıkarılmadan dahi yerde zilyetliğin başlayabileceğini kabul etmektedir bir yerin orman sınırı dışına çıkarılması yerin çıkarma tarihinden önceki niteliğini etkileyemez bu sebeple zilyetlik süresinin orman rejimi dışına çıkarma işleminin kesinleşme tarihinden sonra başlaması ancak anayasamıza göre mümkündür halbuki orman rejimi dışına çıkarılan yerler sayılı yasanın değişik maddesi uyarınca yer devlete ait orman ise hazine adına çıkarılacak ve uygulama kesinleştikten hemen sonra tapuda kesin tahsis ve tescil işlemi yapılacaktır böylece çıkarma işleminden hemen sonra tapuda hazine adına gerekli tescil işlemi yapılacağından taşınmaz hem orman dışına çıkarılmadan önce ve hem de çıkarıldıktan sonra tapulu olma durumunu devam ettirecektir böylece tapulu olan bir yerde de zilyetlik hükümleri uygulanamayacaktır orman rejimi konusunda son senelerde birbirini tutmayan ve birbirine temelde çelişik olan birçok yasa çıkarılmıştır halbuki orman politikası devletin yüksek menfaatlerini koruyacak nitelikte olması ve buna göre uzun vade için planlanması gerekmektedir bunun içindir ki anayasamızın maddesinde orman alanlarının daraltılmasına yol açabilecek siyasi ve fiili çalışmaları sınırlayan hükümler konmuştur ancak sayılı yasanın resmi gazetede yayımlanmasından hemen sonra tapu ve kadastro genel müdürlüğünün gün ve sayılı genelgesinin yurt sathındaki teşkilatına göndererek sayılı kadastro yasasının maddelerinde belirtilen konuların her türlü araçla ilan edilmesinin ve mahalle ve köy muhtarlıklarına duyurulmasının gerekli olduğu bildirilmiştir bu genelgenin sureti dosyadadır ve özetle şöyle denmektedir yeni kadastro kanununun vatandaşlarla hazinenin veya orman idaresi arasında cereyan eden davalarda veya kadastro tespitlerinde hak sahipleri lehine önemli hükümler getirmiştir bunun yanında evvelce hazine adına tesbit edilen yerlerin şahıslara iadesi konusunda önemli hükümler taşımaktadır bu hakların vatandaşlara iadesinde öncelikle idari çözüm yolları getirilmiştir vatandaşların mahkemeye başvurmadan önce bu işleri yapmakla görevli kadastro müdürlüklerine müracaat etmeleri kendi menfaatleri icabıdır kadastro kanununun maddeleride vatandaşlar lehine getirilen kolaylıkların vakit geçirilmeden ilgililere anlatılmalıdır bunun için bölgemizde bulunan her türlü iletişim imkanlarından yararlanılarak vatandaşlara iletilmesini ayrıca köy ve mahalle muhtarlıklarına gerekli duyurunun yapılmasının bu genelgenin ilgililere duyurulmasından sonra yurt çapında kadastro müdürlükleri ve tapu sicil müdürlüklerine hatta kadastro mahkemelerine birçok başvurular yapılmış bu kuruluşlar adeta başvuru hücumuna uğramıştır vatandaşlar işgal ettikleri orman alanlarının ve hazine adına tapuya tescil edilmiş yerlerin adlarına tapuya tescil edilmesini istemektedirler bu genelgede ilgililerin mahkemeye başvurmadan önce kadastro müdürlüklerine müracaat etmeleri bildirilmektedir halbuki hazine adına tesbit edilmiş olan orman ya da diğer taşınmazların kişilere kadastro müdürlüklerince verildiği konusunda yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır öyleyse genelgenin mahiyeti ve yayınlanma sebebini anlamak mümkün değildir anayasamızın maddesi orman köylüsünün korunması başlığını taşımaktadır bu maddede tarihinden önce orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması orman içindeki köylü halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesiesas sayısı karar sayısı için devlet eli ile anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsis edildiği ilkesi getirilmiştir anayasanın maddesinde güdülen amaç orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin devlet eli ile ıslah ve ihyasından sonra orman köylüsünün kısmen ya da tamamen yerleştirilmesidir yani orman rejimi dışına çıkarılan yerler ancak orman içindeki köylü halkının yerleştirilmesinde kullanılmaktadır sayılı yasanın ve maddelerinde anayasada bahsi geçen bu yerleştirilmeden bahsedilmeden yeri kullanan kim olursa olsun tapusu varsa ya da tarihinden önce yıl zilliyetliği var ise kişi adına tesbit edilmelidir anayasanın orman sınırı dışına çıkarılan topraklarının hangi amaçla kullanılacağını sınırlayıcı biçimde belirtmiştir buna göre bu yerler devlet eli ile ihya edilecek ve bundan sonra orman içindeki köylü halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi sağlanacaktır anayasamız bile orman rejimi dışına çıkarılan toprakların devlet eli ile ihyasından sonra hangi amaçla kullanacağını göstermektedir yani devlet eli ile ihya edilmeden bu tür topraklar üzerinde hiçbir tasarrufta bulunmak mümkün değildir çünkü bu gibi taşınmazlar orman toprağı olduğu için toprak yasası ve meyil durumu ile erozyona çok uygun bir yapıya sahiptirler islah ve ihya edilmeden olduğu gibi kullanılması milli ekonomiye hiçbir yarar sağlamayacaktır aksine bu yerlerin birkaç yıl içinde çoraklaşıp çölleşmesine neden olacağı gibi bitişiğindeki orman rejimi içinde kalan yerlerin dahi toprak ve su verimine ve bitki örtüsüne büyük ölçüde zarar verecektir i̇şte bu sebepledir ki anayasamızda bu tür yerlerin devlet eli ile ihyasından bahsedilmektedir bu sebeple bu maddeler anayasanın maddesine de aykırıdır bu davada sayılı yasanın maddesi uygulanacağı gibi aynı yasanın maddesinin fıkrasındaki kuru toprakta dönüme kadar maddeside uygulanacaktır bu madde hükmüne göre herhangi bir belge olmadan dönümlük bir toprak parçasının yıl süre ile çekişmesiz aralıksız malik gibi kullanan kişiye taşınmaz adına tescil edilecektir yürürlükten kaldırılan sayılı yasanın maddesine göre bu miktar dönüm olarak sınırlandırılmıştı yıllarca bu dönümlük miktar üzerinden uygulama yapılmış yurt topraklarının büyük bölümünün tapulama ve kadastro işlemleri tamamlanmıştır milyonlarca kişi adına ancak her biri dönümü geçmemek koşulu ile toplam dönüm yer belgesinden zilyetliğe dayanarak tescil edilmiştir şimdi bu miktarın kuru toprakta dönüme çıkartılması amacını anlamak mümkün değildir son senelerde türkiyenin nüfusu azalmamış herhangi bir yerden toprak kazanılmamış yurt sınırları genişlememiş aksine her yıl dünya nüfus artış standartlarından daha da fazla oranda olmak üzere türkiye cumhuriyetinin nüfusu artmıştır dönüm yerin bir kişi adına tescil edilmesi hiç toprağı olmayan yada yeterli toprağı bulunmayan vatandaşları hiçbir zaman toprak sahibi olamaması sonucunu doğuracaktır halbuki anayasamızın maddesi devlet toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan ve yeter toprağı bulunmayan çiftçilik ile uğraşan köylülere toprak sağlamak amacı ile gerekli tedbirleri alır denmektedir i̇şte belgesizden zilyetliğe dayanılarak dönüm toprağın bir kişiye verilmesi keza orman rejimi dışına çıkarılan yerlerin hiçbir ön koşul aramadan tapu ve hak sahipleri ve zilyetleri adına tescil edilmesi anayasamızın maddesine aykırıdır ayrıca anayasamızın maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır yurdun büyük bölümünün tapulama ve kadastro tespitlerinin önceki yıllarda yapılmış olması ve bu yerlerin birçoğunun kesin hükme bağlanmış olması kişilerin aleyhine olacak eşitlik ilkesi bozulacaktır çünkü sayılı yasanın ve geçici maddesi uyarınca artık kişilerin herhangi bir dava hakkı kalmamıştır bu davada yine sayılı yasanın maddesi hükmüde uygulanacaktır çünkü dava konusu taşınmazın evveliyatı ormandır orman örtüsü yok edilerek taşınmaz tarla haline getirilmiştir orman örtüsünün yok edilmesi ise ancak ihya işlemi sonunda mümkündür maddede orman sayılmayan devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerin ihyasından söz edilmektedir yasanın maddeleri dahi kendi içinde birbiri ile tutarsızdır maddede ancakesas sayısı karar sayısı orman sayılmayan araziden ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların maddedeki zilyetlik şartlan da mevcut ise kişi adına tescil edileceği yazılıdır maddede ise orman rejimi dışına çıkarılan yerden söz edilmektedir dava konusu taşınmazın orman rejimi dışına çıkarıldığı tarihine kadar orman olduğu ve orman rejimine tabi bulunduğu kesindir tarihten sonra orman vasfını kaybetmiştir maddede açıkça orman sayılan yerlerin ihmal ve ihya edilmesinin mümkün olmadığı yazılıdır yani ihmal ve ihya hükümlerine göre bir yeri zilliyetlikle iktisap edebilmek için yerin orman sayılmaması gerekir orman olan yerlerin ise ihya edilmeden yani orman örtüsü kaldırılmadan tarla haline getirilmesi mümkün olamayacağına göre maddenin zilyetlik süresinin ancak madde karşısında orman rejimi dışına çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten sonra başlaması gerektiği sonucu çıkmaktadır anayasanın maddesine göre orman rejimi dışına çıkarılan yerlerin mutlak ihya edilmeye muhtaç yerlerden olduğu kabul edilmiş ve bu sebeple devlet eli ile ihya edilmesi gerektiğine işaret edilmiştir i̇şte bu ihyadan sonra orman içindeki köylü halkının yerleşmesine tahsis edileceği kabul olunmuştur demek ki orman rejimi dışına çıkarılan yerlerin ihya edilmeden hiçbir suretle tasarruf edilmesi anayasanın maddesine göre mümkün değildir yine anayasamızın maddesinde bu konuda yasa çıkarılacağı yazılıdır bahsi geçen yasa sayılı yasa olarak çıkmıştır bu yasada bu tür toprakların nasıl değerlendirileceği gösterilmiştir şimdi yeniden bu sayılı yasanın ve maddeleri ile aynı topraklar hakkında önce çıkarılan yasa ile tutarsız ve yasa hükümlerine uymayan kurallar getirilmiş durumdadır yukarıda belirtilen nedenlerle anayasaya aykırı hükümler taşıyan sayılı yasanın aşağıda yazılı maddelerinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerektiği sonuç ve kanısına varılmıştır
2,614
esas sayısı karar sayısı i davacının gerekçesi yetki yönünden önce su sorunun cevabım vermek isteriz anayasa mahkemesi anayasanın bir veya birkaç maddesini değiştiren bir kanun hakkında açılan iptal dâvasına bakmaya yetkili midir yüksek mahkemenin pek iyi bildiği gibi ihtiva ettikleri ilkeler ve maddelerle bir bütün teşkil eden anayasalar pozitif hukuk düzeni piramidinin zirvesini meydana getirirler tabiî hukuk okuluna mensup olanlar veya sosyolojik okul veya sosyal dayanışma okulu salikleri veya viyana okulu ve daha başka hukuk okulları mensuplarının görüşlerine göre anayasaların ve genellikle pozitif hukukun ötesinde ve üstünde de bazı temel ilkeler mevcuttur ki bu temel ilkeler anayasalara kaynaklık eden ve söz konusu toplumun zaman ve mekân şartları içinde hâkim ideolojisini teşkil eden iktisadî felsefî ahlâkî hukuki nitelikte veya gelenekleri yansıtan nitelikte bir dünya görüşünü yansıtmaktadır bu görüşlere göre anayasalar hukukî değerlerini ve geçerliklerini bu temel ilke ve görüşlerden almaktadırlar ve bir bakıma anayasalar pozitif hukuk dışı âlemin verileri olan bu ilkeleri gerçekleştiren ve pozitif hukuka yansıtan belgelerdir keza anayasaların üstünlüğü prensibinde ifadesini bulan bir kurala göre de pozitif hukukun kanun nizamname kararname yönetmelik sözleşme gibi kuralları da hukukî değerlerini ve geçerliliklerini kademeli olarak birbirlerinden ve son tahlilde hepsi de pozitif hukuk piramidinin zirvesini teşkil eden anayasadan alırlar bu görüşe paralel olarak anayasaların kendi bünyeleri içerisinde de bir kurallar silsilesi teşkil ettikleri muhakkaktır gerçekten derin bir tahlile ve incelemeye girişilmeden bile her anayasada bir takım ilkelerin yânısıra tanzimi mahiyette hükümler ihtiva eden ve dolayısiyle hukuk bakımından ilkelerin tatbikatı mahiyetinde bulunan hükümler ve maddeler mevcuttur anayasaların başlangıç kısımlarında yer alan ilkeler veya anayasalara eklenmiş bulunan bildiriler meselâ evrensel i̇nsan hakları bildirisi gibi anayasaların bünyesi içinde mertebeler silsilesinin zirvesini vücuda getirmektedir gerçekten anayasanın bütünlüğü tanzimi nitelikteki hükümlerle sair maddelerin baştaki bu ilkelere uygunlukları ile sağlanmaktadır bu temel hukuk ilkesi türk pozitif hukukunda anayasamızın maddesinde ifadesini bulmuştur bu maddenin fıkrasında kanunlar anayasaya aykırı olmaz denildikten sonra fıkrada anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır denilmektedir anayasa hükümlerinin yasama organını bağladığı ve kanunların anayasaya aykırı olamıyacağı hususu bu madde ışığında tartışma konusu olmaz ancak şöyle bir itiraz hatıra gelebilir kanunların anayasaya uygunluğu konusunu hükme bağlamak ve anayasaya aykırı kanunları iptal etme yetkisi ile donatılmış bulunan anayasa mahkemesi bu görevini ifa ederken kıstas olarak anayasayı kullanacağından anayasanın bir maddesini değiştiren ve bundan dolayı kendisi anayasanın bir parçası haline gelen bir kanunun iptali hakkındaki davalara bakamaz denebilir zira iptali istenen kanun artık anayasa metnine dahil olmuş mahkemenin kullanacağı kıstas haline gelmiştir keza kıstası ölçmek için anayasa dışında bir başka kıstas bulunmadığından bu gibi iptal davalarına bakmak yüksek mahkemenin yetkileri dışındadır denilebiliresas sayısı karar sayısı i̇lk bakışta makûl ve makbul görünen bu mantık silsilesi doğru değildir yukarıda arzedildiği üzere anayasaların ihtiva ettiği hükümler güçleri hukukî değerleri ve geçerlilikleri bakımlarından bir mertebeler silsilesi teşkil etmektedirler şayet anayasanın tâli değerde olan maddelerinden biri değiştirilir ve değiştirilen madde anayasanın temel görüş ve ilkeleriyle çelişirse böylece anayasanın bütünlüğü ihlâl edilmiş olacağından ve tâli değerdeki bir madde ile temel ilkelerin geçerliliği sınırlanmış bulunacağından anayasa mahkemesi bu değişikliğe karşı koymak ve değişik maddeyi iptal etmek yetkisini haizdir esasen bu sonuç anayasamızın maddesi hükmünde de saklıdır maddede anayasa mahkemesi kanunların ve türkiye büyük millet meclisi tüzüklerinin anayasaya uygunluğunu denetler denmiş olmakla denetleme görevinin icra ve ifâsında anayasa mahkemesine en geniş yetkiler tanımış bulunmaktadır bu konuyu aydınlatmak için basit bir misâl vermemize müsaade buyurulsun anayasanın bazı maddelerini değiştiren kanun teklif veya tasarısı usulî hatalarla malûl bulunsa meselâ teklif çoğunlukla kabul edilmemiş olsa bu durumda acaba anayasa mahkemesi açılmış bir iptal davasına bakmıyacak ve usulsüz de kabul edilmiş olsa yeni madde artık anayasanın bir parçası haline gelmiştir gerekçesiyle davayı red mi edecektir hiç şüphesiz etmiyecektir davaya bakacak ve değişiklik kanununu iptal edecektir usul yönünden maluliyet yerine değişiklik kanunu esas noktasından anayasaya aykırı bulunursa esas ağırlık ve önem bakımından usule tekaddün ettiğinden yüksek mahkeme esasa taallûk eden iptal davalarına da bakacak ve anayasanın temel görüş ve ilkeleriyle bir çelişi mevcutsa kanunu esastan iptal edecektir anayasamızın mahkemelerin bağımsızlığı ile ilgili maddesi hükmü de bizi aynı sonuca götürmektedir maddenin fıkrasında hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna hukuka ve vicdanî kanaatlarına göre hüküm verirler denilmektedir demek ki hâkimler başta anayasa ve kanun olmak üzere pozitif hukuk kurallarına bağlı olduklarından başka hukukla ve vicdanî kanaatlariyle de bağlıdırlar hukuk kavrama hukuk ilminin ortaya attığı görüşleri teorileri ve çağdaş hukuk anlayışını kapsamaktadır bir milletin tarihî felsefî iktisadî siyasî ve sosyolojik vetireleri bu hukuk kapsamına dahil bulunduğundan hükme esâs olan kaynaklardan biri olarak hukuk kavramı geniş ve derin tetebbu ve tefekkürle somut hale getirilebilecek bir nitelik taşımaktadır bu bahse girerken arzettiğimiz hususlar meyanında pozitif hukuka kaynaklık eden tabiî hukuk tarih sosyal dayanışma veya kelsen ve merklin crundnorm adını verdikleri üst kural anayasamızın maddesinde yer alan hukuk kavramında ifadesini bulmaktadır keza vicdanî kanaat kavramı da herşeyden önce bu objektif verinin hüküm tesisine medar olacak şekilde sübjektifleşme sinden yani hâkimin kesin kanaati haline gelmesinden başka birşey değildir bu düşünce maruzatımızın sonucu olarak başta sorduğumuz soruya kesin bir cevap vererek yüksek mahkemenizin anayasanın temel görüş ve ilkeleriyle çelişen bunlara aykırı düşen anayasa değişikliklerini iptale tam yetkili ve görevli bulunduğunu ifade etmek isteriz usul yönünden anayasamızın maddesi anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin ivedilikle görüşülemiyeceği hükmünü vazetmiş ve bu maddenin fıkrası anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü fıkradaki kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir demek suretiyle fıkradaki ivedilikle görüşülemez hükmünü perçinlemiştir bu da pek tabiîdir anayasa değişikliği bir milletin hayatında son derece önemli ağırlığı olan bir mesele teşkil eder gerek değiştirmeesas sayısı karar sayısı tekliflerinde gerekse değiştirme isteğinin kabulünde mevsuf ekseriyetler aranmış olması gibi tekliflerin ivedilikle görüşülmesinin önlenmiş olması da bu ağırlıktan bu önemden ileri gelmektedir istenmiştir ki anayasa değiştirilirken milletvekilleri ve senatörler salimen düşünmek teklifi gerçeklerin ve toplumun menfaatleri mihengine varmak suretiyle değerlendirmek imkân ve fırsatına malik bulunsunlar ve bu maksatla anayasa değişiklikleri hakkındaki teklifler mutlaka iki müzakereye tâbi olsun b m içtüzüğünün maddesi ise ikinci müzakerenin birinci müzakereden ancak gün geçtikten sonra gündeme alınır demektedir oysa anayasamızın maddesini değiştiren ve geçici maddesini yürürlükten kaldır an teklif millet meclisinde olsun cumhuriyet senatosunda olsun bu müddete riayet edilmeksizin müzakere ve kabul edilmiştir her ne kadar îç tüzüğün maddesi hükümet veya ilgili komisyonun gerekçeli isteği üzerine müzakerenin günden önce yapılabileceğini yazmakta ise de anayasamızın maddesinin ruhu muvacehesinde bu yolun tutulması caiz değildir zira iki görüşme arasındaki müddetin kısaltılması hali aslında ivedilik istenmesine muadil bir durum yaratmaktadır teklifin iki kere görüşülmesi bir şekil meselesi olarak mütalâa edilemez anayasa değişikliği gibi hayatî bir konuda ivedilik istenemiyeceği hakkındaki anayasa hükmü milletvekili ve senatörlerin konuyu enine boyuna düşünmek değerlendirmek için gerekli zamana sahip olmalarını sağlamak amacıyla sevkedilmiştir i̇ki müzakerenin birbirini takip eden birleşimlerde yapılması ise bu düşünme süresini asgariye indirmek suretiyle dolambaçlı yoldan ivedilikle görüşülme sonucunu doğurmaktadır binaenaleyh anayasa değişikliklerinin peşin bir kararla birbirini hemen takip eden birleşimlerin gündemine alınması anayasamızın maddesinin ruhuna hatta açık lafzına aykırıdır i̇çtüzüğün maddesinin uygulanması pek istisnaî ve zaruret bulunması halinde ancak mümkün olabilir değiştirme teklifi gündeme alındıktan ve müzakeresi yapıldıktan sonra önceden kestirilmesi mümkün olmıyan bir durum meydana gelir ve hükümet veya ilgili komisyon buna dayanarak önceden kestirilemiyen olay gerekçesiyle günlük süreyi kısaltabilir oysa maddenin değiştirilmesi ve geçici maddenin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin teklifin müzakeresinde böyle bir durum yoktur olmamıştır teklif da anayasa komisyonuna havale edilmiş günü gündeme alınmış ve öncelik isteğinin kabulü üzerine ilk müzakeresi aynı gün yapılarak ertesi gün yani günü ikinci müzakeresi tamamlanmış ve teklif kabul edilmiştir aynı usulsüzlük cumhuriyet senatosunda da yapılmıştır birinci müzakere da ikinci müzakere de da olmuştur bu itibarla birinci müzakerenin üzerinden gün geçmeden ikinci müzakerenin yapılmış olması anayasamızın maddesinin ruhuna ve açık hükmüne aykırıdır esas yönünden anayasamız başlangıç kısmında yer alan ilkelerle varlığına kaynaklık eden ve öteki bölümlerindeki ilkelere ve tanzimi mahiyetteki maddelere ışık tutan tarihî felsefeî siyasî ekonomik ve sosyal verileri açıklamıştır davamızla ilgili olmadığı için bunları bir genel tahlil ve değerlendirmeye tabi tutmıyacağız biz borada sadece anayasamızın meşruluğunu temellendiren veriler ve ilkeler üzerinde duracağız de seçim yoluyla işbaşına gelen dp iktidarı kısa zamanda millî kurtuluş savaşı türkiyesinin tarihi ile çelişmeye başlamıştır i̇nsafla hareket etmiş olmak için bu ters düşüşün chp iktidarında başladığını ifade etmek gerekir amerikan emperyalizmiyle bağımsızlığımızı egemenlik haklarımızı zedeleyen ilk anlaşmaların de yani chp iktidarında imzalandığı bilinen bir gerçektir yabancı sermaye ile kara irticaya ilk tavizler de keza chp devrinde başlamıştır fakat dp iktidarı bu ilk adımları tam bir ihanet çizgisine götürmüş sonunda anayasayı hukuku açıkça çiğneyen ve meşruluğunu yitirmiş bir iktidar durumuna düşmüştür burada durmak gerek zira bu nokta hukukun çiğnenmesinden yeni bir hukuk düzenininesas sayısı karar sayısı doğuşunu belirleyen noktadır bu akla kara gibi hayatla ölüm gibi red ve inkâr ifade eden durumların birinden diğerine geçişi fakat diğerinden birine dönüşü olmıyan bir yoldur dp iktidarı tarihî gelişmemize öylesine ters düşmüştür ki gelişimin devamını sağlamak ancak iktidarın zor kullanılarak devrilmesiyle mümkün olabilmiştir milletçe direnişin ifadesi sayılan mayıs hareketi zorlu çıkışını hukukun yeniden itibar kazanması şeklinde meşruluğunu bu ters düşüşten almıştır mayıs hareketinin meşruluğu dp iktidarının gayrımeşruluğu esasına dayanır dp iktidarının gayrımeşruluğu ise soyut bir kavram değil somut bir kavramdır dp iktidarının gayrımeşru olması demek celâl bayar ve arkadaşlarının yıllık icraatlariyle gayrımeşru yani hukuk dışı düşmeleri demektir celâl bayar ve arkadaşlarına siyasî haklarını iade etmekle bunlar mayısın gayrımeşruluğunu hukuken talep edecek duruma getirilmiş olurlar böylece mayısın tezgâha konup gözden geçirilmesi yani meşruluğunun tartışma konusu yapılması hukuken imkân dahiline girer birbirini nefyeden durumlardan nefy ve tebyit edilen meşruluk kazanınca kaçınılmaz olarak meşru olan gayrı meşruluğa itelenir anayasanın maddesinin değiştirilmesi ve geçici maddesinin yürürlükten kaldırılması aslında bir geriye dönüşün ilk adımım teşkil etmektedir celâl bayar ve arkadaşları siyasî haklarına kavuşunca onları iktidardan zorla uzaklaştırmış olan hareket ve onun tüm neticeleri meşruiyet temellerini kaybeder ve ister istemez bir sökülme dönemi açılır herşey geriye doğru sökülmeye başlar temelli senatörlük müessesesinden hareket edilerek sırayla millî birlik komitesi olan tasarrufları yassıada mahkemesi ve hükümleri nihayet mayıs direnişi ve onun getirdiği anayasası ve bu anayasanın doğurduğu yüksek mahkemeniz gibi çeşitli müesseseler ve bunların tasarrufları bütün bu tarih gelişmesi red ve inkâr edilme düzeyine girer zira yassıada hükümlülerinin siyasî haklarını kazanmaları üzerine mayısın gayrımeşruluğunun ilâticelenecek bu tersine süreci hukuk mantığı düzeyinde önlemek mümkün değildir nitekim daha şimdiden celâl bayar bütün haklarını elde etmediğinden yakınmaya başlamıştır i̇leri sürülen bu görüşe karşı anayasamızın değiştirilebileceği maddede bu konunun tayin edilmiş olduğu ifade edilebilir evet anayasalar değişebilir anayasası değişme prosedürünü kendisi tanzim etmiş bulunduğuna göre maddenin değiştirilmesinin ve geçici maddenin yürürlükten kaldırılmasının olağan olduğu düşünülebilir ne var ki davamıza konu olan hadisede bu görüş geçerli değildir zira anayasamız tarihî süreç ve gelişime ters düşen doğrultuda değiştirilemez üstelik sırf pozitif hukuk çerçevesinde de anayasamızın temel görüş ve ilkeleriyle çelişen değişikliklerin yapılması mümkün değildir meselâ anayasamızın maddesine göre devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm değiştirilemez keza rejimin sosyal hukuk devleti niteliği lâik devlet niteliği temel insan haklarına dayanan demokratik niteliği devletin milleti ve ülkesiyle bir bütün teşkil eden niteliği de değiştirilemez maddenin sırf lâfzına itibar edilerek ne ki açıkça men edilmemiştir caizdir kaide külliyesini uygulamaya kalkışamamayız esasen yüksek mahkemeniz sayılı kararında bu görüşü tamamiyle benimsediğini belirterek maddenin anayasanın ruhuna uygun değişmelere imkân hazırlamak maksadıyla kabul edilmiş olduğu söz götürmez bir gerçektir demiştir böylece yüksek mahkeme hem maddenin tbmm ne sınırsız bir yetki tanımadığım hem de yüksek mahkemenin anayasa değişikliklerini deneti altında bulundurduğunu kesin olarak belirtmiştir anayasamızın maddesi başlangıçta belirttiğimiz gibi anayasanın üstünlüğü ilkesini kabul ve ilân etmiştir beri yandan madde egemenliğin anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanılacağını ve hiçbir kimse veya organın kaynağım anayasadanesas sayısı karar sayısı almıyan bir devlet yetkisini kullanamıyacağını ifade etmektedir yasama organı yasama yetkisini ve bu arada anayasayı değiştirme yetkisini ancak ve ancak anayasanın ruhuna ve sözüne uymak kayıt ve şartıyla kullanabilir bu yetkinin anayasaya uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını ise bu konuda anayasaca yetkili kılınmış olan anayasa mahkemesi tayin eder anayasamızın maddesini değiştiren ve geçici maddesini yürürlükten kaldıran sayılı kanun anayasamızın başlangıç bölümünde yer alan temel görüş ve ilkelere aykırıdır
1,924
esas sayısı karar sayısı mahkememizce anayasanın maddesi kapsamında görülmekte olan davada uygulanacak kanun hükmü olarak nitelendirilen tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanunun hak sahibi başvuru ve doğrudan satış başlıklı maddesinin fıkrasında yer alan hak sahiplerinden idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamazlar başkaca talepte bulunamazlar hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar cümlesinin aşağıda sıralanan gerekçelerle türkiye cumhuriyeti anayasasına aykırı olduğu düşünülmektedir i̇tiraz konusu maddenin yer aldığı düzenlemeler şu şekildedir hak sahibi başvuru ve doğrudan satış madde alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre bu taşınmazların tarihinden önce kullanıcısı veveya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu kanuna göre hak sahibi sayılır alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre bu taşınmazların tarihinden önce kullanıcısı veveya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilecek kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içeresinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler de hak sahibi sayılır hak sahiplerinden birinci fıkra kapsamında olanlar bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde ikinci fıkra kapsamında olanlar ise güncelleme listelerinin tescil edildiği veya kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren sekiz ay içinde idareye başvurarak bu taşınmazların bedeli karşılığında kendilerine doğrudan satılmasını isteyebilir değişik hak sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların satış bedeli dört yüz metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin yüzde ellisi fazlası için rayiç bedelin yüzde yetmişi üzerinden hesaplanır birden fazla taşınmazda hak sahibi olunması halinde yüzde elli satış bedeli hesaplanması hak sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanır bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi halinde yüzde elli satış bedeli hesaplanması taşınmazın sadece dört yüz metre karesi için ve hak sahiplerinin hisselerine oranlanarak uygulanır ek cümle ancak tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı yapılar mandıra sera ağıl kümes vb ile sürekli ikamet amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için satış bedeli rayiç bedelin yüzde ellisi üzerinden hesaplanır bu şekilde satılan taşınmazların sonradan farklı amaçla kullanılması halinde taşınmazın satış tarihi itibariyle rayiç bedelinin yüzde yetmişiesas sayısı karar sayısı üzerinden hesaplanacak bedel esas alınarak aradaki fark kanuni faiziyle birlikte ecrimisilin tarh tahakkuk ve tahsiline ilişkin hükümler uyarınca kayıt malikinden tahsil edilir başvuru sahiplerinden satış bedellerine mahsup edilmek üzere belediye ve mücavir alan sınırları içinde olan yerler için iki bin türk lirası dışında olan yerler için bin türk lirası başvuru bedeli alınarak ilgilileri adına emanet hesabına kaydedilir ek cümle daha önce başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile bundan sonra yapılacak başvurular başvuru bedeli alınmaksızın geçerli kabul edilir hak sahiplerine satış işlemleri idarece başvuru süresinin bittiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listeleri veya kadastro tutanakları kapsamında kalan taşınmazların satış işlemleri tarihinden itibaren tespit edilen rayiç bedeller üzerinden yapılır satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi halinde yüzde yirmi en az yarısının ödenmesi halinde yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir tebliğ edilen satış bedeline itiraz edilemez ve dava açılamaz peşinat alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise satış bedelinin tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı yapılar mandıra sera ağıl kümes vb ile sürekli ikamet amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için yüzde onu diğer yerler için yüzde yirmisi yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde kalanı ise belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla beş yılda on eşit taksitte belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla altı yılda on iki eşit taksitte belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla altı yılda on iki eşit taksitte faizsiz olarak ödenir taksitli satışlarda kalan miktarı karşılayacak tutarda kesin ve taksitlendirmeye uygun süreli banka teminat mektubu verilmesi veya satışı yapılan taşınmazın üzerinde tarihli ve sayılı türk medeni kanunu hükümleri uyarına hazine lehine kanuni ipotek tesis edilmesi halinde taşınmaz tapuda hak sahibi adına devredilir i̇dare tarafından yapılan taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan taşınmaz satış sözleşmeleri ile kanuni ipotek sözleşmelerinde resmi şekil şartı aranmaz hak sahipliği belgesi hak sahibinin türkiye cumhuriyeti kimlik numarası imzası fotoğrafı ve nüfus bilgilerini içerecek şekilde idarece düzenlenir düzenlenen hak sahipliği belgelerinin idarece yazılı olarak tapu idaresine bildirilmesi üzerine devir ve kanuni ipotek tapu siciline resen tescil edilir i̇potek tesis edilerek devredilen taşınmazların üçüncü kişilere satılması halinde borcun kalan tutarından alıcılar sorumludur bu hususta tapu kütüğünde gerekli belirtme yapılır hak sahibi adına mülkiyet devredilmeden yapılan taksitli satışlarda hak sahibi tarafından yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda tahsil edilen tutar hak sahibine aynen ve faizsiz olarak iade edilir peşin satışlarda satış bedelinin tamamını taksitli satışlarda ise peşinatı veya taksitleri vadesinde ödememek suretiyle yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin doğrudan satın alma hakları düşer ancak taksitli satışlarda taksit süresinin sonuna kadar ödenmek kaydıyla taksitlerden ikisinin vadesinde ödenmemesi yükümlülüklerin ihlali anlamına gelmez vadesinde ödenmeyen taksit tutarlarına tarihli ve sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun inci maddesine göre belirlenen oranda gecikme zammı uygulanıresas sayısı karar sayısı hak sahibi olunmasında kanuni halefiyet hak sahibinin veya mirasçılarının bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra noter tarafından düzenlenecek muvafakatname vermeleri halinde ise akdi halefiyet hükümleri geçerlidir bu fıkraya göre noter tarafından düzenlenecek muvafakatnamelerden tarihli ve sayılı harçlar kanunu hükümlerine göre elli türk lirası maktu noter harcı alınır hak sahibi olmadığı belirlenen başvuru sahiplerine bu kanundan yararlanamayacakları gerekçeleriyle birlikte bildirilerek başvuru bedeli aynen ve faizsiz olarak iade edilir bu maddeye göre hak sahiplerine doğrudan satılması gereken taşınmazlardan ağaçlandırılmak üzere orman genel müdürlüğüne tahsis edilen kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan ya da maliye bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ile ilgili idarelerce bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde idareye bildirilmesi şartıyla özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gerekenler ile içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren üç yüz metrelik bant içerisinde kalan yerler hak sahiplerine satılmaz bu taşınmazların yerine istenilmesi halinde hak sahiplerine hak sahibi oldukları taşınmazın rayiç değerine eşdeğer öncelikle aynı il sınırları içerisinde bulunan alanlarındaki taşınmaz bu maddenin dördüncü fıkrasına göre hesaplanacak satış bedeli karşılığında doğrudan satılabilir hak sahiplerinden idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamazlar başkaca talepte bulunamazlar hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar bu maddeye göre hak sahibi bulunmayan veya doğrudan satın almaya ilişkin hak sahipliği kalmayan taşınmazların tapu kütüklerinde yer alan kullanıcı ve muhdesat belirtmeleri maliye bakanlığının talebi üzerine tapu idaresince terkin edilir ve bu taşınmazlar maliye bakanlığınca satış dahil genel hükümlere göre değerlendirilir hak sahipliği kalmayan taşınmazların değerlendirilmesi amacıyla sayılı kanunun maddesinin son fıkrası kapsamında kalanlar hariç olmak üzere üzerlerinde bulunan kişilere ait yapı ve eklentiler yıla ait çevre ve şehircilik bakanlığı yapı birim fiyatlarından eksik imalat bedelleri ve yıpranma payı düşüldükten sonra kalan bedeli ilgililerine ödenmek suretiyle yıktırılır veya bu şekilde belirlenen bedel taşınmazın değerine eklenerek son müracaat tarihinden itibaren üç yıl içinde satılarak satıştan elde edilen gelirden yapı ve eklenti sahiplerine ödenir ve idare tarafından yapıların tahliyesi sağlandıktan sonra ferağ işlemleri gerçekleştirilir bu maddenin üçüncü ve altıncı fıkralarında belirtilen süreleri iki katına kadar arttırmaya cumhurbaşkanı yetkilidir anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmü yer almaktadır anayasanın maddesinin birinci fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hükmüne yargı yolu başlıklı maddesinde de i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmüne yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesiyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir demokratik toplumlarda temel hak ve özgürlükler yönünden serbestlik asıl sınırlama ise istisnadır temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan anayasalar bunların hangi nedenlerle ve ne ölçüde sınırlandırılabileceğini de belirlemektedir bu anlamda anayasanın maddesinde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz denilmektedir öte yandan anayasa mahkemesinin yerleşik içtihat halini alan kararlarında belirtildiği üzere her temel hak ve özgürlüğün doğasından kaynaklanan sınırları da bulunmaktadır birlikte yaşamanın zorunlu sonucu olarak hak ve özgürlüklerin başkalarının aynı hak ve özgürlüklerinden faydalanmasını engelleyici başkalarına zarar verici mahiyette kullanılmaması gerekir ayrıca anayasanın başka maddelerinde yer alan kuralların da temel hak ve hürriyetin sınırını oluşturabilmesi mümkündür anayasanın maddesinde hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır ancak bu sınırlamalar anayasanın maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz anayasanın maddesinde ifade edilen ölçülülük ilkesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda dikkate alınması gereken bir diğer ilkedir demokratik toplum düzenin gerekli ve ölçülülük ilkeleri iki ayrı kriter olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki kriter arasında sıkı bir ilişki vardır temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte başka bir ifadeyle öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekir ölçülülük temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile sınırlama araçları arasındaki ilişkiyi yansıtır ölçülülük denetimi ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir bu sebeple kuralın hedeflenen amaca ulaşabilmek için elverişli gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir belirtilen nitelikleri gereği anayasanın maddesinde yer alan ve aralarında sıkı bir ilişki bulunan temel hak ve hürriyetlerin özü demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesi kavramları bir bütünün parçaları olup demokratik bir hukuk devletinin özgürlük rejiminde gözetilmesi gereken temel ölçütleri oluşturmaktadır demokratik toplum hak arama özgürlüğünün tüm bireyler açısından mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alındığı bir düzeni gerektirir demokrasilerde devlete düşen görev bireyin hak arama özgürlüğünü kullanabilme imkanına sahip olmasını sağlamak özellikle de buesas sayısı karar sayısı imkânı ortadan kaldırmaya yönelik tutumlardan kaçınmak ve bu yönde gelebilecek olumsuz müdahaleleri engellemektir hak arama özgürlüğüne demokratik toplum düzeni yönünden zorunlu olmadıkça devletin müdahale etmemesi gerekir bu hak meşru amaçlarla sınırlandırılabilir ise de bu sınırlama kişilerin bu hakkını yok edecek veya kullanılamaz hale getirecek şekilde yapılmamalıdır anayasanın maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından bir mahkemeye erişim hakkıdır kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunulabilmesi ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesi ve zararını giderebilmesinin en etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir mahkemeye erişim hakkı bireylerin iddia ve savunmalarını bir yargı mercii önünde ileri sürebilmelerine imkân sağlayan ve adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak kabul edilen bir haktır bu açıklamalar ışığında itiraza konu kural ile sayılı kanun kapsamında kanuni veya akdi hak sahibi sıfatı bulunan kişilere idarece hak sahibi oldukları taşınmaz yerine eş değer başka bir taşınmazın satışının teklif edilmesine karar verilmesi halinde hak sahibi olan kişilerin bu teklifi kabul etmemesi durumunda doğrudan satış hakkından yararlanamayacakları herhangi bir talepte bulunamayacakları hak ve tazminat talep edemeyecekleri ve dava açamayacakları şeklinde hüküm getirilmekte olup söz konusu hükmün anayasanın maddesinde düzenleme altına alınan hak arama özgürlüğüne ve hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından birisi olan mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı bu sınırlamanın anayasanın maddesine yer alan hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğuna ilişin amir hüküm içeren maddesine de aykırı olduğu düşünülmektedir açıklanan nedenlerle mahkememizce bakılmakta olan davanın görülebilmesi için uygulanması gereken kural niteliği taşıyan sayılı orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanunun hak sahibi başvuru ve doğrudan satış başlıklı maddesinin fıkrasında yer alan hak sahiplerinden idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanmazlar başkaca talepte bulunamazlar hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar cümlesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anayasanın ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanun uyarınca söz konusu ibarenin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına ve uyuşmazlığın çözümünün anayasa mahkemesi kararına kadar beş ay süreyle geri bırakılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi
2,096
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir dava konusu işlemin dayanağı olan tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı mali yılı genel ve katma bütçeleri kanunlaşıncaya kadar devlet harcamalarının yapılmasına ve devlet gelirlerinin tahsiline yetki verilmesine dair kanunun maddesinin fıkrasının son bendinde türkiye petrolleri anonim ortaklığının mal ve hizmet satışları gayri safi hasılatının kesilir kuralına yer verilmiştir bir başka ifadeyle davacının aylık gayri safi hasılat tahakkukunun kdv ve ek vergi hariç kadarına isabet eden payın en geç takip eden ayın sine kadar maliye bakanlığı merkez saymanlığına ödeneceği bu payın bütçeye gelir kaydedileceği belirtilmiştir mali yılı bütçe kanununun maddesinde yer alan aynı nitelikteki düzenleme maddede mal ve hizmet satışlarının aylık gayrisafi hasılatından belli oranlarda genel bütçeye gelir aktarılması zorunluluğu öngörülen kuruluşların bir kısmı iktisadi devlet teşebbüsü teşekkülü bir kısmı da katma bütçeli kuruluşlardır bu kuruluşların mal ve hizmet satışlarından elde ettikleri gelirlerinin nasıl ve ne şekilde dağıtılacağı ya da harcanacağı kendi kuruluş yasalarında ayrıntılı biçimde yer almaktadır bu konulardaki düzenlemelerin bütçe yasalarıyla değil belirtilen kuruluşların özel yasalarıyla yapılması doğaldır anayasa gereğidir i̇ktisadi devlet teşebbüsleri ya da katma bütçeli kuruluşların genel bütçeyle hiçbir ilgisinin bulunmaması nedeniyle kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır gerekçesiyle anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı ile iptal edilmiştir mali yılı bütçe kanununun i maddesinde de sayılı kanunun maddesinin fıkrasının son bendindeki düzenleme aynen yer almış olup bu düzenleme de anayasanın maddesinin son fıkrasında anayasa mahkemesi kararlarının yasama yürütme yargı ve idare makamlarıyla gerçek ve tüzel kişileri bağladığı belirtilmektedir buna göre yasama organının daha önce iptal edilen bir kuralı yeniden yasalaştırmaması gerekir bir kuralın anayasanın maddesine aykırılığı ancak iptal edilen kuralla aynı ya da benzer nitelikte olması durumunda olanaklıdır iki yasa kuralının aynı ya da benzer nitelikte olup olmadığının saptanabilmesi için öncelikle anlam kapsam ve teknik içerik yönlerinden benzerlikleri olup olmadığının incelenmesi gerekir mali yılı bütçe kanununun iptali istenen maddesinin fıkrası ile aynı kuralları içeren günlü sayılı mali yılı bütçe kanununun maddesi günlü k sayılı anayasa mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir mali yılı bütçe kanununun maddesi ile maddesinin ve maddesinin fıkralarıyla daha önce iptal edilmiş olan aynı kuralların yeniden yasalaştırılması anayasanın maddesine aykırıdır kuralların iptali gerekir gerekçesiyle anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı ile iptal edilmiştiresas sayısı karar sayısı bu nedenle tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı mali yılı genel ve katma bütçeleri kanunlaşıncaya kadar devlet harcamalarının yapılmasına ve devlet gelirlerinin tahsiline yetki verilmesine dair kanunun maddesinin fıkrasının son bendinde yer alan düzenlemeye ilişkin hususların anayasanın ve maddelerindeki düzenlemelere aykırı düşmesi nedeniyle anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmuştur açıklanan nedenlerle mahkememizce bakılmakta olan davada uygulanması gereken sayılı mali yılı genel ve katma bütçeleri kanunlaşıncaya kadar devlet harcamalarının yapılması ve devlet gelirlerinin tahsiline yetki verilmesine dair kanunun maddesinin fıkrasının son bendinde yer alan düzenlemeye ilişkin hususların anayasanın ve maddelerindeki düzenlemelere aykırı düşmesi nedeniyle anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmuştur
462
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkındaki kanunun maddesinin cümlesi ve bu maddeye aykırılık nedeni ile müeyyide getiren maddesinin fıkrası sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde öngörülen cumhuriyetin nitelikleri başlığı altında düzenlenen türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne ve maddesinde öngörülen devletin temel amaç ve görevleri başlığı altında düzenlenen devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak suretle sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükümlerine aykırıdır şöyle ki bu maddelerde düzenlenen cumhuriyetin niteliği ve devletin temel amaç ve görevleri adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı kişinin temel hak ve hürriyetlerini korumaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamakla görevlendirmesine rağmen bu maddedeki düzenleme insanın kendisini geliştirmek fikirlerini düşüncelerini demokratik şekilde serbestçe yayma bunu kolaylaştırmak için toplantılar düzenleme ilkesi ile bağdaşmamaktadır sayılı yasanın maddesindeki düzenleme kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmasını nerede ise imkânsız hale getirmektedir özellikle nüfus olarak küçük olan yerleşim yerlerinde toplantı düzenlemek için ağır bürokratik engelleri aşmak ve maddedeki şartları sağlamak imkânsız hale gelmekte insanların toplantı ve gösteri yapma isteklerini kırmaktadır yine sayılı yasanın maddesi anayasanın maddesinde yer alan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini düzenleyen maddesi ile maddesinde yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin maddesine de açıkça aykırıdır şöyle ki bu maddelerde insanların düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim ya da başka yollarla tek başına ya da toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip oldukları yine önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip oldukları açıkça belirtilmesine rağmen insanların bu haklarını kullanmasına ciddi şekilde sınırlama getiren bir düzenleme yapılmış ve hakların kullanılması nerede ise imkânsız hale getirilmiş durumdadır yine avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde düzenlenen dernek kurma ve toplantı özgürlüğü hükmüne de aykırıdır maddedeki düzenleme kurulu kendi üyelerinden başkan dahil en az kişiyi toplantının yapıldığı yerde bulundurmakla yükümlüdür hükmü anayasanın belirtilen maddeleri ile avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde kişilere tanınan serbestliği ciddi şekilde kısıtlamakta çoğu zaman bunu tamamen ortadan kaldırmaktadıresas sayısı karar sayısı dosyamızda ki olayda ya da benzer olaylarda düzenleme kurulunda yer almış ve toplantı gün ve saatinde toplantı yerinde hazır bulunmuş ancak düzenleme kurulundan bir tanesinin herhangi bir gerekçeyle gelmemesi nedeniyle yükümlülüğünü yerine getiren kişilerin de cezalandırılması yoluna gidilmesi temel insan haklarına aykırı olduğu gibi modern ceza hukukunun temel prensiplerinden olan her koyun kendi bacağından asılır ilkesi ile de hiç bağdaşmamaktadır sayılı yasanın ve maddeleri bu anlamda da hiçbir etkin eylemi olmadığı ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği halde şahısların cezalandırılmasını öngörmektedir olayımızda sanıklardan ünsal minas dışındakilerin tamamının toplantı gün ve saatinde hazır oldukları halde cezalandırılması amacıyla dava açılmış bulunmaktadır burada görevini yerine getirmeyen tek kişi ünsal minas olup diğer sanıklar sanık ünsalın eylemi nedeniyle cezalandırılmaktadır tüm bu nedenlerle itiraz başvurusunda bulunmak gerekmiştir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkındaki kanunun sayılı türkiye cumhuriyeti anayasanın ve üncü maddelerine aykırı olduğundan anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesi gereğince anayasaya aykırılığı nedeni ile itiraz yoluyla iptali yoluna başvurmak suretiyle i̇ptali̇ni̇ talep etmek gerekmiştir
558
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemeler gerekçelerinde özetle sayılı türk ceza kanununun kötü muamele suçunu düzenleyen maddesinde sayılı yasa ile değişiklik yapılmasından sonra bu maddeye dayanılarak verilecek hapis cezalarının paraya çevrilememesinin veya ertelenememesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunu ve itiraz konusu kuralın iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir
51
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir hemen ilk bakışta fark edileceği gibi maddenin birinci fıkrasında yer alan basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmiş olup ifadesi anayasanın uncu maddesine açıkça aykırıdır bilindiği gibi anayasanın kanun önünde eşitlik başlığını taşıyan uncu maddesi aynen şöyledir kanun önünde eşitlik madde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütünişlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar anayasanın uncu maddesinin gerekçesi ise yine aynen şöyledir madde demokrasinin üç vazgeçilmez ilkesinden birini teşkil etmektedir i̇nsanın insan olması dolayısıyla doğuştan bir değeri ve haysiyeti vardır bu onun tabii bir hakkıdır bu hak dolayısıyla herhangi bir niteliğe veya ölçüye dayanılarak insanlar arasında ayırım yapılamaz i̇nsanlar arasında kanunların uygulanması açısından da hiçbir fark gözetilemez i̇nsanlar arasındaki eşitliğin temellerinden birini de böylece kanunlar önünde eşitlik ilkesi sağlar komisyonumuz bu hakka saygı göstermenin devlet organları ve idari makamlar için de bir görev olduğunu belirtmektedir devletin organları ve idari makamları bütün işlemlerinde insanlar arasında ayırım yapmadan devlet faaliyetlerini yürütmek zorundadırlar anayasanın uncu maddesinin hem bizzat metninden hem de gerekçesinden anlaşılacağı gibi tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmiş olup ifadesi eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır çünkü sadece ve sadece basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla suç işlemiş olan kimselerin yılı aşmayan hürriyeti bağlayıcı cezaları hapis ve ağır hapis cezaları ertelenmektedir böylece bu etkin araçlarla suç işleyen kimseler imtiyazlı hale getirilmektedirler buna karşılık basit yollarla suç işlemiş olan kimselerin para cezaları dahi ertelenmemektedir nitekim bazı kimseler basın yoluyla gazete dergi vs ile sözlü araçlarla radyolar ile ve görüntülü cihazlarla televizyonlarla suç işlemişlerdir bu kimseler söz konusu araçlarla birkaç defa hatta gazetelere yansıdığına göre bir kısmı defa suç işlemiştir bu suçların toplam hapis cezası belki de yüzlerce yıla ulaşmaktadır ancak tarih ve sayılı kanun ile herbir suç ayrı ayrı değerlendirilmiş ve herbir suç için üst sınırı oniki yılı geçmeyen hapis cezalarının infazı üç yıl süre ile ertelenmiştiresas sayısı karar sayısı buna karşılık basın yoluyla işlenmiş suça konu olan bir haber veya makaleden veyahut radyo ya da televizyon konuşmasından alıntı yapıp da bir seminer sempozyum veya kişilik toplantıda kullanan mesela bir araştırmacı öğretmen bilim adamı ertelemeden istifade edemeyecektir başka bir deyişle uydular aracılığı ile tüm dünyaya televizyonlardan defalarca hitap eden bir kimse suç sayısı ne olursa olsun cezası ayrı ayrı oniki yılı geçmeyen bütün hapis cezaları için ertelemeden yararlanacak buna karşılık söz konusu kimsenin sadece bir konuşmasından alıntı yapıp diyelim kişilik seminerde kullandığı için daha düşük bir cezaya mahkum olan kimse ertelemeden faydalanamayacaktır hatta mahkumiyetleri düşük olanların para cezaları dahi ertelenmeyecektir böyle bir uygulamanın anayasanın hem maddesindeki adalet anlayışına hem de maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak kadar açıktır nitekim anayasa mahkemesinin birçok kararı da bu yöndedir anayasanın maddesinde herkesin hiç bir ayrım yapılmadan kanun önünde eşit olduğu kabul edilmiştir madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere yasaların uygulanmasında dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle bir ayırım yapılamayacak yasalar herkese eşitlikle uygulanacaktır any mah e özgürlüklerle ilgili olarak anayasada yer alan en önemli kavramlardan birini de yasa önünde eşitlik ilkesi oluşturmaktadır bu kural anayasasında anayasasına nazaran daha ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir şöyle ki eşitlik açısından ayırım yapılmayacak hususlar madde metninde sayılanlarla sınırlı değildir benzeri sebeplerle de ayırım yapılamayacağı esası getirilmek suretiyle ayırım yapılamayacak konular genişletilmiş ve böylece kurala uygulama açısından da açıklık kazandırılmıştır anayasanın maddesinde yer alan eşitlik kavramlarıyla kanun önünde eşitlik yani hukuki eşitlik kastedilmiştir bu ilkeyle bir tek kişiye veya kimi topluluklara aynı durumda bulunan yurttaşlardan daha çok veya daha geniş hak ve yetkiler tanımak yoluyla kanun karşısında eşitlik ilkesinin çiğnenmesi yasaklanmaktadır anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesini getiren maddesiyle güdülen amacın aynı durumda bulunan kimselerin yasalarca aynı işleme tabi tutulmasını sağlamak ve yurttaşlara yasa karşısında dil ırk renk cinsiyet siyasal düşünce felsefi inanç din ve mezhep ve benzeri sebeplerle ayrımlı davranılmasını önlemek olduğu anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında vurgulanmıştır anymah e anayasanın kanun önünde eşitlik başlıklı maddesinin birinci fıkrasının öngördüğü ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşitlik bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasıyla birlikte ele alınmalıdır bu maddeyle yasaların uygulanmasında dil ırk renk cinsiyet siyasal düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmesi mutlak olarak yasaklanmıştır anayasanın maddesi ayrıcalıklı kişi ya da topluluklar oluşmasına olanak tanıyan bir eşitsizliğe yol açacak düzenlemeler yapılmasını önlemeyiesas sayısı karar sayısı öngörmektedir aynı durumda olanlara ayrı kurallar uygulanamayacağı gibi ayrı durumda olanlara da aynı kurallar uygulanamaz anymah k yasaların uygulanmasında dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılması anayasa katında geçerli görülemez bu mutlak yasak birbirinin aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme aykırılık oluşturur başka bir anlatımla kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz anymah k nitekim anayasa mahkemesi türk ceza kanununun maddesine giren suçları şartlı tahliyenin kapsamı dışında tutan tarih ve sayılı terörle mücadele kanununun geçici maddesinin birinci fıkrasının ve bentlerine karşı itiraz yoluyla açılan davayı yerinde bularak şöyle demiştir suçlu topluma uyum zorlukları gösteren ve uyumsuzluğunu suç işlemekle açığa vuran kimsedir cezanın caydırıcılığı ve suçlunun toplumla uyum sağlayabilmesi başka bir deyişle topluma yeniden kazandırılması ceza politikasının temel ilkesini oluşturur toplumun suça verdiği önem ve suçun ağırlığı cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırılmasına esas olur bu husus devletin cezalandırma politikasına uygun olarak yasakoyucunun bu konudaki değerlendirmesine ve takdirine göre belirlenir ancak cezanın infazı işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar bu amacın gerçekleştirilebilmesi suça bağlı kalmadan ayrı bir proğramın uygulanmasını gerektirir tüm çabalar suçlunun uyumsuzluğuna neden olan psikolojik çevresel sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz proğramı içinde giderilerek suça yeniden yönelmesini önlemektir bu proğram suça göre değil suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözlenen iyi durumuna göre düzenlenecektir bu da infazın mahkumların işledikleri suçlara göre bir ayırıma gidilmeden aynı esaslara ve belirli bir proğrama göre yapılmasını ve sonuçlarının gözlenmesini gerektirir aynı miktar cezayı alan iki hükümlüden birinin sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza çektikten sonra şartla salıverilmesi cezaların farklı çektirilmesi sonucunu doğurur ve bu iki mahkum arasında eşitsizliğe neden olur böylece infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkumlar arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama anayasanın maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı bir nedeni de bulunmamaktadır günlü sayılı terörle mücadele kanununun geçici maddesinin birinci fıkrasınşn bendinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptalineesas sayısı karar sayısı geçici maddesinin birinci fıkrasının bendinde geçen türk ceza kanununun son fıkra hariç hükmünün iptaline any mah somut olayımızda tarih ve sayılı kanunun dava konusu olan hükmü anayasanın maddesini terörle mücadele kanununun iptal edilen hükmüne nispetle çok daha ağır biçimde ihlal etmiştir çünkü terörle mücadele kanunu hafif suçları şartlı tahliyenin kapsamına alıp ağır suçları şartlı tahliyenin dışında tutmuştu sayılı kanun ise aynı nitelikteki suçlardan hafif olanlarını ertelemenin dışında tutup daha ağır suçları ertelemenin kapsamına almıştır gerçekten bir suçun basın yoluyla veya iletişim araçlarıyla işlenmesi hem uluslararası hukuk kurallarına göre hem de türk ceza kanununa göre daha ağır cezayı gerektirmektedir nitekim türk ceza kanununun maddesinin birinci fıkrasına göre reisicumhura muvacehesinde hakaret ve sövme fiillerini işleyenler üç seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılır aynı maddenin son fıkrasına göre ise suçun neşir vasıtalarından biri ile işlenmesi halinde ceza üçte birden yarıya kadar artırılır sayılı kanunun dava konusu hükmüne göre türk ceza kanununun maddesinin birinci fıkrasından hüküm giyenler ertelemeden istifade edemeyecekler buna karşılık aynı maddenin son fıkrası gereğince daha ağır hüküm giyenler ertelemeden istifade edebileceklerdir keza türk ceza kanununun maddesinin birinci fıkrasına göre bir suçun işlenmesini aleni olarak tahrik eden bir kimse üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılır anılan maddenin ikinci fıkrasına göre ise tahrik her türlü kitle haberleşme araçları ses kayıt bantları plak film gazete mecmua ile veya sair basın aletleriyle olursa yukarıdaki bentler uyarınca suçlu hakkında tayin olunacak ağır hapis ve hapis cezaları bir misli artırılır sayılı kanunun dava konusu hükmüne göre türk ceza kanununun maddesinin birinci fıkrasından beş yıla kadar ağır hapse mahkum olanlar ertelemeden asla yararlanamayacaklar ama aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince on yıla kadar ağır hapse mahkum olanlar ertelemeden mutlak surette istifade edeceklerdir bu tür örnekleri artırmak mümkündüresas sayısı karar sayısı nitekim tarih ve sayılı terörle mücadele kanununun maddesinin son fıkrasına göre birinci fıkrada yazılı fiillerin ikinci ve üçüncü fıkralarda yazılı kitle iletişim araçları ile işlenmesi halinde belirlenen ceza üçte birden yarıya kadar artırılır bu durumda hitap alanları alabildiğine geniş etkileme güçleri çok yüksek olduğu için cezaları daha ağır olsa da iletişim araçları ile basın radyo ve televizyon yoluyla işlenen suçlar hukuken iyi suçlardır zararsız suçlardır bu yüzden ertelemeden istifade etmelidirler buna karşılık sair yollarla işlenen suçlar cezaları daha düşük olsa bile hukuken daha kötü suçlardır daha tehlikeli suçlardır bu sebeple ertelemeden yararlanmamalıdırlar denemez anayasa mahkemesinin birçok kararında da açıkça belirtildiği gibi anayasanın maddesi ile konulan eşitlik ilkesi her konuda uygulama alanı gören bir kuraldır aynı yönde ve aynı temel anlayışa göre yorumlansa bile uygulandığı alana göre eşitlik ilkesi değişik görünümler ortaya koymaktadır ceza hukukunda anayasal eşitlik ilkesi genel anlamda bir eşitliği ifade eder aynı tür suçlara benzer nitelikte ve ağırlıkta cezalar verilmesi eşitlik anlayışının gereğidir suçlar ve cezalar konusunda yapılan düzenlemeler suç türlerine devletçe verilen öneme göredir ancak suç ve ceza arasındaki oranı adalete uygun ve cezalar arasındaki genel dengeyi suçun toplum hayatında yarattığı etkiye ve toplumsal yapıya göre belirlenmesi gerekir kuşkusuz yasakoyucu suçlar ve cezalar hakkında kural koyarken anayasa ilkeleri ile anayasada genel anlamı belirlenen cezanın evrensel ilkelerine uymakla yükümlüdür böylece eşitlik ilkesinin cezadaki uygulaması sağlanabilir anymaht e amkd sayı s devletimiz bir hukuk devletidir kanunlarımızın anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen ve bütün uygar memleketlerde kabul edilen prensiplerine uygun olması şarttır anymah k amkd sayı oysa sayılı kanunun hukukun temel prensiplerine ve anayasaya aykırı olduğu hususunda hem kamuoyunda hem de hukukçular arasında tam bir görüş birliği vardır mesela sayılı kanunun kabul tarihini izleyen günlerde çıkan gazeteler radyo ve televizyonlarda yapılan konuşmalar bu aykırılığı koro halinde seslendirmişlerdir nitekim milliyet gazetesi yazarlarından taha akyol af ve anayasa başlığını taşıyan tarihli yazısında aynen şöyle demektedir prof dönmezer hocanın anayasaya aykırı gördüğü başka bir yön var basın yoluyla işlenen suçlarda ceza ertelemesi getiriyorsunuz aynı suç kahvehanede konuşarak işlenmişse bunu kapsam dışı bırakıyorsunuz bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı sabah gazetesi başyazarı güngör mengi de hukuk aranıyor başlığını taşıyan tarihli yazısında şöyle diyor basın yoluyla işlenen bütün suçlara erteleme yoluyla da olsa bir çözüm getirilirken bu suçları sözlü olarak işleyenler yararlandırılmıyor oysa bu suçların basın yoluyla işlenmesi cezanın artma sebebidir yani af kanunu daha ağır suçları affederken daha hafif olanlarına sizler içerde kalacaksınız diyor nasıl bir takdir hakkı bu adaleti temsil eden gözü bağlı kadının bir elindeki teraziyi kafasına vurup ceza adaletini simgeleyen kılıcı kalbine saplamak değil mi yürürlüğün durdurulmasi sebepleri̇ dava konusu hükmün sadece belirtilen araçlarla suç işlemiş olan kimselerin üstelik herbir suç için türk ceza kanununa göre on iki yılı aşmayan hapis ve ağır hapis cezalarını ertelemesi buna karşılık yine türk ceza kanununun aynı maddesinin kapsamına giren ancak iletişim araçlarıyla basın radyo veya televizyon vasıtasıyla işlenmediği için nisbi olarak çok daha düşük tutulan cezaların ertelenmemesi anayasanın maddesine açıkça aykırıdır bir kimsenin sırf basın radyo veya televizyonla işlendiğinden dolayı herbir suçu için hükmedilip de on iki yılı aşmayan bütün hapis ve ağır hapis cezaları ertelenirken diğer kimselerin veya aynı kimsenin çok daha hafif olan cezasının ertelenmemesi yani ağır suçlular tahliye edilirken nisbi olarak hukuken ve hükmen hafif suçluların cezaevlerinde tutulmaları buna gerekçe olarak da hafif suçların basın radyo veya televizyonla işlenmemiş olmasının gösterilmesi hiç şüphesiz ki telafisi imkansız zararlar doğuracaktır zira böyle bir ayrımı haklı kılacak hiçbir sebep yoktur çünkü erteleme cezaların infazı ile ilgili bir uygulamadır anayasa mahkemesinin birçok kararında belirtildiği gibi mahkumiyetten sonra hükümlünün suçla bağı kesilir onun hukuki statüsü artık hükümlüdür hükümlülerin de şartlı tahliye şartlı salıverme ve erteleme gibi infaz imkanlarından eşit olarak yararlanmaları gerekir farklı uygulama eşitlik prensibine aykırı olur bütün bu gerekçelerle ve yüksek mahkemenin takdir edeceği diğer sebeplerle sayılı kanunun dava konusu olan basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmiş olup hükmü hakkında acilen yürürlüğün durdurulması kararı verilmelidir sonuç anayasanın maddesine açıkça aykırı olmasına rağmen tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren nisbi olarak bir kısım ağır suçluların cezalarını ertelerken bunlara nisbetle çok daha hafif suçluları cezaevlerinde tutan böylece hakkaniyet kuralını tersine çeviren tarih ve sayılı kanunun basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmiş olup hükmü hakkında acilen yürürlüğün durdurulması ve iptal kararı verilmesini saygılarımla arz ederim
2,081
esas sayısı karar sayısı a cumhurbaşkanliği kararnameleri̇ni̇n cbk anayasal çerçe vesi̇ tarihli ve sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasında değişiklik yapıl masına dair kanun nisan tarihli halkoylamasıyla kabul edilmiş böylece daha önce anayasasının sadece maddesinde belirtilen cumhurbaşkanlığı kararnamesi anaya sanın farklı maddelerinde hem kapsamı genişletilerek hem de niteliği farklılaştırılarak yeniden düzenlenmiştir maddenin önceki halinde cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğinin kuru luşu çalışma esasları ve personel atama işlemlerinin cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzen leneceği belirtiliyordu burada bir ad benzerliği dışında iki tür düzenlemenin kapsam ve sınır ları açısından oldukça farklı olduğu kabul edilmelidir sayılı anayasa değişikliği kanunu ile getirilen yeni tip cumhurbaşkanlığı karar namesinin temel ilke ve koşulları anayasanın maddesinin fıkrasında ortaya konul muştur cumhurbaşkanı yürütme yetkisine ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde ka nun hükümleri uygulanır türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhur başkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir anayasanın maddesinin fıkrasına göre de bakanlıkların kurulması kaldırıl ması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cum hurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir görüldüğü üzere anayasada yapılan değişikliklerle kanun ile cumhurbaşkanlığı karar namesi arasındaki hukuki ilişki netleştirilmiş ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin kanunlara aykırı olamayacağı açıkça belirtilmiştir bu itibarla eşit normatif seviyeye ilişkin olan sonraki kanunun öncekini ilga edeceğine ilişkin klasik yorum yöntemi lex posterior derogat legi pri ori kanunla cumhurbaşkanlığı kararnamesi ilişkisine ancak tek taraflı olarak tahvil edilebilir sonraki kanun önceki cumhurbaşkanlığı kararnamesini ilga eder ancak kanunun düzenlediği konuda çıkarılamayacak sonraki cumhurbaşkanlığı kararnamesi anayasaya aykırı olur ve önceki kanunu ilga etmezesas sayısı karar sayısı cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasaya uygunluk denetiminde yukarıdaki hü kümler yanında anayasada yer alan iki temel ilkenin daha göz önünde bulundurulması gere kir yasama yetkisinin devri yasağı ve kanuni idare ilkesi sayılı kanun ile anayasadan kaynaklanan doğrudan düzenleme yetkisiyle yü rütme fonksiyonu daha da güçlendirilmiştir bu noktada türk anayasa hukukunda tartışılan ko nulardan biri olan idarenin kanunla düzenlenmeyen bir alanda düzenleme yapıp yapamayacağı hususu üzerinde durulmalıdır bu noktada yasama yetkisinin devri yasağı göz önüne alınmalı dır anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmiştir buna göre anayasada kanun ile düzen lenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetki sinin verilmesi olanaklı değildir ancak yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri ola rak yorumlanamayacağı gibi yürütme organının yasama organı tarafından çerçevesi çizilmiş alanda genel nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunması hukuk devletinin belirlilik ilkesine de aykırı düşmez anayasa mahkemesi kararı k mahkeme bir başka kararında ise yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesini şu şekilde ifade etmiştir anayasa mahkemesinin pek çok kararında yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinden ne anlaşılması gerektiği hususu açıklanmıştır buna göre kanunla düzenleme ilkesi düzenlenen konudan yalnız kavram ad ve kurum olarak söz edilmesi değil bunların kanun metninde kurallaştırılmasıdır kurallaştırma ise düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda kanun ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın mad desine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir anayasa mahkemesi kararı k bununla beraber anayasa mahkemesinin daha yakın tarihli kararlarında bu içtihadı bir miktar esnettiği görülmektedir yasama yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma yetkisinin tbmm dı şında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir anayasanın maddesi ile yasaklanan husus kanun yapma yetkisinin devredilmesi olup bu madde yürütme organına hiç bir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir kanun koyucu yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi bu hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilir yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince yürütme organının bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi gerekmektedir kural olarak kanun koyu cunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır bu nedenle anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yü kümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi münhasıran kanunla dü zenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş ol ması gerekmektedir anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konu larda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkinesas sayısı karar sayısı hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz anayasa mahkemesi kararı k neticede sadece yakın dönem aym kararlarını dikkate alındığında ilkesel olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterlidir denilebilir ancak mahkemenin anayasada farklı kavramlarla ifade ettiği kanunla düzenleme kaydı içeren ko nularda ise anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini ön gördüğü konularda genel ifadelerle yetkilendirme yapılması kabul edilemez öte yandan yasal idare ilkesi ülkemizde idare hukukunun temelini oluşturur anaya sanın maddesinde karşılığını bulan bu ilke uyarınca i̇dare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir bu ilke idarenin kendiliğinden bir teşkilatlanma yetkisi ol madığını bu yetkinin yasama organında olduğunu ifade etmektedir anayasa mahkemesine göre bu maddede yer alan düzenleme idarenin kanuniliği ilkesine vücut vermektedir i̇dare nin kanuniliği ilkesi idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmesini gerekli kılar anayasa mahkemesi kararı k bu ilkeyle kamusal kaynakların toplumun hangi tür gereksinimlerinin öncelikle karşılanacağını ve bunun hangi usuller uygulanarak sağlanacağını tespit etme yetkisini yasama organına verir ayrıca idarenin toplumsal gereksinimleri karşılarken kamu gücü ve ayrıcalıklarını kullanması ve bu nun da kişilerin temel hak ve hürriyetleri üzerinde olumsuz etkiler de doğurabilmesi bu yetki nin yasamaya verilmesi sonucunu getirmiştir yasal idare ilkesi idarenin eylem ve işlemlerinin hem kanuna dayanmasını hem de bu eylem ve işlemlerin kanuna aykırı olmamasını ifade eder asli ve ilksel bir yetki olan yasama yetkisine dayanarak yasama organı anayasaya ve kamu yararına aykırı olmamak şartıyla ana yasanın herhangi bir şekilde düzenlemediği bir konuyu düzenleyebilir ancak idare önceden yasa ile düzenlenmeyen bir alanda faaliyette bulunamaz ancak böyle bir konuda yasadan aldığı bir yetkiye dayanarak bir işlem ve eylemde bulunabilir sayılı kanunla getirilen cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle her ne kadar ciddi kı sıtlılıklarla çerçevelenmiş olsa da yürütme organı yasaya dayanmaksızın ilk elden kural koyma yetkisine sahip olmuştur başka bir ifadeyle yasama organı yanında yürütme organı da ana yasada kanun kaydı olan kanunun açıkça düzenlediği konuları içermemek ve kanunlara aykırı olmamak şartıyla cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilk elden düzenleme yapabilecektir ancak bu durum fransada olduğu gibi yasama ve yürütmenin özerk düzenleme alanlarına sahip ol duğu yani her bir organın düzenleme yapacağı konuların açıkça sayıldığı şeklinde anlaşılma malıdır çünkü cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu olan alan yasama konusu olmaktan çık mamaktadır bir başka deyişle anayasa cumhurbaşkanlığı kararnamesine ilişkin olarak özerk bir normatif alan öngörmemiştir tbmm cbk ile düzenlenen bir alanda her zaman yasa çıka rabilir bu durumda cbk hükümsüz kalır türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda ka nun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir madde halde anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı ka rarnamesi çıkarılamayacak iken cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği belirtilen ve düzenlenmiş olan konularda dahi tbmm yasa çıkarabilecektir şu halde anayasaya uygunluk kaydıyla asli düzenleme yetkisi konu bakımından herhangi bir mutlak istisna bulunmadan tbmmye ait bulunmaktadır başka bir anlatımla anayasanın cumhurbaşkanı kararnamesi konusu olabilecek kimi alanları doğrudan belirlemiş olması alanlarda yasama yetkisinin kul lanılmasını engellememektediresas sayısı karar sayısı bu son saptamayı biraz daha ayrıntılı olarak ele almakta fayda vardır sayılı kanun ile anayasanın maddesindeki yasama yetkisinin devri yasağı ve maddedeki idarenin kanuniliği ilkesi muhafaza edilmiş ancak belirli idari konuların anayasada açıkça cumhur başkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği öngörülmüştür bakanlıkların kurulması kaldırıl ması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cum hurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir madde son ayrıca maddenin son fıkra sında kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulacağı kura lına yer verilmiştir anayasa hükümleri arasında hiyerarşi söz konusu olmadığından bir çelişki kabul edilmediğinden bu iki hükmün bir arada anayasanın bütünlüğü ve sistematiği içinde bağdaştırılarak yorumlanması gerekir gerçekte anayasa koyucu maddede genel kuralı idarenin kanuniliği ilkesini koymuş bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetki leri ile kamu tüzel kişiliği kurulması yönünden bu genel kurala bir istisna getirmiştir bu cihetle her ne kadar anayasa idarenin kanuniliği ilkesinin son ve son maddelerde belirtilen hususlar açısından geçerli olmamasına olanak tanısa da bu alanların cumhurbaşkanlığı karar namesiyle düzenlenip düzenlenmeyeceği noktasında son sözü tbmmye bırakmaktadır yu karıda değinildiği üzere türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması du rumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir hükmü madde ana yasa mson ve mson açısından da geçerlidir gerçekten de anayasa koyucu eğer öyle öngörseydi tıpkı anayasanın bazı hükümlerinde söz konusu alanın ancak ve ancak kanunla düzenlenebileceğini amir ifadelerle belirttiği gibi bazı alanların da yine ancak ve ancak cum hurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenebileceğini ve contrario kanunla düzenlenemeyeceğini yine açıkça ve amir ifadelerle ortaya koyardı ezcümle anayasa koyucu bazı konuların ka nunla düzenlenmesini zorunlu kılmış doğrudan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlene bileceğini belirttiği alanlarda da son sözü konuda kanun çıkarmak ya da çıkarmamak sure tiyle kanun koyucuya bırakmıştır genel kural ve istisna kural ilişkisine dair kamu hukukunda kabul edilen birtakım yorum ilkeleri vardır bir istisna kuralın varlığından söz edebilmek için bu istisnanın ayrıca ve açıkça konulmuş olması gerekir i̇stisna kural sadece ve sadece genel kuralı koyan makam tarafından konulabilir başka bir makamın istisna kural getirme yetkisi yoktur genel kuralı koyan makam açıkça yetkilendirmedikçe bir başka makam genel kurala istisna getiremez i̇stisna kural koymak genel kuralı değiştirmek anlamına geldiğinden istisna kural yorum yo luyla genişletilemez yani yorum yoluyla genel kural istisna getirilemez genel kuralın geniş yorumlanması esası benimsenmiştir i̇stisna kural dar yorumlanır çünkü istisna kural genel kuralın kapsamını daralttığından genel kuralı değiştirir oysa onu değiştirme salt genel kuralı koyana aittir bkz kemal gözler yorum i̇lkeleri httpwwwanayasagentryorum ilkeleri kitaptanpdf öte yandan kamu hukukunda mevzuatın açıkça belirttiği bir makama ya da makamın görevlisine verdikleri yetkiler devre konu olamazlar yargı kararlarında da yetkinin mevzuat tarafından kime verilmiş ise ancak onun bu yetkiyi kullanabileceği belirtilmiştir yetki dev rinde yetki devredilen makamın devraldığı bu yetkiyi kendinden alt bir makama devrinin yasak olduğu hususu idare hukukunda ve kamu yönetiminde benimsenen görüştür bkz cengiz derdiman yusuf uysal türk kamu yönetiminde yetki devri httpdergiparkgovtrdown loadarticle file bu anlamda anayasanın maddenin son fıkrasında belirtilen yet kinin bizzat cumhurbaşkanlığı tarafından cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kullanılması gere kiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinin fıkrasındaki cumhurbaşkanlığı kararnameleri normlar hiyerarşisinde yasaya eşdeğer işlemler değildir anayasanın bu tür kararnamelerin salt yü rütme yetkisine ilişkin konularla sınırlı olarak çıkarılacağını öngörmesi bunların yasaya eşde ğer yasayla aynı düzeyde kurallar olamayacağını gösterir çünkü yürütme yetkisi kanunların uygulanmasına yönelik kanunlara uygun kullanılması gereken bir yetkidir ayrıca aynı fıkrada yer alan anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkan lığı kararnamesi çıkarılamaz kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı karar namesi çıkarılamaz cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çı karması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir şeklindeki düzen lemeler cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasaya eşdeğer olmadığının bir başka açık delili dir bu düzenlemelerden cbk ile düzenleneceği belirtilen konuların yasayla düzenlenmesi anayasanın yasama organına açıkça tanıdığı bir yetkidir kanunsuz emre dair anayasanın maddesinde yapılan değişikliğe bakıldığında ise cumhurbaşkanlığı kararnamesinin anayasanın konuya ilişkin diğer düzenlemeleri ile birlikte değerlendirildiğinde normlar hiyerarşisindeki yeri açıkça anlaşılır kamu hizmetlerinde her hangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse üstünden aldığı emri yönetmelik cumhurbaş kanlığı kararnamesi kanun veya anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir sayılı yasa değişikliği ile cumhurbaşkanına anayasada tanınan diğer yetkiler ise şöyledir anayasanın maddenin son fıkrasında kamu tüzelkişiliği ancak kanunla veya cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur denilerek cbk ile kamu tüzelkişiliği kurulmasına da imkân tanınmıştır bununla birlikte türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz kalır mdfıkra son kuralı gereğince yasa ile kurulmuş bir kamu tüzelkişiliği cbk ile kaldırılamaz ancak cbk ile kurulan bir kamu tüzelkişiliği yasal düzenlemenin konusunu oluşturabilir anayasa devlet denetleme kurulunun işleyişi üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri ile milli güvenlik kurulu genel sekreterliğinin teşkilatı ve görevlerinin cum hurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceğini hüküm altına almıştır ve maddelerde yer alan tüzük ibaresi anayasadan tamamen çıkarılmıştır böylece tüzük uygulaması yürürlükten kaldırılmış onun yerine çok daha geniş bir kapsama sahip olan cumhurbaşkanlığı kararnamesi konulmuştur yönetmelikleri düzenleyen mad dede cumhurbaşkanı bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilirler hükmü yer almıştır ancak bu tüzük ve cumhurbaşkanlığı kararnamesinin aynı hukuki nitelikte olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılabileceği yukarıda belirtilen istisnai işlemler kaynağını doğrudan anayasadan alan yürütme işlemi niteliğinde kabul edilmelidir ancak bu tür cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin de aynı konuda kanun çıkarması durumunda hükümsüz kalacakları anayasanın amir hükmüdür öte yandan cumhurbaşkanı üst kademe kamu yöneticilerini atar görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler madde ancak md gereğince tbmm bu konuları da yasa ile düzenleyebiliresas sayısı karar sayısı cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmasının sınırları anayasanın maddesiyle getirilen cbk ile yürütmeye tanınan düzenleme alanı oldukça dar ve sınırlıdır bu sınırları şu şekilde açıklamak mümkündür i̇lk olarak cumhurbaşkanlığı kararnamesi yürütme yetkisine ilişkin konularda çı karılabilecektir maddenin gerekçesinde ise cumhurbaşkanına genel siyasetin yürütülmesinde yürütme yetkisi ile ilgili ihtiyaç duyduğu konularda kararname çıkarabilme yetkisi verildiği ifade edilmektedir bu nedenle cbkleri ancak yürütme yetkisinin gerektirdiği hususlarda ih tiyaç duyulduğunda çıkarılabilecek yasama ve yargı yetkilerinden herhangi birinin alanına gi ren bir konuda ise cbk çıkarılması mümkün olmayacaktır aym bu açık hususu teyit etmek tedir cumhurbaşkanının yürütme yetkisine ilişkin konularda cbk çıkarabileceği ifade edilmiştir buna göre yürütme yetkisine ilişkin konular dışında cbk ile düzenleme yapılması mümkün değildir aym es ks kt rg tarih sayı aynı yönde bkz aym es ks t rg temmuz i̇kinci olarak cbkleri anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili konularda düzenleme yapamaz bu yasakla kişilerin temel haklarını ilgilendi ren hususlarda yasa olmaksızın cbklerin devreye girmesi engellenmek istenmiştir ancak bu noktada çözümlenmesi gereken soru sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin tamamının cbk ile düzenlenip düzenlenemeyeceğidir sadece yukarıdaki ifadeden yola çıka rak yapılan bir değerlendirme bu soruya olumlu cevap vermeyi gerektirir ancak bu cümlenin aynı fıkradaki diğer hükümler ve anayasanın konuya ilişkin diğer ilke ve kuralları dikkate alı narak anayasanın bütünlüğü içinde tartışılması ve anlaşılması gerekir öncelikle aşağıda ayrıntılarıyla belirtildiği üzere anayasada münhasıran kanunla dü zenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz dolayısıyla il gili maddede yasayla düzenlenmesi kaydı bulunan sosyal ve ekonomik hak ve ödevler cum hurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemeyecektir örneğin anayasanın maddesinde öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir maddesinde sendika kurma hakkı kanunla sınırlanabilir sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usuller kanunda gösterilir maddesinde tarih kültür ve tabiat varlıklarından özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir denilmektedir dolayısıyla belirtilen konuların cbk ile düzenlenmesi mümkün değildir eğer böyle bir düzenleme yapılırsa bu hem anayasanın maddesine hem de hak ve ödev için kanun kaydı koyan hükme aykırılık oluşturur ancak yasa kaydı içermeyen sosyal ve ekonomik haklar cumhurbaşkanlığı kararna mesinin konusu olabilecektir örneğin konut hakkını düzenleyen anayasanın maddesi böy ledir bu durumda dikkat edilmesi gereken husus söz konusu hakların sadece düzenleme ko nusu olabileceği ancak bunun sınırlama yetkisini içermediğidir bu nedenle maddenin ikinci cümlesi sosyal ve ekonomik haklar alanının cbk ile düzenlenmesini kabul ederken bu düzenlemenin sınırlarını da belirtir ilki fıkranın ilk cüm lesindeki cbknin sadece yürütme yetkisine ilişkin konularda çıkarılabilmesi diğeri ise üçüncü cümlesindeki münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda çıkarılamamasıdır öte yandan anayasanın maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabile ceği kuralı dikkate alındığında cbkye konu olabilecek sosyal ve ekonomik hak ve ödevlerleesas sayısı karar sayısı ilgili cumhurbaşkanının sınırlama değil sadece bir düzenleme yetkisinden bahsedilebilir yani düzenleme ve sınırlama ayrımı dikkate alındığında cbk ile sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin gerçekleşmesi için birtakım pozitif tedbirleri içeren düzenlemeler yapabileceği fakat kişilerin bundan yararlanmasına sınırlama getirilemeyeceği belirtilmelidir zira anayasal çerçe vede bir hakkın kısıtlanması ancak ve ancak kanun ile yapılabilir üçüncü sınır anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz hükmüdür aym tarafından yasama yetkisinin devir yasağı çerçevesinde yürütmenin düzenleme yetkisi izah edilirken kullanılan münhası ran kanunla düzenlenmesi gereken konular ibaresi anayasa kuralı haline getirilmiştir bkz anayasa mahkemesi kararı k aymye göre kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına dü zenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluştur maktadır bu nedenle anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi münhasıran ka nunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirle miş olması gerekmektedir anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü ko nularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz bu nedenle anayasanın münhasıran kanunla düzenlenmesini gerektirdiği konularda yürütmeye düzenleme yetkisi verilirken yasanın temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirle miş olması gerekmektedir aym ayrıca anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi gere ken birtakım konuları örnek olarak sıralamıştır anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınır landırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi aymnin münhasıran kavramını açıklarken verdiği örnekler ve açıklamalardan bir ko nunun münhasıran yasa alanında olması için anayasanın özellikle ve ısrarla konunun yasayla düzenlemesini istemesi yasayla düzenlemeye çok özel vurgu yapması gerekmemektedir bu çerçevede temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına dair maddede sınırlamanın ancak kanunla yapılabileceği şartı vardır temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yal nızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınır lanabilir oysa vergilerle alakalı maddede vergi resim harç ve benzeri mali yükümlü lükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır ve kamu hizmeti görevlileriyle alakalı genel ilkeleri koyan maddede memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir yasayla düzenleme öngörülmüş hiçbir özel vurgu yapılmamıştır anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular kavramı bu nedenle yasa kaydı olarak anlaşılmak ve uygulanmak durumundadır anayasanın maddesindeki birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatının bölge teşkilatının görev ve yetkileri ka nunla düzenlenir maddesindeki mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri ye rinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir maddesindeki memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülük leri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir ve üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları kanunla özel olarak düzenlenir hükümleri buna örnek oluşturur özellikle bu son husus cbk ile yasanın konu itibarıyla iç içe geçme riskini içerir karmaşaya yol açma ihtimalini barındırır çünkü anayasanın maddesi cumhurbaşkanı cbk ile üstesas sayısı karar sayısı kademe kamu yöneticilerini atar görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenler hükmünü içerirken üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esas ları maddeye göre yasa ile özel olarak düzenlenmek zorundadır anayasa mahkemesi anayasada salt bir kanunla düzenleme kaydının bulunmasının ilgili konuyu cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konu bakımından yetki alanından çıkarmak açı sından yeterli olduğunu ifade etmiştir anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cbk çıkarıla mayacağı hüküm altına alınmıştır ancak anayasada hangi konuların münhasıran kanunla dü zenleneceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır bununla birlikte anayasa mahkemesi nin yerleşik içtihadında anayasa koyucunun kanunla düzenlenmesini öngördüğü konuların bu kapsamda görülmesi gerektiği kabul edilmektedir aym k k k k k buna göre anayasada kanunla düzenleneceği belirtilen alanlarda cumhurbaşkanının cbk çıkarma yet kisi bulunmamaktadır aym es ks kt rg tarih sayı dolayısıyla maddede geçen münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen ko nular ibaresinin anayasada kanunla düzenlenir veya kanunla konulur değiştirilir veya kaldı rılır vb ifadelerin bulunduğu maddelere bakarak belirlenmesi gerekir halde anayasanın bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi öngörülmüşse konunun cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi anayasanın ve maddelerine aykırılık oluşturacaktır bir diğer sınır ise kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı karar namesi çıkarılamaz kuralıdır bir konu yasa ile açıkça düzenlenmişse cumhurbaşkanlığı ka rarnamesi çıkarılamaz elbette cbklerin çıkarılması için khklerde olduğu gibi yasa ile yet kilendirme gerekmez ancak khkler yasaları değiştirebilirken cbkler yasaların açıkça dü zenlediği hususlarda bir düzenleme yapamamakta cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanun larda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanmakta türkiye büyük mil let meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hü kümsüz hale gelmektedir bu hükümler açıkça cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yasa gücünde olmadığını cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların değiştirilemeyeceğini gösterir burada değinilen sınır kanun hükmünde kararnamelerle açıkça düzenlenen konuları da kapsar aym bu hususu açıkça ifade etmiştir khkların kanun hükmünde oldukları gö rülmektedir dolayısıyla khk ile açıkça düzenlenen bir konuda da anayasanın maddesi nin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesi uyarınca cbk çıkarılamaması gerekir aym es ks kt rg tarih sayı– bu açıklamalar ışığında anayasanın cumhurbaşkanı kararnamesiyle doğrudan düzen leme yetkisi verdiği konularda dahi cbk ile kanunlarda değişiklik yapılması mümkün değildir örneğin anayasanın son maddesine göre bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cumhurbaşkanlığı ka rarnamesiyle düzenlenir ancak bu bakanlıkların kurulmasına ilişkin olarak mevcut yasalarda cbk ile değişiklik yapılabileceği anlamına gelmemektedir sonuç olarak anayasanın maddesinin on yedinci fıkrasının mevcut hükümleri karşısında hangi konuda olursa olsun cbk ile bir yasayı değiştirmek veya yürürlükten kaldırmak mümkün değildiresas sayısı karar sayısı nitekim nolu cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmadan önce tarihli ve sayılı anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve ka nun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararname ile bakanlıkları düzenleyen birçok yasa ve yasa gücünde kararname yürürlükten kaldırılmıştır cumhurbaşkanlığı kararnamelerine i̇lişkin anayasa mahkemesi denetiminin kap samı anayasa mahkemesinin denetim kapsamına giren işlemlerden birisi de cumhurbaşkan lığı kararnamesidir anayasanın ve maddelerinde daha önce mevcut olan kanun hükmünde kararname yerine cumhurbaşkanlığı kararnamesi ibaresi konulmuştur anayasa mahkemesi bu denetimi nasıl ve hangi çerçevede yapmalıdır yargısal dene timde aym öncelikle bir cbknın anayasada cbk ile düzenlenmesi öngörülen hususlarda düzenleme içerip içermediği yani yetki yönünden denetleyecektir dolayısıyla cbk yetki kap samı dışında bir konuyu düzenlemişse doğrudan yetkisizlik dolayısıyla iptal edilmelidir cbknın yetki kapsamı içinde olduğu sonucuna varırsa aym bu kez düzenlemenin esas bakı mından anayasanın ilgili maddelerine uygunluğunu inceleyecektir her ne kadar anayasanın maddesinde cbklerin şekil ve esas bakımlarından anayasaya uygunluk denetiminden söz edilmişse de bu denetim maddenin fıkrasındaki koşulların bir bütün olarak aym tarafından denetlenmesini gerektirir çünkü anayasada cumhurbaşkanına ancak fıkrada be lirtilen sınırlar içinde cbk çıkarma yetkisi verilmiştir bu sınırların aşılması cbkyi ana yasaya aykırı hale getirir böylece cbknın örneğin kanunun açıkça düzenlediği bir hususu içermesi onun anayasaya aykırı olması sonucunu doğurur dava konusu kural sayılı kanuna ekli sayılı cetvele bazı eklemeler yapmak suretiyle kanun metninde değişiklik yapılmasını öngörmektedir kanunları değiştirmenin tbmmnin görev ve yetkileri kapsamında bulunduğu ve sayılı kanunla yapılan anayasa değişikliğiyle bu hususta farklı bir düzen leme öngörülmediği gözetildiğinde kuralın yürütme yetkisine değil yasama yetkisine ilişkin ol duğu açıktır dolayısıyla kural anayasanın maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cüm lesiyle bağdaşmamaktadır aym es ks t rg temmuz bu açıdan cbkların denetimi yasaların denetiminden farklıdır yasaların esas deneti minde sadece yasanın maddi bakımdan anayasaya uygunluğu inceleme konusu olurken cbkların önce yetki yönünden incelenerek anayasanın maddedeki sınırlara uyulup uyulmadığı denetlemelidir bu çerçevede cbknın bir özgürlük ve hakkı düzenleyip düzenle mediği anayasada yasa kaydı olan ya da bir kanun tarafından düzenlenmiş bulunan bir konuda düzenlemeye yer verilip verilmediği öncelikle ele alınmalıdır aym de konuya ilişkin ilk kararlarında cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin öncelikle yetki açısından denetlenmesi gerekliliğini açıkça ifade etmiştir cbkların konu bakımından yetki kurallarına uygun olarak çıkarılması gerekmek tedir aksi takdirde içeriği anayasaya aykırılık oluşturmasa bile bu düzenlemelerin ana yasaya uygunluğundan söz edilemez dolayısıyla cbkların yargısal denetiminde öncelikle anayasanın maddesinin on yedinci fıkrasında belirtilen konu bakımından yetki kuralla rına uygunluğunun ele alınması gerekir anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık tespit edilmemesi durumunda ise bu defa cbkların içerik yönünden anayasaya uygunluk denetimi yapılmalıdır bkz örneğin aym es ks kt rg tarih –esas sayısı karar sayısı sayı aynı yönde bkz aym es ks t rg temmuz ayrıca sosyal ve ekonomik haklar konusunda cbkların özgürlük ve hak üzerindeki somut etkisi incelemede dikkate alınmalıdır bu yönden bir cbk hak ve hürriyetleri sınırlayıcı nitelikte ise konu yasama yetkisinin alanına kayacak ve cbk anayasaya aykırı hale gelebile cektir bu nedenle sosyal ve ekonomik haklara ilişkin olarak cbklarda yer alan her bir hük mün somut etkileri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır bu bağlamda örneğin cbkda öngörülen sosyal ve ekonomik haklarla ilgili düzenleyici kuralların sosyal veveya ekonomik haklar bakımından pozitif ayrımcılık yapılmasının gerekli olduğu bir alanda bunu yapmamaktan ya da tetikleyebileceği dolaylı ayrımcı sonuçlardan da sorumlu olacağını vurgu lamak gerekir bu çerçevede hangi kuralın hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı hangi kuralın sadece düzenleyici nitelikte olduğunun tespiti oldukça zor olacaktır anayasa mahkemesinin cumhurbaşkanlığı kararnamelerini yetki açısından denetleme sinin sıradan bir anayasaya uygunluk denetimi sorunu oluşturmadığı vurgulanmalıdır ana yasanın başlangıç bölümünde açık şekilde erkler ayrılığı ilkesine yollama yapılmakla yetinil memekte ilkenin aynı zamanda tanımı da yapılmaktadır madde nin öngördüğü hukuk dev letinin gerekleri normlar hiyerarşisi çerçevesinde kuralı koyan organ ile onu uygulay
4,030
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı anayasasının maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ek fıkra skmad kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ek cümle sk md bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ek fıkra skl md çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde i̇ptal ibare anayasa mahnin tarihli ve sayılı kararı ile kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar şeklinde hüküm yer almaktadır sayılı anayasasının mülkiyet hakkı başlıklı maddesinde ise herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir şeklinde hüküm yer almaktadır sayılı anayasasının suç ve cezaların şahsiliği başlıklı maddesinde ise madde kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez şeklinde hüküm yer almaktadır sayılı türk ceza kanununun maddesinin fıkrasında bir hakka dayanmaksızın kamuya veya özel kişilere ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası verilir şeklinde hüküm yer almakta idi sayılı taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkında kanunun maddesindeesas sayısı karar sayısı mahkeme kararıyla kendisine teslim edilmeksizin aynı taşınmaz mala ikinci defa yapılan tecavüz veya müdahale ister tecavüz veya müdahalesi önceden önlenen kimse tarafından isterse başkaları tarafından birinci mütecaviz yararına ilk defa yapılmış olsun fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bu suçu işleyenler hakkında taşınmaz mal kamu kurum veya kuruluşlarına ait bulunuyorsa veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz veya umumun menfaatine ait yerlerden ise altı aydan iki yıla kadar şayet taşınmaz mal diğer tüzelkişilere veya gerçek kişilere ait ise üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur tecavüz veya müdahale silahlı bir kişi veya silahsız olsalar dahi birden fazla kişiler tarafından yapıldığı takdirde bendindeki cezalar bir kat artırılarak hükmolunur tecavüz veya müdahale taşınmaz malı aralarında paylaşmak veya ortaklaşa kullanmak amacıyla iki veya daha çok kişinin birleşmesiyle işlenirse bendi ile artırılan ceza ayrıca üçte bir oranında artırılır bu amaçla birleşen kişilerden en az birisinin silahlı olması halinde ise bendi ile artırılan ceza ayrıca yarı oranında artırılarak hükmolunur sayılı türk ceza kanununun maddesinin fıkrasında tarih ve sayılı kanunun maddesi ile yapılan değişiklik ile bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir şeklinde değiştirilerek kamuya ait taşınmazlara yapılan tecavüzler suç olmaktan çıkarılmıştır bu değişiklikten sonra da yargıtay ceza dairesinin yerleşik uygulamaları ile bu durum bir çok mütecavizin eylemi cezasız bırakılmıştır yargıtay ceza dairesi daha sonraki tarihlerde verdiği kararlar ile uygulama alanını daraltarak artık belediye sınırları içinde yer alan taşınmazlara tcknın maddesinin uygulama olanağının bulunmadığı ancak şartlarının varlığı halinde sayılı kanun hükümlerinin uygulanabileceği yönünde kararlar vermeye başlamıştır kabul tarihli ve tarihinde resmi gazetenin sayısında yayımlanan sayılı on üç i̇lde büyükşehir belediyesi ve yirmi altı i̇lçe kurulması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun ile büyükşehir belediyesi kurulan veya var olan illerin merkez ve ilçelerine bağlı olan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüş ve kapsam bir hayli genişlemiştir ancak üzüntüyle belirtmek gerekir ki bu maddenin uygulandığı yerlerde ikamet eden vatandaş anayasaya göre aynı hak ve yükümlülüklere ve bu bağlamda kanun önünde eşit olması gerekir iken yapılan kanun değişiklikleri ve farklı uygulamalar ile büyük bir ayrıştırma ve haksızlığa maruz kalmaktadır zira sayılı kanunun maddesinin uygulandığı yerlerde bu kanun maddesinin uygulanması ve bu bağlamda bu maddeyi ihlal eden kişinin men kararından sonra ikinci kez aynı eylemi yapması tabiri diğerle aynı suçu bir kez daha işlemesi şartı var iken maddenin ihlali için kez bu eylemin gerçekleştirilmesi yeterli görülmektedir bir çok vatandaşımız buesas sayısı karar sayısı yüzden sırf kanunu bilmemesi uyarılmaması ve çoğu kez bu şekilde el atmanın suç olduğunu bilmeden bu nedenle sabıkalı duruma gelmektedir ve de biz kanun uygulayıcıları tarafından kanunu bilmemek mazeret sayılmaz kılıfına sığınılarak verilen cezalar nedeniyle mağdur duruma düşürülmektedirler evrensel hukuk kuralları gereği suç ve cezaların orantılı ve eşit olması aynı zamanda ülkenin tamamında yeknesak olarak uygulanması gerekir velhasıl aynı kanunun maddesi farklı yerlerdeki vatandaşlara farklı uygulanmakta ve kişiler arasındaki eşitsizliğe yol açmakta ve dahası bu durum büyük şehirlerde ikamet eden veya iş yapan büyük sermaye sahipleri tarafından da kötüye kullanılarak rant kapısı açılmasına yol açmaktadır kanunların aynı ülke vatandaşına eşit olarak aynı uygulanması gerekmekte iken buna aykırı davranılmasına yol açan suç ve cezaların orantılılığı ile hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılan sayılı türk ceza kanununun maddesinin iptali gerekir yukarıda anılan nedenlerle sayılı türk ceza kanununun maddesinin anayasanın maddesindeki hukuk devleti maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi eşit suça eşit ceza ilkesine aykırılık ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesindeki adil yargılama hakkına aykırı olduğu kanaati ile anayasanın maddesi gereği anayasa mahkemesine başvurulmuştur gereğinin yapılarak sayılı türk ceza kanununun maddesinin iptaline karar verilmesi anayasanın maddesi gereği arz olunur
880
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ diyarbakır sıkıyönetim askeri mahkemesinin başvurma kararında itirazın gerekçesi olarak özetle şöyle denilmiştir uzun süredir duvarların özellikle siyasal amaçlı sloganlar yazılmak suretiyle ne duruma getirildiği herkesçe bilinmektedir bu yoldaki eylemlerin cezalandırılması devletin en doğal hakkıdır duvarlara yazı yazılması siyasal ya da başka amaçlı olabilir bir ayrım da aynı zamanda başka bir suçu oluşturan ya da oluşturmayan yazı yazılması biçiminde olabilir bütün bu eylemlerin gösterdiği ağırlık değişik olduğundan ona göre ceza tayini gereklidir söz gelişi siyasal amaçlı olan yazılardan dolayı verilecek ceza siyasal amaçlı olmayan yazılardan dolayı verilecek cezadan fazla olacaktır ancak yazılan yazı ile aynı zamanda daha ağır bir suç işlenmiş ise ne olacaktır türk ceza yasasının değişik maddesine göre bu durumda yazılan yazı siyasal amaçlı ise yazıdan dolayı da ceza verilecek yazı siyasal amaçlı değil ise oluşan suç nedeniyle ceza tayin edilecek ayrıca türk ceza yasasının sözü geçen maddesi uyarınca ceza verilemeyecektir bu biçimdeki bir ayrım yasa önünde eşitlik ilkesi ile bağdaşmamaktadır kaldı ki türk ceza yasasının maddesi bir yasa maddesinden ibaret olmayıp medenî yasanın başlangıç hükümleri gibi ceza hukuku öğretisinin temel kavramlarından birinin açıklanmasıdır gerçekten sanığın eylemi daha ağır bir suçun öğesini oluşturuyorsa ona aynı eylemle işlediği iki suçtan dolayı ayrı ayrı ceza verilmesi adalet duygusuyla ve kavramıyla bağdaşamaz cezanın önleyici etkisinin artırılması yalnızca ceza sınırları ve türleri değiştirilerek sağlanabilir bu ceza hukuku kuralları gereğidir olayda sanığın izinsiz olarak duvarlara yazdığı yazı ile millî duyguları yok etmeye yönelik propaganda yapmak suçunu işlediği iddiası vardır yazı yazmak eylemi sözü geçen suçun aslî maddi öğesidir buna karşın sanık hakkında hem asıl suçtan dolayı ceza tâyini hem de suçun öğesi olan eylemden dolayı ceza verilmesi hukuk mantığına sığmasa gerektir
273
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin bu amaçla ilgili pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere ve gerekli hallerde diğer işletmecilere yükümlülükler getirmek tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın kurumun görev ve yetkileri başlıklı ncı maddesinin iptali istenen tümcesi ile bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumuna elektronik haberleşme sektöründe rekabeti tesis etmeye ve korumaya rekabeti engelleyici bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaların giderilmesi amacıyla ilgili pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere ve gerekli hallerde diğer işletmecilere yükümlülükler getirme yetkisi verilmiş ancak yapılan bu düzenlemede getirilecek yükümlülüklerin neler olduğu ve hangi kriterlere göre hangi durumda hangi yükümlülüklerin uygulanacağı belirtilmemiştir bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumunun getireceği yükümlülüklere ilişkin ilkeler konusunda her hangi bir düzenleme yer almadığından bu konudaki usul ve esasları belirleyen idari bir düzenleme asli düzenleme yapmış olacaktır halbuki anayasaya göre anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yürütmenin asli düzenleme yetkisi yoktur yürütme anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacak ve yerine getirilecek bir yetki ve görevdir anayasanın inci maddesinde ifade edilmiş olan bu ilke yürütmenin ancak kanun ile asli olarak düzenlenmiş bir alanda düzenleme yetkisi kullanabileceğini açıkça ortaya koymaktadır anayasanın nci maddesine göre ise asli düzenleme yetkisi tbmmnindir ve devredilemez anayasa mahkemesi günlü k sayılı kararında konuyu şöyle belirginleştirmiştir yasa koyucu belli konularda gerekli kuralları koyacak çerçeveyi çizecek eğer uygun ve zorunlu görürse onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak idare ancak alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır esasen anayasanın inci maddesinin yürütme yetkisi ve görevinin anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur anayasa mahkemesinin tarih k sayılı kararı rg sa açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin iptali istenen bu amaçla ilgili pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere ve gerekli hallerde diğer işletmecilere yükümlülükler getirmek tümcesi yürütmenin kanuniliği ilkesine aykırı olarak yürütmeye asli düzenleme yapmak imkânı tanıdığı için anayasanın inci maddesine yasamaya ait olan asli düzenleme yetkisini yürütmeye devrettiği için anayasanın nci maddesine böyle bir yetki anayasaya dayanmadığı için de anayasanın ncı maddesine aykırı olup iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin uzlaşma sağlanamadığı takdirde ilgili taraflar arasında aksi kararlaştırılıncaya kadar geçerli olmak üzere gerekli tedbirleri almak tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin iptali hükmü ile bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumuna işletmeciler yani yetkilendirme çerçevesinde elektronik haberleşme hizmeti sunan veveya elektronik haberleşme şebekesi sağlayan ve alt yapısını işleten şirketler sakm arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde ilgili taraflar arasında aksi kararlaştırılıncaya kadar geçerli olmak üzere gerekli tedbirleri alma yetkisi tanınmış ancak anılan kurumun alacağı tedbirlerin ki bu tedbirler taraflar arasında aksi kararlaştırılıncaya kadar taraf iradeleri yerine geçecektir neler olacağı hangi durumlarda hangi tedbirlerin alınacağı konusunda her hangi bir belirleme yapılmamıştır kurum tarafından uzlaşma prosedürünün işletilmiş olmasına karşın uzlaşamayan tarafların kurumun alacağı tedbirlerin aksi üzerinde uzlaşmalarının da zorluğu açık olduğu gibi kurumun alacağı tedbirin taraflardan birisinin lehine olması halinde böyle bir uzlaşmanın imkânsızlığı da ortadadır böyle bir durumun hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmadığı açıktır anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir dava konusu kural belirlilik genellik soyutluk ve öngörülebilirlik özellikleri taşımaması nedeniyle yasama yetkisinin amacına uygun biçimde kullanılmasına elverişli olmadığı gibi hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin uzlaşma sağlanamadığı takdirde ilgili taraflar arasında aksi kararlaştırılıncaya kadar geçerli olmak üzere gerekli tedbirleri almak tümcesi anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekir tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendindeki her türlü i̇baresinin anayasaya aykırılığı bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumu iptali istenen kural ile elektronik haberleşmeyle ilgili olarak işletmeciler kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden ihtiyaç duyacağı her türlü bilgi ve belgeyi alma yetkisiyle donatılmıştır sayılı yasanın ıncı maddesinin numaralı fıkrasında da bu maddenin uygulanmasına ve bu kanunda öngörülen yükümlülüklerin işletmeciler tarafından yerine getirilmemesi halinde uygulanacak idarî para cezalarına ilişkin hususlar kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir denilmiştiresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu temel hak ve hürriyetlerinin kişinin topluma ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını ihtiva ettiği hükme bağlanmış üncü maddesinde de temel hak ve hürriyetlerinin özlerine dokunulmaksızın anayasanın ilgili maddesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği ve bu sınırlamanın anayasanın sözüne ruhuna demokratik toplum düzenine ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir elektronik haberleşmeyle ilgili olarak işletmecilerin kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin kendilerinden istenen bilgileri vermek zorunluluğuna uymamaları halinde idari para cezası yaptırımına bağlanmış olmasına karşın istenilecek belge ve bilgilerin kapsamı ya da sınırlarının neneler olacağına başka bir anlatımla temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde olan belge ve bilgilerin bu zorunluluk kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş aksine haberleşme özgürlüğü dikkate alınmaksızın ve yargı kararı olmaksızın kurumun ihtiyaç duyacağı her türlü bilgi ve belgenin verilmesi zorunluluğu getirilmiştir dolayısıyla söz konusu kurum kuruluş ve kişiler kendilerinden istenildiği takdirde her türlü bilgi ve belgeyi temel hak ve özgürlüklerine müdahale niteliğinde olsa bile vermek zorundadırlar bu durumda tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendindeki iptali istenen her türlü ibaresi anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun nci maddesinin numaralı fıkrasının i̇kinci ve üçüncü cümlelerinin anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun nci maddesinin iptali istenen cümleleri ile bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumuna belirleyeceği etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere etkin rekabet ortamının sağlanması ve korunması amacıyla yükümlülükler getirme ve aynı veveya farklı pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip olan işletmeciler arasında söz konusu yükümlülükler açısından farklılaştırma yapabilme yetkileri verilmiştir yapılan bu düzenlemede getirilecek yükümlülüklerin neler olduğu ve hangi kriterlere göre hangi durumda hangi yükümlülüklerin uygulanacağı belirtilmemiştir bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumunun getireceği yükümlülüklere ilişkin ilkeler konusunda her hangi bir düzenleme yer almadığından bu konudaki usul ve esasları belirleyen idari bir düzenleme asli düzenleme yapmış olacaktır bu durumda yukarıda numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun nci maddesinin numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin yürütmenin kanuniliği ilkesine aykırı olarak yürütmeye asli düzenleme yapmak imkânı tanıdığı için anayasanın inci maddesine yasamaya ait olan asli düzenleme yetkisini yürütmeye devrettiği için anayasanın nci maddesine böyle bir yetki anayasaya dayanmadığı için de anayasanın ncı maddesine aykırı olup iptalleri gerekmektediresas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun uncu maddesinin numaralı fıkrasının ve yapılacak ihaleye ilişkin usul ve esasları belirler tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın numaralı fıkrasında bu maddenin numaralı fıkrasının bendinde öngörülen hallerde diğer bir anlatımla uydu pozisyonu ile ulusal çapta verilecek frekans bandı kullanımını ihtiva eden ve sınırlı sayıda işletmeci tarafından yürütülmesi gereken elektronik haberleşme hizmetlerine ilişkin kullanım hakkı ile ilgili olan ihalelerde ulaştırma bakanlığının tarihli ve sayılı devlet i̇hale kanunu ve sayılı kamu i̇hale kanununa tabi olmadığı belirtilmiş ve iptali istenen tümce ile de yapılacak bu tür ihaleye ilişkin usul ve esasların bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumu tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır hukuk devletinin gereklerinden olan ve idarelerin takdir ve yetkisine bırakılan konuların yine idareler tarafından önceden çıkarılan metinlerle düzenlenmesi anlamına gelen hukuk güvenliği ve düzenli idare idarenin yasallığı ilkesinin en sıkı uygulanması gereken alanlardan birinin ihaleler olduğu açıklık tarafsızlık rekabet ve uygun bedel ilkelerinin ihalelerde gerçekleşebilmesi için sürecin belirgin olması gerektiği kuşkusuzdur i̇ptali istenen kuralla sınırlı sayıda işletmeci tarafından yürütülmesi gereken elektronik haberleşme hizmetlerine ilişkin kullanım hakkı ile ilgili ihale konusunda yürütme organına kuruma yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı olarak genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmiştir anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur bu yetki anayasanın nci maddesinde türkiye büyük millet meclisine verilmiştir ve devredilemez yürütme ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir yürütme organının yasayla yetkili kılınmış olması yasayla düzenleme anlamına gelmeyeceğinden yürütmeye devredilen yetkinin anayasaya uygun olabilmesi için yasada temel esasların belirlenmesi sınırların çizilmesi gerekir anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlenir değiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna anayasa mahkemesi kararlarıyla açıklık getirmiştir örneğin günlü k sayılı kararında konuyu şöyle belirginleştirmiştir yasa koyucu belli konularda gerekli kuralları koyacak çerçeveyi çizecek eğer uygun ve zorunlu görürse onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak idare ancak alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır esasen anayasanın inci maddesinin yürütme yetkisi ve görevinin anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur anayasa mahkemesinin tarih k sayılı kararı rg sa açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun uncu maddesinin numaralı fıkrasının ve yapılacak ihaleye ilişkin usul ve esasları belirler tümcesi yürütmenin kanuniliği ilkesine aykırı olarak yürütmeye asliesas sayısı karar sayısı düzenleme yapmak imkânı tanıdığı için anayasanın inci maddesine yasamaya ait olan asli düzenleme yetkisini yürütmeye devrettiği için anayasanın nci maddesine böyle bir yetki anayasaya dayanmadığı için de anayasanın ncı maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun inci maddesinin numaralı fıkrasının bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurum herhangi bir yükümlülük altına girmez şeklindeki son cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasında bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumuna numara tahsis ve kullanımını koşullara bağlama kamu düzeni ve millî güvenliğin gerektirdiği durumlar numara kapasitesi ihtiyacı üye olunan uluslararası kuruluşların düzenlemeleri veya taraf olunan uluslararası anlaşmalar doğrultusunda veya kurum düzenlemelerine uygun olarak kullanılmadığı durumlarda tahsisli numaralarda değişiklik yapma ve tahsisli numaraları geri alma yetkisi verilmekte iptali istenen kural ile de söz konusu yetkinin kullanılması bağlamında yapılacak düzenlemeler sonucunda kurumun herhangi bir yükümlülük altına girmeyeceği hükme bağlanmaktadır bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere kurum tahsis ettiği numaralarda tek taraflı olarak değişiklik yapabilecek tahsisli numarayı geri alabilecek ancak kurum bu işlemlerden dolayı herhangi bir yükümlülük altına girmeyecektir böyle bir düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı kuşkusuzdur anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu belirtilmiştir cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile edinilmiş kazanılmış hakların korunması da temel hukuk ilkelerindendir hukuk devleti kazanılmış hakları korumakta duyarlı davranarak hukukun temel ilkelerine bağlılığını kanıtlar hukuk devleti aynı zamanda bireylerin haksızlıktan korunmasını ve mutluluğunu amaç edinir kurumun tahsisli numaraları hukuka aykırı bir işlemle geri alması veya değiştirmesi durumunda tazminle sorumlu olması hukukun temel ilkelerindendir ayrıca işletmecilere tahsis edilen numaraların onların kazanılmış hakları olduğu da yadsınamaz diğer taraftan anayasanın inci maddesinde i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmüne yer verilmiştir anayasa türkiye cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduğunu vurgularken devlet içinde tüm kamusal yaşam ve yönetimin yargı denetimine bağlı olmasını amaçlamıştır anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan kural yönetimin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadıresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen kural idarenin işlemlerinin yargısal denetimi ilkesini zayıflatan bir kural olduğundan anayasanın inci maddesine de ters düşer açıklanan nedenlerle kurumun herhangi bir yükümlülük altına girmeyeceğine öngören tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun inci maddesinin numaralı fıkrasının bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurum herhangi bir yükümlülük altına girmez şeklindeki son cümlesi anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurum herhangi bir yükümlülük altına girmez şeklindeki son cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasında bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumuna teknolojik gelişmeler ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası kuruluşların kararları doğrultusunda yapılabilecek yeni planlamalar çerçevesinde tahsis edilen frekans ve bantlar için bakanlık ve ilgili kurumlar ile gerekli koordinasyonu sağlama görevi ve devlet güvenlik ve istihbaratında zafiyet yaratmayacak şekilde iptal dâhil her türlü değişiklik yapma yetkisi verilmiş iptali istenen kural ile de bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurumun herhangi bir yükümlülük altına girmeyeceği hükme bağlanmıştır bu hükümden de anlaşılacağı üzere tahsis edilen frekans ve bantlar için kuruma tek taraflı olarak iptal dâhil her türlü değişiklik yapma yetkisi verilmiş buna karşın kurumun herhangi bir yükümlülük altına girmeyeceği öngörülmüştür yukarıda numaralı başlık altında açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurum herhangi bir yükümlülük altına girmez şeklindeki son cümlesi de anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ıncı maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ıncı maddesinin iptali istenen numaralı fıkrasında kuruma kamu hizmetinin gerekleri ve kamu düzeninin korunması amacıyla yönetmelikle önceden belirleyeceği hallerde işletmecinin faaliyetinin geçici olarak durdurma ya da ihlalin önlenmesi için işletmeciye somut tedbirler uygulama zorunluluğu getirme yetkisi verilmiştir bu kurala göre bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurumu yetkilendirme çerçevesinde elektronik haberleşme hizmeti sunan veveya elektronik haberleşme şebekesi sağlayan ve alt yapısını işleten işletmeci şirketin faaliyetini yönetmelikle önceden belirleyeceği hallerde geçici olarak durdurabilecek ya da somut tedbirler uygulama zorunluluğu getirebilecek diğer bir anlatımla işletmecinin çalışma hürriyetini sınırlandırabilecektir anayasanın inci maddesinde herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptirdenilmiştir çalışma ve sözleşme hürriyeti anayasanın temel haklar ve ödevler başlıklı ikinci kısmının sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde yer almaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı üncü maddesi ise temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz hükmüne amirdir bu hükme göre anayasanın inci maddesinde öngörülen çalışma ve sözleşme hürriyeti bu maddedeki nedenlerle ve ancak kanunla sınırlandırılabilir anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlenir değiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna anayasa mahkemesi kararlarıyla açıklık getirmiştir örneğin günlü k sayılı kararında konuyu şöyle belirginleştirmiştir yasa koyucu belli konularda gerekli kuralları koyacak çerçeveyi çizecek eğer uygun ve zorunlu görürse onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak idare ancak alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır i̇ptali istenen kural ile işletmecilerin çalışma hürriyetlerinin geçici olarak sınırlandırılma nedenleri yönetmeliğe bırakıldığından yapılan bu düzenlemenin anayasanın üncü ve inci maddelerine aykırı düştüğü çok açıktır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ıncı maddesinin numaralı fıkrası anayasanın üncü ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ temel hak ve özgürlükler ile hukuk güvenliğini zedeleyen yürütmeye asli düzenleme yetkisi veren ve kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açması muhtemel olan ve anayasaya açıkça aykırı oldukları gerekçemizde gösterilen iptali istenen kuralların uygulamaları halinde toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırıp belirsizlik ortamına neden olacağından sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğabileceği açıktır öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır sonuç ve i̇stemesas sayısı karar sayısı yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı elektronik haberleşme kanununun ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin bu amaçla ilgili pazarlarda etkin piyasa gücüne sahip işletmecilere ve gerekli hallerde diğer işletmecilere yükümlülükler getirmek tümcesinin anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin uzlaşma sağlanamadığı takdirde ilgili taraflar arasında aksi kararlaştırılıncaya kadar geçerli olmak üzere gerekli tedbirleri almak tümcesinin anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olduğundan ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendindeki iptali istenen her türlü ibaresinin anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olduğundan nci maddesinin numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan uncu maddesinin numaralı fıkrasının ve yapılacak ihaleye ilişkin usul ve esasları belirler tümcesinin anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan inci maddesinin numaralı fıkrasının bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurum herhangi bir yükümlülük altına girmez şeklindeki son cümlesinin anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan ncı maddesinin numaralı fıkrasının bu konuda yapılacak düzenlemeler sonucunda kurum herhangi bir yükümlülük altına girmez şeklindeki son cümlesinin anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan ıncı maddesinin numaralı fıkrasının anayasanın üncü ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
2,783
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvurunun gerekçesi şöyledir anayasanın nci maddesi son fıkrasında cumhuriyetin temel niteliklerini belirtirken sosyal bir hukuk devletidir inci maddesinin nci fıkrasında kanunlar anayasaya aykırı olamaz keza inci maddesinin ilk fıkrasında i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır şeklinde kural getirilmiştir muteriz hakkında huzurunda tutulan trafik ceza tutanağı muterize imzalatılmıştır olayda muteriz hakkında sayılı yasanın ncı maddesinde gösterilen istisna dışında bir idari işlem sözkonusudur aynı yasanın inci maddesinin üncü fıkrasında ncı maddede öngörülen itiraza ilişkin hüküm saklı kalmak üzere para cezaları ile mahkemelerce verilen ve sadece hafif para cezalarına ait olan hükümler kesindir hükmü düzenlenmiştir inci maddenin başlığı para cezalarının ödenme süresidir sayılı yasanın ncı maddesinin başlığı tescil plakasına göre tutanak düzenlenmesidir maddenin inci fıkrasının son cümlesinde seyrine devam eden ve sürücüsü tespit edilemeyen araçlara tescil plakalarına göre ceza veya suç tutanağı düzenlenir nci fıkrasında para cezasının ödenmesi gerektiği hallerde trafik kaydında araç sahibi olarak görülen kişiye cezayı ödemesi için tebligat yapılır üncü fıkrasında bu şekilde uygulanan cezalar için araç sahipleri cezanın tebliği tarihinden itibaren gün içinde yetkili mahkemeye itiraz edebilirler şeklinde kural getirmiştir anılan sayılı karayolları trafik yasasının incelenmesinde yasa koyucunun idari para cezalarına itiraz olanağını sadece ncı madde gereğince tescil plakasında malik görünen şahsın gıyabında ceza veya suç tutanağı düzenlenmesi durumuyla sınırladığı anlaşılmaktadır anılan ayrık durum dışında idare tarafından verilen diğer bütün idari para cezaları yasanın inci maddesinin üncü fıkrası gereğince kesindir kanaat mahkememiz anayasanın ve inci maddelerinin açık ve kuşkuya yer vermeyen düzenlemesi karşısında sayılı yasanın inci maddesinin üncü fıkrasıyla düzenlenen ncı maddede öngörülen itiraza ilişkin hüküm saklı kalmak üzere para cezalarıyla mahkemelerce verilen ve sadece hafif para cezalarına ait olan hükümler kesindir hükmünün anayasanın özüne ve ruhuna özellikle inci maddenin nci fıkrası yollamasıyla inci maddesinde belirtilen i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmüne aykırı olduğu düşünce ve gerekçeleriyle iptali gerektiği kanaatindediresas sayısı karar sayısı
309
esas no karar no anayasaya aykırılık iddiası için mahkemece ileri sürülen gerekçeler türk medenî kanununun kaynağı olan i̇sviçre medenî kanununda bu itirazda geçen maddelerin düzenlediği işlemlerin vesayet daireleri vesayet mercii ve denetleme yerlerince yapılacağı bildirildiği halde bu deyimler türk yasa koyucusunca vasi sulh ve asliye mahkemeleri olarak kabul edilmiş bunun sonucunda sözü edilen maddelerde geçen işlemler sulh mahkemeleri ile asliye mahkemelerine bırakılmıştır bütün bu işlemler hukukî nitelikçe yargı işlerinden olmayıp yönetim işlerindendir anayasamızın ve maddelerinde devlet yetkisini kullanacak üç organ sayılmış ve bunların görev sınırları dahi belirtilmiştir anayasanın maddesinde yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır denilmiştir anayasanın bu üç maddesi kaynağını anayasadan alan kuvvetlerin yetkilerini belirttiğine göre mahkemelerce yargı yetkisinden başka bir yetkinin kullanılmayacağı ve mahkemelerin ancak yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin olan işleri görebilecekleri anlaşılmaktadır demek ki mahkemelerin yetkilen içinde olmayan bir işe bakmaları yahut öbür kuvvetin görevine giren bir işte kendilerini görevli saymaları anayasayı açıkça çiğneme olacaktır anayasanın maddesinden başka maddesinin ikinci fıkrası hükmünden de yargı yerlerinin ancak bir dâvaya bakabilecekleri görevlerinin dâva ve yargılama ile sınırlı bulunduğu ayrıca belirmektedir bundan anlaşılıyor ki dâva niteliğinde bulunmayan ve yargılamayı gerektirmeyen işler mahkemelere görev olarak verilemez anayasamızın maddesinin son fıkrasında hâkimlerin kanunda belirtilen başka gene ve özel hiçbir görev alamıyacakları hükmü yer almıştır ki bu dahi yargı yetkisi dışında hâkimin herhangi bir iş görmesini açıkça yasaklamaktadır ve yasa koyucuyu da bağlayıcı niteliktedir bundan başka anayasanın maddesinin fıkrasında hâkimlerin anayasaya hukuka ve vicdan kanılarına göre hüküm vermeleri ilkesi öngörülmüştür hüküm ise bir dâvayı çözümleyen sonuçlandıran karar olduğuna göre bu madde hükmünce dahi hâkimlerin görevleri yargı işleriyle sınırlandırılmış bulunmaktadır nitekim eski medenî kanunumuz olan mecellenin maddesindeki hâkime ilişkin tanımlama dahi eskidenberi türk hukukunda hâkimin uyuşmazlıkları çözümleyen devlet görevlisi durumunda bulunduğunu açıkça anlatmaktadır nihayet anayasanın maddesi uyarınca yasalar anayasaya aykırı olamıyacağından medenî kanunun sözü edilen ve hâkime yargı görevi dışında yönetim işleri veren hükümlerinin de anayasaya aykırı olması gerekmektedir sulh mahkemesindeki dâvanın konusu olan iş bir vasi atama işi olduğuna göre bunun niteliği üzerinde durulunca az önce belirtilen yargı işleri niteliğinde olmadığı sonucuna varılmaktadır medenî yasanın tartışma konusu hükümleri anayasamızın maddesinde yer alan sosyal ödevlerin yerine getirilmesini düzenleyici hükümlerdir ve anayasa bu ödevleri yürütme organına vermiştir ve bundan dolayı bu işlerin mahkemelere gördürülmesi bu yönden dahi anayasa ile çelişmektedir yürürlükte bulunan yasalara göre kamu dâvası iddianame ve kişisel dâvalar ise dâva dâva dilekçesi ile açılır vasi atama işlemleri ise yalnızca bir haber verme üzerine mahkemece kendiliğinden yapılır ve bunlarda yargılama usulünün birçok hükümleri gıyap müracaata kalma ve benzeri uygulanamaz bir dâvada iki taraf bulunur vasi atamada ise taraf yoktur bir dâvada yargılama sonucunda hüküm verilir vasi atama ise bir karar ile olur bu da hukukîesas no karar no anlamda bir karar olmayıp ancak bir atama buyruğudur ve herşeyden önce bu kararla çözümlenen bir uyuşmazlık yoktur haklı ile haksız ayırt edilmiş yahut bir kimsenin cezalandırılmasına veya suçsuzluğuna karar verilmiş değildir burada bütün yapılan iş memur atanmasında aranan belli bir takım niteliklerin vasi atanacak kimsede bulunup bulunmadığına bakmaktan ibarettir böyle bir görev ise ancak ve ancak bir yürütme görevi olabilir
496
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı askeri hakimler kanununun kaynaklar başlıklı maddesinde askeri hakim ve askeri savcı ihtiyacının hangi kaynaklardan sağlanacağı hususunun düzenlendiği aynı maddenin fıkrasında kaynaklardan biri olarak gösterilen kendi hesabına hukuk fakültesini bitiren bayanlar ile aynı durumda olan ve henüz askerliğini yapmamış erkek vatandaşlardan istemde bulunanlar hükmüne yer verilmiştir dava dosyasının incelenmesinden davacının ankara i̇i jandarma komutanlığı emrinde uzman sivil memur statüsünde görev yaparken yılı türk silahlı kuvvetleri askeri hakim alımlar sınavına girmek için yaptığı başvurusunun askerlik hizmetini kısa dönem er olarak yapmış olması gerekçesiyle sayılı askeri hakimler kanununun maddesinin fıkrası doğrultusunda reddedildiği anlaşıldığından davacının başvurusunun reddine ilişkin işlemin dayanağı olan sayılı askeri hakimler kanununun maddesinin fıkrasına yönelik anayasaya aykırılık iddiası dikkate alınarak anayasaya uygunluğunun incelenmesi gerekli görülmüştür anayasanın maddesinin ve fıkralarında askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir askerî yargı organlarının kuruluşu işleyişi askerî hâkimlerin özlük işleri askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yalnız yasaların anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür anayasa mahkemesinin hukuk devletini geniş bir şekilde tanımladığı kararları da vardır örneğin anayasa mahkemesi kasım tarih ve sayılı kararında şöyle demiştir temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmadığı hukukun evrensel kurallarına saygı gösterilmediği ve adaletli bir düzenin gerçekleşmediği bir ortamda hukuk devletinden söz edilemez görüldüğü gibi anayasa mahkemesi hukuk devleti ilkesini çok geniş bir şekilde tanımlamaktadır anayasa mahkemesine göre hukuk devleti kavramı içinde insan hakları adalet eşitlik anayasaya saygı hukukun üstün kurallarına saygı evrensel hukuk kurallarına saygı yargı denetimine tâbi olma gibi unsurlar bulunmaktadıresas sayısı karar sayısı kişilerin devlete güven duymaları maddî ve manevî varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği kişilerin hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar ayrıca devletin yargı denetimini yaygınlaştırarak adaletin gerçekleştirilmesini sağlaması hukuk devleti ilkesine yer veren anayasanın maddesinin de bir gereğidir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı anayasanın maddesinde herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu ve bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmayacağı devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır i̇nsan hakları avrupa sözleşmesinin maddesinde ayırımcılık yasağı bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma cinsiyet ırk renk dil din siyasal veya diğer kanaatler ulusal veya sosyal köken ulusal bir azınlığa mensupluk servet doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır hükmüne yer verilmiştir sözleşmenin maddesi eşitlikle bağdaşmayan ayrımcı eylemlere ilişkindir haklı nedenlere dayanmayan ayrımcı bir eylem ya da farklı işlem hak ve özgürlüklerin eşitlik koşullarına uygun biçimde kullanılmasını doğrudan yasaklama veya da kısıtlama biçiminde gerçekleştirilebileceği gibi hak öznelerinin dışlanması ya da yeğlenmesi biçiminde de kendini gösterebilir eşitlik kuralı ve ayrım yasağı ayniyet veya benzerlik gösteren durum ve kişiler için geçerli olup farklı koşullar ve durumlar bakımından ayırım yapılması mümkündür sözleşme ile teminat altına alınan haklarla ilgili her türlü ayırım yasaklanmış olmadığı gibi eşitlik de mutlak değildir farklı durum ve koşullar için ayırım mümkündür ama ayırım meşru olması için objektif ve makul bir nedene dayanması meşru bir amaca yönelik olması ve amaç araç orantısının makul olması gereklidir askerliğini kısa dönem er olarak yapmış olanlar ile askerliğini hiç yapmamış ya da yedek subay olarak yapmış erkek vatandaşlar arasında ayırım getiren sayılı yasanın kaynaklar başlıklı maddesinin bendinin farklı düzenleme getirmesinin haklı bir nedeninin olup olmadığının belirlenmesi gerekir anayasa mahkemesine göre kamu yararı ve haklı nedenin anlaşılabilir amaçla ilgili makul ve adil olması gerekir getirilen düzenleme herhangi bir biçimde birbirini tamamlayan birbirini doğrulayan ve birbirini güçlendiren bu ölçütten birine uymuyorsa eşitlik ilkesine aykırı bir yön vardır denilebilir nitekim i̇ham belçika eğitim dili davasında belirli bir faklılaşma hiçbir objektif ve makul sebebe dayanmıyorsa eşit muamele prensibinin ihlal edildiği kabul edilirmakul bir sebebin var olup olmadığı ele alınan tasarrufun amacı ile sonucu arasındaki ilişki kullanılan araçlar ile gerçekleştirilmek istenen hedefler arasındaki orantılılık söz konusu toplumun yaşamını belirleyen hukuki ve fiili unsurlara bakılarak değerlendirilir yorumu getirilmiştiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde her türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez hükmüne yer verilmiştir kanunun getirdiği sınırlayıcı hükmün amacı meşru ve kamu yararına uygun olsa dahi amaç ile sınıflandırmanın birbiriyle ilişkili olmadığı durumlarda kısıtlayıcı hüküm amaca hizmet etmiyorsa eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilir sayılı yasada belirtilen koşulları taşıyan erkek vatandaşların vatani görevlerini kısa dönem er olarak yapmaları durumunda vatani hizmetlerini yapmaları askeri hakimlik sınavına başvuru yapmalarına engel bir hal oluşturmaktadır kişinin vatani görevini kısa dönem er olarak yapmaması görevin gerektirdiği bir nitelik sayılmamalıdır vatan hizmetinin anayasanın siyasi hak ve ödevler kısmında ödev olarak düzenlendiği vatandaşların bu ödevi yerine getirmelerinin anayasal zorunluluk olduğu vatandaşların vatan hizmetini yapmama gibi bir tercih hakkının bulunmadığı anayasal ödevin layıkıyla vatandaşlar tarafından yerine getirilmesi üzerine kendi aleyhlerine bir durum yaratmaması gerektiğinin kabulü ile kamu hizmetlerine girme hakkının siyasi haklar ve ödevler kısmında bir hak olarak düzenlendiği ve hizmete alınmada görevinin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemeyeceğine ilişkin amir hüküm karşısında kamu hizmetinin sağlanmasına yönelik askeri hakim kaynakları arasında askerlik hizmetini yapmamış olmak gibi bir hüküm getirip askerlik hizmetini kısa dönem er olarak yapmış olanlar aleyhine ayrıma gidilmesi hukuka aykırıdır uyuşmazlık konusu işleme dayanak gösterilen kanun maddesi kapsamında hukuk fakültelerinden mezun olan erkek vatandaşların vatani görevlerini kısa dönem er olarak yapmaları durumunda artık sayılı yasanın kaynaklar başlıklı maddesinde düzenlenen hiçbir fıkra kapsamında askeri hakim sınavına başvuruları kabul edilemeyecektir oysaki aynı konumda askerlik hizmetini henüz yapmamış olan hukuk fakültesi mezunu bir kişinin askeri hakimlik sınavına başvurusu sayılı askeri hakimler kanununun maddesi fıkrası uyarınca kabul edilecektir öte yandan türkiyede zorunlu askerlik hizmeti uygulandığı yasaya göre türkiye cumhuriyeti uyruğundaki her erkek için yaşına geldiğinde ilk askerlik yoklamasının yapıldığı günümüzde uzun dönem tam dönem zorunlu askerlik süresinin ay yüksek öğrenim bitirenler için zorunlu hizmet süreleri yedek subay olanlar için ay kısa dönem er olanlar için ay olduğu ön lisans mezunlarının ererbaş statüsünde uzun dönem askerlik yaptığı lisans yüksek lisans veya doktora mezunlarının ise yedek subay adayı olarak askerlik şubelerine müracaat edebildikleri ancak türk silahlı kuvvetlerinin anki subay ihtiyacına ve kişinin kendi isteğine göre kişi uzun dönem yedek subay olarak ay aylıklı ya da ay kısa dönem ererbaş olarak zorunlu askerlik görevlerini tamamladıkları bilinmekte olup askerlik hizmetinin bir vatan hizmeti olduğu gerçeği karşısında davacının vatan ödevini yerine getirdiği gerekçesiyle başvurusunun kabul edilmemesinin adeta cezalandırıcı bir boyutu olduğu düşünülerek ilgili sınav için yapılan başvurunun sırf askerliğini kısa dönem er olarak yaptığı gerekçesiyle reddedilmesi anayasal dayanaktan yoksun bulunmaktadır bu itibarla sayılı askeri hakimler kanununun maddesinin fıkrası anayasanın maddelerine aykırılık oluşturmaktadır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin fıkrası ile sayılı kanunun maddesinin fıkrası uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birininesas sayısı karar sayısı ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden sayılı askeri hakimler kanununun kaynaklar başlıklı maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine ulaşıldığından anılan hükmün iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,334
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesi şöyledir sayılı esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar sosyal sigortalar kurumu kanununun ek maddesinin bendinin ikinci fıkrası anayasanın öncelikle maddesine aykırıdır gerçekten öteki sosyal güvenlik kuruluşlarının başında gelen tc emekli sandığı iştirakçisine sağladığı sağlık yardımlarında süre bakımından bir sınırlama yoktur sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesindeki sınırlama ise anayasa mahkemesi tarafından kaldırılmıştır şayet ek maddenin bendinin ikinci fıkrasındaki sınırlama bir zorunluluktan doğmuş olsaydı emekli sandığı kanununda da aynı doğrultuda düzenleme yapılırdı böyle bir düzenleme bulunmadığına göre sosyal güvenlik kuruluşları mensupları arasında eşitsizlik yaratılmış olmaktadır bu nedenle sözü edilen ikinci fıkra anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın ve maddeleri açısından inceleme maddeye göre yukarıda da değinildiği gibi herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir ek maddenin söz konusu fıkrası gereğince tedaviyi ayın sonunda kesmek anayasanın anılan maddesine aykırılık oluşturur anayasanın maddesi madde hükmünü tamamlamaktadır çünkü maddenin üçüncü fıkrası devleti herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlamakla görevlendirmiştir halde tedaviyi ay ile sınırlamak anayasanın maddesine de aykırı düşer nihayet sözü edile gelen ikinci fıkra hükmü anayasaya aykırılığın ciddi olup olmadığı konusunda yapılan açıklamalara göre anayasanın maddesine de aykırıdır sonuç sayılı esnaf ve sanatlarlar ve diğer bağımsız çalışanlar sosyal sigortalar kurumu kanununa gün sayılı kanunla getirilen ek maddenin bendinin ancak hastalık hallerinde yataklı tedavi kurumlarında yapılacak sağlık yardımları tedaviye başlanan tarihten itibaren ayı geçemez kuralını içeren ikinci fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına ve temyiz incelemesinin anayasa mahkemesinin vereceği karara kadar geri bırakılmasına gününde oybirliğiyle karar verildi
252
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ başvuru kararlarının gerekçe bölümü şöyledir anayasanın çalışma hürriyeti ve kişilerin öğrenim ve mesleklerini seçme hakları ve temel insan hakları çerçevesinde kişilerin tercih ederek mezun oldukları yüksek öğretim kurumunun salt mezun olunması nedeniyle sağladığı serbest meslek statüsünün doktor diş hekimi veteriner eczacı mühendis kimyager vb engellenmesi mümkün değildir i̇lgililer mezun oldukları okulun kendileri için sağladığı mesleki unvan örneğin makina mühendisi nedeniyle serbest veya kamuda çalışmak isteyebilirler kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmak isteyenlerin ilgili kurum mevzuatı ile belirlenen objektif ölçütler ve mevzuatla getirilen koşulları taşımaları özel ve serbest olarak mesleklerini icra etmek isteyenlerin ise meslek odalarınca belirlenen staj vb koşulları yerine getirmeleri esastır bazı meslek gruplarında ise özel büro ofis vb işyerlerinin açılması için mezuniyet ile alınan görev unvanı yeterli olmaktadır zorunlu hizmet ise sadece burslu veya zorunlu hizmet yükümlülüğü altında öğrenim doktora vb çalışma yapanlara uygulanabilecek bir durum olmakla birlikte ülkenin temel gereksinimleri ve devletin ana işlevlerini eğitim sağlık asayiş gibi dengeli ve coğrafî bölgeler açısından eşit yürütebilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmak olayda doktor olarak atanmak üzere başvuranlara gereksinim olan bölgeler için mecburi hizmet yükümlülüğü getirilerek kura çektirilmesi yolunda yasal düzenleme yapılması hususu da kabul edilebilir zira bu şekilde tıp fakültesini bitirerek kamu kurumlarına doktor olarak atanmak için başvuran kişinin sadece görev yeri kura ile saptanmaktadır ancak kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma yolunda başvurusu bulunmayan bir tıp fakültesi mezununun serbest ve özel olarak yurt içi veya yurt dışında çalışma veya hiç çalışmayarak sadece tıpta uzmanlık doktora vb bir sınava hazırlanmayı tercih etme hakkının yasa ile dahi ortadan kaldırılması ve talep olmadan zorunlu hizmet kurasına tabi tutulması anayasaya ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesindeki zorla çalıştırma yasağına açıkça aykırıdır dava kadir has üniversitesi tıp fakültesi mezunu olan davacının zorunlu devlet hizmeti yükümlülüğü için tarihinde kuraya tabi tutulması işleminin iptali ile sayılı kanunla çeşitli kanunlara eklenen ek madde ve geçici maddenin anayasaya aykırılık iddiasıyla anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır anayasanın maddesinde kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin sosyal bir devlet olduğu uncu maddesinde herkesin ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu inci maddesinde zorla çalıştırmanın yasak olduğu ancak ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğinde beden ve fikir çalışmalarının zorla çalıştırma sayılmayacağı belirtilmektedir sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda sağlık kurum ve kuruluşları yurt sathında eşit kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde sağlık bakanlığınca diğer ilgiliesas sayısı karar sayısı bakanlıkların da görüşü alınarak planlanır koordine edilir mali yönden desteklenir ve geliştirilir bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılması esastır sağlık bakanlığı sağlık ve yardımcı sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak üzere istihdam planlaması yapar ülke ihtiyacına uygun nitelikli sağlık personeli yetiştirilmesi amacıyla hizmet öncesi eğitim programları için yükseköğretim kurulu ile koordinasyon sağlar hükümlerine yer verilerek sağlık hizmetlerinin temel esasları belirlenmiştir tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun inci maddesiyle sayılı sağlık hizmetleri kanununa eklenen ek üncü maddede i̇lgili mevzuata göre yurt içinde veya yurt dışında öğrenimlerini tamamlayarak tabip uzman tabip ve yan dal uzmanlık eğitimini tamamlayarak uzman tabip unvanını kazananlar her eğitimleri için ayrı ayrı olmak kaydı ile devlet planlama teşkilatı müsteşarlığı tarafından hazırlanan ilçelerin sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasında yer alan sözleşmeli sağlık personeli olarak devlet hizmeti yapmakla yükümlüdürler hükmü aynı kanuna eklenen ek üncü maddede tıp fakülteleri dekanlıkları ve eğitim hastaneleri baştabiplikleri mezun olan veya uzman tabiplerin isim ve adreslerini on beş gün içinde sağlık bakanlığına bildirmekle yükümlüdürler eş durumu ve sağlık mazereti nedeniyle yapılacak atamalar hariç personelin görev yerleri tercih hakkı verilmek sureti ile kurayla belirlenir devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamındaki personel bu görevlerini tamamlamadan mesleklerini icra edemezler hükmü aynı kanunun nci maddesiyle anılan kanuna eklenen geçici ncı maddesinde ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte tıp fakültelerinde öğrenim görenler ile tıpta uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitimi yapmakta olanlar bu kanunun ek üncü maddesi hükümlerine göre devlet hizmeti yapmakla yükümlüdürler hükmü yer almaktadır yukarıda açık hükmüne yer verilen yasal düzenleme ve sayılı yasanın devlet hizmeti yükümlülüğünün getirilmesine ilişkin gerekçesi incelendiğinde tıp fakültesi mezunlarından kamu kurum ve kuruluşlarında doktor olarak atanma başvurusunda bulunulması halinde başvuruların zorunlu hizmet kurasına tabi tutulması yolundaki yasal düzenlemenin ülkenin doktor gereksinimi gözetildiğinde devletin pozitif ödev yükümlülüğü kavramı içinde kabulü mümkündür ancak tüm tıp fakültesi mezunlarının dekanlık ve baştabipliklerden mezun olanların isimlerinin gün içerisinde sağlık bakanlığına bildirilmesinin istenmesi ve maddenin devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamındaki personel bu görevlerini tamamlamadan mesleklerini icra edemezler yolundaki hükmü anayasanın ve maddelerine aykırıdır zira maddenin anılan hükmü ile tıp fakültesinden mezun olanlara zorunlu çalışma uygulaması getirilmek suretiyle anayasanın maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağı ihlal edilmiş olmaktadır anayasanın maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak anayasanın özüne ve ruhuna uygun olarak yasa ile sınırlanabilir anayasanın zorla çalıştırma yasağına ilişkin hükmü ve temel insan hak ve hürriyetlerinden olan çalışma hürriyetinin yasa ile sınırlanması sırasında da kamusal gereklilikler ile temel insan hak ve özgürlükleri yönünden ölçülülük ilkesi gözetilerek düzenleme yapılması esastır yasa ile mecburi hizmet yükümlülüğü getirilmesi kamusal gereklilik içinde değerlendirilebilirse de zorunlu hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeden mesleklerini icra edemezler yolundaki düzenleme amaca ulaşmak için ölçülülük ilkesinin ihlalini oluşturmaktadır anayasa yargısı kararlarında da değinildiği üzere temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalarda orantılılık ilkesi açısından aracın kullanılması amaca ulaşmak için elverişli olmalıdır ayrıca aracın kullanılması amaca ulaşmak için zorunlu olmalıdır yani yasa ile temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahale ileesas sayısı karar sayısı yaratılan durum dışında amaca ulaşmak için başka bir yol bulunmaması gerekir olayda ise zorunlu hizmet uygulaması orantılılık içerisinde kabul edilebilirse de mesleğini icra edememe ve talebi olmayanları dahi zorla çalıştırma biçimindeki uygulama sağlık hizmeti sunumunda son ve zorunlu tek seçenek olarak kalan bir uygulama olmayıp sağlık bakanlığı tarafından tercih edilerek tıp fakültesi mezunlarının temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden bir uygulamadır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci sayılı yasanın maddesinin ikinci fıkraları uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine itirazen başvurması olanağı sağlandığından dava konusu işlemin tesisinde esas alınan sayılı yasa ile sağlık hizmetleri temel kanununa eklenen ek madde ve geçici maddenin anayasaya aykırı olduğu iddiası ile açılan davada yukarıda belirtilen nedenlerle ek maddesinin fıkrasının ve geçici maddenin anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,058
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ itiraz yoluna başvuran trabzon asliye hukuk mahkemesinin günlü ve sayılı karan aynen şöyledir davacı akfa ao lığı vekili tarafından tek genel müdürlüğü aleyhine açılan olumsuz saptama davasında davacı vekili sayılı katma değer yasasının maddesine göre faiz yönünden katma değer vergisi alınmasının vergilendirmenin ruhuna aykırı olduğu sav olarak ileri sürülmüş konunun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesi istenmiştir davacı vekilinin bu savı mahkemece ciddi olarak kabul edilmiştir sayılı kdv yasasının birinci bölümünde vergi konusunu oluşturan işlemler sayılmıştır ayrıca anayasanın maddesinde hizmetin tanımlaması yapılmış maddesinde hizmet sayılan hallere değinilmiş maddesinde de vergi doğuran olayın oluşumuna değinilmiştir aynı yasanın maddesinde de matraha dahil olan unsurlardan bahsedilmiş ve maddenin bendinde faiz matraha dahil edilmiştir mahkemece faizin matraha dahil edilmesi bizzat yasanın kendi bünyesine ve anayasanın ruhuna aykırı bulunmuştur çünkü faiz özdeksel bir işlem değildir bir alım satım değildir üretilmiş bir hizmette değildir bir alım satım bir hizmet olmayan faizin matraha dahil edilmesi ve faizden kdv alınması anayasanın ve maddeleri gereğince mülkiyet ve hakların korunması hürriyeti ile vergilendirme sistemine aykırı düşmektedir bu nedenle kdv yasasının maddesinin bendinde kabul edilen faizin matraha esas alınması hükmü anayasanın yukarıda değinilen maddeleri ruhuna uygun bulunmamış konunun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesi görüşüne varılmış olup yazınız gereğince eksiklik giderilerek dosya yeniden eklice gönderilmiştir
206
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ i̇tiraz yoluna başvuran yargıtay hukuk dairesinin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacılar vekili davalı türk hava kurumu derneği aleyhine açtığı tarihli davada davacıların üyesi delegesi ve organlarında görevli bulundukları ve sayılı kanunla düzenlemeye alınan türk hava kurumu derneği thkd tarihinde türk tayyare cemiyeti adı altında kurulan ve tarihli bakanlar kurulu kararı ile kamu yararına çalışan dernek sayılan ve yılında gerçekleşen büyük genel kurulu kararı ile adını türk hava kurumu derneği olarak değiştiren ve aynı yapılanma ve büyük genel kurulu tarafından kabul edilip yine bakanlar kurulunun gün ve sayılı kararıyla onaylanmış ve gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanmış tüzüğünün maddesi uyarınca sayılı dernekler kanununa tabi özel hukuk tüzel kişisidirthkd tüzük md dy sayılı kanuna benzer bir düzenleme daha önce bakanlar kurulunun tarih ve sayılı tc resmi gazetede yayımlanan tarih ve sayılı kararıyla türk hava kurumu tüzüğünün yürürlükten kaldırılmasına dair tüzük şeklinde yürürlüğe konulmuş ve bu tüzüğün maddesinde tarih ve sayılı bakanlar kurulu kararıyla yürürlüğe konulan türk hava kurumu derneği tüzüğünün yürürlükten kaldırıldığı geçici maddesinde türk hava kurumu derneğinin yürürlükten kaldırılan tüzüğünde belirtilen organların görevlerinin bu tüzüğün yürürlüğe girmesiyle sona ereceği söz konusu organların görevlerinin başbakanlıkça belirlenecek bir başkan ve iki üyeden oluşan üç kişilik bir kurul tarafından yerine getirileceği bu kurulun en geç altı ay içinde türk hava kurumu derneğinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin tüzüğü hazırlayarak bakanlar kuruluna sunacağı belirtilip böylece oluşturulan üç kişilik kurula atama yapılmasına ilişkin başkanlığın gün ve sayılı işlemlerin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle danıştay onuncu dairesinde açılan esas no ve sayılı davalarda sayılı kanunun maddesindeki bakanlar kurulunca tüzüğün onaylanacağı hükmünden hareketle özel hukuk tüzelkişisinin yetkili organının yerine geçerek ve kanunun vermediği bir yetki kullanılmak suretiyle türk hava kurumu tüzüğünün bakanlar kurulu kararı ile yürürlükten kaldırılmasında kurum organlarının görevlerinin sona erdirilmesinde sona erdirilen organların görevlerinin yerine getirecek üç kişilik kurul oluşturulmasında ve bu kurula yeni tüzük hazırlama görevi verilmesinde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır gerekçesiyle verilen ve tarihli kararlarla dava konusu anılan idari işlemlerin yürütülmesinin durdurulması mahkemece kararlaştırılmış ve kararlar davalı başkanlığına tebliğ edilmiş ve ayrıca davacılar vekili olarak tarafımızdan davalı idareye dilekçe verilerek anayasanın ve sayılı i̇dari yargılama usul yasasının maddeleri hükümleri uyarınca anılan yürütmeyi durdurma kararlarının icaplarına göre gecikmeksizin işlem ve eylem tesis edilerek uygulanması istenmişken bakanlar kurulu söz konusu yürütmeyi durdurma kararını uygulamamak için dava konusu düzenlemesinin aynını ve aynı içerikle bu defa kanun tasarısı biçiminde türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sunmuş ve bu tasarı yürütmeyi durdurma kararının uygulanması için tanınan otuz günlük sürenin i̇yuym dolduğu son gün tbmmce kabul edilip sayıyla kanunlaşmış ve daha önce görevden uzaklaştırılan türk hava kurumu derneği organlarınınesas sayısı karar sayısı görevlerini yapmak üzere başbakanlıkça atanan ve bu atama işlemlerinin yürütmesi durdurulan aynı kişiler bu görevlerinden hiç ayrılmayarak ve yeni yasal düzenleme gerekçe gösterilerek başbakanlığın tarih ve bmüs sayılı işlemiyle yeniden görevlendirilmiştir sayılı kanunla getirilen bu düzenleme yukarıda açıkladığımız yapılış sürecine bakıldığında her şeyden önce bir amaç saptırması yönünden anayasaya aykırı olmakla karşı karşıyadır aym çünkü anayasanın son hükmü yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez kuralını içermektedir oysa bakanlar kurulu ve tbmm danıştay kararına uymak yerine danıştayın mevzuata aykırı bulduğu karar konusu hükümleri aynı içerikle bu kez kanunla düzenleyerek amaç saptırması yoluyla danıştay kararını etkisiz hale getirmektedir böylece sayılı kanun öncelikle yapılış amacı bakımından anayasanın son hükmüne ters düşmektedir öte yandan sayılı dernekler kanununun kamu yararına çalışan dernek sayılma başlıklı maddesinin fıkrası uyarınca bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılması ilgili bakanlıkların görüşü alınarak i̇çişleri bakanlığının önerisi danıştay i̇dari i̇şler kurulunun kararı ve bakanlar kurulunun onayına bağlıdır bu düzenlemeye paralel olarak aynı kanunun özel durumlar başlıklı maddesinin fıkrasında türk hava kurumu bakanlar kurulunca onaylanmış tüzüğüne ve kanunların verdiği görev ve yetkilere göre teşkilatlanır ve yönetilir hükmü yer almaktadır anayasanın maddesinde herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahip olduğu dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usullerinin kanunda gösterileceği belirtilmiştir anayasanın bu amir hükmü gereği sayılı dernekler kanunu kabul edilmiş ve tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur türk hava kurumunun da özel durumlar dışında sayılı kanunun genel hükümlerine tabi kamu yararına çalışan bir dernek olduğundan kuşku bulunmamaktadır sayılı dernekler kanunu türk hava kurumu bakımından maddedeki özel durumlarla birlikte uygulanması gereken kanundur maddedeki özel durumlar da türk hava kurumunun bakanlar kurulunca onaylanmış tüzüğüne ve kanunların verdiği görev ve yetkilere göre teşkilatlanacağı ve yönetileceği kurumun mal ve paralarının devlet malı sayılacağı bunlara karşı suç işleyenlerin devlet memuru gibi cezalandırılacağıdır bu durum karşısında türk hava kurumu tüzüğünün değiştirilmesi sayılı kanunun maddesinin numaralı bendine göre kurum genel kurulunun kararına bağlıdır kanunun maddesiyle bakanlar kurulana tanınan yetki türk hava kurumu tüzüğünün bakanlar kurulunca onaylanmasından ibarettir tüzüğü onaylama yetkisi onaylamamayı da kapsar ancak kurumun amaçlarına ve bu arada kamu yararına aykırılık nedeniyle onaylanmama halinde onaylamama nedenlerinin giderilmesi de kurum genel kuruluna aittir yukarıda belirtildiği gibi türk hava kurumu derneğinin tüzüğü bu derneğin büyük genel kurulu tarafından kabul edilerek bakanlar kurulunun tarih ve sayılı kararı ile onaylanmış ve tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir bu tüzüğün değiştirilmesi veya tamamen yürürlükten kaldırılarak yeni bir tüzüğün yürürlüğe konulması için onama yöntemine paralel bir yöntem izlenerek usulde paralellik ilkesi özellikle yetki ve şeklide paralellik medeni yasanın dernekler yasasının maddeleriyle kurum tüzüğü uyarınca dernek yetkili organının büyük genel kurul kararı i̇lgili bakanlığın görüşünün alınması i̇çişleri bakanlığının önerisi danıştay i̇dari i̇şler kurulunun kararı ve bakanlar kurulunun onama kararı vermesi süreçlerinin izlenmesi zorunludurdy md esas sayısı karar sayısı sayılı yasayla yıllarca önce usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş birel işlem durumundaki türk hava kurumu tüzüğünün bakanlar kurulunca veya oluşturduğu bir kurul aracılığıyla yürürlükten kaldırılması dernek kurma ve üyelik haklarında eşitlikle çoğulcu özgürlükçü çağdaş toplum düzeniyle bağdaşmaz kısıtlamalar getirilmesi hukukun temel kurallarından olan idari istikrar kazanılmış hak ve hukuk güvenliği ilkelerine aykırı olacaktır gerçekten anayasanın maddesinde yer alan hukuk devletinin bir gereği olan hak ve özgürlüklerin ve toplumun huzur ve refahının güvenlik altına alınması ancak hukuki durumlarda kararlılık sağlamakla olabilir öte yandan kararlılık da hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri olarak kazanılmış hak kavramının benimsenmesiyle gerçekleşebilir anayasa mahkemesi k rg anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu açıkça belirtilmiştir hukuk devleti olmak idare edilenlere hukuk güveni sağlayan bir düzen kurmaktır böyle bir düzen kurulması yasama ve yargı yetkileri ile yürütme alanına giren bütün faaliyetlerin hukuk kuralları içinde kalması temel hak ve özgürlüklerin değiştirilmesi ve aykırı davranılması kolay olmayan metinler içinde anayasa ilkesi haline sokulmasıyla gerçekleşebilir anayasa mahkemesi k rg anayasa koyucu hukuk devletinin bir gereği olarak kamu yararıyla kişi haklarını bağdaştırmaya çalışmış hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumayı öngörmüştür demokratik hukuk devletinde hangi amaçla olursa olsun sınırlamalar belli bir özgürlüğün kullanılmasını bütünüyle kaldıracak düzeyde olamaz ve amaçla sınırlama arasında adil bir orantı mutlaka bulunur bir sınırlama ölçütü olan kamu yararı kavramı her ne kadar soyut bir kavram ise de hakkına getirilecek sınırlama cezalandırma sonucu doğuruyor ve devlete olan güveni sarsıyorsa sınırlamanın kamu yararına olduğundan söz edilemez danıştay d k danıştay dergisi sonuçta hukuk devleti olmanın da kendine özgü kuralları vardır bu kuralların başında icra organlarının yargı organlarının ve yasamanın anayasada ifadesini bulan ilke ve kurallara uygun olarak faaliyette bulunmaları gelir anayasaya uygun olarak yürürlüğe konulmuş bulunan kanunları tarafsız ve adil bir anlayış içinde uygulamak gücünü anayasadan alan yargı organlarının kararlarım tam ve eksiksiz yerine getirmek yanında hem anayasa kurallarını ve hem de yargı kararlarında yer alan ilke ve esasları göz önünde bulundurmak suretiyle hükümet etmek ve yasama faaliyetini yürütmek icra organları ile yasamanın görev ve sorumluluğundadır anayasa mahkemesi k rg böylece yinelemek gerekirse sayılı kanunla ve maddeleriyle getirilen düzenleme anayasanın maddesiyle ve bu maddeyle getirilen hukuk devleti niteliğinde yer alan hukuk güvenliği ve kazanılmış hak ilkeleriyle ve yine devletin temel amaç ve görevleri başlıklı anayasanın maddesiyle bağdaşmayacaktır anayasanın maddesinin fıkrasına ve dym l göre dernekler kanununun öngördüğü hallerde hakim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir ancak milli güvenliğin kamu düzeninin suç işlemesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalanmanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa kanunla bir merci derneği faaliyetten men ile yetkilendirebilir bu merciin kararı yirmi dört saat içersinde görevli hakimin onayına sunulur hakim kararını kırk sekiz saat içersinde açıklar aksi halde bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar bu biçimde faaliyetten alıkonulan derneğin maddi ve hukuki varlığının korunabilmesi için mahalli sulh mahkemesince derneğe bir kayyım tayin edilerek derneğin hak ve mali varlığının korunması sağlanır dym yine yukarıda açıklandığı gibi herhangi bir biçimde bir derneğin organları eksik olur ve başka yolla yönetimi sağlanmamış bulunursa medeni yasanın maddesinin bendi hükmü uyarınca sulh mahkemesince derneğe kayyım idare kayyımı atanıresas sayısı karar sayısı böylece bellidir ki anayasa ile teminat altına alınan kişisel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının yasaların bu konuda getirecekleri açık hükümlerle idareyi yetkili kılmasına bağlı olduğu hukuk devleti kavramının ve kanunilik ilkesinin tabii bir sonucudur bu kuralın icabı olarak idari makamlar yasaların kendilerini yetkili kılmadığı konularda kişiler yönünden bunların haklarını sınırlayıcı işlemler tesis edemeyecekleri gibi yasalarda açıkça yer almayan bir mükellefiyetle de onları ilzam edemezler öte yandan idari makamlar yasalarla verilen yetkiye dayanarak kişilerin hak ve özgürlüklerini muvakkaten dahi olsa kısıtlayabilecek nitelikte işlem tesis ederlerken yine yasalarla saptanan usul ve esaslar dairesinde hareket etmek zorunluluğundadırlar danıştay k danıştay dergisi s kanunla i̇çişleri bakanlığına veya bakanlar kuruluna dernek kurulmasına izin verme veya kuruluşu onama gibi yetkiler tanıyan bir hükme yer verilmemiştir böyle bir yetinin verilmesi de yukarıdaki sözü edilen anayasa hükmü karşısında esasen mümkün değildir devlet idaresinde yer alan hiçbir organ kaynağını yasalarda bulmayan bir yetkiyi kullanamaz bu hukuk devleti ilkesinin tabii bir gereğidir danıştay k danıştay dergisi s keza anayasanın maddesi türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır hiçbir kimse veya organ anayasada olmayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralını içermektedir sayılı kanunun anayasanın hükmü ile yargı organlarına tanıdığı derneklerin hukuki varlığını sona erdirme yetkisini bakanlar kuruluna ve thk türk hava kurumu derneği için bu kanunla tbmmne tanımakla anayasanın maddesiyle de bağdaşmayan bir düzenleme getirmiştir dolayısıyla sayılı kanunun getirdiği sözünü ettiğimiz bu düzenlemeler aynı zamanda anayasanın maddesinde ve cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ve başlangıcın paragrafındaki kuvvetler ayrılığı ilkeleri ile de bağdaşmamaktadır hukukumuzda şirketler dışındaki sendika dernek gibi özel hukuk tüzel kişiliklerinin oluşumu izin koşuluna bağlanmamıştır dernek ve sendikalar anayasa dernekler yasası sendikalar yasası ile yapılan düzenlemeye göre ve medeni kanunda yer alan genel düzenleme gereği kuruluş belgelerinin ilgili merciye verilmesi ile tüzel kişilik kazanmaktadır anayasal ve ilgili yasal düzenlemelerde genel olarak idarenin anılan tüzel kişilikleri kuruluş ve faaliyetlerine müdahale etmemesi esası benimsenmiştir dolayısıyla anılan tüzel kişiliklerin kuruluş ve faaliyetlerine idarenin genel kolluk yetkisini kullanmak suretiyle müdahalesi mümkün değildir söz konusu özel hukuk tüzel kişilerinin faaliyetlerinin durdurulmasına kapatılmalarına ancak yetkili adliye mahkemesince karar verilebilir danıştay k danıştay dergisi bilindiği gibi anayasamız vatandaşların dernek kurmak hakkına temel haklar arasında yer vermiştir anayasamızın dernek kurma hürriyeti başlığını taşıyan maddesine göre herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir ayrıca taraf bulunduğumuz uluslararası antlaşmalardan i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin maddesi herkese barışçı toplanma hakkı tanınır maddesi herkes başkalarıyla birlikte dernek kurma hak ve özgürlüğüne sahiptir demek suretiyle bu hakkın bütün insanlara tanınması gerektiğini öngörmüştür anayasanın ve maddelerinde özgürlüklere ya da bunların kullanılmasına ilişkin genel sınırlamalar kurala bağlanmaktadır bu kuralların incelenmesi herkes için özgürlüğün asıl olduğunu bunların sınırlandırılmasını ise gerçekleşmesi güç koşullaraesas sayısı karar sayısı bağlandığını açıkça ortaya koymaktadır özgürlükler herkesin hatta kişinin kendisine karşı bile korunmuş yasa koyucudan gelebilecek tecavüzlere karşı anayasa mahkemesi güvencesine bağlanmıştır anayasa mahkemesi k rg öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını düzenleyen anayasanın maddesi fıkrasında bu maddenin fıkrasındaki toplumsal yararları sağlamak amacıyla bir temel hak ve özgürlüğe getirilen sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngördükleri amaç dışında kullanılamayacağı anayasa yargısında bilinen adıyla ölçüsüz olamayacağı amir hükmünü içermektedir oysa sayılı kanunla bakanlar kuruluna verilen derneklerin hukuki varlığını sona erdirme niteliğindeki bu yetkiler dernek hakkını tümüyle ortadan kaldırır içeriği ile ölçülü olmadığı gibi demokratik toplum düzeninin gerekleriyle de bağdaşmamaktadır özellikle kişi dokunulmazlığı ve herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının aym ve düşünce açıklama özgürlüğünün aym doğal uzantısını oluşturan dernek kurma hakkı kurulan derneğin özgür ve özerk bir hukuksal alanda bulunmasını gerektirecektir bu nedenledir ki anayasanın maddesinde temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngördükleri amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiştir bu kurallar karşısında ve anayasanın üstünlüğü ilkesi ışığında itirazımıza konu sayılı kanunda ve hükümlerinde olduğu gibi dernek kurma özgürlüğünü ortadan kaldırıcı ve özünü yok edici işlemler ve bu özgürlüğün kullanılmasını kökten engelleyici düzenlemeler anayasayla bağdaşır sayılamayacaktır aym mym bym öte yandan bireylerin dernek kurma özgürlüğü hukukumuzda derneğin kendi iç düzenini üyelik hak ve yükümlerini ve etkinlik alanını belirleme serbestliği dernek özerkliği ile tamamlanır ve örgütlenme özgürlüğü örgütlerin özgürlüğü ile bütünleşir sonuçta bir tüzel kişilik olan dernekler ve şirketler için kendi tüzüğü veya sözleşmesine göre ve yine kendi organlarınca yönetilmek hukuk devleti niteliğinin hukuk güvenliği düşüncesinin ve kazanılmış hak ilkesinin doğal gereğidir bu nitelik düşünce ve ilkeler yargı ve bilim çevrelerince içtihat edildiği ve bu yönde ayrıca incelendiği gibi değil idari işlemlerle yasalarla bile bozulamaz değiştirilemez yargıtay hd k ykd s yargıtay hd k yasa s yargıtay hd k i̇ki̇d s çünkü tüzük derneğin anayasasıdır çünkü derneğin amacı örgütü üyeleri ile olan ilişkileri yönetim merkezi ve gelir kaynakları gibi önemli ve temel hususların hepsi daha dernek kurulurken tüzükle belirlenmiş olur bu hükümler genel mahiyette olan birtakım kurallardır zira medeni kanunun derneklerle ilgili konu ve sorunların düzenlenmesini derneklerin kendilerine bırakmıştır onlara emredici hükümlere aykırı düşmemek şartıyla bunları diledikleri şekilde düzenleme yetkisini tanımıştır my kurucuların dernek kurma iradesi derneğin tüzüğünde açığa vurulur tüzük derneğin örgütünü ve iç yaşayışını düzenleyen hükümleri içeren çok taraflı bir hukuki işlemdir tüzük önce dernek kurucu üyelerinin iradelerine daha sonra yapılacak değişikliklerde dernek genel kurulunun kararına dayanan dernek için bir objektif hukuk normu niteliğinde olan ve dernek hayatı ve üyeleri için bağlayıcı hukuk kuralları içererek dernek kurucularının veya genel kurul kararlarına katılan üyelerin kişiliklerinden bağımsız özellikli bir dernek iç yasasıdır yazılı bir hukuk kaynağıdır dym tüm bu yönleriyle tüzük dernek kurma hakkının kullanılmasını sağlayan dernek kurma iradesini açıklayan ve bu hakkı ve iradeyi somutlayan bir olanaktır myml dym derneğin kurulmasından sonra ise dernek tüzüğünde yeresas sayısı karar sayısı alan hususlardan kendi iradesi ile değişiklik yapmak hakkına sahiptir bu irade bir karar biçiminde gerçekleşir ve derneğin böyle bir kararının verme yetkisi en üst karar organı olan dernek genel kurulunundur mym dym böylece idarece oluşturulmuş bir kurulun türk hava kurumu derneği organlarının görevlerini üstlenerek dernek genel kurulu sıfatıyla hazırladığı dernek tüzüğünün yürürlüğe konulması işleminin dayanağı sayılan mart tarih ve sayılı dernekler kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun ve bu kanununun maddesinin fıkrasındaki ve bentleri hükümleri maddesiyle konulan geçici maddesi hükümleri sırasıyla anayasanın başlangıç ve paragrafları hükümlerine aym ve ayrıca ve son maddeleri hükümlerine ve tüm özel hukuk sistemine açıkça aykırıdır kanun genel soyut ve kişisel olmayan kurallar içermelidir uygulayıcı bireysel idari işlemler ve önlemler kanunla yapılamaz kanun ancak bu konuda yapılacak işlemlerle ilgili kuralları koymakla yetinip uygulamayı yetkili idari makamlara bırakmak zorundadır i̇darenin düzenleyici işlemleri yasaların uygulanması ve bunların verdiği ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin tüzükler ve yönetmeliklerdir aym i̇darenin bir özel hukuk tüzelkişiliğinin tüzüğünü veya yönetmeliği hazırlaması gerçek kişiler olan insanların özel yaşam alanları tanzim etmekle eşdeğerdir ve böyle bir yaklaşım anayasanın özellikle ve maddeleri hükümleriyle güvenceye alınan kişi dokunulmazlığı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükleri kurucu tüm anayasal koruyucu haklar sistemine aykırıdır gerekçesinde türk hava kurumu yöneticileri hakkında açılan davalar ve yolsuzluk iddialarının bu kanun tasarısını gerektirdiği ifade edilmiş ve ek geçici maddeyle yasanın yürürlüğe girmesiyle bu yöneticilerin görevlerinin sona ereceği belirtilmiştir türk hava kurumu yöneticileri hakkında bu görevler sebebiyle aleyhlerine halen verilmiş bir mahkeme kararı veya açılmış bir dava yoktur bu haliyle gerekçe anayasaca güvenceye bağlanan kişi hürriyeti ve güvenliğine ve suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılmaz yönündeki en temel anayasal ilkeye aykırıdır ayml ayrıca yine gerekçede denetim ihtiyacının bu dernekler için böyle bir yasal düzenlemeyi gerektirdiği ifade edilmektedir oysa dernekler özel hukuk tüzelkişileri olarak iç ve dış denetime en çok açık tutulmuş ve bu konuda gerek üyelerine ve gerekse yürütme ve yargı mercilerine yasalarla çok geniş denetim olanakları tanınmış kuruluşlardır ancak bu düzenlemeyle idare yine yukarıda değerlendirdiği gibi denetlemek değil yargıç güvencesini aşarak düşünce ve dernek özgürlüğünde bir alana doğrudan müdahale emsali yaratma ve giderek bu alanları idari işlemlerle düzenlemek istemektedir i̇dare sayılı dernekler kanununun ve maddeleriyle öngörülen ve izinle bir derneğe üye olan devlet memurlarının milli savunma bakanlığının tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan tebliğinde doğrulandığı ve duyurulduğu gibi bu derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacağına ilişkin amir hükme rağmen böyle bir devlet memuru olan bir silahlı kuvvetler mensubu kişinin başkanlığında dava konusu dernek organlarının görevini yapacak bir kurul oluşturmuştur görülüyor ki idare somut olay ve işlem bağlamında da hukuk kurallarına özenle yaklaşmama amacında ve tavrında ısrar etmektedir üstelik dava konusu genel kurul adlı toplantı da aynı tavır yinelenmiş anılan yasal nedenlerle dernek yöneticisi olamayacak silahlı kuvvetler mensubu kişiler davalı derneğin genel başkanlığında ve organ üyeliklerine aday olmuşlar ve seçilerek sayılı dernekler kanununun ve maddeleriyle öngörülen ve izinle bir derneğe üye olan devlet memurlarının bu derneklerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacağına ilişkin amir hükümlerine aykırı kararlar alınmıştır biçiminde açıklamalarından sonra esas sayısı karar sayısı mart tarih ve sayılı dernekler kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun ve bu kanunun maddesinin fıkrasındaki ve bentleri hükümleri ile maddesiyle konulan geçici maddesi hükümleri sırasıyla anayasanın başlangıç ve paragrafları hükümlerine aym ve ayrıca ve son maddeleri hükümlerine açıkça aykırı olup uygulanmaları durumunda sonradan giderilmesi güç ve olanaksız zararlara yol açacaklarından bu yoldaki itirazımızın kabulüyle denetimleri ve iptalleri için yürürlüğün durdurulması istemli olarak anayasanın maddesi uyarınca konunun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesine tarih ve sayılı yasanın geçici maddesi hükmüyle görevleri sona erdirilen davalı türk hava kurumu derneğinin organlarının görevlerini yerine getirmek üzere başbakanlığın tarih ve bmüs sayılı işlemiyle oluşturulan kurulun davalı derneğin organı olan genel kurulu sıfatıyla dernekler yasası hazırlayarak tarih ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanan türk hava kurumu derneği tüzüğünün tamamının bu tüzükün anayasanın medeni yasanın dernekler yasasının ve maddelerine aykırılığı yukarıda özellikle belirtilen madde ve hükümlerinin yine özellikle medeni yasanın maddesi ve ilgili yasa hükümleri uyarınca geçersizliklerinin tesbitine ve iptaline davalı türk hava kurumu derneğinin büyük genel kurulu adı altında mayıs tarihinde ankarada yapılan toplantının ve bu toplantının çağrısı dahil toplantıda alınan tüm karar ve işlemlerin hukuka aykırılıklarının ve geçersizliklerinin tesbitine ve iptaline ve öncelikle bu karar ve işlemler ileride giderilmesi güç zararlar doğuracağından hyuym gereğince uygulanmalarının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin de davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini istemiştir davalı dernek cevabında ulu öder atatürkün yol göstericiliğinde türk gençliğine fevkalade teknik bir konu olan havacılığın sivil ve askeri alanlardaki büyük önemini anlatmak havacılığı tanıtmak sevdirmek vatan savunmasında amatör havacılığın katkısını artırmak ana amacıyla şubat tarihinde kurulan türk hava kurumu thk milletimizin maddi ve manevi desteğinde yaşamaktadır ağustos tarihinde bakanlar kurulu kararıyla kamu yararına çalışan dernekler arasına alınmıştır aynı zamanda dernekler arasında sadece kızılay gibi mal varlığı devlet malıdır yılından beri ana amacını yerine getirmek için diğer derneklerden farklı olarak gelirini kanunlarda sağlanan haklarla sağlamaktadır bu nedenle denetimin yönetimin de diğer derneklerden farklı olması mecburiyeti vardır diğer derneklerde vuku bulan aksaklıklar milletimizi maddi ve manevi açıdan yaralamayabilir ancak thk için bunu söyleyebilmek mümkün görülmemektedir diğer önemli bir konu ise fevkalade teknik bir konu olan havacılığın yönetiminin ehil ellerde olması mecburiyetidir thk kuruluşundan yılına kadar günün şartlarına uygun olarak devamlı surette havacılıkta ehil olan yöneticiler tarafından yönetilmiştir anılan yöneticiler genelde hem havacılıkla ilgili yüksek okulu hem de ilave olarak pervanelijet uçuş okullarını bitirmiş ve thknu yönetmeden önce en azından thk büyüklüğünde bir uçuş birliğinin veya kurumunu yönetmişlerdir yılından itibaren ihtisasa önem verilmeden yönetilen thk müdahale edilinceye kadar kızılay çocuk esirgeme kurumu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı diyanet vakfı gibi hayır kurumlarına trilyon ana para ve trilyonlarca faizi olmak üzere borçlanmıştır ayrıca henüz hesaplama çalışmaları devamesas sayısı karar sayısı eden ve tahminen trilyon olduğu değerlendirilen yılı kurban derisi borcu mevcuttur anılan borçlanmanın büyük bölümünün ihtisasa hürmetleri eksiklikten kaynaklandığı değerlendirilmektedir bu konularda ankara cumhuriyet başsavcılığınca açılan soruşturma devam ettiği için hukukun üstünlüğü esas alınarak soruşturmanın sonuçlanması beklenmektedir ancak bu arada kurum güvence kaybettikçe diğer hayır kurumlarına borçları arttıkça halkımızın yardımları da azalmış kurum gelir kaybına da uğramıştır amaçlarını yerine getirmek için gelirleri özel konularda devlet güvencesi altında türk milletinin fedakarlık ve hayırlarıyla temin edilerek mal varlığı devlet malı sayılan bütün il ve ilçelerde yurt sathına yayılmış şube başkanlığı uçak helikopter ve havacılıkla ilgili diğer müştemilatıyla birlikte üç meydanı işleten thknun gelirlerinin kanunlarla hayırsever milletimizden temin edilmesi mal varlığının devlet malı olması nedeniyle diğer derneklerden farklılık arz etmekte amaçlarını yerine getirmek için özel kanunlarla yönetilmesine ihtiyaç duyulmaktadır böyle bir kanun bulunmaması nedeniyle kurumun müflis duruma düştüğünü değerlendiren bakanlar kurulu faaliyete geçerek duruma müdahale mecburiyetinde kalmaktadır hele kurumun kurtarılması için yapılan müdahalenin anayasaya aykırı bulunması ve yürütmeyi durdurma isteği ise hiç kabul edilemeyecek bir iddiadır tersine kurumun kurtarılması için çaba gösterilmemesi millet önünde bütün ilgilileri fevkalade suçlu duruma getirir tüzük iptali istemi ile açılacak davaların çözüm yerinin hukuk mahkemeleri olmadığı tartışmasızdır ayrıca iptali istenen tüzük bakanlar kurulunun nisan günlü kararı ile yürürlüğe konulduğu için tüzük iptali davasında türk hava kurumu genel başkanlığının hasım olarak gösterilmesi de hatalıdır dava dilekçesindeki türk hava kurumu tüzüğünün iptali isteminin görev yönünden ve husumetin yönetilmesindeki hata nedeniyle reddi gerekecektir mayıs tarihinde yapılan büyük genel kurulun iptali istemi ile açılan davada sayılı dernekler kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin fıkrası ve bentleri ile geçici maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu bu yüzden iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerekeceği iddia edildiğinden öncelikle bu iddianın tartışılıp irdelenmesi zorunlu görülmektedir anayasanın maddesine göre açılmış bir davada taraflar uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak bir kanun hükmünün anayasaya aykırı olduğunu ileri sürebilmektedirler ancak bu iddianın mahkemece anayasa mahkemesine götürülebilmesi için mahkemenin davaya bakmaya görevli olması anayasaya aykırılığı öne sürülen hukuk kuralının davada uygulanacak olması anayasaya aykırılık iddiasının mahkemece de ciddi olduğu kanısına varılması koşullarının bir arada bulunması gereklidiresas sayısı karar sayısı yukarıda kısaca değinildiği gibi genel kurulun iptali istemi ile açılan davaya bakmaya sayın mahkeme görevli değildir dava dilekçesinde anayasaya aykırı olduğu öne sürülen sayılı kanunun maddesinin değişik fıkrası ve bentlerinde bakanlar kuruluna türk hava kurumunun organlarının görevlerine son verme bunların görevlerini yerine getirmek üzere geçici kurullar oluşturma ve tüzüklerini değiştirme yetkilerinin tanındığı görülmektedir bu bentlerde türk hava kurumunun genel kurullarının toplanmasını ve genel kurullarda alınacak kararları düzenleyen bir kural yoktur değişik bir anlatımla türk hava kurumunun dava konusu yapılan genel kurulu anayasaya aykırılığı öne sürülen kurallara göre toplanmamıştır genel kurula çağrıdan başlayarak toplantı ve karar yeter sayısının belirlenmesine çeşitli kararların alınmasına ve seçimlerin yapılmasına kadar bütün işlemler dernekler kanununun genel kurul çalışmalarını düzenleyen hükümlerine ve dernek tüzüğüne göre yürütülmüştür keza geçici madde geçici kurul oluşturmayla ve yeni tüzüğün hazırlanması ile ilgili maddedir bu maddenin de genel kurulun toplanması ile ilgisi yoktur dava genel kurulun ve genel kurulda alınan kararların iptali istemi ile açıldığı için anayasaya aykırılığı öne sürülen kurallar uyuşmazlığın çözümünde uygulanan hukuk normları değildir sözü edilen maddelerin anayasaya aykırı olduğu iddiası da ciddi değildir kanunda yapılan değişiklik türk hava kurumu ile türkiye kızılay derneğinin yıpranmasına neden olan eleştirileri önlemek ve yeniden yapılandırarak halkına daha iyi hizmet vermesini sağlamak amacıyla yapılmıştır kanun koyucu bu iki derneğin çalışmasını başından beri diğer derneklerden ayrı bir statüde değerlendirmiştir her iki derneğe kanunla verilmiş görevler bulunmaktadır ayrıca bu iki derneğin mal ve paraları devlet malı sayılmaktadır bunlara karşı suç işleyenler de devlet memuru gibi cezalandırılmaktadır burada devlet kendi malına sahip çıkmıştır demiş ve davanın reddini istemiştir dava mahkemece ret edilmiş davacılar temyiz itirazlarında işlemin dayanağı olan sayılı kanunun anayasaya aykırılık iddialarının tekrarı ile anayasa mahkemesine başvurulması isteğini yenilemişlerdir sayılı kanunun maddesi bir davaya bakmakta olan mahkeme taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varmışsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu konuya götüren görüşünü açıklayan kararı dosya muhtevasından mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderir mahkemenin anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmemesi halinde bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır hükmünü taşımaktadır şu halde davacıların temyiz itirazlarında ileri sürdükleri anayasaya aykırılık iddiasının öncelikle karara bağlanmasında zorunluluk vardıresas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılık iddiasının ciddi kabulü ve işin anayasa mahkemesine götürülebilmesinin ilk koşulu söz konusu hükmün davada uygulanacak kanun hükmü olmasıdır böyle olunca davacının isteminin içeriği önem kazanmaktadır davacı yukarıda açıklandığı üzere sayılı kanunla sayılı kanuna eklenen geçici madde ile kurulmuş olan kurul tarafından oluşturulan dernek tüzüğünün hükümsüz olduğunun tesbitini söz konusu tüzüğe dayanarak oluşturulan genel kurul toplantısının ve kararlarının iptali istenmiştir söz konusu tüzüğün oluşumunda bakanlar kurulunun onayı bulunduğu idari işlemle tüzüğün tamamlandığı tüzüğün geçersizliğinin tesbitine adli yargılama yerinde karar verilemeyeceği savunulmuştur her ne kadar tüzüğün onaylanmasına dair bakanlar kurulu kararı idari nitelikte olup bu kararın iptali için danıştay dairesinde ve esas sayılı davalar açılmış ise de dairemizce incelenen bu davanın konusu işlem olmayıp işlemin öncüsü olan tüzüktür herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir aymd dernekler ancak gerçek kişiler tarafından kurulabilir sayılı ml derneklerin tüzükleri kurucu üyeler tarafından hazırlanır sayılı m kuruluş bildirimi ve ekleri mahallin en büyük mülki amirliğine verilmekle dernek tüzel kişilik kazanır sayılı km dernek tüzüğünün değiştirilmesi dernek genel kurulunun görev ve yetkileri arasındadır sayılı km i̇stisnai bir kural gereği sayılı km davalı kurumun tüzüğü bakanlar kurulunun onayı ile yürürlüğe girer şu halde davalı kurumun tüzüğünün geçerli bir şekilde oluşup oluşmadığı sayılı kanun bu arada sayılı kanunla değiştirilen madde ile aynı kanunla eklenen geçici madde çerçevesinde tartışılacaktır esasen davalı kurumun dernekler kanuna tabi bir tüzel kişi olduğu yönünde bir uyuşmazlık da yoktur sayılı kanunun ve sayılı türk kanunu medenisinin maddeleri dikkate alındığında da
4,141
esas sayısı karar sayısı i̇ptal davasi ve yürürlüğün durdurulmasi i̇le i̇ti̇raz başvurusunun gerekçeleri̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması i̇steminin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde in beşinci fıkrasının i̇kinci cümlesinin anayasaya aykırılığı bulgaristan hükümetinin uyguladığı asimilasyon politikası nedeniyle yılında zorunlu göçe tabi tutulan soydaşımızdan isteyenlerin iskânı için yüksek planlama kurulunun tarih ve sayılı kararı ile isteyen göçmenlere yönelik olarak konut inşası için görevlendirilen devlet bakanlığınca duyurular yapılmış emlak bankası şubesine yılının parası ile tl peşinat yatırılması istenilmiştir göçmen kişi yılında konut projesine dahil olarak talep edilen söz konusu meblağı yatırmışlardır başvuranlardan ancak göçmene çeşitli illerde inşa edilen evleri teslim edilmiş geri kalan diğer başvuruculara ise finansman sağlanamadığı gerekçesi ile evleri verilmemiştir bunun üzerine ev verilmeyen ve yatırdıkları avanslar da iade edilmeyenler tarafından projeleri yürüten ve adına avansların yatırıldığı devlet bakanlığına başbakanlık karşı müteaddit alacak davaları açılmış ve yatırılan avansın yılındaki alım gücü değerinde bir tazminatın ödenmesi istenilmiştir açılan bu davalar yargıtayın incelemesinden de geçmiş ve yargıtay hukuk dairesi bir örneği ilişikte sunulan tarih ve k sayılı kararında özetle hukuken geçersiz sözleşmeler hukuken haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilir iken denkleştirici adalet ilkesinin hiçbir zaman gözardı edilemeyeceği ilgili devlet bakanlığının göçmen derneklerine gönderdiği tarihli yazısı kapsamı ve tarihli resmi gazetelerde yayımlanan ve sayılı milli emlak genel tebliğleri ile birlikte değerlendirildiğinde iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve şekilde iadeye karar verilmesinin uygun olacağını hükme bağlamıştır mahkemelerin yargıtay hukuk dairesinin bu kararına uyarak yaptırdıkları bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporda yılında ödenen tlnın dava tarihi itibariyle ytl ya ulaşmış olduğu tespit edilmiştir açılan davalar bu aşamada iken iptali istenen ibareyi de içeren tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde in beşinci fıkrasının ilk cümlesinde bulgaristandan zorunlu göçe tâbi tutulup türkiyeye gelerek yerleşmek isteyen türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırdıkları bedel yatırıldıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir denildikten sonra iptali istenen ikinci cümlesinde görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır hükmüne yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen bu hükme göre yapılan hesaplamalara göre yılında ödenen tlnın dava tarihi itibariyle ulaştığı meblağ en fazla ytl dir görüldüğü üzere iptali istenen kurala göre hesaplanan miktar yukarıda açıklanan yargıtay kararı uyarınca denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanan miktarın ancak kadardır böyle bir sonucun adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir yönünün bulunmadığı açıktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasakoyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür denilmiş ve yine anayasa mahkemesinin bu kararında hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur görüşüne yer verilmiştir bireyin insan olarak varlığının korunmasını amaçlayan hukuk devletinde vatandaşların hukuk güvenliğinin sağlanması zorunludur devlet açık ve belirgin hukuk kurallarını yürürlüğe koyarak bunları uyguladığı zaman hukuk güvenliği sağlanır yasalarda yapılan değişikliklerin toplumsal gerçeklerle uyumlu olması ve adaletli kurallar içermesi gerekir i̇ptali istenen kural adaletli bir kural olmadığından ve hukuk güvenliğini de zedelediğinden anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine ters düştüğü açıktır öte yandan yapılan bu düzenleme geçmiş ve anda mevcut hukuk kurallarına göre sonuçlandırılması gereken hukuki durumları etkileyen bir düzenlemedir yasalar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar geçmiş yeni çıkarılan bir yasanın etki olanı dışında kalır sonradan yürürlüğe giren yasaların geçmiş ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında da belirtildiği üzere hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması kuralların herkes için konulması kamu düzeninin kurulması ve korunması amacına yönelik bu kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerinin de gözönünde tutulması gerekliliği bulunmaktadır i̇ptali istenen kural ile anayasa mahkemesinin bu kararında açıklanan ölçülerin hiç biri gözetilmediğinden böyle bir düzenleme bu yönden de anayasanın nci maddesine aykırı düşmektedir diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf esas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde in beşinci fıkrasının ikinci cümlesi anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde in beşinci fıkrasının ikinci cümlesi hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile hukuk güvenliğini zedeleyici sonuçlara yol açarak toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırdığı için sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabileceğinden iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulması istemi ile anayasa mahkemesine iptal davası açılmıştır arz ve izah olunan nedenlerle iptali istenen kurallar hakkında yürürlüklerinin durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde in beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi şöyledir gerekçe aşağıda açıklanan konulardan dolayı sayılı yasanın geçici madde in fıkrasında yer alan yatırdıkları bedel yatırdıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır düzenlemesinin anayasaya aykırı bulunduğu yolundaki iddia ile dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sınırlandırılan ve bu paragraf içinde yazılan hükümlerin öncelikle adil yargılanma hakkına eşitlik ilkesine ve genel olarak da hukuk devleti ilkelerine ilişkin anayasa kurallarına aykırı olduğu değerlendirilerek anayasa mahkemesine itiraz başvurusu yapılmasına karar verilmiş bulunulmaktadır uzun süredir yargı kararlarına konu olmuş şekli ile zaman zaman da türk lirasının değerinde meydana gelen ani değer kayıpları realitede yaşandığından alacak borç ilişkilerinde bir tarafta kalmış olan ve aktin konusunu oluşturan değerin geri alınması konusundaki davalarda denkleştirici adalet adı altında bir ilke geliştirilerek bu ilkeye uygun olarak karşı tarafta kalan ve aktin konusunu oluşturan değerin iade edilmesi için açılan davalarda yasal düzenlemeye paralel olarak eş bir anlatımla faizle karşılanması mümkün olmayan ve faizi aşan bir değer kaybının söz konusu olduğu durumlarda tediye günündeki değerin çekişme konusu yapılarak yargı önüne taşındığı tarihe kadar geçen süreçte paranın alım gücündeki düşme saptanarak ve özellikle uygulamada altın fiyatlarındaki yükseliş döviz fiyatlarındaki artış işçi ücretleri ve memur maaş katsayısındaki yükselmeler ile toptan eşya fiyat endeksi ve tüketici fiyat endeksleri birlikte değerlendirilip artış oranları hamur edilerek sonuçta ortaya çıkan değerin alım gücündeki eksilme yüzdesi olarak kabul edilmesi suretiyle faizle karşılanamamış olan zararın tazmini yolunda verilen kararlarla denkleştirici adaletin uygulaması yapılmakta ve hukuki ilişkinin diğer tarafında haksız olarak kalmış bedelin geçen sürede uğradığı değer kaybı telafiesas sayısı karar sayısı edilmeye çalışılarak adalet temin edilmektedir bu açıklamadan anlaşılacağı üzere herhangi bir değerin haksız olarak veya akde aykırılık sureti ile karşı tarafta kalmasını takiben bu değerin istirdadı için açılan davalarda otomatik olarak ve yasa gereği geçen sürenin karşılığında hiçbir merasime hacet kalmaksızın ancak bazı çekişmelerde temerrüt durumu kanıtlanmak kaydı ile geçen dönem için faize hükmedilmesi zorunludur nitekim paranın veya bir hakkın haksız yere ya da akde aykırılık sonucu karşı tarafta kalmasının karşılığı faiz ile karşılanmaktadır ancak enflasyonist dönemlerde hakkın yada paranın karşı tarafta haksız yere yada akde aykırılık sebebi ile sözleşmenin diğer tarafında kalmasının karşılığı çoğu zaman faiz ile karşılanamayan zararların doğmasına sebep olmaktadır hal böyle olunca eldeki davada lı yılların başında tediye edilen dava konusu değerlerin tediye tarihinden itibaren geçen on yılı aşkın süre içinde paranın alım gücünde yaşanan düşüşlerin ötesinde ekonomik krizler döneminde ayrıca paranın değerinin bir kat daha düşmüş olması karşısında faiz ile karşılanamayan zararın mevcut olduğu uygulamada yargı kararlarına konu olmuş şekli ile sabit bulunduğundan bu çekişmenin çözümü için getirilen yasal düzenlemenin özellikle yatırdıkları bedel yatırdıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte ödenir düzenlemesi adalet anlayışına ve hukuk düzenine uygun bulunmamaktadır diğer yandan hak arama hürriyetinin yansıması olarak hak sahiplerinin çekişme konusu olayları yargı önüne taşıdığı ve dava olarak mahkemelere çekişmeyi intikal ettirdiği tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler bu çekişmenin yargılama sürecinin devam ettiği dönemde yürürlükte bulunmaları halinde çekişmenin çözümünde kullanılacağı aşikar olmakla birlikte çekişmenin çözümünde başlangıçta davanın açıldığı tarihte yürürlükte olup da daha sonra yargılama sürecinin devamı sırasında çekişmeyi çözecek kuralın herhangi bir sebeple yürürlükten kaldırılması veya değiştirilmesi halinde dahi çekişmenin yargı önüne götürüldüğü tarihte yürürlükte bulunulduğu gözetilerek çözümleyici kural yargılama sürecinin devam ettiği sırada hukuk sisteminden çıkarılsa bile hak arayan kişinin lehine olması kaydı ile eldeki çekişmeye bu kural uygulanmak sureti ile çözüm oluşturulmaktadır hukuk sistemindeki kalıplaşmış ifade tarzı ile her dava yargı önüne götürüldüğü günde yürürlükte olan kural ile çözümlenir kuralı uyarınca davalar sonuçlandırılır anayasaya aykırılığı ileri sürülen düzenlemenin görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır düzenlemesi de yukarıda belirtilen temel hukuk prensiplerine adil yargılanma hakkına eşitlik ilkesine ve genel olarak da hukuk devleti ilkelerine uygun olmayan düzenleme içermektedir açıklanan şekli ile itiraz başvurusuna konu edilen düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce yargı önüne taşınmış çekişmede hak sahibi olan davacı tarafın haklarını yargı önüne götürdüğü gündeki kurallara göre çözümlenmesini engelleyen ve sadece yasal faiz hakkının bulunduğunu ortaya koyan eldeki davaların da bu kural ile çözüme kavuşturulmasını belirleyen yasal düzenleme anayasaya uygun bulunmamaktadır hak arayan kişinin dava açtığı tarihte olmayan davanın devam ettiği sırada aleyhine olarak yapılan bir düzenleme ile daha az ekonomik değer elde etmesine sebep olacak şekilde sadece yasal faiz ile yetinmesini zorunlu kılan faizi aşan zararının tazminini engelleyen yasal düzenlemenin eldeki davaya uygulanması halinde adalete olan güven ve sonuçta da hukuka olan saygı sarsılacaktır bir çekişmenin taraflarından birinin yasa çıkarma yetkisi ile donatılmış devlet olması halinde devlet aleyhine açılan davalarda devletin bu davanın devamı sırasında kendi sorumluluğunu eksiltecek hatta bertaraf edecek yasal düzenleme yapması hukuk devletiesas sayısı karar sayısı ilkesine uygun bir tasarruf olmadığı gibi yasa çıkarma yetkisi olmayan kişilerin arasında benzer mahiyette olarak tezahür eden yargı çekişmelerinin çözümünde yürürlükte olan diğer kuralların aksine sadece ve sadece i̇skân kanunu düzenlemesi adı altında bulgaristan göçmenleri için farklı bir uygulama ile çözüm oluşturulması da eşitlik ilkesine ters düşmektedir yasanın bütünü incelendiğinde zamanında sayılı yasa hükümleri uyarınca hak sahibi olan veya anılan yasa uyarınca göçmen sayılan ama bulgaristan göçmeni olmayan kişiler için yapılan düzenlemeler mevcut olduğu halde göçmenlerden bulgaristan göçmeni olarak adlandırılan kesim için yukarıda sözü edilen düzenlemenin yapılarak farklı bir uygulamanın temin edilmeye çalışılmış olması normların anayasaya ve anayasadaki haklardan herkesin eşit olarak haklardan istifade etmesi ilkelerine ters düşmektedir ceza uygulamasında nasıl ki bir eylemin işlenmesi tarihinde yürürlükte olan kurallar çerçevesinde suç sayılması ve suç için öngörülen ceza miktarının daha sonra yargılama sürecinde daha fazla bir müeyyide ile cezalandırılmış olması halinde eylem tarihindeki hukukun ancak zanlıya tatbik edilmesi zorunlu ise hukuk uygulamasında da bir çekişmenin yargı önüne götürüldüğü günde yürürlükte olan kuralların hak arayan kişiye tatbik edilmesi kaçınılmaz olup hak arayan kişinin aleyhine olacak düzenlemeler adil yargılanma yönünden hukuk ihlali oluşturmaktadır türk anayasa yargısı uygulamalarında hukuk normlarının ceza müeyyidesi içermeyen kurallar adil yargılanma ilkesi ile yorumlanıp değerlendirilmesine ait doğrudan uygulama örneği elde edilememiş olmakla birlikte bir davada özel bir şahıs ile devlet arasındaki ilişkiler ile ilgili bir durum söz konusu olduğunda daha sorunsal bir alan oluştuğu ai̇hm bu hak ve hükümlülüklerden bir çoğunu medeni haklar kapsamında tanıyarak planlamaya ilişkin davaların mülkiyet hakkını doğrudan etkileyen aşamaları ve ayrıca faydalanma durumunu etkileyen daha genel kapsamlı oerlamanshollanda kasım de goffre de la pradellafransa aralık davalarda adil yargı garantilerinin uygulanacağına hükmettiği bilinmektedir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesindeki düzenlemenin hukuktaki gelişmeler ve muamelelerin eşitliği ilkesi uyarınca madde in günümüzde sosyal yardım dahil olmak üzere sosyal sigortanın tüm alanlarına uygulanacağı görüşünü benimsemek gerekir hükmü ile schuler zgraggeni̇sviçre davasında verdiği kararda muamelelerin eşitliği prensibini her ne kadar sosyal yardım dahil olmak üzere sosyal sigortanın tüm alanlarında uygulanacağını dile getirmiş ise de eldeki davada da muamelelerin eşitliğinde göçmenler arasında sosyal yardım yönünden sağlanacak konutlarda farklı uygulamaların yapılmasını takiben bir de itiraz başvurusuna konu edilen norm ile kişilerin madde hükmü karşısında farklı uygulamalara tabi kılınmaya kalkışılması iç hukuk kurallarından sayılan üst hukuk normlarına da aykırılık teşkil etmektedir philisyunanistan ağustos tarihli karar ve davada maddedeki garanti sözleşmeler idari yargılamalar veya ceza yargılamalarından doğan zararlara ilişkin kamu idaresi aleyhine açılan davaları kapsar düzenlemesi de strazburg mahkemesinin kararları arasında yer almakta olup özellikle sözleşmelerin kapsamı nedeni ile kamu idaresi aleyhine açılan davalarda da maddenin değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır bütün bu açıklamalardan dolayı itiraz başvurusuna konu edilen normun denkleştirici adalet ilkesini görmezlikten gelmeye zorlayan yasal düzenleme olması göçmenler arasında konut alanlar ile alamamış olan hak sahipleri arasında farklı uygulama fiili durum nedeni ile mevcut olduğu halde göçmen olduğu halde konut alamayanlar arasında sözü edilen yasanın yürürlüğe girmesinden önce hak arayıp davası sonuçlanmış olan kişiler ile davası devam edenesas sayısı karar sayısı kişiler arasında farklı uygulama ve farklı karar çıkması sonucunu doğuracak şekilde eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğurması genel olarak da tüm anayasaya aykırılıklarda olduğu gibi hukuk devleti ilkelerinin çiğnenmesi sonucunu doğuracak normun hem anayasanın hem de evrensel hukuk ilkelerinin ihlalini teşkil eden hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğini sarsacak nitelikteki sonucu itibarı ile ve anayasaya aykırılığı iddia edilen norm anayasanın herkesin davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirleyen anayasanın maddesine devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır ilkesinin düzenlendiği anayasanın maddesine ve sonuç olarak da devletin şekli ile ilgili ilkelerin yer aldığı hukuk devleti ilkesinin vurgulandığı anayasanın maddesine aykırı bulunduğu kanaati mahkememizde oluştuğundan sınırlandırması yapılarak itiraz başvurusuna konu edilen sayılı yasanın geçici madde in numaralı fıkrasının yatırdıkları bedel yatırdıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir görülmekte olan davalarda bu hükme göre sonuçlandırılır düzenlemesinin belirtilen sebepler ile anayasaya aykırı olduğu görüşü ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulü hakkındaki yasanın maddesinin düzenlediği hükümler uyarınca anayasa mahkemesine itiraz başvurusunda bulunulmasına karar verilmesi gerekmiştir davacılar vekilleri anayasaya aykırılık iddiası ile birlikte itiraz başvurusunda bulunulmasını talep ettikleri istemlerinde ayrıca yürütmenin durdurulmasını istemişler ise de talebin ve talebin konusunu oluşturan hukuki müessesenin yasama organının düzenlediği bir norm olması nedeni ile bir an için idari işlem ve eylem mevcut gibi düşünülerek yürütmenin durdurulması talebi de mahkemeye bildirilmiş ise de tartışılan hukuki müessesenin anayasaya aykırılık iddiası olmasına bu tür çekişmelerde yürütmenin değil yürürlüğü durdurmanın ancak talep edilebileceğine nazaran talep edilen hususun yürürlüğü durdurma istemi olarak mahkememizce değerlendirilmesi yapılmış olmakla birlikte itiraz başvurusuna ilişkin yasal düzenlemede eş bir anlatımla sayılı yasanın hükümleri içerisinde itiraz başvurusunda bulunan yargı merciinin elindeki çekişmeyi anayasa mahkemesince karar verilmesi aşamasına kadar belirli bir süre bekleteceği yolunda yasal kural bulunduğundan itiraz başvurusunda bulunan yargı merciinin ayrıca yürütmeyi durdurma istemini itiraz başvurusuna ekleyemeyeceği değerlendirilerek belirtilen sürede talebin yerinde olmadığı değerlendirilerek mahkememizce yürürlüğü durdurma isteminin ise reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm tesis edilmiştir hüküm ayrıntıları yukarıda gerekçede açıklandığı üzere davacılar vekilinin anayasaya aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına mahkememizce varılarak gerekçede açıklandığı üzere tarihli sayılı i̇skân kanununun geçici maddesinin numaralı bendindeki yatırdıkları bedel yatırdıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır düzenlemesinin anayasaya aykırı olduğu görüşü ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulü hakkındaki yasanın maddesinin düzenlediği hükümler uyarınca hukuk devleti eşitlik ve iddia hakkı ile adil yargılanma ilkelerine aykırı bulunması nedeni ile anayasa mahkemesine i̇ti̇raz başvurusunda bulunulmasina anayasaya aykırılık iddiasında bulunan davacı tarafın aynı zamanda yürütmeyi durdurma isteminde bulunduğu hususu da değerlendirilerek bu talebin sayılı yasanın hükümleri içerisinde ay süre ile yapılan itiraz başvurusunun sonucunun beklenmesi söz konusu olduğundan yasal yürürlüğü durdurma durumu mevcut bulunmakla yerinde olmayanesas sayısı karar sayısı yürütmeyi durdurma yürürlüğü durdurma talebinin mahkememizce yapılan itiraz başvurusuna dahi̇l edi̇lmemesi̇ne bu talebin mahkememizce reddi̇ne gerekçeli kararın yazılmasını takiben dava dilekçelerinin sulh hukuk mahkemesi görevsizlik kararlarının mahkememizden verilen birleştirme kararlarının davada her bir davacının davaya dayanak yaptığı ödeme belgesi veya banka dekontlarının davacı tarafın anayasaya aykırılık iddiasını ileri sürdüğü dilekçesinin ve bu oturumda düzenlenen zaptın onaylı suretlerinin kalem çalışanları tarafından çoğaltılıp onaylanarak anayasaya aykırılık iddiası konusundaki gerekçeli kararın aslı eklenmek sureti ile tekemmül ettirilecek itiraz başvurusuna ilişkin dosyanın anayasa mahkemesi başkanlığına ulaştırma konusundaki gerekli ulaştırma gideri beş gün içerisinde karşılandığında oluşturulan dosyanın anayasa mahkemesi başkanlığına gönderi̇lmesi̇ne i̇tiraz başvurusunun anayasa mahkemesi genel sekreterliğine ulaşmasından itibaren ay süre ile anayasa mahkemesince verilecek kararın beklenmesi̇ne dair tarihli oturumda davacı vekili ile davalı vekillerin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı
2,701
esas sayısı karar sayısı ii̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü aynen şöyledir giriş kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin çalışmalarında etkinliği artırmak kamu hizmetlerinin düzenli süratli ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere bunların malî ve sosyal haklarında iyileştirmeler yapmak amacıyla bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren sayılı yasanın yüce mahkemenizden iptali temmuz günlü dilekçe ile istenmişti bu dilekçede yetki yasasında sözü edilen amaçların gerçekleştirilmesini kanun hükmünde kararname ile hem hukuksal ve anayasal hem de teknik açıdan mümkün olamayacağı yasanın tümü ve maddeleri itibari ile de anayasaya aykırılık taşıdığı ayrıntılı olarak sergilenmişti i̇şte yetki yasasının iptali dilekçesinde ileri sürülen nedenler bu yasaya dayanılarak çıkarılan khk sayılı kamu personelinin özlük haklarına ilişkin çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin de iptalini gerekli kılmaktadır sayılı khk tümüyle anayasanın başlangıç bölümü ve maddelerine aykırıdır i̇ptali istenen khk kamu görevlilerinin çalışmalarındaki etkinliği artırmak ve kamu hizmetlerinin düzenli verimli ve ekonomik biçimde yürütülmesini ve bunun için de kamu görevlilerinin malî ve sosyal haklarında iyileştirme yapmayı amaçlamıştır öncelikle şunu vurgulamak gerekir khk ile getirilen düzenlemeler ve esaslar amaçlanan iyileştirmeyi sağlayacak nitelikte ve boyutta değildir amaç ile yapılan ve getirilen düzenlemeler arasında çarpıcı bir çelişki ve aykırılık bulunmaktadır ayrıca ülkemizdeki kamu personeli rejimi modern ve çağdaş değildir bir bütünlükten yoksun olan kamu personeli rejimi farklı iktidarların ve çeşitli dönemlerin özel gereksinim ve yaklaşımları ile oluşmuş karmaşık adaletsiz ıslaha muhtaç bir yapı göstermektedir bu durumun düzeltilmesi ve giderilmesi anayasanın öngördüğü khknin temel nedeni ivedilik içinde mümkün olmadığı gibi aksine sistematik bir yaklaşımla çok kapsamlı ve planlı teknik çalışmaları zorunlu kılar görevlerin değerlendirilmesi kadroların belirlenmesi ve standardizasyonu statülerin yetki ve sorumlulukları birbirleri ile ilişkileri bu statüler için gerekli bilgi ve deneyimin saptanması bunlar gibi birçok etkenin parasal ve parasal olmayan haklara ne şekilde yansıyacağının belirlenmesi gerekir bu gereklilik yüce mahkemenizin birçok kararlarında dile getirilmiş aynı nitelikteki yetki yasaları ve khklerin iptal nedeni olarak hüküm altına alınmış yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı özelliğe ulaşmıştıresas sayısı karar sayısı böyle kapsamlı bir çalışmanın ürünü olacak ve sık sık değişmeyecek yasa çıkarılması yerine konunun khk ile düzenlenmesi esas olan yasama yetkisinin tbmmnce kullanılması kuralının ihlalidir ve anayasanın maddesi ile bağdaşmadığı gibi başlangıç bölümü ve maddelerine aykırıdır açıklanan nedenle khk sayılı kanun hükmünde kararnamenin anayasaya aykırı olduğundan tümüyle iptali gerekir iii sayılı khknin maddesi anayasanın ve maddelerine aykırıdır sayılı yasanın maddesini değiştiren sayılı khknin maddesi fazla çalışma esaslarını ve karşılıklarını yeniden düzenlemiştir bu düzenlemede genel olarak iki farklı durum yaratılmıştır bir kısım hallerde ve bir takım yerlerde yapılan fazla çalışmalara karşılık olarak ücret ödeneceği sair durumlarda yapılacak fazla çalışmalara ise ücret ödenmeyeceği bunun yerine sınırlı olarak izin verileceği kural altına alınmıştır benzer görevde benzer yetki ve sorumlulukları taşıyan ancak çalıştıkları yer ve kurum farklı olan memurlara farklı uygulamalar yapılacaktır örneği fabrika atölye şantiye işletme gibi yerlerde fazla çalışma yapan bir evrak kayıt memuru karşılık olarak para alacak bunun dışındaki bir evrak kayıt memuru ise fazla çalışma karşılığı olarak para alamayacak bunun yerine ilgili maddede belirtilen şekilde sınırlı olarak izin kullanabilecektir aynı hukuksal statüye sahip iki kamu görevlisinden birine verilen fazla çalışma karşılığı para yerine diğerine izin verilmesi anayasanın maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesi ile bağdaşmamaktadır gerek bu khk gerekse dayanak olan yetki yasası kamu görevlilerinin durumlarında iyileştirmeyi amaçlamıştır ülkemizde memurlar dar gelirli kesim içinde yer almaktadır onun durumunda iyileştirme yapmak ona daha fazla para ödemekle mümkündür bunun dışındaki bir uygulama iptali istenilen maddede olduğu gibi para yerine izin verilmesi iyileştirme olarak nitelendirilemez geçim sıkıntısı çeken memur için fazla çalışmasının karşılığında para verilmemesi onun yerine izin verilmesi onun açısından angarya nitelik ve özelliği taşır bu nedenle madde anayasanın maddesinin birinci fıkrasına da aykırılık taşımaktadır khknin maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir iv sayılı khknin maddesinin adalet hizmetleri tazminat bölümü yürürlükten kaldırılarak tümcesi anayasanın ve madde hükümlerine aykırıdır sayılı devlet memurları kanununun maddesinden sonra gelen zam ve tazminatlar başlıklı ek maddenin bendinde kamu personelinin bir kısmına tazminat ödenmesi öngörülmüştür yine aynı maddede tazminat ödeme koşulları da şöyle sıralanmıştır görevin önemi görevlinin sorumluluğu ve niteliğiesas sayısı karar sayısı görev yerinin özelliği hizmet süresi eğitim seviyesi ve benzeri diğer hususlar gün ve sayılı yasa adalet hizmetlerinde çalışan personele yukarıda belirtilen koşulları taşıdıkları için adalet hizmetleri tazminatı adı altında tazminat ödenmesini öngörmüştür adı geçen yasanın gerekçesinde adalet hizmetlerinde yetişmiş personelin devamlı olarak kaybedilmesi yeni eleman sağlanamaması yeni elemanların hizmete uyum sağlamaları için uzun bir sürenin geçmesi mahkemelerin ve adalet dairelerinin çalışma özelliği gereği diğer kamu personelinin tabi olduğu mesai saatlerine bağlı kalmaksızın çalışmalarını mesai dışında gece gündüz büyük bir feragat fedakarlıkla sürdürme leri koşulları açıklanmıştır böylece sayılı yasadaki zam ve tazminatlar başlıklı maddeden sonraki ek maddede sayılan koşullar ile aynı maddenin bendindeki adalet hizmetleri tazminatı yasasının gerekçesindeki koşullar aynı olmaktadır ancak sayılı khknin maddesinde benzer koşullar ve nedenler taşıyan personele ek madde ile verilen tazminatlar aynen korunurken ve hatta bir kısmının tazminat oranları artırılırken aynı maddenin son cümlesi ile adalet hizmetleri tazminatının kaldırılması anayasanın maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırılık taşımaktadır öte yandan adalet hizmetleri tazminatı tarihli sayılı yasa ile getirilmiştir buna göre ay önce getirilmiş bir düzenleme ve tanınan bir hak üzerinden uzun süre geçmeden hiçbir koşul değişmeden ve hatta değiştiği iddia edilmeden kaldırılması bir tutarsızlık örneği olmaktadır hukukun temel ilkelerinden biriside kazanılmış haklardır kazanılmış haklara uygun davranmamak ve onları haklı bir neden olmaksızın veya yerlerine yeni bir hak vermeksizin onları ortadan kaldırmak anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz sayılı khknin maddesi ile ilk fıkrasının sonunda yer alan adalet hizmetleri tazminatı bölümü yürürlükten kaldırılarak tümcesi anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerekir sayılı khknin geçici madde yukarıda sözüedilen maddenin son tümcesinin yürürlükten kaldırılması halinde yapılacak uygulamayı göstermektedir maddenin ilk fıkrasının son tümcesi istem gibi iptal edilirse geçici madde ün uygulanması olanağı kalmayacağından sayılı yasanın maddesinin fıkrası uyarınca bu maddenin de iptali gerekir bu aşamada şunu da belirtmekte yarar vardır geçici madde bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar aynı esas ve usuller dahilinde ödemeye devam olunur demektedir üçte iki oranında olsa da tazminat ödenmesi gereği duyulmakta ve hatta ileride bu konuda yeni esaslara göre düzenleme yapılacağı öngörülmektedir diğer bir deyişle bir tarafta tazminat ödenmesine ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılmakta diğer taraftan ödeme sürdürülmektedir demekki tazminat ödenmesine ilişkin koşullar etkinliğini sürdürmektediresas sayısı karar sayısı böyle olunca tazminatın kaldırılması nedenleri ve koşulları devam ediyor demektir ve bu açıdan da tazminatın kaldırılmış olması doğru görülmemektedir sayılı khknin maddesinin b bentleri anayasanın ve maddelerine aykırıdır sayılı khknin bendi adet alt bentten oluşmaktadır bu adet alt bentte sayılan yasalar ve khkler çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışan personele fazla çalışma ücreti adı altında belirli bir paranın ödenmesini ve böylece onların mali durumlarında kısmen de olsa iyileştirmeler yapılmasını öngörmektedir gerçekte fazla çalışma ücreti olarak ödenmiş olmasına rağmen belli bir zaman ve buna göre belli bir karşılık koşulları taşımayan bu ödemelere gerçek fazla çalışma ücreti adı altında görevinin niteliği ve özelliği nedeni ile gerekli görülen personele iyileştirme amacı ile yapılan ve onların ücretlerinin ana unsuru özelliğini kazanmış ödemelerdir gerek maddenin bendinde sözü edildiği gibi fazla çalışma ücreti olsun gerek ve bentlerinde sözü edildiği gibi tazminat olsun bunların kaldırılmış olması hukukun temel ilkelerinden biri olan kazanılmış hak kavramı ile bağdaşmaz bu nedenledir ki anayasanın maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti kuralını da ihlal edici niteliktedir bu nedenle maddenin b ve bentleri anayasaya aykırıdır anayasanın maddesinin fıkrasına göre khkler kendisine kaynaklık yapan yetki kanununda belirtilen amacı kapsamı ve ilkeleri korumak ve ona uymak zorundadır kendisine kaynaklık eden yetki kanunundaki bu sınırları aşamaz sayılı khk sayılı yetki yasasına dayanılarak çıkarılmıştır ve bu yetki yasası ise kamu kurum ve kuruluşlarındaki personelin mali ve sosyal haklarında iyileştirme yapmayı amaç ve ilke olarak benimsemiştir i̇ptali istenilen maddenin b ve bentleri iyileştirme yapmadığı gibi hakları ortadan kaldırmış ve geriye götürmüştür bir başka deyişle khk dayanağı olan yetki yasasına aykırı olarak çıkarılmıştır bu durumda anayasanın maddesinin fıkrasına aykırı olmaktadır açıklanan nedenlerle sayılı khknin maddesinin b ve bentleri anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir öte yandan sayılı khknin geçici madde geçici madde nin bendi kaldırılan fazla çalışma ücretleri ile tazminatların üçte ikisinin bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar aynı esas ve usuller dahilinde ödenmeye devam olunacağını kural altına almıştır maddenin b ve bentlerinin iptali halinde bu sayılan geçici maddelerin uygulanması olanağı kalmayacağından sayılı yasanın maddesinin fıkrası gereğince bu maddelerinde iptali zorunludur
1,355
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir tarihinde sayılı yasa ile anayasanın maddesinde tarihli sayılı yasa ile sayılı yasanın maddesinde yapılan değişikliklerle sanıkların konumundaki kimselere sendika kurmak ve bu tür kuruluşlara girme hakkı sağlanmış anayasamızın ve maddelerinde temel hak ve özgürlükler düzenlenmiş yine anayasamızın maddesine göre milletlerarası sözleşmelerin anayasamız içindeki yeri belirlenmiştir i̇nsan hakları evrensel bildirisi i̇nsan hakları ve temel özgürlükler avrupa sözleşmesi avrupa sosyal şartı ve sayılı i̇lo sözleşmeleri ile temel hak ve özgürlükler uluslararası boyutta belirlenmiş ve uluslararası metinlerle sendikal haklar güvence altına alınmıştır bu uluslararası sözleşmelerin tbmm tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesi karşısında kamu çalışanlarının sendikal faaliyette bulunma hakları anayasamızın ve maddesi içinde konumu belirlenerek temel hak ve özgürlükler çatısı altına alınmıştır sanıklar olay günü hükümet tarafından hazırlanan ve mecliste görüşülmesi gündemde olan emeklilik yasa tasarısını protesto etmek amacı ile keskin aldığı karar doğrultusunda günlük işi bırakma eylemini gerçekleştiklerini kabul etmişler eylemin bu özelliği nedeni ile bir kısım sanıklar hakkında sayılı yasanın maddesinin ve bir kısım sanıklar hakkında da tcknın maddesinin bir ve ikinci fıkralarının uygulanma ihtimali vardır tcknın maddesi ile sayılı yasanın maddesinin anayasanın temel hak ve özgürlüklerinin düzenlendiği ve maddeleri ile anayasamızın maddesi içinde milletlerarası sözleşmenin anayasamızda belirlenen konumu ve iç hukukumuz açısından çerçevesi birlikte değerlendirildiğinde tcknın maddesinin ve sayılı yasanın maddesinin anayasanın maddesinin işlevini yok ettiği dolayısı ile anayasanın ve maddelerinde sınırları ve kapsamı belirlenen temel hak ve özgürlükleri kullanılamaz ve yine özellikle anayasamızın maddesinin son fıkrasının uygulanamaz hale getirdiği kanaatine varılmıştır
241
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin başvuru kararının gerekçesi aynen şöyledir sayılı kanunla değişiklik yapılmadan önce sayılı kanunun gerek vergi kaçakçılığı suçları hakkında uygulanan ve gerekse vergi kaçakçılığına teşebbüs suçları hakkında uygulanan maddelerinde hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesinde sanayi sektörü için belirlenen asgari ücretin bir aylık tutarının yarısı esas alınmakta idi sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesi değiştirilirken paraya çevirmedeki bu esas korunurken aynı kanunun vergi kaçakçılığı suçları ile ilgili maddesi hükmü de değiştirilmiş ve maddenin fıkrası değişiklikten önce maddenin ncı bentlerinde yazılı fiilleri işleyenler hakkında maddede yazılı vergi cezalarından ayrı olarak aydan yıla kadar hapis cezası ile bu kadar müddet ticaret sanat ve meslek icrasından hükmolunması halinde para cezası tutarı hesabında hapis cezasının her bir günü için sanayi sektörü için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık tutarının yarısı esas alınır şeklinde iken sayılı kanunun maddesiyle maddenin numaralı bentlerinde yazılı kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında maddelerinde yazılı vergi cezalarından ayrı olarak aydan yıla kadar hapis cezası ile bu kadar müddet ticaret sanat ve meslek icrasından mahrumiyete hükmolunur şekline dönüştürülmüştür kanun koyucu sayılı kanunla değişiklik yaparken vergi kaçakçılığına teşebbüs suçlarında paraya çevirme halinde bu cezanın ertelemeyeceği hususunda bir kural getirirken vergi kaçakçılığı suçlarının paraya çevrilemeyeceği ya da ertelenemeyeceği hususunda bir kural koymamıştır vergi kaçakçılığının eylem olarak vergi kaçakçılığına teşebbüsten daha ağır nitelikte olduğu ve daha ağır müeyyidelerle karşılanması gerektiğinin tartışılmasına dahi yer olmadığı düşünülmüştür sayılı kanunla sayılı kanunun maddesinin fıkrasında yapılan değişiklikle aynı kanunun anayasaya aykırı olduğu ileri sürülen maddesinde hiç değişiklik yapılmasaydı bile mevcut durum aynen ortaya çıkacaktı başka bir ifade ile sayılı kanunun maddesinin fıkrası sayılı kanunun maddesinde sayılı kanunun maddesiyle yapılan değişiklik sonucu anayasanın eşitlik ilkesine aykırı hale gelmiştir çok daha vahim olan vergi kaçakçılığı suçlarında hükmedilecek hürriyeti bağlayıcı ceza paraya çevrilirken cezanın günlüğü sayılı kanunun maddesindeki günlük en çok lira üzerinden hesap edilirken daha hafif nitelikteki vergi kaçakçılığına teşebbüs suçlarında başvuru tarihi itibariyle sayılı kanun tümü itibariyle günlük lira esas alınacaktır başvuru tarihi itibariyle sayılı kanun tümüyle yürürlüğe girmiştiresas sayısı karar sayısı bir örnek verilirse başvuru tarihi itibariyle vergi kaçakçılığı suçunu işleyen bir kimseye verilecek ay hapis cezasının paraya çevrilmesinde sayılı kanunun maddesindeki en üst sınır olan günlük lira uygulanarak lira hükmedilebilecek iken vergi kaçakçılığına teşebbüs eden kimse hakkında hükmedilecek ay hapis cezası zorunlu olarak liraya dönüştürülecektir mahkememizin görmekte olduğu davadaki suç tarihi itibariyle ortaya çıkacak sonuç her iki suç için aynı oranda değişmekle birlikte miktar biraz daha az olacaktır başka bir ifade ile eşitsizlikte değişiklik olmayacaktır üstelik olayımızda uygulama yeri suç tarihi itibariyle bulunmamakla birlikte vergi kaçakçılığına teşebbüs suçları paraya çevrildiğinde erteleme de mümkün olmayacaktır ceza hükümleri yönünden daha hafif nitelikte suçların daha hafif cezalarla daha ağır suçların ise daha ağır cezalarla karşılanması anayasamızın eşitlik kuralının bir gereği olmak lazımdır belki kanun koyucu sayılı kanunla sayılı kanunun maddesinde değişiklik yaparken hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi hususunda bir hüküm getirmemek suretiyle çevirmenin önüne geçmeyi düşünmüştür ancak paraya çevirmeye ilişkin sayılı kanunun genel nitelikteki maddesi yürürlükte olduğu ve sayılı kanunun maddesine bir yasaklama hükmü konulmadığı sürece mahkemelerin paraya çevirmeye hükmedilebilecekleri kuşkusuzdur sonuç sayılı kanun sayılı kanunla değiştirilirken kanunun ve maddelerine getirilen hükümlerle daha ağır suça daha hafif ceza ve daha hafif suça daha ağır ceza öngörülmüş ve kanunun maddesine getirilen değişiklikle maddenin fıkrası anayasamızın maddesindeki eşitlik kuralına aykırı bir şekle dönüşmüştür bu nedenle sayılı kanunun değişik maddesi fıkrasının anayasaya aykırılık nedeniyle iptali yüksek anayasa mahkemesinin takdirlerine arz olunur
550
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir hükümlü havale tarihli dilekçesi ile aydın i̇nfaz hâkimliğinin ek sayılı kararının kaldırılarak hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak mağduriyetinin giderilmesini talep etmiştir aydın i̇nfaz hâkimliğinin tarih ek sayılı kararı incelendiğinde hükümlü hakkında aydın i̇nfaz hâkimliğinin tarih ve esas karar sayılı kararı ile cezasının hak ederek tahliye tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verildiği ancak aydın ağır ceza mahkemesinin esas sayılı dosyasında isnad edilen tcknun maddesinde yer bulan ‘yağma suçuna ilişkin olarak suç tarihinin denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmaya başlamadan önceki tarihi içerdiği ve cezasının üst sınırının yedi yıldan az olmadığı anlaşıldığından i̇nfaz hâkimliğinin tarih ve esas karar sayılı kararının kaldırılmasına ve hükümlünün hak ederek tahliye tarihine kadar cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine dair karar verildiği görülmüştür anayasanın maddesinde ‘anayasa hükümleri yasama yürütme yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmü yer almaktadır yine anayasanın maddesinde ‘suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz hükmü yer almaktadır sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkındaki kanunun maddesinde ise ‘hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma başlatılması halinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hakimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir hükümlü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ya da kovuşturma durumunda beraat ceza verilmesine yer olmadığı davanın reddi veya düşme kararı verilmesi halinde hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hakimi tarafından karar verilir hükmü yer almaktadır aynı kanunun maddesinde ise işlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı cmknun maddesinde sayılan nedenlerle tutuklanması aynı kanunun maddesinde ise denetimli serbestlik uygulanmaya başladıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya uğraması durumunda denetimli serbestliğin kaldırılması gerektiği hükme bağlanmıştıresas sayısı karar sayısı somut olayda hükümlü tarihinde işlemiş olduğu kardeşine karşı basit yaralama suçundan mahkum olmuş aldığı adli para cezası hapse çevrilip ay üzerinden müddetname tanzim edilmiş ve tarihli infaz hâkimliğinin esas karar sayılı ilamıyla cezası hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmıştır daha sonra denetimli serbestlik müdürlüğü uyapta yaptığı araştırma ile hükümlü hakkında esas sayılı adet dosyada kovuşturma tespit etmiş ve bu kovuşturmanın yağma suçundan olduğu anlaşılınca ve sevk maddelerinin üst sınırı yılı aşınca derhal durumu infaz hâkimliğine bildirmiş infaz hâkimliği de sknun maddesini dayanak yaparak tarih ek sayılı ilamla denetimli serbestlik tedbirini kaldırıp hükümlünün ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilmiştir hükümlü itirazında belki de beraat edeceğini cezanın belirsiz olduğunu ifade ederek bu karara itiraz etmiştir bu hususta aydın i̇nfaz hâkimliğine yapılan itirazı inceleme yetkisi mahkememize aittir yasal mevzuat ve aşamalar dosyadan da anlaşılacağı gibi yukarıda anlatıldığı şekildedir denetimli serbestliğin kaldırılmasına sebep olan iddianame temin edildiğinde gerçektende synın maddedeki koşulları taşıdığı görülmektedir sevk maddesi olan tcknun maddesinin üst sının yıldan fazla olup suç tarihi olan tarihinde denetimli serbestlik karar tarihi olan tarihinden öncedir dolayısıyla yasada aranan şekli şartlar gerçekleşmiş bu madde gereğince denetimli serbestlik kararının geri alınması kararı isabetlidir ancak hükümlünün çok doğru şekilde itiraz ettiği gibi aydın ağır ceza mahkemesinin esas sayılı dosyasında henüz bir karar verilmemiş hükümlünün davası bir sonuca bağlanmamış mahkum olup olmayacağı belirsizdir ayrıca bu dava sonuçlanıncaya kadar da hükümlünün geri alınan denetimli serbestliği nedeniyle cezaevine gönderileceği ve cezasını infaz edeceği muhakkaktır yani davası sonuçlanıncaya kadar çoktan infaz tamamlanacaktır dolayısıyla pratik olarak sadece hakkında böyle bir dava bulunması nedeniyle aylık süreyi cezaevinde infaz edecektir yani hakkında dava açılması hususu bir ceza gibi cezaevine girmekle sonuçlanan bir fiili hükümlülüğe yol açacaktır oysaki anayasanın maddesi gereğince aydın ağır ceza mahkemesinde yağma suçundan mahkum olup temyiz aşaması tamamlandıktan sonra cezası kesinleştiğinde hükümlüyü suçlu sayabiliriz sadece tutuklanması ya da yeniden hakkında dava açılması ya da kovuşturma yapılması anayasal anlamda hükümlüyü suçlu sayan bir sonuç ortaya çıkarmaz dolayısıyla sknun b hükümleri anayasamızın maddesiyle açıkça çelişmektedir yine hükümlünün denetimli serbestliğinin kaldırılmasına neden olan yağma suçundan suçluluğu hükmen sabit değildir suçlu sayılmaz anayasanın maddesinin emredici hükmü karşısında aşağıdaki hüküm kurulmuştur ü ü yukarıda açıklanan nedenlerle talebin kısmen kabulü ile hükümlü hakkındaki infazın durdurulmasinaesas sayısı karar sayısı dosyanın anayasaya aykırılık nedeniyle incelenmek ve sknun b hükümlerinin anayasanın maddesine aykırı olması nedeniyle iptal edilmesi talebinin sonuca bağlanması için anayasa mahkemesine gönderilmesine i̇nfaz hâkimliğine kararın gönderilerek hükümlüye tebliğ edilmesine dair dosya üzerinde cmk madde uyarınca kesin olarak oy biriliği ile karar verildi sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesinin fıkrasında ‘suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz düzenlemesini bulundurmak suretiyle masumiyet karinesi açıkça benimsenmiştir ayrıca avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin fıkrasına göre ‘hakkında suç isnadı bulunan bir kimse hukuka göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır bu madde masumiyet karinesini güvence altına almaktadır anayasaya aykırılık iddiası ile itiraz yoluna konu olan sayılı kanunun maddesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı konusu düzenlenmiştir bu maddenin ilk beş fıkrasında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma şartları ve usulü düzenlenmiştir altıncı ve yedinci fıkralarında ise denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilme halleri düzenlenmiştir bu maddenin fıkrasında ‘hükümlü hakkında i̇şlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı sayılı ceza muhakemesi kanununun ncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturmaya devam edilmesi denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması hâlinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat ceza verilmesine yer olmadığı davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir denilmektedir bu maddenin fıkrasının düzenlemesine göre hükümlünün sayılı kanunun maddesine göre denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazından faydalanmasına başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi halinde denetimli serbestlikesas sayısı karar sayısı müdürlüğünün talebi üzerine infaz hakimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi gerekmektedir hükümlünün faydalandığı denetimli serbestlik tedbirinin mahrum kalmasına ve bu tedbirin sona erdirilerek kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi için hakkında suç tarihi denetimli serbestlik tedbirinin başlanmasından önce olan ve üst sınırı yedi yıl veya daha fazla olan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması yeterli görülmektedir sözkonusu maddenin anayasaya aykırı olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikli olarak anayasanın maddesi ve ai̇hsnin maddesinde de yer almakta olan masumiyet karinesi üzerinde durulması gerekmektedir sanığın suçlu olduğu hukuken ispatlanmış buna ilişkin karar kesinleşmemiş olmasına rağmen başka bir yargısal karar veya kamu makamlarının beyanları ile suçlu olduğuna ilişkin bir görüş yansıtılması halinde masumiyet karinesinin ihlal edileceği açıktır buna göre bir kişi ancak kesinleşmiş karar ile yasal açıdan suçlu sayılabilir bilindiği üzere soruşturma aşaması cumhuriyet savcısının suça ilişkin ihbar şikayet veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmasıyla başlamaktadır cumhuriyet savcısının soruşturma evresi sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermesi halinde bu kararın kesinleşmesi ile kamu davası açmış ise iddianamenin kabul edilmesi ile sona ermektedir kovuşturma aşaması ile iddianamenin kabul edilmesi ile başlamakta ve mahkeme tarafından verilen kararın kesinleşmesi ile sona ermektedir sayılı kanunun maddesinin fıkrasının bendinde soruşturma veya kovuşturma başlaması ifadesi ile süreçten bahsetmektedir bu bahsedilen süreçte kişinin suçlu olduğundan bahsetmek veya bu surece ilişkin olarak yaptırımlar uygulamak masumiyet karinesine aykırıdır somut olayda denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasını infaz eden hükümlünün beraat etmesine rağmen henüz hakkındaki kararın kesinleşmemesi nedeniyle temyiz edilmesi halinde yargıtaya gidiş geliş süresi de gözönüne alındığında uzun bir süreçte sanık hakkında halen kovuşturma aşamasının devam ettiğinin kabulü gerektiğinden sayılı kanunun maddesinin fıkrasının bendi uyarınca denetimli serbestlik tedbirinin kararının kaldırılması ve cezasını çekmek üzere kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi gerekmektedir bu işlemin gerçekleşebilmesi için sanık hakkında üst sınırı yıl veya daha fazla olan bir suçtan dolayı şikayet kurumunun işletilerek soruşturma aşamasının başlatılması yeterlidir ve hükümlü hakkındaki bu tehdit yapılan şikayetin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya beraat kararının kesinleşmesine kadar sürecektir sayılı kanunun maddesinin fıkrasının uygulanmasında kişi hakkındaki soruşturma veya kovuşturma sonuçlanmaksızın suç işlediği kabul edilerek hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilmekte ve cezasını kapalı ceza infaz kurumunda çekmesine neden olunmaktadır kaldı ki denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilmesine neden olan soruşturma veya kovuşturma aşamasında olan suç hakkında da ilgili savcılık veya mahkeme tarafından herhangi bir tedbire tutuklama adli kontrol vs başvurma ihtiyacı hissetmediği görülmektedir avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin bu hakkı suçlu olduğuna ilişkin ima veya ilan eden beyanlara dahi uygulaması allenet de ribemont fransa yb ve diğerleri türkiye çelik türkiye karşısında kişinin tekrar ceza infaz kurumuna girmesine neden olacak kadar bir ağır kararın masumiyet karinesine aykırı olmadığını kabul etmesi imkansızdır bu durumda hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmaksızın peşinenesas sayısı karar sayısı suçlu kabul edilerek bu tür bir uygulamanın yapılmasının ileride kişinin mahkumiyet dışında başka bir kararla sonuçlanması halinde ise telafisi imkansız zararlara neden olunacağı sözkonusu maddenin masumiyet karinesini düzenleyen anayasanın maddesine aykırı olduğu ve ai̇hsnin adil yargılanma hakkını düzenleyen maddesi ile bağdaşmadığı anlaşıldığından hâkimliğimiz tarafından sayılı kanunun maddesi uyarınca iptali için anayasa mahkemesine itiraz yoluna başvurulmasına hükümlü açısından telafisi imkansız zararlara neden olunabileceği öngörülmekle infazın durdurulmasına karar vermek gerekmiştir karar yukarıda belirtilen nedenlerle hâkimliğimizin esas karar sayılı olan davasında uygulama yeri bulunan sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen ‘denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi şeklindeki maddesinin fıkrasının bendinin anayasanın maddesine aykırı görmesi nedeniyle anayasa mahkemesi̇ne i̇ptal talebi̇ i̇le i̇ti̇raz yoluna başvurulmasina hükümlü hakkındaki i̇nfazin durdurulmasina hâkimliğimizin esas sayılı olan davasında sayılı kanunun maddesinde düzenlenen aylık sürenin gözönüne alınmasına karar aslının ve dosyanın onaylı örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine dair karar dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verildi sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesinin fıkrasında ‘suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz düzenlemesini bulundurmak suretiyle masumiyet karinesi açıkça benimsenmiştir ayrıca avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin fıkrasına göre ‘hakkında suç isnadı bulunan bir kimse hukuka göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır bu madde masumiyet karinesini güvence altına almaktadır anayasaya aykırılık iddiası ile itiraz yoluna konu olan sayılı kanunun maddesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı konusu düzenlenmiştir bu maddenin ilk beş fıkrasında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma şartları ve usulü düzenlenmiştir altıncı ve yedinci fıkralarında ise denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilme halleri düzenlenmiştir bu maddenin fıkrasında ‘hükümlü hakkında i̇şlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı sayılı ceza muhakemesi kanununun ncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesiesas sayısı karar sayısı denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması hâlinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat ceza verilmesine yer olmadığı davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir denilmektedir bu maddenin fıkrasının düzenlemesine göre hükümlünün sayılı kanunun maddesine göre denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazından faydalanmasına başlanmasından sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması halinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hakimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi gerekmektedir hükümlünün faydalandığı denetimli serbestlik tedbirinin mahrum kalmasına bu tedbirin sona erdirilerek kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi için hakkında suç tarihi denetimli serbestlik tedbirinin başlanmasından sonra olan ve alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılmasına yeterli görülmektedir sözkonusu maddenin anayasaya aykırı olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikli olarak anayasanın maddesi ve ai̇hsnin maddesinde de yer almakta olan masumiyet karinesi üzerinde durulması gerekmektedir sanığın suçlu olduğu hukuken ispatlanmış buna ilişkin karar kesinleşmemiş olmasına rağmen başka bir yargısal karar veya kamu makamlarının beyanları ile suçlu olduğuna ilişkin bir görüş yansıtılması halinde masumiyet karinesinin ihlal edileceği açıktır buna göre bir kişi ancak kesinleşmiş karar ile yasal açıdan suçlu sayılabilir oysa ki sayılı kanunun maddesinin fıkrasının uygulanmasında kişi hakkındaki soruşturma veya kovuşturma sonuçlanmaksızın suç işlediği kabul edilerek hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilmekte ve cezasını kapalı ceza infaz kurumunda çekmesine neden olunmaktadır kaldı ki denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilmesine neden olan soruşturma veya kovuşturma aşamasında olan suç hakkında da ilgili savcılık veya mahkeme tarafından herhangi bir tedbire tutuklama adli kontrol vs başvurma ihtiyacı hissetmediği görülmektedir avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin bu hakkı suçlu olduğuna ilişkin ima veya ilan eden beyanlara dahi uygulaması allenet de ribemont fransa yb ve diğerleri türkiye çelik türkiye karşısında kişinin tekrar ceza infaz kurumuna girmesine neden olacak bir kararın masumiyet karinesine aykırı olmadığını kabul etmesi imkansızdır bu durumda hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmaksızın peşinen suçlu kabul edilerek bu tür bir uygulamanın yapılmasının ileride kişinin mahkumiyet dışında başka bir kararla sonuçlanması halinde ise telafisi imkansız zararlara neden olunacağı sözkonusu maddenin masumiyet karinesini düzenleyen anayasanın maddesine aykırı olduğu ve ai̇hsnin adil yargılanma hakkınıesas sayısı karar sayısı düzenleyen maddesi ile bağdaşmadığı anlaşıldığından hâkimliğimiz tarafından sayılı kanunun maddesi uyarınca iptali için anayasa mahkemesine itiraz yoluna başvurulmasına hükümlü açısından telafisi imkansız zararlara neden olunabileceği öngörülmekle infazın durdurulmasına karar vermek gerekmiştir karar yukarıda belirtilen nedenlerle hâkimliğimizin esas karar sayılı olan davasında uygulama yeri bulunan sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen ‘denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması şeklindeki maddesinin fıkrasının bendinin anayasanın maddesine aykırı görmesi nedeniyle anayasa mahkemesi̇ne i̇ptal talebi̇ i̇le i̇ti̇raz yoluna başvurulmasina hükümlü hakkındaki i̇nfazin durdurulmasina hâkimliğimizin esas karar sayılı olan davasında sayılı kanunun maddesinde düzenlenen aylık sürenin gözönüne alınmasına karar aslının ve dosyanın onaylı örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine dair karar dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verildi sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir hükümlü havale tarihli itiraz dilekçesi ile hakkında verilmiş olan kapalı ceza infaz kurumuna gönderme kararının hukuka aykırı olduğunu suçsuz olduğunu ve mahkemece tutuksuz yargılanmasına karar verildiğini bu nedenle gereğinin yapılmasını arz ve talep ettiğini beyan etmiştir hukuki süreç hükümlü hakkında kozan i̇nfaz hâkimliğinin tarih ve i̇ş sayılı kararı ile cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmiştir akabinde kadirli cumhuriyet başsavcılığının tarih soruşturma sayılı dosyası incelendiğinde tarihinde ‘silahla yaralama suçundan soruşturma yapıldığının bildirildiği görülmüştür tck kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır ek fıkra md kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde mağdurun şikâyeti üzerine dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur kasten yaralama suçununesas sayısı karar sayısı üstsoya altsoya eşe veya kardeşe karşı beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle silahla işlenmesi halinde şikâyet aranmaksızın verilecek ceza yarı oranında artırılır bu şekilde hükümlünün şüpheli olarak üzerine atılı eylemde alt sınırının yıl veya daha fazla olduğu anlaşılmakla mahkememizin tarih ve kararımızla denetimli serbestlik kararının geri alınarak kapalı ceza i̇nfaz kurumuna gönderilmesine karar verilmiştir i̇ptali i̇stenen kanun maddesi sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen ‘denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması şeklindeki maddesinin fıkrasının bendi hâkimliğimizin başvuru yetkisi sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması halinde itiraz yoluna başvurabileceği düzenlenmiştir sayılı kanununun maddesinin fıkrasının bendinin hâkimliğimizin tarih ve esas karar sayılı dosyasında uygulanacak olan kanun maddesi olması ve hâkimliğimiz tarafından anayasaya aykırı olduğu kanısına varılması karşısında itiraz yoluna başvuru yetkisi taşıdığı anlaşılmıştır anayasaya aykırılık ile ilgili gerekçeler anayasanın maddesinin fıkrasında ‘suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz düzenlemesini bulundurmak suretiyle masumiyet karinesi açıkça benimsenmiştir ayrıca avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin fıkrasına göre ‘hakkında suç isnadı bulunan bir kimse hukuka göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır bu madde masumiyet karinesini güvence altına almaktadır anayasaya aykırılık iddiası ile itiraz yoluna konu olan sayılı kanunun maddesinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı konusu düzenlenmiştir bu maddenin ilk beş fıkrasında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma şartları ve usulüesas sayısı karar sayısı düzenlenmiştir altıncı ve yedinci fıkralarında ise denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilme halleri düzenlenmiştir sayılı yasanın fıkrasında ‘hükümlü hakkında i̇şlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı sayılı ceza muhakemesi kanununun üncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması hâlinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat ceza verilmesine yer olmadığı davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir denilmektedir bu maddenin fıkrasının düzenlemesine göre hükümlünün sayılı kanunun maddesine göre denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması halinde denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hakimi tarafından hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi gerekmektedir hükümlünün faydalandığı denetimli serbestlik tedbirinin mahrum kalmasına ve bu tedbirin sona erdirilerek kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi için hakkında suç tarihi denetimli serbestlik tedbirinin başlanmasından sonra olan ve alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılmasına yeterli görülmektedir bu ise uygulamada yer yer olumsuz ve haksız bazı uygulamalarla kişilerin mağduriyetine yol açabilecektir örnek vermek gerekir ise denetimli serbestlikten faydalanmaya başlandıktan sonra hükümlü hakkında bir telefon kulübesinde kimliği belirsiz şahıslarca hükümlünün denetimli serbestlik içerisinde işlenen bir cinayetin faili olduğu iddia edilen bir telefon ihbarı ya da bir şahsın hükümlü tarafından kendisini silahla tehdit ettiği gerekçesiyle kolluk ya da cumhuriyet savcılığına müracaatı sonucunda hükümlü hakkında soruşturma başlayacak ve bazen soruşturmanın sonuçlanması aylar ve hatta yıllar alabilecektir bu ise şikayet hakkının kötü niyetli şahıslar tarafından kullanılması halinde masumiyet karinesini taşıyan hükümlü aleyhine sonuç doğuracak ve bendi gereğince kapalı ceza infaz kurumuna gönderilecektir söz konusu maddenin anayasaya aykırı olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikli olarak anayasanın maddesi ve ai̇hsin maddesinde de yer almakta olanesas sayısı karar sayısı masumiyet karinesi üzerinde durulması gerekmektedir sanığın suçlu olduğu hukuken ispatlanmış buna ilişkin karar kesinleşmemiş olmasına rağmen başka bir yargısal karar veya kamu makamlarının beyanları ile suçlu olduğuna ilişkin bir görüş yansıtılması halinde masumiyet karinesinin ihlal edileceği açıktır buna göre bir kişi ancak kesinleşmiş karar ile yasal açıdan suçlu sayılabilir oysa ki sayılı kanunun maddesinin fıkrasının uygulanmasında kişi hakkındaki soruşturma veya kovuşturma sonuçlanmaksızın suç işlediği kabul edilerek hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilmekte ve cezasını kapalı ceza infaz kurumunda çekmesine neden olunmaktadır kaldı ki denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına son verilmesine neden olan soruşturma veya kovuşturma aşamasında olan suç hakkında da ilgili savcılık veya mahkeme tarafından herhangi bir tedbire tutuklama adli kontrol vs başvurma ihtiyacı hissetmediği görülmektedir avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin bu hakkı suçlu olduğuna ilişkin ima veya ilan eden beyanlara dahi uygulaması allenet de ribemont fransa yb ve diğerleri türkiye çelik türkiye karşısında kişinin tekrar ceza infaz kurumuna girmesine neden olacak bir kararın masumiyet karinesine aykırı olmadığını kabul etmesi imkansızdır bu durumda hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmaksızın peşinen suçlu kabul edilerek bu tür bir uygulamanın yapılmasının ileride kişinin mahkumiyet dışında başka bir kararla sonuçlanması halinde ise telafisi imkansız zararlara neden olunacağı sözkonusu maddenin masumiyet karinesini düzenleyen anayasanın maddesine aykırı olduğu ve ai̇hsin adil yargılanma hakkını düzenleyen maddesi ile bağdaşmadığı anlaşıldığından hâkimliğimiz tarafından sayılı kanunun maddesi uyarınca iptali için anayasa mahkemesine itiraz yoluna başvurulmasına hükümlü açısından telafisi imkansız zararlara neden olunabileceği öngörülmekle infazın durdurulmasına karar vermek gerekmiştir karar yukarıda belirtilen nedenlerle hâkimliğimizin tarih ve esas karar sayılı olan davasında uygulama yeri bulunan sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen ‘denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması şeklindeki maddesinin fıkrasının bendinin anayasanın maddesine ve ai̇hsnin maddesine aykırı görmesi nedeniyle anayasa mahkemesi̇ne i̇ptal talebi̇ i̇le i̇ti̇raz yoluna başvurulmasina hükümlü hakkındaki i̇nfazın sayılı yasanın maddesi gereğince durdurulmasina hâkimliğimizin tarih ve esas karar sayılı davasında sayılı kanunun maddesinde düzenlenen aylık sürenin gözönüne alınmasına karar aslının ve dosyanın onaylı örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine dair karar dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verildi
3,465
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren tarihli dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarihli ve sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin üçüncü dördüncü fıkraları ile beşinci fıkrasındaki otuz gün i̇baresinin anayasaya aykırılığı nci maddenin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenilen üçüncü fıkrada mesleki hizmetler kapsamında çalışacak yabancılara akademik ve mesleki yeterlilik ile ilgili işlemleri tamamlanıncaya kadar ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla bir yılı geçmemek üzere ön izin verilebileceği öngörülmüştür sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun i̇zin alma yükümlülüğü ve i̇zin verme yetkisi başlıklı üncü maddesinde türkiyenin taraf olduğu ikili ya da çok taraflı sözleşmelerde aksi öngörülmedikçe yabancıların türkiyede bağımlı veya bağımsız çalışmaya başlamadan önce izin almaları gerekir ülke menfaatlerinin gerekli kıldığı hallerde veya mücbir nedenlere bağlı olarak çalışmaya başlamadan önce ilgili makama bilgi vermek koşuluyla çalışma süresi bir ayı geçmemek ve bakanlık onayı alınmak suretiyle çalışma izni işe başladıktan sonra da verilebilir denilmiş bu yasanın üncü maddesinde de yabancılara bu kanunla getirilen koşullara bağlı olarak çalışabilecekleri meslek sanat veya işlerle ilgili çalışma izinleri ilgili mercilerin mesleki yeterlilik dahil görüşleri alınmak suretiyle bakanlıkça verilir diğer kanunlarda yer alan yabancıların çalışamayacağı iş ve mesleklere dair hükümler saklıdır hükmüne yer verilmiştir i̇ptali istenilen kural ile sayılı kanunun üncü maddesine aykırı olarak mesleklerini türkiyede yürütecek yabancı uyrukluların yeterli akademik eğitime ve mesleki yeterliliğe sahip olduklarının belirlenmesine kadar yıl süre ile sınırlı da olsa ön izinle türkiyede çalışmaları mümkün kılınmaktadır sayılı kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrası ile saklı tutulan bazı yasa hükümleri ile kimi meslek sahibi yabancı uyrukluların mesleklerini türkiyede yürütmeleriesas sayısı karar sayısı engellenmiştir nitekim sayılı tababet ve şuabatı sanatlarının i̇crasına dair kanunun inci maddesinde türkiyede doktorluk yapabilmek için türk bulunmak sayılı avukatlık kanununun üncü maddesinde de avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmak şartları aranmaktadır türkiyede mesleklerini uygulamalarında yasal engel bulunmayan meslek mensuplarının en geniş kesimini mühendis mimar ve şehir plancıları oluşturduğundan iptali istenen kuralların değerlendirilmesi de bu meslek mensuplarına ilişkin yasal düzenlemeler dikkate alınarak yapılması gerekli görülmüştür günlü sayılı mühendislik ve mimarlık hakkında yasanın inci maddesinde türkiye cumhuriyeti sınırları içinde mühendis ya da mimar unvan ve yetkisiyle çalışmak isteyenlerde aranacak belgeler arasında programlarının yüksek mühendis ya da yüksek mimar okulu programlarına denk olduğu kabul edilen yabancı bir yüksek mühendis ya da yüksek mimar okulundan türk teknik okulu mühendislik programlarına denk olduğu kabul edilen yabancı bir mühendis ya da mimar okulundan diploma almış olanlara usulüne uygun olarak verilecek ruhsatnameler de sayılmıştır sayılı yasanın nci maddesinde de inci maddede sayılan diploma ve belgelerden birine sahip olmayanlar türkiyede mühendis veya mimar unvanı ile çalışamazlar mühendis ve mimarların uzmanlık gerektiren mühendislik ve mimarlık hizmetleri için sayılı türk mühendis ve mimar odaları birliği kanununda belirtilen uzman mühendis veya uzman mimar belgesine sahip olmaları gereklidir denilmiştir mühendis mimar ve şehir plancısı gibi unvanlar akademik eğitim öğretimle kazanılan unvanlar olduğundan akademik yeterliliğin devletin bu alanda görevlendirdiği ve yetkilendirdiği bir akademik kurulca saptanması gerektiği açıktır bu nedenledir ki yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından alınan ön lisans lisans ve lisansüstü diplomaların denkliğinin belirlenmesi görev ve yetkisi tarihli ve sayılı yükseköğretim yasasının nci maddesinin bendi uyarınca yükseköğretim kuruluna verilmiştir diğer taraftan günlü sayılı türk mühendis ve mimar odaları birliği yasasının üncü maddesinde mühendis ve mimarlara mesleklerinin icrasını iktiza ettiren işlerle meşgul olabilmeleri ve meslekî tedrisat yapabilmeleri için uzmanlıklarına uygun bir odaya kayıt yaptırma ve üyelik niteliğini koruma zorunluluğu getirilmiş üncü maddesinde yabancı yüklenici ya da yabancı kuruluşların türkiyede devlet daireleri ile resmi ve özel kuruluş ve kişilere karşı kendiliğinden ya da yerli kuruluşlarla birlikte yüklendikleri mühendislik ya da mimarlıkla ilgili işlerde yalnız bu işe münhasır kalmak kaydıyla bayındırlık ve i̇skân bakanlığının ve odalar birliğinin görüşleri alınarak çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığınca verilen çalışma izni ile yabancı uzman çalıştırabilecekleri belirtilmişesas sayısı karar sayısı inci maddesinde üncü madde kapsamına girmeyen işlerde yabancı mühendis yüksek mühendis mimar ve yüksek mimarların da bayındırlık ve i̇skân bakanlığı ile odalar birliğinin görüşleri alınarak çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığınca verilen çalışma izni ile çalıştırılmasına olanak tanınmıştır bu yasanın ncı maddesinin üncü ve inci maddeler gereğince gelen yabancı meslek mensupları türkiyede bir aydan fazla kaldıkları taktirde ihtisaslarına en yakın odaya müracaatla geçici aza olarak kaydolunurlar hükmü yabancı meslek mensuplarına herhangi bir muafiyet tanımaksızın mesleki faaliyette bulunan yabancı meslek mensubunun türkiyede bir aydan fazla kalması durumunda ilgili odaya üyeliği zorunlu kılmaktadır yine sayılı yasanın inci maddesi de bu kanunun üncü ve üncü maddelerinde yazılı vecibeleri yerine getirmeyen yüksek mühendis yüksek mimar mühendis ve mimarlar türkiyede mesleki faaliyetten men edilirler hükmüne amirdir görüldüğü üzere ve sayılı yasanın amir hükümleri yurt dışında lisans eğitimi almış olanların türkiyede mesleki etkinlikte bulunabilmeleri denklik belgesi alma ve ilgili oda ile ilişkilendirme koşuluna bağlanmıştır bu yasalar uyarınca türkiye cumhuriyeti yurttaşı olanlar ya da olmayanlar ayırımı yapılmadan yabancı ülkelerde lisans eğitimi alanların türkiyede mühendis mimar ya da şehir plancısı olarak çalışabilmesi için önce diploma denkliğini ve unvanını kanıtlaması gerekmektedir ve sayılı yasaların sözü edilen kuralları ile nci maddenin iptali istenen üçüncü fıkrası ile yapılan düzenleme birlikte değerlendirildiğinde türkiye cumhuriyeti yurttaşı olup mühendislik ya da mimarlık eğitimini yurt dışında yapanların lisans diplomalarının denkliğinin yükseköğretim kurulunca tanınmaması durumunda ya da denkliğin kabul edilmesi ile birlikte uzmanlıklarıyla ilgili odaya kayıt olmadıkları ve üyelik niteliğini korumadıkları sürece türkiye cumhuriyeti sınırları içinde mesleklerini yürütemeyecekleri türkiye cumhuriyeti devletine yurttaşlık bağı ile bağlı olmayanların ise yükseköğretim kurulunca lisans diplomalarının denkliğinin tanınması aranmadan ya da diploma denkliği tanınmakla birlikte uzmanlıklarıyla ilgili odaya kayıtlı olup olmadıkları ve üyelik niteliğini koruyup korumadıkları araştırılmadan başka bir deyişle akademik ve mesleki yeterlilikleri ile ilgili işlemler tamamlanmadan en çok yıl süreyle de olsa türkiye cumhuriyeti sınırları içinde mesleklerini yapabilecekleri sonucu ortaya çıkmaktadır anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş uncu maddesinde de herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasal düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu hiçbir kişiye zümreye ya da sınıfa ayrıcalık tanınamayacağı vurgulanmıştır bu durumda iptali istenen kuralın mühendislik mimarlık mesleğinin icrası için aranan koşulları yabancı yurttaş ayrımı yaparak düzenlediği için anayasanın uncu maddesinin kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı düştüğü açıktıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesinin pek çok kararında vurgulandığı gibi kanun önünde eşitlik ilkesi herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmemekle birlikte yasaların uygulanmasında birbirinin aynı durumda olanlar ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplumların yaratılmasını engellemektedir anayasa ile eylemli değil hukuki eşitlik amaçlanmaktadır anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesinin çiğnenmemesi için aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması gerekmektedir başka bir anlatımla kişisel durumları ve nitelikleri özdeş olanlar arasında konulan kurallarla değişik uygulamaların yapılmaması gerekmektedir yurt dışında bulunan yükseköğretim kurumlarının meslek kazandıran bölümlerini bitiren türk yurttaşlarının türkiyede mesleklerini yapabilmeleri kimi koşullara bağlanmışken aynı eğitimi almış diğer bir anlatımla aynı hukuksal durumda olan yabancı uyruklulara bu koşulları taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın türkiyede mesleklerini yapma hakkı tanınmasını anayasanın eşitlik ilkesiyle bağdaştırmak olanaklı değildir öte yandan mühendislik mimarlık ve şehir plancılığı kısıtlı kaynakların doğru kullanılmasını gerektiren evrensel nitelikte ve yükseköğretimle kazanılan mesleklerdir doğası gereği kamu hizmeti niteliği taşıyan ve kamu güvenliği ile yakından ilgili olan bu meslekler ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da kimi standartlara ölçütlere ve denetime bağlanmıştır denetim özellikle akademik ve mesleki yeterliliğin saptanması yönünden önem taşımaktadır bu denetim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de meslek odaları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir nitekim anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir hükmü ile meslek kuruluşlarının kamu kurumu niteliğinde yapılandırılmaları öngörülmüş ve bu kuruluşlara kamusal görevler ve yetkiler verilmiştir kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olan türk mühendis ve mimar odaları birliğinin tmmobun kurulma gerekçesi ya da işlevi üniversitelerin lisans öğrenim programlarından mezun olmuş ve sayılı yasa ile mimarlık ve mühendislik ünvanı almış meslek mensuplarının mesleklerini icra ederken uyacakları mesleki kuralları tespit etmek ve denetlemektir bunun açık anlamı kamusal bir görev olan meslek kurallarının tespiti ve denetimi anayasal bir görev olarak tmmobne verilmiştir hal böyle iken meslek mensubunun mesleğini icra ederken gerekli koşullar ve uyacağı kuralları tmmob ve bağlı odalar dışında belirlenmesinin diğer bir anlatımla türkiye cumhuriyeti yurttaşı olmayan meslek mensuplarına diploma denkliği ve unvanı tanınmadan başka bir deyişle mühendis mimar ya da şehir plancısı oldukları kanıtlanmadan geçici süreli de olsa türkiyede mesleklerini yapma imza atma ve proje sorumluluğu taşıma olanağı sağlayan düzenlemenin bu yönüyle de anayasanın inci maddesi ile bağdaştırılması da mümkün değildir diğer taraftan iptali istenen düzenleme karşılıklılık ilkesiyle de bağdaşmamaktadır türk yabancılar hukukunun temel ilkelerinden en önde geleni karşılıklılıktır karşılıklılık mütekabiliyet esası öğretide en az iki devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkesindeesas sayısı karar sayısı diğerinin vatandaşlarına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eden bir prensip olarak izah olunmaktadır bu prensibe göre bir yabancının türkiyede bir haktan yararlanabilmesi türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının da yabancının ülkesinde aynı tür ve nitelikte olan haklardan yararlandırılmasına bağlıdır karşılıklı muamele esası antlaşma ile ya da kanunla konulabilir anayasanın ncı maddesi uyarınca anayasa metnine dahil bulunan başlangıç bölümünün ikinci paragrafında yer alan dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ibaresi milletlerarası hukuk ilişkilerimizde karşılıklılık ilkesinin esas alınacağını göstermektedir karşılıklılığın etkisiz hale gelebildiği bir durumda ise milletlerin eşit haklara sahip olduğundan söz edilemez anayasa mahkemesi karşılıklılık şartının önemini günlü k sayılı kararında da şu şekilde belirtmiştir ülke devletin asli ve maddi unsurlarından biridir ülke olmadan devlet olmaz toprak edinme konusundaki mütekabiliyet esasının başka konulardaki mütekabiliyet esasından farklı yönü devletin ülke denilen asli maddi unsuruyla olan ilişkisidir söz konusu ilişki bu noktada farklı bir düşünce ve hassasiyeti zorunlu kılar bu koşullardan herhangi bir nedenle tek taraflı vazgeçmek devletler hususi hukukunun yabancılar hukuku alanında etkili zaruri eşitlik prensibini benimsememek anlamını taşır belirtilen nitelikteki tüzel kişilere karşılıklılık şartı belirtilmeden türkiyede taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinmek imkanını getiren iptalini istediğimiz düzenleme anayasanın türkiye cumhuriyetinin dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğunu ifade eden başlangıç kısmına ve yabancıların temel hak ve özgürlüklerinin milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceğini ifade eden ncı maddesine aykırıdır çünkü karşılıklılık unsurunu gözetmeyen düzenlemeler eşit haklara sahip kılmamak anlamına gelmekte dolayısı ile milletlerarası hukukun dayandığı temel ilkelerden birisini oluşturan karşılıklılık ilkesi ile çelişmektedir abnin politikalarını belirleyici ülkelerden fransa ve almanyanın meslek yasalarında yabancı meslek mensuplarının hangi koşullarda meslek odalarına üye olacakları belirlenmiştir fransa mimarlık yasasının inci maddesinde yer alan avrupa ekonomik topluluğu üyesi olmayan devletlerin uyruğundaki gerçek kişiler mütekabiliyet anlaşmasından ya da uluslar arası taahhütlerden faydalanabildikleri takdirde talepleri üzerine fransız vatandaşlarıyla aynı diploma sertifika mimar unvanı ya da vasıf medeni haklardan faydalanma ve etik koşullar dâhilinde bir bölge levhasına kaydolurlar düzenlemesi fransada oturma ve çalışma izni almış gerçek kişiler için söz konusudur alman mimarlar odası yasasının kim üye olabilir başlıklı paragrafın beşinci bendinde bazı şartlarda yabancı mimarlarda kaydolabilmektedir bunlarda avrupa ekonomik topluluğuna üye bir ülkenin vatandaşı olmak aetnin anlaşma imzaladığı ülkelerden birinin vatandaşı olmak gibi koşullar aranmaktadır üye kabulü ancak bw eyaleti mimarlar odası üye kabul komisyonunun onayı ile olmaktadır denilmiştir görüldüğü üzere fransa ve almanya yasalarına baktığımızda önkoşul kişinin kendi yasalarına göre mimar unvanına ve mesleki yeterliğe sahip olması ikinci koşul ise uluslar arası karşılıklılık ilkesidiresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle iptali istenen fıkra anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafına ve yabancıların temel hak ve özgürlüklerinin milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceğini ifade eden ncı maddesine de aykırıdır öte yandan iptali istenen düzenleme ile yıldan daha kısa süreli projelerde çalıştırılacak yabancı uyruklu meslek mensuplarının durumu denklik ya da yeterlik incelenmesi sonuçlanmadan görevleri sona ereceğinden denetim dışında kalacaktır bu yönüyle düzenleme kötüye kullanıma açıktır ve türk yurttaşı meslek mensupları aleyhine haksız rekabet ortamı yaratacak niteliktedir türkiye cumhuriyeti yurttaşı pek çok meslek mensubu çalışma olanağı bulamazken yabancıların türkiyede çalışmasını özendirecek kural getirilmesi ülke ekonomisi istihdam politikası ve işsizlik sorunu yönünden üzerinde özenle durulması gereken bir başka önemli konudur bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının kamu yararı olması gerekir bu gereklilik kamu yararını yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir anayasa mahkemesinin tarih ve ksayılı kararında anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti her eylem ve işlemi hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumları benimseyen hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yasaların üstünde anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir yasaların kamu yararına dayanması gereği kuşkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturmaktadır denilmiştir bu nedenle iptali istenilen kural ile yapılan düzenleme hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturan kamu yararına da uygun düşmemektedir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrası anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafı ile anayasanın nci uncu ncı ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir nci maddenin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin iptali istenen dördüncü fıkrasında mesleki eğitim alanı dışında istihdam edilecek yabancı uyruklu personel için bu kanunda belirtilen görüşler alınmaz bu kişiler akademik ve mesleki yeterlilik ile lisans talep ve yeterlilik uygulamasına tabi değildir düzenlemesine yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı yapılan bu düzenlenmede yabancı uyruklu personelin mesleki hizmetler kapsamı dışında mesleki bilgisini kullanmadan hizmet sunacağının tespitinin kim tarafından yapılacağına ya da bu hususta kimin karar vereceğine yer verilmemesi üzerinde önemle durulması gereken bir eksikliktir yalnızca beyan esas alınacaksa herkes bu kapsama rahatlıkla girebilecek ve kötüye kullanmaların önü alınamayacaktır bir mühendis ve mimarın yapmış olduğu işte mesleki bilginin kullanılmayacağına çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı karar verecek ise öncelikle bu bakanlığın kendi kuruluş yasasında olmayan bir yetkin kullanılması söz konusu olacaktır öte yandan çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı ne akademik bir otoritedir ne de meslek odasıdır anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur bu durumda iptali istenilen kural belirlilik genellik soyutluk ve öngörülebilirlik özellikleri taşımaması nedeniyle yasama yetkisinin amacına uygun biçimde kullanılmasına elverişli olmadığı gibi hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır açıklanan nedenlerle kural anayasanın nci ve nci maddelerine aykırıdır sayılı yasanın üncü maddesinin birinci fıkrasında yabancı uyruklulara bu yasayla getirilen koşullarla çalışabilecekleri meslek sanat ya da işlerle ilgili çalışma izninin ilgili mercilerin mesleki yeterlilik dahil görüşleri alınarak çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığınca verilmesi öngörülmüştür i̇ptali istenen fıkra ile yapılan düzenlemede ise meslekleri dışında çalıştırılacak yabancı uyruklular akademik ve mesleki yeterlilik uygulamasından ayrık tutulmaktadır yukarıda sayılı bölümde açıklanan gerekçelerle ve yabancı uyrukluların meslekleri dışında çalıştırılmasının özendirilmesi ve bunun işsizlik sorununa olumsuz etkisi ve karşılıklılık ilkesi gözönünde bulundurulduğunda yapılan bu düzenlemenin de anayasanın nci uncu ncı ve inci maddeleri ile de bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin dördüncü fıkrası anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafı ile anayasanın nci uncu ncı ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir nci maddenin beşinci fıkrasındaki otuz gün i̇baresinin anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren beşinci fıkrasında türkiye dışında ikamet eden yabancılar çalışma izni başvurularının usulüne uygun ve belgelerin de tam ve eksiksiz olması kaydıyla bakanlık tarafından en geç otuz gün içinde sonuçlandırılacağı hükme bağlanmıştır günlük süre tüm başvuru evrakları tam olsa dahi ilgili merciinin görüşünün sorulması durumunda çok kısa olduğu açıktır başvuruların öngörülen bu süre içinde sonuçlandırılmamasıesas sayısı karar sayısı halinde ülkemiz tazminat sorumluluğu ile karşı karşıya kalacağından iptali istenen bu düzenlemenin de kamu yararına dayanmadığı kuşkusuzdur açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin beşinci fıkrasındaki otuz gün ibaresi anayasanın nci maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ yabancı uyrukluların meslekleri dışında çalıştırılmasının özendirilmesi ve bunun işsizlik sorununa olumsuz etkisi gözönünde bulundurulduğunda iptali istenen kurallar ile yapılan düzenlemelerin anayasal kurallara ve kamu yararına uygun düşmediği açık olup uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı yabancıların çalışma i̇zinleri hakkında kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrasının anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafı ile anayasanın nci uncu ncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan dördüncü fıkrasının anayasanın başlangıç kısmının ikinci paragrafı ile nci uncu ncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan beşinci fıkrasındaki otuz gün ibaresinin anayasanın nci maddesine aykırı olduğundan iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
2,898
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir gün ve sayılı maliye bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin kontrolör uzman ve denetmen çalıştırılması başlıklı maddesinin bendinde bakanlık merkez teşkilatında bütçe ve mali kontrol genel müdürlüğü ve bağlı birimlerinde devlet bütçe uzmanı muhasebat genel müdürlüğünde devlet muhasebe uzmanı milli emlak müdürlüğünde devlet malları uzmanı araştırma planlama ve koordinasyon kurulu başkanlığında maliye uzmanı çalıştırılabilir bu uzmanlara diğer görevlerinin yanısıra bağlı oldukları başkanlık ve genel müdürlüklerin görev alanına giren konularda ilgili kuruluşlar nezdinde araştırma inceleme vergi incelemesi hariç ve analiz yaptırılabilir bakanlık taşra teşkilatında muhasebe uzmanı ve milli emlak uzmanı çalıştırılabilir bunlar en az dört yıllık yükseköğretim kurumlarından taşra teşkilatında çalıştırılacak olanlarda en az iki yıllık yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı sonunda mesleğe uzman yardımcısı olarak alınırlar ve en az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla bakanlık merkezinde açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar yeterlik sınavında başarılı olanlar kadrolarına uygun uzman unvanını alırlar uzmanların mesleğe giriş ve yeterlik sınavları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir hükmü yer almıştır temmuz tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren muhasebat genel müdürlüğü muhasebe uzmanlığı görev çalışma ve atama yönetmeliğinin adı maliye bakanlığı muhasebat genel müdürlüğü muhasebe uzmanları görev ve çalışma yönetmeliği olarak değiştirilen yönetmelikte muhasebe uzmanlarının görev sorumluluk çalışma ve atanmalarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiş muhasebe uzmanlarının özel yarışma sınavıyla mesleğe girebilecekleri ve belli bir çalışma döneminden sonra yeterlik sınavına tabi tutularak yardımcılık dönemini tamamlayıp mesleğe atanacakları öngörülmek suretiyle muhasebe uzmanlığının kariyer meslek olduğu vurgulanmıştır öte yandan temmuz tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren maliye bakanlığı muhasebat genel müdürlüğü devlet muhasebe uzmanları görev ve çalışma yönetmeliğinde de devlet muhasebe uzmanlarının mesleğe giriş ve yeterlik sınavları ile görev ve çalışma usul ve esasları yukarıda anılan maliye bakanlığı muhasebat genel müdürlüğü muhasebe uzmanları görev ve çalışma yönetmeliğine paralel bir biçimde düzenlenmiştir anayasanın maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesi gereğince aynı durumda olanlar için ayrı düzenlemeler getirmek ya da kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapmak anayasaya aykırılık oluşturur bu durumda özel yarışma sınavı ile mesleğe alınan muhasebe uzman yardımcılarının üç yıl olarak belirlenen yardımcılık dönemi sonunda yeterlilik sınavına tabi tutularak başarılı olanların muhasebe uzmanlığı kadrosuna atanabilecekleri düzenlenerek muhasebe uzmanlığının kariyer meslek olarak belirlendiği sayılı kanunun maddesinin ortak hükümler başlıklı fıkrasının bendinde sayılan kariyer mesleklere atanma sırasında ayrıca bir derece verilmesi uygulamasının anılan kanun hükmündeki eksik düzenlemeesas sayısı karar sayısı nedeniyle muhasebe uzmanlarına uygulanamaması mesleğe girişleri yeterlik sınavları görev ve çalışma usul ve esasları paralellik gösteren ve bu anlamda durumları özdeş olan unvanlar arasında kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olmayan bir biçimde ayrım yapılması ve aynı durumda olanlara farklı kuralların uygulanması sonucunu doğurduğundan anılan eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin fıkrası ile sayılı kanunun maddesinin fıkrası uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden sayılı devlet memurları kanununun maddesinin ortak hükümler başlıklı fıkrasının bendinde muhasebe uzmanlığına yer verilmemesi nedeniyle eksik düzenleme olduğu ve anılan bendin bu haliyle anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine ulaşıldığından anılan hükümlerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi
560
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tirazın konusu sayılı tmknun maddesindeki tanıyanın dava hakkı iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer ibaresinin anayasanın maddelerine aykırılığı iddiasıyla iptali istemidir mahkememizde yargılaması yürütülen esas sayılı dava dosyasında davacı vekili davacının davalı ile uzun süren bir birliktelik yaşadıklarını küçük nın dünyaya geldiğini davalının müvekkilini bu çocuğun kendisinden olduğuna inandırdığını ikna ettiğini müvekkili ile davalı arasında karı koca ilişkisi gibi bir birliktelik olduğu için müvekkilinin çocuğu tanıdığını ancak daha sonra davalı başka erkeklerle de ilişkisi olduğunu öğrendiğini daha sonra da küçük kendi çocuğu olmadığına dair bir metne rastladığını bunu davalı ile konuştuğunu onun da samimi bir şekilde çocuğun kendisinden olmadığını itiraf ettiğini müvekkilinin bu gerçeği kendisine vekalet verdiği gün öğrendiğini ve birkaç gün içinde dava açtıklarını bu maddenin medeni kanundaki ve madde ile benzer olduğunu bu maddelerdeki herhalde doğumdan başlayarak beş yıl ibaresinin anayasa mahkemesince iptal edildiğini bu maddedeki ibarenin de iptal edilmesi amacıyla anayasa mahkemesine götürülmesini talep etmiştir anayasanın maddesi ile anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesine göre mahkemeler bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun hükümlerini anayasaya aykırı olduğunu görür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırlarsa hükmün iptali için anayasa mahkemesine başvurma yetkilerinin olduğu belirtilmektedir bu kurallar gereğince bir mahkemenin anayasa mahkemesine başvurabilmesi için mahkemede yargılaması devam eden ve usulünce açılmış mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması iptali istenen hükmünde bu dava da doğrudan uygulanacak hüküm olması gerekmektedir mahkememizde açılan esas sayılı dava dosyasının derdest olduğu yargılamasının devam ettiği tmknun maddesi bu davada doğrudan uygulanan ve bu davanın sonucunu etkileyen bir hüküm olması nedeniyle hükmün iptali amacıyla anayasa mahkemesine götürülmesine karar verilmiştir hukuksal olay tmknun maddesinde düzenlenen tanımanın iptali davasının tanıyanın yanılma aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini isteyebileceği maddesinde de tanıyanın dava hakkının iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşeceğini belirtmiştir soybağı hem kamu düzenini ve hem de hısımlık hukukunu doğrudan ilgilendirmektedir soybağı ilişkisi aile hukukunun en önemli konularından birisidir çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi üzerinde doğrudan etkisi olan bir hususturesas sayısı karar sayısı soybağının kurulması tespiti ve reddi gibi hususlar yenilik doğrucu haklardandır soybağında istikrarı sağlamak ve çocuğun çıkarlarını güvence altına almak sağlıklı aile yapısı oluşturmak ve sağlıklı toplum oluşturmak için çok önemli hususlardandır soybağı çocuk ile anne ve baba arasındaki bağlantıyı ifade ettiği gibi çocuğun ecdadı üst soyu arasındaki biyolojik ve doğal bağlantıyı da ifade eder sayılı tmkna göre anne ile çocuk arasındaki soybağı doğumla kurulur baba ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi ile anne ile evlilik tanıma veya hakim hükmü ile kurulacağını düzenlemiştir açılan davada çocuğu tanımanın iptali suretiyle soybağının hakim hükmüyle reddi talep edilmiştir anayasaya aykiriliği i̇ddi̇a edi̇len kanun maddesi̇ madde tanıyanın dava hakkı iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer i̇lgililerin dava hakkı davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer çocuğun dava hakkı ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer yukarıdaki süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir davacı hakkında uygulanacak olan tmknun maddenin ilk fıkrasında düzenlenen tanıyanın dava hakkı iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer şeklinde düzenlenen kanun maddesindeki ibarenin anayasaya aykırılığı iddiasıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ ve aykirilik gerekçesi̇ anayasanın maddesinde düzenlenen türkiye cumhuriyeti insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir demek suretiyle türkiye cumhuriyeti devletinin anayasasının maddesinde belirtilen hukuk devleti olduğu insan haklarına dayandığı hak ve özgürlüklerin güçlendirerek koruma altına aldığı idarenin her türlü eylem ve işlemini hukuka uygun olması gerektiği anayasaya aykırı olan tutum ve davranışlardan kaçındığı hukuku tüm devlet organlarına egemen kıldığı anayasa ve yasalarla kendini bağlı saydığı yargı denetiminin açık olduğu bir devlettir bu nitelikleri nedeniyle anayasaya aykırı olan bir hükmün davada uygulanamayacağı bir gerçektir anayasanın maddesinde devletin temel amaçları ve görevleri düzenlenmiştir bu temel amaç ve görevlerden kişilerin refah ve huzuru ile hak ve hürriyetlerinin güvence altına almak ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak maddi ve manevi varlığını geliştirip güçlendirmesi için gerekli koşulları hazırlamak ve bunun için çalışmak görevi verilmiştir bu madde gereğince soybağının doğru tespit edilmesi kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi ile doğrudan ilgilidir kişinin soybağını tespitine yönelik sınırlandırma getirmek bir çocuğun babası olmayan kişiye hukuken baba diye bağlanması ya da bir kişinin kendiesas sayısı karar sayısı çocuğu olmayan bir kişiye baba olarak bağlanması bu maddenin özü ve sözü ile bağdaşmamaktadır anayasanın maddesinde herkesin ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu hususu düzenlenmiştir daha önce anayasa mahkemesine iptal başvurusu ile tmknun maddesi ile ilgili olarak yapılan başvuruyu anayasa mahkemesi baba yönünden doğumdan itibaren işleyecek yıllık süreyi iptal etmiştir ekonomik ve sosyal açıdan daha güçlü durumda olan baba için anayasa mahkemesinin iptal ettiği yasa maddesi ile tmknun maddesindeki ibare arasında doğrudan ilişki olması nedeniyle bu ibarenin iptal edilmemesi durumunda çocuk için soybağının tespiti açısından bu maddenin lafzına ve yorumuna aykırı bir durum olacaktır anayasanın maddesinde temel hak ve özgülüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği bu sınırlamanın da anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmayacağı şeklinde sınırlamanın olabileceğini hükme bağlamıştır kişinin soybağını bilmesi en temel haklarından birisidir kişinin nüfusuna çocuğu olmayan birisinin tescil edilmiş olması kişinin daha sonra bunu öğrenmesi durumunda iptalini belli bir süre ile sınırlandırmak anayasanın temel ilkelerine ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun değildir bu nedenle tmknun maddesindeki ibarenin bu maddeden çıkarılması gerekmektedir anayasanın maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma geliştirme hakkına sahip olduğu bunu engellemenin anayasanın temel ilkeleri ile demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı açıkça ortadadır anayasanın maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiş herkesin yargı mercileri önünde davacı ve davalı sıfatıyla hak arama hürriyetine sahip olduğunu düzenlemiştir hiç kimsenin hak arama hürriyeti engellenemeyeceği bir anayasa kuralı haline getirmiştir hak arama hürriyetinin belli bir süreyle kısıtlamanın avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına aykırı olacağı yadsınamaz bir gerçektir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle tarihinde halk oyuna sunularak kesinleşen anayasasının maddesinin ilk fıkrası gereğince davacı vekilinin mahkememize ocak tarihinde yapmış olduğu anayasaya aykırılık iddiası yukarıda açıklandığı üzere mahkememizce de ciddi görüldüğünden tmk maddesinin ilk fıkrası olan tanıyanın dava hakkı iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer ibaresinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmesi talep olunur
1,071
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ van asliye hukuk mahkemesinin başvuru kararı şöyledir mahkememizde görülmekte olan esas sayılı dosyada davacı davalı turkcell i̇letişim hizmetleri aş ile gsm abonelik sözleşmesi imzaladığını bu konuda faaliyet gösteren her iki şirketin de önceden hazırlamış oldukları tek tip abonelik sözleşmelerinde aylık sabit ücret alınacağı şartını koyduklarını bu haliyle sözleşme yapmaya mecbur olduğunu belirterek kendisinden her ay sabit ücret adı altında tahsil edilen paranın sayılı tüketicinin korunması hakkındaki yasaya aykırı olması nedeniyle tahsil edilen paraların iadesini ve aylık sabit ücretin haksız alındığının tesbitini istemiştir davalı turkcell i̇letişim hizmetleri aş sabit telefonlarla cep telefonları arasında önemli farkların olduğunu gsm abonesinin gezgin abone olduğunu yurt içinde ve yurt dışında arandığında bulunabilmesi için gün saat takip edilmesi gerektiğini mobil telefonun tüm fiziksel yer değişim hareketlerinin takip edilmesi hizmeti karşılığında aylık sabit ücretin alındığını ayrıca aylık sabit ücretin sayılı telgraf ve telefon yasasının ek maddesi sonuna sayılı yasanın fıkrasıyla eklenen maddesinde de yasal düzenleme haline getirildiğini bildirmiştir gerekçe görüldüğü üzere mahkememizde devam eden bu davada dayanak sayılı yasaya sayılı yasanın maddesiyle eklenen fıkradır anılan fıkra bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret abonman ücreti sabit ücret konuşma ücreti hat kirası ve benzeri kira ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tesbit edilebilir demektedir ücret anlam itibariyle bir emek yahut hizmet karşılığı olarak alınan parayı ifade etmektedir davalı şirketin davacıdan tahsil etmiş olduğu aylık sabit ücrette herhangi bir emek ve hizmet karşılığı yoktur davalı şirket faaliyet alanı ile ilgili olarak yatırımlarını yapmış gsm sistemi kurmuştur abonenin bir ay süresince hiç konuşmaması halinde ödeyeceği sabit ücrette teknik olarak herhangi bir hizmet yoktur bu halde davacıdan alınan aylık sabit ücret yatırımlar karşılığı olarak alınan bir paraya dönüşmektedir abone şirketin ortağı değildir şirketin yapmış olduğu yatırımlar nedeniyle abonenin para ödemek zorunda bırakılması hukuka uygun bir durum değildir yine aynı şekilde devletin yasa çıkarma yetkisine dayanarak hiçbir karşılık olmaksızın sabit ücret adı altında vatandaşından bir bedel alması ve bu yetkiyi özel şirketlere devretmesi de haksız bir durum oluşturmaktadır devlet bu gücüne dayanarak vatandaşlarından sadece vergi tahsil edebilir kural olarak vergiler bir karşılık yok ise de devlet almış olduğu vergiyi birtakım kamu hizmetlerinde kullanmaktadır sabit ücret bir vergi değildir davalı şirket sabit ücret alınmaz ise bu kalemden elde edilecek gelirin konuşmalara göre alınacağını çok konuşandan daha fazla az konuşandan daha az ücret alacağını ve ptt ile aralarında yapmış oldukları gsm pan avrupa mobil telefon sistemi sözleşmesi uyarınca ve imtiyaz sözleşmesi uyarınca ödeyecekleri payda katma değer vergisinde ve eğitime katkı payında sabit ücretin matrah alınacağını belirtmiştir gerek davalı gerekse bu alanda faaliyet gösteren diğer şirket kart uygulamaları yapmakta kartlı mobil telefonlar nedeniyle aboneden aylık sabit ücret adı altında herhangi bir para almamaktadırlar belirtildiği üzere gsm abonelik sözleşmeleri uyarınca aboneden alınanesas sayısı karar sayısı aylık sabit ücretin teknik olarak ücret diye tarif edilmesi mümkün değildir bu konuda ulaştırma bakanlığının gsm pan avrupa mobil telefon sistemi kurulması ve i̇şletilmesine i̇lişkin imtiyaz sözleşmesi imzalaması bu konuda tarifeler düzenlemesi ve şirketlerin elde ettik leri brüt gelirlerden pay alınması yine eğitime katkı payı ve katma değer vergisine matrah oluşturması bu niteliğini değiştirmez sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi devletin temel amaç ve görevlerini düzenlemekte bu görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır olarak belirtmektedir anayasanın maddesi de herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğunu belirtmektedir teknik anlamda bir hizmet karşılığı olmayan sabit ücretin aboneden alınması kişilerin refah durumunu ve huzurunu bozacağı açıktır aynı şekilde bu durum kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ekonomik yönden engellediği de tartışma götürmez devlete düşen görev bu engelleri ortadan kaldırmaktır yine kişilerin karşılıksız olarak ödemek zorunda bırakıldıkları sabit ücret nedeniyle telefondan yararlanma olanaklarının azalması nedeniyle uygulamanın haberleşme hürriyetini de kısıtladığı açıktır açıklanan durumlara göre aylık sabit ücret alınmasına ilişkin olarak yasal dayanak teşkil eden sayılı telgraf ve telefon kanununun ek maddesine sayılı yasanın maddesiyle eklenen fıkradaki sabit ücret ibaresi anılan anayasa hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir sonuç yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı telgraf ve telefon yasasının ek maddesinin sonuna sayılı yasanın maddesiyle eklenen fıkrada geçen sabit ücret ibaresinin sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki yasanın maddesi uyarınca i̇ptali̇ne karar verilmesi talep olunur bursa asliye ticaret mahkemesinin başvuru kararı şöyledir aylık sabit ücret telekomünikasyon hizmeti sunan bir işletmecinin group special mobil gsm şebekesindeki hattın sürekli çalışır durumda olmasını sağlamak için yapılan işletme maliyetinin karşılanması amacı ile bu hizmetten yararlanan aboneden alınan bedeldir ergün mevci ses hizmetinde aylık sabit ücret bursa barosu dergisi yıl sayı mayıs abone ise telekomünikasyon hizmeti sunan bir işletmeci ile ilgili hizmetten yararlanmaya ilişkin sözleşme yapan bir kişidir sayılı tüketicinin korunması hakkında kanun tüketim amaçlı hizmet piyasasında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu satış sözleşmesini kapsar mesas sayısı karar sayısı telekomünikasyon hizmeti sunan satıcı şirket ile tüketici arasında gsm abonelik sözleşmesi bağıtlanır satıcı bu sözleşmeye dayanarak her ay aylık sabit ücret adı alanda tüketiciden belli bir miktar para tahsil etmektedir telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve telekomünikasyon alt yapısı tesisi ve işletmesi sayılı telgraf ve telefon kanununa tabidir ml satıcı şirket ise ulaştırma bakanlığı ile yapılan bir imtiyaz sözleşmesi uyarınca telekomünikasyon yürüten ve veya telekomünikasyon alt yapısı işleten bir sermaye şirketidir ek madde satıcı şirket tarihinden önce sayılı kanunun maddesi ve bu tarihten sonra sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesinin sonuna eklenen bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret abonman ücreti sabit ücret konuşma ücreti hat kirası ve benzeri kira ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya bir kaçı olarak tesbit edilebilir hükmüne dayanarak belirlediği miktarlardaki aylık sabit ücretleri tüketiciden almaktadır kanun sözünün çok geniş bir yelpazeyi içerdiği buna göre hizmet adı altında alınamayacak ücretin olamayacağı açıktır oysa kanun metninde hizmetin niteliği açık bir biçimde belirlenmeli ve karşılığının hesaplanmasındaki ilkelere yer verilmelidir sosyal ve ekonomik devlet kavramı içinde kişinin kendisine verilecek hizmetin ne olduğu ve karşılığı ücretin nasıl belirlendiğini bilmek hakkı vardır ülkemizde güncel bir konu olan cep telefonu aylık sabit ücretin tesbitinde önemli yakınmalar mevcuttur türkiye cumhuriyeti ulaştırma bakanlığı haberleşme genel müdürlüğü azami standart aylık sabit ücret tarifelerini önceden belirlemede ve işletmeci şirketler bu tarifeler nazara alınmadan fiyatlar uygulanmaktadır bakanlık tarafından belirlenen ücret tarifeleri dayanaktan yoksun işletici şirketlerin öngördükleri ücretlerin çok üzerinde düşündürücü rakamlara ulaşmaktadır devlet tüketicileri aşırı fiyatlara karşı korumak ve bazende enflasyonun etkilerini azaltmak için bir çok alanlarda azami fiyat tesbiti yoluna gitmelidir ülkemizde ses hizmet pazarında fiyatlandırma uygulama politikasının serbest rekabete açık tüketiciyi koruyan maliyete dayalı adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olduğu hususu eleştiriye açıktıresas sayısı karar sayısı i̇darenin telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi veveya alt yapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlerin belirlenmesinde sayılı kanun ile getirilen çağdaş bir sistemi yansıtacak ilkeleri uygulamaya aktarması umulmaktadır özgürlükçü çoğulcu demokrasilerde herkes haberleşme özgürlüğüne sahiptir anymi herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir anymi devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı önlemleri alır tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder any zira devletin temel amaç ve görevleri kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmaktır anym yukarıda açıklanan olay olgu ve yasalhukuksal düzenlemeler esas alınarak mevcut iptal davasının açılması zorunlu görülmüştür sonuç yukarıda arz olunan nedenlerden dolayı tarihli ve sayılı telgraf ve telefon kanunun ek maddesinin sonuna sayılı kanunun maddesi ile eklenen bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret abonman ücreti sabit ücret konuşma ücreti hat kirası ve benzeri kira ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya bir kaçı olarak tesbit edilebilir sözünü içeren fıkranın sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının ve madde hükümlerine aykırı görülmesi nedeniyle iptali için anayasa mahkemesine başvuruda bulunulmasına k mahkememiz kurulunca günlü oturumda oybirliği ile karar verildiği arz olunur
1,295
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin anayasa mahkemesine başvurma kararında anayasa nın ve maddelerinin metinleri yazıldıktan sonra şöyle denilmektedir anayasa mahkemesinin esas ve karar sayı ile tarihli kararı tarihli resmi gazetede yayımlanmıştır bu kararın esasına ilişkin bölümlerinin onanlı bir sureti karara eklidir biz mahkeme olarak sözü edilen karardaki iptal gerekçesinin tümüne katılıyoruz bu gerekçe son iki fıkrası için de geçerlidir çünkü her iki yasa maddesi tamamen hukuki durum itibariyle aynıdır ancak tc nun maddesinin son fıkrası hakkında iptal davası açılmamış olması nedeniyle olmalıdır ki yüksek mahkeme usul gereği bu maddeler hakkında bir karar vermemiştir türkiye cumhuriyeti anayasası demokratik bir hukuk devletidir böyle bir devlette özellikle ceza yasasına ilişkin hükümlerin hukuk ilkelerine uygun olması zorunludur hukuk devletinin ayırıcı özelliği kişilere kişiliklerini özgürce geliştirecekleri bir yasama ortamı sağlamasıdır yargılama konusu olayda vatandaşın bir gazinonun özel odasında konuşmalar dahi şikâyet konusu yapılabilmektedir kanımızca iptali istenen maddeler kişiler arasında jurnalcilik eylemini artıracaktır jurnalcilik ve iftiranın hukuk devleti ilkesine kesinlikle aykırı olacağı kuşkusuzdur tck nun da kamu görevlilerine yapılması söz konusu olan hakaretten tc de ise bir anlamda kurumlara yapılan hakaretlerden söz edilmektedir kurumlar bazı hallerde ve çoğu kez tüzel kişilikler veya manevi kişiliklere sahip olduklarından kişilerle eşit durumda bulunurlar bu bakımdan sözü edilen eşitsizliği bozması bakımından c son maddesi anayasanın maddesine de aykırıdır diğer yandan c madde son kişilerin özgürce düşünme olanağına sahip olduğunu belirleyen maddesine de aykırıdır çünkü düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olmak aynı zamanda eleştiri özgürlüğünü de kapsamaktadır vatandaşın bu maddeye göre devlet kurumlarını eleştirmesi kadar doğal bir şey olamaz çağımız demokrasilerinde kurumlar tabulaştırılamaz tabulaştırma hukuk devleti kavramına ters düşer ancak özgürce ve karşılıklı eleştiri sayesinde toplumlar daha dürüst yönetimlere kavuşabilmek yine asrımızda kuralların cumhurbaşkanlarının bakanların ve başbakanların çıkara ilişkin suç işlemelerinin sık sık söz konusu edilmesinin karşısında vatandaşın eleştiri düşünme hakkını kısıtlayacak nitelikte c son fıkrasının anayasaya aykırılığı ortadadır biz bu maddenin daha doğrusu maddeye sayılı yasa ile eklenen fıkranın gerçek bir toplumsal hukuk ihtiyacından çok kimi yöneticilerin kişisel kaygı ve endişelerinden ileri geldiği inancındayız sonuç açıklanan gerekçeye ve yüksek mahkemenin tarihli resmi gazetede yayımlanan iptal gerekçelerine göre sanık tarafından ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiasının ciddi kabul edilmesine ve bu nedenle işin yüksek mahkemeye gönderilmesine dosyanın onaylı bir suretinin çıkarılmasına ve inceleme sonuna değin sanık hakkındaki yargılamanın durdurulmasına ilişkin verilen karar müşteki ve sanığın ve cumhuriyet savcısının yüzlerine karşı okunduesas sayısı karar sayısı
384
esas sayısı karar sayısı a i̇ptal isteminin gerekçeleri bu gerekçeler usule ve esasa ilişkin olmak üzere ikiye ayrılmıştır ve özet olarak şunlardır usule ilişkin gerekçe i̇ptali istenilen kanuna ilişkin tasarı anayasanın ve i̇çtüzüğün maddelerine aykırı olarak sonradan kurulan güven partisine mensup milletvekillerinin ve senato üyelerinin komisyonlara katılma oranı saptanıp bu partinin gücü oranında temsili sağlanmaksızın kurulmuş bulunan millet meclisi ve cumhuriyet senatosu komisyonlarında görüşülmüş ve kabul edilmiştir esasa ilişkin gerekçeler dâva konusu kanun hükümete kanun niteliğinde kararnameler çıkarmak ve ayrıca bu kararnameler yürürlükte kaldığı sürece bunlara aykırı hükümler taşıyan kanunları geçici olarak yürürlükten kaldırmak ve bunlardan başka anayasanın maddesine göre kanunla kesinleşen bütçedeki gider bölümlerinde kararnamelerle değişiklik yapabilmek yetkisini sağlamaktadır oysa anayasanın maddesi uyarınca yasama yetkisi yalnızca türkiye büyük millet meclisinindir ve bu yetki meclisten başka hiçbir kuruluşa veya kişiye aktarılamaz yürütme ise anayasanın maddesi uyarınca ancak yasaların çizdiği sınırlar içinde düzenleyici işlemler yapabilir böylelikle yürütmeye anayasanın tanımadığı yetkiler tanımış olmakla bu kanun anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanmıyacağı yollu ilkeye de aykırı bulunmaktadır yetki kanunu kararnamelerle hükümete bazı konularda vergi bağışıklıkları tanımak yetkisini vererek anayasanın maddesindeki vergi resim ve harçların ve benzeri yükümlerin ancak yasalarla konulabileceği kuralını da zedelemiş bulunmaktadır yasama yetkisinin idareye verilmiş bulunması her türlü kayırmalara elverişli yollarla atanacak kimselerden kurulacak bir topluluğa eylemli olarak anayasayı ve onun ilkelerini yürürlükteki yasalarla kurulmuş olan düzeni dilediği gibi değiştirme ve bir takım kişileri ve ortaklıkları kayırma olanağı sağladığı için eşitlik ilkesine de uygun düşmemektedir bu kanunda uzun çalışma yıllarından geçerek görgüleri yetenekleri saptanıp daire başkan yardımcısı daire başkanı genel müdür yardımcısı genel müdür müsteşar yardımcısı ya da müsteşar olmuş devlet görevlilerinin yerine özünde hiç görgüsü olmıyan kişilerin istenilen yüksek ücret ve aylıklarla atanabilmeleri ve yargı denetiminin engellenmesi öngörülmektedir yasanın maddesi ile konulan bu kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır kanunun maddesinin bendinde iktisadî kesimlere göre vergi bağışıklıkları sağlamak alınmış olan vergi ve resimleri istediklerine istedikleri ölçüde geri vermek için kararnameler çıkarmak yetkisi bakanlar kuruluna verilmiştir korkunç kötüye kullanmalara ve kayırmalara elverişli olan bu kural anayasanın ve maddelerine kesinlikle aykırıdıresas sayısı karar sayısı yine maddenin bendi özel kişilerin turistik tesisler kurup para kazanmaları için kararname ile özel mülkleri kamulaştırılmasını öngörmektedir bu maddede devlet parasıyla alt yapı işlerinin yapıldıktan sonra isteniler vade ve faizle bu yerlerin özel kişilere verilmesi yolu da açık tutulmuştur bireylerin yararı için kararname ile mülkiyet hakkı sınırlandırılamaz bu kurallar anayasanın ve maddelerine aykırıdır sözü edilen maddenin ve bendlerinde bakanlar kuruluna bir takım yasaları yürürlükten alıkoymak değiştirmek yeni yasa koymak yetkisi tanınmaktadır ki anayasaya aykırılık açıktır yine memurların kazanılmış haklarım çiğnemek ve idarenin bu eylemini yargı organının denetiminden kaçırmak olanağı tanınmıştır bundaki anayasaya aykırılık da açıktır sayılı kanunun yukarıda söz konusu edilen ilkeleri bakımından tümü anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine dahi aykırı bulunmaktadır i̇ptali istenilen kanunun savunulması için ileri sürülen görüşler bu görüşler yüksek plânlama teşkilâtı temsilcilerinin sözlü açıklamalarında ve sundukları yazıda bildirilmiştir açıklamalarda sayılı kanun kurallarının gerekçeleri ve bu kanunla benimsenin düzenleme biçiminin dayandığı zorunluklar ve özellikle benzer olaylarda şimdiye değin yasa koyucu tarafından benimsenen ilkeler belirtilerek ve sayılı kanunun uygulanma biçimine değgin örnekler verilip bu konudaki kararnameler üzerinde durularak anayasaya uygunluk görüşü desteklenmiştir gerekçeler özet olarak şu ilkelere dayanmaktadır anayasanın maddesinin nci fıkrasında öngörülen konular için tek yasa yapmak zorunluğu yoktur türk yasa koyucusu bu konulan ayrı ayrı yasalar yaparak düzenleme yoluna gitmiştir nitekim ilk önce eylül günlü ve sayılı kanunla devlet plânlama kuruluşu bu kuruluşun işleyişi planın hazırlanması kuralları düzenlemiştir planın meclislerce görüşülmesi ve bütünlüğünün korunması konuları için dahi sayılı ekim günlü kanun kabul edilmiştir şimdi de birinci plan döneminde karşılaşılan aksaklıklar ve zorluklar da gözönünde tutularak dâva konusu sayılı kanun yapılmıştır birinci beş yıllık plan göstermiştir ki türkiye yalnızca kamu kesimi çalışmalarıyla kalkınamaz bunun sonucu olarak ikinci beş yıllık plan yatırımların unun özel kesimce unun kamu kesimince yapılmasını öngörmüştür anayasa düzeni özel kesim için zorlayıcı kurallar konulmasına engeldir oysa anayasanın öngördüğü planlama özel kesimi de kapsamına alacak genel nitelikte bir planlamadır demek ki özel kesim ancak özendirici tedbirlerle plan amaçlarına uygun bir yola sokulabilir plan uygulamasında bu çok önemli bir konudur i̇kinci beş yıllık planın ana erekleri kalkınma hızının sağlanması iktisadî alanda dış kaynaklara olan bağlılığın en aşağı bir orana indirilmesidir planın bu ereklere varmak üzere benimsediği yollar ise sanayileşme tarımı çağdaş duruma getirme başka deyimle tarımı hava koşulları etkisinden olabildiğince kurtarmak üzere tarım işlerinde yeni araçlarla birlikte çağdaş bilgilerin uygulanmasını sağlamak bölgeler arasındaki sosyal ve iktisadî ayırımları olabildiğince kısa sürede en aza indirme ve sonunda kaldırma döviz gelirlerini artırmadır döviz gelirlerini artırma ise ihracatın artırılması döviz sağlayıcı hizmetlerin turizmin geliştirilmesi ve yabancı sermaye çekme gibi yollara başvurmayı zorunlu kılar planın ereklerine varılması için benimsediği yollardan sonuncusu ise şehirleşmenin desteklenmesidiresas sayısı karar sayısı yatırımlar ve özellikle uzun sürede kazanç sağlayacak yatırımlar için fonlar özel paralar ayrılarak desteklemeğe başvurma zorunludur çünkü bu türlü yatırmalara genellikle istek gösterilmez ve bankalardan bu türlü yatırımlar için ödünç para alınamaz fon uygulamaları iktisadî düzeni ise çok eskidir bir takım yasalara dayanan veya herhangi bir yasaya dayanmıyan birçok fonlar uygulana gelmiştir sayılı kanundaki geliştirme ve özendirme fonları ile gerekli yatırım kaynağı sağlanmıştır ve eskiden bir kurulmuş bulunan fonlara ilişkin dağınık uygulamalar derlenip toplanmıştır bu paralar ödünç olarak verilecektir bağışlama asla söz konusu değildir bunların yatırımcılara verilmesi hep nesnel kurallara bağlanmış ve böylece herhangi bir takdire eşitliği bozacak işleme yer bırakılmamıştır fondaki ödeneklerin devletçe aracı bankalara geçirilmesi maliye bakanlığı ile bu bankalar arasında yapılan sözleşmeye göre olur fonlardan genellikle özel kesim yatırımlarının plana uygun yapılmasını sağlamak üzere yararlanılmaktadır ancak kamu kesiminin yararlanmasına da engel yoktur şu da belirtilmelidir ki ödünç paraların alanlarca veriliş ereğine uygun biçimde harcanmasını sağlamak üzere çok etkin bir denetleme düzeni kurulmuştur ve böylece bundan önceki bir çok uygulamalarda görülen kötüye kullanmalara olanak bırakılmamıştır sayılı kanun karma teşebbüs adı altında sayılı kanunun öngördüğü iştiraklere bir düzen getirmiştir yoksa yeni bir kural koymuş değildir bu yeni düzen özel hukuka bağlı karma teşebbüslerin plan ve programlar gereğince çalışmasını sağlamak düzenidir oysa sayılı kanunda böyle bir düzen yoktur nitekim programında iştirakleri bu konuda bağlayıcı kurallar konulmuştur yatırım indirimi yeni bir konu değildir eskiden düzenlenmiş bulunan bu konuda sayılı kanunla plan ve programların uygulanmasını sağlıyacak tedbir getirilmiştir birçok vergi yasalarında olduğu gibi burada da en yüksek sınır yasaca belirlenmiştir vergi yasa kuraliyle konulduğuna göre anayasanın maddesi ile herhangi bir çelişme düşünülemez burada indirimin yüksek sınırı kanunda gösterilmiştir buna göre uygulamayı yürütme yapabilir dış dünya ile olan ilişkilerde yatırımların benzerlerine uygun maliyette bulunması zorunludur bu da maliyeti yükseltecek etkenlerin olabildiğince etkisiz bırakılmasını gerekli kılar i̇şte gümrük bağışıklıklarına ilişkin kurallar bunun için konulmuştur programlara yapılan gönderme ile de vergi bağışıklıklarını iktisadî gereklere uydurma ve bunların ancak iktisadî gerekler süresince uygulanmasını sağlamak olanağı elde edilmiştir burada dahi vergi koyma söz konusu olmadığından anayasanın maddesine değin bir yön yoktur sanayi bölgelerinin ve turistik bölgelerin yurt içinde gelişi güzel kurulmalarını önlemek alt yapı tesislerinin maliyeti artırmasına engel olmak için bu türlü tesisleri kurmak yetkisi sağlanmıştır bunları kurmak için başvurulan kamulaştırmalarda da kamu yararı açıktır ruhsat işlemlerinde kolaylıkla işbirliği sağlamak ve aylarca süren bu işlemlerin doğurduğu bıkkınlığı ve gecikmeleri engellemek istenmiş ve kurallar bu sınırlar içinde konulmuştur yoksa hükümetin ruhsat işlemlerine ilişkin yasaları değiştirme yetkisi yoktur i̇hracatın artırılması alışılmış ihraç mallarımıza yeni parazlar bulunmasına ya da alışılmış mallar dışındaki mallarımızın yabancı ülkelerde sürümünün sağlanmasına başka deyimle birtakım mallarımıza ihraç malı niteliğinin kazandırılmasına bağlıdır bu alanlarda çalışacak iş adamlarına ödünç para vermek çok yararlıdır böylece becerikli ve girişken olup da elinde sermayesi bulunmayan işadamlarının yetenekleri değerlendirilmiş bulunuresas sayısı karar sayısı i̇thal mallarının yerini tutacak mallar döviz geliri sağlıyan işler ve yurt içinde turistlerce yapılacak harcamalar konusundaki kurallar dışarıya döviz akmasını önleme ya da döviz elde edilmesini sağlama gereğine dayanmaktadır bu kuralların bakanlar kurulu kararlarıyla belli edilmesi de yine uygulamadaki esneklik bakımından zorunludur bütün bu düzenlemelerde kanun düzenlenecek alanı ve düzenlemenin sınırlarını gösterdiğinden dolayı bakanlar kurulunun geri kalan yönleri düzenlemesinde hukuka aykırılık artık düşünülemez yabancı sermayenin türkiyeye girme işlerinin gerektirdiği danışma işlemlerinin planla en çok ilgili kuruluş bulunan devlet planlama teşkilâtınca görülmesi yerinde ve işin gereklerine daha elverişlidir düzenli bir şehirleşmenin gerçekleşmesi için mahallî idarelerin güçleri dışında kalan konularda devletin onlara yardım etmesi zorunludur yapılacak yardımın ereği ve biçimi sayılı kanunda gösterilmiştir i̇hraç mallarının niteliklerini ve standartlara uygunluklarını denetim işleri içinden özel uzmanlık bilgisini gerekli kılan ve süreklilik göstermeyenlerin görülmesinde sözleşmeyle adam çalıştırılması gereklidir ve hukuk alanımızda bu gibi çalışmalar olağandır bundan başka planın hızlı ve doğru olarak uygulanmasının sağlanması için maliye ticaret müsteşarlıkları gibi sorumlu yerlere atanacak kişilerin özel yetenekli kişilerden bulunması zorunludur bu zorunluk dolayısiyle meslekte eskilik ve kazanılmış aylık kurallarından vazgeçilmesi uygun görülmüştür yasalarımızda eskiden beri benzer durumlar için bu türlü kurallar konulagelmiştir ve konulmaktadır sayılı kanun mad sayılı kanun mad sayılı ve günlü devlet memurları kanunu mad planın uygulanması için gerekli ve geçici nitelikte bulunan işler ve projelerde sözleşmeye adam çalıştırılması ve saydı yasalardaki gibi olağandır bunlar nitelikçe ayrık durum yaratan işlerdir belli süre içinde görülür ve biterler bu yüzden bunlar için kadro konulması yerinde olamaz sayılı yasa ile öngörülen kararnamelerin düzenleme alanları ve bakanlar kuruluna tanınan yetkilerin sınırları bu yasada açıkça bildirilmiştir bu yasanın ereği yurdumuzun anayasanın buyruğu gereğince gerçekleştirilecek olan kalkınma dâvasının gecikmelere sürtüşmelere takılmalara yol açmadan gerçekleştirilebilmesini ve birden bire ortaya çıkabilecek yeni durumlarda etkili tedbirlerin hemen alınabilmesini sağlamaktır bu yasa bu amaçlarla ve iyi isteklerle ortaya konulmuştur türk parasının kıymetini koruma kanununda belirtilen düzenleme alanları ve hükümete tanınan yetkiler sayılı yasada belirtilen düzenleme alanları ve tanınan yetkilerin sınırlarına göre çok daha belirsizdir anayasa mahkemesi hukuk ve iktisat alanlarındaki gerekleri gözönünde tutarak türk parasının kıymetini koruma yasasının anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş olduğuna göre sayılı yasanın aykırı olmadığına öncelikle karar verebilir kanısındayız
1,565
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal ve yürürlüğün durdurulması gerekçesinde özetle anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında tbmm tarafından anayasanın maddesi uyarınca bakanlar kuruluna verilecek khk çıkarma yetkisinin önemli zorunlu ve ivedi durumlar için söz konusu olabileceği sayılı khknin ise bu şartlardan hiçbirisini taşımadığı anılan khknin konusunun ancak bir kanunla düzenlenmesinin mümkün olduğu bunun dayanağını oluşturan günlü sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edildiği bu durumda anayasal dayanaktan yoksun kalan söz konusu khknin anayasanın başlangıçı ile ve maddelerine açıkça aykırı olduğu bu durumdaki bir khknin içeriği yönünden anayasaya aykırı olmasa bile dava açıldığında iptalinin gerektiği sayılı khk hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip daha sonra iptal kararı verilmesi durumunda iptal kararının etkisiz kalacağı ve giderilmesi güç zararlara neden olacağı yürürlüğü durdurma kararı verilmesi halinde ise hukuksal boşluk doğmayacağı belirtilmiştir
133
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararında anayasaya aykırılık savının gerekçesinde aynen şunlar ileri sürülmüştür sayılı yasa ile değişik sayılı harçlar kanununun maddesi makamından uzaklaşma durumunda olan hâkimler kâtipler mübaşirler ve hizmetlilerin yol giderlerinden başka aynı yasada belirtilen oranlarda yol tazminatı verileceği hükmünü getirmiş ve bu tazminatın her iş için olduğunu aynı yasanın fıkralarında belirtmiştir bu miktarın birinci derecede devlet memurunun aldığı geçici görev yolluğunun kâtip ve mübaşirler ise bu miktarın olduğunu aynı yasa açıklamıştır hal böyle iken sayılı yasanın maddesinin amir hükmü ile tapulama mahkemesi hâkim kâtip ve mübaşirlerin yol tazminatını düzenleyen sayılı harcırah kanununun ve maddelerin tapulama hâkim ve hizmetlilerine her yıl bütçe kanununa bağlı bir cetvelli tespit edilecek miktarlarda yevmiyelerin tazminat olarak verileceği hükmünü getirmiş buna paralel olarak da yılı bütçe yasasının cetvelinde tapulama hâkimleri için günlük kâtipler için günlük mübaşirler için günlük lira yevmiye ödenek olarak konmuştur sayılı yasanın değişik maddesine sıfatı belirtmeden mahkeme hâkim kâtip ve mübaşirleri için verilecek geçici görev yolluğunun her iş için yol tazminatı olarak verilmesi hükmünü getirdiği halde yargı görevini yerine getirdiği kuşkusuz olan hâkim sınıfından tapulama hâkimi kâtip ve mübaşirleri için sayılı harcırah yasası gündelik yevmiye verilmesi hükmünü getirmiş ve bu gündelikler yılı bütçe yasasının cetvelinde hâkimler için kâtipler için mübaşirler için lira olarak sınırlandırılmıştır sayılı harcırah yasası ile sayılı harcırah yasasının ve yılı bütçe yasasının getirmiş olduğu hükümler arasındaki bu nisbetsizlik anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatına mahkememize varılmıştır i̇stem sayılı harcırah yasasının mahkeme hâkim kâtip ve mübaşirleri ile ilgili ve yılı bütçe yasasının cetvelinin sayılı cetvelin d ve bentlerinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı dolayısıyla iptaline karar verilmesi
260
esas sayısı karar sayısı davacı vekili av tarafından ankara i̇li çankaya i̇lçesi karakusunlar mahallesi ada parselde bulunan taşınmazın imar planlarında ‘okul alanı olarak belirlenmesi uzun süre kamulaştırtmaması ve kamulaştırılması amacıyla yapılan başvuruların reddi üzerine bahsi geçen taşınmazda bulunan hissesi karşılığında tlnin tarafına ödenmesi istemiyle mi̇lli̇ eği̇ti̇m bakanliği ankara vali̇li̇ği̇ çankaya beledi̇ye başkanliğina karşı açılan davada gereği düşünüldü anayasanın anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı maddesinin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü tarihli ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi başlıklı maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa i̇ptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararma ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesine gönderir taraflarca ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararım verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır hükmüne yer verilmiştir bir mahkemenin anayasa mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir dava bulunması ve iptali istenen kuralın da davada uygulanacak olması gerektiği hususu anayasa mahkemesinin istikrar kazanmış yerleşik kararlarında açıkça vurgulanmıştır bakilan davada uygulanacak kanun kurali sayılı kanunun maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici maddesinde bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlaresas sayısı karar sayısı bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır hükmü bulunmaktadır anayasal düzenlemeler anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yargı yetkisi başlıklı maddesinde yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır hükmüne anayasanın maddesine göre anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz anayasanın maddesine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz hükmüne yer verilmiştir iii anayasaya aykiriliğinin değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi hukuk devleti ilkesini maddesi ise yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı düzenlemektedir öte yandan anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun ve insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimlerine açık olan devlet ifade eder olayda uygulanacak hüküm niteliğinde bulunan sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici maddesi ile kamulaştırılmaksızın hukuken el atmalar hakkında aynı kanunun ek maddesinin fıkrasına yapılan atıf ile görülen davaların esası hakkında karar verilmesini engelleyici anayasanın ve maddelerinde vurgulanan hukuk devleti ilkesi ile hak arama hürriyetine aykırı düzenleme yapıldığı görülmekte olan davaların anayasa mahkemesinin sayılı kararında da belirtildiği üzere malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan ve açılan davaların esası incelenmeksizin usulden reddedilmesinin öngörülmesi nitelikte olduğu bu sebeple yargı yetkisinin mahkemelerce kullanılmasını düzenleyen anayasanın maddesine de aykırı olduğu kanaatine varılmıştır iv sonuç ve i̇stemesas sayısı karar sayısı yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan karan ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde karar verildiesas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada davacının adana i̇li sarıçam i̇lçesi bayramhacılı mahallesi parsel numaralı taşınmazına davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile tl kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmesi ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir koruma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yararı bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rgll hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet demektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsylshl rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir any mah es ka rg sayı tespit ve yorumlan bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılabilir bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılıresas sayısı karar sayısı gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektir anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel hakları gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde rayiç bedel ödenmek suretiyle kamulaştırma ve devletleştirme mümkündür ve anayasa ve inci maddelerde düzenlenmiştir mülkiyeti anayasa teminatı altında bulundurmanın ülke ekonomisinin ihtiyacı olan uluslararası ilişkileri geliştireceği yabancı sermayenin ülkemizde yatırım yapmasını mümkün kılacağı bu ilişkilerde ülke menfaatlerine öncelik tanınması durumunda ise ekonomik büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art noesas sayısı karar sayısı mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkinda kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoîdt klein s mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatını taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığım koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkını anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel haklan kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen haklan ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşeresas sayısı karar sayısı miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi miras hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanın güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi hakları ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkını sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbesti sini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşist komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde davaesas sayısı karar sayısı konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen geçici madde bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı ‘fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasal hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmaz lığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır adana i̇dare mahkemesi̇ esas no esas sayısı karar sayısı sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifine bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktır kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yaran ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi
3,720
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizce anayasaya aykırı olduğu düşünülen sayılı siyasi partiler kanununun kanuna aykırı sair davranışlar başlıklı maddesinde bu kanunun kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde aydan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar denilmektedir aynı kanunun kısmı ise bölümden oluşmaktadır ve siyasi partiler ile ilgili yasaklar başlığını taşımaktadır birinci bölümde amaçlar ve faaliyetler i̇le i̇lgili yasaklar ikinci bölümde milli devlet niteliğinin korunması üçüncü bölümde atatürk i̇lke ve i̇nkılaplarının ve laik devlet niteliğinin korunması dördüncü bölümde ise çeşitli yasaklar düzenlenmiştir dolayısıyla kısmın başlığından da anlaşılacağı üzere siyasi partilerle ilgili yasakları düzenlediği söylenebilir esasen bu kısımda belirtilen yasakların bir kısmının gerçek kişiler insanlar tarafından ihlali zaten mümkün değildir örnek olarak madde da yer alan kullanılamayacak parti adları ve işaretler ile madde da yer alan tüzük ve programlar ile parti faaliyetlerine i̇lişkin sınırlamalar genel niteliktedirler örnek olarak maddenin fıkrasında yer alan genel ahlak ve adaba aykırı amaç gütme yasağı bunlardan bir tanesidir bu açıklamalardan sonra sayılı kanunun maddesinin aynı kanununun kısmında yer alan yasaklardan hangisinin gerçek kişiler insanlar tarafından işlenmesini cezai hükme bağladığını anlayabilme imkanı yoktur kanun maddesi suç saydığı fiilleri açık ve seçik bir şekilde düzenlemeyerek anayasanın kabul etmiş olduğu suç ve cezada kanunilik ilkesinden ayrılmıştır buna örnek olarak yukarıda değinilen sayılı kanunun maddesinde düzenlenen genel ahlak ve adaba aykırı amaç gütme yasağı söylenebilir zira ceza hukukunun günümüzde evrensel boyuta ulaşmış ilkeleri nazara alındığında ne denli ahlaka aykırı kötü yada çirkin olursa olsun kimsenin iç dünyasını amaçlarını icra hareketlerine başlanmadıkça eyleme dönüşmedikçe yargılayamayacağı kabul edilmektedir ancak sayılı kanunun maddesi aynı kanunun kısmına yapmış olduğu genel atıfla adeta bunun tersinin mümkün olabileceğini hüküm altına almıştır bundan başka sayılı kanunun maddesindeki işleyenler ibaresinden ne anlaşılacağı da kuşkuludur zira maddenin atıf yaptığı kısım siyasi partiler ile ilgili yasakları düzenlemektedir dolayısıyla kısımda yer alan yasaklar her vatandaş için geçerli olmayıp sadece siyasi parti üyeleri i̇l ya da i̇lçe örgütü yöneticileri için geçerlidir denebilir ancak siyasi partilerin i̇l ya da i̇lçe teşkilatlarının ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır çünkü sayılı kanunun maddesinde siyasi partilerin ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olduğu belirtilmiştir yetkili temsilcileri ise kural olarak partinin genel başkanıdır yargıtayın görüşü de bu doğrultudadır yargıtay hd madde metninde ise böyle bir sınırlama yapılmayıp kısımdaki yasaklara aykırı hareket edenlerin en az ay hapis cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür sonuç olarak maddedeki işleyenler kelimesinin kimi ya da kimleri kastettiği anlaşılamamaktadır i̇şte anayasaya bir diğer aykırılık da burada ortaya çıkmaktadır çünkü suç ve cezada kanunilik ilkesi bireyin hangi davranışının suç olduğunu bilmesini buna göre ise suç oluşturmadığını düşündüğü davranışlarını özgürce gerçekleştirebilmesini de ifade eder burada ise suçun kimler tarafından işlenebileceği açıkça belirtilmemiş ve hukuk güvenliği ile belirlilik ilkelerine aykırı hareket edilmiştiresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun maddesindeki düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı düzenlemede hukuki boşluk bulunduğu ve yorum yolu ile bu boşluğun doldurulabileceği de ileri sürülemez çünkü hukukta ve özellikle ceza hukukunda metne bağlı yorum yapılması artık hemen tüm dünyada anayasal düzeyde bir ilke olan suçların ve cezaların yasallığı kuralının da doğal sonucu ve uygulanmasının vazgeçilmez koşuludur yüzden bireyci anlayış ceza yasalarının dar yorumlanması kuralından vazgeçmemektedir sami selçuk adalet ve hukuk sy i̇mge yayınevi madde metnine bağlı kalmaksızın yorum yapılması ise yasama erkinin yetkisini elinden almak olur ki bu da açık ve bariz bir yetki gaspı sonucunu doğurur sonuç olarak ise yapılan işlem batıl olacaktır ayrıca böyle bir durum yine ceza hukukunun temel ilkelerinden biri olan kıyas yasağına da aykırı olacaktır karşılaştırmalı ve uygulamalı ceza hukuku i̇çeldonay beta yayınları bası sy i̇stanbul erkler ayrılığını benimsemiş bir ülkede ceza normunu yasama organı koyar yargı organı uygular yargı organı yasama organının yerine geçemez tersi durumda bireysel özgürlüğün kalesi olan yasallık ilkesi yıkılır hukuki güven sarsılır prof dr sami selçuk aynı eser sy dipnot ceza hukukunda yoruma ilişkin bu temel ilkeler bile söz konusu kanun maddesinde yer alan anayasaya aykırılığı açıkça ortaya koymaktadır sayılı kanunun maddesinin bu kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler ibaresinin sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olması sebebi ile iptaline karar verilmesine saygıyla arz ve talep ederim
667
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tirazın gerekçesi özeti sayılı yasanın maddesinin bendinin anayasanın maddesinin beşinci fıkrasındaki biçim kuralına aykırı olarak yasalaştığı ileri sürülmüştür
24
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde açıklanan gerekçeler aynen şöyledir türkiye cumhuriyeti anayasasının nci maddesinin son fıkrasında üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları kanunla özel olarak düzenlenir hükmü yer almaktadır kanunun genel gerekçe bölümünde de açıklandığı gibi anayasanın bu amir hükmünü yerine getirmek üzere hazırlanan tasarı türkiye büyük millet meclisi genel kurulunda kasım tarihinde sayılı kanun olarak kabul edilmiş ancak anayasanın uncu maddesi gereğince bir defa daha görüşülmek üzere tarihinde türkiye büyük millet meclisi başkanlığına geri gönderilmiş ise de ikinci defa görüşmede de aynen kabul edildiğinden ocak tarih ve sayılı kanun olarak yayımlanmıştır ocak tarih ve sayılı kanun aşağıda açıklanan nedenle anayasaya aykırı bulunduğundan anayasanın ve nci maddeleri gereğince esas yönünden iptali için dava açılmış bulunmaktadır i̇ptal gerekçesi̇ devletin görevleri her geçen gün nüfus artışı şehirleşme uzmanlık dallarının çoğalması ekonomik ve teknolojik gelişmeler uluslararası ilişkilerin yoğunlaşması nedeniyle artmaktadır devlet aynı zamanda milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de mümkündür bu görev ve hizmetlerin yerine getirilebilmesi için yetişmiş elamana ihtiyaç vardır bu elemanların üst düzeyini de yönetici sınıf oluşturmaktadır i̇kinci dünya savaşından sonra üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesine özel önem verilmiş belçika fransa i̇ngiltere ile birlikte ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede bununla ilgili eğitim müesseseleri açılmıştır yasa koyucu bu görüşlerin ışığı altında anayasasının nci maddesinin üçüncü fıkrası ile üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esaslarının kanunla özel olarak düzenlenmesi gerektiğini kabul etmiştir böylece anayasasının birçok maddelerinde yeralan kanunla düzenlenir kanunda gösterilir kanunda belirtilir biçimindeki genel ilkelerden ayrılarak inci maddenin üçüncü fıkrası için iradesini değişik bir biçimde ortaya koymuştur diğer taraftan üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesine ait fıkranın da yer aldığı anayasanın inci maddesi kamu hizmeti görevlileri ile ilgili genel i̇lkeleri düzenlemektedir sayılı kanunu da yakından ilgilendiren bu ilkelerden en önemlisi memur statülerinin kanunla düzenlenmesi mecburiyetidir tarihi gelişim içinde kabul edilen bu ilke anayasasının anayasasının ve anayasasının inci maddelerinde yer almıştıresas sayısı karar sayısı başlangıçta memur statüsünün düzenleyici idari işlemlerle yönlendirilmesi yolu benimsenmiş ise de memur güvencesi açısından bu yol sakıncalı görülmüş ve memurların siyasi iktidarlara karşı korunması amacıyla yukarıda da belirtildiği gibi memur statüsünün kanunla düzenlenmesi yolu benimsenmiştir kısaca özetlenen bu temel ilkeler karşısında ocak tarih ve sayılı kanunun anayasanın emrettiği hususları yerine getirip getirmediğini saptayabilmek için kanunda öngörülen usul ve esaslarla ilgili hükümleri gözden geçirmekte yarar vardır kanunda üst kademe yöneticilerin tanımı yapılmadığı gibi kesin sınırları da belirlenmemiştir kanunun kapsam ile ilgili nci maddesinde üç grup üst yönetici türü oluşturulmuştur birinci grupta kamu kurum ve kuruluşlarında müsteşar müsteşar yardımcısı genel müdür başkan kurul başkanı genel müdür yardımcısı daire başkanı büyükelçi vali kaymakam bölge müdürleri doğrudan kanun kapsamına alınmıştır i̇kinci grubu oluşturan görevliler ise ilgili kuruluşların teklifi ve bakanlar kurulunun kararı ile kanun kapsamına alınacaklardır birinci grubu oluşturan kamu görevlileri dışında bir kamu görevlisinin kanun kapsamına alınması için devlet personel başkanlığının teklifi ve bakanlar kurulunun karar vermesi gerekecektir yukarıda da açıklandığı gibi üst kademe yöneticilerinin tanımı yapılmadığı için bu teklif ve karar takdire dayanacak memurlar arasındaki eşitlik ilkesini bozacak ve sık sık değişikliğe tabi tutulmak suretiyle istikrarsızlığa neden olacaktır kaldı ki ağustos tarih ve mükerrer sayılı resmi gazetede sayılı kanun hükmünde kararnamenin geçici nci maddesi uyarınca sınıf unvan derece ve sayıları belirlenmek suretiyle bütün kuruluşlara ait bakanlar kurulunca tespit edilen memur kadroları yayımlanmış ve bu kanun hükmünde kararnamenin ncı maddesi gereğince kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarının kanunla ihdas edileceği hüküm altına alınmıştır i̇kinci grup içinde yer alan adalet bakanlığı personeli adalet bakanlığının teklifi üzerine bakanlar kurulu kararı ile bu kanun kapsamına alınabilecektir bilindiği gibi anayasanın ncı maddesinin üncü fıkrasında hakim ve savcıların bütün özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre düzenleneceği hükmü yer almaktadır ayrıca aynı maddenin nci fıkrasında hakim ve savcı olup da adalet hizmetlerindeki idari görevlerde çalışanlar hakimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler bunlar hakimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler hakimler ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar hükmü getirilmiştir anayasanın ıncı maddesinin gerekçe bölümünde nci fıkra ile ilgili adalet hizmetindeki idari görevlerin yargı hizmetinin yürütülmesi ile yakın ilişkisi nedeniyle buesas sayısı karar sayısı görevlerde hakim ve savcı mesleğinden olanların çalıştırılmalarını ve bunlara tanınan haklardan aynen yararlanmalarını sağlayan bir fıkra maddeye eklenmiştir görüşü açıklanmıştır esasen anayasanın uncu maddesine göre hakim ve savcıların özlük hakları üzerinde karar verme yetkisi anayasal bir kuruluş olan hakimler ve savcılar yüksek kuruluna aittir bu konuda adalet bakanına tanınan tek yetki adalet bakanlığının merkez kuruluşunda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hakim ve savcıların muvafakatlarını alarak atamaya ilişkindir buna göre hakim ve savcıların özlük işleri arasında yeralan eğitim konusunda idari tasarruflarla düzenlemeye gidilmesi anayasaya aykırı olacaktır üçüncü grubu cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği ile türkiye büyük millet meclisi başkanlığı idare teşkilatı üst kademe yöneticileri oluşturmaktadır kanunda bu yöneticilerin yetiştirilmesinin usul ve esasları bu kuruluşlara bırakılmıştır üst kademe yöneticilerinin eğitimi için öngörülen koşullar kanunun üncü maddesinde belirtilmiştir buna göre üst kademe yöneticilik eğitimine kabul edilebilmek için yükseköğrenim görmüş olmak yükseköğrenimden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında askerlik dahil dört yıl çalışmış olmak başvuru tarihinde yaşını geçmemiş olmak üst kademe yöneticisi olabileceğine dair olumlu sicil almış olmak yönetmelikle belirtilecek diğer şartlara sahip olmak gerekir kanunun üncü maddesi ile aşağıdaki hususların yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür bunlar eğitim yerlerinin belirlenmesi eğitime katılacakların tespiti eğitim süresi eğitim programları eğitim ile ilgili diğer usul ve esaslardır kanunun üncü maddesinde sıralanan ve yönetmeliğe bırakılan hususlar incelendiğinde görülür ki bunlardan bazıları anayasanın emrine uygun olarak ancak kanunla düzenlenmesi ve yönetmeliğe bırakılmaması gereken hususlardır kanun eğitime katılacakların tespiti usulünü yönetmeliğe bırakmıştır üst kademe yönetimi eğitimine katılacakların tespitinin yönetmeliğe ve idarenin takdirine bırakılması anayasanın öngördüğü memur güvencesi ile bağdaşmaz anayasa memur güvencesine kadaresas sayısı karar sayısı önem vermiştir ki inci maddesinde kamu görevlilerinin niteliklerinin atanmalarının görev ve yetkilerinin hakları ve yükümlülüklerinin aylık ve ödeneklerinin ve diğer özlük işlerinin ancak kanunla düzenleneceğini başka bir deyişle bu konuların idarenin takdirine bırakılamayacağını açıkça belirtmiştir yine kanunla düzenlenmesi gereken hususlardan biri de eğitim süresinin saptanması ile ilgili olanıdır kanun sürenin saptanmasını yönetmeliğe bırakmıştır üst kademe yöneticileri eğitiminin memur güvenliğini olumsuz yönde etkilememesi için hiç değilse eğitim süresinin taban ve tavanının belirtilmesi gerekir anayasa üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesini basit bir hizmetiçi eğitim olarak düşünmemiş buna ilişkin usul ve esasların özel kanunla saptanacağını belirtmekle konuya verdiği önemi göstermiştir üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesi ile ilgili olan önemli usul ve esas kurallarından bir diğeri de üst kademe yöneticisi olabilmek için eğitimden geçmenin bir önkoşul olup olmadığı sorunudur kanun eğitime katılabilmek için bazı koşullara değinmiş fakat eğitimin zorunlu olup olmadığını açıkça düzenlememiştir bu konuya yönetmelikle açıklık getirilmesi düşünülebilirse de anayasaya göre bu konu memurların özlük hakları ile ilgili bir konudur bunun düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılacak konulardan değildir kanunda yukarıda açıklandığı üzere eğitime katılacakların tesbiti eğitimin mecburi olup olmadığı ve eğitimin süresi belirlenmediği gibi eğitimi yapacak kurum eğitime katılacakların ya rışma sınavına tabi tutulup tutulmayacakları başarılı ve başarısız olanlar hakkında uygulanacak esaslar eğitimin geri bırakılması veya süresinin kısaltılması düzenlenmemiştir ülkemizde bu tür eğitim yapan kuruluşların kanunları incelendiğinde örneğin tarih ve sayılı harp akademileri kanunu ve tarih ve sayılı türkiye ve orta doğu amme i̇daresi teşkilat kanunu nda eğitimin mecburi olup olmadığı eğitimi yapan kurum eğitimin süresi eğitimin geri bırakılması veya sürenin kısaltılması eğitime katılacakların yarışma sınavına tabi tutulup tutulmayacakları başarılı ve başarısız olanlar hakkında uygulanması gereken hükümlerin ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir yukarıda da açıklandığı gibi kanun koyucu özel bir düzenlemeye giderek anayasanın inci maddesi ile üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esaslarının kanunla özel olarak düzenleneceğini amir bir hüküm olarak getirmiştir mahkemenizin birçok kararlarında da ifade edildiği gibi kanun koyucu belli konularda gerekli kuralları eksiksiz olarak çıkaracağı kanunla düzenleyecek ancak uygun ve zorunlu görürse sınırlarını belirlemek suretiyle idareyi alan içersinde birtakım kurallar koyup kanunların uygulanmasını sağlayacaktır yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemezesas sayısı karar sayısı yasama yetkisinin devredilmezliği belli konuda ilk düzenlemenin veya hukuk kaidesi koyma yetkisinin yasama organına ait olduğunu ifade eder esasen yasama yetkisi yapıcı yürütme yetki ve görevi ise tamamlayıcı niteliktedir kaldı ki kanun konusu olan bir hususun idarenin yönetmelikle düzenleme yetkisi yoktur ancak kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak amacıyla yönetmelik çıkarılabilir yürütme organının düzenleyici işlemleri ile yapılacak sınırlamaların muteber olabilmesi için mahkemenin kararlarında da açıklandığı gibi kanun koyucunun esaslı hükümleri tesbit ettikten sonra ihtisas ve idare tekniği ile ilgili noktaların düzenlenmesi için hükümete yetki verebilir kanun koyucu hükümete yetki verirken bunun sınırlarını ve çerçevesini de kanunla belirlemelidir kanunun emrine dayanılarak yürütme organınca alınacak tedbirler umuma şamil objektif nitelik taşımalı ve idareye keyfi uygulamalara sebep olmayacak çok geniş takdir yetkisi verilmemelidir açıklamaya çalıştığımız mahkemenizin bu tür kararları hukuk devleti anlayışına uygun görüşler olarak değerlendirilmiştir sonuç anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi anayasanın bir konunun veya bir konuya ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceğini açıkça belirtmesi halinde konu bakanlar kurulu kararı veya yönetmelik yahut tüzükle düzenlenemez anayasa mahkemesinin gün ve sayılı ve gün ve sayılı kararları yukarıda açıklanan nedenler ilgili anayasa hükümleri ve ilişikte sunulan deliller karşısında ocak tarih ve sayılı üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesi hakkında kanun bütünü ile anayasanın ve ncı maddelerine aykırı olduğundan esas yönünden iptaline karar verilmesi anayasanın ve inci maddeleri gereğince arzolunur
1,466
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir hâkimliğimizin yukarıda esas numarası yazılı koğuşturma evrakı üzerinde yapılan inceleme araştırma sırasında verilen ara karar gereğince hükümlü hakkında uygulanması durumu bulunan sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırılığına kanaat getirildiğinden anayasaya aykırılık hususunun incelenip değerlendirilmesi için dosyanın gönderilmesi kararı verilmiştir hâkimliğimizce anayasaya aykırılık nedenlerinin anlaşılabilmesi için kısaca dosyanın başlıklar hâlinde özetlenmesi gerekmektedir hükümlü dosyadaki bilgi ve belgelere göre taammüden adam öldürmek ve bu suça iştirakten dolayı müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiş bu karara istinaden hâlen bakırköy kadın kapalı ceza i̇nfaz kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır hükümlü hâkimliğimize gönderdiği dilekçe ile hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmeleri hakkındaki yönetmeliğe göre kişilik ziyaretçi listesini yasal mevzuat nedeniyle değiştiremediğini zira günlük süre içerisinde tanınan haktan yakın akrabalarına ulaşamaması ve bu durumu sağlıklı değerlendirememesi nedeni ile yararlanamadığını aradan geçen sürede bu listeyi değiştirmek istediğini talep etmiştir bakırköy kadın kapalı ceza i̇nfaz kurumu hâkimliğimize gönderdiği tarih ve sayılı cevabi yazıda özetle akrabası dışında bulunan arkadaş listesinde ise gün süre içerisinde bildirmesi gerektiği ve bu listede belirtilen kişilerin ölüm doğal afet ağır hastalık ve ziyaretçisinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim değişikliği gibi zorunlu hâllerde değiştirebileceği olarak düzenlediği ve bu nedenle ziyaretçi listesinin değiştirilemediği hususu bilgilerinize arz olunur diyerek yasal olanağın bulunmadığını bildirmiştir hükümlü ın dosyamıza getirtilen müddetnamesinde şartla tahliye tarihinin bihakkın tahliye tarihinin tarihi olarak tespit edildiği görülmüştür hükümlü nın akrabası olmayan ziyaretçi listesini verilen günlük süre içerisinde tarihinde kuruma verdiği hâkimliğimize yazmış olduğu dilekçe tarihinin tarihi olduğu anlaşılmıştır başvuru nedenleri̇ anayasamızın maddesinde herkesin yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır yürürlüğe giren tüm yasalarımızın anayasamızda yer alan bu genel çerçeve içerisinde yer alması gerekir nitekim sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazına dair kanunun maddesi de infazda temel amacın açıklanmasını yaparken tutuklu ve toplumsal kurallara saygılı sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumu kolaylaştırmak olduğunu söylemiştiresas sayısı karar sayısı i̇nfazın temel amacında yer alan bu ilke anayasanın maddesindeki temel hakla doğrudan bağlantılıdır zira kişinin cezaevi ortamında cezasını infaz ederken sosyalleşebilmesi ancak maddi ve manevi varlığını koruma ve güçlendirmesine dayanmaktadır sosyalleşmenin somut dünyadaki karşılığı karşılıklı iletişim kurma sosyal dünya ile bağlantıda bulunma gerçek hayat koşullarının içerisinde yer almayı gerektirmektedir tutuklu ve hükümlü olan bir kişinin bu hakları yasal olarak kısıtlanmıştır ancak bu kısıtlama altında dahi yasa sosyalleşme yöntemi olarak tutuklu ve hükümlülere bir kısım haklar tanımıştır bunlardan bir tanesi de görüş yapabilme hakkıdır görüşün hangi çerçevede yapılacağı sayılı yasanın maddesinde düzenlenmiş ve bu maddeye dayalı olarak da adalet bakanlığınca hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmeleri hakkında yönetmelik çıkarılmıştır bu maddeye göre cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlünün yasada sayılan yakınları dışında ad ve adreslerini bildireceği kişi ile daha görüş yapma hakkı bulunmaktadır ancak bu hak yasa metninde bir şarta bağlanmıştır bu da zorunlu haller dişinda bi̇r daha deği̇şti̇ri̇lmemek üzere ibaresi ile yer almıştır nitekim bu maddeye dayalı olarak çıkartılan yönetmeliğin fıkrasında akrabası olmayan kişinin isim soy isim ve adreslerinin gün içerisinde bildirilme yükümlülüğü getirilmiş yasa da çerçevesi verilen zorunlu haller olarak da ölüm ağır hastalık doğal afet hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi hususlar sayılmıştır hayatın içerisinde kişinin görüşmek istediği isimleri değiştirememesi yasa da tanımlanan bu hallerden birinin bulunmaması durumunda kişi cezaevi içerisinde bulunduğu müddet boyunca görüşmek istediği kişileri değiştiremeyecektir yasadaki anlatımın hayatın gerçekleri ile bağdaşma olanağı da yoktur zira cezaevi ortamına girildikten sonra kendisini ziyaret edeceğini düşündüğü çok yakın bir arkadaşının bile ziyarete gelmemesi halinde tutuklu ya da hükümlünün yapabileceği yasal bir yöntem bulunmamaktadır hele ki somut olayda yer alan gibi şartla tahliye tarihine bile sene daha bulunan bir kişinin bu müddet boyunca arkadaş listesini değiştirememesi maddi ve manevi varlığını cezaevi içerisinde ilerletememesi sonucunu doğuracaktır hükümlü nın ziyaretçi listesini yılında verdiği şartla tahliye tarihinin olduğu bihakkın tahliye tarihinin olduğu göz önüne alındığında maddede yer alan cümlenin anayasanın maddesine aykırı olacağı kanaatine ulaşılmıştır yasa koyucu kişilik arkadaş listesinin değiştirilememesine gerekçe gösterirken öngördüğü hususların somut uygulamada anayasal kurallara aykırılık teşkil etmeyeceğini düşünmüş olsa da yukarıda açıklandığı gibi hakkındaki sürelerin bir ömür sürecini kapsayacak şekilde yer alan müddetnameye sahip kişiler için yeni bir yasal düzenleme yapılması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır sonuç yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı yasanın maddesinde yazılı zorunlu haller dişinda bi̇r daha deği̇şti̇ri̇lmemek üzere cümlesinin anayasanın maddesindeki temel düzenlemeye aykırılık teşkil ettiği kanaatine varıldığından takdir yüksek mahkemeye ait olmak üzere bu cümlenin iptaline karar verilmesi arz olunur
710
esas sayısı karar sayısı olaylar davacı nun davalı ile daha önce tarihinde evlendikleri ve tarihinde açılan boşanma davası sonucu kayseri aile mahkemesinin sayılı ve tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıkları tarihli dava dilekçesinde ayrıntısı bildirilen adet taşınmaz ve kuşak şekercipaşalar şekerci şekerleme san ve tic ltd ştindeki davalıya ait hisse üzerinde davacının katılma alacağı nedeniyle fazlaya ilişkin hakkın saklı kalması koşuluyla tl nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesi talebi ile dava açılmıştır davalı tarihli cevap dilekçesinde kayseri ili cumhuriyet mahallesi ada parsel sayılı taşınmazın taraflar evlenmeden alman taşınmaz olup edinilmiş mal kapsamında olmadığını yine i̇slimpaşa talaş ve cumhuriyet mahallesindeki taşınmazların da edinilmiş mal olmayıp davalıya babası dan intikal eden taşınmazlar olduğunu bu nedenle bu malların kişisel mallar olduğunu ileri sürmüştür dosyamızda bulunan tarihli bilirkişi raporunda davaya konu yerlerin kira gelirleri de tespit edilmiştir tarihinde yürürlüğe giren türk medeni kanununun maddesine göre sayılı türk medeni kanunu yürürlükten kaldırılmıştır sayılı medeni kanunda yasal mal rejimi mal ayrılığı iken sayılı medeni kanunun maddesi ile yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma olarak belirlenmiştir aksi sözleşme ile belirlenmedikçe taraflar arasında bu mal rejiminin uygulanacağı aynı yasa maddesinde asıl olan rejimin bu olduğu vurgulanarak açıklanmıştır sayılı medeni kanunun maddesine göre kişisel mal iddiasında bulunan tarafın bu iddiasını kanıtlama yükümlülüğü getirilmiştir yani kişisel mal olduğu kanıtlanamayan mal yasal olarak edinilmiş mal kabul edilecek ve oranında tasfiyeye tabi olacaktır medeni kanunun maddesinde edinilmiş mallar örnek olarak sayılmıştır medeni kanunun maddesinde ise kişisel mallar sınırlı şekilde sayılmıştır buna göre kişisel mal olarak sayılmayan ya da kanıtlanamayan mallar edinilmiş mal olup taraflar arasında yine yarı oranında tasfiye edilecektir edinilmiş mallara örnek olarak gösterilen mallar arasında medeni kanunun maddesinde kişisel malların gelirleri de sayılmıştır buna göre medeni kanunun maddesinde sınırlı şekilde sayılarak belirtilen eşyaların gelirlerinin yarısı üzerinde diğer eşin hakkı olacağı sonucuna varılmaktadır bir eşin evlenmeden önce aldığı ya da miras yolu ile intikal eden bir taşınmazın özellikle kira gelirlerinin yarısı üzerinde diğer bir eşin hakkının olması nedeniyle bu tür yerlerin kira gelirlerinin ne şekilde hesaplanacağı yerlerin giderlerinin mahsup edilip edilmeyeceği kiraya verilip verilmediğinin tespiti kiraya verilmeme hallerinde ne şekildeesas sayısı karar sayısı hareket edileceği problemleri uygulamanın ve yargı makamlarının geliştireceği içtihatla ortaya çıkacağından bu problemlerin anayasaya aykırılık gerekçesi olamayacağı açıktır kişisel mallar yasal olarak medeni kanunda sınırlı sayıda ve son derecede kısıtlı bir şekilde sayılmıştır son derece kısıtlı sayılan kişisel malların ayrıca gelirlerinin de katılma alacağına konu edileceğine ilişkin hüküm özellikle anayasamızın maddesinde tanınan özel mülkiyet hakkına makul bir gerekçe olmaksızın yapılan müdahaledir sayılı medeni kanundaki yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin liberal anlayışı ve özel mülkiyeti esas alan anayasamıza ne kadar uyduğu tartışmayı gerektirecek bir husus iken bunun üzerine ayrıca ilave özel mülkiyete müdahale için çok önemli gerekçelerin olması gerektiği açıktır bu şekilde özel mülkiyete aşırı ve makul olmayan bir gerekçe ile müdahalenin anayasamızın hukuk devleti ilkesi ve özel mülkiyet hakkı tanıyan maddesine açıkça aykırılık söz konusudur bu yasa maddesi ile eşler arası mülkiyet yönüyle adeta özel mülkiyet terk edilmiş sosyalist ülkelerde uygulanan ortak anlayış getirilmiştir kaldı ki günümüzdeki liberal anlayışın etkisi ile sosyalist ülkeler dahi ciddi şekilde özel mülkiyet hakkı tanımaktadırlar diğer eşe bu şekilde bir mali hak tanınması tarafların ekonomik kaygılar ile evlilik dışı yaşamayı tercih edip evliliği mülkiyet haklarının ihlalini sağlayan bir kurum olarak görecekleri ve bu nedenle resmen evlenmek istemeyecekleri açıktır açıklanan nedenlerle kişisel malların gelirlerinin de kişisel mal olması gerektiğinden makul ve kabul edilebilir bir gerekçe sunulmadan kişisel mal gelirlerinin edinilmiş mallardan sayılması anayasamızın ve maddelerine aykırılık oluşturmaktadır açiklanan nedenlerle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mal sayıldığına dair sayılı medeni kanununun maddesinin anayasamızın ikinci hukuk devletine ilişkin maddesi ile mülkiyet hakkı tanıyan maddelerine aykırı olduğundan iptali için anayasanın maddesine göre anayasa mahkemesine i̇ptal davasi açilmasina gerekçeli iptal başvurusu ile onaylı dosya suretinin anayasa mahkemesi başkanlığına ibrazı için anayasa mahkemesi genel sekreterliğine gönderilmesine anayasanın maddesine göre aylık sürenin beklenmesine aylık iptal başvurusu akibetinin beklenmesine karar verildi adres kayseri̇ ai̇le mahkemesi̇ ayrıntılı bilgi i̇çin seda teki̇nsoy zabıt katibi uyap bilişim sisteminde yer alan bu dokümana httpvatandasuyapgovtr adresinden fbphg wksff kogmksm kcopno kodu ile erişebilirsiniz
664
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin yürürlüğün durdurulması istemini de içeren gerekçesinin ilgili bölümleri şöyledir yasanın maddesinin bendinin birinci paragrafı yönünden ekim tarih ve sayılı kanunla yapılan değişiklikle savaş çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez hükmü anayasanın maddesine fıkra olarak eklenmiştir sayılı kanunun maddesi ile savaş ve çok yakın savaş tehdidi halleri dışında ölüm cezası müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür anayasada ölüm cezası öngörülen haller arasında terör suçları da yer almasına rağmen sayılı kanunda terör suçları açısından dahi ölüm cezasının uygulanamayacağı kabul edilmiştir bu yönü itibariyle anayasanın maddesi ile sayılı kanunun maddesinin bendinin birinci paragrafı hükmü arasında bir çelişki bulunmaktadır bu çelişki anayasanın maddesine açık bir aykırılıktır ayrıca bölücü pkk terör örgütünün türkiye cumhuriyeti devletinden sürekli olarak idam cezasının kaldırılmasını talep etmesi bu cezanın bölücü teröre karşı mücadelede caydırıcılık etkisinin önemini göstermektedir nitekim türkiyedeki gibi ciddi ve sürekli bir terör tehdidi ve tehlikesi altında olmamalarına rağmen bazı batı ülkelerinde idam cezasının yeniden kabulü tartışılmaya başlanmıştır sayılı kanunun maddesi ile getirilen ve bölücü terörü teşvik edecek olan bu değişiklik türkiyeyi avrupa birliği üyeliği hedefine yaklaştırıcı değil aksine ondan uzaklaştırıcı bir fonksiyon ifa etmiş olacaktır çünkü avrupa birliği terör riski altında bulunan bir ülkeyi bu haliyle bünyesine dahil etmek istemeyecektir sayılı kanunun ilgili hükmü insan hakları açısından ele alındığında da ülke bütünlüğünü tehdit eden bölücü terör örgütü mensuplarının idam cezası kaldırılmak suretiyle korunmak istenen hayat hakkı terör kurbanlarının hayat hakkı ile birlikte değerlendirilmelidir bu nedenle sayılı kanunun maddesinin bendi kimin nasıl nerede ve ne zaman canına mal olacağı önceden bilinmeyen terör eylemleri sonunda hayatını kaybeden insanların hayat hakkını da koruyan anayasanın maddesine aykırıdır yukarıdaki düşünceler dikkate alındığında türkiyenin üniter yapısını tehlikeye sokan sayılı kanunun bu düzenlemesi devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğunu belirten anayasanın başlangıç kısmına aynı prensibi içeren anayasanın maddesine ve devletin temel amaç ve görevlerinin türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak olduğunu ifade eden anayasanın maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı aynı şekilde bu hüküm anayasanın maddesine de aykırıdır çünkü madde anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceğini ifade etmektedir oysa bu düzenleme ile şeklen yürürlükte olan madde uygulanamaz hale gelmekte dolaylı olarak yürürlükten kaldırılmaktadır ayrıca sayılı kanunun maddesinin bendi bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar bakımından bir özel af kanunu niteliğindedir çünkü terör suçlarından idam cezası almış olan mahkumların cezası bu hükümle birlikte müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmektedir her ne kadar kanunun başlığında ve madde metninde af sözcüğüne yer verilmemekte ise de bir kanunun af kanunu sayılabilmesi için böyle bir açıklığa gerek bulunmamaktadır nitekim anayasa mahkemesi çeşitli kararlarında ve son olarak da sayılı kanun açısından bu görüşü ifade etmiş ve sayılı kanunun ne başlığında ne de metninde af sözcüğüne yer verilmemiş olmasına rağmen asıl olanın kanunun niteliği ve içeriği olduğu görüşünden hareketle bunun bir özel af kanunu olduğu sonucuna varmıştır sayılı kanunun maddesi açısından da aynı sonuca varıldığında anayasanın maddesi gereğince bu hükmün üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile türkiye büyük millet meclisi tarafından kabul edilmesi gerekirdi oysa böyle bir çoğunluk söz konusu olmamıştır bu nedenle bir af kanunu gibi nitelendirilmemekle anayasanın maddesi ihlal edilmiştir ayrıca tarih ve sayılı kanunla tarih ve mükerrer sayılı resmi gazete anayasanın birçok hükmü yanında maddesi de değiştirilmiş ve türkiye büyük millet meclisinin af ilan yetkisini sınırlayan anayasanın maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere ibaresi anayasanın maddesinden çıkarılmıştır ancak sayılı kanunun geçici maddesinin bendinde anayasanın nci maddesinde yapılan değişiklik bu kanunun yürürlük tarihinden önce anayasanın üncü maddesindeki fiilleri işleyenler hakkında uygulanmaz hükmü yer almaktadır anayasada değişiklik yapan sayılı kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girdiğine ve resmi gazetede ekim tarihinde yayımlandığına göre bu tarihten önce anayasanın maddesindeki fiilleri işleyenler daha sonraki tarihlerde yargılanıp mahkum olsalar bile anayasanın maddesinin değişiklikten önceki şekline göre bir infaz rejimine tabi olacaklardır belirtilen bu hususlardan çıkan sonuç ekim tarihinden önce işlenmiş olan terör eylemlerinin faillerinin herhangi bir biçimde türkiye büyük millet meclisi tarafından genel veya özel affa tabi tutulamayacaklarıdır oysa yukarıda da açıklandığı gibi sayılı kanunun maddesi yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenmiş olan terör eylemleri açısından özel af niteliğindedir dolayısıyla bu hüküm anayasayı değiştiren sayılı kanunun geçici maddesinin bendi ile çelişmektedir böylece anayasanın maddesi bu yönden de dolanılmaktadır çünkü belli bir tarihe kadar işlenmiş terör suçu failleri açısından anayasanın ve sayılı kanunun geçici maddesi ile kapatılmış olan af yolu sayılı kanunun maddesi ile aşılmaktadır yasanın maddesinin bendi yönünden sayılı kanunun maddesinin bendi iki paragraftan oluşmaktadır konu her ne kadar azınlık vakıflarının yeni taşınmaz mal edinmesi gibi ortaya konmuş olsa da aslındaesas sayısı karar sayısı asıl amaç dinî hayrî sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel tesisler kurulabilmesi için yeni mallar edinilmesi yani bir anlamda bu tesislerin azınlık kimliği ile yenilerinin kurulmasına izin verilmesidir sayılı kanunun maddesinin bendinin birinci paragrafı anayasanın maddesine kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır şöyle ki hukuk sistemimizde hukuki statüsü gereği iki tür vakıf bulunmaktadır eski vakıflar ve yeni vakıflar eski medeni kanunumuzun yürürlük tarihi olan ekim tarihi esas alınarak yapılan bu ayrımda eski vakıflar bir tatbikat kanunu olan ve yılında yürürlüğe giren sayılı vakıflar kanununa yeni vakıflar ise medeni kanuna tabidirler eski vakıflardan vakıflar kanununun maddesinde sayılan yöneticiliği vakfedenin ferilerine bırakılmış olanların dışındaki bütün vakıflar devletçe zaptedilmiş olup bir kamu kuruluşu olan vakıflar genel müdürlüğünce idare ve temsil edilmektedir vakfiyesi olmayan hiçbir eski vakfın kendi müstakil kişiliğini koruması mümkün bulunmamaktadır ancak azınlık vakıfları açısından uygulamada bir istisna öngörülmüş bunların kanunun geçici maddesine göre verecekleri beyannamelere istinaden vakfiyetleri tüzel kişilikleri tanınmış ve bu beyannameler onların vakfiyesi olarak kabul edilmiştir yargının yerleşik içtihatları bu yönde oluşmuştur hatta vakıflar kanunu layihası hazırlama çalışmalarına katılmak üzere ülkemize davet edilen i̇sviçreli profesör hans leemannın hazırladığı tasarıda benzeri türk müesseselerinin zaptolunduğundan bahisle azınlık vakıflarının da mazbut vakıflar arasına alınıp şekilde korunması yönündeki önerisi bunun lozanda üstlenilen yükümlülüklerle uzlaşmayacağı gerekçesiyle danıştay tarafından kabul görmemiştir ekim tarihinden evvel vücut bulmuş vakıfların ne suretle i̇dare edileceği hakkında muhtelif layihalar ankara dolayısıyla hukukumuzda gayrimüslim azınlıklara ait vakıfların tanınmış olmasının yegane gerekçesi lozan antlaşmasının maddesidir bu maddenin uygulamasına ilişkin kanun ise sayılı tarihli vakıflar kanunudur eğer bu kanunda azınlık vakıfları tanınmamış olsaydı türk medeni kanununun eski kanun maddesi karşısında böylesi vakıfların kurulması zaten mümkün olamayacaktı çünkü anayasakoyucu vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağını belirttiği dernek kurma hürriyetini anayasanın maddesinde düzenlemiş ikinci ve üçüncü paragraflarda sınırlanması ve kuruluş usulünü belirleme yetkisini kanunkoyucuya bırakmıştır kanunkoyucu da vakıflar bakımından sınırlamayı medeni kanunun maddesinde düzenleyerek bu yetkiyi kullanmıştır bu sebeple genel kural vakıflara medeni kanunun maddesinin uygulanması yani azınlık mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaması istisnası ise lozan antlaşmasının maddesinde yükümlenilen sınırlar içerisinde sayılı vakıflar kanunu çerçevesinde belirlenen azınlık vakıflarına müsaade edilmesidir özetle sayılı kanun bu bakımdan medeni kanunun maddesinin tam bir istisnasını oluşturmaktadır bütün istisna hükümleri gibi azınlık vakıflarına ilişkin hükümlerin de dar yorumlanması gerekir çünkü istisna hükümlerinin dar yorumlanması hukukun temel ilkelerinden birisidir aksi takdirde istisna genel kural halini alır lozan antlaşmasının maddesinde azınlıkların vakıfları ile dinî ve hayrî kurumlarının türkiye hükümetince tanınacağı belirtildikten sonra bu azınlıkların yeni dinî ve hayrî kurumlar kurmaları hususunda türkiye hükümetinin öteki benzer kurumlara tanıdığı kolaylıkları göstereceği belirtilmiştir yani lozan antlaşması azınlık vakıfları bakımından durağan statik azınlıkların dinî ve hayri müesseseleri bakımından ise dinamik bir yaklaşımesas sayısı karar sayısı getirmiştir azınlık vakıfları antlaşma tarihindeki durumlarıyla sayısal veya taşınmaz gücü itibariyle kabul edilmiş buna karşılık ihtiyaç duyulacak yeni dinî kilise gibi ve hayrî aşevi gibi müesseseler kurulması için benzeri diğer kurumlara gösterilen kolaylıkların gösterilmesi türkiye hükümetince yüklenilmiştir fakat bu yeni kurulacak kurumların azınlık vakıflarınca kurulması türkiye hükümetince üstlenilmediği gibi sayılı kanunun maddesinin bendinde sayılan sosyal eğitsel sıhhî ve kültürel kurumlar kurulması ise hiçbir şekilde üstlenilmemiştir kanun bu haliyle lozan antlaşmasında üstlenilen yükümlülüklerle ilgili değildir bu sebeple gayrimüslim vatandaşların vakıfları lehine getirilen bu ayrıcalıklar diğer türk vatandaşlarının kurduğu vakıflarda medeni kanunun maddesi gereği yapılan kısıtlama sebebiyle açık bir eşitsizliğe yol açmaktadır dolayısıyla yukarıda belirtilen hüküm anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen maddesinin ayrımcılığı yasaklayan birinci ve hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz diyen ikinci fıkralarına açıkça aykırıdır sayılı kanunun maddesinin bendinin ikinci paragrafı anayasanın maddesine mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine de aykırıdır hukuk devletinin en temel gereklerinden biri olan yargı bağımsızlığı konusunu düzenleyen anayasanın maddesine göre hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlarına göre karar verirler hiçbir organ makam merci ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez bilindiği üzere yasama organının en temel fonksiyonu kanun yapmak kaldırmak ve değiştirmektir yasama organının kanun yapma konusundaki yetkisi asli ilk el bir yetkidir ve bu yetki konu unsuru itibariyle de sınırlandırılmamıştır genellik ilkesi hangi konularda kanun çıkartılacağı düzenlenecek konuların kapsamı vesair hususlarda kanun koyucunun anayasa ile çatışmamak üzere tam bir takdir yetkisine sahip olduğu açıktır ancak bütün kamusal yetki kullanımlarında olduğu gibi yasama yetkisinin kullanılmasında da amaç kamu yararının gerçekleştirilmesi olmalıdır tezi̇ç erdoğan anayasa hukuku beta yayınları ekim kanunkoyucunun kamu yararı dışında bir amaç gütmesi yasama işlemini kanunu amaç unsuru bakımından sakatlar sayılı kanunun maddesinin bendinin ikinci paragrafı ile getirilen düzenleme azınlık vakıflarının şimdiye kadar hukuken elde edemediği taşınmazları da onlara kazandırmayı amaçlamaktadır aşağıda örnek olarak verilen bir dizi yargıtay kararıyla oluşan düzenli içtihada göre ki hukuk genel kurulu da aynı görüşü paylaşmıştır vakfiyesi olmayan vakıflar bakımından sayılı kanunun geçici maddesine göre verilen yılı beyannameleri bu vakıfların vakfiyeleri yerine geçerler ve bunların hak ve fiil ehliyetleri de bu beyannamelere göre belirlenir beyannamelerde yani vakfiyelerde yeni taşınmazlar edinilmesi düzenlenmemişse bu vakıfların vasiyet ve bağış yoluyla dahi yeni taşınmaz mal edinmeleriesas sayısı karar sayısı mümkün değildir örnekler yhgk gün ve sayılı kararı oybirliği hd gün ve sayılı kararı kararlar dergisi yıl hd gün ve k sayılı kararı yargıtay kararları dergisi hd gün ve e sayılı kararı dalamanli lütfi eski yeni vakıf davaları ankara hd gün ve e sayılı kararı dalamanli age ve karar düzeltme talebi üzerine aynı dairenin verdiği gün ve e sayılı kararı aynı yerde hd gün ve k sayılı kararı hd gün ve sayılı kararı hd gün ve sayılı kararı ykd ekim hd gün ve e sayılı kararı ykd ocak bu yöndeki yargı içtihatlarından örnekler çoğaltılabilir bu doğrultuda verilen yargı kararlarıyla birçok uyuşmazlık sonuçlandırılmış bağışların sahiplerine iadesi kararlaştırılmış vasiyetlerde ise eğer mirasçı yoksa taşınmazın durumuna göre mazbut vakıflar tüzel kişiliğine ya da hazineye intikalleri sağlanmıştır sayılı kanunla getirilen bu düzenlemeyle ise bütün bu yargı kararları geriye dönük olarak yeniden tartışmaya açılmakta diğer bir ifadeyle kesinleşmiş yargı kararlarını etkisiz kılmak amacıyla geriye yürür tarzda kanun çıkartılmaktadır halbuki anayasanın maddesi gereği yasama organı dahil bütün devlet organları mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez aksi taktirde yargı bağımsızlığı sözkonusu olamaz ve hukuk devletinden de söz edilemez yasama organı beğenmediği yargı kararlarını üstelik de geriye yönelik uygulanmak üzere kanun çıkartıp etkisiz hâle getirecekse elbette ki yargı bağımsızlığı zedelenecektir sabuncu yavuz anayasaya giriş basım i̇maj yayıncılık ankara anayasanın başlangıç kısmında kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu hususu açıkça vurgulanmaktadır cumhuriyetin niteliklerini belirten anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu belirtilmektedir anayasanın maddesinde egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu türk milletinin egemenliği anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı hiç kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı maddede ise yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı hükme bağlanmaktadır bütün bu kurallar yargı bağımsızlığının sağlanmasına ilişkindir ve bu somut durum bakımından işin özü anayasanın maddesinde yoğunlaşmaktadır mahkeme kararlarına uymak zorunda olan kararları değiştirmesi ve yerine getirilmesini geciktirmesi dahi yasaklanmış bulunan yasama organı anayasanın başlangıç kısmında tanımlanan medeni iş bölümü sınırlarını da bir çırpıda aşıp bu kararları toptan geçersiz kılacak bir kanunu geriye yönelik olarak yürürlüğe koymuş sonuçta hukuk devletinin temeli olan yargı bağımsızlığını zedelemekle ve böylece anayasanın maddesini ihlal etmekle kalmamış aynı zamandaesas sayısı karar sayısı mahkeme kararlarını etkisiz kılma gibi bir yetkiyi kullanarak anayasanın maddesini de ihlal etmiştir halbuki anayasa yasama organına böyle bir yetki vermemiştir bütün bu sebeplerle sayılı kanunun maddesinin bendinin ikinci paragrafı başta anayasanın maddesi olmak üzere başlangıç kısmına ve madde hükümlerine de aykırıdır bunların yanı sıra kanunların geriye yürümezliği hukuki güven ve hukuki istikrar gibi hukukun genel ilkeleri de bu düzenleme ile ihlal edilmiş bulunmaktadır ayrıca sayılı kanunun maddesinin bendinin ikinci paragrafında yer alan düzenleme aşağıdaki gerekçeyle de anayasanın maddesine kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır sayılı vakıflar kanununun geçici maddesi vakfiyesi olmayan bütün eski vakıfların kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay içerisinde beyanname vermelerini zorunlu kılmıştır bu beyannamelerde vakfın gelir kaynakları ve bunların sarf yerlerinin bildirilmesi öngörülmüştür üç aylık süre hak düşümü süresi olarak düzenlenmiş ve süreden sonra beyanname verilmesi kabul edilmemiş süresinde beyanname vermeyen yöneticilerin vakıflarına karıştırılmayacakları hükme bağlanmıştır vakıflar kanununun maddesinde de bu kanunun neşri tarihinden en az onbeş yıl evvelinden beri vakıf olarak tasarruf edildikleri kanunda yazılı belgelerle ispat edilenlerin vakıfları adına vakıf kütüğüne yazılacakları maddede belirtilen prosedür sonunda da tapu kütüğüne kaydedilecekleri düzenlenmiştir sayılı kanunun maddesinin bendinin ikinci paragrafı ile getirilen düzenlemede ise vakıflar kanununun yürürlük tarihinden yıl sonra tekrar vakıflar kanununun maddesine benzer bir hüküm getirilmektedir şu farkla ki belli bir süreden beri onbeş yıl gibi taşınmaza tasarruf ediliyor olunması şartı aranmamaktadır kanunun neşri tarihinden bir gün öncesine ait herhangi bir belge dahi ibraz edilebilse azınlık vakfı adına tapu tescilinin gerçekleştirilmesi gerekecektir azınlık vakıflarının sayılı kanunun geçici maddesine göre verdiği beyannamelerde yer almayan yani yılından önceki bir tarihten itibaren dahi elinde bulundurduğunu herhangi bir şekilde belgeleyebildiği herhangi bir taşınmazın da vakıf adına tescili istenebilecektir diğer bir ifadeyle zaman sınırlaması olmaksızın bütün tarih bu paragrafla düzenlenmeye çalışılmakta böylece belki de sonu gelmez birçok taşınmaz davalarının kapısı aralanmaktadır fakat bütün bu düzenlemeler sadece azınlık vakıfları lehine yapılmıştır halbuki sayılı kanunun ve geçici maddelerindeki düzenlemeler bütün eski vakıflar bakımından geçerli idi diğer bir ifade ile yılı türkiyesinde eşitlik ilkesine uygun şekilde bütün eski vakıflar için düzenlemeler yapılırken sayılı kanun ile belirli bir zümre lehine özel düzenleme yapılmıştır aynı hukuki statüye tabi vakıflar arasında gerçekleştirilen bu ayırım ise anayasanın maddesinde ifadesini bulan kanun önünde eşitlik ilkesine ve hiçbir zümreye imtiyaz tanınmayacağı prensibine açıkça aykırıdır ayrıca kira sözleşmesi ve diğer belgeler adı altında şahsi borç doğuran belgelere mülkiyet hakkının kazanılması gibi ayni sonuçlar bağlanması bu belgeler ile ayni hakkı destekleyen kanuni deliller çeliştiği takdirde genel hukuk prensiplerinden ayrılınarak buesas sayısı karar sayısı kanun ile şahsi belgelere üstünlük tanınabileceği sonucunu doğuracak şekilde düzenleme yapılması mülkiyet hakkını düzenleyen anayasanın maddesine aykırıdır yasanın ve maddelerinin bentleri yönünden sayılı kanunun ve maddelerinin bentleriyle avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin türkiye aleyhine hükmedilen ve tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılan kararlarının hukuk ve ceza yargılamalarında yargılamanın yenilenmesine yol açması imkanı getirilmiş bu amaçla hukuk usulü muhakemeleri kanunu ile ceza muhakemeleri usulü kanununa birer madde eklenmiştir karşılaştırmalı hukuk açısından değerlendirildiğinde bu tür hükümler avrupa birliğine üye ülkelerin sadece bazılarının hukuk sistemlerinde yer almaktadır sözkonusu düzenlemeleri ilgili ülkeler yakın tarihlerde yapmış oldukları değişikliklerle hukuk sistemlerine dahil etmişlerdir örneğin i̇ngiltere avusturya almanya fransa ve yunanistan ise yılında kabul ettikleri hükümlerle avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararları üzerine yargılamanın yenilenmesi yolunu ulusal hukuk sistemleri açısından hüküm altına almışlardır buna karşılık belçika danimarka finlandiya hollanda i̇rlanda i̇spanya i̇talya i̇sveç portekiz gibi ülkeler bu tür hükümlere açık biçimde mevzuatlarında yer vermemişlerdir avrupa birliğine aday ülkelerin bir kısmında da avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararları yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak gösterilmiş iken diğer aday ülkelerde bu tür düzenlemeler mevcut değildir dolayısıyla avrupa birliği üyesi ülkeler ve aday ülkelerde sözkonusu hususa ilişkin standart bir uygulama bulunmamaktadır öte yandan avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin türkiye hakkında vermiş olduğu kararların bir kısmında hukukilik niteliğinin ötesinde siyasi değerlendirme sonucunda hüküm tesis edildiği bilinmektedir aynı şekilde sözkonusu mahkemenin kararlarının bazılarında da önyargılı hareket edilmiş ve ülkemiz aleyhine çifte standartlı yaklaşımlar sergilenmiştir bu anlamda resmi dış politika uygulamalarımız sözkonusu kararların ülkemiz açısından bağlayıcılığı olmadığı yönündedir bu durumun somut örneğini güney kıbrıs vatandaşı loizidou tarafından açılıp aleyhimize sonuçlanan dava karşısında ülkemizin takındığı tavır açıkça göstermektedir anayasanın başlangıç kısmında ve maddesinde millet iradesinin mutlak üstünlüğünden ve egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğundan söz edilmektedir egemenlik denen güç ise yasama yürütme ve yargı organları arasında paylaştırılmıştır egemenliğin bir kullanım şekli olan yargı yetkisi de anayasanın maddesi uyarınca türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılabilecektir türk milleti adına yetki kullanacak mahkemelerin de türk mahkemeleri olduğu hususunda bir şüphe yoktur sayılı kanunun ilgili maddelerinde ise egemenliğin kullanımı olan yargı yetkisinin avrupa i̇nsan hakları mahkemesine kısmen devredildiği ve bu suretle bağımsız türk mahkemelerinin ve yüksek mahkemelerinin üzerinde bir yargı mercii ihdas edildiği görülmektedir anayasada uluslararası sözleşmelerden veya yükümlülüklerden doğan istisnaların saklı olacağı yönünde bir hükme açıkça yer verilmediği sürece bu tür uluslararası veya ulusalüstü mercilerin milli yargı mercileri üzerinde ve bağlayıcı nitelikte karar verebileceklerinin kabul edilmesi hiç şüphe yok ki anayasaya aykırı olacaktır nitekim anayasanın maddesinin fıkrasının son cümlesinde hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan biresas sayısı karar sayısı devlet yetkisi kullanamaz hükmü yer almaktadır yargı yetkisi de egemenliğin dolayısıyla devlet yetkisinin kullanılması olduğuna göre böyle bir yetkinin kaynağı anayasada yer almadığı sürece avrupa i̇nsan hakları mahkemesine tanınan bu yetki anayasaya aykırı olmaya devam edecektir bu nedenlerle sayılı kanunun sözkonusu hükümleri anayasanın başlangıç kısmına maddesine maddesine ve ayrıca mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen maddesine aykırıdır ayrıca ilgili hükümler belirsizlikler de içermektedir gerçekten yargılamanın yenilenmesi talebi yargıtayca kabul edilip iş yargılamayı yapmış olan ilk derece mahkemesine tekrar gönderildiğinde ilk derece mahkemesinin avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararı ile bağlı olup olmayacağı belirsizdir şayet esas mahkemesinin avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararı ile bağlı olduğu kabul edilirse bu mahkemelerin bağımsızlığı ilkesiyle çelişir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararı ile bağlı olmaksızın ilk derece mahkemesinin serbestçe karar verebileceği kabul edildiğinde ise bu yeni kararın avrupa i̇nsan hakları mahkemesine tekrar götürülüp götürülemeyeceği götürülebilecekse ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararı yine hukuka aykırı bulursa bunun ayrıca yargılamanın yenilenmesi sebebi olup olmayacağı gibi birçok husus belirsizdir oysa hukuk devleti ilkesinin esaslarından birisi de hukuki güvenliğin sağlanmasıdır hukuki güvenlik ancak hukuk kurallarının açık belirli ve anlaşılabilir olması ile sağlanabilir sayılı kanunun yukarıda zikredilen kuralları bu açıdan anayasanın maddesinde ifadesini bulan ve türkiye cumhuriyetinin temel niteliklerinden olan hukuk devleti ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümlerden olan anayasanın maddesi bu yolla devre dışı bırakılmaya çalışıldığı için anayasanın maddesi de ihlal edilmiş olmaktadır yasanın maddesinin bendi ile maddesinin b ve bentleri yönünden sayılı kanunun maddesiyle sayılı yabancı dil eğitimi ve öğretimi kanununun adı ve maddesi değiştirilmiş maddesinin fıkrasının bendine ise bir hüküm eklenmiştir böylece türk vatandaşı olan kişilerin türkçeden başka bir dili anadili olarak öğrenmelerine ve bu amaçla eğitim ve öğretim kurumları açılmasına imkan tanıyan bir düzenlemeye yer verilmiştir bu düzenlemeye göre türk vatandaşı olan kişiler türkçe dışında bir başka dili öğrenmek hususunda devletten gerekli izin ve kolaylıkların sağlanmasını isteyebilecek ve bu isteğin yerine getirilebilmesi amacıyla türkçe dışında başka bir dili anadili olarak türk vatandaşı olan kişilere öğretmeye matuf çeşitli eğitim öğretim kurumları kurulabilmesi veya devlete ait olan eğitim öğretim kurumlarında bu amaca yönelik programların gündeme getirilmesi söz konusu olabilecektir anayasanın maddesinde türkiye devletinin dilinin türkçe olduğu ifade edilmiştir madde metninde dil ifadesi kullanılmış ancak resmi dil ifadesine yer verilmemiştir bundan çıkan sonuç şudur türkçe türkiye devletinin sadece resmi dili değildir türkçe türkiye devleti ile vatandaşlık bağı içinde bulunan herkesin aynı zamanda eğitim ve öğretimesas sayısı karar sayısı dilidir nitekim anayasanın maddesinde türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez hükmüne yer verilmiştir bu durumda sayılı kanunun maddesi anayasanın bu yasaklayıcı hükümlerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır ayrıca günümüz teknolojisinde ortaya çıkan gelişmeler sonucunda eğitim öğretim kurumlarının tanımı da değişmiştir buna göre eğitim öğretim sadece fiziki anlamda bir bina içinde yapılmamakta radyo ve televizyon yoluyla ve hatta dersane adı altında internet yoluyla da yapılabilmektedir dolayısıyla günümüzde eğitim ve öğretim hak ve hürriyeti ile yayın hürriyeti birbirinin tamamlayıcısı olup iç içe geçmiş iki hürriyettir dolayısıyla sadece dar anlamda eğitim ve öğretim dışında radyo televizyon ve internet yoluyla da türkçeden başka dillerin ve lehçelerin öğretimi sözkonusu olacağından bu durum anayasanın maddesinde ifadesini bulan türkiye devletinin dilinin türkçe olduğu yönündeki hükümle açıkça çelişmektedir böylece radyo ve televizyon yayınlarında türkçeden başka dil ve lehçelerin eğitim ve öğretim amaçlı kullanılması sözkonusu olacağından sayılı kanunun maddesinin de anayasanın maddesine aykırılık yanında ayrıca anayasanın maddesinde yer alan türkiye devletinin dili türkçedir hükmüne de açıkça aykırılık teşkil ettiği sonucu doğmaktadır değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümlerden olan anayasanın maddesi bu yolla devre dışı bırakılmaya çalışıldığı için anayasanın maddesi de ihlal edilmektedir ayrıca belirtmek gerekir ki sözkonusu düzenlemeler türkiye cumhuriyetinin üniter devlet olma özelliğini ifade eden anayasa hükümlerine ve anayasanın genel esprisine de aykırılık teşkil etmektedir anayasanın başlangıç kısmında ve maddelerinde türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü teyit edilmiştir millet kavramının kurucu unsurlarından biri de dil birliğidir halbuki sayılı kanunun yukarıda anılan hükümleri türkiye devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan insanlar arasında devletin dili türkçe ile geleneksel olarak gündelik hayatta kullanılan dil ve lehçeler arasındaki farklılıklardan hareketle anayasanın başlangıç kısmındaki ve maddelerindeki hükümlere aykırı düzenlemeler getirmiştir eğitim öğretim ve yayın her ne kadar birer anayasal hak ve hürriyet olsalar da bu hak ve hürriyetler hiçbir şekilde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı sonuçlayacak şekilde kullanılamazlar nitekim anayasanın maddesine göre de anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı ifade edilmektedir dolayısıyla sayılı kanunun uzun yıllardır bölücü terör örgütü tarafından dile getirilen taleplerle örtüşen ve ülke bütünlüğünü tehdit eden hükümleri anayasanın maddesini de ihlal etmektedirler sayılı kanunun ve maddelerindeki bu hükümlerin kurtuluş savaşı sonunda lozan antlaşması ile ortadan kaldırılan ağustos tarihli sevr antlaşmasının aşağıda yer verilen iki maddesindeki düzenlemelerle örtüşmeleri düşündürücüdüresas sayısı karar sayısı sevr antlaşmasının maddesi şöyledir osmanlı vatandaşlarından birinin gerek özel veya ticari ilişkilerinde gerekse mezhep ve basın işlerinde ve her türlü neşriyatta ve gerek genel toplantılarda herhangi bir dilin kullanma serbestliğine karşı herhangi bir tahdit yapılmayacaktır sevr antlaşmasının maddesi ise şöyledir irk din veya dil bakımından milli azınlıklara mensup bulunan osmanlı vatandaşları her çeşit hayır dini veya sosyal kurumları ve her türlü ilk orta ve yüksek okullar ve diğer öğretim kurumları kurmak idare ve kontrol etmek ve sözkonusu olan okullarda kendi dillerini serbestçe kullanmak konusunda eşit bir hakka sahip olacaklardır yasanın geçici ve maddeleri ile maddesi yönünden sayılı kanunun geçici maddesi aynı kanunun maddesi ile bağlantılı olduğundan iptali talep edilmektedir sayılı kanunun iptali istenen ve maddeleri ile ilgili olduğundan anılan maddeler ile bağlantılı olarak geçici maddenin iptali talep edilmektedir sayılı kanunun yürürlük konusunu düzenleyen maddesinin aynı kanunun iptali istenen ve maddeleri ile ilgili olduğundan sözügeçen maddeler ile bağlantılı olarak ve bu kanunun ve nci maddeleri bu kanunun yayımı tarihinden bir yıl sonra ibaresiyle sınırlı olmak üzere kısmen iptali talep edilmektedir sonuç yukarıda açıklanan gerekçelerle sayılı kanunun maddesinin bendinin maddesinin bendinin maddesinin bendinin maddesinin bendinin maddesinin bendinin maddesinin bütününün geçici maddesinin geçici maddesinin maddesinin ve maddeler ile ilgili kısmının yukarıda iptali istenen her bir madde kapsamında zikredilen anayasanın başlangıç kısmına ve çeşitli maddelerine aykırı olmaları nedeniyle iptaline anayasaya açık aykırılığı ve uygulanması durumunda doğacak giderilmesi güç ya da imkansız hukuki sonuçlar ve kamusal zararlar göz önünde bulundurularak sözkonusu hükümlerin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi arz ve talep olunur
3,807
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesi şöyledir temsa termo mekanik sanayi ve ticaret anonim şirketi vekili av volkan balatlıoğlu tarafından enerji ve tabii kaynaklar bakanlığına karşı açılan davada tüketilen elektrik enerjisinin satış kilovat saat bedeli üzerinden hesaplanan oranındaki toplu konut fonu kesintisinin tarih ve sayılı bakanlar kurulu kararıyla sıfıra indirildiği tarihinden tarihine kadar türkiye elektrik kurumu genel müdürüğüne aktarılmayan toplu konut fonu aylık gelirlerinin elektrik enerjisi fonu gelir hesabına aktarılması tarihinden başlatılmak üzere şirketlerin tüketecekleri eektrik enerjisinin satış kilovat saat bedeli içerisinde bulunan luk payında aynı hesaba yatırılmasına ilişkin tarih ve sayılı enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı işleminin ve dayanağı tarih ve sayılı işlemin iptali istenilmektedir elektrik enerjisi fonu türkiye elektrik kurumu dışındaki kuruluşların elektrik üretimi i̇letimi dağıtımı ve ticareti ile görevlendirilmesi hakkındaki sayılı yasayla eklenen ek madde ile bu kanunun uygulanmasıyla ilgili araştırma geliştirme etüt proje denetim faaliyetleriyle kurulacak tesislere finansman yönünden destek ve elektrik enerjisi fiyatlarında istikrar sağlamak amacıyla enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı nezdinde tüzel kişiliği haiz olarak kurulmuştur sayılı yasanın anılan ek maddesinin bendinde ise elektrik enerjisi satış tarifelerinden ayrılacak paylar oluşturulan fonun kaynakları arasında sayılmıştır aynı yasanın maddesinde ise enerji tarifelerinin görevli şirketin teklifi ve enerji ve tabii kaynaklar bakanlığının onayı ile yürürlüğe gireceği tarifelerin tespitinde yılık işletme bakım ve onarım giderleri faiz ve kur farkı garantisi verilmemiş ise kur farkları teknik ve sermaye amortismanları elektrik enerjisi fonu için ayrılacak fon payı diğer masraf ve harcamalar ile ortaklara dağıtılacak makûl bir temettü için gerekli gelirin sağlanmasının esas alınacağı görevli şirketler ile üretilen elektriğin satılacağı kurum ve şirketler arasında bu satışların miktar ve şartlarını tanzim eden ve bir yıldan fazla süreli olabilen sözleşmeler yapılması ve bu sözleşmelere tarifeler ile ilgili özel hükümler konulmasının bakanlar kurulu kararı ile mümkün olduğu belirtilmiştir sayılı kanunun tarihli sayılı kanun hükmünde kararname ile eklenen ve tarihli sayılı yasa ile aynen kabul edilen ek maddesi son fıkrasında elektrik enerjisi dağıtımı alanında faaliyet gösteren kamu ve özel sektör kuruluşlarının elektrik enerjisi fonunda toplanmak üzere sektör alt yapı giderlerine katkı paylarını bunların enerji satış tarifelerinin geçmeyecek şekilde tesbite enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı yetkili kılınmışsa da dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte anılan düzenleme mevcut olmadığı gibi bu yeni düzenleme ile sayılı yasa da bir değişiklikte yapılmadığından kurulumuzca dava konusu işlemin şirketlerin tüketecekleri elektrik enerjisinin satış kilovat saat bedeli içerisinde luk payın elektrik enerjisi fonuna yatırılmasına ilişkin bölümünün dayanağı olan sayılı yasanın maddesinin ek maddesi bendinin ve fonun gelirleri giderleri yönetimi ve fonla ilgili diğer hususların bakanlar kurulunca çıkartılacak yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin ek maddesinin anayasaya uygunluğunun incelenmesi gerekli görülmüştüresas sayısı karar sayısı ülkemizde elektrik üretim dağıtım ve ticareti türkiye elektrik kurumu ile elektrik üretim iletim dağıtım ve ticareti ie görevlendirilen sayılı yasa kapsamında özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketi statüsündeki şirketlerce gerçekleştirilebilmektedir elektrik enerjisi satış tarifeleri de görevli şirketin teklifi ve enerji ve tabii kaynaklar bakanlığının onayı ile yürürlüğe girmekte yürürlüğe girecek olan tarifelerin tesbitinde ise hangi unsurların esas alınacağı hem sayılı yasanın maddesinde hem de sayılı enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı teşkilat ve görevleri hakkında kanunun ve maddelerine dayanılarak çıkartılan elektrik tarifeleri yönetmeliğinde yer almaktadır sayılı yasanın maddesinde kuruluş amacına yukarıdaki değinilen elektrik enerjisi fonu için ayrılacak payın tarifelerin tesbitinde esas alınacağı öngörüldüğü gibi elektrik tarifeleri yönetmeliğinde de fonlar elektrik işletmesi gidereri arasında sayılarak maddesinde tarife hesabında gözönüne alınmamış olan fonların türkiye elektrik kurumu veya şirketler tarafından ayrıca faturalara ilave edileceği belirtilmiştir aktarılan düzenlemeden elektrik enerjisi satış tarifesi içerisinde yer alan elektrik enerjisi fon payının abonelerden tahsil edildiği ve bu haliyle ek mali yüküm niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği gibi kamu harcamalarının yıllık bütçelerle yapılması esas olup yıllık bütçenin sınırlı olanakları ve kendisine özgü bürokrasisi içinde çözümlenemeyecek veya uzun sürede çözümlenecek önemli sorunlara köklü ve kalıcı çözümler getirmek amacıyla anayasanın maddesiyle yıllık bütçeler dışında kamu harcamaları için yasal düzenleme yapılmasına olanak tanınmıştır böyle bir düzenleme içerisinde yıllık bütçe dışında gerçekleştirilecek kamu harcamalarının kaynaklarının da belirleneceği açıktır ancak bu halde gelirin kaynağının yanında gelirin bu kaynaktan hangi oranlarda elde edileceğinin de gösterilmesi gereklidir her ne kadar anayasanın maddesinde anayasanın maddesinin son fıkrasında olduğu gibi ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla bakanlar kuruluna yetki verilebileceği yolunda açık ve ayrık bir kural yer almamakta ise de amaçları nedeniyle bütçe dışı harcamalar gerektiren kamu hizmetine kaynak oluşturan fon gelirinin elde edilmesinde yukarıda değinildiği gibi ek mali yükümlülüğün yasa ile belirlenmiş alt üst sınırları içerisinde bakanar kurulu kararıyla düzenleme yapılabileceğinin kabulü gerekir aksi hal yıllık bütçenin sınırlı olanakları içerisinde uzun sürede çözümlenemeyecek sorunların süratle çözümlenebilmesine olanak sağlamak amacıyla bağdaştırılamaz yasayla oluşturulan fon gelirinin elde edilmesine konu işlemlere göre alt ve üst sınırı belirlenmeksizin ortaya çıkartılacak olan ek mali yükümlülüğün her an değişebilir miktarda kamu hizmetinden faydalananların üzerinde bırakılmasının kamu yararı içermediği kişilerin belirsiz mali külfetler altında bırakılabilecek olmasının genel bir huzursuzluk yaratacağı açıktır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu hüküm altına alınmıştır maddesinde sosyal hukuk devleti olarak devletin temel amaç ve görevleri sayılmıştır anayasanın maddesinde ise yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu bu yetkinin devredilemeyeceği hükmü yer almıştır bütün organları üzerinde hukukun mutlak egemenliğe sahip olduğu yasa koyucunun faaliyetlerinde anayasa ve hukukun üstün kuralları ie bağlı bulunduğu hukuk devletindeesas sayısı karar sayısı yasaların çıkartılması için kamu yararına bulunması şarttır hukuk devletinin bir diğer gereği de konulacak kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerinin gözönünde tutulması kuralların açık ve belirgin olmasıdır yukarıda belirtildiği üzere kamu hizmetinin yürütülmesinin kaynağı fon gelirinin elde edilmesinde gelirin hangi işlem üzerinden hangi oranlarda elde edileceği bir yasama faaliyetini içermekte böyle bir düzenleme yapılmaksızın bu gelirin belirlenmesinin bakanlar kuruluna ya da yürütme içinde diğer birime bırakılmış olması ise kuvvetler ayrılığı ilkesinin doğal sonucu olan anayasanın maddesi hükmü ile de bağdaşmamaktadır devletin anayasanın ve maddeleri gereği tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı ve yine esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici tedbirler alması görevi aynı zamanda anayasanın maddesiyle belirtildiği gibi sosyal hukuk devletinin gereğidir bu haliyle elektrik üretim dağıtımı biçimindeki kamu hizmetinden faydalanan üretilen elektrik enerjisinin tüketicisi olan abonelerin kamu giderlerine katılımında üzerlerine bırakılan ek mali yükümün niteliğinin ve miktarın açıkça belirtilmesi gereklidir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ek ve ek maddesi bendinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşıldığından anılan yasa hükümlerinin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına davanın anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar geri bırakılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,023
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkeme sanıklar vekillerinin öne sürdüğü anayasaya aykırılık savlarını ve dayandırıldığı gerekçeleri benimseyerek sonuçta sayılı kanunun nci maddesinin anayasanın ve nci maddelerindeki genel ilkelere ve neticelen anayasaya aykırı olduğu hususundaki iddia ciddi bulunmuş mahkemece de bu kanaata varılmış olduğundan biçiminde karar vermiştir
47
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasaya aykırılık yönünden i̇nceleme acaba davacının yukarıdaki veriler ile ihtilaflı dönem olan tarihleri arasında vergi kaydı sahibi olarak vergilerini ödemiş olmasına ödenen vergi kayıtları vergi dairesince imha edildiğinden temin olunamamıştır ve eczacı odası kaydı olmasına rağmen tarihi öncesi mevzuata göre bağ kurlu olma şartlarını taşıdığı halde sırf tarihinde yürürlüğe giren sy hükümleri gereğince tüm hakları geçersiz hale gelmiş midir mahkememizce davacının geçmişe yönelik haklarının şekli düzenleme ile kaldırılamayacağı ve bu yöndeki düzenlemelerin anayasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır şöyle ki sy ile değişik synın maddesi ile maddede belirtilen kimseler çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı olur hükmü bulunmasına rağmen bu kişilerin hak ve yükümlülüklerinin hangi tarihte başlayacağı konusunda açıklık bulunmamaktaydı tarihinde yürürlüğe giren sy ile değişik synın ek geçici maddesi ile tarihinden önceki dönem için hak ve yükümlülüklerin tarihinde başlayacağı aynı yasanın maddesinde yapılan değişiklikle ise tarihi sonrasında hak ve yükümlülüklerin sigortalı sayıldıkları tarihte başlayacağı düzenlenmiştir görülüyor ki tarihinden önce kendi nam ve hesabına çalışanlar ile tarihinden sonra kendi nam ve hesabına çalışanlar arasında kanundan kaynaklanan hak ve yükümlülüklerin başlama tarihi konusunda eşitsizlik bulunmaktadır bu durumun anayasanın eşitlik ilkesi düzenleyen maddesine aykırı olduğu düşünülmektedir synın ek geçici maddesi ve synın ek geçici ve maddeleri ile ilgili olarak tarihi öncesinde günlük kendi adına bağımsız faaliyeti bulunan bir esnaf ile çalışmaya tarihinde başlamış ve vergi ödemiş yaklaşık yıl hizmet vermiş diğer bir esnaf aynı kefeye konulmakta ve her ikisinin de hak ve yükümlülüklerinin başlayış tarihi tarihi olarak kabul edilmektedir bu haksız ve adaletsiz bir düzenlemedir bu düzenleme anayasanın eşitlik kuralını düzenleyen maddesine aykırı düzenlemedir daha önceki kanunda sy hak ve sahibi olmak için tescil şartı aranmadığı halde sonradan yasalaşan syda sigortalı sayılma koşulu getirilmiş ve kazanılmış hak ihlal edilmiştir hak ve yükümlülüklerin başlayış tarihi olarak sigortalı sayılma tarihi kabul edildiğinde örneğin kurumun sigortalı sayılma işlemi yapması sırasında başvuru sayısının günde incelenemeyecek kadar çok olması durumunda durumları incelenen kişilerin başvurularının daha sonraki günlerde inceleneceği ve daha sonraki günlerde sigortalı sayılacakları yani kuruma başvuru yapan kişilerin hak ve yükümlülüklerinin kurumun çalışma düzenine ve insafına bırakılması sonucunu doğurmaktadır sy ile değiştirilen synın maddesi ile ilgili olarak synın maddesinde sigortalı sayılma koşulları düzenlenmiş ve hak ve yükümlülüklerden faydalanma şartları ayrıca düzenlenmemiştir sy kapsamında çalışan her kişinin çalışmaya başladığı halde hak ve yükümlülüklere sahip olduğu sabittir oysa synın y ile değişik maddesinde hak ve yükümlülüklerinden faydalanmak için ayrıca sigortalı sayılma koşulu getirilmiştir hatta tarihi öncesi dönem için bu hak ve yükümlülüklerin başlangıçesas sayısı karar sayısı tarihi tarihi olarak belirlenmiştir ynın maddesi gereğince çalışılan işyeri kuruma bildirilmemiş bile olsa hatta çalışan işçinin kaçak olarak çalıştırılması halinde bile sonradan bu durumun açığa çıkması durumunda hak düşürücü süre içerisinde dava açıldığı takdirde geriye dönük hak ve yükümlülüklere sahip olma imkanı tanınmıştır ve hatta bazı belgelerin varlığında hak düşürücü süreye tabi olunmamakta ve yıllar sonra sigortalıya hak ve yükümlülüklerden yararlanma imkanı verilmektedir oysa sayılı ve sy ile getirilen düzenlemeler nedeniyle tarihi öncesinde kendi adına bağımsız şekilde syya tabi olarak çalışmış olduğu resmi vergi kaydı ve oda kaydı ile sabit olunmasına rağmen davacıya bu imkan tanınmamaktadır bu anayasamızın eşitlik ilkesini düzenleyen maddesine aykırı bir durumdur synın maddesinin iptali istemi ile anayasa mahkemesinde görülen dava sonunda bu yasanın anayasamıza aykırı olmadığı anayasa mahkememizin tarihli sayılı kararı ile karara bağlanmıştır söz konusu kanun hükmü anayasaya uygun olarak değerlendirildiğinde sosyal güvenlik teşkilatı şemsiye altında bulunan diğer bir kurum olan bağ kura tabi sigortalılarında böyle bir imkandan faydalanması gerekmektedir bu imkanı engelleyen kanun hükümleri sy ile değişik synın maddesinin bendi ek geçici madde ve synın ek geçici ve maddeleridir bağ kur kanununun maddesi incelendiğinde usulüne göre ödenmeyen primlerin i̇cra i̇flas yasası hükümleri gereğince sigortalılardan tahsil olunacağı belirtilmektedir dava konusu dönemde davacının bağ kur sigortalısı olarak kabul edilmesi durumunda kurumun hiçbir zararının olmayacağı ve ödenmeyen primlerin resen tahsil olunacağı sabit olduğu halde bağ kur sigortalılarına böyle bir hakkın verilmemesi daha doğrusu sy ile bu hakkın takip imkanının kaldırılması hak ve nesafet kuralarına aykırıdır anayasamızın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmü yer almasına rağmen yukarda anlatılan düzenlemeler kazanılmış hakları ihlal eden hukuk devleti ilkesine aykırı kazanmış hakları ortadan kaldıran düzenlemeler olarak mevzuatımızdaki yerini almıştır ayrıca bu düzenlemeler sosyal devlet ilkesi ile de bağdaşmamaktadır durumları resmi belgeleri ile ispat edildiği halde sigortalıların haklarını ortadan kaldırdığı ortadadır anayasamızın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletini bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma kişilere ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel ve hak hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır şeklindedir kişilerin temel ihtiyaçlarından ve mutluluğun başta gelen şartlarından birisi yarına güvenle bakabilmektir hayattan doğan tehlikeleri önlemek ve bunların yarattığı olumsuz sonuçların üstesinden gelmek kişilerin imkanları dahilinde değildir çağımızda devletler özellikler sosyal devlet ilkesini benimseyen devletler kişileri toplumsal risklere karşı güvenceye almak ve onların geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak görevini üzerine almışlardır sosyal güvenlik müessesesi kişilerin bu temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik gelişmeye açık bir alandır bu özelliği ile en önemli insan haklarından birisi olarak çağımıza damgasını vurmuştur modern sosyal güvenlik hukuku prensiplerine göre hareket eden dünyanın birçok ülkesinde sigortalıların haklarını daha da genişleten ve geliştiren düzenlemeler yapıldığı halde maalesefesas sayısı karar sayısı ülkemizde ve sylarla bağ kur sigortalılarının durumları daha da geriye götürülmüş ve geçmişe yönelik haklarına ulaşmaları engellenmiştir bu devletin sigortalıların haklarını genişleten ve kolaylaştıran düzenlemeler yapması gerekmekte iken bu alanda hakları daraltan uygulamalar yapması anayasamızın yukarıdaki hükümleri ile çelişmektedir söz konusu kanunlar ile bağ kur sigortalıları arasında sınıflar yaratılmıştır sigortalılar tarihinden önce ve tarihinden sonra sigortalı olanlar şeklinde iki sınıfa ayrılmış ve farklı statüler oluşturulmuştur bu anayasamızın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep vb sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir şeklinde ifade edilen eşitlik ilkesine aykırıdır kişi ile devlet arasında akdedilen sosyal güvenlik sözleşmesinde düzenlemelerin devlet tarafından tek yönlü olarak yapıldığı bilinmektedir devletin bu düzenlemeleri yaparken adil makul ve ölçülü davranması gerekmektedir tarihinde yürürlüğe giren sy ile önceye dayanan hakların bir anda yok sayılması bu temel ölçülere uymamaktadır ve sigortalıları mağdur etmektedir devletin anayasa kurallarına uyması hukuk devleti ilkesini zorunlu bir sonucudur bu zorunluluk anayasamızın maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organları idare makamlarının ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz şeklinde ifade edilmiştir yapılan yasal düzenlemelerin anayasamızın maddesine aykırı olduğu da görülmektedir sosyal güvenlik konusunda devlete düşen görev anayasamızın maddesinde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar şeklinde ifade edilmiştir devletimizin sosyal güvenlik alanında bu görevini yerine getirmek için emekli sandığı ssk ve bağ kur olmak üzere üç büyük kuruluşu hayata geçirdiği bilinmektedir bu üç büyük kuruluştan biri olan bağ kur türkiyeye özgü bir yapı sergilemektedir ssk ve emekli sandığına tabi geçmiş hizmetleri şüphe götürmeyecek belgelerle ispatlanan sigortalıların bu geçmiş hizmetleri dikkate alınmasına rağmen bağ kur mevzuatında maalesef belirtilen düzenlemeler nedeniyle sigortalıların geçmiş hizmetleri yasal mevzuatlar sebep gösterilerek dikkate alınmamaktadır bu durumda devletin bağ kur sigortalıları ile ilgili eşit olmayan bir düzenleme içinde olduğu görevini aksattığı görülmektedir bağ kur sigortalılarının bir kenara itilerek diğer sosyal güvenlik kuruluşu üyelerine tanınan hakların bağ kur sigortalılarına tanınmaması hukukun temel ilkelerine aykırıdır aynı şemsiye altında ve aynı amaç için kurulan sosyal güvenlik kuruluşlarının üyelerine sağladıkları hizmetlerin ve hakların birbiri ile paralel ve dengeli olması zaruridir yukarda anlatıldığı üzere bu dengeyi ve eşitliği bozan bağ kur sigortalılarının geçmişe dönük hizmetlerinden kaynaklanan haklarına ulaşmasını engelleyen ve syların aşağıda belirtilen maddelerinin ve kısımlarının anayasamıza aykırı olduğu kanaatine varılarak karar vermek gerekmiştir sonuç ve talep davacı hakkında uygulanan tarihli sayılı sayılı esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar sosyal sigortalar kurumu kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna ek geçici maddeler eklenmesine dair kanunla değiştirilen synın maddesinin bendindeki bu suretle sigortalı olanların hak ve yükümlülükleri sigortalı sayıldıkları tarihte başlar cümlesinin ve aynı kanunun ek geçici maddesinin ayrıca yukarıdaki kanun hükmüne paralel olarak düzenlenen tarihli sayılı tarihli ve sayılı esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar sosyal sigortalar kurumu kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna ek madde ile ek geçici madde eklenmesine dair kanunun ek geçici ve ek geçici maddelerinin anayasamızın ve maddelerine aykırı olduğundan bu maddelerin iptali içinesas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesine itiraz yolu ile başvurulmasına dava dosyasının tamamının tasdikli bir örneğinin synın maddesi gereğince anayasa mahkemesine gönderilmesine ve davanın anayasa mahkemesinin vereceği karara kadar anayasamızın maddesi gereğince geri bırakılmasına dair verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı
1,403
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin başvurmaya dayanak olarak gösterdiği gerekçe özetle şöyledir türk ceza yasasının maddesinin birinci fıkrasında onuncu babdaki cürümlerin işlenmesinde cürme konu olan şeyin veya ika edilen zararın kıymeti pek fahiş ise mahkemece cürme mahsus olan cezanın yarıya kadar artırılacağı hafif ise yarısına pek hafif ise üçte birine kadar eksiltileceği son fıkrasında da failin aynı neviden olan cürümlerden dolayı mükerrir bulunması veya bu babın ikinci faslında yazılı cürümlerden birini işlemiş olması durumlarında cezadan indirme yapılmasına yer bulunmadığı belirtilmektedir türk ceza yasasının maddesinde açıklanan ve malın cebir şiddet kullanmak ve tehdit etmek suretiyle gasp edilmesi biçiminde işlenen suçun niteliği itibariyle ağır bir yaptırım altına alınmış olması toplumsal yarar yönünden kaçınılmazdır ancak gasp edilen eşyanın değerinin fazlalığı nedeniyle maddenin birinci fıkrası uyarınca cezanın artırılmasına karşın değerinin hafif veya pek hafif olması halinde indirim yapılmayışı eşitlik ilkesine aykırıdır bunun yanında anayasanın maddesinin beşinci fıkrası ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesini getirmiştir buna göre ceza kişiye yöneliktir suçu işleyen kişilerin suçun mahiyeti işleniş biçimi ihlâl edilen menfaatin değeri yönleri gözönünde tutularak cezalandırılmaları gerekir maddenin son fıkrası uyarınca değeri hafif olan bir gasp suçu ile değeri pek hafif olan gasp suçunu işleyene aynı cezayı verme zorunluluğu vardır ki bu da yukarıda açıklanan ilkeye aykırıdır öte yandan itiraz konusu hüküm değeri hafif ve pek hafif olan malları gasp eden sanıklara aynı cezanın uygulanması sonucunu doğurmakta ve hâkimi suçlunun sorumluluk derecesine ve gasp edilen eşyanın değerine göre ceza tayin etmesini engellemekte olması ve vicdanına ters düşen bir cezayı uygulamak zorunda bırakılması nedeniyle anayasanın maddesinin birinci fıkrasına da aykırı düştüğü kanısına varılmıştır
256
esas sayısı karar sayısı sayili kanunun tümünün anayasaya aykiriliği sayılı kanunun komisyonca görüşülmesine ilişkin işlemde eylemli içtüzük değişikliği yapılmıştır bu nedenle yapılan işlem yasanın tümünün geçerliliğini etkileyecek bir sakatlık doğurmuştur ve yasanın tümünün iptali gerekir şöyle ki esas numarasıyla kayda alınan avukatlık kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi tbmm başkanlığınca tarihinde adalet komisyonuna havale edilmiştir ancak teklif tarihinde saat de cumhuriyet halk partisi meclis grubuna tebliğ edilmiştir adalet komisyonu zimmet defterinin ilgili sayfasının kopyası dilekçe ekinde sunulmuştur ancak adalet komisyonu teklifi görüşmek üzere perşembe günü saat da toplantıya çağrılmıştır tbmm i̇çtüzüğünün maddesine göre komisyona havale edilen işlerin görüşülmesine havale tarihinden itibaren kırksekiz saat sonra başlanabileceği komisyona gelen evrakın komisyon üyelerine dağıtılması halinde ise bu sürenin dağıtım tarihinden itibaren başlayacağı hükmü yer almaktadır komisyon üyelerine dağıtılmıştır dolayısıyla sürenin dağıtım tarihinden itibaren başlayacağı i̇çtüzüğün maddesi gereği açıktır i̇çtüzüğün maddesinde komisyonların toplantıya çağrılması düzenlenmektedir maddenin ikinci fıkrasında zorunluluk olmadıkça komisyon toplantısı için çağrının en az iki gün önceden yapılacağı bu çağrıda komisyon başkanınca hazırlanan gündemin de belirtileceği hükmüne yer verilmiştir aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise çağrı ve gündemin komisyon üyelerine başbakanlığa ilgili bakanlıklara ve parti gruplarına ve diğer ilgili komisyonların başkanlıklarına ve teklifleri gündemde yer alan tbmm üyelerinden ilk imza sahibine gönderileceği ve ayrıca ilan tahtasına asılacağı hükmü yer almaktadır bu hükmün amacının ilgililerin toplantıdan önce haberdar edilmesi suretiyle gündeme hazırlanmalarına olanak sağlamak olduğu açıktır demokrasinin gerçekleşme mekânı olan parlamento halkın temsilcileri yoluyla kendilerine uygulanacak kanunları kabul ettiği yani bireylerin kendi kendini yönetme olanağı bulduğu mekanlardır temsili demokrasilerde bireyler kamusal otonomilerini ancak seçtikleri temsilcilerin yasama süreçlerine etkin bir şekilde katılarak müzakerelerin etkin bir parçası olmalarıyla gerçekleştirebilirler yani yasalar ancak ve ancak tüm ilgili temsilcilerin özgür müzakereleri ile kabul edildikleri takdirde ulusal iradenin ürünü olarak görülebilirler tbmm i̇çtüzüğünde yer alan bekleme süreleri ve ilan zorunluluğunun amacı ilgililerin müzakerelere hazırlanmasına ve katılımına olanak sağlamak olduğu açıktır i̇çtüzüğün maddesinde komisyon toplantılarının ve gündeminin iki gün önceden dağıtılması ve çağrı yapılması ile maddesinde parti meclis gruplarına çağrı ve gündemin dağıtılması zorunluluğunun birlikte dikkate alınması gerekmektedir ayrıca maddede yer alan kırksekiz saatlik bekleme süresinin dağıtımdan itibaren başlayacağına ilişkin hükmün birlikte okunması gerektiği de açıktır parti meclis gruplarının gündemdeki yasa teklifleri konusunda hazırlanması ve böylece müzakerelerin kalitesinin artması temel hedef olarak öngörülmüştür yukarıda belirtildiği gibi esas sayılı avukatlık kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin adalet komisyonunca görüşmelerine başlanacağına ilişkin gündem tbmm chp grubuna günü saat de tebliğesas sayısı karar sayısı edilmiş ve komisyonun günü saat da toplanacağı belirtilmiştir bu durumun açık bir şekilde i̇çtüzüğe aykırı olduğunu gören grup yetkililerince bildirim tarihi tutanak altına alınmıştır ayrıca grup başkanvekili özgür özel tarafından da durum ve i̇çtüzüğe aykırılık meclis başkanlığına bildirilerek önlem alınması ve i̇çtüzüğe aykırı toplantının yapılmasının önlenmesi talep edilmiştir ne var ki açık içtüzük ihlali yapılarak adalet komisyonu tarihinde saat da toplanmış ve yasa teklifini görüşmüştür i̇çtüzüğün maddesinde yer alan toplantıya çağrının en az iki gün önce yapılması zorunluluğu açık bir şekilde ihlal edilmiştir i̇çtüzük ancak zorunlu hallerde bu kurala istisna getirilebileceğini düzenlemektedir oysa somut olayda böyle bir zorunluluk bulunmadığı açıktır böyle bir zorunluluktan da söz edilmemiştir yukarıda belirtildiği gibi tbmmnin çalışma esaslarını düzenleyen i̇çtüzük bireylerin kamu yönetimine katılma haklarının yani kamusal otonomilerini gerçekleştirmelerinin garantisi olduğundan sessiz anayasa olarak nitelendirilmektedir bu nedenle anayasa meclis i̇çtüzüğü değişikliklerinin denetim yetkisini anayasa mahkemesine tanımıştır anayasanın maddesine göre anayasa mahkemesinin i̇çtüzük değişikliklerini denetleme yetkisi bulunmaktadır anayasa mahkemesi anayasanın maddesiyle kendisine verilmiş olan i̇çtüzüğün anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetleme yetkisini kullanırken yalnızca ilgili işlemin tasarrufta bulunan organ tarafından nasıl nitelendirildiğine nasıl adlandırıldığına veya bu işlemin nasıl bir yöntem izlenerek yapıldığına bakmakla yetinmeyerek yapılış yöntemi ve adı ne olursa olsun hukuksal niteliği etkisi ve doğurduğu sonuçları da gözetir buna uygun olarak anayasa mahkemesi hukuksal nitelikleri etkileri ve meydana getirdikleri sonuçlar bakımından anayasaya uygunluk denetimine tabi tutulan kanun khk ve tbmm i̇çtüzüğü ile eşdeğerde bulunan ve bu nedenle de belirtilen işlemlere özgü yöntem ve isimlerle tesis edilip hukuki varlık kazanması gereken bazı yasama tasarrufları farklı yöntem ve isimlerle hukuk sistemine dahil edilerek anayasaya uygunluk denetiminin kapsamı dışına çıkarılabilir endişesiyle adı yeni bir i̇çtüzük düzenlemesi veya değişikliği olmadığı ve i̇çtüzük yapılması ve değiştirilmesindeki yöntem uygulanmadığı halde değer ve etkisi bakımından birer i̇çtüzük kuralı niteliğinde olan tbmm kararları anayasal denetime bağlı tutulabilir saptamasını yapmıştır k kt anayasa mahkemesinin günlü ve ve sayılı kararında anayasanın maddesi uyarınca sadece tbmm üyelerinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ya da üyeliklerinin düşmesine ilişkin tbmm kararlarının denetiminin yapıldığı vurgulandıktan sonra aynen şu yoruma yer verilmiştir dava dilekçesinde günlü tbmm kararının iptali istenildiğine ve bu karar dokunulmazlığın kaldırılması ya da üyeliğin düşürülmesiyle ilgili olmadığına göre iş bir içtüzük düzenlemesi niteliğinde ise kuşkusuz anayasa mahkemesince denetlenebilecektir bu durumda anılan kararın içeriğinin içtüzük düzenlemesi niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir tbmm kararının i̇çtüzük düzenlemesi niteliğinde sayılabilmesi için kararın meclisin çalışmasıyla ilgili yöntem ve esaslara ilişkin olması gerekir anayasa mahkemesinin yerleşik içtihatları da bu doğrultudadır buna göre çalışma yöntem ve esaslarına ilişkin konuları içeren kararlar içtüzük düzenlemesi niteliğinde olup bunun dışındakiler ise bu nitelikte değildir kararın devam eden bölümünde ise şu kayıtlar yer almaktadır i̇çtüzüğün yasa tasarılarının görüşülmesine ilişkin öngördüğü yöntemden farklı bir biçimde oluşturulan dava konusu tbmm kararı doğrudan meclisin çalışma yöntem ve esası ile ilgili bulunmakta ve maddeyi değiştirir nitelik taşımaktadır böyle bir uygulamanın içtüzük değişikliği olarakesas sayısı karar sayısı görülmemesi tbmmnin çalışmalarında içtüzükteki kurallara uyma zorunluluğunu giderek zayıflatacak ve bu da eylemli uygulamaların yerleşik duruma geçmesine neden olacaktır saptamasından hareketle tbmm kararının eylemli bir içtüzük değişikliği niteliğinde olduğuna karar vermiştir dolayısıyla anayasa mahkemesi eylemli bir içtüzük değişikliği niteliğinde olan tbmm kararlarının anayasa mahkemesinin denetimi kapsamında olduğuna karar vermiştir anayasa mahkemesinin meclis kararlarının denetimine dair verdiği bir başka kararda açıkça kurul iradesinin meclis kararı örtüsü altında gerçekleştirilmesi hukuk devleti ve özgürlükler bakımından kimi zararlar doğurabilir denmekte ve meclis kararlarının bu nitelikleri haiz olduğu hallerde denetlenme zorunluluğunun altı çizilmektedir böylelikle mahkeme kendi ifadesiyle anayasayı dolanma girişimlerinin hukuksal korumadan faydalanma imkanının önüne geçmek istemiştir k kt anayasa mahkemesi bu tavrı anayasası döneminden beri benimsemiştir mahkeme görev hususunu değerlendirirken bu nokta üzerinde durmaktadır mahkemenin bu açık içtihadı karşısında tbmm komisyonlarının toplanmasına ve zorunlu bekleme sürelerine ilişkin kuralların tbmm çalışmalarına ilişkin usul ve esaslarla ilişkili olduğunda kuşku bulunmamaktadır dolayısıyla açık bir şekilde içtüzük hükümlerine aykırı olan işlemler eylemli içtüzük değişikliği niteliğindedir meclis i̇çtüzüğünün ve maddelerine uygun şekilde gerçekleşmeyen söz konusu işlemler eylemli içtüzük değişikliği oluşturmaktadır eylemli içtüzük değişikliği doğası gereği içtüzükte öngörülen tüzük değişikliği kurallarına uyulmadan yapılan fiili bir uygulama anlamına gelmektedir bu şekilde alınan kararların anayasaya aykırı olması halinde bunu denetlemek ve iptaline karar vermek anayasa mahkemesinin yetkisi kapsamında olup mahkeme geçmişte bu yetkisini kullanarak iptal kararları vermiştir aynı şekilde mahkemenin esas sayılı avukatlık kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin adalet komisyonunda çağrı ve zorunlu bekleme süresine uyulmadan görüşülmesi fiilen i̇çtüzüğün askıya alınması olup eylemli içtüzük değişikliği niteliği taşımaktadır i̇çtüzüğün fiilen askıya alınması suretiyle yapılan işlemlerin geçerlilik taşıması mümkün olmadığından sayılı kanunun tümünün iptaline karar vermesi gerekir anayasanın maddesine göre kanun tekliflerinin türkiye büyük millet meclisinde görüşülme usul ve esasları i̇çtüzükle düzenlenir bu kuralın anlamı kanunların görüşülmesi ve kabul edilmesinde içtüzük hükümlerine uygun davranılması gerektiğidir eğer içtüzük hükümleri fiilen askıya alınarak bir kanun teklifi görüşülüyorsa teklifin anayasaya uygun olarak kabul edildiği söylenemez böyle bir metnin kanun olarak kabul edilerek cumhurbaşkanının imzasına sunulması ve uygulamaya konulması açıkça anayasaya aykırıdır açıklanan nedenlerle i̇çtüzüğün maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları ile maddesinin birinci fıkrasının fiilen askıya alınması suretiyle görüşülüp kabul edilen sayılı kanun eylemli içtüzük değişikliği niteliğine sahip olup açıkça anayasanın maddesine aykırıdır ve tümünün iptali gerekir sayili kanunun i̇lgi̇li̇ maddelerei̇ni̇n anayasaya aykiriliğiesas sayısı karar sayısı yukarıda gösterildiği üzere tarih ve sayılı avukatlık kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun eylemli içtüzük değişikliği nedeniyle anayasanın maddesine aykırıdır ve bu nedenle kanunun tümünün anayasa mahkemesi tarafından iptali gerekir anayasa mahkemesinin kanunun tümünü eylemli içtüzük değişikliği nedeniyle iptal etmemesi halindeyse aşağıda sıralanan maddelerin ortaya konulacak gerekçeler çerçevesinde iptal edilmesi gerekir sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinde yapılan değişikliği anayasaya aykırılığı sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan yer barosu ibaresi baro şeklinde değiştirilmiştir bu değişikliğin amacı sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinde değişiklik yapılarak beşbinden fazla avukat bulunan illerde asgari ikibin avukatla yeni bir baronun kurulabilmesine olanak tanındığından çoklu baro sistemine uyum sağlamaktır buna göre bir ilde birden çok baro kurulmuş olması halinde bu barolardan birine yazılma talebinde bulunulmasına olanak tanınmıştır bir ilde birden fazla baro kurulması anayasanın pek çok maddesine aykırılık teşkil ettiğinden bu kural da aynı şekilde anayasaya aykırıdır anayasanın maddesine aykırılık hukukumuzda barolar kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olarak kamu tüzelkişiliği statüsünde düzenlenmiştir anayasanın maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları şöyle düzenlenmiştir kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî teşebbüslerinde aslî ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz bu meslek kuruluşları kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar bu meslek kuruluşları ve üst kuruluşları organlarının seçimlerinde siyasî partiler aday gösteremezler bu meslek kuruluşları üzerinde devletin idarî ve malî denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine kanunun belirlediği merciin veya cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtiriliresas sayısı karar sayısı ancak millî güvenliğin kamu düzeninin suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa kanunla bir merci meslek kuruluşlarını veya üst kuruluşlarını faaliyetten men ile yetkilendirilebilir bu merciin kararı yirmidört saat içerisinde görevli hâkimin onayına sunulur hâkim kararını kırksekiz saat içinde açıklar aksi halde bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar görüldüğü gibi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları kamu hizmeti niteliği ağır basan mesleklerin icrasına ilişkin temel ilkeleri belirlemek mesleğin disiplinini ve meslek ahlakına uygun davranılmasını sağlamak ayrıca meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak gibi görevleri bulunmaktadır anayasa bu kuruluşların kanunla kurulmasını öngörmüştür diğer taraftan kamu tüzelkişiliği statüsü ile bu kuruluşların organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilmesi ilkesi benimsenmiştir kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları içinde baroların özel bir yeri ve konumu bulunmaktadır avukatlık kanununun maddesine göre avukatlık kamu hizmeti ve serbest meslektir ayrıca kanun avukatlığı yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmanın temsili yetkisi ile donatmıştır kanunun maddesinde avukatlığın amacı hukuki münasabetlerin düzenlenmesini her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları hakemler resmi ve özel kişi kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olarak tanımlamıştır avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına özgüler yargı erkinin bir unsuru olarak adaletin gerçekleştirilmesindeki rolü dolayısıyla kanun yargı organları emniyet makamları diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri özel ve kamuya ait bankalar noterler sigorta şirketleri ve vakıfların avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorunda olduğunu düzenlemiştir kanunun bu hükümleri avukatlık mesleğinin özel konumunu ortaya koymaktadır aynı özel konum avukatlık mesleğinin düzenleyici kurumu olan barolar için de söz konusudur kanunun maddesinde barolar avukatlık mesleğini geliştirmek meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak meslek düzenini ahlâkını saygınlığını hukukun üstünlüğünü insan haklarını savunmak ve korumak avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten tüzel kişiliği bulunan çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları şeklinde tanımlanmaktadır görüldüğü gibi barolar yalnızca meslek mensuplarının haklarını korumak ve mesleğin düzenini disiplinini ve ahlakını sağlamakla değil aynı zamanda hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmakla da görevlendirilmişlerdir diğer taraftan yasa baroların çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdürmesini zorunlu kılmıştır bu hükümler de açıkça baroların anayasanın maddesinde öngörülen cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan insan haklarına saygılı demokratik hukuk devleti niteliklerinin gerçekleştirilmesinde önemli bir role ve işleve sahip olan kuruluşlar olarak öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı barolar birer kamu tüzelkişiliğidir dolayısıyla barolar örgütlenme özgürlüğü kapsamında oluşturulmuş giriş ve çıkışın serbest olduğu iradi sivil toplum örgütleri olmayıp bunlardan nitelik olarak ayrılmaktadır barolar kamu tüzelkişiliğine sahip birer kamu kurumu iken dernek vakıf ve sendikalar kişilerin gönüllülüğü temelinde özel hukuk tüzelkişileridir buna karşılık kamu tüzelkişiliği statüsündeki baroya avukatlık mesleğinin icrası için kaydolma zorunluluğu bulunmaktadır avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de bir mesleğin düzenini ve disiplinini sağlamak üzere kurulan meslek kuruluşlarının sözleşmenin maddesinde öngörülen örgütlenme özgürlüğü kapsamına girmediğini ve bu kuruluşlara kayıtolma zorunluluğunun negatif örgütlenme özgürlüğüne üye olmama özgürlüğü müdahale teşkil etmediğine karar vermiştir case of le compte van leuven and de meyere belgium no para aynı şekilde anayasa mahkemesi de kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kamu hukuku kural ve usullere tabi olduğunu belirtmiştir mesleki kuruluşları yasayla düzenlenen mesleklerin verdikleri kamu hizmetinde düzeylerini korumak ve mesleğe mensup olanların ortak çıkarlarını kollamak ve aralarındaki dayanışmayı güçlendirmek için kurulurlar bu tür mesleki kuruluşların çok partili demokratik düzen içerisinde giderek etkili bir baskı grubu haline gelmeleri ve bu şekilde örgütlenen menfaat grupları arasındaki dayanışmanın toplum çıkarları aleyhine gelişmesi tehlikesi bunların kamu hukuku kural ve usulleriyle yönlendirilmesini zorunlu kılmış ve sosyal bir olgu olarak öteden beri varlıklarını koruyabilmiş bu kuruluşları anayasal bir kurum haline dönüştürmüştür aym k vurgulandığı üzere özel hukuk tüzel kişilerinin kurulması kişilerin iradesine bağlı iken kamu tüzel kişilerinin kanunla kurulması ve katılım zorunluluğunun bulunmasıdır özel hukuk tüzel kişiliğine sahip örgütlenmeleri kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlardan ayıran irade ölçütü anayasa mahkemesi tarafından da bu hususu açıkça ortaya konmuştur ai̇hm kararlarında sözleşmenin maddesi kapsamında korunan örgüt kişilerin serbest iradeleriyle kurulan ortak bir amaç için bir araya gelen kişiler topluluğudur i̇rade unsuru özel hukuk tüzel kişiliğine sahip toplulukları kamu tüzel kişiliğine sahip topluluklardan ayıran en önemli ölçüdür le compte van leuven ve de meyerebelçika bartholdfederal almanya § sigurdur sigurjonssoni̇zlanda § kanunla kurulmuş olmanın yanında üyeliğin zorunlu olup olmadığı idari yetkiler kullanıp kullanmadığı düzenleme ve disiplin yaptırımı uygulama yetkisinin varlığı gibi ölçütler de dikkate alınmaktadır kamu iradesi bulunmayan toplulukların örgütlenme özgürlüğü temelinde kamu gücüne karşı menfaatlerinin koruması için dayanışma ve toplu ifade gücünden faydalanması söz konusu olmaktadır hüseyin demirdizen no § aktarılan ölçütler ışığında yetki alanı il sınırları ile örtüştüğünden bir ilde birden fazla baro kurulması anayasanın maddesinde ve avukatlık kanununda öngörülen ilkelere aykırılık oluşturur öncelikle sayılı kanunun maddesi ile den fazla avukatın bulunduğu illerde avukatın imzası ile yeni baro kurulmasına olanak tanınmaktadır bu düzenlemenin baroların kurulmasını pozitif hukukumuzda yeri olmayan melez bir niteliğe büründürdüğü açıktır yani her ilde baro kurulması zorunlu iken den fazla avukat olan illerde yeni baro kurmak ihtiyari ve iradi hale gelmektedir buna göre i̇stanbulda mevcut avukat sayısı dikkateesas sayısı karar sayısı alınarak tek bir baro olması ya da –kamu kurumlarında çalışan avukatların da hesaba katılmasıyla en az ayrı baro kurulması tamamen iradi hale gelmiştir haliyle serbest avukatlık yapmak için baroya kayıtlı olmak zorunlu olmasına rağmen bu üyeliğin bir ildeki hangi baroya olacağı konusunda ihtiyarilik olduğu gibi bir ilde yeni baroların kurulup kurulmayacağı da ihtiyari nitelik taşıyan bir örgütlenme haline getirilmiş bulunuyor bu gönüllülük ilkesi baroyu anayasa madde gereği kamu tüzelkişiliği statüsünden çıkarıp dernek ve sendika benzeri örgütlenmeye indirgemektedir den fazla avukat bulunan illerde avukat birleşerek üye olmalarının zorunlu olduğu baroyu kendileri kurabilecektir böyle oksimoron bir yapının anayasanın maddesinde öngörülen kamu tüzel kişiliği niteliği ile bağdaşmadığı açıktır yukarıda belirtildiği ve anayasa mahkemesi tarafından açıkça ortaya konulduğu gibi kurulması ihtiyari olan bir kuruluşun kamu tüzel kişiliği ile uyumlu olduğu söylenemez haliyle ancak yasa ile kurulabilen bir meslek kuruluşunun meslek mensuplarının gönüllü girişimiyle kurulması mümkün değildir dünyada barolar yargı çevresi esasına göre örgütlenmiştir ülkemizde de temel olarak iller yargı çevresi olarak belirlendiğinden barolar da iller ölçeğinde örgütlenmiştir ancak aynı yargı çevresinde birden fazla baro örgütünün bulunduğu demokratik bir ülke örneği bulunmamaktadır kendi iktidarları karşısında boyun eğmeyen savunma mesleğini yok etmek isteyen otoriter yönetimler aynı yargı çevresinde kendi destekledikleri alternatif barolar kurarak bu amaçlarını gerçekleştirme arayışına girebilmektedirler nitekim i̇randa avukatları kontrolü altına alamayan molla rejimi ocak tarihinde meclisten geçen üçüncü kalkınma yasasının maddesiyle müşavirler merkezi adı altında yeni bir baro kuruluşu öngörülmüş ve böylece iktidar destekli avukat iktidar karşıtı avukat ikiliği fiilen öne çıkarılmıştır bunun sonucu olarak iktidar yanlısı baro üyeleri yargı nezdinde daha itibarlı görülmeye başlamış ve müvekkil için davayı kazanmak önem taşıdığından iktidar yanlısı olan ve kalkınma yasasının maddesi üzerine kuruldukları için madde avukatları adıyla tanınan avukatlar hem mahkemelerde hem de müvekkiller nezdinde avantajlı bir konuma sahip olmuştur bunun sonucu baronun çok kıdemli ve eski avukatları bile barodan istifa etmek ve müşavirler merkezine geçmek zorunda kalmışlardır böylece iktidar karşıtı sıfatı verilen avukatlar fiilen işsizlik ve ekonomik sıkıntılara sürüklenmişlerdir httpsdaktilocomforumiranda iktidar destekli paralel baro avukatligi nasil yikti yukarıda belirtildiği gibi anayasanın maddesinde düzenlenen kurumların varlığı mensuplarının hak ve menfaatlerini korumaya indirgenemez böyle olsaydı gönüllülük temelinde kurulan mesleki örgütler yeterli olabilirdi yani dernek ya da sendika şeklinde örgütlenerek isteyen kişiler mesleki menfaatlerini koruma yoluna gidebilirlerdi oysa anayasa böyle bir düzenleme öngörmemiş zorunlu üyelik öngören ve mesleğin düzenini güvenilirliğini sağlayacak kamu tüzel kişiliklerinin kurulmasını zorunlu tutmuştur mesleklerin kamu hizmeti boyutu ağır bastığı için ayrı ve tekli bir örgütlenme modelini benimsemiştir zira anayasanın maddesinde tekli ibaresi geçmese de bütün düzenlemeler bu kuruluşların tek olacağı kabulü üzerine inşa edilmiştir bu kurumların bir çevrede birden fazla olabileceğine dair tek bir ima ya da işaret maddede yoktur benzer şekilde kanunda baroların adli mahkemelerin yargı çevrelerinde kurulacağı yazılı olan ama aynı yargı çevresinde tek baro kurulacağı açıkça belirtilmeyen fransada da sayılı kanun hiçbir adli mahkemenin yargı çevresinde birden fazla baro bulunmamaktadır bir başka deyişle aşikar olan tekli baro sisteminin ilgili normda açık şekilde vurgulanmamış olması türkiyeye özgü bir durum değildir kaldı ki meslek örgütlerini kamu tüzel kişiliği şeklinde düzenleyen bir anayasanın bir bölgede aynı işi yapmak üzere birden fazla kamu tüzel kişiliği kurulmasına izin verdiğiniesas sayısı karar sayısı düşünmek olanaksızdır anayasa kamu hizmeti niteliği ağır basan mesleklerin özel hukuk alanında örgütlenmesini olanaklı kılan bir model benimsemediğine göre bu anayasa yürürlükte olduğu sürece kamu hizmeti niteliği baskın olan mesleklerin özel örgütlenmesine olanak tanıyan düzenlemeler anayasaya aykırı olacaktır ayrıca yukarıda açıklandığı gibi avukatlık mesleği ve barolar kamu hizmeti niteliği taşıyan diğer mesleklere göre daha özel bir niteliğe de sahiptir avukatlık yargı erkinin üçlü sacayağının biri olan savunmayı temsil yetkisine sahiptir avukatların bu işlevi cumhuriyetin nitelikleri olarak insan haklarına dayanan demokratik hukuk devletinin hayata geçirilmesinde vazgeçilmezdir zira hukuk devletinin bağımsız yargı ekseninde temel bir öğesi olan adil yargılama ancak avukatların yargılama sürecine etkin bir şekilde katılımı ile sağlanabilir kanun koyucu bunu dikkate alarak baroların görevleri arasında hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma ödevini de saymıştır bu nedenle avukatlık meslek kuruluşu olan baroların yargının temel bileşenlerinden biri olduğu göz ardı edilemez bu da çoklu baro düzenlemesinin maddede öngörülen kamu tüzel kişiliği şeklindeki mesleki örgütlenme modeli ile bağdaşmadığını göstermektedir çoklu baro sistemi maddede kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları için öngörülen amaçlarla da çatışma içindedir ve bu yönden anayasaya aykırıdır i̇kinci olarak çoklu baro sisteminin anayasanın maddesinde belirtilen amaçlarla uyumlu olduğunu da söylemek mümkün değildir maddeye göre barolar avukatların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak avukatların meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak iii avukatlık mesleğinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak iv avukatların birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak avukatlık meslek disiplini ve ahlâkını korumak amacıyla kurulacaklardır bir mesleğin düzeni disiplini ve ahlakını korumakla görevlendirilen kamu tüzel kişiliğine sahip kurumların aynı yargı çevresinde birden fazla olması demek meslek mensuplarının aynı niteliklere sahip pek çok kurumdan herhangi birini seçebilmeleri anlamına gelecektir kanunun genel gerekçesinden anlaşıldığına göre yılı sonu itibariyle türkiyede barolara kayıtlı avukat sayısı olup bu avukatlardan si i̇stanbul barosuna i ankara barosuna si ise i̇zmir barosuna kayıtlı kayıtlıdır bu durumda öngörülen düzenlemeye göre i̇stanbulda ankarada i̇zmirde ise baro kurulması teorik olarak mümkündür hatta üye sayılarındaki artış dikkate alındığında günümüz itibariyle yukarıdaki rakamların birer fazla sayıda baro kurulması mümkün hale gelmiştir dahası gerekçeden aktarılan sayıların baro levhasına kayıtlı avukat sayısını göstermesine karşılık genel kurul aşamasında değişiklik önergesi ile baro levhasına kayıtlı avukatlara kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan avukatların da eklendiği md dikkate alınırsa adı geçen üç ilde yeni baro kurulması için hesaba katılacak avukat sayısı hayli yükselecektir bu durumda aynı yargı çevresinde farklı baronun kurulması halinde mesleki düzeni disiplini ve meslek etiğini sağlamak mümkün olmayacaktır zira aynı yargı çevresinde farklı uygulama ile karşılaşma olasılığı pek yüksektir bu durumda bir baronun uygulamaya koyduğu etik ilkelerden hoşnut olmayan bir avukat başka bir baroya kaydını aldırma olanağına sahip olacaktır barolar arasında meydana gelecek ideolojik ekonomik ve siyasi rekabet uygulamalarda yozlaşmaya neden olacak ve meslek düzen ve disiplininden söz etmek imkânsız hale gelecektir ayrıca böyle bir bölünmüşlük içinde maddede öngörülen diğer amaçları gerçekleştirmek mesela avukatların menfaatlerini korumak de mümkün olmayacaktır çoklu baro sistemininesas sayısı karar sayısı maddede öngörülen amaçları daha iyi gerçekleştireceğine dair meşru ve haklı tek bir argüman bulunmamaktadır aksine pek çok bakımdan mesleğe ve avukatlara zarar verme olasılığı çok yüksektir etnik dinsel ideolojik siyasi kimlikler üzerinden oluşturulacak yeni barolar farklı çatışmalara zemin hazırlayabilecektir bu gruplar arasında yaşanacak ideolojik ekonomik ve siyasi çatışmalar avukatlık mesleğinin varlık nedeni olan adil yargılanma hakkının güvencesi olma işlevini yerine getiremez hale getirecektir her avukatın üye olduğu baro yoluyla siyasi ideolojik etnik veya dinsel ya da bölgesel kimliğin açık hale gelmesi yargılamanın tarafsız yapılmasını imkânsız hale getireceği gibi savunma mesleğini siyasallaştıracak siyasal kutuplaşmalar ve çatışmalar avukatların örgütlenmesini birbirleri ile veya diğer erklerle ilişkilerini de belirleyici hale gelecektir siyasi iktidara yakın olan barolar ve olmayan barolar arasında kamu kaynaklarının dağıtımında ve kamu kaynaklarından yararlanmada ayrımcı muameleler ortaya çıkacaktır bugün tbmmde sayısal çoğunluğa sahip parti ve iktidarı anayasa değişiklikleri ile getirdiği hsyk seçimlerinde yargıçların oy kullanmasını sağlayan uygulamayı anayasa değişikliği ile ortadan kaldırmıştır bu değişikliğin temel nedeni olarak seçimlerde oluşan ayrışmanın yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına zarar verdiği argümanıdır şimdi ise örgütsel ölçekte çok daha derin bir ayrışmaya neden olacak olan söz konusu düzenlemeyi yargının savunma ayağı için getirmektedir bu ayrışmanın adil yargılama ve yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı için doğuracağı sakıncalar aşağıda ayrıca ele alınacaktır ancak mesleğin niteliği açısından doğuracağı zararlar da dikkate alınmalıdır üçüncü olarak anayasanın maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kanunla kurulması gerekmektedir oysa yasada öngörülen sisteme göre den fazla avukat olan illerde avukat yeni bir baro kurabilecektir dolayısıyla burada baro kurmak tamamen avukatların iradesine bırakılmıştır gönüllü kuruluş esasına dayanan bu sistemin kamu tüzel kişiliği anayasal statüsü ile bağdaşmadığı ve kanunla kurulma ilkesine aykırı olduğu açıktır dördüncü olarak anayasanın maddesi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının seçimlerinde siyasi partilerin aday gösteremeyeceği kuralını içermektedir çoklu baro sistemi yukarıda belirtildiği gibi etnik siyasi dini veya ideolojik temelde baroların kurulmasına fiilen olanak tanımaktadır ve onun sonucunda siyasi partilere angaje baroların kurulması ve siyasi partilerin doğrudan partilere müdahale etmesi de mümkün hale gelmiştir bu yönden de düzenleme anayasanın maddesine aykırıdır ayrıca çoklu baro sistemi anayasanın maddesinde öngörülen amaç dışı faaliyette bulunma yasağına aykırılık teşkil etmektedir zira etnik siyasi dini veya ideolojik temelde kurulan baroların anayasada öngörülen amaçlar dışında faaliyet göstermesi olası hale gelecektir gerçekten de aynı ildeki barolar baro kamu tüzelkişiliğine içkin olmayan dışsal itkilerle kurulacağından amaç dışında faaliyette bulunma yasağının ihlali kaçınılmaz olacaktır zira çoklu olma durumu ve avukatlar için barosunu seçme hakkı zorunlu olarak baroların içkin mesleki amaçları dışındaki değerlendirme ölçütlerini genelleştirecektir bir başka aykırılık da kamu avukatlarının barolara üye olmalarını kendi tercihlerine bırakan hüküm açısından söz konusu olacaktır kamu kurumlarında çalışan avukatların baroya üye olma zorunluğu yoktur çoklu baroda bu kuralın uygulanması açısından büyük zorluklar ortaya çıkacaktır zira siyasi iktidarlar çeşitli yöntemlerle kendi emri altında çalışan kamu avukatlarını kendi ideolojilerine veya siyasi görüşlerine yakın gördükleri barolara kaydolmayaesas sayısı karar sayısı teşvik edecek hatta zorlayabilecektir çünkü baroların kurulmasında siyasal saikler belirleyici olacağından siyasal iktidar güdümünde kurulan barolara mobing yoluyla bindirme üye kaydetme riski ortaya çıkacaktır diğer taraftan yasaya aykırı hareket etmesi halinde meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine son verilmesi olanağı tanınmıştır siyasal temelde oluşmuş barolar açısından bu yetkinin ayrımcı bir şekilde uygulanması olasılığı da çok yüksektir bu nedenle çoklu baro öngören düzenlemelerin tamamı anayasanın maddesine yukarıda açıklanan pek çok yönden aykırılık oluşturmaktadır anayasanın ve maddelerine aykırılık yukarıda açıklandığı gibi avukatlar yargı erkinin bir unsuru olan savunmanın temsilcisidirler bu yönüyle de adil yargılanma hakkının güvencesi ve hukuk devleti ilkesinin temel dayanakları arasında yer almaktadırlar adil yargılanma ilkesinin alt unsurları olan tarafsız ve bağımsız mahkemeler önünde yargılanma savunma hakkı silahların eşitliği gibi temel ilkelerin tamamı çoklu baro sistemi ile ciddi tehdit altına girmiştir öncelikle yukarıda da belirtildiği gibi ideolojik ve siyasal temelde kurulan barolar avukatlara bir siyasal kimlik atfına neden olacaklardır bu açık siyasal kimlik yargılama makamlarının tarafsızlığı açısından ciddi bir sorun teşkil edecektir yargı ve savcıların bağımsızlığı konusundaki ciddi ve derin sorunlar di
4,008
esas sayısı karar sayısı i̇ptal davasi ve yürürlüğün durdurulmasi i̇le i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması i̇stemlerini i̇çeren dava dilekçesinin gerekçesi bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinde kalkınma ajanslarının kurulmasının amacı belirtilmiştir bu madde incelendiğinde kalkınma ajanslarının merkezi mi yoksa mahalli bir nitelik mi taşıdığı bunların birer kamu tüzelkişisi mi yoksa özel hukuk tüzelkişisi mi oldukları anlaşılamamaktadır sayılı kanunun tümü bu konularda yeterli açıklıktan yoksundur kalkınma ajanslarının örgütlenmesine bakıldığında bu örgütlerin kapsadıkları birden çok il ve donatıldıkları yetkiler açısından bölgesel nitelik taşıdıkları görülmektedir ancak bu ajanslar merkezi idarenin bir parçası olmadıkları gibi tabi oldukları hukuki rejim bakımından da birer kamu idaresi değildirler anayasanın ncı maddesinin son fıkrasına göre kamu hizmetlerinin görülmesinde verimi ve uyumu sağlamak amacıyla birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulmasına imkan tanınmıştır ancak ajansların bölgesel olma özellikleri onların anayasanın ncı maddesinin son fıkrası bağlamında ele alınmalarını imkansızlaştırmaktadır kalkınma ajansları anayasanın nci maddesinin son fıkrası kapsamında mahalli idare birlikleri olarak da kabul edilemezler bu hususlar göz önünde tutulduğunda kalkınma ajanslarının anayasanın üncü ncı ve nci maddelerinde öngörülen idari yapının dışında ve bu yapıdan farklı yeni bir örgütlenme birimi niteliğini taşıdıklarını söylemek gerekmektedir anayasanın üncü ncı ve nci maddelerine aykırı düşen böyle bir örgütlenme birimi ve modelinin anayasa ile bağdaşmayacağı açıktır diğer yandan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci ve inci maddelerinde belirtilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır bu nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesi anayasanın nci inci üncü ncı ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının i̇lk cümlesinin ve son fıkrasının anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin iptali istenen birinci cümlesinde ajanslar bölgeler esas alınarak devlet planlama teşkilatı müsteşarlığının bağlı olduğu bakanın teklifi üzerine bakanlar kurulu kararı ile kurulur hükmüne yer verilmiştir sayılı kanunun tanımlar başlıklı nci maddesinde bu kanunun uygulanmasında bölge kavramının ek listede belirtilen düzey i̇statistiki bölge birimini ifade edeceği belirtilmiştir ab katılım ortaklığı belgesinde tanımlanması öngörülen bu bölgeler düzeyli olarak eylül tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı bakanlar kurulu kararı ile belirlenmiştir düzey ye göre ülke genelinde toplam adet yeni bölge yaratılmıştır anılan bakanlar kurulu kararına göre türkiyedeki adet il düzey olarak tanımlanmıştır düzey ise ülke toprakları birime bölünerek yaratılmıştır i̇stanbul ili bu birimden biri olarak tanımlanmıştır tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin iptali istenen birinci cümlesiyle anayasal olarak ülkemizin yönetim yapısında olmayan yeni bir bölge kademesi yaratılmaktadır anayasamız yönetsel bakımdan merkeziyetçi bir yapıya sahip olan bir tekil devlet modelini benimsemiş merkez dışı yönetsel örgütlenmeyi ise merkezi idarenin denetim ve gözetimi altına almıştır anayasanın başlangıç bölümünde bu hiçbir faaliyetin türk milli menfaatleri türk varlığı devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında koruma göremeyeceği belirtilmiş nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir devlet olduğu vurgulanmış inci maddesinde de türk ulusunun bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini korumak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır anayasanın üncü maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu merkezden ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı açıklanmış ncı maddede merkezi yönetime nci maddede de yerel yönetime ilişkin ilkelere yer verilmiştir anayasanın ncı maddesine göre türkiye merkezi yönetim kuruluşu yönünden coğrafya durumuna ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmakta i̇llerin yönetimi yetki genişliği esasına dayanmaktadır anayasanın nci maddesine göre de yerel yönetimler il belediye ya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasayla belirlenen yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir merkezi yönetim yerel yönetimler üzerinde yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde idari vesayet yetkisine sahiptiresas sayısı karar sayısı görüldüğü gibi anayasada tekil devlet modelinin yönetsel örgütlenmedeki temel ilkeleri merkezden yönetim yerinden yönetim ve bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü olarak belirlenmiş ancak anayasada bölgesel yönetim öngörülmemiştir anayasanın i̇darenin kuruluşu ve merkezi i̇dare başlığını taşıyan ncı maddesinin üçüncü fıkrası kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabilir bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla düzenlenir demektedir bu hükümden de anlaşılacağı üzere anayasaya göre çok ili içine alacak şekilde ancak merkezi idare teşkilatı kurulabilir kalkınma ajanlarının merkezi idarenin taşra teşkilatı olmadığı çok açıktır şöyle ki i̇darenin bütünlüğü ilkesi merkezin denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirilmektedir merkezi yönetimin taşra örgütlenmesi üzerindeki denetimi hiyerarşik denetim yerinden yönetimler üzerindeki denetimi ise vesayet denetimi dir merkezi yönetimin kalkınma ajansları üzerinde bir hiyerarşik denetimi bulunmamaktadır sayılı kanunun inci maddesine göre kalkınma ajansları bağımsız dış denetim kuruluşlarının dış denetimine tabidir diğer taraftan kalkınma ajanslarının teşkilat yapısı da bu ajansların merkezi idarenin taşra birimi olmadıklarının açık bir göstergesidir sk vd tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin iptali istenen birinci cümlesinde anayasanın başlangıç kısmında ve üncü ncı ve nci maddelerinde belirtilen idarenin bütünlüğü idari vesayet yetki genişliği ilkelerine aykırı bir yapı ortaya konulmaktadır diğer yandan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin ise anayasanın nci ve inci maddelerinde belirtilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin birinci cümlesi açıklanan nedenlerle anayasanın başlangıç kısmına nci inci üncü ncı ve ncimaddelerine aykırı olup iptal edilmesi gerekmektedir üncü maddenin iptali istenen son fıkrasında ise ajansların tüzelkişiliğe sahip oldukları bildirilmiş ancak özel hukuk mu yoksa kamu tüzelkişisi mi oldukları belirtilmemiştir böyle bir belirsizlik hukuk güvenliğini zedeler hukuk güvenliğinin zedelenmesi hukuk devleti ilkesine aykırıdır bu nedenle söz konusu fıkra hukuk devleti ve anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağından anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin i̇kinci fıkrasının c ve bentlerinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen b bendi ile ajansların kurumsal performansları ile yürütülen programların performanslarının ölçülmesine dair usûl ve esasları belirlemeesas sayısı karar sayısı c bendi ile bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış kaynaklı fonların ajanslara tahsisi ile bunların kullanımına ilişkin usûl ve esasları belirleme h bendi ile plân ve programlara yapılacak yardım ve transferlere personelin nitelik ve istihdamına bütçe ve muhasebe standartlarının kullanımına faaliyet raporlarına izleme değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usûller ile yatırım destek ofislerinin çalışma esas ve usûllerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşünü alarak belirleme yetkisi devlet planlama teşkilatına verilmiştir yasada ilke ve esasları gösterilmeden yürütmeye bırakılan böyle bir yetki asli bir düzenleme yetkisi niteliğinde olduğundan yasamaya aittir ve anayasanın nci maddesine göre de devredilemez devredildiği takdirde bu yetki anayasanın nci ve inci maddelerine kökenini anayasadan almadığı için de anayasanın ncı maddesine aykırı düşer anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile anayasanın nci ve inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır açıklanan nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen c ve bentleri anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin c e ve bentlerinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinin bendi ile verilen uygulama sürecini izlemek değerlendirmek yetkisi ajansa kamu kurum ve kuruluşları üzerinde bir tür hiyerarşik denetim imkanı vermektedir ajans anayasanın üncü ve ncı maddeleri çerçevesinde denetim yetkisi ile donatılmış bir merkezi idare birimi bir kamusal idari üst konumunda değildir böyle bir yetkilendirme kamu kurum ve kuruluşlarını ajansların denetimi altına sokacağı için anayasanın üncü ve ncı maddelerine aykırıdır diğer yandan ulusal kalkınma planına atıfta bulunmadan ulusal kalkınma planı ile bağlantı zorunluluğu getirilmeden bölge plan ve programlarının uygulanması konusunda ajansa verilen yetki ve görev kaynakların ulusal açı yerine sadece bölgesel açıdan değerlendirilmesine ve böylece kaynak israfına yol açabilecektir böyle bir durumun ise kamu yararı sağlamayacağı açıktır halbuki bir hukuk devletinde tüm kamu işlemlerinin yönelmesi gereken nihai amaç kamu yararı olmalıdır kamu yararı amacı yerine bölgesel amaçların öncelik kazanmasına yol açabileceği için de söz konusu düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle çelişeceği ortadadır bu tür bir düzenleme kalkınma girişimlerinin ulusal düzeydeki bir başka değişle yurt düzeyindeki kalkınma planına göre gerçekleştirileceği ilkesini getiren anayasanın ncı maddesi ile de bağdaşması beklenemez sayılı kanunun inci maddesinin d ve fıkralarında ulusal kalkınma planı ile bağlantı zorunluluğu getirilmeden bölge plan ve programları doğrultusunda yapılacak işlemlerle ilgili olarak ajanslara verilen görev ve yetkiler de aynı gerekçe ile anayasanın nci ve inci maddelerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun inci maddesinin bendinde kamu kesimi tarafından yürütülen projeleri izlemek konusunda ajanslara verilen yetki de ajans anayasanın üncü ve ncı maddeleri çerçevesinde denetim yetkisi ile donatılmış bir merkezi idare birimi bir kamusal idari üst konumunda olmadığı için yukarıda açıklanan nedenle anayasanın üncü ve ncı maddesine aykırıdır ayrıca önemli diğer projeler konusunda tanınan bu yetki önemli görülen diğer projelerden ne anlaşılacağı belirtilmediği için kuralda belirsizlik yaratmakta keyfiliğe imkan tanımakta bu belirsizlik ve keyfilik hukuki güvenliği zedelediği için hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırı düşmektedir sayılı kanunun inci maddesinin bendinde kamu kesimi özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek ibaresi ajanslara kamu kesimini de yönetme bağlamında görev ve yetki vermektedir böyle bir yetkilendirme ve görevlendirme anayasanın üncü ve ncı maddelerinde belirtilen idari yapı modeli ile çelişmektedir çünkü anayasanın üncü ve ncı maddeleri merkezi idareyi hiyerarşik üst konumunda düzenlemiştir halbuki ajanslar birer merkezi idare birimi değildir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile anayasanın nci ve inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır açıklanan nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin iptali istenen c e ve bentleri anayasanın nci inci üncü ve ncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasında bölgesel gelişme hedefine yönelik olarak bölgedeki kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim sivil toplum kuruluşları üniversiteler ve yerel yönetimler arasında işbirliğini geliştirmek üzere kalkınma kurulu oluşturulacağı bildirilmiştir anayasanın ncı maddesinden kalkınmanın ulusal düzeyde yurt düzeyinde düşünüldüğü ve tüm kalkınma girişimlerinin ulusal düzeydeki plana göre gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır ulusal düzeydeki kalkınma planı ile bağlantısı ifade edilmeden bölgesel gelişme hedefinden söz edilmesi anayasanın ncı maddesi ile bağdaşmayan bir durumdur diğer yandan kalkınma kuruluna özel kesim sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile kamu kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini geliştirme konusunda verilen yetki bu kurulları yerel yönetimler ve kamu kurum kuruluşlarını yönlendiren bir üst konumuna getirmektedir böyle bir durum ise anayasanın üncü ve ncı maddelerinde öngörülmeyen bir örgütlenme biçimidir bu nedenle söz konusu birinci fıkra anayasanın üncü ncı ve ncı maddelerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile anayasanın nci ve inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır sayılı kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrasında kalkınma kuruluna temsilci gönderecek kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının gönderecekleri temsilcilerin sayısı görev süresi ve diğer hususların kuruluş kararnamesi ile belirleneceği hükme bağlanmıştır kuruluş kararnamesi ile belirleme konusunda idareye verilen yetki esasları ile ilgili düzenleme yasada yapılmadığı için asli bir düzenleme yetkisidir asli düzenleme yetkisi anayasanın nci maddesine göre yasamanındır ve devredilemez söz konusu üçüncü fıkrada asli düzenleme yetkisi idareye devredilmiş olduğundan böyle bir düzenleme anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırıdır diğer taraftan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile anayasanın nci ve inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır bu nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrası anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin bendindeki özel kesim veveya sivil toplum kuruluşları i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun uncu maddesinin bendinde tek ilden oluşan bölgelerde yönetim kurulunda yer alacak özel kesim veveya sivil toplum kuruluşları temsilcilerini ve iki katı yedeklerini sırasıyla seçme görev ve yetkisi kalkınma kuruluna verilmiştir sivil toplum kuruluşları sivil toplumdaki belli ilgi gruplarını temsil etmek üzere organize olmuş kurumlar olarak tanımlanmaktadır etkinlik alanlarına göre birbirinden farklı nitelikte sivil toplum kuruluşları görülmektedir örneğin kalkınma ve yardım sivil toplum kuruluşları gibi kalkınma sivil toplum kuruluşları sosyal ekonomik ve kültürel kalkınmayı hedeflerken yardım sivil toplum kuruluşları dezavantajlı gruplar için insani yardım misyonu üstlenirler söz konusu uncu maddesinin bendinde tek ilden oluşan bölgelerde ajans yönetim kurulunda yer alacağı ifade edilen sivil toplum kuruluşlarının hangi türden ve hangi alanda etkinlik gösteren sivil toplum kuruluşları olacağına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır aynı şekilde özel kesim ifadesi de tam anlamıyla açık bir tanım olmayıp bu konuda da yasada herhangi bir belirleme görülmemektedir bir hukuk devletinde hukuk düzeninin belirliliği sağlaması esastır i̇ptali istenen kural ise neyin kapsanıp neyin dışlandığı konusunda yeterince açıklıktan dolayısıyla belirlilik ve öngörülebilirlilikten yoksundur ve bu durum anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır çünkü hukuk devleti belirliliği ve öngörülebilirliliği dolayısıyla hukuk güvenliğini gerçekleştirmeyi amaçlaresas sayısı karar sayısı diğer yandan yasada herhangi bir ölçüt getirilmeden ve faaliyet alanı belirtilmeden idareye özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarından üye seçmek yetkisi tanınması idarenin keyfiliğe ve kötüye kullanılmaya açık bir yetki ile donatılması anlamına da gelir ve böyle bir yetkilendirmeyi de yine anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırmak mümkün değildir i̇dareye verilen söz konusu seçme yetkisi ilkeleri sınırı yasada belirtilmediği için aynı zamanda asli bir düzenleme yetkisi niteliğini de taşımaktadır i̇darenin anayasada gösterilen sınırlı haller dışında asli düzenleme yetkisi bulunmadığı bu yetki yasamaya ait olduğu için böylesi bir yetkilendirmenin anayasanın nci ve inci maddelerine kökenini anayasadan almayan bir yetki kullanılamayacağı içinde anayasanın ncı maddesine aykırı düşeceği açıktır diğer yandan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf bu nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin bendindeki özel kesim veveya sivil toplum kuruluşları ibaresi anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin i̇kinci fıkrasının birinci cümlesindeki özel kesim veveya sivil toplum kuruluşlarından i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde ajansın karar organı olan yönetim kurulunun tek ilden oluşan bölgelerde vali büyükşehir belediye başkanı il genel meclisi başkanı sanayi odası başkanı ticaret odası başkanı ile kalkınma kurulu tarafından özel kesim veveya sivil toplum kuruluşlarından seçilecek üç temsilciden oluşacağı öngörülmüştür söz konusu uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde ajans yönetim kurulunda temsilcilerinin seçileceği ifade edilen sivil toplum kuruluşlarının hangi türden ve hangi alanda etkinlik gösteren sivil toplum kuruluşları olacağına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır aynı şekilde özel kesim ifadesi de tam anlamıyla açık bir tanım olmayıp bu konuda da hiç bir belirleme yapılmamıştır yukarıda numaralı başlık altında etraflıca belirtilen nedenlerle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesindeki özel kesim veveya sivil toplum kuruluşlarından ibaresi anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı sayılı kanunun nci maddesinin iptali istenen üçüncü fıkrasında yatırım destek ofislerine hangi yatırım ve işlemlerle ilgili başvuru yapılacağının üncü maddenin bendi uyarınca çıkarılacak düzenlemeler kapsamında belirleneceği hükme bağlanmıştır görüldüğü üzere bu fıkrada üncü maddenin bendine gönderme yapılmıştır üncü maddenin bendinde ise idareye anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı olarak asli düzenleme yetkisi devredilmektedir anayasaya aykırı bir yetkiye dayanılarak yapılan düzenlemelerin de anayasaya aykırı düşeceği açıktır bu durumda üncü maddenin bendine gönderme yapan tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun nci maddesinin üçüncü fıkrası da yukarıda numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki bu fıkra kapsamındaki kişilerden önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek kararname ile atananların bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri ilgili bakan onayı ile yapılır cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki iptali istenen cümlede tekrar kamudaki işine dönmek isteyen ve kamuda önceki ataması müşterek kararname yapılanların dönüşte bakan onayı ile atanması öngörülmüştür müşterek kararname bürokrasideki atamalarda tarafsızlığı sağlamaya yönelik bir yöntemdir bu nedenle önceki görevine müşterek kararname ile atanan bir personelin dönüşünde kariyerine ve durumuna uygun bir göreve getirilmesi öngörüldüğü için atamasının yine müşterek kararname ile yapılması idarenin tarafsızlığı ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesinin bir gereğidir aksi bir durum hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla bu ilkenin ifade edildiği anayasanın nci maddesine aykırı düşer diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki bu fıkra kapsamındaki kişilerden önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek kararname ile atananların bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri ilgili bakan onayı ile yapılır cümlesi anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin altıncı fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinin altıncı fıkrasında genel sekreter ile diğer personelin ücret ve gündelikleri ile diğer malî ve sosyal haklarının yüksek planlama kurulu kararıyla tespit edilen alt ve üst limitleri geçmemek üzere yönetim kurulunca belirleneceği öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı bu kural ile yüksek planlama kuruluna verilen alt ve üst limitleri belirleme yetkisi sınır ve ilkeleri yasada gösterilmediği için asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşımaktadır böyle bir yetkinin yüksek planlama kuruluna verilmesi asli düzenleme yetkisinin idareye devri anlamına geleceğinden anayasanın ncı nci ve inci maddeleri ile bağdaşmaz diğer taraftan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile anayasanın nci ve inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır açıklanan nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin altıncı fıkrası anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin i̇kinci ve üçüncü fıkralarının birinci cümlelerinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin birinci fıkrasında ajanslarda iç ve dış denetimin yapılacağı belirtildikten sonra iptali istenen ikinci ve üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ile iç denetimde ajansın faaliyetlerinin hesaplarının işlemlerinin ve performansının yönetim kurulu başkanı veya genel sekreter ile bir iç denetçi tarafından denetleneceği dış denetimde i̇çişleri bakanlığı ve maliye bakanlığı ile devlet planlama teşkilatı müsteşarlığınca müştereken belirlenecek esas ve usûllere göre ajansın her türlü hesap ve işlemlerinin yönetim kurulu tarafından her yıl en geç mart ayında ve gerekli görülen hallerde her zaman sermaye piyasası kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletileceği hükme bağlanmıştır genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılan paylar i̇l özel idaresi kaynaklarından ve belediyelerin gelirlerinden sağlanacak miktarlar kalkınma ajanslarının gelirleri arasında yer aldığından skm bu kuruluşların kamu kaynaklarını kullanacakları açıktır dolayısıyla kamu kaynağını kullanan her kurumun hesap verilebilirlik ve denetim açısından daha sağlıklı bir yönetsel yapıya kavuşturulması büyük önem taşıdığından ajanların denetiminin kamusal denetim kapsamında gerçekleştirilmesi gerekir ajanslarda iç denetçinin iş mevzuatı hükümlerine göre istihdam edilmesi öngörülmüştür skm ajansın dış denetimini yapacak olan sermaye piyasası kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarının da bir kamu denetim organı olmadığı açıktır bu durumda kalkınma ajansları üzerinde bir kamusal denetim öngörülmemiş olduğu söylenmelidir halbuki yukarıda da belirtildiği gibi kamusal kaynakları kullanan söz konusu ajansların hesap verilebilirlik ve sağlıklı denetim açısından kamusal denetim altında olmasında kamu yararı vardır kalkınma ajanslarını kamusal denetim organlarının denetim alanı dışına çıkartmaya yönelik bir düzenlemenin ise kamu yararına olduğu söylenemezesas sayısı karar sayısı halbuki tüm devlet işlemlerinin nihai amacı kamu yararını gerçekleştirmektir kamu yararı amacına uygun olmayan devlet işlemleri hukuk devleti ilkesi ile ve dolayısıyla anayasanın nci maddesi ile bağdaşmaz bu nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının iptali istenen birinci cümleleri kamu yararı amacına dayanmamaktadır halbukibir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının kamu yararı olması gerekir bu gereklilik kamu yararını yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir diğer taraftan inci maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istenen birinci cümlesinde dış denetimde i̇çişleri bakanlığı ve maliye bakanlığı ile devlet planlama teşkilatı müsteşarlığınca müştereken belirlenecek esas ve usûllere göre ajansın her türlü hesap ve işlemlerinin yönetim kurulu tarafından her yıl en geç mart ayında ve gerekli görülen hallerde her zaman sermaye piyasası kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletileceği belirtilmiştir ajansın her türlü hesap ve işlemlerinin incelenmesi konusunda yürütme organına verilen esas ve usulleri düzenleme yetkisi genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir yetkidir böyle bir durum idareye belirtilen konularda takdir yetkisini dilediği gibi kullanma keyfi olarak belirleyebilme imkanını vermekte bu da yürütmenin kanuniliği ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi sonucu anayasanın inci maddesine aykırı düşmektedir ayrıca ilkeleri sınırı çerçevesi yasa ile düzenlenmediği için idareye verilen söz konusu yetkinin bir asli düzenleme yetkisi olduğu açıktır anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur bu yetki anayasanın nci maddesinde türkiye büyük millet meclisine verilmiştir ve devredilemez yürütme ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlenir değiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna anayasa mahkemesi kararlarıyla açıklık getirmiştir örneğin günlü k sayılı kararında konuyu şöyle belirginleştirmiştir yasa koyucu belli konularda gerekli kuralları koyacak çerçeveyi çizecek eğer uygun ve zorunlu görürse onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak idare ancak alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır esasen anayasanın inci maddesinin yürütme yetkisi ve görevinin anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur anayasa mahkemesinin tarih k sayılı kararı rg sa bu nedenle inci maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istenen birinci cümlesi anayasanın nci ve inci maddelerine ve bu kural ile verilen yetki kökenini anayasadan almadığı için ncı maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı diğer yandan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının birinci cümleleri anayasanın nci ve inci maddelerine ve ayrıca inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun ncı maddesinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun ncı maddesi ile ajansların bu kanunun uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerde her türlü vergi resim ve harçtan muaf olduğu hükme bağlanmıştır sayılı kanunun uygulamasıyla ilgili iş ve işlemlerin hangileri olduğu belirtilmemiştir örneğin ajansın satın alacağı araç veveya taşınmazlar bu kanunun uygulamasıyla ilgili iş ve işlemlerden sayılacak mıdır ajans satın alacağı araçlar için taşıt alım vergisinden sahibi olacağı taşınmazlar nedeniyle emlak vergisi ile doğacak her türlü resim vergi ve harçtan muaf olacak mıdır görüldüğü üzere iptali istenen kural neyin kapsanıp neyin dışlandığı konusunda yeterince açıklıktan dolayısıyla belirlilik ve öngörülebilirlilikten yoksundur anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir hukuk güvenliği ilkesi ise herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir bu nedenle iptali istenen kural anayasanın nci maddesine aykırı düşmektedir diğer yandan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sesas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun ncı maddesi anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin tarihli ve sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesine eklediği bendinin anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen bendinde güneydoğu anadolu projesi bölge kalkınma i̇daresi teşkilatının adıyaman batman diyarbakır gaziantep kilis mardin siirt şanlıurfa ve şırnak illerini kapsayan bölgelerde kurulacak kalkınma ajansları üzerindeki koordinasyon görevini devlet planlama teşkilatının belirleyeceği usûl ve esaslara göre yürütmesi öngörülmektedir devlet planlama teşkilatına verilen usul ve esasları belirleme yetkisi sınır ve ilkeleri yasada gösterilmediği için asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşımaktadır böyle bir yetkinin idareye verilmesi asli düzenleme yetkisinin idareye devri anlamına geleceğinden anayasanın ncı nci ve inci maddeleri ile bağdaşmaz diğer taraftan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile anayasanın nci ve inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır açıklanan nedenle tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin tarihli ve sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesine eklediği bendi anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kalkınma ajanslarının kuruluşu koordinasyonu ve görevleri
4,149
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme kararında olay tarihinde akçaabat i̇lçesi akçaköy sağlık ocağına ait ac plaka sayılı jeep oto ile şoför hüseyin bayrak sağlık memuru cavit memi̇ş ebe sema arslan ve stajyer hemşire yurdanur özdemi̇rden oluşan görevli sağlık ekibi hüseyin bayrakın yönetiminde araçla akçaabat maden köyüne aşılama bağışıklık çalışmaları için gittiklerinde köy içinde aracın bir uçurumun kenarında kontak anahtarları üzerinde bırakılarak park edildiği stajyer hemşire yurdanur özdemi̇rin aracın içinde arka koltukta oturduğu diğer görevlilerin araçdan indikleri aşılama görevine başladıkları sağlık memuru cavit memi̇şin bir ara şoför koltuğuna oturduğu ve aracın üzerinde bulunan kontak anahtarını kullanarak aracı çalıştırdığı geri vitese bağlanmış olan aracın çalışarak arka tarafdaki uçuruma doğru kaçtığı takla attıktan sonra metre sürüklendiği ve alt kısımdaki dereye metre mesafede bir kestane ağacına dayanarak durduğu cavit memi̇şin ilk takladan sonra yurdanur özdemi̇rin bir kaç takladan sonra araçdan dışarı atıldıkları mağdure yurdanur özdemi̇rin bu olay nedeniyle gün mudatiştigaline engel olacak derecede yaralandığı zabıtanın ve trabzon sağlık müdürlüğünce görevlendirilen muhakkikin olayla ilgili soruşturma yaptıkları adli zabıtanın soruşturma belgelerini akçaabat başsavcılığına gönderdiği başsavcılığının hüseyin bayrakı sanık göstererek sanığın memur olması ve eylemin görev sırasında meydana geldiği gerekçesiyle yargılamanın ilçe idare kurulunca yapılması için görevsizlik kararı vererek soruşturma belgelerini akçaabat kaymakamliğina gönderdiği kaymakamlığın daha önce sağlık müdürlüğünce başlatılan soruşturma ile başsavcılığından gelen soruşturma belgelerini birleştirerek muhakkik cemal keleşin düzenlediği fezleke üzerine fezlekede ilgililer hakkında meni muhakeme önerilmesine rağmen günlü sayılı i̇lçe i̇dare kurulu memurin muhakematı komisyonu kararıyla şoför hüseyin bayrakın kontak anahtarını araçta bırakması nedeniyle görevi ihmal suçundan dolayı tcknun maddesi uyarınca sağlık memuru cavit memi̇şin ise yaralama ile biten kazaya neden olmaktan dolayı tcknun maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle lüzumu muhakemelerine karar verildiği hüseyin bayrakın itirazı üzerine trabzon i̇l memurin muhakematı komisyonunun günlü sayılı kararıyla cavit memi̇şin süresi içinde itirazda bulunmaması nedeniyle lüzumu muhakeme kararının kesinleştirilmesine hüseyin bayrakın itirazı yerinde görülerek hakkındaki lüzumu muhakeme kararının bozularak sanığın meni muhakemesine karar verildiği soruşturma belgelerinin akçaabat kaymakamlığından başsavcılığına oradan da mahkememize gönderildiği mahkememizde mmhk uyarınca cavit memi̇ş hakkında açılmış bu davanın esas numarasına kaydedildiği ve yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır mahkememi̇zi̇n yetki̇si̇ mahkememizde mmhkna göre açılmış bir dava bulunduğundan bakılmakta olan davanın varlığı koşulu gerçekleşmiştir anayasa mahkememiz günlü esas karar sayılı kararı ile benzer bir olay nedeniyle dursunbey asliye ceza mahkemesinin anayasaya aykırılık başvurusunu ilgili memur hakkında mmhk uyarınca yöntemine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından başvuran mahkemenin yetkisizliği gerekçesiyle reddetmiştir yüksek mahkeme bu kararı ile yetkili mahkemenin başvurusu halinde mmhk bu esastan inceleyebileceğini öngörmüştür yüksek mahkemeni̇nesas sayısı karar sayısı günlü esas karar sayılı söke asliye ceza mahkemenin başvurusu üzerine verdiği kararında ki şu halde mahkemenin anayasaya aykırı gördüğü kanun hükümleri daha önce idari makamlar tarafından uygulanmış olup mahkeme artık bu hükümlere dayanarak bir karar verecek değildir i̇tirazın yetki yönünden reddi gerekir şeklindeki gerekçeden anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh bası günlü esas karar sayılı bulanık asliye ceza mahkemesinin başvurusu üzerine verdiği kararında ki bulanık asliye ceza mahkemesi davada uygulayacağı kanun hükümleri hakkında değil son tahkikatın açılmasından önce idari makamların uyguladığı kanun hükümleri hakkında anayasaya aykırılık itirazında bulunmaktadır ki buna yetkisi yoktur i̇tirazın yetki yönünden reddi gerekir şeklindeki gerekçeden anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh bası günlü esas karar sayılı dudak asliye ceza mahkemesinin başvurusu üzerine verdiği kararındaki gerçi memurin muhakematı hakkındaki kanunun maddesine göre memurların memurluk görevinden doğan veya memurluk görevini yerine getirilmesi sırasında işledikleri suçlardan dolayı bu kanun hükümleri uyarınca lüzumu muhakeme kararı alınmadan ve bu karar csavcılığına gelmeden savcılar memur hakkında doğrudan doğruya kovuşturma yapamazlar ancak olayda savcısınca açılmış ve mahkemece görülmekte bulunmuş bir dava vardır davanın yanlış açılması onun yok sayılmasını gerekli kılmaz mahkemece aksine karar verilinceye kadar işin dava niteliğini koruyacağı şüphesizdir bu nedenle çoğunlukça yukarıda açıklanan görüş benimsenmemiş ve bakılmakta bulunan bu davanın var olduğu ve mahalli mahkemenin anayasa mahkemesine başvurmaya yetkili bulunduğuna oyçokluğu ile karar verilmiştir şeklindeki gerekçeden anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh bası ve bu gerekçelere dayalı kararlarından ayrılarak yeni bir görüş belirlediği anlaşılmaktadır yeni görüş ve yorumun ve bentlerdeki kararlara göre genişletici yorumu benddeki karara göre daraltıcı yorumu içerdiği açıktır yüksek mahkemenin konu ile ilgili saptayabildiğimiz diğer kararları günlü esas karar sayılı adalet partisi tbmm grubunun başvurusu üzerine verdiği mülkiye amirlerine ve bakanlara doğrudan doğruya bazı suçlarda ise kefalet gösterilmemesi halinde tutuklama yetkisi veren mmhknun maddesinin iptaline ilişkin kararını anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh bası yine yukarda sözü edilen günlü esas karar sayılı mmhknun ve maddelerinin anayasaya aykırı olmadığına ilişkin kararını anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh bası günlü esas karar sayılı ödemiş asliye ceza mahkemesinin başvurusu üzerine verdiği mmhknun maddesinin anayasaya aykırıesas sayısı karar sayısı olmadığına ve itirazın esasdan reddine ilişkin kararını anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh vd bası anımsamak gerekiyor açıklanan nedenlerle ve yüksek mahkemenin önceki sınırlama kararları uyarınca mmhknun ve maddelerini görülmekte olan davada uygulamak durumunda olan mahkememiz anayasaya aykırılık itirazında bulunmaya yetkilidir yüksek mahkemenin yukarıdaki maddelerle birlikte aynı yasanın iptal edilen maddesi dışındaki yürürlükteki diğer hükümlerini de uygulama kabiliyeti kalmayacağı gerekçesiyle iptal etmesi gerektiği düşünülmektedir anayasaya aykirilik i̇ti̇razinin gerekçesi̇ osmanlı döneminde çıkarılan muvakkat kanunların yürürlüğü sorunu anayasasının maddesine göre meclisi umumi heyeti ayan ve heyeti mebusan namlarıyla başka başka iki heyeti muhtevidir aynı anayasanın maddesine göre heyeti vükela hükümet belli koşullar da muvakkat kanun hüküm ve kuvvetinde kararlar alabilir anayasasının maddesi yılında yapılan anayasa değişikliği kapsamında aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir meclisi umumi münakit olmadığı zamanlarda devleti bir muhataradan veyahut emniyeti umumiyeyi harelden vekaye için bir zaruriyeti mükreme zuruh ettiği ve bu babda vazına lüzum görünecek kanunun müzakeresi için meclisin celp ve cemine vakit müsait olmadığı halde kanuni esasi ahkamına mugayir olmamak üzere heyeti vükela tarafından verilen kararlar heyeti mebusanın içtimaiyle verilecek karara kadar ba iradei seniye muvakkaten kanun hüküm ve kuvvetinde olup ilk içtimada heyeti mebusana tevdi edilmek lazımdır maddenin ilk şeklinde ilk içtimada heyeti mebusana tevdi edilmek lazımdır hükmü yer almıyordu değişikliğin esası eklenen bu hükümle sınırlıdır i̇ttihad ve terakki döneminde balkan savaşından sonra seferberlik ve savaş hali nedeniyle osmanlı hükümetleri bugünkü kanun hükmünde kararnamelere benzer bir şekilde kanunu muvakkat adıyla bir çok kanun çıkarmış ve bu geçici kanunlar hukukumuzda uzun süre yürürlükte kalmıştır bunlardan birisi şubat tarihli mm hakkındaki muvakkat kanundur teorik olarak bu geçici kanun meclisi mebusanın ilk oturumuna sunulup görüşülmediği için ve cumhuriyet meclislerinde de ele alınıp yasalaştırılmadığı için yürürlükte sayılmamalıdır tarihinde kurulan tbmm bugüne kadar geçici kanun hakkında bir yasama tasarrufu ortaya koymamıştır ancak tbmm tarafından çıkarılan bir çok yasalarda memurin muhakematı hakkındaki kanuna atıf yapıldığı ve memurların bazı suçları hakkında bu yasanın uygulanacağı öngörüldüğü için adı geçen geçici yasanın yıl süre ile ve halen yürürlükte olduğunu görüyoruz bir geçici yasaya yıl süre ile dolaylı yoldan yürürlük imkanı sağlanması hukuk sistemimiz açısından talihsizlik olmuştur geçici yasanın içerdiği konuların önemi ve kapsamı düşünülürse anayasal buyruk olsa da hukuk devleti ilkesinin kök salmamasının nedenleri daha iyi anlaşılacaktıresas sayısı karar sayısı bab ali baskını yoluyla ocak de hükümet düşürüldüğü bu olaydan hemen sonra şubat de bu geçici yasanın yürürlüğe konulduğu düşünülürse hangi tarihsel koşullar altında hangi amaçla yürürlüğe konulduğu irdelenmeden nerede ise bir asra yakın bir süre ile bu geçici yasayı yürürlükte saymak hem yasama hem de yargı organlarımız açısından isabetli olmamıştır yönetim idare bu yasadan memnundur çünkü yasama organının anayasanın tanımadığı bir yetkiyi kullanabilmektedir kuvvetler ayrılığı rejiminin anayasal planda kabul edildiği yılından beri ise anayasaya aykırı olarak yargı yetkisini kullanmanın rahatlığı içindedir mmhk giderek yolsuzlukların hukuksuzlukların soruşturulmaması yargı önüne getirilmemesi sonucunu doğurmaktadır sayılı yasa yerine yürürlüğe giren sayılı yasanın maddesi belli suçlardan memurin muhakematı hakkında kanunu muvakkat hükümleri uygulanmaz hükmünü kapsamaktadır yasama organı dahi suç ve suçluların kovuşturulmasında bu yasanın engel olduğunu saptamış olacak ki böyle bir hüküm düşünmüş ve vazetmiştir gerçi aynı yasanın maddesindeki istisnalar kuralı bertaraf edecek niteliktedir yolsuzluklarla mücadele amacıyla yürürlüğe giren sayılı yasanın da uygulamada hiç bir sonuç doğurmayacağı anlaşılmaktadır i̇rtikap rüşvet ihtilas zimmete para geçirme görev sırasında veya görevden dolayı kaçakçılık resmi ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma suçlarında memurin muhakematı kanunu uygulanmıyorsa da belirtilen suçların çoğu kez kanıtlanabilir şekliyle görevi ihmal görevi suiistimal zimmete sebebiyet suçları olarak gerçekleştirdikleri meslekten olmayan kişilerin soruşturma yapmaları ve tutuklamanın işlememesi nedeniyle kanıtların karartıldığı ve toplanamadığı düşünülürse yolsuzluklarla mücadele konusunda yargının konuya el atamadığı savcının devreye giremediği yönetimin hatalarının yargıya yüklendiği ve hukuk devleti ilkesinin kökleşemediği adalete saygının azaldığı anlaşılmaktadır basında kamuoyunda parlamentoda toplumun her kesiminde yerel yönetimlerdeki yaygın imar yolsuzluğundan merkezi yönetimdeki ihale yolsuzluklarına kadar bir çok yolsuzluğun yapıldığı ve bunların yeterince soruşturulamadığı faillerinin mahkemeler önüne çıkarılamadıkları konusunda kanaat oluşmaktadır bağımsızlık ve teminat hükümlerinden yararlanmalarına karşın hakimlerin dahi soruşturma ve yargılamalarının meslekten kişiler tarafından yapılmasına karşılık belediye hizmetlilerinin dahi memurin muhakematı kanununa göre yargılandığı sayılı yasanın maddeleri karşısında irkitap ve rüşvet suçlarından dahi müsteşar vali kaymakam ve personel rejimimizdeki karmaşıklık nedeniyle bir çok üst görevlinin memurin muhakematı kanununa göre yargılandığı düşünülünce bu kanaatın giderek yaygınlaşması muhtemeldir mmhk hukuk devleti ilkesini zedelemektedir gerek uygulaması ve gerekse yasanın bizzat kendisi anayasaya aykırıdır yargıya müdahale niteliğindedir yargılanan kişi bakımından da güvenceli değildir somut olaya geli̇nce eylem bir trafik kazası olmasına karşın idari mercilerin yargı yetkisini kullanırken hukuk nosyonuna uzak oldukları kayırmacı ve kanıtları karartıcı tutumda oldukları dosya kapsamından açıkca anlaşılmaktadır kuvvetler ayrılığı rejiminin benimsenmiş olması yargılamanın sadece son soruşturmadan ibaret olmaması ön soruşturma son soruşturma ve hüküm evrelerini kapsaması ve meslekten kişiler eliyle yürütülmesi zorunluluğu ilk soruşturma ve sorgu hakimliği kurumlarının hukuk sistemimizden çıkarılmış bulunması karşısında yüksek mahkemeninesas sayısı karar sayısı sınırlama kararı gözönünde tutularak mmhknun ve maddeleri anayasamızın hukuk devleti ilkesini öngören maddesine hiçbir kimse ve organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisinin kullanamaz hükmünü kapsayan maddesine yargı yetkisini düzenleyen maddesine hakimlik ve savcılık mesleği başlıklı maddesine aykırıdır açıklanan nedenlerle dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir denilmektedir
1,564
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararı şöyledir şeker i̇ş sendikası yusuf dinler ve bahattin gümüş vekili av gökhan candoğan tarafından tarih ve mükerrer sayılı resmî gazetede yayımlanan ve sayılı şeker kanununun geçici madde dayanılarak düzenlenen sayılı bakanlar kurulu kararının eki kararın maddesinde yer alan şeker kurumu ve hizmet birimlerinin görev süresinin tarihi itibariyle sona erdirilmesi şeker kurumunun görev yetki ve görev süresinin ise tarihine kadar uzatılması kararlaştırılmıştır kuralı ile sanayi ve ticaret bakanlığının tarih ve sayılı işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle başbakanlık ve sanayi ve ticaret bakanlığına karşı açılan davada sayılı kanunun geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak türkiyede şeker rejimini şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemek amacıyla çıkarılan şeker kanununun maddesi uyarınca bu kanunun ve ilgili mevzuatın uygulanmasını sağlamak uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak kanunda verilen yetkiler çerçevesinde düzenlemeler yapmak ve kanunla diğer görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip şeker kurumu kurulmuştur anılan maddeye göre kurum şeker kurulu ve hizmet birimlerinden oluşmakta ve kurum şeker kurulu tarafından yönetilmektedir dava konusu bakanlar kurulu kararının dayanağı olan şeker kanununun geçici madde inde uluslararası kuruluşlar ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde bakanlar kurulu kurum ve organlarının görev yetki ve görev süresini tarihinde yeniden belirler kuralı yer almıştır anayasanın maddesine göre yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez bilindiği gibi kamu hukukunda hiçbir devlet organı anayasadan veya kanunlardan aldığı yetkiyi bu metinlerde açık bir izin olmadıkça başka bir devlet organına devredemez yasama yetkisinin devredilmezliği kanun niteliğinde veya kanun gücünde işlemler yapma yetkisinin devredilmezliği anlamına gelmektedir eğer bir düzenleyici işlem mevcut kanun hükümlerini değiştirebiliyor veya yürürlükten kaldırabiliyorsa bu işlem kanun niteliğinde veya gücündedir çünkü bir hukuki işlem ancak kendisine eşdeğer olan bir işlemle değiştirilebilir kaldırılabilir bu nedenle yasama organı başka bir devlet organına mevcut kanun hükümlerini değiştirme ve kaldırma yetkisi veremez anayasa mahkemesi çeşitli kararlarında yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesini yorumlamış ve bu ilkenin ölçütlerini ortaya koymuştur anayasa mahkemesine göre yasayla düzenleme ilkesi düzenlenen konudan yalnız kavram ad ve kurum olarak söz edilmesi değil bunların yasa metninde kurallaştırılmasıdır kurallaştırma ise düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder ancak bu koşulla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi yürütme organının takdirine bırakılabilir anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrıkesas sayısı karar sayısı durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir aymk k kt görüldüğü gibi yürütme organının yasayla yetkili kılınmış olması da yasayla düzenleme anlamına gelmemekte ve anayasanın maddesindeki yürütme yetkisi ve görevinin anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı şeklinde ifade edilen idarenin kanuniliği ilkesi de bu anlamı taşımaktadır bu bağlamda sayılı kanunun geçici madde inde yer alan ve şeker kurumu ve organlarının görev yetki ve görev süresini belirleme yetkisini yürütmeye devreden düzenleme ile yetki devrinin çerçevesi ve sınırları çizilmemiş ve bakanlar kuruluna kural koyucu geniş bir takdir alanı tanınmıştır öte yandan anayasanın maddesinin birinci fıkrasında idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği üçüncü fıkrasında da kamu tüzel kişiliğinin ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı kurala bağlanmıştır bu durumda sayılı şeker kanunuyla kurulan şeker kurumunun ve organlarının görev yetki ve görev süresinin usulde paralellik ilkesi uyarınca yine kanunla belirlenmesi gerekmektedir bu değerlendirmeler sonucunda davacıların sayılı kanunun geçici madde ine ilişkin anayasaya aykırılık iddiaları dairemizce ciddî bulunarak anılan kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin fıkrası uyarınca sayılı şeker kanununun geçici madde in iptali ve yürürlüğünün durdurulması için anayasa mahkemesine başvurulmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi
649
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir sayılı yasanın üncü maddesi anayasanın inci maddelerine aykırıdır madde vakıflar genel müdürlüğüne ait olan vakıfbank ab grubu hisselerinin satış ve bu işlemin usûl ve esaslarını belirleme yetkisini bakanlar kuruluna vermektedir anayasanın iii hükmü şöyledir devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir vakıflar genel müdürlüğüne ait hisse senetleri kuşku yokki bir mülkiyet varlığıdır bunların satımı ise bir özelleştirmedir satış yetkisinin bakanlar kuruluna verilmesinde anayasaya bir aykırılık yoktur ancak satışın esas ve usûlleri değerlendirme prensipleri piyasaya arz durumları dış piyasa talepleri aleniyeti ve yarışmayı sağlayacak yapılar birer yasa sorunudur bunları hukukun ve diğer objektif gereklerin terkibinde yasama organı belirleyecektir madde usûl ve esasları belirlemeyi bakanlar kuruluna bırakarak anayasayı aşmıştır öte yandan nihai tahlilde vakıflar bankasının temelde vakfın oluşturduğu ve süreklilik niteliğini taşıyan özel hukuk tüzel kişisi olduğu bu anlamda ab grupları dahil hisselerin mülkiyet hakkı kapsamında bulunduğu düşünülebilir bu bakış açısıyla üncü madde hükmü anayasanın mülkiyet hakkı anymad girişim özgürlüğü anymad ve hukuk devleti anymad ilkelerine aykırıdır telafisi imkansız durumların ortaya çıkmasını önlemek için yürürlüğün durdurulması gerekir talep sonuç yasanın üncü maddesinin belirtilen ve yüksek mahkemece belirlenen nedenlerle iptaline i̇çtihattaki şartları taşıması sebebiyle üncü maddesinin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi hususu arz ve talep olunur
220
esas sayısı karar sayısı konu mahkememiz dosyasında tarihinde yapılan duruşmasında verilen ara karar gereği sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğu düşünülerek yasanın iptali için anayasa mahkemesine itiraz yolu ile başvurulmasına karar verilmiş davacı vekilinin itiraz dilekçesi sunması üzerine maddenin iptali yönünden anayasa mahkemesine başvurulması gerekmiştir olay konut edindirme projesi kapsamında davalı belediye ili davacı arasında nüve konutları arsa tahsis sözleşmesi imzalanarak davacıya gaziantep ili şahinbey ilçesi karataş mahallesinde bulunan taşınmazın tahsis edildiği davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği gereken ödemeleri yaptığı ancak arsa tahsislerinin meclis kararıyla iptal edildiği ve imar değişikliğine gidildiği görülmüştür davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesi ile sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici ve maddelerinin bariz şekilde aykırı olduğunu yasanın açık olarak anayasa ve hukukuğun genel ilkelerine aykırı olması ve yerel mahkemelerde temyiz incelemesinde bir çok dosyanın olmasından ötürü hak kayıplarının önüne geçilmesi için şimdilik yürürlüğünün durdurulmasını arz ve talep ettiği görülmüştür i̇ptali̇ i̇steni̇len kanun hükümleri̇ geçici madde ek md gaziantep ili şahinbey ilçesi sınırları içerisinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu kanuna göre ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi hâlinde arsa veya konut tahsisi için ödenen bedeller ilgili idarece yapılacak tebligatı müteakip en geç üç ay içerisinde ödeme gününden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte hak sahiplerine veya kanuni mirasçılarına ödenir hak sahipleri bunun dışında ilgili idareden herhangi bir hak bedel ve tazminat talebinde bulunamazlar anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesi türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmünü içermektedir bu madde ile türkiye cumhuriyetinin temel niteliği hukuk devleti olarak tayin edilmiştir hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan devlettir hukuk devleti ilkesi hukuki güvenilirlik öngörülebilirlik müktesep hak aleyhe kanunların geçmişe yürümemesi ilkelerini de içinde barındırmaktadır anayasanın maddesi ise değişik md herkes meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hükmünü içermektedir bu madde ile yürürlüğe giren geçici madde aleyhe geriye yürümezlik kuralını ihlal ettiği için hukuka ve anayasanın ve maddesine aykırıdır çünkü hukuki öngörülebilirlikesas sayısı karar sayısı ve bilinirlik gereğince yasal yola başvuran ve hakkını mahkemede arayan davacının kanunun olumsuz etkisinin geriye dönük tatbiki ile hak arama hürriyetine ciddi şekilde kısıtlama getirilmektedir bu nedenle anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile anayasanın maddesindeki adil yargılama ilkesine aykırıdır i̇tirazın konusu sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici maddesi sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesine arz olunur
454
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ danıştay dairesinin başvuru kararı aynen şöyledir öğretim üyeleri derneğini temsilen dernek başkanı prof dr ma tarafından aa ile ut yükseköğretim kurulu üyeliğine seçilmelerine ilişkin bakanlık işlemlerinin iptal istemiyle milli eğitim bakanlığına karşı açılan davaya ait dosya incelenerek işin gereği düşünüldü anayasanın maddesinde cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine yargı yoluna başvurulamayacağı maddesinde tek başına yapacağı işlemlerin yargı denetimi dışında olduğu belirtilmekte bu hükümlere koşut olarak sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun maddesinin sayılı yasa ile düzeltme yapılan fıkrasında da cumhurbaşkanının dorudan doğruya yaptığı işlemlerin idari yargı denetimi dışında olduğuna ayrıca işaret edilmektedir anayasanın ve ve sayılı yasanın maddesinde yeralan resen tek başına doğrudan doğruya sözcüklerinin mutlak anlamda cumhurbaşkanının bütün karar ve işlemlerini kapsamadığı yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır nitekim danıştay beşinci dairesince üniversite rektörlerinin iki dönemden fazla bu göreve seçilip seçilmeyecekleri konusunda doğan bir uyuşmazlıkla ilgili olarak verilen günlü sayılı kararda anayasanın ve maddeleri ile sayılı yasanın maddesinde yer alan ve yukarıda sözü edilen hükümlerle ilgili olarak hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaştırılması tartışmalı olan ve yargı yetkisine sınırlama getiren bu hükümlerle aynı zamanda sınırlamanın sınırı da gösterilmiş bulunmaktadır buna göre cumhurbaşkanının bütün işlemleri değil yalnızca onun tek başına veya resen ya da doğrudan doğruya yaptığı işlemler yargı denetimi dışında tutulmuş olup cumhurbaşkanının başka organ yada kurumların katkıları sonucu oluşturduğu dolayısıyla yukarıdaki sözcüklerin ortak anlamlarıyla vurguladıkları niteliği taşımayan işlemlerin en başta hukuk devleti i̇lkesinin doğal gereği olarak dava yoluyla yargı denetimine tabi oldukları konusunda herhangi bir duraksamaya yer bulunmamaktadır cumhurbaşkanının kimi işlemlerinde doğrudan doğruya yapmış olduğu değerlendirme ve tercihin yargı denetimi dışında tutulması anayasakoyucu tarafından genel kurala istisna olarak öngörüldüğüne göre yargı yetkisine getirilen bu sınırlamanın yukarıda belirtilen sözcüklerle çizilen sınırının cumhurbaşkanınca sonuçlandırılan ancak aynı niteliği taşımayan işlemleri de kapsayacak şekilde genişletilmesinin anayasanın sözüne ve özüne olduğu kadar anayasakoyucunun ereğine de aykırı düşeceğinde kuşkuya yer yoktur görüşü benimsenmek suretiyle cumhurbaşkanının başka organ veya kurumların katkısıyla oluşturduğu işlemlerin idari yargıda dava konusu edilmelerine anayasal bir engel bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır belirtilen hukuksal duruma göre bu evrede cumhurbaşkanının idari dava konusu yapılabilecek işlemlerine karşı açılacak davalara bakmaya görevli ve yetkili mahkemenin hangisi olacağı hususu üzerinde durulması gerekli görülmüştüresas sayısı karar sayısı tarihinde kabul edilen ve günlü sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı bölge i̇dare mahkemeleri i̇dari mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin kuruluş ve görevleri hakkında kanunun günlü sayılı yasanın maddesiyle değişik maddesi ile sayılı yasa ile aynı tarihte kabul edilip aynı günlü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı danıştay kanununun maddesinin birbirini tamamlayan düzenlemelerine göre idari yargıda idare mahkemeleri genel yetkili danıştay ise özel yetkili mahkemeler olup sayılı yasanın i̇lk derece mahkemesi olarak danıştayda görülecek davaları belirleyen maddesinin fıkrasının b ve bendleri danıştay ilk derece mahkemesi olarak bakanlar kurulu kararlarına müşterek kararnamelere başbakanca alınan kararlara karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarını çözümler hükmünü taşımaktadır maddede bakanlar kurulu kararları müşterek kararnameler başbakanca alınan kararlara karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarının ilk derece mahkemesi olarak danıştayda görülecek davalar arasında sayılmasına karşılık cumhurbaşkanınca alınan idari kararlara karşı açılacak davalardan ne bu yasada ne de sayılı yasada hiç sözedilmemiş olması hemen göze çarpan bir durumdur bu anayasanın ve maddeleri ile sayılı yasanın maddesinde yer alan düzenlemelerden kaynaklandığı açık ise de yargısal içtihatlarla cumhurbaşkanının kimi işlemlerinin dava konusu edilebileceğinin kabul edilmesi ve sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasanın değişik maddesinin birlikte değerlendirilmesinden yasakoyucunun konusu ve kapsamı itibariyle özel önem taşıdığını varsaydığı davaların ilk derece mahkemesi olarak danıştayda çözümlenmesi esasını benimsemiş olduğunun görülmesi karşısında cumhurbaşkanının resen doğrudan doğruya veya tek başına yaptığı işlemler dışında kalan işlemlerine karşı açılacak davaların danıştayda görülmesi gerektiğine bu nedenle bakılan davanın görüm ve çözümünün sayılı yasanın ve sayılı yasanın değişik maddeleri uyarınca dairemize ait bulunduğuna oybirliği ile karar verilerek sayılı yasanın sayılı khknin maddesiyle değişik maddesinin bendinin anayasaya aykırı olduğu yolundaki davacı iddiası ciddi bulunarak konunun anayasa yönünden incelenmesine geçildi anayasanın yükseköğretim üst kuruluşları başlığını taşıyan ve birinci fıkrasında belirtilen amaçlarla bir yükseköğretim kurulu kurulmasını öngören maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yükseköğretim kurulu üniversiteler bakanlar kurulu ve genelkurmay başkanlığınca seçilen ve sayıları nitelikleri ve seçilme usulleri kanunla belirlenen adaylar arasından rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek sureti ile cumhurbaşkanınca atanan üyeler ve cumhurbaşkanınca doğrudan doğruya seçilen üyelerden kurulur kurulun teşkilatı görev yetki sorumluluğu ve çalışma esasları kanunla düzenlenir hükmünü taşımaktadır i̇kinci fıkrada yaptığı düzenlemeyle anayasa koyucu yükseköğretim kurulunu oluşturacak üyelerin seçimini yapacak organı ve kurumları bizzat kendisi göstermişesas sayısı karar sayısı bulunmakta buna karşılık kurulu oluşturacak üyelerin sayılarını niteliklerini ve seçilme yöntemlerini ilgili yasaya bırakmaktadır i̇kinci fıkraya göre kurul üniversiteler bakanlar kurulu ve genelkurmay başkanlığınca seçilen adaylar arasından rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek sureti ile cumhurbaşkanınca atanan üyeler ve cumhurbaşkanınca doğrudan doğruya atanan üyelerden kurulacaktır anayasanın belirtilen özel düzenlemesine karşın sayılı yükseköğretim kanununun günlü sayılı khknin maddesiyle değiştirilmiş olan ve dava konusu işlemlerin hukuki dayanağını teşkil eden maddesinin bendinde yükseköğretim kurulu cumhurbaşkanı tarafından rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek suretiyle seçilen yedi değişik khk md bakanlar kurulunca temayüz etmiş üst düzeydeki devlet görevlileri veya emeklileri arasından hakim ve savcı sınıfından olanlar için bakanlığın ve kendilerinin muvafakatı alınmak kaydıyla seçilen yedi genelkurmay başkanlığınca seçilen bir milli eğitim gençlik ve spor bakanlığınca seçilen iki üniversitelerarası kurulca kurul üyesi olmayan profesör öğretim üyelerinden seçilen yedi kişiden oluşur hükmüne yer verilmektedir bendin fıkrası ile anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında isimleri sayılan seçici organlar arasına milli eğitim gençlik ve spor bakanlığı da katılmış ve böylece kurula üye seçme yetkisini haiz organ ve kurum sayısı ten çıkarılmış bulunmaktadır anayasanın maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeyle anayasa koyucu aday seçimini yapacak organ ve kurumları tek tek ve sınırlayıcı biçimde bizzat belirlemiş bulunduğuna göre yasa hükmüyle seçici organ ve kurumların değiştirilmesi yada bu organ ve kurumların yanına başkalarının eklenmesi suretiyle anayasanın öngördüğü sınırlama ve düzenlemenin dışına çıkılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağına işaret eden hüküm böyle bir yola gidilmesine izin vermediği gibi yine anayasanın maddesinde ifadesini bulan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi de buna engel bulunmaktadır belirtilen hukuksal duruma göre sayılı yasanın günlü sayılı khknin maddesiyle değişik maddesinin yükseköğretim kurulunun oluşum biçimini düzenleyen bendinin milli eğitim gençlik ve spor bakanlığına kurula iki üye seçme hakkını tanıyan fıkrası anayasanın maddesinin bu yetkiyi üniversiteler bakanlar kurulu ve genel kurmay başkanlığına tanıyan ikinci fıkrasına aykırı görülmüştür açıklanan nedenle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerinin anayasayaesas sayısı karar sayısı aykırı olduğu yolundaki taraf iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektiğini düzenleyen sayılı yasanın maddesinin fıkrası gereğince sayılı yasanın maddesinin bendinin fıkrasının iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan ilgili belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına tarihinde oybirliği ile karar verildi
1,129
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir suça ve cezada kanunilik prensibi geçerlidir anayasanın ai̇hsnin maddeleri ceza yaptırımı ile karşılanan ve suç adı verilen hareketlerin önceden yasalar tarafından tanzim edilmesi yasaklanan eylemlere ancak yasaların gösterdiği cezaların ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına suçta ve cezada kanunilik denilmektedir bu prensibin en doğal sonucu ise idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza ihdas edilemeyeceğidir bireylerin hangi eylemlerin suç olmadığı hangi eylemlerin karşılığının suç olduğunu suç olan eylemlerin açık ve net bir şekilde ne olduğunu bilmelerinde kamusal menfaat vardır bu nedenle resmi gazetede yayımlanmak suretiyle aleni olan kanunlar vasıtasıyla bu tarz düzenlemelerin yapılması gerektiği kabul edilmiştir anayasanın maddesi de düşünüldüğünde yasama organı dışında idarenin düzenleyici işlemleri olan khk bakanlar kurulu kararı tüzük yönetmelik karar sirküler emir talimat gibi isimler altında yapılacak düzenlemeler ile suç ve ceza konulamaz çerçeve kanun yapılarak bunların içinin idare tarafından doldurulması istenemez anlatılanlardan yola çıkıldığında karşılığı suç olarak kanunda belirlenen bir eylemde eylemin unsurlarının tamamının kanunda gösterilmesi gereği açıktır sayılı kanunun fıkrası hükmü ile suç ile karşılanan eylem aynı kanunun cümlesine göre bu kanun kapsamında hakkında soruşturma başlatıldığı için hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulan şüphelinin aynı kanunun cümlesinde belirlenen yükümlülüğe uymamasıdır kanunda belirtilen tipik eylemin en baştaki zorunlu unsurlarından birinin kişi hakkında sayılı kanun kapsamında soruşturma başlatılarak hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulması halidir ancak hakkında sayılı kanun kapsamında soruşturma başlatılan kişi hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasından önce buna ilişkin karar verilmesi gerekmektedir soruşturma aşamasında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin buna ilişkin kararın kimin tarafından verileceğine ilişkin bir düzenlemenin kanunda yer almadığı görülmektedir bunun yanında sayılı sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunun uygulanmasına i̇lişkin yönetmeliğin fıkrasında genel kolluk görevlilerinin kanun kapsamında haklarında soruşturma başlatılan kişilerle ilgili gerekli işlemler yapıldıktan sonra ilgililer resen müsabakaları seyirden yasaklanma tedbiri uygulayarak düzenleyecekleri formu ilgili spor güvenlik birimine göndereceklerinden bahsedilerek kararın uygulama sürecine vurgu yapılmıştır halbuki soruşturma aşamasında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin kimin tarafından düzenlenebileceğiuygulanabileceği konularında kanunda herhangi bir düzenleme söz konusudur mevcut hali ile suçun kurucu unsurlarından birisinin yetkili karar merciinin kanunda belirtilemeyerek bu hususla ilgili yönetmelikte bir düzenlemeye gidilmesi halinin kanaatimizce anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir ayrıca kişinin sayılı kanun kapsamında hakkında soruşturma başlatılması halinde hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin derhal uygulamaya konulacağı belirtilerek ve sayılı sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunun uygulanmasına i̇lişkin yönetmeliğin bendinde ise gerekli işlemler yapıldıktan sonra genel kolluk görevlilerince bu tedbirin uygulamaya konulacağı belirtilmek suretiyle derhal uygulama ibaresi ile ilgili olarak her somut olaya göre bir zaman kesitinin önü de açılmıştır zira hayli kapsamlı olan soruşturmalara konu kişiler kapsamı nispeten dar olan soruşturmaya konu kişilere göre bu tedbire daha sonra tabi olacaktır herkesin kanun önünde eşit olduğu suçun tüm kanuniesas sayısı karar sayısı unsurlarının kanunda düzenlenmesi gereği yönetmelik hükmüne göre idarenin uygulamaya koyduğu soruşturma aşamasındaki tedbire uyulmaması halinin suç olarak düzenlendiği kanunda bu tedbirin kararının yetkili karar mercii usul ve şekil şartları zaman kesitinin düzenlenmeyerek bu hususta yönetmelikte kısmen düzenleme yapılması adli para cezasına uyulmaması halinde sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun hükmüne göre hapis suretiyle cezanın infaz edilme olasılığının bulunması kolluk görevlileri tarafından yani idare tarafından uygulanan seyirden yasaklama tedbirine uyulmaması halinde hürriyeti bağlayıcı bir infaz rejimine sebep olunması ihtimalinin bulunması idareye bu yetkinin kanunla değil yönetmelikle verilmesi bu yönden de anayasanın hükmüne aykırılık olduğu bunun yanında belirlilik ve öngörülebilirlik açısından da hukuka aykırılığa sebebiyet verildiği kanaati ile yukarıda belirtilen anayasa hükümlerine aykırılık olduğu mahkememiz nezdinde değerlendirildiğinden gereğinin takdir ve ifası için işbu dosyanın anayasa mahkemesine arzından ibarettir hüküm gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere her ne kadar sanıklar hakkında ayrı ayrı seyirden yasaklı kişinin kanunda belirtilen şekilde kolluk kuvvetine müracaat etmemesi biçiminde iddia edilen eylem sebebiyle iddianame tanzim edilmiş ise de sayılı kanunun cümlesi nolu bentlerinin anayasanın ve cümlelerine aykırı olduğu değerlendirildiğinden sayılı yasanın maddesine göre anayasa mahkemesine i̇ti̇raz başvurusunda bulunulmasina sayılı yasanın maddesine göre gerekli görüldüğünden dosyanın tamamının dizi pusulasına bağlanarak anayasa mahkemesine gönderi̇lmesi̇ne anayasa mahkemesine iptal başvurusunun işin mahiyeti iddianamenin kapsamı sayılı kanunun hükmü de dikkate alındığında bekletici mesele yapılmasına ve anayasa mahkemesine itiraz başvurusu sonuçlanıncaya kadar sayılı cmknın maddesine kıyasen muhakemenin durmasina esasın bu şekilde kapatılmasına anayasa mahkemesine itiraz başvurusu sonuçlanınca dosyanın yeniden mahkememizin yeni bir esas sırasına kaydının yapılmasına ve yargılamaya kaldığı yerden devam olunmasina yargılama giderlerinin esasa ilişkin hükümle birlikte değerlendirilmesine dair kararın tebliğinden itibaren cmk hükmüne göre gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ya da zabıt katibine yapılacak beyanın tutanağa bağlanması suretiyle tavşanlı ağır ceza mahkemesine itiraz yasa yolu açık olmak üzere karar verildi
737
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin başvuru kararındaki gerekçe özetle şöyledir sayılı hakimler ve savcılar yasasının hakimin şikayetçi aleyhine dava açabilmesi için adalet bakanlığının iznini gerekli kılan maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan son tümcenin anayasanın herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu yolundaki maddesi ile temel hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makama başvurma olanağının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğuna ilişkin maddesi hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesi istenilmiştir
88
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mersin asliye ceza mahkemesinin il günlü esas sayılı başvurma kararında özetle şu görüşler yer almıştır sayılı yasayla yapılan değişiklikten önce ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesinde bir hakim reddini mucip sebepleri bildirir ise red talebi üzerine karar verecek merci davayı başka hakime tevdi veya başka mahkemeye nakleder biçiminde bir hüküm yer almaktaydı sayılı yasayla red talebini incelemeye yetkili olan merci bu çekinmenin yerinde olup olmadığına karar verir kuralı getirildi böylece çekinme istemini inceleyen merciin çekinme nedenini yerinde görmemesi durumunda yansızlığını kaybeden bir hakim davaya bakmak zorunda bırakıldı bu durum hakimler kanunu ve mantık kuralları ile bağdaşmadığı gibi anayasanın maddesi hükmüne de açıkça aykırıdır
109
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ özeti̇ anayasa mahkemesi anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarını iptal etmiş ve bu karar yayımlanmıştır bu durumda kamulaştırma için aynı ilkeleri öngören sayılı toprak ve tarım reformu kanununun maddesinin üçüncü fıkrası hükmü anayasal dayanaktan yoksun bulunmaktadır bu hüküm mülkiyet hakkının özünü zedelemekte ve emlâk beyannamesi verenlerle vermeyenler arasında eşitsizlik yaratmakta olduğundan anayasanın ve maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal edilmelidir
64
esas sayısı karar sayısı yukarıda belirtilen madde hükmü bir hukuk devletinde olması gereken hukuki güvenlik i̇lkesi aykırıdır hukuk devletinde devlet hukuk güvenliğini sağlama yükümlüdür hukuki güvenlik ilkesi kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar yasaların geriye yürümezliği i̇lkesi uyarınca yasalar kural olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olamaması hukukun genel ilkelerinden kazanılmış hakların korunması ilkesinin gereğidir bununla birlikte hukuki güvenlik ilkesi belirliliği de gerektirir belirlilik i̇lkesi yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını yasa kuralının ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerekli kılar i̇tiraz konusu yasa ile devam eden davalar için yasayla geriye dönük olarak açık bir müdahale yapılmıştır somut vakıada davalı kurum tüketiciden alınmaması gereken kayıp kaçak bedellerini davacıdan tahsil etmiştir ki kayıp kaçak bedellerinin nihai tüketiciye yansıtılamayacağı istikrarlı yargıtay uygulamaları ile sabittir yhgk gün ve sayılı kararı ve yargıtay hdnin yerleşik içtihatlarıeldeki davada davacı dava açıldığı tarihte hukuka aykırı olarak tahsil edilen kayıp kaçak bedelinin iadesini talep etmiş bu davanın gerektirdiği mahkeme masraflarına katlanmıştır davacı istikrarlı yargıtay uygulamalarına göre kazanmayı beklediği meşru beklenti ilkesi gereği işbu davayı iptali talep edilen kanun hükmü nedeniyle kaybedecektir başka bir ifadeyle meşru beklenti seviyesinde kazanılması umulan davanın belirtilen kanun hükmüyle kesin olarak reddedilecek olması anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır diğer taraftan itiraz konusu kural anayasanın maddesinde garanti altına alınan adil yargılanma hakkına aykırıdır zira adil yargılanma hakkı gereği kişiler açtıkları davaların kamusal veya değil herhangi bir müdahale olmaksızın bağımsız ve tarafsız biçimde görül meşini isteme hakkına sahiptir oysa itiraz konusu kural ile devam eden davalara müdahale edilmekte ve davalı lehine belli bir avantaj sağlanmaktadır nitekim avrupa i̇nsan hakları mahkemesine ai̇hm öre devam eden davalara belli bir sonucu garanti etmek adına yasa ile yapılan kamu müdahaleleri sözleşmenin maddesinde güvenceye kavuşturulan adil yargılanma hakkını ihlal eder ai̇hm ihlal bulduğu kararlarda özellikle yargılama sırasında yürürlüğe giren kanunla yapılan müdahalenin zamanlaması ve şeklini dikkate almış karar verme aşamasına yakın bir zamanda yargılamanın sonucuna etki edecek şekilde yapılmış olan müdahaleler yönünden ihlal tespit etmiştir bkz stran greek refıneries ve stratis andreadisyunanistan zielinski ve pradal ve gonzalez ve diğerlerifransa bd no ve diğer başvuru numarası papageorgiouyunansitan no anagnostopoulos ve diğerleriyunanistanan no ai̇hm müdahalenin öngörülebilir olmasını belli bir davayı hedef almamasını az miktarda olmasını zorlayıcı bir kamu yararı taşımasını ve davanın esasının mahkemelerce incelenmesi ni şart koşmuştur bkz national provincial building society leeds permanent building society ve yorkshire building societybirleşik krallık forrer niedenthalalmanya no ogis institut stanislas ogec saint pie ve blanche de castille ve diğerlerifransa no esas sayısı karar sayısı i̇tiraz başvurusuna konu kural bu açıdan değerlendirildiğinde öncelikle ilgili kural öngörülebilir değildir zira davacılar açısından dava açıldığı tarihte bu yönde bir tahminde bulunmak olanaksızdır yine ilgili kural belli bir davayı hedef almamakla birlikte sonuçlan itibarıyla mali hakları ciddi tutarlarda etkilemektedir ayrıca ilgili kuralın yasama organınca hangi zorlayıcı kamu yararı gereğince kabul edildiği belli değildir oysa devam eden davalara belli bir sonucu garanti edecek biçimde müdahale eden ilgili kuralın hangi zorlayıcı kamu yararına matuf kabul edildiğinin açıklanması gerekir son olarak ilgili kural gereği mahkemelerin davanın esasını inceleyebilmesi olanaksızdır çünkü mahkemeler ilgili kuralın amir hükmü gereği davayı davacının aleyhine sonuçlandırmak durumundadır yukarıdaki açıklamalar ışığında i̇tiraz konusu kanun hükmü anayasanın maddesinde yerini bulan hukuk devleti̇ ilkesini ve maddesinde yer alan adi̇l yargilanma hakkini ihlal etmektedir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bakılan davada uygulanacak kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde karar verildi
657
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ esas sayılı i̇tirazın gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili tarafından sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinin fıkrası gereğince dönemi için nolu ceza ihbarnamesi ile hesaplanan tl tutarındaki haksız çıkma zammının takibi amacıyla davacı adına düzenlenen tarih ve takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle sultanbeyli vergi dairesi müdürlüğüne karşı bakılmakta olan dava açılmıştır mahkememiz hakimliğince yapılan incelemede sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun ödeme emrine itiraz başlıklı maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaati oluşmuştur mahkememiz hakimliğinin tarihli ara kararı ile sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun ödeme emrine itiraz başlıklı maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu görüşüyle anayasa mahkemesi başkanlığına başvurulması kararı alındığı mahkememiz hakimliğince anayasa mahkemesi başkanlığına başvurulması konusunda varsa iddia ve görüşlerin mahkememize bildirilmesi gerektiği hususu taraflara tebliğ olunduğu ara kararımıza taraflarca cevap verildiği davacı vekilince özetle söz konusu haksız çıkma zammının anayasal bir hak olan hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı olduğu idari işlemlere karşı dava açılmasının böyle bir cezai şartla sınırlandırılmaması gerektiği yargılamanın eşit şartlarda yapılması önünde bir engel olduğu belirtilerek i̇stanbul vergi mahkemesinin sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu görüşüne katıldıklarını davalı idarenin ise özetle amme alacağının tahsilinin gecikmesinin önlenmesi ve hazinenin vergi kaybının engellenebilmesi amacıyla düzenlenen söz konusu maddenin anılan fıkrasının anayasaya aykırı olmadığı bakılmakta olan davanın açılmasında hak arama hürriyetine hiçbir müdahale olmadığı ileri sürülerek sayılı yasanın maddesinin fıkrasının anayasa mahkemesinde iptal istemine konu edilmesine gerek bulunmadığı görüşünde oldukları anlaşılmıştır mahkememiz hakimliğince anayasaya aykırılık konusu ile ilgili olarak dava dosyasındaki bilgi ve belgeler incelenerek işin gereği düşünüldü uyuşmazlikta uygulanacak kanun maddesi̇ sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinde amme alacağını vadesinde ödemeyenlere gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı maddesi fıkrasında kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiası ile tebliğ tarihinden itibaren gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği fıkrasında ise itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağının zamla tahsil edileceği hükmü yer almaktadır sayılı amme alacaklarının tahsili usulü hakkında kanunun maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu düşünülmektediresas sayısı karar sayısı kanunun aykiri olduğu düşünülen anayasa maddeleri̇ anayasanin nci̇ maddesi̇ anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmü öngörülmüştür anayasanin üncü maddesi̇ anayasanın temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı üncü maddesinde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz hükmü yer almaktadır anayasanin nci maddesi̇ anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı ncı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir düzenlemesi bulunmaktadır dosyanin i̇ncelenmesi̇ davanın konusunu davacı vekili tarafından sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinin fıkrası gereğince dönemi için nolu ceza ihbarnamesi ile hesaplanan tl tutarındaki haksız çıkma zammının takibi amacıyla davacı adına düzenlenen tarih ve takip numaralı ödeme emri oluşturmaktadır dosyanın incelenmesinden davacı tarafından adına yapılan vergi tahakkuk ve tarhiyatlarına karşı aynı dilekçe ile i̇stanbul vergi mahkemesinin sayılı dosyasında dava açıldığı mahkemece ihbarnamelere karşı ayrı tahakkuklara karşı ayrı dava açılması gerektiğinden bahisle iki ayrı dava açılmak üzere tarih ve sayılı kararla dilekçe ret kararı verildiği ve davacıya tarihinde tebliğ edildiği halde yasal süresinden sonra dilekçenin yenilendiği gerekçesiyle i̇stanbul vergi mahkemesinin tarih ve sayılı ve sayılı kararları ile davaların süre yönünden reddine karar verildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği söz konusu amme alacağının takibi amacıyla düzenlenen ve tarihli adet ödeme emrine karşı i̇stanbul vergi mahkemesinin sayılı dosyasında açılan davada ise tarihli ödeme emirlerine konu amme alacağının dava tarihinden önce ödendiğinden idarece takipten kaldırıldığı tarihli ödeme emri içeriği amme alacağının ise mahkemelerinin ve sayılı dosyalarında açılan davaların süre aşımı yönünden reddedilmesi neticesinde kesinleştiği gerekçesiyle davanın takipten kaldırılan ödeme emirleri için karar verilmesine yer olmadığına kalan diğer ödeme emirleri için ise tarih ve sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği iş bu kararında temyiz edilmeksizin kesinleştiği bilahare esas sayılı dosyada uyuşmazlığa konu amme alacağı için sayılı yasadan faydalanmak amacıyla uzlaşma talep edildiği ve tarihinde düzenlenen uzlaşma tutanağı ile uzlaşmayaesas sayısı karar sayısı varıldığı bu bağlamda uzlaşmaya konu amme alacağının takibine devam edilmediği diğer taraftan esas sayılı dosyada dava konusu edilen amme alacağı hakkında uzlaşma talebi olmaması vergi borcuna karşı açılan davanın süre ret kararı ile sonuçlanması ve temyiz edilmeksizin kesinleşmesi bu sebeple amme alacağının takibi için düzenlenen ödeme emirlerinin i̇stanbul vergi mahkemesinin tarih ve sayılı karar ile onanması üzerine sayılı yasanın maddesinin fıkrası gereğince ödeme emrine karşı dava açan davacının itirazında haksız çıktığından bahisle itiraza konu miktarın oranında zam kesilmiş ve bildirim niteliğinde nolu ceza ihbarnamesi düzenlenmiş ancak zamanında ödenmeyen zam nedeniyle mahkememizde bakılmakta olan davaya konu ödeme emri düzenlenmiş ve davacıya tebliğ edilmiştir sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinde amme alacağını vadesinde ödemeyenlere gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı maddesi fıkrasında kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiası ile tebliğ tarihinden itibaren gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği fıkrasında ise itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağının zamla tahsil edileceği kurala bağlanmıştır anayasaya aykirilik ve i̇ti̇raz gerekçeleri̇ türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu anayasamızın nci maddesinde açıkça belirtilmiştir nci maddeye göre türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir şeklinde hüküm yer almaktadır anayasanın bu hükmünden de anlaşılacağı üzere anayasası türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu saptamasında bulunmuş ancak hukuk devleti kavramını açıklamamış hatta gereklerinin neler olduğuna değinmemiştir hukuk devleti kavramından ne anlaşılması gerektiğine anayasa mahkemesi kararları ile açıklık getirilmiştir nitekim yüksek mahkeme bir kararında hukuk devletini bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir olarak tanımlamıştır gün ve sayılı karar yüksek mahkeme bu kararında hukuk devletini tanımlamaktan çok hukuk devletinin niteliklerine yer vermiş hukuk devletinin niteliklerinin neler olduğu hususunu diğer kararlarında da olduğu gibi hukuk devletine atıf yaparken kullanmış bazen de bu niteliklere yenilerini eklemiştiresas sayısı karar sayısı hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği kişilerin hukuk düzeninin korunması altındaki haklarını elde edebilmeleri için her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinde amme alacağını vadesinde ödemeyenlere gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı maddesi fıkrasında kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiası ile tebliğ tarihinden itibaren gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği fıkrasında ise itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağının zamla tahsil edileceği kurala bağlanmıştır kendisine ödeme emri tebliğ olunan amme borçlusu tebliğ edildiği tarihten itibaren gün içinde böyle bir borcun olmadığı kısmen ödendiği veya zamanaşımına uğradığı şeklinde kanunda sınırlandırılan nedenlerle vergi ya da i̇dare mahkemesinde dava açabilecektir ödeme emrine karşı açılan dava takip işlemlerini durdurmayacak dava konusu yapılan borç için teminat gösterildiği takdirde mahkemece uyuşmazlık hakkında bir karar verilinceye kadar tahsil dairesince takip işlemleri durdurulabilecektir takip işlemlerinin durdurulması için bir başka yol ise amme borçlusunun ödeme emrine karşı açmış olduğu davada mahkemeden yürütmenin durdurulmasını talep etmesidir mahkemece idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek teminat karşılığında veya teminat aranmaksızın yürütmenin durdurulmasına karar verebilecektir ödeme emrine karşı dava açıldıktan sonra davanın kaybedilmesi durumunda sayılı kanunun maddesi uyarınca ödeme emrine konu kamu alacağı için gecikme zammı işlemeye devam etmektedir buna ilave olarak dava konusu yapılan toplam tutar üzerinden ayrıca haksız çıkma zammı hesaplanmaktadır amme borçlusunun kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda ise haksız çıktığı toplam tutar zerinden haksız çıkma zammı hesaplanmaktadır yukarıdaki düzenlemelerin ve yapılan açıklamaların birlikte değerlendirilmesinden amme borçlusuna ödeme emri tebliğ edilmesinin takip işlemlerini durdurmadığı takip işlemlerinin ancak teminat karşılığında idarece veya açılacak bir dava sırasında mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararı ile durdurulabileceği dolayısıyla mahkemece yürütmenin durdurulmasına karar verilmediği durumlarda yapılan yargılama sonucunda verilecek karara kadar takip işlemlerinin herhangi bir şekilde etkilenmeyeceği açıktır sayılı yasanın maddesinin fıkrası ile getirilen düzenlemenin amme alacağının tahsilinin gecikmesini önlemeye yönelik olduğu düşünülecek olsa dahi yukarıda bahsedilen durum karşısında ödeme emrine karşı açılacak dava amme alacağının takibine herhangi bir engel teşkil etmemekte yani idari işleyişi ve amme alacağının tahsil sürecini sekteye uğratmamaktadır diğer taraftan ödeme emrine karşı açılan davalarda haksız çıkma zammı uygulamasıyla mükelleflerin gereksiz yere dava açmalarının önüne geçmek amaçlanmakta ise de bu konuda özel hukukta benzeri bir düzenleme sayılı i̇cra ve i̇flas kanununda ilamsız takipler için söz konusudur bu kanun uyarınca tebliğ edilen ödeme emrine süresi içerisinde yapılan itiraz aynı yasanın maddesi gereğince takibi kendiliğinden durdurmakta borçlu borcun yalnız bir kısmına itirazda bulunmuşsa takip kabul ettiği miktar için devam etmektediresas sayısı karar sayısı takip talebine itiraz edilen alacaklı itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle i̇cra ve i̇flas kanununun maddesine göre itirazın iptalini dava edebilir yine aynı yasanın maddesine göre ise açılan davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edilir özel hukuktaki bu düzenlemelerin kamu hukukundaki iptal istemine konu bu benzer düzenleme ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda i̇cra ve i̇flas kanunu uyarınca tebliğ edilen ödeme emrine süresi içerisinde yapılan itirazın aynı yasanın maddesi gereğince takibi kendiliğinden durdurmasına karşın sayılı yasanın maddesine göre danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması halinde dava edilen idari işlemin yürütmesi kendiliğinden durmamaktadır bu yönüyle i̇cra hukukunda öngörülmüş olan icra inkar tazminatı düzenleniş amacına uygun düşmekte ve şahsi bir alacağın tahsilinin gecikmesi tazminat sayesinde önlenmeye çalışılmaktadır benzer bir şekilde sayılı yasa gereğince takibi yapılan amme alacaklarının tahsilinin gecikmemesi ve bu konuda gereksiz yere dava açılmaması için bir tedbir niteliğinde düzenlenen maddesinin fıkrasında öngörülmüş olan zam bu anlamda düzenleniş amacına uygun düşmemekte keza sayılı yasanın maddesi uyarınca zaten ödeme emri hakkında dava açılması takip işlemlerini durdurmamakta idare açılan davada hüküm verilmeden önce de mahkemece yürütmenin durdurulması hakkında verilecek karara göre takibe devam edebilmektedir bu durumda amme alacağının geç tahsilinden söz edilemeyecektir öte yandan i̇cra i̇flas kanununda tazminata ancak borçlunun kötü niyetli olduğu hallerde ve davasının haksız olduğu durumlarda borçlunun durumuna göre kanunda belirtilen üst sınıra kadar olmak kaydı ile hâkim tarafından diğer tarafça talep edilmiş olunması halinde hükmedilmektedir diğer taraftan hâkime alacaklının haksız çıkması halinde alacaklıyı da borçlu lehine aynı ödemeyi yapmaya mahkûm etme yetkisi tanınmıştır özel hukuk düzeni içerisinde eşit taraflar arasında haksız ve kötü niyetli başvuruları cezalandırma amacı güden i̇cra i̇flas kanununun bu düzenlemesi gerek borçlu gerekse alacaklı açısından hukuki ve adil görünmektedir sayılı kanunun maddesinin fıkrasında ise sadece davacı haksız çıkma zammı ödemekle yükümlü kılınmıştır oysa ki idarenin yargılama aşaması sona erdikten sonra yargı kararına göre haksız çıkması her zaman ihtimal dahilinde olmasına rağmen yapılan bu tek taraflı düzenleme ile eşitlik ilkesine aykırı adalet ve hakkaniyet gereklerine de uygun olmayan sonuçlar doğmaktadır mahkemede taraf olarak karşı karşıya gelen sayılı yasada tanımlı olan amme alacaklarının takibine yetkili olan kamu idareleri ile amme borçlusu olan gerçek ve tüzel kişiler kamu hukuku alanında eşit değillerdir kamu idareleri tek taraflı ve kamu kudretine haiz biçimde işlem tesis etmekte ve bu işlemler bazen idari davalara konu olabilmektedir i̇dari yargının varoluşundaki sebepte zaten başlangıçta eşit olmayan bu taraflar arasında adil bir denge kurmaya yönelik girişimlerin sonucudur öyleyse sonuçta mahkeme kararı üzerine haksızlığına hükmedilen bir taraf var ise bu taraflar arasında da dava sonuçları bakımından bir yasal eşitlik sağlanmalıdır sayılı yasanın maddesi fıkrası ile getirilen yasal düzenlemeye göre haksız çıkma zammı ödeme emri aleyhine açılan dava sonucunda haksız çıkan borçludan talep olunabilmektedir ancak bazen ödeme emrine karşı açılan dava uyuşmazlık konusu olayda da olduğu gibi mahkemece işin esasına girilmeksizin ödeme emrine ilişkin itiraz sebepleriesas sayısı karar sayısı incelenmeden usul hükümleri gereğince reddedilmiş olabilmektedir bu tip durumlarda dahi mevcut yasal düzenleme usul ve esas hakkında verilmiş mahkeme kararları açısından bir belirleme ve sınırlama yapmadığından usul hükümleri gereğince reddedilmiş dava neticesinde idarece haksız çıkma zammı talep edilebilmektedir oysaki bu tip durumlarda uyuşmazlığın esasını çözecek bir mahkeme kararı ortada bulunmadığından ve usul hükümleri gereğince verilen mahkeme kararı ile de haklı veya haksız olan tarafın ortaya çıkması mümkün olamayacağından söz konusu yasal düzenleme bu haliyle uygulamada tereddüte yol açmaktadır bu anlamda ödeme emrine karşı açılmış davaların neticesinde idarenin davacıdan haksız çıkma zammı talep edebilmesi için mahkemece davanın esasına girilmek suretiyle davacının haksızlığına kanaat getirilmiş ve davanın reddolunmuş olması gerekmektedir örneğin vergi mahkemesince ödeme emrine ilişkin itiraz sebepleri incelenmeyerek ödeme emrine karşı açılan davanın süre aşımından reddedilmiş olması halinde davacının davasında haksız çıktığından söz edilemeyecektir böyle bir durumda ödeme emri aleyhine dava açmış olan davacının davasında haksız çıktığı sebebiyle kendisinden haksız çıkma zammı talep edilememesi gerekmektedir ancak haksız çıkma zammı hesaplanmasına ilişkin olarak mevcut düzenlemede usul ve esastan verilecek mahkeme kararları açısından herhangi bir ayrıma gidilmemiştir diğer taraftan idarenin aynı kökten doğan bir borç için asıl borçludan dolayı asıl borçlunun birden çok kanuni temsilcisine aynı anda takip yaptığı ve bu kişiler tarafından da ayrı ayrı dava açılmak zorunluluğu hallerinde aynı konu için birden çok haksız çıkma zammı talebi gündeme gelebilmektedir çünkü bu tür olaylarda borç tek kaynaktan çıkmakta ve bu borç için birden çok kişiye ödeme emirleri tebliğ olunabilmektedir bu konuyla ilgili olarak yasa maddesinde mükerrer uygulamaya yol açacak bu durumu engeller bir düzenleme yer almadığından bu gibi hallerde haksız çıkma zammı ciddi bir cezaya dönüşebilmektedir sonuçta idarece tek taraflı olarak tesis edilen ödeme emrine karşı açılan ve takibin hiçbir safhasını durdurmayan ya da teminat karşılığı veya mahkemece verilecek yürütmenin durdurulması kararı ile takibin engellenebildiği idari davalarda çoğu zaman ilanen tebliğ edilerek kesinleştirilen ihbarnameler nedeniyle kendisine ödeme emri gelene kadar borçtan haberdar olmayan amme borçlusunun içeriğinde herhangi bir açıklama ve gerekçe bulunmayan ödeme emrine karşı henüz dava açmadan önce haksız olduğunu bilebilmesi çoğu zaman mümkün olamamakta pek çok defa ödeme emri içeriği borç ile ilgili olarak borçluların ulaşamayacakları bilgilere dava açma yoluyla ulaşabilmeleri mümkün olduğundan ve davacı açısından dava açılmaya gerek olup olmadığına ilişkin kararın çoğu zaman ancak dava açıldıktan sonra ulaşılabilen bilgiler sayesinde verilebilmesinden ilk etapta haklı ve haksız olanın belirlenebilmesi için dava açılması gerekli olabilmektedir bu yüzden dava açılmasından önce amme borçlusunun başlangıçta haksız olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği dolayısıyla kötü niyetli olabileceği genellemesinin yapılması ve özel hukukta var olan birtakım caydırıcı tazminatlara benzer ek mali yükümler getirmek suretiyle dava açılmasının engellemesi yoluna gidilmesi kamu hukukuna özgü kurallar ve durumlar karşısında uygun düşmemektedir sayılı yasanın maddesinin fıkrası ile getirilen haksız çıkma zammı hem amme borçlularını yargı haklarını kullanmaktan caydırıcı bir niteliğe dönüşmüş ve dava açılması önünde engel bir durum halini almış hem de mahkemelerce verilecek ret kararları açısından bir sınırlandırma yapmadığı içinde usul ve esastan verilecek ret kararlarını haksız çıkma hususunda idarenin yeterli saymasına yol açmış ve her türlü ret kararı sonrasında haksız çıkma zammı alınmasına imkan tanımış olmaktadır bu durumda söz konusu yaptırım tehdidi ile kişilerin yargı haklarını kullanmamalarının teşvik edilmesi veya bu hakkı kullanmaktanesas sayısı karar sayısı caydırılması ise anayasanın maddesinde düzenlenmiş olan hak arama hürriyetini yine anayasanın maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında dikkat edilmesi gereken ilkelerden olan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olarak sınırlandırmakta ve anayasanın maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte yine anayasa mahkemesince çerçevesi çizilmiş olan hukuk devleti ilkesinin gerçekleşme aracı olan idari işlemlerin yargı denetimine tabi olması ilkesini zedelemektedir üstelik sadece davacının haksız çıkması halinde bu zammı ödemek durumunda kalması haklı çıkması halinde ise haksız işlem tesis eden idarenin zam veya tazminat ödemesinin yasada öngörülmemiş olması da ayrı bir eşitsizliktir anayasanın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmektedir maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla mahkemelerde hak arama özgürlüğü aynı zamanda temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır kişinin maruz kaldığı bir haksızlık veya idari işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir i̇ptali istenilen düzenlemeyle kendisine sayılı yasa uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açan amme borçlusu davanın reddine karar verildiği durumlarda reddolunan miktardaki amme alacağının davacıdan zamla birlikte tahsili gündeme gelecektir zaten mahkemece ret kararı verilmesini müteakip yargılama aşamasında da işlemeye devam eden sayılı yasanın maddesi uyarınca talep edilecek olan ve amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı oranında hesaplanacak gecikme zammı bile başlı başına maddenin fıkrası ile getirilen düzenleme ile gereksiz yere dava açılmasını önleme amacını gerçekleştirmeye matuftur hal böyle olunca sayılı yasa gereğince takibi yapılan amme alacaklarının tahsilinin gecikmemesi ve bu konuda gereksiz yere dava açılmaması için bir tedbir niteliğinde düzenlenen maddesinin fıkrasında öngörülmüş olan zam ile dava açıldığı takdirde ret ile sonuçlanması durumunda amme alacağının zamla tahsil edileceği yolunda bir yaptırım tehdidi ile temel hak ve hürriyetlerden olan hak arama hürriyeti sınırlandırılmıştır bu nedenle anayasada yer alan hak arama hürriyetinin eksiksiz kullanılmasını engelleyecek nitelikteki sayılı yasanın maddesinin fıkrasında yer alan düzenlemenin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu düşünülmektedir keza anayasa mahkemesinin konuyla ilgili bir kararında anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı anayasanın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmektedir maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır gerçekten karşılaştığı bir suçlamaya karşı kişinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüpesas sayısı karar sayısı kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanılabilmesidir kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin adil yargılanma hakkının düzenlendiği maddesine ilişkin avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararlarında da dava yoksa adil aleni ve gecikmesiz bir yargılamadan söz edilemeyeceği golderi̇ngiltere paragraf mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen yahut hukuken geçici de olsa kapatılmasının veya kullanımını imkansız kılan koşullara bağlayarak sınırlanmasının adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geleceği aireyi̇rlanda belirtilmiştir i̇tiraz konusu kuralla kendisine sayılı belediye gelirleri kanunu uyarınca harcamalara katılma payı tahakkuk ettirilen bir mükellefin buna karşı dava açabilmesi söz konusu payın yarısının önceden ilgili belediyeye ödemesi şartına bağlanmıştır harcamalara katılma paylarına karşı dava açılabilmesinin böyle bir şarta bağlanarak sınırlandırılmasının ilgili belediyelerin söz konusu gelirleri öncelikle tahsil ederek projelerini kısa sürede tamamlamaları ve bu konudaki dava sayısının azaltılarak mahkemelerin iş yükünün hafifletilmesi gibi kamu yararına yönelik nedenlere dayandırıldığı anlaşılmaktadır ancak anayasanın maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması anayasanın ilgili maddelerinde özel sınırlandırma nedeni bulunmasına bağlı tutulmuştur anayasanın dava hakkının düzenlendiği maddesinde bu hakkın sınırlandırılması konusunda özel bir sınırlama nedenine yer verilmemiştir bu nedenlerle dava hakkının sınırlandırılması anayasanın maddesine aykırıdır şeklindeki gerekçe ile söz konusu yasa maddesinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir sonuç üstte yer verilen gerekçeler veri alındığında uyuşmazlıkta uygulanacak yasa maddesi olan itiraz konusu sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılarak konunun incelenmesi için dosyadaki belgelerin onaylı örneklerinin yer aldığı dosyanın anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde karar verildi esas sayılı i̇tirazın gerekçe bölümü şöyledir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde i̇leri sürülmesi başlıklı nci maddesinin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü yer almaktadır sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun i̇tiraz yoluyla mahkemelerden gönderilecek işler başlıklı maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya karar hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse bu yoldaki gerekçeli kararıesas sayısı karar sayısı veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı dosya muhtevasını mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderir kuralına yer verilmiştir uygulanacak yasa kuralı bakılmakta olan davayı yürütmeye uyuşmazlığı çözmeye davayı sona erdirmeye veya kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak kuraldır olay uyuşmazlık davacıdan sayılı kanunun maddesinin fıkrasına istinaden davacıdan tl haksız çıkma zammı istenilmesine ilişkin tarih ve sayılı nolu ceza ihbarnamesinin iptali isteminden kaynaklanmaktadır dosyada ve yılı doğrudan gelir desteği ödemelerinden haksız olarak yararlandığı gerekçesiyle davacı adına düzenlenen toplam tllik tarih ve ve sayılı ödeme emirlerine karşı dava açıldığı söz konusu davada eskişehir i̇dare mahkemesinin gün ve k sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği temyiz edilen bu kararın danıştay dairesinin günlü k sayılı kararı ile onandığı söz konusu karara istinaden ödeme emirlerine karşı açmış olduğu davanın reddedildiği gerekçesiyle davacıdan itiraz konu hükme istinaden tl tutarındaki haksız çıkma zammı istenildiği bunun üzeri bakılan davanın açıldığı görülmektedir hakimliğimizce iptal isteminin incelenebilmesi için dava konusu işleme dayanak gösterilen sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinin fıkrasında yer alan i̇tirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı zamla tahsil edilir hükmünün yapılan değerlendirmede anayasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır i̇ptali̇ i̇stenen yasa hükmü i̇tiraz konusu amme alacaklarinin tahsi̇l usulü hakkinda kanunun ödeme emrine itiraz başlıklı maddesinde kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir i̇tirazın şekli incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında vergi usul kanunu hükümleri tatbik olunur borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lazımdır aksi halde itiraz edilmemiş sayılır i̇tirazda bulunan borçlu bu kanuna göre teminat gösterdiği takdirde takip muamelesi itirazlı borç miktarı için ve itiraz komisyonunca bu hususta karar verilinceye kadar durdurulur i̇tiraz komisyonu bu itirazları en geç gün içinde karara bağlamak mecburiyetindedir i̇tirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı zamla tahsil ediliresas sayısı karar sayısı i̇tiraz komisyonlarının bu konudaki kararları kesindir borcun tamamına bu madde gereğince vaki itirazların tamamen veya kısmen reddi halinde borçlu ret kararının kendisine tebliği tarihinden itibaren gün içinde mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir borcun bir kısmına karşı bu madde gereğince vaki itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini uzatamaz hükmüne yer verilmiştir iii anayasaya aykirilik nedenleri̇ ve i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ madde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir madde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz madde i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır i̇ti̇raz konusu hüküm anayasanin maddesi̇ne aykiridir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmü yer almaktadır anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık anayasanın ve yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlet olduğu belirtilmiştir hukuk devleti ilkesinin tam olarak geçerli olabilmesinin en önemli koşulu vatandaşlara hukuk güvenliği temelinde kendilerini yargı organları önünde savunabilme gereklerinin tam olarak yerine getirebildiği bir devletin algılanması gerekir uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi idare tarafından düzenlenen idari işlemin yargı mercileri önünde dava edilebilmesi mümkün olmakla birlikte söz konusu işleme karşı açılan davanın reddedilmesi halinde hukuk devleti ilkesi gereğince yargı mercileri önünde hakkını araması sonucunda itiraza konu kural ile ayrıca bir külfet altına girilmesine yönelik düzenleme nedeniyle kişilerin hukuk güvenliği temelinde kendilerini yargı organları önünde savunabilme gereklerinin tam olarak yerine getirilemediğini göstermektedir i̇ti̇raz konusu hüküm anayasanin maddesi̇ne aykiridiresas sayısı karar sayısı hak arama özgürlüğünü düzenleyen anayasanın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi i
4,129
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin anayasaya aykırılık savının gerekçeleri özetle şöyledir düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne aykırılık sayılı basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetlerin tanzimi hakkında yasanın değişik maddesi uyarınca şeker ve kurban bayramlarının belirlenmiş günlerinde günlük gazetelerin yayımlarının yasaklanması anayasanın maddesinde yer alan herkes düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar kuralına açıkça aykırı düşmektedir hangi amaçla olursa olsun yasak süresince anayasanın maddesinin askıya alınması anlamına gelmektedir dinsel bayram günlerinde gazete yayım yasağının hukuka uygunluğu varsayılacak olursa yılbaşında resmi bayramlarda ya da aybaşlarında aynı yasaklama getirilebilir ve anayasa açısından bir sakınca da yoktur bu mantık yönetimi istediği zaman günlük gazetelerin yayımlanmasını yasaklamaya zorlayacak kadar ileri götürebilir öte yandan anayasanın maddesi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılmasını ancak suçların önlenmesi suçluların cezalandırılması devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması başkalarının şöhret ve haklarının özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği koşullarına bağlamıştır sayılı yasanın şeker ve kurban bayramlarında günlük gazeteler için getirdiği yayım yasağının bu koşullar çerçevesinde anayasal bir dayanağı yoktur yasaklı günlerde gazete çıkarma hakkının sadece yasada belirtilen koşullara sahip basın meslek kuruluşlarına tanınması da kişinin düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü engellediği için anayasanın maddesine aykırılığı ortadan kaldırmaz günlük gazeteler kendi istençleriyle istedikleri gün çıkmayabilir ve bu günlerde basın meslek kuruluşlarının gazete çıkarmalarını kabul edebilirler ancak bu durumda bile kişilerin anılan bayram günlerinde gazete çıkarma hakkı hiçbir biçimde kısıtlanamaz bilim ve sanat özgürlüğüne aykırılık anayasanın maddesi herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme açıklama yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir kuralını getirmiştir sanat ya da bilimsel gelişmeleri izleyen günlük bir yayın organı söz konusu yasanın maddesi uyarınca yine yasaklanan günlerde çıkarılamayacaktır bu da açıkça anayasanın maddesine aykırıdır basın özgürlüğüne aykırılık anayasanın maddesi basın hürdür sansür edilemez devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır kuralını öngörmektedir bu açık ve kesin kurala karşınesas sayısı karar sayısı şeker ve kurban bayramlarında basın meslek kuruluşlarının dışında gazete yayımının yasaklanması basının ve kişinin haber alma özgürlüğünü kısıtlamaktadır anayasada böyle bir sınırlamaya izin veren hüküm yoktur kişilerin şeker ve kurban bayramlarında da var olan haber hakkı kısıtlanamaz ve yasaklanamaz süreli ve süresiz yayın hakkına aykırılık anayasanın maddesine göre süreli yayınların çıkarılması yayım şartları mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir kanun haber düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal ekonomik şartlar koyamaz anayasanın bu buyurucu kuralına karşın sayılı yasanın ve maddeleriyle beraber düşünce ve kanaatlerin özgürce yayımlanmasını engelleyici ve zorlaştırıcı koşullar konulmuştur yasanın maddesindeki yasağa uymayanlara aynı yasanın maddesiyle tldan az olmamak üzere öngörülen ağır para cezası engelleyici ve zorlaştırıcı koşulları pekiştirmektedir cumhuriyetin niteliklerine aykırılık cumhuriyetin nitelikleri başlığı altındaki anayasanın maddesine göre türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir demokratik ve laik bir hukuk devletinde ayrı dinlere bağlı yurttaşlar bu inançlarından dolayı cezalandırılamaz türkiye cumhuriyeti yurttaşı olan bir kişi inanmadığı bir dinin kutsal günü olan şeker ve kurban bayramlarında izlediği yayım organlarının ya da çıkardığı gazetelerin yayımlanmasının yasaklanmasına maruz bırakılamaz türkiye cumhuriyeti yurttaşlarının değişik görüşlere inançlara ya da dinlere bağlı olsalar da anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklerden aynı şekilde yararlanmaları gerekir bunu sağlamak devletin amaç ve görevleri arasındadır bu nedenle sayılı yasanın ve maddeleri anayasanın ve maddelerine de aykırıdır
584
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran danıştay dördüncü dairesinin iptal istemindeki anayasaya aykırılık gerekçesi aynen şöyledir ankara ticaret borsası tarafından sayılı vergi usul kanununun inci maddesine sayılı kanunun uncu maddesiyle eklenen fıkra uyarınca ve aynı maddede tanınan yetkiye dayanılarak maliye ve gümrük bakanlığınca yayımlanan seri numaralı gelir vergisi genel tebliğinin numaralı bendinde yapılan düzenlemenin ve bu düzenlemeye olanak tanıyan sayılı kanunun uncu maddesinin meri kanunlara ve anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla açılan dava incelendi maliye ve gümrük bakanlığı mart günlü ve sayılı mükerrer resmî gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren sayılı eğitim gençlik spor ve sağlık hizmetleri vergisinin ihdasi ile sayılı akaryakıt tüketim vergisi kanunu sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanunu sayılı finansman kanunu sayılı gelir vergisi kanunu sayılı vergi usul kanunu sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun ve sayılı harçlar kanununda değişiklikler yapılması ve bu kanunlara bazı hükümler eklenmesine dair kanunun uncu maddesiyle vergi usul kanunun inci maddesine dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkra ile tanınan yetkiye dayanarak yayımladığı seri numaralı gelir vergisi genel tebliğinin numaralı bendi ile sayılı kanuna göre kurulmuş ticaret borsalarını ve yöneticilerini borsada tescil ettirilerek satın alınan zirai ürün bedelleri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmasından ve ilgili vergi dairelerine ödenmesinden dolayı müteselsil sorumluluk kapsamına almış ve bu konudaki esasları belirlemiştir davacının sözü edilen genel tebliğle yapılan düzenlemenin borsaların yalnızca tescil ile yükümlü oldukları ve alım satıma taraf olmadıkları nedeniyle vergisel bir sorumluluklarının olamayacağı dolayısıyla iptali istemiyle açtığı davanın görüşülmesinde sayılı kanunun uncu maddesiyle sayılı vergi usul kanununun inci maddesine eklenen fıkra hükmünün anayasaya aykırı olduğu kanısına varılarak anayasanın nci maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun inci maddesi uyarınca kanunun anayasa mahkemesine sunulması uygun görülmüştür sayılı vergi usul kanununun inci maddesine sayılı kanunun uncu maddesiyle eklenen fıkrada maliye ve gümrük bakanlığı zirai ürünlerin işlenmiş olanlar dahil alım ve satımına aracılık eden kuruluşlar ile ticaret borsalarını bu mahsullerin satın alınması sırasında yapılacak vergi tevkifatından müteselsilen sorumlu tutmaya sözkonusu ürünlerin satışı dolayısıyla yapılacak vergi tevkifatının hangi safhada yapılacağını her bir ürün için ayrı ayrı belirlemeye yetkilidir maliye ve gümrük bakanlığı tarafından belirlenen safhadan önceki safhalarda tevkif yoluyla alınan vergiler iade edilmez ve süresinde ilgili vergi dairesine yatırılır denilmektedir bu suretle idari bir kuruluş olan maliye ve gümrük bakanlığına ancak kanunla düzenlenebilecek bir alanda değişiklik yapma böylece verginin doğuşundan tahsiline kadar ki sürelerde uygulanacak çeşitli işlemlerin safhalarını değiştirme gelir vergisi kanunu hilafına olarak mükelleflere daha önce ödenmiş vergilerinin mahsup veya ret ve iadesi suretiyle geri ödenmesini önleyerek mükerrer vergi alınmasına yol açacak uygulama ve düzenlemeleresas sayısı karar sayısı yapma mükelleflere ek malî külfetler yükleyecek yeni yükümlülükler getirme ve vergi ödevleri ile ilgili sorumluluklar yükleme yetkisi tanınmaktadır nitekim maliye ve gümrük bakanlığı bu yetkiye dayanarak yayımladığı gelir vergisi genel tebliğleri ile ziraî ürün alım satımı yapan kamu kurum ve kuruluşlarına gelir vergisi kanununda yer almadığı halde stopaj yoluyla vergi kesintisi yapmak zorunluluğu getirmiş stopaj vergisinin safhasını değiştirmiş daha önceki safhalarda tevkifat yoluyla ödenmiş bulunan vergilerin geri ödenmesini veya mahsubunu gelir vergisi kanununun emredici hükümlerine rağmen engelleyici düzenlemeler yapmış sayılı kanunla kurulmuş olan ticaret borsalarını ve yöneticilerini gerek kendi kuruluş kanununda gerekse vergi kanunlarında bu konuda bir vergi ödevi ile yükümlü tutulmamalarına rağmen stopaj verginin tevkifinden ve ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutacak yönde düzenlemeler yaparak bu suretle bir bakıma kanunu tadil etmiştir i̇dare kanunla tanınmış bir yetkiye dayanıyor olsa da emredici bir kanun hükmünü kaldırabiliyor değiştirebiliyor ya da daraltıp genişletebiliyorsa yasama organı derecesine çıkıyor onun yetki ve görevini üstleniyor demektir oysa anayasanın ncı maddesinin son fıkrasında hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz nci maddesinde de yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir bu maddenin gerekçesi ve anayasanın diğer hükümlerinin incelenmesinden kuralın tek istisnasını kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin teşkil ettiği esasen bu tür yetkilerin ancak cumhurbaşkanı ve bakanlar kuruluna başka bir ifadeyle yürütme organına anayasanın ilgili maddelerinde açıkça belirtilmek suretiyle tanındığı açıklanmaktadır nitekim anayasanın inci maddesinde yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir denilmekle ve madde gerekçesinde de bu madde ile yürütme organının gerekli yetkilere sahip ve kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getiren bir kuvvet olarak düzenlendiği belirtilmekle bu husus ayrıca vurgulanmaktadır anayasanın ncı nci ve inci maddeleri karşısında idari kuruluşlara yasama yetkisinin devri anlamına gelecek bir yetki ve görevin kanunla da olsa verilemeyeceği anlaşılmaktadır bu durumda idari kuruluşların düzenleyici işlemlerinin anayasanın üncü maddesinde öngörülen yönetmeliklerden ibaret kaldığı görülmektedir madde gerekçesinde de belirtildiği gibi idarenin uygulamada değişik isimler taşıyan düzenleyici işlemlerinden kişiler için hukuki sonuç doğuranlarının da yönetmelik hükümlerine tabi tutulması gerekmektedir halde kanunlarla idari kuruluşlara tanınan düzenleme yetkisi de anayasanın üncü maddesinde belirlenen kapsam ve sınırları aşmayacaktır üncü maddede aynen başbakanlık bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilirler denilmektedir maddede yer alan kanunların uygulanmasını sağlamak ibaresini idarenin yapacağı yönetmelik ya da benzeri düzenlemelerle bir kanun hükmünü değiştirebilecek veya onun kapsamını daraltıp genişletebilecek ölçüde geniş bir yetkinin tanınması anlamında nitelemek mümkün değildir kanunla idareye tanınan düzenleme yetkisinin en azından yürürlükte olan tüm kanunların hükümlerine ve bu hükümlerin kanun koyucu tarafından belirtilmiş bulunan bağlayıcılık kurallarına aykırı olmaması yine anayasanın bu maddesinde şart olarak öngörülmüştür i̇dare tüm diğer işlemlerinde olduğu gibi düzenleyici işlemlerinde de herhalde kanunlara uymak ve onun çizdiği sınırlar dışına çıkmamak zorundadır buna olanak sağlayan bir kanun hükmünün anayasanın sözü edilen ncı nci inci ve üncü maddelerine aykırı olacağından kuşku duyulamaz kanunla düzenlenmiş alanda idari düzenlemenin konusu ancak bu kanunun uygulanmasını sağlamak üzere gerekli teknik konulara ve teferruata ilişkin olabilir ayrıcaesas sayısı karar sayısı yürütme organına verilecek teferruatı düzenleme yetkisinin anayasa ile mutlak surette kanun konusu sayılmış hususlara ilişkin olmaması gerekir vergi tarh tahakkuk ve tahsiline ilişkin idari usulün kanunla düzenlenmiş olması tesadüfi değildir vergi usul kanununda yer alan hükümler vergi ve benzeri mali yükümlerle ilgili kanunlardaki hükümler gibi kişinin temel hak ve ödevleriyle yakından ilgili onu sınırlayan ve belirleyen kuralları ifade etmektedir temel hak ve hürriyetlerin kanunla düzenlenip sınırlanabileceğine ilişkin anayasa kuralı bu hususların kanun dışında bir düzenlemeye konu edilmelerine engeldir en azından vergiyle olan ilişkisi hatta ondan ayrılamaz nitelikte bulunuşu vergi usulüne ilişkin kuralların anayasanın üncü maddesi gereğince kanunla konulup kaldırılması ve değiştirilebilmesini zorunlu kılmaktadır bu haliyle söz konusu sayılı kanunun uncu maddesi anayasanın üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne de aykırı olmaktadır vergi usul kanunu niteliği gereği emredici ve kısıtlayıcı kuralları içerir bu kurallara aykırı hareket yine aynı kanunda öngörülen cezalarla müeyyidelendirilmiştir kanunda öngörülmemiş bazı konuların idari kararla kanun kapsamına alınması yükümlülerin bu kurala aykırı hareketlerinin cezalandırılmasını gerektireceğinden bu konuda idareyi yetkili kılan kanun maddesinin anayasanın inci maddesi ile öngörülen suçun kanunla belirlenmesi ve idari kararla suç ihdasının mümkün bulunmadığı yolundaki anayasa kuralına aykırı bulunduğu kabul edilmelidir anayasanın inci maddesinde yer alan kuralın idari nitelikteki suç ve cezalar için de geçerli olduğu tartışmaya neden olmayacak ölçüde açık bulunduğundan ayrıca tartışılmayacaktır ancak idarenin düzenleyici işlemleri yaparken kanun karşısındaki durumunun her zaman aynı olmadığının belirtilmesinde yarar vardır bu durum her kanunun içerdiği kuralların ve bu kuralların düzenledikleri alanın her zaman birbirine benzememesinden ileri gelmektedir örneğin disiplin suç ve cezalarının bu anayasa kuralına rağmen idari kararlarla düzenlenebilmesi bu kanunun idarenin iç işleyişinden sayılması ve sadece bu işleyişle ilgili yaptırımlar idare alanına girdiği için mümkün görülmüştür i̇darenin iç işleyişi sayılmayacak vergi yükümlüleri hakkında yeni ödevler konulması ve suç ihdası anlamına gelen idari düzenlemelerde bu ilkeye dayanmak mümkün değildir bu nedenlerle sayılı vergi usul kanununun inci maddesine sayılı kanunun uncu maddesiyle eklenen fıkra hükmünün anayasanın ve üncü maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından anayasanın nci ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve görevleri hakkında kanunun inci maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına kararla birlikte dosyada bulunan dava dilekçesi ve ekleri ile danıştay savcısının düşüncesinin bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde oybirliği ile karar verildi
1,283
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir i olay hükümetin hazırlayarak parlamentoya sunduğu ekonomik olayları etkileyebilecek vergilemede basitlik ve adaleti sağlamaya yönelik düzenlemeleri içeren bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun tasarısı parlamentoda görüşülerek kabul edilmiştir sayılı kanunda yer alan düzenlemelerin bir bölümü motorlu taşıtlar vergisi ile ilgilidir sayılı kanun motorlu taşıtların değerlerinin göz önünde tutularak vergilendirilmesini esas alan düzenlemeler getirmemiştir sayılı kanun ile motorlu taşıtlar vergisinde yapılan yeni düzenlemelerle vergi yükünün dağılımındaki adaletsizlik ortadan kalkmamıştır bu düzenlemeler yanında kanunun yürürlüğü ile ilgili madde de hukukun temel ilkelerinden olan kanunların geriye yürümezliği ilkesine aykırıdır özet olarak ifade etmek gerekirse söz konusu düzenlemeler hukukun temel ilkelerine ve anayasaya aykırılıklar içermektedir anayasaya aykırı olan bu hükümlerin iptali ve uygulanmaları durumunda giderilmesi olanaksız hukukî durum ve zararlar ortaya çıkacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması istemi ile anayasa mahkemesine iptal davası açılmıştır aşağıda önce sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun söz konusu dava çerçevesinde iptali istenen hükümlerine yer verildikten sonra iptali istenen hükümlerle ilgili olarak anayasaya aykırılık gerekçeleri açıklanmıştır i̇ptali̇ i̇stenen hükümler iii gerekçe sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin anayasaya aykırılığı motorlu taşıtlar vergisi emlak vergisi gibi servet üzerinden alınan vergidir sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanununun kapsamına giren taşıtlar kanunun ve ncı maddesindeki iii ve iv sayılı tarifelere göre vergilendirilmektediresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun üncü maddesi sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanununun inci maddesini değiştirerek otomobil kaptıkaçtı arazi taşıtları ve benzerleri ile motosikletlerin vergilendirildiği sayılı tarifeyi yeniden düzenlemiştir motorlu taşıtlar vergisi kanununun inci maddesinde yapılan değişiklikler mükelleflerin ödeme gücünü esas almak suretiyle mevcut adaletsiz yapıyı değiştirmediği gibi kimi yönlerden daha da adaletsiz bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur yapılan düzenlemeyle motorlu taşıtlar vergisi kanununun sayılı tarifesinde yer alan otomobil kaptıkaçtı arazi taşıtları ve benzerleri ile motosikletlerin vergilendirilmesindeki net ağırlık uygulamasına son verilmekte motor silindir hacmi ve yaş esasını baz alan bir vergi uygulaması getirilmektedir buna göre taşıtların silindir hacimleri cm ve aşağısı cm cm cm cm cm cm cm cm ve yukarısı olarak dokuz farklı grupta derecelendirilmiştir ayrıca bu derecelendirme de kendi içinde yaş yaş yaş yaş ve yukarı yaş olmak üzere ayrı gruba ayrılmıştır taşıtın motor silindir hacmi arttıkça ödenecek motorlu taşıtlar vergisinin tutarı da artmakta taşıtın yaşı büyüdükçe ödenecek motorlu taşıtlar vergisinin tutarı azalmaktadır taşıtın motor silindir hacmi ve yaşı ise verginin konusunu oluşturan taşıtın değerini yani servet unsurunun değerini doğrudan doğruya yansıtmamaktadır aynı silindir hacmi ve yaştaki değeri birbirinden çok farklı taşıtlar için aynı verginin öngörülmesi eşitlik görünümünde fakat aslında anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır anayasanın vergi ödevi başlıklı üncü maddesinin birinci fıkrasında herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür denilmektedir fıkrada verginin genel olması mali güce göre olması ve kamu giderlerini karşılamak üzere alınması öngörülmüştür genellik ilkesi sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkesin elde ettiği gelir servet ya da harcamalar üzerinden vergi ödenmesini amaçlar mali güce göre vergilendirme ise verginin kişilerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır bu ilke mali gücü fazla olanın mali gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirler mali gücün tanımı anayasada bulunmamakla birlikte genellikle ödeme gücü anlamında kullanılmaktadır kamu maliyesi yönünden ise gelir servet ve harcamalar mali gücün göstergeleridir verginin mali güce göre alınması aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracıdır vergide eşitlik ilkesi yükümlülerin vergi ödeme güçlerinin dikkate alınmasını gerektiriresas sayısı karar sayısı vergilendirmede adalet ve eşitlik verginin mali güce göre ödenmesi ve herkesin vergi ödemesi ilkesi ile hayata geçer vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı bu ilkelere dayanılarak sağlanır vergide eşitlik ilkesi mali gücü aynı olanların aynı mali gücü farklı olanların ise farklı oranlarda vergilendirilmesini gerektirir anayasanın üncü maddesinin ikinci fıkrasında vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının sağlanması amaçlanmıştır sermaye iratlarının ücretlere göre farklı değerlendirilmesi en az geçim indirimi artan oranlı vergilendirme gibi uygulamalar vergi yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımının araçlarıdır yasakoyucu anayasal kurallara uymak koşuluyla gelir servet ya da harcamanın vergilendirilmesinde konulara nitelik veya miktarlara göre değişik ölçütler getirebilir ancak bu ölçütlerin de anayasanın üncü maddesinde ifadesini bulan verginin mali güce göre alınması ve genel olması ilkelerine ve anayasanın diğer hükümlerine uygun olması gerekir sayılı kanunun üncü maddesinin değiştirdiği sayılı kanunun inci maddesinde yapılan düzenlemede ise bir servet vergisi olan motorlu taşıtlar vergisinin miktarının vergi konusu olan taşıtın değerine göre belirlenmediği görülmektedir bunun yerine motor silindir hacmine ve taşıtın yaşına göre vergilendirme esası benimsenmiştir bu da vergi yükünün adaletsiz ve eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde dağılımına yol açmıştır sayılı kanunun gerekçesinde aracın değeri ile bağlantılı bir vergileme için en uygun ölçünün aracın sigorta değerinin olduğu açıkça ifade edilmiştir yani motor silindir hacmi ve taşıtın yaşı gibi ölçütlerin taşıtların gerçek değerini yansıtmadığı bu ölçütlere göre vergi alındığında vergi yükünün adaletsiz dağılımına neden olunacağı ve mükelleflerden ödeme güçlerini aşan miktarda vergi alınacağı kanun koyucu tarafından dolaylı olarak kabul edilmektedir nitekim bu kabul sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanununun inci maddesinin son fıkrasında açıkça görülmektedir söz konusu fıkra aynen şöyledir sayılı tarifede yer alan otomobil kaptıkaçtı arazi taşıtları ve benzerlerine ait vergi tutarlarının türkiye sigorta ve reasürans birliği tarafından her yılın ocak ayında ilan edilen kasko sigortası değerlerinin sını aşması halinde aynı yaş grubunda bulunan taşıtlara ait vergi tutarlarını bir alt kademedeki taşıtlara isabet eden vergi tutarı olarak belirlemeye bu oranı kadar indirmeye ve kanuni oranına kadar artırmaya bakanlar kurulu yetkilidir bu fıkra da göstermektedir ki sayılı kanunun üncü maddesiyle getirilen ve taşıtlar için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisinin hesabında dikkate alınan kriterler taşıtın yani servetin gerçek değerini ortaya koymamaktadır bu nedenle de mali güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımı ve eşitlik ilkeleriyle dolayısıyla anayasanın uncu ve üncü maddeleriyle bağdaşmamaktadır diğer taraftan sayılı kanunun üncü maddesiyle sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanununun inci maddesine eklenen fıkra ile mali gücü aşan ve vergi yükünün adaletsiz dağılımına neden olacak vergilendirme durumlarını önlemek üzere tedbir alabilmesi için bakanlar kuruluna yetki verilmiştir bu yetkilendirme yetkinin sınırları çok geniş olduğu için anayasanın yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine aykırıdır kaldı ki böyle biresas sayısı karar sayısı yetkilendirme keyfi uygulamalara yol açabilecek ölçüsüz bir yetkilendirme niteliğini de taşımaktadır inci maddenin son fıkrasına göre sayılı tarifede yer alan taşıtların kasko değerinin sından fazla miktarda vergi ödemeleri mali gücü aşan oranda vergilendirme olarak kabul edilmektedir taşıtların kasko değerinin sından fazla miktarda vergi ödemeleri halinde bakanlar kurulu vergi tutarını bir alt kademedeki taşıtlara isabet eden tutara indirebilecektir örneğin motor silindir hacmi cmten büyük ve yaşından küçük bir taşıt için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi tutarı milyar tl aynı taşıtın kasko değerinin sını aşarsa bakanlar kurulu bu yaş grubundaki taşıtların motorlu taşıtlar vergisini bir alt kademedeki taşıtlar için belirlenen tutara indirebilecektir yani milyar milyon tlye bunun anlamı bakanlar kuruluna verilen yetki ile taşıtın vergi tutarının oranında azaltılabilecek olmasıdır bakanlar kurulu bu yetkisini aynı anda tüm kademeler için kullanabilir bu durumda yaş ve altındaki taşıtlar için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi tutarı milyar tlden milyon tlye düşebilir bakanlar kurulu bu durumda motorlu taşıtlar vergisi tutarını oranında azaltabilecektir bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olunmaması için vergilendirmede vergiyi doğuran olayın vergilerin matrah ve oranlarının alt ve üst sınırlarının tarh tahakkuk ve tahsil usullerinin yaptırımlarının ve zamanaşımı gibi belli başlı temel öğelerinin yasalarla belirlenmesi gerekir ancak yasa ile her konuyu bütün kapsam ve ayrıntılarıyla düzenlemenin olanaklı olmadığı durumlarda yürütme organına açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte idari işlem yapma yetkisi verilebilir nitekim anayasanın üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan hükme göre vergi resim harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir anayasada bakanlar kuruluna tanınan yetkinin sınırları bellidir bu sınırlar içinde kalarak bakanlar kuruluna yetki verilmesi anayasaya uygundur ancak bakanlar kuruluna vergilerin kanunla konulup kaldırılması değiştirilmesi ve vergilerin yasallığı ilkesini zedeleyecek ölçüde geniş yetkiler verilirse bu yetkilendirme anayasaya aykırı olur anayasa mahkemesinin birçok kararında belirtildiği gibi yürütme organına asli genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz ve takdir yetkisinin çok geniş olarak kullanılmasına yol açabilecek düzenleme yetkisi verilemez bunun nedeni böyle bir yetkilendirmenin yürütmeye yasama yetkisinin devredilmesi anlamına gelmesi ve böyle bir yetki devrine anayasanın nci maddesinin imkan tanımamasıdır anayasanın inci maddesinde yürütme yetkisi ve görevi anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir biçiminde tanımlanan idarenin kanuniliği ilkesi de bir konuda yapılacak düzenlemenin yasama yetkisinin devrine yol açmayacak belirginlikte olmasını gerektiriresas sayısı karar sayısı oysa dava konusu sayılı kanunun üncü maddesinin değiştirdiği sayılı kanunun inci maddesiyle bakanlar kuruluna takdir yetkisinin çok geniş olarak kullanılmasına yol açabilecek düzenleme yetkisi verilmiştir i̇dareye tanınan bu geniş yetkinin açık bir yetki devri oluşturduğunda duraksamaya yer yoktur nitekim anayasa mahkemesinin sayılı kararında aynen şöyle denilmektedir motorlu taşıtlar vergisi kanununun yetki başlıklı uncu maddesine göre vergi miktarları yeniden değerleme oranında her yıl artmakta ve bu usulle maktu vergilerin zamanla aşınması önlenmektedir ancak dava konusu kuralla belirtilen artışın yeterli olmaması veya değişen ekonomik koşullara uygunluğun sağlanması amacıyla bakanlar kuruluna yeniden değerleme oranının fazlasını geçmemek sinden az olmamak üzere yeni oranlar belirleme yetkisi de verilmiştir buna ek olarak bakanlar kuruluna bir de bu tutarları yirmi katına kadar artırma yetkisinin verilmiş olması yasama yetkisinin devrine yol açan ve vergi adaleti ile bağdaşmayan ölçüsüz bir düzenlemedir i̇ptali istenilen kuralla vergi miktarının taşıtların teknik özellikleri veveya kullandıkları yakıt türleri kullanım amaçlarına göre ayrı ayrı veya topluca yirmi katına kadar arttırılabilmesi için bakanlar kuruluna yetki verilmesi keyfi bir uygulamaya neden olabileceğinden hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmamaktadır inci maddenin son fıkrasında bakanlar kuruluna verilen yetki keyfi uygulamalara yol açacak kadar geniş ve belirsiz olduğu için hukuk güvenliğini sarsacak ve anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesiyle çelişecektir öte yandan anayasaya aykırı hükümlerin hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşeceği de açıktır anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasakoyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasaya aykırı bir hükmün anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da düşünülemez bu yüzden söz konusu düzenleme anayasanın inci maddesine de aykırıdır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesi anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine nci maddesindeki yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinde olduğu bu yetkinin devredilemeyeceği kuralına inci maddesindeki yürütme yetkisi ve görevi anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir biçiminde tanımlanan idarenin kanuniliği ilkesine uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine ve üncü maddesindeki vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılması ve herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkelerine aykırı olup iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun nci maddesinde yer alan iii ve iv sayılı tarifelerin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanununun ncı maddesinin sayılı tarifesinde minibüs otobüs ve benzerleri kamyonet kamyon çekici ve benzerleri iii sayılı tarifesinde yat kotra ve her türlü özel tekneler iv sayılı tarifesinde ise uçak ve helikopterler yer almaktadır sayılı kanunun üncü maddesiyle bazı taşıtların tarifeleri değiştirilmiş ve kamyon kamyonet çekici ve benzeri taşıtların vergileme kriterleri olarak istiap haddi uygulamasına son verilerek teknik belgelerinde yazılı azami toplam ağırlık esasına geçilmiştir yeni düzenlemeyle panel van ve motorlu karavanlar da sayılı tarife kapsamına alınmıştır sayılı tarife kapsamına girecek taşıtlar için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisinin miktarı minibüs panel van ve motorlu karavanlar otobüs ile kamyon kamyonet çekici ve benzerleri için farklı kriterler esas alınarak belirlenmiştir örneğin minibüsler için belirlenen tek kriter taşıtın yaşıdır buna göre minibüsün yaşı büyüdükçe ödenecek vergi azalmaktadır minibüsler için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi miktarını belirleyen başkaca bir kriter bulunmamaktadır panel van ve motorlu karavanlar için motor silindir hacmi ve taşıtın yaşı olmak üzere iki kriter tespit edilmiştir taşıtın motor silindir hacmi yükseldikçe ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır otobüsler için ise iki kriter belirlenmiştir otobüsteki oturma yeri sayısı ve taşıtın yaşı otobüsteki oturma yeri sayısı arttıkça ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır kamyon ve kamyonetler için ödenecek motorlu taşıtlar vergisi taşıtın toplam ağırlığına ve yaşına bağlı olarak belirlenmektedir kamyon ve kamyonetin yük azami toplam ağırlığı kg olarak arttıkça ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır motorlu deniz taşıtları iii sayılı tarifeye göre vergilendirilmektedir iii sayılı tarife kapsamına giren deniz taşıtları için ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı taşıtların motor gücü bg arttıkça ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta deniz taşıtının yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır uçak ve helikopterler ise iv sayılı tarifeye göre vergilendirilmektedir uçak ve helikopterler için ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı taşıtın azami kalkış ağırlığı ve yaşına göre belirlenmektedir uçak ve helikopterin azami kalkış ağırlığı arttıkça ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır motorlu taşıtlar vergisi bir servet vergisidir ve servet taşıt üzerinden alınmalıdır oysa sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinde motorlu taşıtlar vergisinin miktarı verginin konusunu oluşturan taşıtların değerinden neredeyse bağımsız olarak belirlenmektedir şöyle ki söz konusu maddedeki iii ve iv sayılıesas sayısı karar sayısı tarifelerde yer alan taşıtların motorlu taşıtlar vergisi miktarı taşıtın yaşına silindir hacmine oturma yeri sayısına motor gücüne azami toplam ağırlığına ve azami kalkış ağırlığına bağlı olarak tespit edilmektedir ancak bunlardan hiçbirisi verginin konusunu oluşturan taşıtın yani servet unsurunun değerini doğrudan doğruya yansıtmamakta ve taşıtlar üzerindeki motorlu taşıtlar vergisi yükünün birbirinden çok farklı ve adaletsiz bir şekilde oluşmasına neden olmaktadır bu da değeri birbirinden çok farklı araçlar için ödenecek verginin aynı olması gibi eşitlik görünümünde fakat aslında anayasanın uncu maddesinde ifade edilen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açmaktadır anayasanın vergi ödevi başlıklı üncü maddesinin birinci fıkrasında herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür denilmektedir fıkrada verginin genel olması mali güce göre olması ve kamu giderlerini karşılamak üzere alınması öngörülmüştür genellik ilkesi sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkesin elde ettiği gelir servet ya da harcamalar üzerinden vergi ödenmesini amaçlar mali güce göre vergilendirme ise verginin kişilerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır bu ilke mali gücü fazla olanın mali gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirler mali gücün tanımı anayasada bulunmamakla birlikte genellikle ödeme gücü anlamında kullanılmaktadır kamu maliyesi yönünden ise gelir servet ve harcamalar mali gücün göstergeleridir verginin mali güce göre alınması aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracıdır vergide eşitlik ilkesi yükümlülerin vergi ödeme güçlerinin dikkate alınmasını gerektirir vergilendirmede adalet ve eşitlik verginin mali güce göre ödenmesi ve herkesin vergi ödemesi ilkesi ile hayata geçer vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı bu ilkelere dayanılarak sağlanır vergide eşitlik ilkesi malî gücü aynı olanların aynı malî gücü farklı olanların ise farklı oranlarda vergilendirilmesini gerektirir anayasanın üncü maddesinin ikinci fıkrasında vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının sağlanması amaçlanmıştır sermaye iratlarının ücretlere göre farklı değerlendirilmesi en az geçim indirimi artan oranlı vergilendirme gibi uygulamalar vergi yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımının araçlarıdır yasakoyucu anayasal kurallara uymak koşuluyla gelir servet ya da harcamanın vergilendirilmesinde konulara nitelik veya miktarlara göre değişik ölçütler getirebilir ancak bu ölçütlerin de anayasanın üncü maddesinde ifadesini bulan verginin mali güce göre alınması ve genel olması ilkelerine uygun olması gerekir sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinde yer alan iii ve iv sayılı tarifeler yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılması herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ve kanun önünde eşitlik ilkelerine dolayısı ile anayasanın ve üncü maddelerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın bir maddesine aykırı olan bir düzenleme hukukun üstünlüğüne ve dolayısı ile anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine de aykırıdır anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasaya aykırı bir hükmün anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da düşünülemez bu yüzden söz konusu düzenleme anayasanın inci maddesine de aykırıdır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinde yer alan iii ve iv sayılı tarifeler anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine ve üncü maddesindeki vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılması ve herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkelerine aykırı olup iptal edilmeleri gerekmektedir sayılı kanunun nci maddesinin fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun tarih ve sayılı mükerrer resmî gazetede yayımlanmıştır sayılı kanunun nci maddesinin fıkrasında yer alan düzenleme b ve fıkralarında belirtilenlerin dışındaki hükümlerin tarihinde ve tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceğini göstermektedir kanunların geriye yürümezliği ilkesi hukukun temel kurallarındandır bu kural genel olarak ceza hukukuna ilişkin olarak ifade edilmekle birlikte vergi hukuku için de geçerli olan kuraldır kanunların geriye yürümezliği ilkesi bir hukuki eylem ya da davranışın bir hukuki ilişkinin vukuu bulduğu ya da meydana geldiği dönemdeki kanun hükümlerine tabi kalmakta devam edeceğini ifade eder sonradan çıkan kanun kural olarak yürürlüğünden önceki olaylara ve ilişkilere uygulanamaz vergi kanunları kamu hukukuna ilişkin yükümlülükler getirdiğinden bu kanunların özellikle mali yükü artırıcı nitelikteki hükümlerinin geçmişe yürütülmemesi hukuki güvenlik ilkesi açısından önem taşır anayasanın üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ifadesini bulan vergilerin kanuniliği ilkesi de hukukî güvenliği sağlama ilkesine yöneliktir ve vergiyi doğuran olayın vukuu döneminde yürürlükte olmayan bir kanuna dayanılarak vergi yükünün artırılmasına imkan vermez hukuki güvenlik ilkesi vergi yasalarının geçmişte meydana gelen olaylara uygulanmamasını gerektirir kişiler gelecek döneme ilişkin planlarını yürürlükteki vergi yasalarına göre yaparlar sonradan çıkartılan yasalarla geçmiş dönemler için vergi yükünün artırılması yükümlülerin devlete ve hukuk düzenine olan güvenini sarsaresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasakoyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun olması kazanılmış haklara saygıyı da içerir vergide adaletin sağlanabilmesi için kazanılmış haklara dokunulmaması gerekir anayasa mahkemesi kazanılmış bir haktan bahsedilebilmesi için bu hakkın yeni yasadan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla eylemli biçimde elde edilmiş olmasının aranacağını belirtmiştir anayasa mahkemesinin aynı kararında vergide adalet de bu anlamda kazanılmış haklara dokunulmamasını gerektirir vergi hukukunda geriye yürümenin söz konusu olup olmadığının saptanabilmesi için vergiyi doğuran olayın tanımının yapılması gerekir vergi usul kanununun uncu maddesine göre vergi alacağı vergi yasalarının vergiyi bağladıkları olayın meydana gelmesi veya hukuksal durumun oluşması ile doğar vergiyi doğuran olayın meydana geldiği anda yürürlükte olan yasa uygulanacaktır vergiyi doğuran olay tamamlandıktan sonra bu olaya ilişkin vergi yükünün artırılması geriye yürüme olarak nitelendirilebilir denilmiştir motorlu taşıtlar vergisi kanununun uncu maddesine göre motorlu taşıtlar vergisi taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi idaresi tarafından her yıl ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk ettirilmiş sayılır yani ocak itibariyle vergiyi doğuran olay tamamlanmış olmasına rağmen ocak tarihinde yayınlanan sayılı kanun geriye yürür bir şekilde düzenlenmiştir sayılı kanunun nci maddesinin fıkrasında geriye yürür bir şekilde yapılan düzenleme nedeniyle ise başta motorlu taşıtlar mükellefleri olmak üzere mükelleflerin vergi yükünün artırıldığı çok açıktır yukarıdaki açıklamalar sayılı kanunun nci maddesinin fıkrasındaki düzenlemenin geriye yürür nitelikte olması bakımından anayasanın üncü maddesindeki vergilerin kanuniliği ilkesine kazanılmış hakları korumaması ve geriye yürür nitelik taşıması dolayısı ile hukuki güven duygusunu sarsması bakımından hukukun genel ilkelerine ve anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğünü ortaya koymaktadır anayasaya aykırı bir hükmün anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da düşünülemez bu yüzden söz konusu düzenleme anayasanın inci maddesine de aykırıdır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun nci maddesinin fıkrası kanunların geriye yürümezliği ve kazanılmış hakların korunması ilkelerine dolayısı ile anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine inci maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine ve üncü maddesindeki vergilerin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu için iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinde yer alan iii ve iv sayılı tarifelerin ve sayılı kanunun nci maddesinin fıkrasının uygulanması halinde giderilmesi olanaksız durum ve zararlar doğacaktır bu durum ve zararları önleyebilmek için söz konusu hükümlerin yürürlüklerinin durdurulması gerekmektedir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen tarih ve sayılı motorlu taşıtlar vergisi kanununun inci maddesi anayasanın ve üncü maddelerine sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinde yer alan iii ve iv sayılı tarifeler anayasanın ve üncü maddelerine sayılı kanunun ncı maddesinin fıkrası anayasanın ve üncü maddelerine aykırı olduğu için iptallerine sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesi sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinde yer alan iii ve iv sayılı tarifeler ve sayılı kanunun nci maddesinin fıkrası açıkça anayasaya aykırı olduğu ve uygulanmaları halinde giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar bu hükümlerin yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
3,553
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir hukuk devleti i̇lkesi yönünden anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunun geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini sağlayan bütün etkinliklerinde hukuka ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması genel objektif adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir bankacılık kanunu ile korunan hukuksal değer finansal piyasalara ve finansal kurumlara güvendir türk ceza kanununun nci maddesi ile korunan hukuksal değer ise kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişidir finans kuruluşları ekonomik niteliklidir kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi ise kamu düzeni ve güvenliği ile ilgilidir hukuksal değerler hiyerarşisi bakımından kamu düzeni ve güvenirliği finansal kuruluşların güvenirliğinden önce gelir daha yüksek bir değer alanının kendisinden daha altta olan bir alana göre daha az korunuyor olması hukuk devleti i̇lkesi ile de bağdaşmamaktadır yasa koyucunun suç ve cezaların belirlenmesinde takdir yetkisi olmakla birlikte bu yetkisini kullanırken suç ile ceza arasındaki adil dengeyi sağlaması ve öngörülen cezanın cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmede elverişli olması gibi esasları dikkate alması zorunludur hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür yasa koyucunun bankacılık kanununda ceza kanununa göre farklı düzenlemeler getirilmesi hukuken kabul edilebilirse de bu düzenlemelerin hukuk güvenliğini ortadan kaldırmaması hukuk devleti gereklerine aykırı olmaması zorunludur yasa koyucu bankacılık kanunda zimmet suçunu düzenlerken hukuk devleti ilkesinin bir gereği ve ceza hukukunun temel prensiplerinden olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir ölçülülük ilkesiyle devlet cezalandırmanın sağladığı kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür anayasa mahkemesinin ve esas karar sayılı kararı ve yine anayasa mahkemesinin ve esas karar sayılı kararıesas sayısı karar sayısı eşitlik i̇lkesi yönünden hukukun temel ilkeleri arasında yer alan eşitlik ilkesine anayasanın maddesinde yer verilmiştir buna göre yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır nitelikli zimmet suçunun yaptırımı sayılı tcknin maddelerinde yıldan yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmişken aynı suç için bankacılık kanununun maddelerinde banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları yönünden cezanın alt sınırının yıl hapis cezasından az olamayacağı hükme bağlanmıştır bankacılık kanununun ve maddelerinde zimmet suçu için daha ağır bir yaptırım öngörülmesinin kanun koyucu tarafından zamandaki şartlara göre nedenleri olabilir bahsi geçen madde ile daha ağır bir yaptırım uygulanması yanında bankanın uğradığı zararın tazminine ve ayrıca aynı kriterle bankanın uğradığı zarar bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacak adli para cezasının verilmesinin gerekmesi yani hukuksal deyimiyle tipe uygun aynı fiili icra eden diğer faillerden zimmetine para geçiren herhangi bir kamu görevlisinden daha ağır yaptırıma muhatap edilmesi negatif bir hak ihlalidir ve anayasanın uncu maddesinde ifadesinin bulan eşitlik i̇lkesine aykırıdır hak arama hürriyeti yönünden anayasanın hak arama hürriyetini düzenleyen maddesinin birinci fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkında sahiptir denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır kişinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde hakkını arayabilmesi ve davada ileri sürülen iddiaların ve delillerin karşı tarafın iddia ve delilleriyle eşit imkanlarda araştırılması ve eşit değerlemeye tabi tutulmasıdır kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması hak arama özgürlüğünün bir gereğidir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür uluslararası hukuk kaynaklarında özgün yeri bulunan hak arama özgürlüğü değişik alanlardaki özellikleriyle avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin adil yargılanma hakkı başlıklı maddesinde herkes gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkında sahiptir şeklinde düzenlenmiştir ai̇hm kararlarında da belirtildiği üzere yargılama sürecinde taraflar iddialarını silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde yargı mercilerine sunabilmelidirleresas sayısı karar sayısı ayrıca getirilen düzenlemelerle kişilerin yargı önünde hukuken geçerli araç ve yollardan kendilerini savunabilme hakları ellerinden alınmamalıdır bu hak anayasanın maddesiyle güvence altına alınmıştır hak arama özgürlüğünün en önemli iki öğesini oluşturan sav ve savunma haklarını kısıtlayacak bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve adil yargılanmayı engel olacak yasa kurallarının anayasanın maddesine aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır kanuni hâkim güvencesi yönünden anayasanın kanuni hâkim güvencesi başlığını taşıyan nci maddesinde ise hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz denilmektedir anayasanın bu kurallarına uygun yapılmayan yasal düzenlemelerin anayasaya aykırılık oluşturacağı kuşkusuzdur i̇ptali istenen düzenlemenin anayasaya aykırılığının ortaya konulabilmesi için mahkememizde ve hukuk mahkemelerinde tazminata karar verilmesi süreci üzerinde durulmasına gerek görülmüştür hukuk mahkemesinde açılan tazminat davasında hukuk mahkemesi hâkimi tarafından öncelikle açılan davanın dava dilekçesini karşı tarafa tebliğ ederek bu dilekçeye karşı cevaplarını ve delillerini bildirmesi için süre verecek ve dilekçeler teatisi ve delillerin toplanmasından sonra dosya hesap yönünden bilirkişiye gönderilecek ve kabul edilen kısım oranında davacışikayetçi banka lehine vekalet ücreti verilecek kısmen veya tamamen reddedilen rakam üzerinden de davalısanık lehine vekalet ücretine hükmedilecektir hukuk mahkemesi hâkimi davalınınsanığın tazminat sorumluluğuna karar verirken sayılı türk borçlar kanununun aşağıda yazılı maddelerini göz önünde bulundurularak karar verecektir madde kusurlu ve hukuka aykırı bir fiile başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür madde zarar gören olayımızda davacışikayetçi banka zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim olayların olağan akışını ve zarar görenin olayımızda davacışikayetçi banka aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler madde hâkim tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler madde zarar gören olayımızda davacışikayetçi banka zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim tazminatı indirebiliresas sayısı karar sayısı madde birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır madde tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında bütün durum ve koşullar özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur yukarıda açıklandığı üzere hukuk mahkemesinde görülecek olan tazminat davasında tarafların olayımızda davacışikayetçi banka ile davalısanık kusur durumları tazminatın belirlenmesinde temel kriterdir diğer taraftan davalısanık kendisini bu mahkemede tazminat yönünden daha kapsamlı savunabilmektedir ayrıca tarafların davayı kazandığı ve kaybettiği rakam üzerinden nispi vekalet ücretine mahkum edilmesi de söz konusudur mahkememizde ise sanığın yargılanması neticesinde suçlu olduğu yönünde kanaat hasıl olduğunda sanığın yüklenen suçtan hapis cezası ile cezalandırılması yanında bankanın uğradığı zararın üç katından az olamayacak şekilde adli para ceza ile cezalandırılmasına ve ayrıca da meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece resen ödettirilmesine hükmolunacaktır sanığın tazminata mahkumiyetinde hukuk mahkemesinde olduğu gibi sanığa tazminat yönünden delillerini ve savunmalarını sunma imkanı tanınmayacağı gibi tarafların kusur durumlarına bakılmaksızın sanık hakkında tazminat yönünden de karar verilecektir ayrıca mahkememizce hukuk mahkemesinde olduğu gibi sanık lehine haklı çıktığı tazminat miktarı yönünden nispi vekalet ücreti değil sadece beraat etmesi durumunda maktu vekalet ücreti şuan tl hükmedilme yoluna gidilecektir kararın temyiz edilmesi halinde yüksek mahkemece zimmet suçunun oluşup oluşmadığı noktasında inceleme yapılmasına rağmen ceza ile birlikte verilen zararın ödettirilmesine kararı hiç irdelenmeyerek iki dereceli yargılamada fiilen mümkün olmayacağı gibi hukuk ve ceza mahkemeleri ayrımı da fiilen olmayacaktır açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın maddelerine aykırı olduğuna bu maddelerin iptalleri için sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince anayasa mahkemesine iptal talebi ile itiraz yoluna başvurulmasına ilişkin aşağıdaki karar oluşturulmuştur hüküm gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere sayılı bankacılık kanununun maddesinin fıkrasında yer alan gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler ile aynı maddenin fıkrasında yer alan ancak adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece resen ödettirilmesine hükmolunur sözcüklerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğuna bu maddelerin iptalleri için sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince anayasa mahkemesi̇ne i̇ptal talebi̇ i̇le i̇ti̇raz yoluna başvurulmasina kararın ve dosyanın konu ile ilgili belgelerinin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesi genel sekreterliğince dosyamızın kaleme havale edildiğinin bildirildiği tarihten itibaren görülmekte olan davanınesas sayısı karar sayısı incelenmesinin sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince beş ay sonraya bırakılmasına oy birliği ile karar verildi
1,513
esas sayısı karar sayısı genel açiklamalar sayılı tarihli tarihli ve resmi gazete sayılı amme hükmi̇ şahislari veya müesseseleri̇ tarafindan fi̇i̇len amme hi̇zmetleri̇ne tahsi̇s edi̇lmi̇ş gayri̇menkuller hakkinda kanunun madde sayılı i̇stimlak kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlerine dayanmaksızın kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır madde birinci maddede yazılı gayrimenkuller tapuda kayıtlı ise kayıt sahipleri veya mirasçıları ancak fiili tahsis tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedelini isteyebilirler tapuda kayıtlı olmayan gayrimenkuller hakkında fiili tahsis tarihinden itibaren on sene geçmemiş ise tarihte zilyedlikle iktisap şartları tahakkuk eden zilyedleri veya mirasçıları birinci fıkra hükmünden faydalanabilirler herhalde gayrimenkule müdahalenin meni davası dinlenmez madde gayrimenkulün bedelini dava hakkı hu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer madde birinci madde uyarınca kamulaştırılmış sayılan gayrimenkuller esasen tapuda kayıtlı ise ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesinin talebi üzerine asliye hukuk hakimliğinin karariyle kayıt sicilden düşülür veya ilgili idare adına tescil yapılır tapuda kaydı olmayan gayrimenkuller tahsisin mahiyeti bakımından tescile tabi ise idare adına kayıt tesis olunur hakim evrak üzerinde ve lüzum gördüğü takdirde mahallinde inceleme yaparak karar verir bu işlemler harç ve resme tabi değildir bu madde gereğince yapılan sicilden kayıt düşürme ve tescil işlemlerinin bu kanuna aykırılığından bahisle ilgililerin dava hakları mahfuzdur somut uyuşmazlıkta davalı vakıf tarafından tarihinde konya asliye hukuk mahkemesi nezdinde esas sayılı taşınmaza haksız elatmanın önlenmesi kal ve eski hale iade talebi ile dava açıldığı sayılı kararda davanın sayalı yasanın maddesi delaleti ile maddesi gereğince kamulaştırılmış taşınmaz olarak kabulünün gerektiği aynı yasanın maddesinin fıkrası gereğince davanın reddedildiği yargıtay hukuk dairesi esas karar tarihli kararı ile onama kararı verildiği yine yargıtay hukuk dairesi esas karar tarihli kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür anayasa mahkemesinin esas sayılı dosyasında tarih ve karar sayılı resmi gazete tarihli kararında sayılı i̇stimlak kanununun yürürlüğe girdiği tarihine kadar tahsis işlemi yapılan taşınmazları kapsadığı bu taşınmazların öncesinde kamulaştırılmış olmakla beraber tapu siciline işlenmemiş evrak kaybı nedeniyle kamulaştırma işlemlerinin ispatlanamadığıesas sayısı karar sayısı kamuya bağışterk olduğu halde ferağ işlemi yapılmadığından sahibinin mülkiyetinin devam ettiği durum ve koşullarda olması gerektiği belirtilmiştir elatmanın önlenmesi dava dosyasında yılında yapılan okul binasının davacı bakanlık tarafından yapıldığına ilişkin bilgi olmadığı tapu kaydında taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu davalının topluma sunulan genel hizmetleri hayrat olarak tanımlandığı ve eğitim hizmetinin karşılanması için arazi üzerine okul faaliyetinin vakıf için bir hayrat olduğu beyanları yer almaktadır aykırılık iddiasında bulunulan sayılı yasanın maddesinin mülkiyet hakkından yararlanma ve mülkiyet hakkı kapsamında da değerlendirilmesi gerekecektir mülkiyetten müdahale edilmeksizin yararlanma mülkiyete saygı kuralı kural mülkiyetten müdahale edilmeksizinbarışçıl şekilde yararlanma kuralı genel niteliktedir söz konusu kural mülkiyetten yoksun bırakma veya mülkiyetin kontrolü niteliğinde olmayan bütün müdahale türlerini kapsayan şemsiye kategoridir ayrıca yukarıda belirtildiği üzere bir müdahalenin yoksun bırakma veya kontrol niteliğinde olduğunun belirlenmesi hususunda güçlük çıktığında muhakemenin kural üzerinden yürütülmesi tercih edilmektedir kimi hallerde gerçekten de uyuşmazlık konusu müdahale hukuki niteliği itibariyle yoksun bırakma türünde olmasa yani mülkiyetin naklini sonuçlanmasa dahi nihai etkileri itibariyle malikin mülkiyet hakkından hiçbir şek ilde yararlanamamasına yol açabilir mülkiyet hakkının içini boşaltıp hakkın özüne dokunmuş olabilir böyle hallerde şekli analizle yetinmek hem mülkiyet hakkını otonom yapısına hem de etkililik ilkesine uygun düşmez bu sebeple olgusal ve hukuki durumun karmaşıklığının hangi kuralın uygulanabilir olduğunun belirlenmesini zorlaştırdığı hallerde şikayet konusu durumun kural ışığında inceleneceği benimsenmiştir mülkiyete saygı kuralının kural uygulanacağı uyuşmazlıklarda ai̇hm ve aymnin yaptıkları ölçülülük incelemesi sıkıdır kamu makamlarının takdir marjı kural kapsamına giren müdahalelerde olduğu ölçüde geniş olmadığı gibi maliklere karşı edim olarak bir tazminat ödenmesi aranmaktadır mülki̇yet hakki anayasa mahkemesine bireysel başvuru el kitapları serisi doç dr burak gemalmaz nisan sayfa somut uyuşmazlıkta uygulanması söz konusu olan iptale konu sayılı yasanın ve maddelerinin anayasanın maddesindeki mülkiyet hakkı maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki devletin kişinin temel hak ve hürriyetlerin sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırma maddesindeki temel hak ve hürriyetlerinin sınırlanması ilkesi ile maddesindeki adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda yapılan açıklamalar ışığında sayılı yasanın ve maddelerinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine açıkça aykırı olduğundan iptal edilmesi yüce mahkemeden saygılarımızla arz ederiz
672
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümünde aynen şöyle denilmektedir tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gerek anayasasında gerekse anayasasında kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir buna göre yasama yürütme ve yargı organlarının görev ve yetkileri ayrı ayrı belirlenmiş anayasanın maddesi yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğunu bu yetkinin devredilemeyeceğini maddesi yürütme yetkisinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını maddesi yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını emretmiştir ayrıca anayasamızın maddesinde türkiye büyük millet meclisinin kanun yapmak değiştirmek ve kanun kaldırmakla görevlendirildiği ifade edilmiştir yine anayasanın başlangıç kısmının altıncı fıkrasında kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu belirtilmiştir parlamenter demokratik rejimin temeli olan parlamentolar iktidarı ve muhalefetiyle milletin temsilcilerinden oluşan anayasal bir organdır bu nedenle tüm toplumu ilgilendiren fertleri bağlayan uyulması zorunlu objektif kurallardan oluşan kalıcı yasaların yapılması ancak mecliste toplumsal uzlaşma zemini yaratılarak mümkün olabilmektedir devletin temel yapısını bu esaslara dayandıran anayasamız rejime işlerlik kazandırmak açısından bu konuda bazı istisnai kurallara da cevaz vermiştir anayasanın maddesi türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın kısmının ve bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği esasını getirerek bu konuda türkiye büyük millet meclisinin kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermeyeceği belirlenmiştir belirtilen konular dışında verilecek yetki yasasında çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacının kapsamının ilkelerinin kullanma süresinin ve süresi içerisinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağının gösterilmesi kuralı öngörülmüştür kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin acil hallerde beklemeye tahammülü olmayan zorunlu durumlara münhasıran kullanılacağı olağan bir yol olmadığı anayasanın maddesinin sekizinci fıkrasındaki yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükmünde ifadesini bulmaktadıresas sayısı karar sayısı kanun yapma yetkisi yalnız türkiye büyük millet meclisinin olunca ve özellikle bu husus yasada belirtilmiş ise artık kanun hükmünde kararname çok zorunlu haller dışında madde imkan vermiş olsa bile düşünülmemelidir yasamayı yürütmenin egemenliğine bağlayan yöntemin hukukun üstünlüğü ilkesi ile bağdaşamayacağı gözetilmelidir anavatan partisi olarak çağdaş bir uygulama olan kanun hükmünde kararname çıkartılması yetkisine karşı değiliz hatta hukuk kuralları içerisinde olmak şartıyla bunun gerekli ve zorunlu olduğuna da inanmaktayız ancak yüce mahkemenizin de pek çok kararında belirttiği gibi bu yetki parlamentoyu dışlayan açık bir yetki devri şeklinde olmamalıdır yasaların çıkarılmasında üstün olan anayasaya uygunluğa gerekli özen gösterilmez ve buna uyulmaz keza anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesi kararlarıyla ortaya konulmuş yasalar veya bu yasalara dayanılarak çıkarılmış kanun hükmünde kararnameler anayasa mahkemesi kararlarına rağmen yürürlüğe konulursa hukuk devletinden söz etmek mümkün olamaz i̇ptali istemi ile yüce mahkemenize başvuruda bulunduğumuz söz konusu kanun hükmünde kararname yüce mahkeme tarafından esas karar sayılı ve tarihli karar ile iptal edilen sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki bazı kanunlar ile teşkilat kanunlarında değişiklik yapılmasına dair yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış kanun hükmünde kararnameler dizisinden bir tanesidir yüce mahkemenin tarihli resmi gazetede yayınlanan sayılı yetki kanununa ilişkin iptal gerekçesinde de açıkça ifade edildiği gibi yasal dayanaktan yoksun olarak çıkarılmış bulunan bu kanun hükmünde kararname ile yasama organının yetki ve görev alanına girilmekte bakanlar kuruluna mahiyeti belirsiz geniş yetkiler verilerek meclis devre dışı bırakılmıştır hükümet yetkililerinin çeşitli açıklamalarından da anlaşılacağı gibi bu kanun hükmündeki kararnameler anayasada ifade edilen belirli bir zorunluluk veya ivedilik gereği olarak çıkarılmamıştır meclisi çalıştıramayan koalisyon ortakları tek çözümü meclisi devre dışı bırakarak her vesile ile eleştirdikleri kanun hükmünde kararname çıkarma yoluna başvurmakta bulmuşlardır nitekim tarih ve sayılı yetki yasasına dayanılarak kısa süre içerisinde adet kanun hükmünde kararname yürürlüğe konulmuştur bu kanun hükmünde kararnamelerin bir kısmı ise yetki yasasının iptal edildiğinin açıklandığı gün resmi gazetenin mükerrer sayısında yayımlanmıştır hükümetin bu hukuk tanımaz tutumunu anayasanın maddesinde ifade edilen yetki kanunları ve bu kanunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükmü ile bağdaştırmak imkansızdır bir hukuk devletinde kanunkoyucunun ve hükümetin ilk işi anayasayı üstün tutmak ve anayasadaki prensiplerle bağdaşmayan hükümleri ihtiva eden kanunların ve kararnamelerin iptal davası ve kararını beklemeden tadil ve ilgası cihetine gitmek olmalıdır oysa hükümet anayasa mahkemesi kararının açıklandığı günden bugüne kadar hiçbir çözüm yolu ortaya koymadığı gibi memleketi hukuki kaosun içine sürükleyecek beyanatlarla vakit geçirmektediresas sayısı karar sayısı bu durum karşısında grubumuz daha önce yaptığı başvurulara dayanılarak iptal edilen kanun hükmünde kararnameye ilave olarak iptal edilen sayılı yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış olan ve dava açma süresi henüz dolmamış bulunan diğer kanun hükmünde kararnamelerinde anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiğini düşünerek yüce mahkemenize başvurmaya karar vermiştir anayasanın ve maddelerine aykırılık gerekçeleri anayasanın maddesine aykırılık bilindiği üzere anayasanın maddesi devletin bir hukuk devleti olduğunu belirlemektedir hukuk devletinde her türlü eylem ve işlemin hukuka uygun olması esas prensiptir yukarıda genel gerekçelerimizde de izah edildiği üzere bu kanun hükmünde kararname iptal edilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılmış daha doğrusu hukuki dayanağını kaybetmiş hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesini zedeleyici unsurlar içermektedir bu nedenle iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık yine genel gerekçelerde ifade ettiğimiz gibi bu kanun hükmünde kararname bakanlar kuruluna çok geniş alanlarda mahiyeti önceden kestirilemeyen zorunlu hallerin dışında bir çok yasada değişiklik ve düzenleme yapma yetkisi veren ve iptal edilen bir yasaya dayanılarak çıkarılmıştır bu özelliği ile bu kanun hükmünde kararname de diğerleri gibi meclisi devre dışı bırakan yetki devri mahiyetinde unsurları taşıyan bir kararnamedir bu itibarla anayasanın maddesindeki yetkinin devredilemeyeceği hükmüne aykırıdır iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesi kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak yetkisini türkiye büyük millet meclisine vermiştir hükümet çıkardığı bu kanun hükmünde kararnamelerle bir yıl süre ile meclisi devre dışı bırakarak yasama yetkisini yürütmeye bırakmayı hedeflemiştir herhangi bir yetki devri ise anayasanın bu maddesine aykırılık teşkil edeceğinden iptali gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesinin ve fıkraları kararnameler resmî gazetede yayınlandıkları gün türkiye büyük millet meclisine sunulur yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükümlerini amirdir anayasanın bu açık hükmü ortada iken hükümet ivedi ve zorunlu bir durum olmadığı halde pek çok konuyu kanun hükmünde kararname yolu ile düzenleyerek yürürlüğe koymuştur hatta bazı kanun hükmünde kararnameler meclis gündeminde yer aldığı halde görüşülemediği için kanun hükmünde kararname olarak yeniden düzenlenip meclise sevkedilmiştir bu durum da göstermektedir ki anayasanın maddesinin ruhuna aykırı olarak bir çok konuda kanun hükmünde kararname hükümet tarafından meclise rağmen düzenlenip yürürlüğe konulmuştur hukuki dayanaktan yoksun olan bu kanun hükmünde kararnamenin iptal edilmesi gerekmektediresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesinin fıkrası anayasa mahkemesi kararları resmi gazetede hemen yayınlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar hükmünü amirdir kanunkoyucu yasal düzenlemelerinde hukuk ve anayasanın üstün kurallarına bağlıdır buna göre anayasaya aykırı bulunan hukuk kurallarının yeniden yasalaştırılmaması gerektiği yüce mahkemenin bir çok kararında defalarca açıklanmıştır hal böyle olduğu halde hükümet anayasa mahkemesinin esas karar sayılı kararları ile iptal edilen sayılı yetki yasasının iptal kararında ileri sürülen gerekçeleri hiçe sayarak aynı mahiyette ancak daha geniş kapsamlı hükümler ihtiva eden sayılı yetki kanununu çıkarmıştır anayasanın maddesinin sarih hükmüne rağmen tanzim edilen sayılı bu yetki kanunu da yüce mahkeme tarafından tarihinde iptal edilmiştir anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı hükmü karşısında iptal edileceği açıkça belli olan bu yetki kanununa dayanılarak yürürlüğe konulan söz konusu kanun hükmünde kararnamelerin hukuki dayanaktan yoksun olacağı bilinen bir gerçektir anayasanın lafsına ve ruhuna aykırı olarak çıkarılmış bulunan bu kanun hükmünde kararnamenin de diğerleri gibi iptal edilmesi gerektiği inancı ile yüce mahkemeye başvurmuş bulunmaktayız
1,238
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin kararının gerekçe bölümü kişi adları çıkarıldıktan sonra aynen şöyledir kadastro çalışmaları sırasında söğüt ilçesi kayhan mahallesi çaybaş çınar mevkiinde ada parsel sayılı taşınmaz günlü kadastro komisyonu kararıyla kadastro tesbiti sırasında ada parsel numarasıyla hazine adına tesbit edilen parselden ayrılarak tarihli sıra numara tapu kaydı kapsamında olduğu gerekçesiyle davalı taraf adına tesciline karar verilmiş parselin cinsi hanesine bağyeri beyanları hanesine çamlık kaydının yazılması öngörülmüş bilecik orman işletmesi müdürlüğünün parselin orman olduğuna ilişkin hazine lehine yapılan tesbit aleyhine yaptığı itiraz reddedilmiş komisyon kararının tebliği üzerine davacı orman idaresi süresi içinde mahkememiz verdiği dilekçe ile kadastro komisyonu kararının iptali ile dava konusu parsel orman olarak tapulama harici bırakılmasını istemiştir kanıtlar toplandıktan sonra taşınmazın bulunduğu yerde söğüt ilçesinde orman kadastrosu yapılmadığından teknik bilirkişiler kadastro mühendisi mt ve serbest orman yüksek mühendisi şat ile birlikte ölçekli memleket haritası aynı ölçekli orman amenajman haritası ve bu haritanın dayanağı amenajman planı saha döküm cetveli uygulanarak ayrıca kadastro komisyonunca parseli kapsadığı öne sürülen tapu kaydı yerel bilirkişiler aracılığıyla uygulanarak keşif yapılmış bilirkişilerden uzmanlıkları ile ilgili konularda gerekçeli ve krokili raporlar alınmıştır yerel bilirkişiler dava konusu parselin tapu kaydı kapsamında olduğunu eski rum bağlarının bölgede selanikten gelen mübadil göçmenlere verildiğini yılına kadar göçmenlerin bu arada davalıların murisinin bağları işlediklerini yılından itibaren bağların söğüte uzak olması ürünün para etmemesi ve hayvan sürülerinin zarar vermesi nedenleriyle bağların terkedildiğini çevre şartlarından yetişen çam ağaçlarının gerek sahipleri gerekse çiftçi malları koruma bekçileri tarafından korunması ve kesilmemesi nedeniyle çam ormanı oluştuğunu belirtmişlerdir teknik bilirkişiler amenajman haritasına parselin bulunduğu yeri kırmızı renkle işaretleyip belirtmişler teknik bilirkişi şat raporunda parselin orman niteliğinde olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir mahkememiz bu davada sayılı yasanın maddesini uygulamak durumundadır bu fıkradaki tapulu yerlerle deyimi resmi gazetenin günlü sayısında yayımlanan anayasa mahkemesinin günlü esas karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir mahkememiz iptal dışında kalan fıkra hükmünü uygulamak durumundadır anılan fıkra hükmüne göre parselin iskan tapusu kapsamında kalması karşısında başka bir şart aranmadan orman niteliği dikkate alınmadan hak sahibi lehine tescili gerekmektedir mahkememiz sayılı yasanın yürürlükte olan maddesinin anayasamızın ve maddelerine aykırı olduğu görüşündedir mahkememizin anayasaya aykırılık konusundaki itirazının gerekçesi anayasanın maddesinde devletin toprağın erozyonla kaybedilmesini önlemek amacıyla gerekli tedbirleri alacağı ormanların küçülmesi sonucunu doğuracak şekilde topraksız olan veya yeter toprağıesas sayısı karar sayısı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanacağı maddesinde devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemiyeceği son fıkrada belirtilen durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı maddesinde ise orman köylülerinin korunmasına ilişkin önlemler alınacağı öngörülmüştür bilindiği gibi hukukumuzda orman tanımı ilk kez yılında sayılı yasa ile ikinci kez tarihinde sayılı yasanın maddesi ile üçüncü kez tarihinde sayılı yasanın maddesiyle dördüncü kez tarihinde sayılı yasanın maddesiyle yapılmıştır orman tanımı kapsamına giren tümüyle orman örtüsüyle kaplı orman olarak sayılı yasa ile yılında devletleştirilen ve devletleştirildiği halde iade yasalarından yararlanmayan bir yerin geçersiz hale düşen iskan tapusunu geçerli kılmak anayasanın maddesinin son fıkrasının olanaklı kıldığı durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılması anayasaya aykırıdır kime olursa olsun orman içindeki tapulu yerlerin verilmesi bir tür daraltmadır tarihi itibariyle sayılı yasa hükümleriyle devletleştirilen taşınmazın hak sahibinin anılan yasaya göre bedelini almamış olması ya da koşulları var ise daha sonra çıkarılan iade yasalarından yararlanmamış olması karşısında yılı öncesinde orman niteliğini kazanan bir yerin iskan tapusunun geçerliliği sözkonusu olamaz i̇skan tapularının özellikle mübadil göçmenlerin tapularının bir bedele dayanması sonucu değiştirmez mübadil göçmenlere iskan mevzuatı gereğince selanik bölgesindeki yerlerine karşılık türkiyede mübadil rumların yerleri verilmiş bir bakıma mübadil türk göçmeni kendi yerini trampa etmiş ise de taşınmazını ormana terketmekle ve orman bitki örtüsünün oluşması ile artık tapulu yeri kendiliğinden devletleştirilmiştir sayılı yasaya göre bedel talep etme hakkı anılan yasaya göre belli süre içinde kullanılmak üzere doğmuştur esasen sayılı yasa yerli ve iskan tapuları bakımından bir ayrımda getirmiş değildir yaklaşık yılından itibaren iskanen tevzi edilen lu yıllarda tapuları verilen mübadil göçmenlerin tapulu yerlerinin yılındaki yasa ile orman olarak devletleştirilmesinde bir mantıksızlık da yoktur devletleştirilen yerler her nasılsa orman haline gelen yerlerdir kültür arazileri için işlenen yerler için böyle bir durum sözkonusu değildir devletin bedelli olarak veya göç ettikleri ülkedeki yerlerine karşılık iskanen tevzi edip tapuya bağladığı ve bilahare orman haline geldiği için orman saydığı yerlerin orman olarak geri almasının hukuka aykırı olacağı şeklindeki görüşlere katılmak mümkün değildir devlet yerli olsun göçmen olsun hak sahibinin kimliğine bakmaksızın orman tanımına giren yerleri devletleştirerek ve bedelinide ödeyeceğini öngörerek orman kapsamına alınmıştır sayılı yasanın maddesi özellikle başka bir şart aranmadan ibaresiyle oluşan istikrar kazanan durumu bozmak suretiyle ve daha önce fıkradaki tapulu yerlerle ibaresininde iptal edilmiş olması karşısında hukuk devleti ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırı sonuçları öngörür niteliktedir sonuç olarak sayılı yasanın maddesinin anayasanın ve maddelerine hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu kanaatinde olan mahkememiz anayasanın maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir
772
esas no karar no dâvacının gerekçesi dâvacı parti dilekçesinde iptalini istediği c nun inci ve inci maddelerinin anayasanın temel ilkelerine belli maddelerine ve inci maddesi delaletiyle sayılı i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmenin yine belli maddelerine açıkça aykırı bulunduğunu ileri sürdükten ve türkiye cumhuriyeti yeni anayasasının kökleri kurtuluş savaşı türkiyesinden çağdaş uygarlığa yönelmiş halkçı çağdaş anlamda demokratik cumhuriyetçi devletçi lâik ulusal ve sosyal barışçı bir hukuk devletini kurduğunu ifade ettikten sonra anayasamızın dayandığı temel ilkeleri halkçılık ve i̇nsan haklarına dayanan çağdaş anlamda demokrasi halkçılık ve cumhuriyetçilik çağdaş anlamda demokrasi devletçilik türk milliyetçiliği ve lâiklik devrimcilik barışçılık anayasanın üstünlüğü başlıklar altında sıralamakta ve bu ilkeler hakkında kendi görüşünü belirten uzun açıklamalarını kuruluş savaşı türkiyesinin emeği yüce değer bilen halkçı ideolojisinden hareketle çağdaş anlamda demokratik sosyal bir hukuk devleti kurmak amacında olan yeni anayasamız kişi dokunulmazlığını düşünce ve inanç hürriyetlerini ve bunların tabii sonuçları olan çağdaş demokrasinin sosyal hukuk devleti düzeninin vazgeçilmez bütün hak ve hürriyetlerini toplumumuzun ekonomik sosyal politik ve hukukî temel düzenlerinin kaynağı ve dayanağı olarak kabul etmiş ve çağdaş bilimin biricik yol gösterici olduğu inancı ile toplum hayatını devrimci ve evelüsyonist bir açıdan değerlendirip kavrayan anayasamız bu temel düzenlerin halkın bilim ve tekniğin ilerletici etkisi ile boyuna değişip dönüşen toplum gerçekleri yönünde ve değişen gerçeklerle ahenkli olarak değişip dönüşmesini öngörmüştür bundan dolayı anayasamız statükocu görüş ve davranışları statik imtiyazlı durumları red eder i̇nsan bireyine halkın yaratıcı emeğine bir araç gözü ile bakan her türlü dikta rejimlerine özellikle toprak ağalarının kamu zararına çalışan spekülâsyoncu sömürücü sermaye sahiplerinin kapah ve açık tahakkümüne kesinlikle karşıdır i̇nsan hak ve hürriyetlerine aykırı demokratik denge rejiminin kurulmasını uygun biçimde işlenmesini köstekleyen bütün kanun ve davranışları hükümsüz kılar diyerek sonuçlandırmaktadıresas no karar no dilekçede bundan sonra tck nun ve maddelerinin her şeyden önce yukarıda sözü geçen temel ilkelere aykırı bulunduğu ileri sürülmekte ve bu iddia özetle şu gerekçelere dayandırılmaktadır i̇talyan faşist ceza kanununun ve maddelerinden aynen dilimize çevrilerek mevzuatımıza alınmış ve sonra birkaç kereler değiştirilmek suretiyle bugünkü biçime sokulmuş olan c nun ve maddeleri faşist dünya görüşünün ve bu felsefe ve görüşe dayanan faşist devlet ve toplum anlayışının bir ifadesidir maddenin gerekçesinde bu maddelerin faşist devlet ve toplum düzeni anlayışını dile getirdiği ve faşist devleti koruma amacı ile yürürlüğe konulduğu gerçeği açıkça belirtilmektedir sınıf tahakkümünü önlüyormuş gibi görülen maddeler aslında mevcut bir tahakkümü korumak ve devam ettirmek amacı ile yürürlüğe konulmuştur bir dikta rejiminin dayanaklarıdır türkiyemizde de bu maddeler tek parti rejiminin korunmasına yaramışlar kurulu ekonomik ve sosyal temel düzenleri özellikle orta çağ kalıntısı toprak rejimini ayakta tutmuşlardır tutucu ve gerici gelenekler karşısında uyarıcı ilerici ve ilerletici her türlü eğilim ve akımı ezen ve susturan bu iki maddenin totaliter bir düşünüş ve davranışı temsil ettiği bu yüzden de demokratik görüş ve yaşayışın hürriyetçi ve insancı felsefenin tam karşıtı olan bir felsefeyi yansıttığı açık bir gerçektir bu bakımdan anılan maddeler anayasanın yukarıda açıklanan temel ilkeleriyle çelişme halindedir anılan maddeler kurulmuş ekonomik sosyal temel düzenlerden herhangi birinin devrilmesini suç saymakla türkiyenin orta çağ kalıntısı ekonomik sosyal temel yapısını değişmez değiştirilemez bir hal olarak kabul etmektedir değişmeyi değiştirmeyi red eden bu anlayış bir çeşit yeni bidatçılıktan başka bir şey değildir ve anayasamızın devrimcilik ilkesi ve toplum olaylarını evolüsyonist açıdan değerlendiren temel görüşü ile açıkça çelişmektedir anılan maddeler statükocu karakterleri ve toprak ağalarının kamu zararına çalışan spekülâsyoncu sömürücü sermaye sahiplerinin fiilî tahakkümlerini ve imtiyazlı durumlarını korumakla anayasamızın halkçılık ve sosyal adalet ilkelerine aykırıdır anılan maddeler statükocu karakterleri ile toplum düzeninin boyuna değişip dönüşmesini sağlayan batı anlamında demokrasi rejimine yani anayasamızın toplumsal sınıflar arasında denge kuran çok partili demokratik düzen anlayışına aykırıdır anılan maddeler statükocu karakterleri ile statükonun tam tersi demek olan hürriyetçi ve insancı dünya görüşüne ve bu görüşü dile getiren anayasamızın temel hak ve hürriyetler rejimine aykırıdır anılan maddeler statükocu dolayısiyle tutucu ve gerici kar rakterleri ile şovence duyguların gelişmesine ırklar dinler ve uluslar arasında düşmanlık tohumlarının filizlenmesine elverişli bir ortam yarattıkları için anayasamızın halkçı insancı ırk din vs bakımlarından insanlar arasında eşitsizlik yaratan ayrımlar gözetmeyen felsefesine ve özellikle yurtta sulh cihanda sulh ilkesine aykırıdır dilekçenin bundan sonraki kısmı türk ceza kanununun ve maddeleri yukarıda sırası ile açıklanan temel anayasa ilkelerinin her birine doğrudan doğruya aykırıdır başlığını taşımakta ve sözü geçen maddelerin esas no karar no kişinin temel hak ve hürriyetlerini yok eden kendi prensipleri dışında hiç bir siyasî teşekküle müsade etmeyen bir devlet sistemi olan faşizmin temel taşı olduklarından anayasanın birinci büyük ilkesi olan çağdaş anlamda demokratik kişinin temel hak ve hürriyetlerine inanan sosyal adaleti gerçekleştirmeyi amaç bilen bir sosyal cumhuriyet nizamına aykırı bulundukları toplumun temel nizamlarını açıkça dondurmuş olduklarından anayasamızın ikinci büyük ilkesi olan evolütif bir toplum düzeni anlayışına şiddetle aykırı bulundukları temel hak ve hürriyetlerin özünü yok ettiklerinden anayasamızın kanunların anayasaya aykırı olamıyacağı ve kanunların kişiye ait temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamayacağından ibaret olan üçüncü temel ilkesine de aykırı oldukları i̇leri sürülmekte ve bu iddialar söz konusu maddelere italyan ceza kanununun kaynaklık etmesine ve büyük millet meclisinde geçen ve maddelerden cebir unsurunun çıkarılmasına ilişkin bulunan görüşmelere dayandırılan açıklama ve yorumlarla isbatlanmağa çalışılmaktadır dilekçede bundan sonra türk ceza kanununun ve maddeleri anayasamızın ilkelerinden ayrıca maddesi delaletiyle ve maddlerinin her birine aykırıdır başlığı altında sözü geçen anayasa maddeleri incelenerek dâva konusu maddelerin bunlarla çeliştiği ileri sürülmekte ve anayasanın maddesi her türlü düşünce ve inancı söz yazı ve resim ve başka yollarla açıklamak hakkını mutlak olarak tanımıştır bu mutlak hak ve hürriyet maddeye göre anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmak şartiyle ancak kanunla sınırlanabilir fakat bu sınırlamalar temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamazlar anayasanın maddesine göre herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme ve açıklama ve yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma yapma hakkına sahiptir bu hak ve hürriyet bilim hürriyeti tabiat kanunlarının objektif ölçülerini kullanmak onlara bağlanmaktan ibaret olduğuna göre bilimin objektif değeri karşısında bu hak ve hürriyetin kişisel bir hak hürriyetten farklı olarak tam mânası ile mutlak mahiyette bulunduğu tezahür eder ki gerçekten de matematik veya herhangi bir bilimsel objektifliğin değil özüne dokunmak kılına bile dokunulamaz bundan dolayı toplumcu mahiyette bir bilimin yasaklanması sonucuna varan c nun maddesinin anayasanın maddesi ile çeliştiği aşikârdır yine bundan dolayıdır ki madde ile teminat altına alman bilim hürriyetinin anayasanın maddesindeki sebeplerle dahi hiç bir derecede sınırlanamıyacağını kabul gerekir anayasanın ve maddeleri temel hak ve hürriyetleri kullanan ve onların dokunulmazlığını bilen ve bunlara güvenen vatandaşların siyasî parti kurma hakkına sahip olduklarını ve bu partilerin ister muhalefette olsun ister iktidarda olsun demokrasinin vazgeçilmez unsurlarını teşkil ettiğini açıklamaktadırlar oysa c nun ve maddeleri toplumcu nitelikte siyasî düşüncenin ve bu düşünce etrafında teşkilâtlanma hürriyetinin özünü ortadan kaldırmaktadır zira müessesesas no karar no sosyal ve ekonomik temel nizamların dokunulmazlığı ilân edilmekle bu iki madde toplumun ekonomik ve sosyal düzenlerini emek esasına göre yeniden düzenlemek ve değiştirmek için teşkilât kurulmasını ve bu yolda propaganda yapılmasını yasaklamıştır böylece toplumcu dünya görüşüne ve emek haklarının savunulmasına bağlı olan düşünce ve inançların özü ortadan kaldırıldıktan başka siyasî felsefî kanaatler arasında da bir ayırım gözetildiği ve istihsal düzeni ile ilgili emekten yana değişmelerin yasaklandığı görülmektedir anayasanın ve maddelerine gelince elbette siyasî parti mefhumunun ilmî mahiyetine uygun olarak ekonomik ve sosyal ve politik görüş ayrılığına sahip sosyal sınıfların karşılıklı münasebetlerinin çeşitli yönlerden düzenlenmesi imkânları kullanılacak ve emeği ile yaşayanlar kendi menfaatlerine uygun bir veya birkaç siyasî parti kurarak yine kendi menfaatlerine uygun bir politik sosyal ve ekonomik düzen değişikliği için propaganda yapacaktır fakat tck nun ve maddeleri bu yoldaki partileri de propagandalarını da yasaklamaktadır ve böylece de anayasanın ve maddelerine de aykırı bulunmaktadırlar kaldı ki emeği ile yaşayanların kendi menfaatlerini bağımsız partilerle korumaları ve toplum düzeninde gerekli değişikliğin kanun yolundan yapılması için serbestçe propaganda yapmaları serbestçe teşkilâtlanmaları kabul edilmiyecek olursa bu hakkın özü çiğnenmiş olmaktan başka toplumlar durmadan gelişerek değiştiklerinden bu değişikliklerin anayasaya uygun yollardan tahakkukunun önlenmesiyle birlikte bu takdirde kanunun ve anayasanın tavsip etmediği cebir ve şiddet yolu açılmış olacaktır bunun arzulanan bir netice olmadığı ise herkesçe teslim edilir denilmektedir dilekçenin bundan sonraki kısmında türk ceza kanununun ve maddelerinin tamamen iptalinden kaçınmak için anayasamızın ve maddelerine sığınmaya imkân yoktur türk ceza kanununun ve maddeleri kanunsuz suç olmaz prensibini ihlâl etmekle de anayasaya aykırıdır türk ceza kanununun ve maddeleri sayılı teşkilâtı esasiye kanununa aykırı hukuk dışı tasarruflardan biri olarak tedvin edilmişlerdir türk ceza kanununun ve maddelerinin sosyal ve kültürel hayata etkileri de zararlıdır c nun ve maddeleri i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sozleşmeye de aykırıdır başlıkları altında toplanan iddialar yer almış ve bu konularda açıklamalar yapılmış bulunmaktadır
1,372
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gereçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir sanık hakkında tatbik edilecek madde i̇i̇knun maddesidir tatbik edilemeyecek maddeler ise i̇i̇knun yolu ile sayılı kanunun ve maddeleridir mahkememiz tanım maddeleri olan sayılı kanunun ve maddelerine ve cmuknun maddesine göre sayılı kanunun ve maddelerinin uygulanmasını emreden i̇i̇knun maddesinin anayasaya aykırı olduğunu görmüştür öz olarak i̇i̇knun maddesi ödeme şartını ihlal eden sanığın alternatifsiz olarak hapse girmesini emretmektedir bu haliyle toplumda pek deşifre olmamışsa da şiddet yanlısı bir madde görünümündedir kabul edilen odur ki icra takibinin akim bırakmak kamu düzenini çoğu suçtan daha fazla oranda bozmaktadır takibi şikayete bağlı olup mahkumiyeti paraya çevrilebilen ertelenebilen tck maddesindeki suç aynı zamanda yüz kızartıcı suçlardandır kamu adına takip edilen tck maddesindeki mahkemece verilen ilama rağmen aynı taşınmazı tekrar zaptetme suçunu aynı şekilde paraya çevrilip ertelenebilen suçlardan olduğu madde metninden anlaşılmaktadır üçüncü olarak takibi şikayete bağlı olup paraya çevrilemeyen ertelenemeyen suç ödeme şartını ihlal etmektir benzer şekilde taahhüdü ihlal olarak adlandırılan i̇i̇knun maddesindeki suç ve dava konusu taahhüdü ihlal suçlarının çok ağır biçimde yaptırıma bağlanmış olduğu örneklerle mukayeseden anlaşılmaktadır kanun tekniği açısından bakıldığında görülen özellik kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın tarifine giren i̇i̇knun maddesinin müeyyidesinin kısa süreli olmayan hürriyeti bağlayıcı ceza imiş gibi nitelendirilmesidir para cezasının tarifi yapılmıştır tarife uyar şekilde tedbire başvurmanın infazın tekniğine uygun olmadığının kıstası anlaşılamaz ertelenme şartlarının varlığına rağmen kesinlikle ertelenmeme direktifi peşin hükümle yaklaşımı ortaya koymaktadır verilen cezanın infazının da nasıl yapılacağını gösteren cezaların infazı hakkındaki kanun i̇i̇knuna özel kanundur özel kanunun genel kanunun bir maddesi ile yok saymak infazın i̇i̇knuna göre yapılmasını öngörmek olur cezai hükümler inzibati nitelikte değilse infaz kanununa uygun olarak yapılan cezaların infazı sağlanmalıdır ceza infaz kanununun son maddesindeki madde hükümlerinin kimlere uygulanamayacağını göstermektedir halde madde i̇i̇knun maddesinin belirttiği müeyyidenin yerine getiriliş şeklini göstermektedir uygulanmayacaksa dahi i̇i̇knunda değil sayılı kanunda genel hüküm olmalıydı dolandırma kastı olmaksızın taksitlerden birini ödememenin muhakkak hapisle neticelenmesi makul kabul edilebilecek izahtan her şartta uzaktır sermayenin korunması düşünülse dahi bu masum görülen bir maddenin arkasına saklanarak yapılmamalıdır bu yargıya suç sanıkların sosyal tabakalaşmanın inkar edilemeyeceği ülkemizde tavana değil tabana doğru artmakta olduğundan varılmaktadır birkaç ansiklopedi tencere tava seti alanlar genellikle sanık satanlar müşteki durumundadır haklarında milyarlarca liralık kredi borcunu ödemediğinden dolayı takibat yapılan genelde yapılmamaktadır kişilerin ödeme şartını ihlal ettiğinden hapsedildikleri duyulmamıştır vaka olarak meydana gelse her türlü basımı konularından olmaları beklenirdiesas sayısı karar sayısı kaldı ki fukaralık seviyesi arttıkça suç sanığı olma ihtimalinin arttığını kabul tersine yargıyı hemen doğurmaktadır hukuk devleti varsıllara hizmet eden devlet anlamını hiçbir zaman taşımamaktadır türk milletinin yasama organından öncelikle türk milletinin günlük hayatını geleceğe dönük olarak düzenleyen yasaların çıkmasını beklemek ulusun talebi ve hakkı olmalıdır dava ile ilgili kanunun maddesi i̇i̇knuna giren borcunu ödeyememenin asıl müeyyidesidir oysa tcknuna giren borcunu ödeyememe değil dolandırma dahil daha hafif müeyyidelendirilmiştir hiç değilse dolandıranın hapise girmesi tek yol değildir dolandırdığı değerin bir kısmı ile paraya çevrilen cezasını ödeyebilir netice olarak i̇i̇knun maddesinde belirtilen ödeme şartını ihlal etme suçundan verilecek cezanın infazının ya göre sayılı cezaların infazı hakkında kanuna uygun olarak yapılmasını anayasanın cezaların şahşiliği ilkesine tamamen ters düşer hal olması sebebiyle türk anayasasına aykırıdır aykırı olan i̇i̇knun bu kanun uyarınca hükmolunan cezalar tescil edilemez hürriyeti bağlayıcı cezalar sayılı cezaların infazı hakkında kanunun maddesinde yazılı para cezasına ve tedbirlere çevrilemez maddesinin anayasaya aykırılığına iptal için anayasa mahkemesine başvurmasına dair sanığın yokluğunda müşteki vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı
554
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada adana i̇li seyhan i̇lçesi belediye evleri mahallesi ada parsel sayılı taşınmazın hisseli maliki olan davacının taşınmazına davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığından bahisle şimdilik için tl ve için olmak üzere toplam tlnin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunda ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir korunma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarım geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yaran bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet dermektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsy lshll rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ye bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art no mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoidt klein s esas sayısı karar sayısı mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatım taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen hakları ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşer miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi mira hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanınesas sayısı karar sayısı güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşişt komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünden davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde dava konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasalesas sayısı karar sayısı hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifıne bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktıresas sayısı karar sayısı kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi
2,886
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ itiraz yoluna başvuran mahkemenin anayasaya aykırılık gerekçesi aynen şöyledir sanıklar hakkında dava konusu edilen kaçırma suçu türk ceza kanununun âdabı umumiye ve nizamı aile aleyhinde cürümler başlıklı babında yer almış olmakla ve suçun bu niteliği inkâr edilemez olmakla birlikte aynı suçun doğrudan doğruya şahsa karşı işlenmiş bir suç olma niteliği de red edilemez bir gerçektir kaçırma suçu ile bu suçun mağdurunun şahsî hürriyeti şahsî güvenliği cinsel hak ve hürriyeti ihlâl edilmiş olur bu hak ve hürriyetleri ihlâl edilmiş kadınlardan fuhuşu kendine meslek edinenlerin daha az himayeye layık oldukları ve binnetice bu nitelikte kadınları kaçıran sanıkların kısmen mazur görülme düşüncesi hem mağdurların haklarının korunması ve hem de sanıkların tecziyeleri bakımından kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır fuhuşu meslek edinen kadınları kaçıran sanıklara bu niteliği bulunmayan kadınları kaçıran faillere göre daha az ceza verilmesi eşitsizliğe yol açmaktadır sonuç olarak türk ceza kanununun maddesinin anayasanın kanun önünde eşitliğe dair maddesine herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir hükmünü havi maddesine herkes yaşama maddi ve manevi varlığım koruma ve geliştirme hakkına sahiptir hükmünü havi maddesine herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir hükmünü havi maddesine anayasanın ruhunda meczedilmiş bulunduğu kabul edilmesi gerekli olan hukukun genel prensipleri ve adalet duygusuna aykırı olduğu düşünüldüğünden türk ceza kanununun maddesinin iptali için keyfiyetin anayasa mahkemesine sunulmasına oybirliği ile karar verildi
220
esas sayısı karar sayısı davacı vekilinin anayasa mahkemesine başvurulması yönündeki talebi ciddi bulunduğundan anayasa mahkemesine başvuruda bulunmasına dosyada uygulanacak hükümlere karşı itiraz yoluna gidildiğinden anayasa mahkemesinin verecek olacağı kararın bekletici mesele yapılmasına bu nedenle duruşmanın günü saat bırakılmasına karar verildi
40
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme kararının kişi adları çıkarılan gerekçe bölümü aynen şöyledir yapılan yargılamada davacının dayandığı tarih sıra numaralı tapu kaydı numaralı orman kadastro komisyonunun karar ve haritası getirtilip incelenmiş dava konusu yer üzerinde keşifler yapılmış teknik bilirkişilerden raporlar alınmıştır davacıya ait tarih sıra numaralı tapu kaydının sayılı yasa uyarınca kurulan numaralı toprak komisyonunca tarih sayılı kararı ile adına tescil edilmiş olduğu görülmüştür i̇lk keşifte dinlenilen teknik bilirkişi serbest orman yüksek mühendisi sb dava konusu taşınmazın özel orman niteliğinde bulunduğunu raporunda belirtmiş bu rapora davalı idare temsilcisi itiraz etmiş itiraz istemi yerinde görülerek yeniden keşif yapılmış ikinci keşifte dinlenilen i̇stanbul orman fakültesinden seçilmiş serbest orman mühendisleri tarihli raporlarında dava konusu taşınmazın sayılı yasanın maddesinin ve maddeleri dışında kalan devlet ormanı niteliğinde bulunan yerlerden olduğunu belirtmişlerdir sayılı yasanın maddesinin fıkrasında orman sınırları içinde kalan alanlarda toprak tevzi yoluyla verilen yerler işlemleri tamamlanmamış olsa dahi başka bir şart aranmadan hak sahipleri adına tespit ve tescil edilir demektedir bu madde dava konusu olayda uygulanması zorunlu yasa maddesidir davalı orman i̇daresi tarihli dilekçesinde sayılı yasanın maddesinin bu fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüş bu yön mahkememizce de ciddi bulunarak anayasa mahkemesine dava açılması uygun görülmüştür dava konusu bu taşınmaz ile bitiştiğinde bulunan aynı nitelikleri taşıyan kadar parsel birbirine bitişik olup aynı yerde bulunmakta bu taşınmaz malların fizik yapıları coğrafi durumları dağlık sarp engebeli nitelikte oranında eğimli üzerleri tamamen meşe baltalık ormanı ile kaplı olduğu yapılan keşiflerde gözlemlenmiştir yılında susurlukta kurulan numaralı toprak tevzi komisyonu arazinin bu niteliklerini gözönüne almadan uçaktan çekilmiş fotoğraflarla oluşturulan büyük paftalar üzerinde birbirine bitişik düzenli geometrik şekillerden oluşan parselleri ayırarak harita üzerinde değişik şahıslara dağıtım yapmış dağıtılan bu yerlerde tarım yapılıp yapılamayacağı tarla niteliğinde olup olmadığı dikkate alınmamıştır konunun uzmanı teknik bilirkişilerin raporlarında belirtildiği gibi davaya konu olan bu taşınmaz mal ile bitişiği bulunan diğer parseller dağıtıldığı tarihlerde üzerleri orman bitki örtüsü ile kaplı olup arazi eğimdedir taşınmazlar üzerinde tarım yapılmasına tarla olarak kullanılmasına olanak yoktur nitekim keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanık da dava konusu taşınmaz ile diğer parsellerin yılında toprak tevzi komisyonu tarafından dağıtıldıktan sonra sahipleri tarafından ancak tarım yapılmaya elverişli olan eğimi az bölümlerin üzerindeki orman örtüsü temizlenerek bir tür imar ve ihya edilerek tarla haline getirildiğini bunun dışındaesas sayısı karar sayısı kalan tarla olmaya uygun bulunmayan yerlere dokunulmadığını kullanılmadığını söylemişlerdir orman tahdit komisyonu da tarla olarak kullanılan bölümleri ayrı tutarak bunun dışında kalan üzerleri orman ile kaplı ancak toprak tevzi komisyonu tarafından şahıslara dağıtılmış tapu kaydının kapsamı içinde kalan yerleri orman tahdit sınırları içine almış bulunmaktadır sayılı yasa hükümlerine göre devlet ormanı niteliğinde bulunan toprak tevzi komisyonu tarafından sayılı yasaya göre dağıtıldığı tarihte bile bu niteliğini koruyan bu taşınmazlar sayılı yasanın maddesinin uygulanması halinde devlet ormanı olmasına karşın tapu malikleri adına yazılacak orman tahdit işlerinin iptali gerekecektir yukarıda belirtildiği gibi tarım yapılmasına olanak bulunmayan devlet ormanı niteliğinde olan eğimli bu taşınmaz mal özel şahsa verilmesi halinde üzerindeki orman örtüsü büyük olasılıkla kesilip yok edilecek tarla haline dönüştürülmeye çalışılacaktır toprak üzerindeki orman örtüsünün yok edilmesi halinde ise toprak erozyonla kaybedilecektir anayasanın maddesinde devlet toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek erozyonla kaybedilmesini önlemek durumundadır bu nedenle sayılı yasanın maddesinin belirtilen fıkrası anayasanın maddesine aykırı görülmüştür yine anayasanın maddesinde tarım alam ve yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması üretimin düşürülmesi ormanların küçültülmesi sonucunu doğuramaz sayılı yasaya göre dağıtıldığı tarihte devlet ormanı niteliğinde bulunan ve orman kadastro komisyonunca yapılan tespitte orman tahdit sınırlan içine alınan devlet ormanı niteliğinde olan bu taşınmazın sayılı yasanın maddesi uygulanması halinde özel şahıslar adına verilmesi gerekecek bu durumda devlet ormanlarının küçültülmesi sonucunu doğuracaktır bu yönü ile de fıkra anayasanın maddesine aykırıdır iptali gerekir sayılı yasanın maddesinin fıkrası orman sınırları içinde kalan alanlarda toprak tevzii yolu ile verilen yerlerin başka bir koşul aranmaksızın hak sahipleri adına tespit ve tescil edileceğini hükme bağlamıştır böylece halen devlet ormanı olan bu yerin toprak tevzii yolu ile dağıtılmış olması halinde tapu malikleri adına tescil edileceği anlaşılmaktadır halbuki anayasanın maddesi de devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı belirtilmektedir sayılı yasanın maddesinin uygulanması halinde devlet ormanlarının mülkiyeti özel şahıslara devredilecektir bu nedenle bu fıkra anayasanın maddesinde devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz kuralına ters düşmektedir yine anayasanın maddesinin son fıkrasının olanaklı kıldığı durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamaz kime olursa olsun orman içindeki tapulu yerlerin verilmesi bir tür daraltma niteliğindedir maddenin belirtilen fıkrası bu yönüyle de anayasanın maddesine aykırıdır iptali gerekir bu nedenlerle anayasaya aykırı hükümler taşıyan sayılı kanunun maddesinin fıkrasında belirtilen orman sınırları içinde kalan alanlarda toprak tevzii yolu ile verilen yerler işlemleri tamamlanmamış olsa dahi başka bir şart aranmadan hak sahipleri adına tespit ve tescil edilir maddesinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerektiği sonuç ve kanısına varılmıştır
762
esas sayısı karar sayısı tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararname tarihinde türkiye büyük millet meclisinde görüşülerek yasalaşmıştır tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanun ile yaşını dolduran güvenlik korucularının emekli edilmesi özel veya resmi her türlü konaklama tesislerinin tüm kayıtlarını bilgisayarda günü gününe tutması ve genel kolluk kuvvetlerinin bilgisayar terminallerine bağlanarak mevcut bilgi belge ve kayıtları genel kolluk kuvvetlerine anlık olarak bildirme zorunluluğu getirilmesi temmuz tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi ile bu eylemin devamı niteliğindeki eylemlere görevi olmadığı halde mukavemet ederken şehit olanların kendinden olma erkek çocukları ile aynı anne ve babadan kardeşlerinin istekli olmadıkça silah altına alınmaması ve silah altındakilerin ise istekleri halinde terhis edilmesi özel kuvvetler komutanlığının emrinde görev yapan subaylarla ilgili düzenleme yapılması millî savunma bakanlığının pilot ihtiyacını karşılayacak tedbirlerin alınması cazibe merkezleri programı çerçevesinde türkiye kalkınma bankası anonim şirketince yapılacak alımlardan kamunun pay sahibi olduğu şirketlerden temin edilecek hizmetler veya yapım işleri ile denetim ve koordinatörlük gibi teknik mali hukuki veya benzeri alanlardaki danışmanlık hizmetlerinin ile sayılı kanunlara tabi olmaması terör örgütlerine iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu millî i̇stihbarat teşkilatı veya emniyet genel müdürlüğü tarafından bildirilen gerçek ve tüzel kişilerin sayılı kanun kapsamındaki ihalelere alınmalarının engellenmesi belediyelerin il millî eğitim müdürlükleri ile yapılan ve bakanlıkça onaylanan işbirliği protokolleri çerçevesinde örgün eğitim programlarına destek mahiyetinde ücretsiz kurslar açabilmesinin sağlanması ve tmsfnin kayyum olarak atandığı şirketlerin kefaleti ile ilgili düzenleme yapılması öngörülmektedir dava konusu düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından ohal khksi olarak çıkarılmış ve tbmm tarafından onaylanarak yasa adı altında yayımlanmıştır ancak aşağıda açıklanacak nedenlerle söz konusu düzenleme yok hükmündedir ve anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa mahkemesi yokluk tezine katılmazsa gene aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacak nedenlerle dava konusu düzenleme şekle aykırılık dolayısıyla mahkemece iptal edilmelidir aşağıda belirtilecek yokluk nedenlerinin iptali istenen düzenlemenin hem tbmm tarafından onaylanması öncesine ilişkin boyutları hem de onaylama aşaması sonrasına ilişkin boyutları bulunmaktadır belirtmek gerekir ki anayasa mahkemesinin önüne daha önce yetki ve şekil sakatlıklarının bu derece ağır olduğu bir metin gelmemiştir bu nedenle yokluk iddiamızın öncelikle değerlendirilmesi zorunludur i̇ptali i̇stenen düzenlemenin tbmm onayı öncesine i̇lişkin yokluk nedenleri dava konusu düzenleme pek çok nedenle yok hükmündedir i̇ptali i̇stenen düzenleme yetki gaspı suretiyle çıkarılmıştır öncelikle anayasa ile olağanüstü hallerde cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanınan yetkinin tamamen dışına çıkarak olağanüstü hal ile ilgisi olmayan ve olağanüstü hal süresini aşacak şekilde kanunlarda değişiklik yaparak sürekli uygulanacak kurallar öngörmüştür anayasa tarafından cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna olağanüstü hal süresini aşan kalıcı düzenlemeler yapma yetkisi verilmemiştir buesas sayısı karar sayısı türkiye büyük millet meclisine ait yasama yetkinin açıkça gaspı anlamına gelmektedir ve anayasa mahkemesinin çeşitli defalar belirttiği gibi yetki gaspı suretiyle yapılmış düzenlemeler yoklukla maluldür çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve yürütme organının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz anayasası maddesinde olağanüstü hallerde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır ancak bu kanun hükmünde kararnamelerin anayasanın maddesinde düzenlenen khklardan önemli farklılıkları vardır ve cem eroğulun deyimiyle bunlar arasında ad benzerliği dışında hiçbir benzerlik yoktur bkz cem eroğul anayasa mahkemesi kararları işığında olağanüstü yasa gücünde kararnamelerin tbmmce onaylanması ankara üniversitesi sbf dergisi cilt sayı maddeye göre olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün aşağıda açıklanacağı gibi madde ile birlikte yorumlanması gerekir ayrıca bu kararnameler ile yalnızca olağanüstü halin gerektirdiği tedbirler alınabilir dolayısıyla bu khklar ile yapılacak düzenlemeler olağanüstü halin konusu kapsamı ve süresiyle sınırlı tedbirler alınabilir ve bunu aşan düzenleme yapılamaz aşağıda açıklanacağı gibi aslında bu düzenlemelere kanun hükmünde kararname denilmesi yanıltıcıdır bunlarla sürekli ve genel düzenlemeler yapılması mümkün olmadığından bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye de olanak bulunmamaktadır bkz cem eroğul age esas sayısı karar sayısı öncelikle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstü hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla temel hakları sınırlayan ya da durdurun düzenlemeler doğrudan ohal khkleri ile yapılamaz ancak olağanüstü hal kanununda yapılan düzenlemelerin somut uygulaması niteliğindeki düzenlemeler ohal khksi ile yapılabilir bir örnek vermek gerekirse anayasanın maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının olağanüstü hal dönemlerinde nasıl kısıtlanacağı ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir mesela gözaltı süresinin ne kadar uzatılabileceği ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal khksi ile ise ancak kanunda belirtilen süreyi aşmamak üzere somut ohal döneminde gözaltı süresinin ne kadar uygulanacağı düzenlenebilir yani ohal khkleri ile ancak temel haklar doğrudan düzenlenemez ancak ohal kanununun uygulamasını gösteren düzenlemeler yapılabilir anayasanın maddesinin doğal ve mantıki sonucu budur bunun sonucu olarak ohal khkleri ile olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir anayasa mahkemesi bunu açık bir şekilde belirtmiştir bkz aym kararı kt kt i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak yapılırolağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde buesas sayısı karar sayısı sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur özetlemek gerekirse ohal khkleri ile anayasanın maddesine aykırı düzenleme yapılamaz temel haklar sınırlandırılamaz ve durdurulamaz olağanüstü hal kanununun uygulaması niteliğinde düzenlemeler yapılabilir ancak olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılamaz anayasanın kanunla düzenlenmesini emrettiği konularda düzenleme yapılamaz mesela suç ve cezalar düzenlenemez olağanüstü halin konusunu süresini ve kapsamını aşan düzenlemeler yapılamaz bunun sonucu olarak olağanüstü hal süresini aşan tedbirler alınamayacağı gibi kanunlarda genel ve sürekli değişiklikler yapılamaz ve uygulaması olağanüstü halin süresini aşan genel ve sürekli düzenlemeler de yapılamaz olağanüstü halin ilan edildiği bölgenin dışında uygulanacak tedbir alınamaz ve düzenlemeler yapılamaz bkz cem eroğul age anayasa mahkemesinin sözü edilen kararında açıkça ifade edildiği üzere anayasa cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ohal khksı adı altında kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapma ya da sürekli olarak uygulanacak kurallar koyma yetkisi vermemiştir ve yetkinin bu şekilde kullanılması açıkça tbmmye ait yasama yetkisinin gaspı anlamına gelir anayasa mahkemesi yetki gaspı suretiyle yapılan düzenlemelerin yokluk ile malul olduğunu kabul etmiştir mahkeme yokluk ölçütlerini şu şekilde belirlemiştiresas sayısı karar sayısı bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesi ise yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak olan durumlarda mümkündür kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren yasama yürütme ve yargı organlarından birinin diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almaları fonksiyon gaspına yol açacağından yasama organının yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda kanun adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk âleminde varlık kazanabilmesi mümkün olmayacaktır belirtilen haller dışında kalan kanunların veya kanun hükümlerinin anayasaya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda anayasaya aykırılığının saptanması ise ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil iptalini gerekli kılar aym kararı k kt rg s mahkemenin bu kararında yasama organı için belirtilen fonksiyon gaspının yürütme organı için de geçerli olduğu açıktır dolayısıyla hem olağanüstü halin gerekleriyle uyumlu olmayan hem de kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapan iptali istenen düzenleme fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılmış olup yok hükmündedir anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gasbı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekir cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun i̇radesi oluşmadan dava konusu düzenleme çıkarılmıştır bu nedenle yok hükmündedir khk hukuki niteliği itibariyle bir kolektif işlem türüdür kolektif işlemlerde gerçekleştirilen işlemlerin hukuk dünyasında var olabilmesi için işlemi gerçekleştirmeye yetkili olan organda yer alan bireylerin iradelerinin tümünün aynı zamanda ve aynı doğrultuda açıklanmış olması gerekmektedir bakanlar kurulunun iradesinin oluşmasına dair birbiriyle de bağlantılı iki sorun vardır i̇lk olarak söz konusu iradenin somut olayda oluşmuş sayılabilmesi için khklerin ana metinleriyle birlikte kurum kapatma ve ihraç kararlarında isimlerin tek tek okunmuş olması gerekir ne var ki her bir khknin kapsamının genişliği ye ekli olan ihraç ve kapatma listelerinin yüksek miktardaki sayıları dikkate alındığında ilgili bakanlar kurulu toplantısında bu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerde yer alan isimlerin okunmadığına dair ciddi emareler bulunmaktadır sırf bu nedenle dahi bakanlar kurulunun iradesinin oluşmamış olduğu söylenebilir bakanlar kurulu tarafından bir oylama yapılmış olması da iradenin oluştuğu anlamına gelmemektedir khklere ekli ihraç ve kapatma listelerindeki isimlerin tek tek okunmadığına ilişkin en inandırıcı kanıt bizzat başbakan binali yıldırımdan gelmiştir takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz samimiyetle söylüyorum tek tek olaylarla ilgilenmedim bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak mümkün değil hassasiyet gözetiyoruz geneline bakıyoruz kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz başka yöntem bulamadıkesas sayısı karar sayısı yine aynı doğrultuda yıldırımın şu sözleri ekli ihraç listelerinin başbakan başta olmak üzere altında imzası bulunan bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına dair aksi ispatlanamayacak bir kanıt niteliğindedir takdir edersiniz ki biz önümüze gelen binlerce listeyi inceleyip efendim buradan kim hakkında işlem yapıldı doğru mu yapıldı yanlış mı yapıldı böyle bir mekanizmamız yok yapamayız da ancak ne zaman bilgimiz oluyor biliyorsunuz bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor sizler tabii araştırıyorsunuz bilinen isimleri çıkıyor ondan sonra haberimiz oluyor bu da gayet doğal söz konusu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerdeki isimlerin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmasının zaten hayatın olağan akışına da uygun olmadığı başbakanın şu sözlerinden anlaşılmaktadır i̇nsan kapasitesinin yeteceği bir şey değil bu hassasiyeti gözetmemiz lazım bu bir hak hukuk meselesi yani birinin konusuyla ilgilenip diğerini görmezden gelirsek orada da adaletsiz bir durum ortaya çıkar mı geneline bakıyoruz şikayetleri kamuoyunda oluşturduğu etkileri dikkate alarak önlem almaya çalışıyoruz başka türlü bir yöntem bulamadık doğrusu i̇kinci sorun ise anılan bakanlar kurulu toplantı tarihleri ile ardı ardına çıkarılan khklerin resmi gazetede yayımlanma tarihleri arasındaki tutarsızlıklardır bir dizi khk resmi gazetede farklı tarihlerde yayımlanmış olmasına rağmen bu kararnamelerin kabul edildiği bakanlar kurulu toplantısı tarihi ocak olarak görülmektedir bu kararnameler sayıları ve resmi gazetede yayımlanma tarihleri sırasına göre şu şekildedir ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat bu görünüm karşısında anılan khklerin kabul edilmesi aşamasında ayrı ayrı khk çıkarılmadığı ocak tarihinde gerçekleştirilen bakanlar kurulu toplantısında belki de boş kâğıda bakanların imzalarının alınarak khklerin ve ek listelerinin sonradan eklendiği izlenimi uyanmaktadır nitekim şu haber de bu izlenimi doğrular niteliktedir chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ocaktan sonraki kararnamelere ilişkin bu tarihten sonra yayımlanan bütün kararnameler usulsüz süre ve kapsam bakımından sıkıntılar var bu kararnameler yetki bakımından da sorunlu saray karar veriyor bakanlar imza atıyor geriye dönük imza hali söz konusu suçüstü haliyle karşı karşıyayız dedi bunun en büyük kanıtlarından biri de ocak toplantısına atfen bir kararnameyle ihraç edilenlerden bazıları aynı toplantıya atfen ilan edilen bir başka kararnameyle göreve iade ediliyor özetle tarihler arasındaki tutarsızlık ve binali yıldırımın sözleri khk metinlerinin ve eklerinin khknın altında imzası bulunan cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu dışındaki bir aktör veya organ tarafından hazırlandığına ve bu eklerin ocak tarihinde belki de boş kağıda bakanlar kurulunun atmış olduğu imzaya eklendiğine işaret etmektedir diğer yandan bir kararnameyle ihraç edilen bir kişinin aynı toplantıda kabul edilen bir başka kararnameyleesas sayısı karar sayısı iade edilmiş olması da khk metin ve eklerinin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına ve evleviyetle hazırlanmamış olduğuna dair önemli bir kanıt teşkil etmektedir burada önemle belirtmek gerekir ki ohal khklerini çıkarmaya yetkili olan makam cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruludur öte yandan bu yetkinin kullanılması aksi anayasanı maddesinde ayrıca belirtilmediğine göre karşı imza kuralına tabidir anayasaya göre cumhurbaşkanının anayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır bu kararlardan başbakan ve ilgili bakan sorumludurmd bunun sonucu da anılan khklerin altında isimleri yer alan başbakan ve bakanlar kurulunun hukuki ve siyasi açıdan khklerin içeriğinden sorumlu olmasıdır tüm bunlar dikkate alındığında anayasa tarafından bakanlar kurulunun başkanı olarak düzenlenen md başbakanın yukarıda anılan ifadelerini bakanlar kurulunun iradesinin oluşmadığının ilk elden itirafı olarak okumak gerekir bakanlar kurulu ocakta toplandığı halde ilerleyen hafta ve aylarda ve farklı tarihlerde birden çok khk çıkarıldığına göre bunlar çok büyük olasılıkla ek listeler bürokratlar tarafından hazırlandıkça ocak toplantısında alınan imzaların sonradan gelen khklere eklendiği ve bu nedenle aslında bakanlar kurulu üyelerinin bu khklerin altına imza atmamış oldukları ihtimali oldukça yüksektir bu nedenle ocak sonrası tarihe sahip olan khkler açısından adları belirtilmiş olsa da bakanlar kurulu üyelerinin ıslak imzalarının bulunmamış olduğunu teyit edilmektedir yukarıda belirtildiği gibi anayasa mahkemesinin içtihadına göre yetkili organın iradesinin oluşmamış olması işlemin yokluğuna neden olur aym kararı k kt tarihli ve sayılı rg ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle iptali istenen düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun iradesi oluşmadan çıkarılan düzenleme yok hükmündedir anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa ve i̇çtüzükte öngörülen sürede onaylanmayan khk yok hükmündedir anayasanın maddesine göre ohal khklarının resmi gazetede yayınlandıkları gün tbmmnin onayına sunulması gerekmektedir onaylanma süresi ve usulünün düzenlenmesi ise i̇çtüzüğe bırakılmıştır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınıresas sayısı karar sayısı görüldüğü gibi i̇çtüzüğün maddesi onaylamanın gün içinde tamamlanmasını öngörmektedir gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin hukuki durumuna ilişkin olarak doktrinde bu khkların kendiliğinden yürürlükten kalkacağı yönünde güçlü bir görüş bulunmaktadır tanör yüzbaşıoğlu anayasasına göre türk anayasa hukuku yky ve teziç anayasa hukuku beta gibi yazarlar gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin kendiliğinden reddedilmiş sayılacağını ileri sürmektedir bu yazarlara göre gün içinde kabul ret ve değiştirilerek kabul edilmeyen khklar kendiliklerinden yürürlükten kalkarlar ve yokluk ile malûldürler bunların yokluğu her mahkeme tarafından saptanabilirler kuzu olağanüstü hal kavramı ve türk anayasa hukukunda olağanüstü hal rejimi ve gözler kanun hükmünde kararnamelerin hukuki rejimi bursa ekin gibi başka bazı yazarlar ise otuz gün içinde tbmmce onaylanmayan ohal khklerinin idari işlem olarak kalacaklarını ileri sürmektedirler bu görüşlerden hangisi kabul edilirse edilsin öngörülen günlük süre içinde ohal khklarının tbmm tarafından onaylanmamış olması halinde bu khkların ohal khksı niteliğini kaybedeceği görülmektedir bu durumda günlük süre geçmiş olmasına rağmen tbmmce onaylanmamış olan ohal khklarının sonradan onaylanmakla yeniden yürürlüğe gireceklerini söylemeye olanak bulunmamaktadır sonuç olarak yukarıda açıklanan her üç nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir ve bu yokluğun anayasa mahkemesince tespit edilmesi gerekir tbmm tarafından onaylama sonrasına i̇lişkin yokluk nedenleri yukarıda açıklandığı gibi ohal khkları ile ancak geçici tedbirler alınabileceğinden bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye olanak bulunmamaktadır genel ve sürekli düzenlemeler yapması mümkün olmayan ve kanunları değiştiremeyen bir işlemin maddi olarak kanun niteliğinde olduğu söylenemez cem eroğulun isabetle belirttiği gibi anayasanın maddesinde yer alan düzenlemenin doğal ve mantıki sonucu ohal khklarının biçimsel olarak yürütme işlemi olduğu gibi maddi olarak da yürütme işlemi olarak kabul edilmesidir anayasanın maddesinde düzenlenen olağan khklar biçimsel olarak yürütme işlemi iken maddi anlamda yasama işlemidir ve genel ve sürekli olarak uygulanmak üzere çıkarılırlar ve kanunlarda değişiklik yapabilirler oysa ohal khkları doğaları gereği geçici olmak durumundadır ve sürekli etki doğuracak şekilde çıkarılamazlar bunun sonucu olarak olağan khklar ile ohal khklarının tbmmce onaylanması da tamamen farklı hukuki niteliğe sahiptir ve farklı sonuçlar doğurur olağan khkların tbmm tarafından onaylanması bir kanun yapma işlemidir ve önüne gelen kanun tasarıları gibi bunları kanunların görüşülmesi usulüne uygun olarak görüşür ve kabul eder böylece ortaya yeni bir kanun çıkar oysa geçici tedbirler niteliğindeki ohal khkleri maddi açıdan bir yürütme işlemidir ve bunların onama kararının bir meclis kararı ile alınması gerekir bkz cem eroğul age zira anayasanın maddesinde öngörülen tbmm onayı bir yasalaştırma işlemi değil siyasal denetim işlemidir diğer bütün siyasal denetim işlemlerinde olduğu gibi bunun da bir kanunla değil meclis kararı ile alınması gerekir ancak bu şekilde anayasanın maddesindeki ohal khklerinin denetimi yasağı anlamlı hale gelir zira anayasa mahkemesinin yetkisi yasaları ve yasa gücündeki işlemleri denetlemektir anayasa koyucu maddi anlamda yürütme işlemi olan ohal khklerini siyasi denetime tabi tutmuşturesas sayısı karar sayısı tbmm onayının kanun şeklinde yapılması ohal khklerinin geçici niteliği ile bağdaşmaz ve anayasanın maddesine aykırı olur çünkü kanun ile onaylanması ohal khklerini ohal süresini aşan sürekli ve genel düzenlemelere dönüştürür ki bu yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve fonksiyon gaspı teşkil eder özellikle geçici tedbir niteliğinde olmayan ve sürekli uygulanma olasılığı bulunan ve yukarıda açıklandığı gibi esasen anayasanın maddesinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanımadığı kalıcı düzenlemelerin tbmm tarafından kanun şeklinde onaylanması yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve anayasanın maddesine açık bir aykırılık oluşturur i̇ptali istenen düzenleme kanun adı altında onaylanmak ve yayımlanmakla hukuk düzeninde sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmıştır olağanüstü hal kalksa dahi bu kurallar uygulanmaya devam edecektir bu da açıkça fonksiyon gaspı olduğunu göstermektedir bu nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir geçici tedbir niteliğindeki düzenlemelerin kanun şeklinde onaylanması ise onların geçici niteliği ile bağdaşmaz ve aşağıda açıklandığı üzere anayasal normlar hiyerarşisini ve hukuk düzeninin tutarlı normlardan oluşması ilkesini altüst eder bu ise hukuk devleti ilkesinin temel koşullarından biri olan hukuk düzeninin öngörülebilir ve tutarlı olması gereği ile bağdaşmaz nitekim yılına kadar hukuk düzenimizde kanunlaştırma şeklinde onaylanmış herhangi bir ohal khksi bulunmamaktadır onaylamanın kanun şeklinde yapılması ile ohal khksinin akibetinin ne olduğu da belli değildir ohal khksinin hala yürürlükte olduğuna işaret eden bazı uygulamalar görülmektedir mesela mart yasalarında daha önce yasalaştırılmış olmasına rağmen atıfların yasaya değil khkye yapılmaya devam edildiği ve değişikliklerin yasalar üzerinde değil khkler üzerinde yapıldığı görülmektedir bu da hukuk düzeninin alt üst olduğunun en somut kanıtıdır diğer taraftan yukarıda açıklandığı gibi cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından geçerli olarak çıkarılmamış olan dolayısıyla yok hükmünde olan düzenlemelerin tbmm tarafından onaylanmış olması onları kendiliğinden geçerli hale getirmez yani geçerli bir onaylama kararından söz edebilmek için öncelikle onaylanabilir nitelikte geçerli bir işlemin bulunması gerekir oysa yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi ortada onaylanabilecek nitelikte ve onaylamaya elverişli bir işlem bulunmamaktadır bu nedenle geçerli olarak var olmayan bir işlemin onaylanması mümkün değildir olmayan işlem onay ile varlık kazanmaz yok olmaya devam eder açıklanan nedenlerle anayasa mahkemesinin anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar vermesi gerekir eylemli i̇çtüzük değişikliği dolayısıyla tbmmnin onama kararı geçersizdir olağanüstü kararnamelere ilişkin anayasa ve i̇çtüzük özel bir yasalaşma süreci öngörmüştür bu yasalaşma sürecinde ilk göze çarpan husus yasalaşma sürecindeki süre şartıdır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı veesas sayısı karar sayısı tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır ancak sayılı khknin görüşülmesinde içtüzüğün zorunlu kıldığı usule uyulmamıştır sayılı khk türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sevk edilmesinin ardından günlük sürede genel kurulda görüşülmemiştir yukarıda yokluğa ilişkin savlarımızın kabul edilmemesi halinde i̇çtüzükteki yoruma açık olmayacak netlikteki süre şartına uyulmaması niteliği itibarıyla eylemli içtüzük değişikliğidir daha somut bir ifadeyle tbmm ohal khklerinin görüşülmesinde günlük zaman sınırını ihlal etmek yoluyla konuya ilişkin i̇çtüzük hükmünü md fiili olarak ilga etmiştir anayasa mahkemesi tbmm i̇çtüzüğünü denetlemeye yetkili olduğuna göre iş bu fiili i̇çtüzük değişikliği de anayasa mahkemesi tarafından denetlenebilir nitekim anayasa mahkemesi parlamento kararlarını eylemli i̇çtüzük değişikliği adı altında denetlemiştir başkanlık divanının oluşumundaki usulsüzlükler k kt cumhurbaşkanının seçiminde anayasa ve onun doğrudan atıfta bulunduğu i̇çtüzük kuralına uyulmaması k kt bakanlar kurulu göreve başlarken güvenoyu için öngörülen karar yeter sayısı hakkında anayasa
4,066
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı kanunun başvuru konusu kuralının anayasaya aykırılığı sorunu anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkeleri bulunduğunun bilincinde olan devlettir hukuk devleti ilkesinin ön koşullarından biri olan hukuk güvenliği ile kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır hukuki güvenliği ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar hukuki güvenlik ilkesi aynı zamanda yasa koyucunun belli bir alanı düzene koyma yetkisi regülasyon kapsamında ortaya koyduğu temel yükümlülüklerin yerine getirilmesi için belirlenen periyotlarda yetkili makamlara başvuran ilgililere teknik olarak yerine getirmeleri kendilerinden beklenmeyecek ek yükümlülüklere yasa koyucu tarafından tabi kılınmayacakları öngörüsünü ve güvenini sağlar bu bağlamda söz konusu temel yükümlülükleri belirlenen periyotlarda yerine getirmesine karşın teknik olarak yerine getirmeleri kendilerinden beklenmeyecek ek yükümlülükleri yerine getiremeyen ilgililerin temel yükümlülükleri belirlenen periyotlarda yerine getirmeyen ilgililere nazaran idare nezdinde hiç yaptırıma tabi tutulmaması ya da daha hafif yaptırımlara tabi tutulması suç ceza ilişkisinin temelini oluşturan cezalandırmada adalet ölçülülük ilkesinin zorunlu bir sonucu olmak gerekir şöyle ki sayılı kanunun uyuşmazlığa konu maddesinde ek üncü madde uyarınca emisyon ölçümü yaptırmayan motorlu taşıt sahiplerine türk lirası yönetmeliklerle belirlenen standartlara aykırı emisyona sebep olan motorlu taşıt sahiplerine türk lirası idarî para cezası verilir hükmüne aynı kanunun ek maddesi uyarınca çıkarılan egzoz gazı emisyonu kontrolü ile benzin ve motorin kalitesi yönetmeliğinin maddesinde ise denetimlerde egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırılmadığının veveya egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçlarının bu yönetmelikte belirtilen sınır değerlere aykırı emisyona sebep olduğunun tespiti halinde taşıt sahibine çevre kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının bendine göre idari para cezası verilir hükmüne yer verilmiştir yukarıdaki kanun ve yönetmelik hükümlerine göre denetimlerde egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygun olup sadece periyodik olarak egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırılmadığı tespit edilen motorlu taşıt sahiplerine türk lirası idari para cezası verilebilecek iken periyodik olarak egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırıp emisyon ölçüm sonuçları yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygun olmayan motorlu taşıt sahiplerine türk lirası idari para cezası verilecektir söz konusu uygulama adı geçenesas sayısı karar sayısı yönetmelik hükmü olmaksızın sadece sayılı kanunun uyuşmazlığa konu maddesinin açık lafzına istinaden de yapılabilecektir bu durum itiraza konu ibarenin suç ceza ilişkisinin temelini oluşturan cezalandırmada adalet ilkesiyle bağdaşmadığını ortaya koymaktadır uyuşmazlık konusu olayda da davacının plaka değişimine uğrayan aracının tarihinde yapılan egzoz emisyon ölçümünün geçerlilik süresi tarihine kadar devam etmekte iken tarihinde yapılan denetimde emisyon değerlerinin yönetmelikte belirtilen sınır değerleri sağlamadığından bahisle sayılı kanunun maddesinin itiraza konu ibaresi uyarınca idari para cezası uygulanmıştır bir başka anlatımla yasa koyucu motorlu taşıt sahiplerinden araçlarının egzoz ölçümlerini periyodik olarak yaptırmalarının yanında araçlardan salınan egzoz emisyon değerlerinin yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygunluğunu sağlama yükümü de getirmiş bulunmaktadır söz konusu yükümlülüğün teknik bir yükümlülük olması nedeniyle her araç sahibinin kendi bilgi ve deneyimiyle aracının egzoz emisyon değerlerinin yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygunluğunu kontrol etme olanağının bulunmadığı açıktır halde araç sahiplerinin denetimlerde kusurlu olmamak ve idari yaptırıma maruz kalmamak için sık aralıklarla teknik servislerde araçlarının emisyon salınım kontrollerini yaptırmaları gerekecektir bunun ise hayatın olağan akışı içerisinde keşmekeşe ve araç sahiplerinin haklı yakınmalarına yol açacağı izahtan varestedir kamu düzeninin ve kamu yararının korunması maksadıyla yapılan yasal düzenlemelerin nihai hedefi de insandır hukuk devleti en başında insana ve haklarına saygılı devlet olduğundan koyduğu kuralların öngörülebilir olmasının yanında uyacak kimseler tarafından beklenebilir kabul edilebilir ve katlanabilir olması gerekmektedir bu cümleden olarak itiraza konu yasa kuralının hukuki güvenlik ve cezalandırmada adalet ilkelerini ihlal edici nitelikte olması nedeniyle anayasanın maddesinde yer alan insan haklarına saygıyı önceleyen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu değerlendirilmiştir sonuç ve i̇stem açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak yasa kuralının anayasaya aykırı olduğu yolundaki görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen anayasanın maddesi ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca ve yukarıda açıklanan gerekçelerle sayılı kanunun maddesinde yer alan yönetmeliklerle belirlenen standartlara aykırı emisyona sebep olan motorlu taşıt sahiplerine türk lirası ibaresi anayasanın maddesine görüldüğünden anılan ibarenin iptali istemiyle itirazen anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde karar verildi
716
esas sayısı karar sayısı davacı vekili av tarafından erzurum ili atatürk üniversitesi eğitim ve araştırma hastanesi yetişkin acil servis bölümünde sözleşmeli personel olarak görev yapmakta iken yılında sayılı kanun hükmü uyarınca kadrolu personel olan müvekkilinin eşinin ankarada astsubay olarak görev yapması nedeniyle naklen atama talebinin reddine dayanak alınan sayılı devlet memurları kanununa sayılı kanunun uncu maddesi ile eklenen geçici ‘inci maddesinin sondan ncı fıkrasının son cümlesi olan bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz hükmünün anayasaya aykırı olduğu kanaatine varıldığından işin gereği görüşüldü türkiye cumhuriyeti anayasasının inci maddesinin ikinci fıkrasında kanunların anayasaya aykırı olamayacağı belirtilmiş nci maddesinde de bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmimde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz hükmüne yer verilmiştir dosyanın incelenmesinden atatürk üniversitesi eğitim ve araştırma hastanesi yetişkin acil servis bölümünde sözleşmeli personel olarak görev yapmakta iken sayılı devlet memurları kanununa sayılı kanunun uncu maddesi ile eklenen geçici inci maddesi uyarınca yılında kadrolu personel olan davacının eşinin ankarada astsubay olarak görev yapması nedeniyle naklen atanma talebinde bulunduğu bu talebinin yukarıda yer alan kanun hükmü uyarınca beş yıl çalışma şartını taşımadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır anayasanın nci maddesi hükmüne göre bir davaya bakmakta olan mahkemenin itiraz yoluyla bir kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabilmesi için iptali istenen kuralın davada uygulanacak nitelikte olması gerekir sayılı kanunun geçici ‘inci maddesinde yer alan düzenlemenin dava konusu işlemin dayanağı olması nedeniyle ilgili kanun maddesinin davada uygulanacak nitelikte bir kural olduğu anlaşılmaktadır sayılı devlet memurları kanununun geçici inci maddesinde kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışanlar ile yükseköğretim kurumlarının araştırma geliştirme projelerinde proje süreleriyle sınırlı olarak çatışanlar hariç olmak üzere tarihi itibarıyla bu kanunun üncü maddesinin fıkrası esas sayısı karar sayısı uyarınca vizelenmiş veya ihdas edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışmakta olan ve inci maddede belirtilen genel şartlan taşıyanlardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren birinci ve dokuzuncu alt bentler kapsamına girenler otuz gün diğer alt bentler kapsamına girenler ise altmış gün içinde yazılı olarak başvurmaları hâlinde pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat ve birimde sayılı genel kadro ve usulü hakkında kanun hükmünde kararnameye tabi kurumlar bakımından bu kanun hükmünde kararnameyle ekli cetvellerde ver alan bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı memur kadrolarına diğer kurumlar bakımından bu kurumların kadro cetvellerinde yer alan aynı unvanlı memur kadrolarına pozisyon unvanlarıyla aynı unvanlı memur kadrosu olmaması hâlinde ise ilgisine göre sayılı kanını hükmünde kararnameye ekli cetveller veya kurumların kadro cetvellerinde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak üzere maliye bakanlığı ve devlet personel başkanlığınca müştereken belirlenen memur kadrolarına bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde kuramlarınca atanırlar bu madde hükümlerine göre memur kadrolarına atananların söz konusu mevzuat hükümlerine göre sözleşmeli personel olarak geçirdikleri hizmet süreleri öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak kaydıyla kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir bunlar atandıkları kadronun mali ve sosyal haklarına göreve başladığı tarihi takip eden ay başından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir mahsuplaşma yapılmaz bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz hükmüne yer verilmiştir anılan düzenleme uyarınca bu karnın kapsamında bulunan sözleşmeli personelin belli şartlar altında çalıştıkları kurum ve kuruluşlara yapacakları başvuru neticesinde kadrolu memur konumuna geçecektir bununla birlikte bu maddeye göre kadroya alman sözleşmeli personelin özlük hakları ve mali haklarının nasıl düzenleneceğinin yanı sıra beş yıl süreyle başka kurum ve kuruluşlara naklinin yapılamayacağı öngörülmüştür anayasanın üncü maddesinde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz inci maddesinde aile türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanıresas sayısı karar sayısı devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır teşkilatı kurar hükümleri yer almaktadır i̇tiraza konu kanun değişikliğinin genel gerekçesinde teklif ile uygulamada ortaya çıkan çeşitli ihtiyaçların karşılanması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklikler yapılmasının öngörüldüğü yapılması öngörülen değişikliklerle toplumsal ve kurumsal taleplerin karşılanacağı uygulamada ortaya çıkan aksaklıkların giderileceği ifade edilmiştir bu kapsamda sözleşmeli olarak görev yapmakta iken kadroya geçirilen personelin kurumda belirli bir şiire zorunlu hizmete tabi tutulması şartı getirilerek bu personelin farklı bir kuruma atanması engellenmek suretiyle hizmetinden yararlanma amacının güdüldüğü görülmektedir kamu yararı amacı gözetilerek böyle bir sınırlamanın getirilmesi mümkündür ancak getirilen sınırlamanın anayasanın üncü maddesinde belirtilen güvencelere bağlı kalınarak ve yine anayasanın inci maddesinde ifade edilen ailenin korunması ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir anayasanın üncü maddesi uyarınca aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı yalnızca kanunla ve demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde sınırlanabilir ayrıca getirilen bu sınırlamalar hakkın özüne dokunamayacağı gibi anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz anayasa mahkemesinin pek çok kararında belirtildiği gibi ölçülülük amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder ölçülülük aynı zamanda yasal önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını amaç ve aracın ölçülü bir oranı kapsamasını ve sınırlayıcı önlemin demokratik toplum düzeni bakımından zorunluluk taşımasını da içeren bir ilkedir ölçülülük ilkesi uyarınca aile hayatına saygı gösterilmesini ve aile bütünlüğünün sağlanmasını isteme hakkına müdahale edilebilmesi için bir zorunluluğun bulunması gerekir bu ilke uyarınca sınırlama amacını gerçekleştirebilecek daha hafif bir sınırlama aracı bulunması halinde daha ağır bir sınırlama aracının seçilmesi mümkün değildir i̇tiraza konu kanun anayasanın koruma altına aldığı aile bütünlüğünü ihlal edici nitelikte ve boyuttadır zira bu kanun ile kadrolu personel statüsüne geçen kamu görevlisi için kurumunda belirli bir süre hizmet etme şartı getirilirken eşinin zorunlu yer değiştirmeye tabi kurulularda çalışması ya da çalıştığı kurumun başka bir yerde teşkilatının bulunmaması gibi istisnalara yer vermeksizin beş yıl süre ile farklı kuruma geçmeme zorunluluğu getirildiği gibi zorunlu hizmet yükümlülüğünün benzer nitelikteki hatta ilgili personel ihtiyacının daha elzem olduğu mesleklerde örneğin uzman hekimler öngörülen zorunlu hizmet süresinden çok daha uzun süre şartı getirilerek elde edilecek kamu yararı ile kişinin katlanacağı külfet arasında adil bir dengenin kurulmadığı sonucuna varılmaktadır şöyle ki sağlık bakanlığı ve bağlı kuruluşları atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin inci maddesinde mazerete dayalı atamalar kapsamında sağlık durumu aile birliği ve can güvenliği sebeplerine yer verilmiş aile birliği mazeretinin düzenlendiği nci maddesinin bendinde ise stratejik personel olarak tanımlanan uzman hekimlerin eşleri mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tâbi olarak mülki idare amirliği milli istihbarat emniyet hizmetleri sınıflarından birinde görev yapanlar ile hâkim savcı veya türk silahlıesas sayısı karar sayısı kuvvetlerinde subay astsubay uzman jandarma uzman erbaş veya uzman er olarak görev yapanların eşinin görev yaptığı yere atamasının yapılacağı belirtilmek suretiyle aile birliğinin korunması amacıyla niteliği gereği özellik arz eden ve rotasyona tabi olan meslek mensuplarından biriyle evli olanların eşinin görev yaptığı yere atanmasına imkan tanınmıştır diğer taraftan sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek üncü maddesiyle yurt içinde veya yurt dışında öğrenimlerini tamamlayarak tabip uzman tabip ve yan dal uzmanlık eğitimini tamamlayarak uzman tabip unvanını kazananlar her bir eğitimleri için ayrı ayrı olmak kaydı ile görev yapacakları ilçelerin sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyine göre ila gün arasında değişen sürelerle devlet hizmeti yapmakla yükümlü kılınmışlardır yasal düzenlemeden görüleceği üzere uzman tabiplerin zorunlu hizmet süreleri görev yapılan yerin sosyo ekonomik durumu göz önüne alınarak belirlenmiş olup altıncı grupta bulunan yerlerde yıldan az en fazla sürenin öngörüldüğü birinci grup yerlerde ise yıl bile değildir uzman tabiplerin zorunlu hizmete tabi tutulmasına yönelik sözü edilen ek üncü maddenin iptali istemiyle yapılan başvuru sonucunda anayasa mahkemesi tarihli k saydı kararıyla herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olması karşısında ülkenin her yöresinde sağlık hizmetlerinden yararlanılabilmesini sağlamak amacıyla tabiplerin devlet hizmeti ile yükümlü kılındığı ve niteliği gereği sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde ortaya çıkacak eksiklik ve gecikmelerin telafisi olanaksız sonuçlara yol açacağı hususları dikkate alındığında ülke ihtiyaçlarının söz konusu devlet hizmeti yükümlülüğünü zorunlu kıldığının kabulü gerekmektedir gerekçesine yer vermek suretiyle diğer gerekçelerle başvurunun reddine ilişkin kararında da ifade edildiği üzere uzman tabiplerin icra ettikleri görevin niteliği ve önemi göz önüne alındığında bunlar için bile ilâ gün arasında zorunlu hizmet süresi öngörülürken çok daha az önemi haiz olması bir yana meslek grubu dahi gözetilmeksizin itiraz konusu kuralla kadroya geçen tüm personelin yıl süre ile başka kuruma nakil hakkı tanınmamasına ilişkin kuralda yer alan yıllık sürenin de ölçülülük ilkesini zedeleyecek derecede uzun olduğu sonucuna varılmıştır bu durumda itiraza konu kanun hükmünün bu dava ile sınırlı olarak değerlendirilmesinden eş durumu mazeretini dikkate alarak istisnalara yer vermediği için eksik düzenleme nedeniyle ve ölçülülük ilkesine aykırı olarak yıl gibi uzun bir süre öngörmesi nedeniyle anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır açıklanan nedenlerle sayılı devlet memurları kanununa sayılı kanunun uncu maddesi ile eklenen geçici ‘inci maddesinin sondan ncı fıkrasının son cümlesi olan bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz hükmünün eksik düzenleme ve ölçülülük ilkesinin ihlali nedenleriyle anayasanın ve inci maddelerine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varıldığından iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin konu hakkında vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına beş ay içinde bir karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına kararın birer örneğinin taraflara tebliğine işbu kararla birlikte dava dosyası ve içeriği evrakın çıkarılacak birer onaylı örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildiesas sayısı karar sayısı gaziosmanpaşa üniversitesi sağlık araştırma ve uygulama hastanesinde hemşire olarak görev yapmakta olan davacı tarafından jandarma genel komutanlığı bünyesinde uzman jandarma olarak görev yapmakta olan eşinin gümüşhane iline atanması üzerine eş durumu sebebiyle gümüşhane iline atanmak için türkiye kamu hastaneleri kurumuna naklen atanma istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin tarih ve sayılı türkiye kamu hastaneleri kurumu işleminin iptali istemiyle türki̇ye kamu hastaneleri̇ kurumu hasım gösterilmek suretiyle açılan dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü tc anayasasının sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler başlıklı üçüncü bölümünün maddesinde aile türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır teşkilatı kurar hükmü maddesinde ise bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır hükmü yer almaktadır ayrıca tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve anayasanın maddesinin beşinci fıkrasına eklenen cümle ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı düzenlenmiştir birleşmiş milletler genel kurulunun tarih ve iii sayılı kararıyla ilan edilen ve tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan tarih ve sayılı bakanlar kurulu karan ile ülkemiz tarafından kabul edilen i̇nsan haklan evrensel beyannamesinin maddesinin üçüncü fıkrasında aile toplumun doğal ve temel unsurudur toplum ve devlet tarafından korunur hükmüne yer verilmiştir ülkemizin tarihinde imza altına alarak kabul ettiği ve tarihli sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri koruma sözleşmesi ve buna ek protokolün tasdiki hakkında kanun ile ülkemiz tarafından kabul edilen avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin özel hayatın ve aile hayatının korunması başlıklı maddesinde ise herkes özel ve aile hayatına konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik kamu güvenliği ülkenin ekonomik refahı düzenin korunması suç işlenmesinin önlenmesi sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir kuralı yer almıştır yukarıda yer verilen ulusal ve uluslararası düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde bu düzenlemelerin tesisinde güdülen amacın aileyi parçalanmaktan kurtarmak bireylerini biresas sayısı karar sayısı arada tutmak suretiyle ailenin huzur ve mutluluğunu devam ettirmek için gerekli ortamı sağlamak olduğu açıktır sayılı devlet memurları kanununun tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesi ile değişik geçici maddesinde kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışanlar ile yükseköğretim kurumlarının araştırma geliştirme projelerinde proje süreleriyle sınırlı olarak çalışanlar hariç olmak üzere tarihi itibarıyla bu kanunun üncü maddesinin fıkrası tarihli ve sayılı eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun uyarınca vizelenmiş veya ihdas edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışmakta olan ve inci maddede belirtilen genel şartları taşıyanlardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren birinci ve dokuzuncu alt bentler kapsamına girenler otuz gün diğer alt bentler kapsamına girenler ise altmış gün içinde yazılı olarak başvurmaları hâlinde pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat ve birimde sayılı genel kadro ve usulü hakkında kanun hükmünde kararnameye tabi kurumlar bakımından bu kanun hükmünde kararnameye ekli cetvellerde yer alan bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı memur kadrolarına diğer kurumlar bakımından bu kurumların kadro cetvellerinde yer alan aynı unvanlı memur kadrolarına pozisyon unvanlarıyla aynı unvanlı memur kadrosu olmaması hâlinde ise ilgisine göre sayılı kanun hükmünde kararnameye ekli cetveller veya kurumların kadro cetvellerinde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak üzere maliye bakanlığı ve devlet personel başkanlığınca müştereken belirlenen memur kadrolanna bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde kuramlarınca atanırlar birinci fıkrada belirtilen mevzuat hükümlerine göre çalışmakta iken tarihinde askerlik doğum veya ücretsiz izin nedenleriyle görevlerinde bulunmayanlardan ilgili mevzuatına göre yeniden hizmete alınma şartlarını kaybetmemiş olanlar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır bunlar için birinci fıkrada belirtilen süreler yeniden hizmete alındıkları tarihten itibaren başlar tarihinden önce üncü maddenin fıkrası ve sayılı kanun uyarınca çalışmakta iken tarihli ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanun hükümlerine göre aile hekimliği uygulamasında görev alanlar hakkında görevlerinden ayrılmalarına gerek kalmaksızın bu madde hükümleri uygulanır bu madde hükümlerine göre memur kadrolarına atananların söz konusu mevzuat hükümlerine göre sözleşmeli personel olarak geçirdikleri hizmet süreleri öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak kaydıyla kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir bunlar atandıkları kadronun mali ve sosyal haklarına göreve başladığı tarihi takip eden ay başından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir mahsuplaşma yapılmaz bu maddeesas sayısı karar sayısı kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz hükmü bulunmaktadır dava dosyasının incelenmesinden davacının gaziosmanpaşa üniversitesi araştırma ve uygulama hastanesinde sözleşmeli hemşire olarak görev yapmaktayken sayılı kanunun geçici maddesi uyarınca tarihinde aynı unvanlı memur kadrosuna atandığı jandarma genel komutanlığı bünyesinde uzman jandarma olarak görev yapmakta olan eşinin gümüşhane iline atanması üzerine eş durumu sebebiyle gümüşhane iline atanmak için yaptığı tarihli başvurunun türkiye kamu hastaneleri kurumunun tarih ve sayılı işlemi ile sayılı kanunun geçici maddesinde yer alan bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kuram ve kuruluşlarına nakli yapılamaz hükmü gerekçe gösterilmek suretiyle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır olayda davacının görev yaptığı kurumun gümüşhane ilinde bağlı veya ilgili birimi bulunmadığı yalnızca tokat ilinde hizmet veren bir kuram olduğu aile birliğinin sağlanması amacıyla eşinin uzman jandarma olarak görev yaptığı gümüşhane iline atanabilmek için türkiye kamu hastaneleri kurumuna başvuruda bulunduğu görülmektedir yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden toplumun temeli olan ailenin korunması huzur ve refahı için gerekli tedbirlerin alınmasının tüm kuramların anayasal yükümlülüğü olduğu anayasada bu yükümlülüğü yerine getirmede her hangi bir istisnaya yer verilmediği ailenin korunmasına yönelik olarak devlete verilen görevin öngörüldüğü şekliyle yerine getirilebilmesinin temel koşullarından birisinin de aile birliğinin sağlanması olduğu aksi bir uygulamanın ise ailenin huzurunu temelden sarsarak maddi ve manevi anlamda toplum açısından giderilmesi çok zor olan zararları beraberinde getireceği böylesi bir durumun ise günümüzün evrensel anlamda kabul görmüş sosyal ve hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayacağı göz önüne alındığında davacının teşkilat yapısı ve kadro durumu itibarıyla eşinin görevli olduğu yere atanmasını engelleyen sayılı kanunun geçici maddesinde yer alan anılan düzenlemenin aile birliğinin ihlali sonucunu doğurmaktadır bu durumda davacının aile birliğinin ihlali sonucunu doğurmuş olan sayılı kanunun geçici maddesinde yer alan bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz anayasanın maddesine aykırı olup iptal edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır sonuç olarak sayılı kanunun geçici maddesinde yer alan bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz hükmünün anayasanın maddesinde ifadesini bulan aile birliğinin korunması kapsamında anayasaya aykırılık taşıdığı kanısına varıldığından iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılanma usulleri hakkında kanunun maddesi gereği bu karara ilişkin tutanağın onaylı örneği ile dava dilekçesi ve dosya içeriği diğer belgelerin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesince karar verilinceye kadar başvurunun anayasa mahkemesi kaydına alındığı tarihten itibaren ayı geçmemek kaydıyla dava dosyasının geri bırakılmasına kararın taraflara tebliğine tarihinde oy birliğiyle karar verildi
2,839
esas sayısı karar sayısı gerekçeler yasanın geneli hakkında sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendi açık rıza kavramını tanımlamakta ve çeşitli maddelerinde açık rıza kavramına atıfta bulunulmaktadır kanun koyucu açık rızayı belirli bir konuya ilişkin bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rıza olarak tanımlamıştır bununla birlikte kanun açık rızayı tanımlarken hangi unsurları içerdiğini belirtilmemiştir açık rızanın uluslararası belge örneklerinde de açıkça görüldüğü üzere açık rızanın kişinin özgürce konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olarak tereddüde mahal bırakmayacak açıklıkta ve sadece işlemin yapılmasına yetecek ve işlemle sınırlı olarak verdiği onay beyanı olarak tanımlanması gerekmektedir verisi toplanan ilgili kişinin rızasının yazılı olarak alınması gerekmelidir yazılı rızanın gelişen ve değişen teknoloji ile uyumu sağlanabileceği gibi yazılı rızanın mevcudiyetinin aranmadığı durumlarda kişisel verisi toplanan bireylerin korunması güçleşmektedir yazılı rıza bir nevi aydınlatılmış onam anlamına gelmektedir veriyi işleyecek kişi öncelikle kişiyi bilgilendirmek ve devamında bilgilendirmeye dayalı açık rızasını almalıdır yazılı rızanın aranmaması ise kamu ve özel hukuk tüzel kişileri bakımından herhangi bir sınırlama veyahut kısıtlama olmadığını göstermektedir kişisel verisi işlenen birey bilgilendirilme ve bilgilendirmeye dayanan açık yazılı rızası aranmadığı için kritik öneme sahip bir korumadan yoksun kalmış demektir uluslararası insan hakları hukukunun kişisel verilerin korunmasında genel yaklaşımı verisi toplanan kişinin özel hayatı başta olmak üzere haklarına saygı gösterildiğinin güvence altına alınmasıdır kişisel verilerin korunmasına yönelik bütün düzenlemelerin verilerin rıza dışı işlenmesini önlemeyi amaçlamalıdır i̇ptali talep edilen düzenlemede açık rıza kavramı muğlak sınırları belirsiz ve kapsamı geniş düzenlenmiştir bu düzenlemenin sonucu bireylerin kişisel verilerinin işlenmesine izin verip vermemesinin önemi olmadan her türlü verinin işlenebileceği istisna olarak düzenlenen geniş normlarla paylaşımına izin verilmesi mümkün olmuştur açık rızanın aranmadığı durumlar ise ayrıntılı olarak düzenlenmiştir bu ayrıntılı düzenlemelerin kapsamı geniştir bu sebeple kişilerin açık rızasının ne olduğunun yönteminin nasıl olduğu belirsiz olarak düzenlenmiş iken bunlara ek olarak açık rızanın aranmadığı durumlar geniş düzenlenmiş dolayısıyla kişilerin açık rızasının aranması istisna haline gelmiştir kanun insan haklarına ilişkin kritik öneme sahip bir alanı düzenlemektedir ve sistematik yorumla ele alındığında bireylerin açık rızasının aranmasının nadiren olduğu kolaylıkla tespit edilmektedir bir başka deyişle bireylerin korunmasını hedeflemesi gereken kanun bireylerin bilgilendirmeye dayalı yazılı rızasını aramayarak haklarını ihlal eder nitelik taşımaktadır kişinin özel yaşamı kişinin insan onuru ile ilgilidir i̇nsan sadece insan olduğu için değerlidir ve sahip olduğu insan hakları değeri ile ilgilidir kanun koyucu insan onurunun ayrılmaz bir parçası olan bireysel özel alana düzenleme ile saygı duymamış özel yaşamın gizliliğini korumasını önemsememiş aksine kişisel verilerin kişinin rızası dışında işlenmesinin yolunu açmıştır uluslararası insan hakları hukukunda verilerin korunması ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir türkiye cumhuriyeti devletinin de bileşenlerinden biri olduğu avrupaesas sayısı karar sayısı konseyi direktifleri sözleşmeleri ve kararları kişisel veriler ile ilgili düzenlenecek ulusal yasalara anayasasının düzenlemesi ile yön göstericidir avrupa konseyi ve avrupa birliği mevzuatında verilerin korunması data protection özgü bir alandır ve sadece sözleşmeler ile düzenlenmemiş ayrıntılı direktiflerle şekillendirilmiştir üye devletler bu müktesabata uymakla yükümlüdür nitekim avrupa komisyonu mayıs tarihinde açıkladığı tavsiye kararında kişisel verilere ilişkin yapılan mevzuat değişikliğinin avrupa birliği müktesebatıyla tam olarak uyumlu olmadığı değerlendirmesini yapmıştır bu değerlendirmede esas alınanın sadece sayılı kişisel verilerin otomatik i̇şleme tabi tutulması karşısında bireylerin korunması sözleşmesi değil tüm müktesebat olduğu açıktır i̇ç hukukta yapılacak düzenlemeler uluslararası sözleşmeler ile uyumsuz olduğu takdirde uluslararası sözleşme hükümleri esas alınmaktadır kişisel verilerin korunması direktifinin maddesinde rıza kavramı kişisel verisi toplanan kişinin herhangi bir şekilde özel ve bilgilendirildiğini gösteren şekilde özgürce verilmiş olması olarak tanımlanmıştır aynı direktifin ve maddelerinde her rızanın belirsiz olmayan bir yolla verilmiş olması düzenlenmiştir özgür rıza ise ancak kişisel verisi toplanan kişinin gerçek tercihini uygulayabilmesi ve herhangi bir hile tehdit cebir veya kişi rıza göstermemiş olursa herhangi bir önemli olumsuz sonuçlar ile karşılaşmaması anlamına gelmektedir bilgilendirme ise verisi toplanan kişi bakımından kolaylıkla erişilebilir görünür olması anlamına gelmektedir kişisel verisi toplanan kişinin istediği her an bu rızadan vazgeçebilmesi ve bundan dolayı herhangi bir olumsuz sonuçla karşılaşmaması uluslararası hukukta geçerli olan bir ilkedir ancak kanunun geneline baktığımızda bu hususun bireyler bakımından güvenceli şekilde düzenlenmediği açıktır de avrupa konseyi bağlamında kısaca nolu sözleşme olarak adlandırılan kişisel verilerin otomatik işlemden geçirilme sürecinde bireylerin korunması hakkında sözleşme imzaya açılmış ve türkiye tarafından da gecikmeksizin tarihinde imzalanmıştır sözleşme yılında yürürlüğe girmiştir dikkat edilmelidir ki nolu sözleşme kişisel verilerin korunması konusunda genel ilkeleri tespitle yetinmektedir sözleşmenin uygulanabilmesi için ayrıntıların ve kapsamlı güvencelerin taraf devletlerce kişisel verilere dair gelişen müktesabatı esas alarak sözleşme esas alınarak iç hukuklarında yapılacak düzenlemelerle sağlaması gerekmektedir i̇ptali talep edilen düzenleme sayılı sözleşme ve avrupa konseyi düzenlemeleri ile dolayısıyla anayasanın maddesi ile çelişmekte ayrıca insan haklarına saygılı bir devlet olma yükümlülüğü ile uyumsuzluk teşkil etmektedir bu sebeplerle yasanın genelinde bireylerin kişisel verisinin korunmasından ziyade bireylerin kişisel verisinin nasıl rızası olmaksızın işlenebileceği aktarılabileceğini düzenlemektedir sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesinin ikinci fıkrasının bendinde yer alan veya işlendikleri amaç için gerekli olan ibaresi brussels com final report from the commission to the european parliament and the council third report on progress by turkey in fulfilling the requirements of its visa liberalisation roadmap swd final moreover turkey ratified the coe convention on the processing of personal data and its protocol and adopted law on personal data protection which however is not fully in line with the eu acquis resmi gazete tarih sayı madde ile ilgili yılında kurulan çalışma grubu raporu ve ayrıca bakınız rıza kavramına dair sayılı görüş wp brüksel haziran sayfa esas sayısı karar sayısı sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesi niteliği itibarıyla kişisel verilerin işlenmesindeki güvencelerdir bir başka deyişle bireylerin kişisel verileri işlenirken hangi temel esaslara uygun davranılacağının düzenlendiği maddedir i̇şlenen kişisel veri hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun doğru ve gerektiğinde güncel olmak zorundadır kişisel verilerin belirli açık ve meşru amaçlar için işlenmesi ve işlendikleri amaçla bağlantılı sınırlı ve ölçülü olması gerekmektedir kişisel veriler ile en önemli güvence ise muhafaza süresidir bu düzenleme kişisel verilerin saklanacağı süre belirsiz şekilde düzenlenmiştir düzenleme ile işlendiği amaç için gerekli olan süre tanımlaması belirsiz sübjektif geniş ve yorumlayana göre değişebilecek bir ibaredir kişisel verileri işleyen gerçek veya tüzel kişilerin ne kadar süre ile kişisel verileri muhafaza edebileceğine dair sınırlama belirli olmalıdır kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devletinin ön koşullarındandır hukuk devleti hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir hukuk güvenliğinin sağlanması bu doğrultuda kanunların geleceğe yönelik öngörülebilir belirlemeler yapılabilmesine olanak verecek kurallar içermesini gerekli kılar anayasa mahkemesi kararı e rg tarih sayı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devletinin temel unsurlarından biri belirliliktir belirlilik ilkesi yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır ve uygulanabilir olmasını ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir i̇şlendiği amaç için gerekli olan ibaresi gerek veri işleyen kişiler bakımından gerekse verisi işlenen kişi bakımından belirsizlik yaratmaktadır belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılıdır birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar bu bağlamda birey hangi kişisel verisinin ne kadar süre muhafaza edileceğini bilebilmedir kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvencenin yaşama geçirilebilmesi için bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin açık anlaşılabilir ve kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli olması gerekir ancak böyle bir düzenleme ile kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren veri bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunması olanaklı hâle getirilebilir anayasa mahkemesi kararı k rg tarih sayı i̇ptali istenen ibare belirlilik taşımadığı ve kişilerin hukuk güvenliğini tehdit ettiği için anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırıdır tarih ve sayılı kişisel verilerin otomatik işleme tabi tutulması karşısında kişilerin korunmasına dair avrupa konseyi sözleşmesinin maddesinde devlet kamu güvenlik ekonomik menfaatlerin korunması ve suçlarla mücadele kapsamında kişisel verilerin korunmasına sınırlama getirilebileceği kabul edilmiştir yine sözleşmenin maddesinde göre kişisel veriler açıkça belirlenmiş meşru amaçlar için toplanma gerekçesiyle sınırlı olmak ve gerekli süreyi aşmamak şartlarıyla tutulabileceği kabul edilmiştir ancak iptali talep edilen düzenleme bu esaslarla uyumlu değildir düzenleme bu sebeple anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektediresas sayısı karar sayısı tüm bu açıklanan sebeplerle veya işlendikleri amaç için gerekli olan ibaresi anayasanın maddesine ve maddesine aykırılık teşkil etmekte ve iptal edilmesi gerekmektedir sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesinin ikinci fıkrasının ç f bendleri beşinci maddenin ikinci fıkrası yedi bend olarak istisnaları düzenlemiştir bu koşullardan birinin mevcudiyeti halinde kişinin açık rızası aranmayacaktır kişinin rızasını bertaraf eden düzenlemede özellikle bendinde düzenlenen bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması bendinde düzenlenen veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması bendinde düzenlenen bir hakkın tesisi kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması bendinde düzenlenen ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması durumlarında ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkün olmaktadır bu düzenlemenin tek anlamı bulunmaktadır bireylerin izin verip vermemesinin önemi olmadan her türlü verisi işlenebilmesidir açık rızanın esas istisnaların ise sınırları belirlenmiş bir şekilde tadadi olarak sayılması gerekmektedir sınırları belirlenmeden yapılan düzenlemeler hakkın özüne zarar verir niteliktedir yapılan düzenleme ile istisnaların sınırları belirsizdir ve istisnalar esas düzenleme haline gelmiştir kanunun uygulanmasında açık rızanın aranmasına gerek duyulması neredeyse imkansız hale gelmiştir bu düzenleme ile kişisel verilerinin işlenmesine ilişkin kişinin rıza göstermesi istisnai niteliktedir düzenlemenin bendinde bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması bendinde düzenlenen veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması bendinde düzenlenen bir hakkın tesisi kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması bendinde düzenlenen ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması düzenlemelerinde kapsam ve sınırlar belirsizdir herhangi bir sözleşmenin kurulması veya ifasında kişisel verilerin gerekli olduğu ileri sürülebilecek ve rıza aranmayacaktır yine aynı şekilde veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunludur denilerek kişinin rızası aranmayacaktır bir hakkın tesis kullanılması veya korunmasında ilgili kişisel verisi işlenen kişinin hakkından mı bahsettiği belirsizdir veya veri sorumlusunun meşru menfaatlerinin kapsamına herhangi bir menfaat girebilir menfaatin meşru olması bir başka kişinin rızasını ortadan kaldırır nitelikte olamaz kanunda düzenlenen iptali talep edilen yukarıdaki istisnai haller neredeyse açık rıza kavramını gereksiz ve geçersiz kılacak ölçüde geniş niteliktedir asıl olan kişisel verinin ilgili kişisinden elde edilmesi olmalıdır bu sebeple istisnaların ucu açık kavramlarla değil en alt düzeyde ve tanımı sınırlı bir şekilde yapılması gerekmektedir i̇stisnai düzenlemeler geniş kapsamın yanı sıra belirsizlik de taşımaktadır kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvencenin yaşama geçirilebilmesi için bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin açık anlaşılabilir ve kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli olması gerekir ancak böyle bir düzenleme ile kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren veri bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfiesas sayısı karar sayısı müdahalelerine karşı korunması olanaklı hâle getirilebilir anayasa mahkemesi kararı e tarih rg tarih sayı anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinin ön koşulları arasında hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri bulunmaktadır kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır ve uygulanabilir olmasını ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir belirtilen ilkeler doğrultusunda temin edilecek kişisel verilerin açık rızaya dayanmadan temin edileceğine ilişkin olarak istisnalar belirsizliğe yok açmakta hukuk güvenliği ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır kanun koyucu düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir bir kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur anayasa mahkemesi kararı e rg tarih sayı – hukuk devleti ilkesine aykırı olan kamu yararını ve ölçülülük ilkesini gözetmeyen kanun koyucunun takdir yetkisini anayasal sınırlar çerçevesinde kullanmamış olması sebeplerle anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir i̇nsan hakları evrensel bildirisinin maddesi hiç kimse özel hayatı ailesi konutu veya yazışması konusunda keyfî karışmalara şeref ve şöhretine karşı saldırılara maruz bırakılamaz herkesin bu saldırı ve karışmalara karşı yasa ile korunmaya hakkı vardır şeklindedir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin birinci fıkrasında herkes özel hayatına ve aile hayatınasaygı gösterilmesi hakkına sahiptir denilmiştir maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın kullanılmasında bir kamu otoritesi tarafından müdahale demokratik bir toplumda ancak ulusal güvenlik kamu güvenliği ülkenin ekonomik refahı dirlik ve düzenliğin korunması suç işlenmesinin önlenmesi sağlığın ve ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir denilerek özel yaşamın dokunulmazlığı güvence altına alınmıştır i̇stisnalara ilişkin uluslararası hukukta tarihli ve sayılı kişisel verilerin otomatik i̇şleme tabi tutulması karşısında kişilerin korunmasına dair avrupa konseyi sözleşmesinin maddesinde de devlet güvenliği kamu güvenliği devletin ekonomik menfaatlerinin korunması ve suçlarla mücadele edilmesi ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya bilimsel amaçlarla kullanılması durumlarında kişisel verilerin korunmasına sınırlamalar getirilebileceği öngörülmüştür sözleşmede yapılan tanımı avrupa i̇nsan hakları mahkemesi ai̇hm içtihatları ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir neticede ai̇hm sözleşmede değinilen demokratikesas sayısı karar sayısı bir toplum kamu güvenliği devletin güvenliğinin korunması gibi kavramlardan anlaşılması gerekenleri tanımlamaktadır ai̇hm tarafından yapılan tanımlamalar esas alındığında sayılı sözleşmede belirlenen istisnaların sınırlayıcı nitelikte bir tanımlama olduğu aşikardır kanun koyucunun bu istisnaları genişletilerek düzenlemesi anayasanın maddesi ile bağdaşmamaktadır bu sebeple iptal edilmesi gerekmektedir temel hak ve özgürlükler ancak anayasanın maddesi uyarınca kısıtlanabilir anayasanın maddesinde temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği bu sınırlamaların anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir çağdaş demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil koşulları nedeni yöntemi kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi güvenceler hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir bu nedenle temel hak ve özgürlükler istisnai olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla sınırlandırılabilirler bu sınırlama kısıtlılıkları değerlendirildiğinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinde sahip oldukları güvenceler olarak belirlendiği bireyleri resmi makamlara karşı koruma amacı taşıdığı belirlenmektedir bireylerin açık rızasına getirilen istisnaların geniş kapsamlı olarak belirlenmiş olması bireylerin özel yaşamına doğrudan bir müdahaledir ve anayasanın maddesi ile de uyumlu olmadığından iptali gerekir ai̇hm kararlarında da belirtildiği gibi özel hayat bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak kadar geniş bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafından ilgililer hakkında rızası olmaksızın bilgi toplamasının her zaman söz konusu kişinin özel hayatını ilgilendireceği kuşkusuzdur ancak rızanın aranmasına ilişkin şartlar ortadan iptali talep edilen kuraldaki gibi kaldırıldığında doğrudan özel hayata müdahale kanuni nitelik kazanmaktadır uygulamada bireylerin tüm kişisel verileri rızaları aranmadan toplanabilecek işlenebilecek bireylerin bu kanunilik karşısında hiçbir güvencesi kalmamaktadır kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren verilerinin herhangi bir kişi tarafından alınması özel hayatın gizliliği hakkının sınırlanması sonucunu doğurmaktadır bu sınırlamanın anayasaya uygun olabilmesi için anayasanın maddesinde öngörülen temel hakların sınırlandırılmasına ilişkin ilkelere aykırı olmaması ve bu bağlamda kamu yararı ile özel hayatın gizliliği hakkı arasında adil bir denge kurması gerekir anayasa mahkemesi kararı e tarih rg tarih sayı anayasanın maddesi kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvenceyi kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği şeklinde belirtmiştir açık rızayı ortadan kaldıran istisna düzenlemeleri özel yaşamın gizliliğine bir başka deyişle temel hak ve özgürlüklerin doğrudan ihlaline sebebiyet vermektedir bu yönüyle anayasanın maddesine aykırı olduğu açıktır nitekim özel hayatın korunması her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması başkalarının gözleri önüne serilmemesi demektir kişinin özel hayatında yaşananların yalnız kendisi veya kendisinin bilmesini istediği kimseler tarafından bilinmesini isteme hakkı kişinin temel haklarından biridir ve bu niteliği nedeniyle insan haklarına ilişkin beyanname ve sözleşmelerde yer almış tüm demokratik ülkelerin mevzuatlarında açıkça belirlenen istisnalar dışında devlete topluma ve diğer kişilere karşı korunmuştur anayasa mahkemesi istenecekesas sayısı karar sayısı bilgilerin kapsam ya da sınırlarının belirsizliğinin bireyi i̇dareye karşı korumasız bıraktığını bunun da anayasanın özel hayatın gizliliğini koruyan hükümlerine aykırı olduğunu tespit etmiştir i̇ptali talep edilen istisnai düzenlemeye dayanarak bireylerin hangi bilgilerinin toplanabileceği bu bilgilerin kapsam ve sınırları belirsizdir ai̇hm de hangi koşullar altında hangi amaçla ne kadar süreyle kamu otoritelerinin özel hayatla ilgili bilgileri saklayacağı ve kullanacağının belirsizliğini istismarlara karşı hiçbir önlem alınmamasını kötüye kullanımı engellemeye yönelik etkili denetim mekanizmalarının öngörülmemesini ve verilerin değerlendirilmesine ilişkin hukuki sınırlar çizilmemesini ai̇hsin özel yaşamın gizliliğini düzenleyen maddesine ve etkili başvuru hakkını düzenleyen maddesine aykırı olduğunu tespit etmiştir rotaru romanya davası kararı mayıs paragraf ve hakkı sınırlayan düzenlemeyle veri sorumlularına ihtiyaç duyulandan çok daha geniş bir yetki verilmektedir bu durum sınırlama aracıyla sınırlama amacı arasında bulunması gereken makul dengeyi bozmaktadır özel hayatın ve kişisel verilerin korunmasını isteme haklarına kuralda belirtilen sınırlama amacı dışında ölçüsüz bir şekilde müdahale edilebilmesine imkân tanımaktadır öte yandan temel hak ve hürriyetlere getirilen sınırlamaların demokratik toplum düzeni bakımından zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması gerekmektedir i̇tiraz konusu kuralla özel hayatın gizliliğine ve kişisel verilerin korunması hakkına sınırlama getirilirken sınırlama aracının sınırlama amacına uygun ve orantılı olarak kullanılmasını temin edecek güvencelere yer verilmemesi demokratik toplum düzeninde gerekli olmayan ölçüsüz bir sınırlama niteliğindedir anayasa mahkemesi kararı e rg tarih sayı – dolayısıyla iptali istenilen kurallar belirli ve öngörülebilir olmadığından kişilerin kişisel verilerin korunması hakkını ölçüsüzce sınırlandırmakta ve bu yönüyle de anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir hukukun genel prensibi gereği hukuken korunması gereken amaçla bu amacı gerçekleştirmek için kanunda tanımlı hukuki himaye yönteminin yani aracın orantılı olması aranmalıdır bir başka deyişle hakkın kullanılmasında aşırıya kaçma riski olan bir başkasının hak ve menfaatlerini zedeleme tehlikesi taşıyan hukuki himaye araçlarının amaç araç dengesi bakımından hukuka uygun olmadığı kabul edilmektedir kuralda yer alan açık rızanın aranmasına ilişkin açık kuralı bertaraf eden istisnalar amaç araç dengesi bakımından anayasa ve türkiyenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde tanımlı olan özel yaşamın gizliliği kapsamında bireylere tanınan temel hak ve özgürlüğünü ölçüsüzce sınırlandırma tehlikesini taşıyan bir niteliktedir yasamanın genelliği ilkesi gereğince anayasada düzenlenmemiş bir alanın kanun koyucunun takdirine bırakıldığı anayasanın temel ilkeleri ile yasaklayıcı hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla bu konudaki tercihin kanun koyucunun takdiri kapsamında kaldığı kabul edilmelidir anayasada düzenlenmeyen bir konunun öngörülebilir ve uygulanabilir şekilde kanunla düzenlenmesi kanun koyucunun takdirindedir bunun yanında hukuk devletinde ülkenin sosyal kültürel yapısı etik değerleri ve ekonomik hayatın gerekleri dikkate alınarak ceza siyasetini idari yaptırımları kamu düzeninin sağlanması için alınacak idari önlemleri belirleme yetkisi de kanun koyucuya aittir ancak kanun koyucu takdir yetkisini kullanırken bazı sınırlamalara tabiidir kanun koyucu kendisine tanınan takdir yetkisini ancak anayasal sınırlar içinde kullanabilir ayrıca takdir yetkisinin adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutularak kullanılması mümkündür i̇ptali talep edilen düzenlemede herhangi bir kamu amacı olmayıp tam tersine kamunun haklarına doğrudan müdahale niteliği taşımaktadıresas sayısı karar sayısı tüm bu açıklanan sebeplerle düzenleme anayasanın maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerekmektedir sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesinin birinci fıkrasında yer alan mezhebi kılık ve kıyafeti ibareleri ile üçüncü fıkrasının sayılı kişisel verilerin korunması kanununun maddesinin birinci fıkrası özel nitelikli kişisel verileri tanımlamaktadır kural uyarınca kişilerin ırkı etnik kökeni siyasi düşüncesi felsefi inancı dini mezhebi veya diğer inançları kılık ve kıyafeti dernek vakıf ya da sendika üyeliği sağlığı cinsel hayatı ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veri olarak kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin kararlarında da belirtildiği üzere kişisel veri belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir bu bağlamda adı soyadı doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil telefon numarası motorlu taşıt plakası sosyal güvenlik numarası pasaport numarası özgeçmiş resim görüntü ve ses kayıtları parmak izleri ip adresi posta adresi hobiler tercihler etkileşimde bulunulan kişiler grup üyelikleri aile bilgileri sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri olarak kabul edilmektedir k tarih rg tarih sayı – k k k k k tarihli ve sayılı kişisel verilerin otomatik i̇şleme tabi tutulması karşısında kişilerin korunmasına dair avrupa konseyi sözleşmesinin maddesinde kişisel veri kimliği belirli veya belirlenebilecek verinin öznesi olan gerçek kişiyle ilgili tüm bilgiler şeklinde tanımlanmaktadır ekonomik kalkınma ve i̇şbirliği örgütünün oecd yayınladığı kişisel verilerin korunması rehber i̇lkelerinde kişisel veri belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiye ilişkin tüm bilgiler şeklinde tanımlanmaktadır avrupa birliğinin ec sayılı veri koruma direktifinin maddesinde de kişisel veri belirli ya da kimliği belirlenebilir gerçek kişi ile ilişkilendirilebilen her türlü bilgi şeklinde tanımlandıktan sonra bir kişinin doğrudan veya dolaylı olarak tanımlanabilmesine imkân sağlayan kişinin kimlik numarası fiziksel psikolojik duygusal ekonomik ve kültürel kimliği veya sosyal kimliğinnin bu kapsamda değerlendirildiği ifade edilmektedir ai̇hm kararlarında kişilere ait görüntü fotoğraf parmak izi dna profili hücre örnekleri ev adresi ve yaş doğum tarihi ve fiziksel özellikler kişisel veri kapsamında değerlendirilmektedir peck birleşik krallık davası kararı başvuru no sciacca i̇talya davası kararı başvuru no ve marper birleşik krallık davası büyük daire kararı başvuru no alkaya türkiye davası kararı başvuru no ku finlandiya davası kararı başvuru no kişinin bedensel ya da zihinsel sağlığına ilişkin kayıt edilmiş bilgilerinin tamamından oluşan sağlık bilgileri aralarında bireyin ırk siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep veya diğer inançları dernek vakıf ve sendika üyeliği özel yaşamları ve her türlü mahkûmiyetleri ile ilgili verilerin de bulunduğu hassas veya özel niteliği olan kişisel veriler kategorisinde yer almakta olup bu yönüyle özel bir öneme sahiptir anayasa mahkemesi kararı e tarih rg tarih sayı esas sayısı karar sayısı birinci fıkrada sayılan özel nitelikli kişisel verilerin ayrı ayrı sayılmasının amacı diğer kişisel verilere kıyasen özel koruma önlemlerinin alınmasının zorunlu olması anlamına gelmektedir ancak maddede yer alan mezhep ile kılık kıyafete ilişkin düzenleme ile uluslararası insan hakları hukuku ile bağdaşmayacak niteliktedir kişilerin kılık kıyafetinin etnik kökeninin cinsel hayatının da düzenleme konusu yapılması kanun koyucunun takdir yetkisinin aşılması anlamına gelmektedir bu verilerin toplanması ve işlenmesi sürecinin hangi yöntemle yapılacağının da önemi bulunmaktadır kişi devletin kayıtlarında yer alan bir bilginin değiştirilmesini veya düzeltilebilmesini talep edebilmeli ve bu talep sadece kişinin beyanı doğrultusunda yapılabilmelidir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararlarından ciubotaru moldova davası kararında başvurucunun resmi kayıtlardaki etnik köken bilgisinin kendisinin beyan ettiği etnik köken bilgisi ile değiştirilmesi talebinin reddedilmesini özel yaşama bir müdahale olarak görmüştür paragraf birleşmiş milletler sözleşmeleri uyarınca kurulan sözleşmelerin uygulanması ve uygulanmasının izlenmesine ilişkin komiteler ile avrupa konseyinin insan haklarının izlenmesine ilişkin oluşturduğu birimler ile avrupa birliğine katılım sürecinin izlenmesine ilişkin ilerleme raporlarında ayrımcılık ile etkili mücadele edilebilmesi için ayrıştırılmış verilerin toplanmasının önemine vurgu yapılmaktadır ancak bu ayrıştırılmış verilerin her türlü irk ayrımcılığının tasfiye edilmesine dair uluslararası sözleşmede sağlanan güvenceler olmaksızın veri toplanması mümkün değildir kanunda özel nitelikli veri olarak düzenlenen alanlar insan hakları hukukunda ayrımcılık temelleri olarak kabul edilmektedir bireylerin ayrımcılığa uğramasına neden olabilecek alanlarda bilgilerin toplanması farklı grupların özel ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve ayrımcılıkla mücadelede oluşan boşlukların ya da eksiklerin giderilmesi açısından oldukça önemli olabilmektedir ve fakat burada bu verilerin kişilere yönelik ayrımcılığı körükleyecek ayrımcılığı arttırıcak doğrudan ayrımcılık uygulanmasına neden olacak yahut ayrımcılığı oluşturacak ya da pekiştirecek şekilde ifşa edilmemesi için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir ancak mevcut düzenlemede yer alan mezhep ve kılık ve kıyafete ilişkin ayrıştırılmış veri toplanması hali hazırda yerleşik fişleme tarihi tartışmalarının olduğu ülkemizde bireyler bakımından güvence değil risk oluşturmaktadır ülkemizde alevilerin evlerinin işaretlendiği ermeni rum süryani ve yahudi yurttaşlara soy kodu atayıp fişlendiği romanların oturduğu mahallelerin bilinip mekânsal ayrımcılık yapıldığı cinsel yönelimi nedeniyle işe alınmadığı kamuoyunda tartışma konusu olan ayrımcılık örneklerinden sadece bir kaçıdır ülke nüfusunun bileşimine ilişkin veri ve bilgi hak sahiplerine yönelik politika ve hizmet geliştirmek için bazı verilerin toplanması gereklidir ancak bu gereklilik kişinin rızasının varlığına rağmen mümkün değildir ve gerek mezhep gerek kılık kıyafet açısından herhangi bir politika veya hizmet geliştirilmesi için gerekli de değildir birinci fıkrada yer verilen kılık kıyafet ve kişinin mezhebi uluslararası hukukta örneği olmayan bir düzenlemedir düzenlemenin gerekçesinin ve amacının açığa kavuşturulması için komisyon ve genel kurul çalışmalarında yöneltilen sorular yanıtsız kalmıştır kişilerin kılık kıyafetinin herhangi bir demografik çalışmada kullanılması sosyal bir çıkarım yapılması mümkün olmadığı gibi kılık kıyafete dair veri toplama toplumsal cinsiyet ayrımcılığına neden olacak nitelikte bir düzenlemedir i̇çinde bulunduğumuz modern veveya post modern çağda günümüz türkiy
3,980
esas sayısı karar sayısı davacı tarafından tarih ve sayılı vergi inceleme raporuna istinaden dönemleri için tarih ve sayılı ihbarnameler ile adına tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle mal müdürlüğüne karşı açılan davada dava dosyası sayılı vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun maddesinin fıkrasının bendinde yer alan ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz ibaresinin anayasaya uygunluğu yönünden incelenerek gereği düşünüldü tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun matrah ve vergi artırımı başlıklı inci maddesinin üncü fıkrasında mükellefler bu fıkrada belirtilen şartlar dâhilinde katma değer vergisini artırarak bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödemeleri halinde kendileri nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmaz hükmüne maddenin üncü fıkrasında ise bu maddenin birinci ikinci ve üçüncü fıkralarına göre matrah ve vergi artırımının bu kanunun yayım tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar bu maddede öngörülen şekilde yapılması hesaplanan veya artırılan gelir kurumlar ve katma değer vergilerinin peşin veya ilk taksiti bu kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinde belirtilen sürede başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami altı eşit taksitte bu kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şarttır bu vergilerin bu kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi hâlinde sayılı kanunun inci maddesine göre gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunur ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz hükmüne yer verilmiştir kanunun ortak hükümler başlıklı uncu maddesinin inci fıkrasında ise bu kanunun ilgili maddelerindeki başvuru ve ödeme süresine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların bu kanunun yayımı tarihini izleyen ikinci ayın sonuna kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları maliye bakanlığına gümrük ve ticaret bakanlığına il özel idarelerine belediyelere ve yi̇koblara bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitini bu kanunun yayımı tarihini izleyen dördüncü aydan sosyal güvenlik kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ise ilk taksiti bu kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler hâlinde azami on sekiz eşit taksitte ödemeleri şarttır hükmüne yer verilmiştir dosyanın incelenmesinden tarihli iş emri üzerine yılı için katma değer vergisi yönünden vergi incelemesine başlanılan davacının tarihli katma değer vergisi matrah artırımı bildirimi üzerine tahakkuk işleminin yapıldığı tahakkuk eden verginin vadesinin olarak belirlendiği ancak vergi vadesinde ödenmediğinden vergi incelemesine devam edilerek tarih ve sayılı vergi inceleme raporunun düzenlendiği söz konusu rapor uyarınca hakkında sahte belge düzenleme fiili nedeniyle vergi tekniği raporu bulunan i̇flas halinde tarafından düzenlenen faturalarda yer alan katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle davacı adına dönemleri için vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarh edildiği anlaşılmaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır üçüncü fıkrasında ise anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır hükmüne yer verilmiştir uyuşmazlıkta katma değer vergisi matrah artırımı sonucu tahakkuk eden verginin ödenmemesi nedeniyle sayılı kanunun inci maddesinin üncü fıkrasının bendinde yer alan bu vergilerin bu kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi hâlinde sayılı kanunun inci maddesine göre gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunur ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz hükmü gereğince aynı maddenin üncü fıkrasında yer alan söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmaz hükmünden yararlandırılmayarak davacı hakkında vergi inceleme raporu düzenlendiği ve adına vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapıldığı görüldüğünden sayılı vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun maddesinin fıkrasının bendinde yer alan ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz ibaresinin mahkememizce bakılan davada uygulanacak kural olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır sayılı kanunun genel gerekçesinde uygulanan ekonomik politikalar ve mali disiplin sayesinde ülkemiz gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden daha hızlı büyümüş kişi başına düşen milli gelir de onbin doların üzerine çıkmıştır bu süreçte yatırım üretim ihracat ve istihdamın artırılmasına araştırma geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesine ve ülkemizin cazip bir yatırım merkezi haline getirilmesine hizmet eden çok sayıda düzenleme hayata geçirilmiş işlem maliyetleri azaltılarak ekonomik büyüme desteklenmiştir ülke ekonomisinin büyüme hızını desteklemek ve bu suretle kalkınmasını devam ettirmek amacıyla dünyadaki ekonomik ve politik riskler ile yakın coğrafyamızda yaşanan bölgesel olayların vatandaşlarımız üzerinde oluşturması muhtemel etkisini bertaraf etmek ve müteşebbislerin iş ve yatırım kararlarına daha sıhhatli bir şekilde odaklanmalarına imkan sağlamak için kamuya olan borçların yapılandırılarak ödenmesini mevcut ve muhtemel ihtilafların sulh yoluyla sonlandırılmasını matrah ve vergi artırımı yoluyla vergilemede öngörülebilirliğin artırılarak geçmiş vergilendirme dönemleri ile ilgili olası risklerin ortadan kaldırılmasını işletme kayıtlarının fiili durumlarına uygun hale getirilerek kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesini amaçlayan bu tasarı hazırlanmıştır gerekçesine yer verilmiştir sayılı kanunun nci maddesinde kesinleşmiş alacaklar üncü maddesinde kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar üncü maddesinde inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemler inci maddesinde ise matrah ve vergi artırımına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır kanunun ve üncü maddelerinde zaten doğmuş ya da doğacak vergi ceza ve faizlerin kanun kapsamında yapılan başvuru sonucu yeniden yapılandırılarak bir kısmının tahsilinden vazgeçilmesi yapılandırılan borcun kanunda öngörülen şekil ve zamanlarda ödenmemesi halinde ise borcun eski haline dönmesi söz konusuduresas sayısı karar sayısı kanunun inci maddesinde düzenlenen matrah artırımına göre ise kanun kapsamında yapılan başvuru sonucu mükellefler adına geçmiş dönemler için yeni bir vergi tahakkuk ettirilerek mükelleflerin bu dönemler için bir daha vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap tutulmaması suretiyle geçmiş vergilendirme dönemleri ile ilgili olası risklerin ortadan kaldırılması söz konusu olmaktadır ancak itiraz konusu kural ile matrah artırımı sonucu tahakkuk eden verginin sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanun gereğince gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam edileceği belirtilmesine karşın mükelleflerin madde hükmünden yararlandırılmayarak haklarında aynı dönemler için vergi incelemesi ve tarhiyat yapılabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır bilindiği üzere sayılı kanun amme alacaklarının tahsil usulünü düzenlemekte olup tahsil dairelerine verdiği üstün ve geniş yetkilerle amme alacağının tahsilini geç de olsa tahsil tarihine kadar işleyen gecikme zammı ve takip masraflarıyla birlikte tahsilini sağlamaktadır bu bağlamda matrah artırımı sonucu tahakkuk ettirilen vergiyi kanunda öngörülen zamanlarda ödeyen mükellefler bir daha aynı dönemler için vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap tutulmazken bu vergiyi süresinde ödeyemeyip terkini de söz konusu olmayan vergiyi süresinden sonra gecikme zammıyla birlikte ödeyen mükellefler vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap olacaklardır nitekim sayılı kanunla benzer nitelikli kanunlar olan ve sayılı kanunlarda da matrah artırımı sonucu tahakkuk eden vergilerin kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi hâlinde sayılı kanunun inci maddesine göre gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunacağının belirtildiği ancak kanunun amacına ve sistematiğine uygun olarak itiraz konusu ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz gibi bir kurala yer verilmediği her dört yasada da yasa koyucunun iradesinin matrah artırımı sonucu tahakkuk eden verginin kesinleşmiş alacaklar kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar ve inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemlerden farklı olarak kesinleşmesi ve tahsiline devam edilmesi yönünde olduğu görülmektedir anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir anayasa mahkemesinin istikrar kazanan kararlarında da belirtildiği üzere kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması genel objektif adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir kanun koyucu düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektediresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde ise herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır anayasa mahkemesinin istikrar kazanan kararlarında da belirtildiği üzere bu madde ile hukuksal eşitlik amaçlanmış olup eşitlik ilkesi aynı hukuksal durumda bulunanlara aynı kuralların uygulanmasını gerektirir kanunlar eşitlik ilkesine uygun bir şekilde aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde yararlarda ve yükümlülüklerde yetkilerde ve sorumluluklarda fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranılmasını sağlayacak kurallar içermelidir yine anayasanın maddesinde herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğu vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı değiştirileceği veya kaldırılacağı öngörülmüştür anayasa mahkemesinin vergiyle ilgili kararlarında da belirtildiği üzere devletin vergilendirme yetkisinin sınırı aynı zamanda kişilerin hak ve özgürlüklerinin de sınırını oluşturduğundan bu yetkinin keyfiliğe kaçacak biçimde kullanılmasının önlenmesi hukuk devleti olmanın gerekleri arasında öncelikli bir yere sahip bulunmaktadır vergilendirme alanında olası keyfi uygulamalara karşı düşünülen ilk önlem kuşkusuz yasallık ilkesidir ancak vergilerin yasayla getirilmesi yalnız başına vergilendirme yetkisinin keyfi kullanılarak adaletsiz sonuçlar doğurmasını engelleyemeyeceğinden yasallık ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi geçmişe yürümemesi öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerekir vergi hukukunda vergi olgusunun niteliklerini oluşturan yasal düzenlemelerde anayasanın bu konudaki ilkelerinin özenle göz önünde tutulması gerekir bu anlamda devletin vergilendirme yetkisi vergide yasallık mali güç ve genellik gibi kimi anayasal ilkelerle sınırlandırılmıştır buna göre vergi anayasanın öngördüğü ilkeleri gözetecek şekilde kanunla düzenlenmeli ve doğal olarak vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olan mali gücü de yansıtmalıdır vergi tekniği vergi adaletini yansıtmadıkça maliye politikasının sosyal amacını gerçekleştiremez i̇tiraz konusu kural ile matrah artırımı sonucu tahakkuk eden verginin bir an önce ödenmesinin sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmakta ise de söz konusu verginin kesinleşen bir kamu alacağı niteliğini kazandığı ve zamanında ödenmemesi halinde terkin edilmediği zamanında ödeyemeyen mükelleflerden gecikme zammıyla birlikte tahsiline devam edildiği tahsil dairesine üstün ve geniş yetkiler tanıyan sayılı kanun uygulanarak geç de olsa tahsil edileceği dikkate alındığında vergiyi zamanında ödeyen ve zamanında ödeyemeyen mükellefler arasındaki farkın verginin tahsil tarihine kadar işleyen gecikme zammıyla kapandığı buna ek olarak madde hükmünden yararlandırmama yolunda yapılan düzenlemenin adil ve ölçülü olmadığı tahakkuk eden vergiyi ödeyen her iki mükellefin de aynı hukuksal durumda olmasına karşın geç ödeyen mükelleflerin kanun hükümlerinden yararlandırılmamasına yol açan sayılı vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun maddesinin fıkrasının bendinde yer alan ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz ibaresinin hukuk devleti ilkesinin gereklerinden olan hakkaniyet ölçütüne ve ölçülülük ilkesine uygun olmaması nedeniyle aynı hukuksal durumda olanlara aynı kuralların uygulanmasını gerektirenesas sayısı karar sayısı eşitlik ve vergide eşitlik ilkelerine de aykırı bir sonuç doğurduğu görüldüğünden anayasanın nci uncu ve üncü maddesine aykırılık teşkil etmektedir açıklanan nedenlerle sayılı vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun maddesinin fıkrasının bendinde yer alan ancak bu madde hükmünden yararlanılamaz ibaresinin anayasaya aykırı olduğu kanısına varıldığından anayasanın nci ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun ıncı maddesi uyarınca iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına işbu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beş ay süre ile beklenilmesine beş ay içerisinde karar verilmez ise davanın mevcut mevzuata göre sonuçlandırılmasına tarihinde karar verildi
1,864
esas sayısı karar sayısı sayılı tcknın kişilere karşı suçlar başlıklı kısmının bölümünü oluşturan hüviyete karşı suçlar arasında tck madde kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu düzenlenmiş olup kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu madde sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde mağdurun şikayeti üzerine faile aydan yıla kadar hapis cezası verilir şeklinde tanımlanmıştır i̇ddianamede sanığın twiter hesabı üzerinden değişik zamanlarda birden çok kez şikayetçiyi ölümle tehdit ettiği ve hakaret içerikli paylaşımlarda bulunduğu iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açıldığı ayrıca sanığın değişik zamanlarda twiter hesabından şikayetçiye yönelik paylaşımlarda bulunmasının şikayetçinin huzur ve sükununu bozduğu iddiasının iddianamede yer aldığı ve bu nedenle sanık hakkında sayılı tcknın maddesinden cezalandırılması talep edilmiştir mahkememiz sayılı tcknın maddesinde yer alan ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hükmünün anayasaya aykırı olduğu çünkü hukuka aykırı başka bir davranışın kişiden kişiye toplumdan topluma hakimden hakime değiştiği hangi davranışların hukuka aykırı davranış olduğunun açık belirgin ve öngörülebilir olmadığı sanığın iddianameye konu olayda twiter hesabı üzerinden yapmış olduğu paylaşımların hakaret ve tehdit suçunu oluşturduğu iddiası dışında ayrıca twiter hesabı üzerinden bir kişi hakkında değişik zamanlarda paylaşımlardan bulunmanın hukuka aykırı bir davranış kabul edilip kişilerin huzur ve sükununun bozduğu iddiasının bölge kültür toplum farklılıklarına göre değişkenlik göstereceği bu nedenle ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hükmünün anayasaya aykırı olduğu tcknın maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda yer alan telefon edilmesi ve gürültü yapılması harekete bağlı bir suç olarak düzenlenmiş ve hangi hareketlerin ve eylemlerin suç teşkil edildiğinin açık ve belirgin olduğu ancak aynı maddede yer alan ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hükmünün açık belirgin ve öngörülebilir olmadığı hangi hareketlerin hukuka aykırı bir davranış teşkil edip etmeyeceğinin belirli olmadığı hukuka aykırı davranışın kişiden kişiye toplumdan topluma değişiklik gösterdiği bu nedenle anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır i̇ti̇raz konusu fikra anayasanin maddesi̇ne aykiridir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu hükmüne yer verilmiştir hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesinin unsurlarından biri ‘belirlilik ilkesidir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlaresas sayısı karar sayısı hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar i̇tiraz konusu fıkrada hangi fiillerin hukuka aykırı davranışı olduğu hususunun açık ve net bir biçimde ortaya konmaması ‘belirlilik ilkesini zedelemekte olup bu sebeple fıkranın iptali gerekmektedir i̇ti̇raz konusu fikra anayasanin maddesi̇ne aykiridir anayasanın maddesinin ilk fıkrasında ‘kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılmaz denilerek ‘suçun yasallığı üçüncü fıkrasında da ‘ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur denilerek ‘cezanın yasallığı ilkesi vurgulanmıştır ‘suç ve cezanın yasallığı ilkesi anayasanın yasaklayıcı ve buyurucu kuralları ile gerek toplum yaşamı gerek kişi hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiği güvencelere aykırı olmamak koşuluyla bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnız yasa koyucuya ilişkin olmasını zorunlu kılar bu ilkenin esası kişilerin yasak eylemleri ve bunlar karşılığında verilecek cezaları önceden bilmelerini sağlamak düşüncesine dayanmaktadır suç ve cezaların yalnızca yasayla konulup kaldırılması da yeterli olmayıp kuralların kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve sınırlarının da belli olması gerekir anayasanın maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tabidir i̇tiraza konu fıkra da yer alan hüküm hangi davranışların hukuka aykırı davranış olduğunu ilişkin hakime geniş bir takdir hakkı ve yetkisi tanımaktadır genel ceza normu incelendiğinde cezai hükümler içeren normların açık hareket unsurunu yalın bir şekilde ortaya koyar ve hangi hareketin karşılığının hukuka aykırı bir eylem olduğunu ve eylemin cezasını gerektirdiğini açıklar nitelikte olması gerekmektedir hukuka aykırı davranışların ve buna bağlı suçlarının neler olduğunun tek tek sayılmaması ve belirtilmemesi hangi fiile hangi ceza verileceğinin açık ve net bir biçimde ortaya konmaması nedeniyle sayılı tcknun maddesinde yer alan ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması suçuna ilişkin kanuni unsur bulunmamaktadır bu husus açık bir şekilde suç ve cezalara ilişkin esasları anlatan anayasanın maddesine aykırı olup ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine ters düşmektedir sonuç açıklanan nedenlerle anayasanın ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin dava sebebiyle uygulanacak olan bir kanun hükmünün anayasaya aykırı olduğu kanısını gösteren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektirdiğini düzenleyen sayılı kanunun maddesi gereğince sayılı türk ceza kanununun maddesinde yer alan ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranıştaesas sayısı karar sayısı bulunulması hükmün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaati ile iptali ile anayasa mahkemesine başvurulmasına ve dosyadaki belgelerin onaylı birer örneklerinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine davanın anayasa mahkemesinin vereceği karara kadar bekletilmesine tarihinde karar verildi
816
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin i̇kinci fıkrasının üçüncü dördüncü ve beşinci cümlelerinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın ek inci maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen üçüncü ve dördüncü fıkralarında sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefi klinik şef yardımcısı ve başasistan kadrolarına atamaların ilgili dalda uzman olan tabipler arasından bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak yazılı ve sözlü mesleki sınav sonuçlarına göre yapılacağı bu sınavlara mesleki çalışma bilimsel yayın ve yabancı dilde yeterliliği bulunanlar katılabileceği belirtildikten sonra iptali istenilen beşinci cümlesinde yeterlilik kriterleri ile sınavlara ilişkin usûl ve esaslar yönetmelik ile düzenlenir hükmüne yer verilmiştir sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi klinik şef yardımcısı ve başasistanların birer kamu görevlisi oldukları kuşkusuzdur anayasanın egemenlik başlığını taşıyan maddesinde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında da memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilerek memuriyete girişten emekliliğe kadar memuriyet statüsünün kanunla düzenlenmesi esası öngörülmüştür anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği anayasa mahkemesinin birçok kararında açıklanmıştır buna göre yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına geleceğinden anayasanın maddesine aykırı düşer ancak yasada temel esasların ve çerçevenin belirlenmesi koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması anayasaya aykırılık oluşturmaz esasen anayasanın maddesinde yer alan yürütme yetkisi ve görevi anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur denilmiştir yine yüce mahkemenin bu kararındaesas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına göre kamu personeline ilişkin statü esaslarının ve bu bağlamda hizmetten ayrılmaya ilişkin kuralların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir yasayla düzenleme belirli konulardan kavram ad ve kurum olarak söz etmek anlamına gelmeyip düzenlenen alanda temel ilkelerin konularak çerçevesinin çizilmiş olmasını ifade eder ancak yasada temel esasların belirlenmiş olması koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntılar yürütme organının takdir yetkisine bırakılabilir denilerek kanunla düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği açıklığa kavuşturulmuş ve kamu personelinin statü esaslarının kanunla düzenlenmesi gerektiği de özellikle vurgulanmıştır sayılı yasada gerek sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi klinik şef yardımcısı ve başasistan kadrolarına atanmak için bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak yazılı ve sözlü mesleki sınavlara gerek bu sınavlara katılmak için mesleki çalışma bilimsel yayın ve yabancı dilde aranacak kriterlere ilişkin temel ilkeler konularak çerçevesi çizilmemiş iptali istenilen beşinci cümlede yeterlilik kriterleri ile sınavlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesi tümüyle yönetmeliğe diğer bir anlatımla idareye bırakılmıştır bu durumda iptali istenen söz konusu kural yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verildiği kuşkusuzdur böyle bir yetkilendirmenin anayasanın inci maddesinde ifade edilmiş olan yürütmenin kanuniliği ilkesi ile bağdaşmayacağı ve anayasanın nci maddesine aykırı bir yetki devri niteliği taşıyacağı ve anayasanın yasa ile düzenlenmesini öngördüğü kamu personeline ilişkin statü esaslarında ve bu bağlamda atama ve sınava ilişkin hususlarda yürütmeye asli düzenleme yetkisini bıraktığından anayasanın inci maddesi ile de bağdaşmayacağı açıktır sayılı yasanın ek inci maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen beşinci cümlesinin iptali hâlinde üçüncü ve dördüncü cümlelerinin de uygulama olanağı kalmayacağından bu cümlelerin de iptali gerekmektedir diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle çelişmesine yol açacak ve dolayısı ile anayasanın nci maddesinin yanı sıra inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü dördüncü ve beşinci cümleleri anayasanın nci nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir tarih ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesine i̇kinci fıkradan sonra eklenen üçüncü fıkrasının üçüncü dördüncü ve beşinci cümlelerinin anayasaya aykırılığı sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin söz konusu üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde profesör veya doçentlerden klinik şefi veya klinik şef yardımcısı kadrolarına atanmak isteyenler için mevcut toplam kadroların ini geçmemek üzere ayrılan kadrolarınesas sayısı karar sayısı bakanlıkça ilan edileceği ilgili uzmanlık alanlarında profesör veya doçentlik unvanını almış olanlar ilanda belirtilen kadrolardan sadece birisine müracaat edebilecekleri öngörülmüş bu fıkranın iptali istenen üçüncü dördüncü ve beşinci cümlelerinde de müracaat eden adayların bilimsel çalışmalarını ve eğitimci niteliklerinin bakanlık tarafından ilgili uzmanlık alanlarında tespit edilecek üç profesör veya klinik şefi tarafından değerlendirileceği bu profesör veya klinik şeflerinin adaylar hakkında mütalaalarını öncelik sıralaması yaparak ayrı ayrı bakanlığa bildirecekleri bu mütalaalara göre de atamaların bakanlıkça yapılacağı hükme bağlanmıştır i̇ptali istenen kurallar ile tababet uzmanlık tüzüğü kapsamında uzman olan profesör ve doçentlerin sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi ve şef yardımcılığı kadrolarına sınavsız atanması olanağı tanınmaktadır bu atamada belirleyici kriter bakanlığın tespit edeceği üç kişilik jürinin seçici kurulun adaylar hakkında öncelik sıralaması yaparak ayrı ayrı verecekleri mütalaadır yapılan bu düzenlemede adayların bilimsel çalışmalarının ve eğitimci niteliklerinin değerlendirilmesinde ne gibi kriterlerin esas alınacağı ve bakanlığın tespit edeceği seçici kurulun mütalaalarında öncelik kriterlerinin neler olacağı belirtilmemiştir anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur bu durumda ek inci maddenin üçüncü fıkrasının iptali istenen üçüncü ve dördüncü cümleleri belirlilik ve öngörülebilirlik özelliklerini taşımamaları nedeniyle hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığından anayasanın nci maddesine aykırıdır öte yandan iptali istenen dördüncü cümlede seçici kurul üyelerinin öncelik sıralamasını hangi esaslara göre yapacaklarının belirlenmeyerek tümüyle bu üyelere bırakılması da yukarıda numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı düşen asli düzenleme yetkisinin devri niteliği taşımaktadır diğer taraftan yapılacak atamalarda değerlendirilmesi öngörülen bilimsel çalışmaları ve eğitimci nitelikleri adayların atanacakları klinik şef ve şef yardımcılığı görevlerinde kamu hizmetini yürütebilecek yeterliğe ve niteliğe sahip olduklarını gösteren anayasanın nci maddesinin aradığı ilkelerle yetenek ve liyakat ilkeleri uyumlu olmadığı da kuşkusuzdur şöyle ki eğitim ve araştırma hastaneleri ülkemizin uzman hekimlerinin sini yetiştirmekte ve yoğun bir şekilde sağlık hizmeti sunmaktadır bu hastanelerdeki eğitici kadrolarında klinik şefi ve şef yardımcıları yer almaktadır temel işlevi eğitim öğretim araştırma yapmak uzman ve ileri dal uzmanları yetiştirmek olan eğitim ve araştırma hastanelerinin görevlerini en iyi ve etkin biçimde yerine getirebilmelerinin kliniklere şef ve şef yardımcısı olarak atanacak kişilerin nitelikleriyle doğru orantılı olduğu açıktır bu nedenle klinik şef şef yardımcılığı atamalarının nesnel ölçütlere göre yapılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır i̇darenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetleri memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmekte memurlarla diğer kamu görevlilerinin hizmet koşullarıesas sayısı karar sayısı nitelikleri atanma ve yetiştirilmeleri ilerleme ve yükselmeleri ödev hak yükümlülük ve sorumlulukları aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri tümüyle idare hukukunun düzenleme alanına girmektedir i̇dare hukukunda memur ve kamu görevlileri yönünden liyakat ilkesi ile kariyer ilkesi iki temel ilkedir liyakat ilkesine göre uzmanlaşma asıldır çünkü liyakat hizmetin en iyi biçimde görülmesini sağlayan niteliklerin tümünü içerir bu ilke kamu hizmetlerinde ve kamu kuruluşlarında göreve alınacak personelin atanmasından görevden çıkarmaya değin tüm hizmet ve koşullarda ehliyeti esas alır ayrıcalığa ve keyfî takdire yer vermeyen bu ilke hukuk devleti ilkesinin siyasal ve sosyal haklar düzeninin bir sonucudur kariyer ilkesi ise görevlinin deneyim ve beceri kazanarak ilerlemesi ve yeteneğini arttırması olup bir anlamda uzmanlaşma bir anlamda da birbirine bağlı iş ve hizmetler serisidir kamu personelinin belirli statülerde sınıflandırılmış uzmanlık grupları durumunda sürekli çalışarak ve yetişerek idari hiyerarşide yükselme koşuluyla kamu hizmetlerini görmesidir hizmet süresi ve liyakata yer veren kariyer sisteminde sınıflar içerisinde dereceler kademeler ve hiyerarşi bağı zorunlu olup ilerleme ve yükselme koşut bir ücret uygulaması yapılır anayasanın nci maddesinin gerekçesi de bu doğrultudadır nitekim madde gerekçesinde getirilen önemli bir ilke de kamu hizmeti görevlilerinin hizmete alınmalarında yetenek ve liyakat ilkelerine uyulması zorunluluğudur denilmiştir görülmektedir ki kamu görevlisinin statüsü kamu hizmetinin amacına uygun olarak idare hukuku ilkeleri çerçevesinde düzenlenen bir statüdür kamu görevlisi idare hukukunun öngördüğü idare hukuku ölçütlerine uygun olarak kamu hizmetini yürütebilecek yeterliğe ve niteliğe sahip olmak zorundadır yükselmesi de idare hukukunca geçerli deneyimi kazanmasına bağlıdır açıklanan nedenlerle klinik şefi ve şef yardımcılığına atanmada adayların sadece bilimsel çalışmaları ile eğitimci niteliklerini gözeten iptali istenen kurallar anayasanın nci maddesine açıkça aykırıdır sağlık bakanlığı gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanan tababet uzmanlık yönetmelik değişiklikleri ile özetle üç aşamalı yapılan ve ilk iki aşaması ösym tarafından merkezi olarak yapılan bilim sınavını ve sınav jürilerinin kura ile belirlenme esasını kaldırmış ve eğitim ortamını olumsuz etkileyecek bir çok yeni düzenleme getirmiştir bu değişikliklerin iptali için açılan davada danıştay dairesi tarih ve k sayılı kararıyla dava konusu yapılan maddelerin iptaline karar vermiştir i̇ptal edilen maddeler arasında kişilik jüri üyelerinden tıp fakültesinden seçilen üye hariç olmak üzere dört jüri üyesinin kura ile seçilmesi uygulamasını kaldıran ve jüri üyelerinin sağlık bakanlığı tarafından belirlenmesine ilişkin düzenleme de bulunmaktadır danıştay i̇dari dava daireleri kurulu k sayılı kararı ile daire kararını onamıştır ek danıştay dairesi söz konusu kararlarında eğitim hastanelerinin temel fonksiyonları öğretim eğitim ve araştırma yapmak ve uzman ve ileri dal uzmanları yetiştirmek olarak belirlenmiş olup bu hastanelerin yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleriyle ayrıntılı olarak tespit edilmiş olan görevlerini en iyi ve etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri eğitim hastanelerindeki ilgili birimlerin başına şef olarak atanacak kişilerle bunlara yardımcı olmak üzere şef yardımcılığına atanacak kişilerin öncelikle çok iyi bir eğitimci uygulayıcı olma niteliğine sahip bulunmalarıyla mümkündür öte yandan anılan hastanelerde eğitimlerini tamamlayarak görevlerini yapmak üzere yurdun çeşitli yerlerinde görevlendirilecek olan tabiplerin aldıkları eğitim doğrultusundaesas sayısı karar sayısı mesleklerini icra edecekleri de dikkate alındığında salt bu durum dahi asistan ve uzman yetiştirme ile ilgili sağlık kamu hizmetini yürüten şef ve şef yardımcılarının mesleki bilgi ve mesleki uygulama yönlerinden yetkin kişiler olması gerekliliğini ön plana çıkarmaktadır denilerek tıpta uzmanlık eğitiminin ve bu eğitimi yürütecek olan personelin niteliği açıklandıktan sonra tıpta uzmanlık eğitiminin niteliği bu eğitimi yürütecek personelle ilgili olarak yukarıda belirtilen hususlar ile nesnel değerlendirme ilkesinin uygulamaya geçirilmesinin önemi ve hizmet gerekleri göz önünde tutulduğunda başasistan seçimini yapacak beş kişilik jüriden dördünün bakanlıkça kura yöntemi uygulanmaksızın resen belirlenmesine ilişkin maddenin fıkrasının ilk cümlesinde eksik düzenleme nedeniyle hukuka uyarlık görülmemiştir şeklinde iptal gerekçesi belirtilmiştir jüri üyesinin kura yöntemiyle objektif ölçütlere göre seçilmesi uygulamasını kaldıran yönetmelik hükmünün danıştay dairesinin yukarıda açıklanan kararıyla iptal edilmesi üzerine bu defa yasal düzenleme yoluna gidilmiş ve tarih ve sayılı kanunun ncı maddesinin tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklediği sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına ilgili dalda uzman olan profesör veya doçentler ile ilgili dal tabipleri arasından bakanlık tarafından atama yapılır ancak profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına atanmalarında yapılan sınavlarda başarılı olma şartı aranır sınavların usul ve esasları bakanlık tarafından hazırlanan ve bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir tümceleri ile tababet uzmanlık tüzüğü kapsamında uzman olan profesör ve doçentlerin sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi ve şef yardımcılığı kadrolarına doğrudan bakanlık tarafından atanması olanağı getirilmiştir anayasa mahkemesinin tarih ve k yürürlüğü durdurma sayılı kararı ile söz konusu tümcelerin anayasaya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmiştir görüldüğü üzere eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefliği ve şef yardımcılıklarına profesör ya da doçentler arasından atama yapılırken jüri üyelerinin seçilmesini nesnel değerlendirme ilkesine dayanan kura yöntemi yerine siyasal kimliği önde gelen ve çeşitli baskılar altında bulunan bakanın öznel değerlendirmelerine atamaların yapılmasını bakanın mutlak takdirine bırakan düzenlemelerin hukuka ve anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesinin yürürlüğü durdurma ve danıştay dairesinin kararları ile tescil edilmiştir bu durumda anayasanın inci maddesinde mahkeme kararlarına uymak bunları değiştirmeden ve geciktirmeden yerine getirmek zorunluluğundan üncü maddesinde de açıkça anayasa mahkemesi kararlarının yasama yürütme ve yargı organlarıyla yönetim makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağladığından sözedilip kesinliği vurgulandığına göre bu kararlara aykırı düzenlemelere ve girişimlere geçerlik tanınamayacağı gibi kararları etkisiz ve sonuçsuz kılacak yolların izlenmesi de hoşgörüyle karşılanamazesas sayısı karar sayısı öte yandan devlet erklerinin yürütmenin eyleminin yasa sınırları içinde kalması yerine yasanın yürütmenin eylemine uydurulması şeklinde kullanılmasının kuvvetler ayrılığı ve anayasanın nci maddesinde ifade edilmiş bulunan hukuk devleti ve inci maddesinde ifade edilmiş yürütmenin kanuniliği ilkesi ile bağdaştırılmasının mümkün olamayacağı açıktır açıklanan nedenle iptali istenen kurallar anayasanın nci inci inci ve üncü maddelerine de aykırı düşmektedir klinik şefi ve şef yardımcılığına atanacak adayların bilimsel çalışmalarını ve eğitimci niteliklerini değerlendirerek atamaya esas mütalaa bildirecek olan üç kişilik seçici kurulun tüm üyelerinin belirlenmesini bakanlığa bırakan ek inci maddenin üçüncü fıkrasının iptali istenen üçüncü cümlesi nesnel değerlendirme ilkesi ile hizmet gerekleri göz önünde tutulmadan yapılmış bir düzenleme olduğundan kamu yararına da dayanmamaktadır bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının kamu yararı olması gerekir bu gereklilik kamu yararını yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir hiçbir kamu erki kamu yararının gerçekleşmesini engelleyici biçimde kullanılamaz bir kamu hukuku tasarrufu olan kanunların partizan ve özel maksatlarla değil kamu yararı amacı ile çıkarılması gerektiği anayasa mahkemesinin yerleşmiş kararlarının da bir gereğidir bu nedenle söz konusu kural anayasanın nci maddesine aykırıdır diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesine ikinci fıkradan sonra eklenen üçüncü fıkrasının üçüncü dördüncü ve beşinci cümleleri anayasanın nci nci inci inci inci inci ve üncü maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir tarih ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun geçici madde inin anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen geçici madde de sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde en az altı ay klinik şefliği veya klinik şef yardımcılığı görevini yürütmüş profesör ve doçentlerden bu kanunun yayımını takip eden bir ay içinde bu görevlere atanma talebinde bulunanların bilimsel çalışmalarının ve eğitimci niteliklerinin bakanlık tarafından ilgili uzmanlık alanlarında tespit edilecek üç profesör veya klinik şefi tarafından değerlendirileceği bu değerlendirme sonucunda yeterli bulunanların fiilen yürüttükleri görevlere ait kadro unvanlarına göre atamalarının yapılacağı öngörülmüştür sayılı yasa tbmmden ilk geçişini takiben sayın cumhurbaşkanı tarafından haklı gerekçelerle veto edilerek tbmmye iade edilmiş ancak hükümet aynı yasayı tbmmden değişiklik yapmadan geçirerek yürürlüğe girmesini sağlamıştıresas sayısı karar sayısı yasa çıkar çıkmaz kısa süre içinde klinik şefi ve şef yardımcısı atanmıştır atama yapılacak klinik şefi ve şef yardımcılığı kadroları hiçbir şekilde ilan edilmeden ve kimseye başvuru olanağı tanınmadan atamalar keyfi olarak ve çok kısa bir sürede yapılmıştır halk sağlığı uzmanları derneği hasuder yönetim kurulunun açıklaması yukarıda numaralı başlık altında açıklandığı üzere söz konusu atamanın yasal dayanağını oluşturan tarih ve sayılı kanunun ncı maddesinin tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklediği tümcelerinin yürürlükleri anayasa mahkemesinin tarih ve k yürürlüğü durdurma sayılı kararı ile durdurulmuştur böylece sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerine klinik şefi ve şef yardımcılığı kadrolarına yapılan bu atamaların nesnel ve bilimsel ölçütlerle yapılmadığı ve bu atamaların hukuksal temeli olmadığı anayasa mahkemesinin kararı ile de tescil edilmiştir anayasa mahkemesinin yürürlüğü durdurma kararı vermesinden sonra hukuka saygılı bir idarenin etik kurallar gereği yürürlüğü durdurulan kural uyarınca yapılan atamaları geri alması ve özellikle yeni atamaları da yapmaması gerektiği çok açıktır ancak sağlık bakanlığı atamaları geri almadığı gibi yürütmeyi durdurma kararının verildiği ten bu kararın resmî gazetede yayımlandığı kadar geçen sürede bile aynı atamaları yapmaya devam etmekte hiçbir tereddüt göstermemiştir halk sağlığı uzmanları derneği hasuder yönetim kurulunun açıklaması anayasa mahkemesinin yürürlüğü durdurma kararını verip açıklamasından sonra yapılmış atamaların geri alınmaması ve kararın resmî gazetede yayımlanacağı tarihe kadar yürürlüğü durdurulan hükme dayalı olarak atamaların yapılmasına devam edilmesi bir hukuk devletinde kabul edilmesi asla mümkün olmayan bir durumdur nitekim danıştay dairesinin tarih ve k sayılı kararında anayasa mahkemesince sayılı yasanın maddesi anayasanın ve maddelerine aykırı bulunarak günlü sayılı kararı ile iptal edilmiş karar aynı gün anayasa gereği devlet eliyle kurulan ve tarafsız bir kamu tüzel kişisi olan trt kurumu ve takip eden günde yazılı basın aracılığıyla tüm kamuoyuna duyurulmuş dolayısıyla yasa maddesinin anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği hususu tüm kamuoyunun özellikle konu ile ilgili bulunan idareler ve şahısların bilgisi dâhiline girmiştir uyuşmazlık konusu olayda idarece iptal edilen ruhsatın düzenleniş tarihi itibariyle anayasa mahkemesinin iptal kararına kadar yürürlükte olduğu tartışmasız ise de daha sonra sözü edilen ruhsatın dayanağı olan yasa hükmünün anayasa mahkemesince iptal edilmesi sonucu idarece geri alınmasında isabetsizlik bulunmamaktadır denilmiştir yürürlüğü durdurulan bu hükme göre yapılan atamaların iptali için açılan davalarda da danıştay dairesi tarih ve sayılı ve tarih ve sayılı kararları ile dava konusu işlemlerin yürütmesi durdurmuştur ek danıştay dairesinin söz konusu kararlarında anılan yasa maddesi hükmü ile davalı idareye klinik şef ve şef yardımcılığı kadrolarına ilgili dalda uzman olan profesör ve doçentler arasından sınavsız atama yapma konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de bu yetkinin mutlak ve sınırsız olmadığı hukukun genel ilkeleri ile kamu yararı ve hizmet gerekleri ölçütü sınırları içinde kullanılabilecek nitelikte bulunduğuesas sayısı karar sayısı kuşkusuzdur bu yetki kullanılırken hukukun genel ilkelerinden eşitlik ilkesinin göz ardı edilemeyeceği keza kamu yararı açısından objektiflikten vazgeçilemeyeceği hizmet gerekleri yönünden de görev için en uygun olanı saptama konusunda gereken davranış biçiminin kullanılmasından geri durulamayacağı tartışmasızdır bu itibarla sayılı sağlık hizmetleri temel kanununa sayılı kanunun maddesi ile eklenen ek maddenin ikinci fıkrası ile getirilen ikili atama biçiminin ne şekilde ve hangi esaslara dayalı olarak kullanılacağı hususunun düzenleyici bir işlemle saptanıp yapılacak atamalardan hangilerinin sınavla hangi kadrolara ise sınavsız gerçekleştirileceğinin kurala bağlanmasından önce ve yalnızca sınav koşuluna tâbi olmayanlar arasından ve herhangi bir ölçüt de gözetilmeden duyurulmadan atama yapılması yasa maddesinde öngörülen yetkinin hiçbir hukuki sınırına tâbi olmaksızın kullanılması anlamına gelmektedir ki bunun hukuken kabulü mümkün değildir denilerek dava konusu atamaların yürütülmesi durdurulmuştur i̇ptali istenen geçici madde ile atama işlemleri gerek yukarıda açıklanan gerek kamu oyuna yansıyan müteaddit yargı kararları durdurulan sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde en az altı ay klinik şefliği veya klinik şef yardımcılığı görevini yürütmüş profesör ve doçentlerden bu kanunun yayımını takip eden bir ay içinde bu görevlere atanma talebinde bulunanlara söz konusu görevlere yeniden atanmaları yolu açılmakta ve bu suretle yargı kararları işlevsizleştirilmektedir yukarıda numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle böyle bir düzenlemenin kuvvetler ayrılığı ve anayasanın nci maddesinde ifade edilmiş bulunan hukuk devleti ve inci maddesinde ifade edilmiş yürütmenin kanuniliği ilkeleri ile inci maddesinde belirtilen yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır ve üncü maddesinin anayasa mahkemesi kararları yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını bağlar hükümleriyle bağdaştırılması mümkün değildir hukuk devleti olabilmenin bir başka göstergesi de yasalarda genellik ilkesine uyulmasıdır yasaların genelliği ilkesi hukukun genel ilkelerinden birisi olup özel aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen belli bir kişiyi hedef almayan aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararı dava konusu kuralın esas itibariyle atama işlemleri yargı kararları ile durdurulanlar için getirildiği kuşkusuzdur bu nedenle iptali istenen kural nesnellik ve genellik niteliklerinden yoksun olup belirli durumlar için belirli amaçlara ulaşmak amacıyla getirildiğinden anayasanın hukuk devleti kavramına aykırıdır öte yandan geçici madde de yer verilen madde kapsamında bulunanların bilimsel çalışmaları ve eğitimci niteliklerinin bakanlık tarafından ilgili uzmanlık alanlarında tespit edilecek üç profesör veya klinik şefi tarafından değerlendirileceği ve bu değerlendirme sonucunda yeterli bulunanların fiilen yürüttükleri görevlere ait kadro unvanlarına göre atamalarının yapılacağına ilişkin düzenleme yukarıda numaralı başlık altında iptali istenen kurallarla yapılan düzenlemenin aynı olduğundan bu başlık altında etraflıca belirtilen nedenlerle anayasanın nci nci inci inci inci ve üncü maddelerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun geçici madde anayasanın nci nci inci inci inci inci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptali istenen kurallar anayasa hükümlerine açıkça aykırı olduğu gibi yasaların genelliği ilkesiyle bağdaşmayan kişiye özel bir kanun niteliği taşımakta ve özünde de kamu yararı amacına dayanmadığından uygulanmaları hâlinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğabileceği açıktır öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır
3,442
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı vekilince birçok kanunda çeşitli statülere alınmada ve çıkarılmada taksirli suçlardan hükümlülük halinin statüye alınmaya engel bir hal olarak görülmediği gibi statüden çıkarılmayı gerektiren bir hal olarak da görülmediği ancak uzman jandarmaların statü kanunu olan sayılı uzman jandarma kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinde mülkî adlî ve askerî görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlardan aydan fazla hapis cezasına hüküm giyenlerin ilişiklerinin kesilmesinin öngörülmesi suretiyle suçun kasten veya taksirle işlenip işlenmediği hususunda ayrım yapılmadığından bir başka ifade ile taksirle işlenen suçlardan hükümlülük hali hariç tutulmadığından sayılı uzman jandarma kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendi hükmünün anayasanın uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği öne sürülmüştür sayılı uzman jandarma kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinde mülkî adlî ve askerî görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlardan aydan fazla hapis cezasına hüküm giyenlerin ilişiklerinin kesilmesinin öngörülmesine bağlı olarak uzman jandarmaların mülki adli ve askeri görevlerini yaptıkları sırada taksirle işledikleri suçlardan aydan fazla hüküm giymeleri durumunda dava konusu olayda olduğu gibi ilişiklerinin kesilmesi şeklinde bir sonuç ortaya çıkmaktadır bu nedenle taksirle işlenen suçlardan hükümlülük hali kavramı bu noktada önem arz etmektedir bu kapsamda çeşitli statüleri kazanmada ve kaybetmede diğer kanunlarda taksirli suçlardan hükümlülük halinin ne şekilde düzenlendiğini askeri şahıslarla sınırlı olmak üzere irdeleyecek olursak türk silahlı kuvvetlerinden çıkarma feri cezasının düzenlendiği sayılı askeri kanununun uncu maddesinin birinci fıkrasında bu feri cezanın verileceği asker kişiler arasında uzman jandarmalar da sayıldıktan sonra aynı madde ve fıkranın bendinde taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere denilmek suretiyle taksirli suçlardan hükümlülük halinde türk silahlı kuvvetlerinden çıkarma feri cezasının verilemeyeceğinin öngörüldüğü askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme feri cezasının düzenlendiği sayılı askeri ceza kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere denilmek suretiyle taksirli suçlardan hükümlülük halinde askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme feri cezasının verilemeyeceğinin öngörüldüğü çeşitli suçlardan hükümlülük halinde subaylar hakkında ayırma işlemi yapılmasını öngören sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının bendinde aşağıda belirtilen suçlardan hükümlü olma nedeniyle ayırma ertelenmiş para cezasına veya tedbire çevrilmiş affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla sayılı askeri ceza kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının az vahim hali hariç basit ve nitelikli zimmet irtikap rüşvet hırsızlıkesas sayısı karar sayısı dolandırıcılık sahtecilik inancı kötüye kullanma dolanlı iflas iftira gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı nitelikteki suçlardan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü olan subaylar hakkında hizmet sürelerine bakılmaksızın türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanunu hükümleri uygulanır denildiğinden maddede taksirle işlenen suçlardan hükümlülük haline yer verilmediği gibi sayılan suçların kasten işlenebilen suçlar olduğu çeşitli suçlardan hükümlülük halinde astsubaylar hakkında ayırma işlemi yapılmasını öngören sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun ncü maddesinin birinci fıkrasının bendindeaşağıda belirtilen suçlardan hükümlülükleri ertelenen para cezasına veya tedbire çevrilen veya affa uğrayanların ayrılmaları ertelenmiş para cezasına veya tedbire çevrilmiş affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla sayılı askeri ceza kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının az vahim hali hariç basit ve nitelikli zimmet irtikap rüşvet hırsızlık dolandırıcılık sahtecilik inancı kötüye kullanma dolanlı iflas iftira gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı nitelikteki suçlardan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü olan astsubaylar hakkında hizmet sürelerine bakılmaksızın türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanunu hükümleri uygulanır denildiğinden maddede taksirle işlenen suçlardan hükümlülük haline yer verilmediği gibi sayılan suçların kasten işlenebilen suçlar olduğu lisansüstü öğrenim kıdemi verilmesi usul ve esaslarının düzenlendiği sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinin cc alt bendinde taksirli suçlar hariç olmak üzere yukarıdaki bentlerde belirtilen suçların dışındaki suçlardan askerî ve adlî mahkemeler disiplin mahkemeleri veya disiplin amirlerince toplam olarak gün ve daha fazla hapis veya oda hapsi cezası ile mahkûm veya cezalandırılmış olmaması gerekir hükmüne yer verildiğinden taksirli suçlardan hükümlülük halinin lisansüstü öğrenim kıdemi verilmesine engel teşkil etmediği açığa çıkarılan tutuklanan veya firar ve izin tecavüzünde bulunan cezası infaz edilmekte olan subaylar hakkında yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasların düzenlendiği sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının bendinde haklarında ölüm veya ağır hapis cezasını gerektiren veya yüz kızartıcı bir suçtan ya da taksirli suçlar hariç olmak üzere yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren bir cürümden veya emre itaatsizlikte ısrar üste veya amire fiilen taarruz üste veya amire hakaret mukavemet suçlarından dolayı kamu davası açılanlar mensup oldukları bakanlıklarca açığa çıkarılabilirler hükmüne yer vermek suretiyle taksirli suçlardan hakkında kamu davası açılanların açığa alınmamalarının öngörüldüğü astsubaylıktan subaylığa geçme usul ve esasların düzenlendiği sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun ncu maddesinin astsubaylıktan subaylığa geçmeye engel hallerin düzenlendiği altıncı fıkrasının bendinde taksirli suçlar hariç olmak üzere ibaresine yer verilmek suretiyle taksirli suçlardan hükümlülük halinin astsubaylıktan subaylığa geçmeye engel teşkil etmeyeceğinin öngörüldüğü disiplin mahkemelerinde görev yapacak başkan ve üyelerde bulunması gereken niteliklerin düzenlendiği sayılı disiplin mahkemeleri kuruluşu yargılama usulü ve disiplin suç ve cezaları hakkında kanunun ncü maddesinde taksirli suçlar dışında bir cürüm ile hükümlü bulunmamalarışeklinde şarta yer verilmek suretiyle taksirli suçlardanesas sayısı karar sayısı hükümlü bulunma halinin disiplin mahkemelerinde başkan ve üye olarak görev yapmaya engel bir hal olarak görülmediği sayılı disiplin mahkemeleri kuruluşu yargılama usulü ve disiplin suç ve cezaları hakkında kanunun ncı maddesinin üçüncü fıkrasında askeri hakim sınıfına mensup subaylar arasından atanmış olan disiplin subayının veya bu görevi yapan adli müşavir veya yardımcısının bulunmaması yahut görevini yapmasını engelleyici sebeplerin var olması halinde disiplin subaylığı görevini diğer bir sınıf subayının yapacağı belirtildikten sonra bu sınıf subayının taksirli suçlar dışında bir cürüm ile hükümlü bulunmayan teğmen ile binbaşı rütbesindeki subaylar arasından seçilmesi öngörülmek suretiyle taksirli suçlardan hükümlülük halinin askeri hakim sınıfından olmayan subayların disiplin subaylığı yapmasına engel teşkil etmediği sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubayların sözleşmelerinin idarece feshi hallerinin düzenlendiği sayılı türk silahlı kuvvetlerinde i̇stihdam edilecek sözleşmeli subay ve astsubaylar hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının bendinde taksirli suçlar hariç olmak üzere adli veya askeri mahkemeler tarafından bir ay ve daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olmak şartına yer verilmek suretiyle taksirli suçlardan hükümlülük halinin sözleşme feshi halleri arasında sayılmadığı uzman erbaşların sözleşmelerinin idarece feshi hallerinin düzenlendiği sayılı uzman erbaş kanununun inci maddesinin dördüncü fıkrasının bendinde taksirli suçlar nedeniyle altı ay veya daha fazla süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olanların sözleşmelerinin fesih edilmesi öngörülmekle birlikte aynı madde ve fıkranın bendinde taksirli suçlar hariç olmak üzere diğer suçlardan adlî veya askerî mahkemeler tarafından otuz günden daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olanlar denilmek suretiyle maddede sayılan diğer suçlardan adlî veya askerî mahkemeler tarafından otuz günden daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olanların sözleşmelerinin feshi öngörülürken taksirli suçların hariç tutulduğu sözleşmeli er olarak türk silahlı kuvvetlerine alınacaklarda bulunması gereken niteliklerin düzenlendiği sayılı sözleşmeli erbaş ve er kanununun üncü maddesinin numaralı fıkrasının bendinde taksirli suçlar hariç olmak üzere bir suçtan bir ay veya daha fazla hapis cezası ile mahkûm olmamak şartına yer verilmek suretiyle taksirli suçlardan mahkumiyet halinin sözleşmeli er olarak türk silahlı kuvvetlerine alınmaya engel bir hal olarak görülmediği sayılı gülhane askeri tıp akademisi kanununun yardımcı doçentliğe atanma usul ve esaslarının düzenlendiği ncu maddesinde doçentliğe atanma usul ve esaslarının düzenlendiği inci maddesinde ve profesörlüğe yükselme ve atama usul ve esasların düzenlendiği nci maddesinde atanmaya engel haller sayılırken taksirli suçlar hariç olmak üzere denilmek suretiyle taksirli suçlardan hükümlülük halinin yardımcı doçentliğe doçentliğe ve profesörlüğe atanmada engel bir hal olarak öngörülmediği anlaşılmıştır görüldüğü üzere birçok kanunda kanun koyucu taksirle işlenen suçlardan hükümlülük halini statünün kazanılmasına engel bir hal olarak öngörmediği gibi statünün kaybını gerektiren bir hal olarak da öngörmediği ve birçok kanunda taksirli suçlar hariç olmak üzere ibaresine yer vermek suretiyle bu hususu özellikle vurguladığı anlaşılmaktadıresas sayısı karar sayısı türk silahlı kuvvetlerinde subay sözleşmeli subay astsubay sözleşmeli astsubay uzman erbaş ve sözleşmeli er ve erbaş olarak istihdam edilecek personelin statüye alımına ve statüye alındıktan sonra bu statülerinin kaybına ilişkin yasal düzenlemeler içeren sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı askeri ceza kanunu sayılı türk silahlı kuvvetlerinde i̇stihdam edilecek sözleşmeli subay ve astsubaylar hakkında kanun sayılı uzman erbaş kanunu ve sayılı sözleşmeli erbaş ve er kanunu gibi kanunlarda taksirli suçlardan hükümlülük hali statüye alınmaya engel teşkil etmediği gibi bu statülerin kaybı sebebi olarak da öngörülmediği halde ve hatta sözleşmeli subay ve astsubay uzman erbaş ve sözleşmeli er ve erbaş gibi bulundukları statü ile olan bağları sözleşmeye dayandığından uzman jandarmalara göre daha gevşek olmasına rağmen bu statüler için taksirli suçlardan hükümlülük hali statünün sona ermesi sebebi olarak öngörülmediği halde sayılı uzman jandarma kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinde uzman jandarmalar için kast taksir ayrımına gidilmeksizin taksirle işlenen suçları da kapsayacak şekilde mülkî adlî ve askerî görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlardan aydan fazla hapis cezasına hüküm giyenlerin uzman jandarma statülerinin sona ermesi öngörülmüştür kanaatimizce bu durum hak ve nasafet kuralları ile bağdaşmamaktadır öte yandan söz konusu yasal düzenleme davacı ile aynı statüde bulunan herkes için geçerli olup yürürlükte bulunduğu sürece uygulanacağından davacı vekilinin iddiasının aksine eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu söylenemez ise de anılan normun kapsam ve içeriği itibari ile kendi içerisinde bir takım adaletsiz sonuçlar doğurduğu da açıktır zira taksirle işlenen aynı suçun görev haricinde işlenmesi durumunda statünün sona ermesi sonucunu doğuran bir yaptırım uygulanmayacaktır somut olayda davacı görevi gereği kavgayı dağıtmak maksadıyla havaya ateş etmesi neticesinde bir kişinin ölümüne sebebiyet vermesi eylemi nedeniyle dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet vermek suçundan yargılanmış ve yargılama sonucunda bu suçtan aydan fazla hapis cezasına hüküm giydiği için anılan yasal düzenleme gereğince uzman jandarma statüsüne son verilmiştir oysa davacı aynı suçtan kendisinin veya bir başkasının düğününde görevi gereği olmaksızın aynı maksatla havaya ateş açmasına bağlı olarak bir kişinin ölümüne sebebiyet vermesi nedeniyle aydan fazla hapis cezasına hüküm giyseydi uzman jandarma statüsüne son verilmeyecekti i̇şte bu noktada dava konusu olayda olduğu gibi görevini ve yetkisini kötüye kullanmayıp iyi niyetli ve görevi ifa kastıyla hareket etmekle birlikte istemediği bir netice doğuran ajanın taksirli eylemi neticesinde yargılanıp aydan fazla hüküm giymesi halinde ajanın statüsüne son verilmesi şeklinde adil olmayan bir durum ortaya çıkmaktadır ceza hukuku sistemimizde kanun hükmünü veya yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emrin uygulanması sayılı tcknın ncü maddesi ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması sayılı tcknın inci maddesi halleri cezai sorumluluğunu kaldıran veya azaltan bir sebep olarak düzenlenmiştir her ne kadar somut olay bu kapsamda değerlendirilemez ise de bu hallere yakın şekilde suç işleyen bir idare ajanının cezai sorumluluğu yanında ayrıca statüsünün kaybı şeklinde bir sonuç da ortaya çıkmaktadır bu bakımdan anılan yasal düzenlemenin bu yönüyle de hakkaniyete uygun düşmediği değerlendirilmiştir sonuç olarak uzman jandarmaların kast taksir ayrımına gidilmeksizin taksirle işlenen suçları da kapsayacak şekilde mülkî adlî ve askerî görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlardan aydan fazla hapis cezasına hüküm giymeleri halinde ilişiklerinin kesilmesini öngören sayılı uzman jandarma kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinin anayasanın nci maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönündeki davacı vekilinin anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunarak anılan yasal düzenlemenin iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerektiği kanaatine varılmıştıresas sayısı karar sayısı
1,781
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde öne sürülen iptal isteminin gerekçesi şöyledir konunun açıklanması sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair sayılı kanun anayasanın üncü maddesine dayanılarak cumhurbaşkanı tarafından mayıs tarih ve sayılı yazı ile bir daha görüşülmek üzere millet meclisi başkanlığına geri gönderilmiştir sayılı kanun geri gönderme gerekçesinin kapsamı dışında kalan değişiklikler yapılarak ve sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair sayılı kanun olarak tbmm ce kabul edilerek yayımlanmak üzere nisan tarih ve sayılı yazı ile cumhurbaşkanlığına gönderilmiştir sayılı kanun sayılı kanunun geri gönderme gerekçesinin kapsamı dışında kalan değişiklikler yapılarak kabul edilmiş olması nedeniyle yeni bir kanun olarak telâkki edilerek cumhurbaşkanınca anayasanın üncü maddesi hükmüne göre bir daha görüşülmek üzere mayıs tarihinde sayılı yazı ile millet meclisi başkanlığına geri gönderilmiştir tbmm nin sayılı kanun nedeniyle nisan tarihinde aldığı karara dayanılarak sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair nisan tarih ve sayılı kanun yayımlanmak üzere millet meclisi başkanlığının nisan tarih ve sayılı yazısiyle cumhurbaşkanlığına gönderilmiştir söz konusu kanun tbmm kararına dayanılarak nisan tarih ve mükerrer sayılı tc resmî gazetede yayımlanmış ancak anayasanın üncü maddesiyle cumhurbaşkanına tanınan yetkinin anayasa mahkemesince açıklığa kavuşturulması için yüksek mahkemeye başvurulması zorunluluğu hasıl olmuştur tbmm nin nisan tarihli kararında bir daha görüşülme isteğinin kapsamı dışında kalan hususlarda ve maddelerde tbmm ce değişiklik yapılsa dahi cumhurbaşkanının anayasanın üncü maddesine göre bir kanunu bir kez daha görüşülmek üzere bir defadan fazla geri gönderemiyeceği kararlaştırılmış bulunmaktadır nisan tarihli tbmm kararı bu davanın açılışının ana nedenlerinden birini teşkil etmektedir bu nedenle söz konusu kararın verilmesine neden olan karar ve işlemlerin kronolojik bir sıra içinde açıklanması davanın aydınlığa kavuşması bakımından yararlı olacaktır nisan tarihli tbmm kararı kronolojik bir sıra içinde aşağıda arzedilen işlem ve kararlardan sonra oluşmuşturesas sayısı karar sayısı cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere anayasanın üncü maddesine göre tbmm ne geri gönderilen bir kanun bazı değişiklikler yapılarak kabul edilmiş ise ikinci kanun metninde ilk kanunun metninde mevcut olmayan ve cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesinin kapsamı dışında kalan değişiklikler yapılmış olsa dahi cumhurbaşkanının bir kanunu bir daha görüşülmek üzere ikinci kez geri göndermesinin mümkün olamıyacağı millet meclisi anayasa komisyonunun haziran tarih ve sayılı raporu ile karara bağlanmıştır millet meclisi genel kurulunun temmuz tarihli birleşiminde komisyonun bu görüşü kabul edilmiştir cumhurbaşkanı tarafından anayasanın üncü maddesine göre bir kez daha görüşülmek üzere gönderilen bir kanunun tbmm de kabulü sırasında kanun metninde cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesinde değinilen hususlar ve maddeler dışında bazı değişiklikler yapılmışsa cumhurbaşkanının bu kanunu bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderebileceği cumhuriyet senatosu anayasa ve adalet komisyonunun haziran tarih ve sayılı raporunda karara bağlanmıştır komisyon kararında bu gibi durumlarda aynı kanunun cumhurbaşkanı tarafından ikinci kez geri gönderilmesinden söz edilemiyeceği bunun ikinci kez geri gönderme değil fakat ilk kez geri gönderme olarak kabul edilmesi gerektiği ve anayasanın üncü maddesi hükmüne aykırı olmadığı görüşü benimsenmiştir cumhuriyet senatosu genel kurulu haziran tarihli birleşiminde bu görüşü aynen kabul etmiştir aynı konu hakkında millet meclisi genel kurulunun temmuz tarihli birleşiminde aldığı karar ile cumhuriyet senatosu genel kurulunun haziran tarihli birleşiminde aldığı karar arasında görüş ayrılığı doğduğu için bu görüş aykırılığını çözüme bağlamak üzere millet meclisi genel kurulunun ocak ve ocak tarihli birleşimlerinde karma komisyon kurulmasına karar verilmiştir cumhuriyet senatosu genel kuruluda haziran tarihli birleşiminde bu görüşü kabul etmiştir millet meclisi ve cumhuriyet senatosunun bu kararlarından sonra anayasanın ve millet meclisi i̇çtüzüğünün üncü maddesi uyarınca bir karma komisyon kurulmuştur bu karma komisyon bir kanunun cumhurbaşkanının yeniden görüşülme isteğinin kapsamı dışında kalan maddelerinde tbmm ce değişiklik yapılmışsa bu değişikliğin yeni bir kanun niteliğinde olacağı cumhurbaşkanının bu değişiklikleri uygun bulmadığı takdirde değiştirilen kuralların bir daha görüşülmesini isteyebileceği cumhurbaşkanının bu değişikliklere ilişkin bir daha görüşme talebinin aynı kanunu tbmmne ikinci defa geri gönderme olarak nitelendirilemiyeceği aksi görüşün anayasanın üncü maddesi ile cumhurbaşkanına tanınan yetkiyi sınırlandırıcı nitelikte olacağı ve anayasayla bağdaşmayacağına oybirliği ile karar vermiştir millet meclisi genel kurulu karma komisyon raporunda oybirliği ile belirtilen görüşün aksine olarak bir daha görüşülme isteğinin kapsamı dışında kalan hususlarda ve maddelerde tbmmce değişiklik yapılsa dahi cumhurbaşkanının anayasanın üncüesas sayısı karar sayısı maddesine göre bir kanunu bir kez daha görüşülmek üzere bir defadan fazla geri gönderemiyeceğini nisan tarihinde kararlaştırmıştır i̇ptal gerekçesi sayılı kanun sayılı kanunun cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesinin kapsamı dışında kalan değişiklikler yapılarak kabul edilmiştir sayılı kanunun inci maddesi sayılı kanundaki inci maddesi hükmü değiştirilerek kabul edilmiştir sayılı kanunun nci maddesinin aa bendi sayılı kanunun nci maddesinin aa bendi hükmü değiştirilerek kabul edilmiştir sayılı kanunun inci maddesinin bendi sayılı kanunun inci maddesinin bendi hükmü değiştirilerek kabul edilmiştir sayılı kanunun inci maddesi sayılı kanunun inci maddesi hükmü değiştirilerek kabul edilmiştir yukarıda numaralı kısımlarda açıklandığı üzere sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair sayılı kanun daha evvel cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere tbmmne gönderilmiş olan sayılı kanunun metninden niteliği itibariyle farklı olan hükümleri kapsamaktadır ayrıca bir daha görüşülmek üzere tbmmne geri gönderilen sayılı kanun metninde sayılı kanun kabul edilirken yapılan bu değişiklikler cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesinin de kapsamı dışında kalmaktadır tbmmnin nisan tarihli kararı kanun hükmüne eşdeğer ve kanun hükmü etkisinde bir kural ihdası niteliğindedir anayasanın değişik üncü maddesinde tbmmnin ödev ve yetkileri belirtilirken bunlar arasında yasama yorumuna yer verilmemiştir bu husus ayrıca anayasanın üncü maddesinin gerekçesinde ve bu madde ile ilgili kurucu meclis müzakereleri esnasında açıkça ortaya konulmuştur anayasanın üncü maddesinin üncü fıkrasının son cümlesine göre de hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanması mümkün değildir yasama meclislerince kabul edilen bir metnin adı kanun olmasa dahi eğer yasama meclislerince yapılan işlem veya konulan kural içeriği ve etkisi bakımından kanun hükmüne eşdeğer nitelikte sonuçlar doğuruyor ise bu işlem veya kuralın kanun niteliğinde bir düzenleme sayılarak anayasa mahkemesinin denetimine tâbi tutulmasının zorunlu olacağı tabiidir nitekim bu husus anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı kararında da açıkça belirtilmiştiresas sayısı karar sayısı tbmmnin nisan tarihli kararı içeriği ve doğurduğu sonuçlar bakımından kanun hükmüne eşdeğer nitelikte olduğundan dolayı bu kararın kanun mahiyetinde bir düzenleme olarak kabul edilmesi gerekmektedir bu nedenle de anayasa mahkemesinin denetimine tâbi olacağı şüphesizdir tbmmnin nisan tarihli kararında anayasanın üncü maddesi ile cumhurbaşkanına tanınan yetki yasama organınca yorumlanmıştır yukarıda no lu kısımda belirtildiği gibi anayasasında mevcut olan yasama yorumu yetkisi anayasasında tbmmne tanınmamıştır bu nedenle tbmmnin bu kararı tb mmnin görev ve yetkilerini tesbit eden anayasanın üncü maddesine aykırı olduğu gibi kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisinin kullanılması mümkün olamayacağından dolayı da anayasanın üncü maddesinin üncü fıkrasının son cümlesi hükmüne aykırı bulunmaktadır yukarıda arzedilen nedenlerle anayasaya aykırı olan nisan tarihli tbmm kararının anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edilmesi gerektiği kanısındayım tbmmnin nisan tarihli kararı anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edildiği takdirde bu karara dayanılarak yayımlanan sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair sayılı kanun da yok sayılarak iptal edilmesi gerekecektir tbmmnin nisan tarihli kararı ve bu karara dayanılarak sayılı kanunun görüşülerek kabul edilmiş sayılması hem kanunların tbmmnde görüşülmesi ve kabul edilmesi ile ilgili anayasa kurallarına aykırıdır hem de anayasaya aykırı bir içtüzük kuralı ihdası niteliğindedir tbmmnin nisan tarihli kararı ve bu karara dayanılarak sayılı kanunun görüşülerek kabul edilmiş sayılması kanunların görüşülmesi ve kabulüyle ilgili olan anayasanın nci maddesi hükmüne aykırı bir durum ortaya çıkarmaktadır bu nedenle de hukuken geçersiz sayılmak gerekir tbmmnin bu kararı aynı zamanda kanunların görüşülmesi ve kabulüyle ilgili olarak millet meclisi ve cumhuriyet senatosu i̇çtüzüklerinde mevcut olan hükümlere aykırı bir içtüzük kuralı ihdası niteliğinde olup hukuken geçersizdir ayrıca tbmmnin söz konusu kararı ile ihdas edilen içtüzük kuralı kanunların görüşülmesi ve kabulüyle ilgili olarak anayasanın nci maddesinde öngörülen esaslara aykırı bir durum ortaya çıkarmaktadır bu nedenle söz konusu kararın anayasaya aykırılık sebebiyle iptal edilmesi gerektiği kanısındayım tbmmnin nisan tarihli karan anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edildiği takdirde bu karara dayanılarak yayımlanan sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair sayılı kanunun da yok sayılarak iptal edilmesi gerekeceği tabiidir sayılı diyanet i̇şleri başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna geçici madde eklenmesine dair sayılı kanun esas bakımından da anayasaya aykırı hükümleri ihtiva etmektediresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun nci maddesinde diyanet işleri başkanlığında çalışan görevlilerin sahip olması gereken nitelikler düzenlenmiştir bu arada nci maddenin birinci fıkrasında diyanet i̇şleri başkanı ile kuruluşun bütün görevlilerinin itikadı ibadeti tavır ve hareketlerinin islâm törelerine uygunluğunun çevrelerinde bilinir olması ortak nitelik olarak öngörülmektedir diyanet i̇şleri başkanı ve diğer din görevlilerinde nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen ortak niteliğin aranması gereklidir ancak söz konusu ortak niteliğin bunlar dışında kalan ve devlet memurları kanununun ncı maddesinde öngörülen diğer hizmet sınıflarında da aranmasının gereğini anlamaya imkân yoktur maddenin bu haliyle kalması halinde diyanet i̇şleri başkanlığındaki teknik hizmetler sağlık hizmetleri avukatlık hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınırlarındaki görevlilerin de bu ortak niteliği haiz olmaları gerekecektir oysa bu durumda bulunan görevliler için devlet memurları kanununda öngörülen niteliklerin yeterli olması gerekir aksi takdirde anayasamızda öngörülen lâiklik ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkacaktır anayasanın üncü maddesi hükmüne göre genel i̇dare içinde yer alan diyanet i̇şleri başkanlığının görevlerini yerine getirirken anayasanın nci maddesinde belirtilen devletin ortak niteliklerine uygun bir şekilde hareket etmesi şarttır bu ortak niteliklerden birisi de lâiklik ilkesidir diyanet i̇şleri başkanı ve diğer din görevlileri dışında kalan görevlilerde nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen ortak niteliğin aranması halinde anayasanın nci maddesindeki lâiklik ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkacağı tabiidir ayrıca anayasanın uncu maddesinin üncü fıkrası hükmüne göre kimse ibadete dinî âyin ve törenlere katılmaya dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz kimse dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz dinayet i̇şleri başkanlığının bütün görevlilerinde nci maddenin birinci fıkrası hükmünde öngörülen niteliklerin aranması anayasanın uncu maddesi üncü fıkrası hükmüne aykırı bir durum ortaya çıkarmaktadır yukarıda belirtilen nedenlerle anayasanın ve hükümlerine aykırı olan sayılı kanunun esas bakımından da anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edilmesi gerekecektir iii dayanılan anayasa kuralları anayasa madde iii ve ile anayasa madde iii ve iv sonuç ve i̇stek yukarıda belirtilen nedenlerle anayasanın iii ve üncü maddelerine aykırı olarak bir yasama yorumu ile kanun hükmü değer ve etkisinde bir kural ihdas eden ve aynı zamanda anayasaya aykırı yeni bir içtüzük kuralı konulması niteliğinde olan nisan tarihli tbmm kararının anayasaya aykırılık nedeniyle iptalineesas sayısı karar sayısı bu karara dayanılarak görüşülmüş ve kabul edilmiş sayıldığı için anayasanın kanunların görüşülmesi ve kabulüyle ilgili nci maddesi hükmüne ve anayasanın iii ve üncü maddeleri hükümlerine aykırı olduğu gibi esas bakımından da anayasanın iii ve üncü maddelerine aykırı bulunan sayılı kanunun anayasaya aykırılık nedeniyle yok sayılarak iptaline karar verilmesini saygılarımla rica ederim fahri̇ korutürk cumhurbaşkanı
1,741
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı posta kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı posta kanununun uncu maddesine eklenen fıkranın anayasaya aykırılığı sayılı yasanın nci maddesi ile sayılı posta kanununun uncu maddesine eklenen ve iptali istenen fıkrada ptt i̇daresi postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir denilmiştir türkiye cumhuriyeti posta ve telgraf teşkilatı genel müdürlüğünün pttnin doğrudan genel idare esaslarına göre yürütmekte olduğu posta hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlilerince yerine getirilmesi anayasanın inci maddesinin gereğidir anayasanın inci maddesinin birinci fıkrası devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür hükmünü içermektedir nitekim sayılı devlet memurları kanununda istihdam şekilleri anayasanın inci maddesinin anılan hükmüne paralel biçimde düzenlenmiş üncü maddesinin birinci fıkrasında kamu hizmetleri memurlar sözleşmeli personel geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür hükmüne yer verilmiş inci maddesinde de dört istihdam şekli dışında personel çalıştırılması yasaklanmıştır sayılı posta kanununun uncu maddesine tarih ve sayılı posta kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile eklenen ve iptali istenen fıkra ise anayasanın kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler başlıklı inci maddesinde öngörülmeyen bir istihdam şeklini düzenlemekte idarenin doğrudan genel idare esaslarına göre yürüttüğü posta hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin hizmet satın alınması yoluyla gördürülmesi şeklinde dolaylı olarak bir özelleştirme getirmektedir temel işlevi sayılı posta kanunu ve sayılı telgraf ve telefon kanunu ile diğer kanunlarda tekel olarak verilen yurdun her tarafında açık ve kapalı mektuplar ve posta kartlarını kabul etmek taşımak ve dağıtmak sayılı telsiz kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla halka hizmet veren gişelerdeki telgraf teleks tele post gibi uç tesisleri ile telgraf muhabere cihazlarını kurmak ve işletmek olan türkiye cumhuriyeti posta ve telgraf teşkilatı genel müdürlüğü ptt idarenin bütünlüğü içinde yer alan görev alanına ilişin sektörde kamu hukuku ilke ve düzenlemelerine bağlı olarak kamu yararı amacıyla düzenleyici işlemler yapan genel idare esaslarına göre faaliyet gösteren gördüğü hizmet sürekli ve asli nitelik taşıyan tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir kamu i̇ktisadi kuruluşudur ptt genel müdürlüğü ana statüsü rg sa anayasanın özelleştirmeyi düzenleyen nci maddesinin dördüncü fıkrası özelleştirme konusu alanları devletin yürüttüğü yatırım ve hizmetler olarak öngörmüş olup itiraz konusuesas sayısı karar sayısı kural hizmet satın alınmasına ilişkin olması nedeniyle anayasanın nci maddesi ile bir ilgisi bulunmamaktadır açıklanan nedenlerle iptali istenen kural anayasanın inci maddesine ve nci maddesinde belirtilen cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesine aykırı olup iptali gerekmektedir diğer taraftan anayasanın nci maddesi herkes haberleşme hürriyetine sahiptir haberleşmenin gizliliği esastır hükmüne amirdir bu maddenin gerekçesinde de burada söz konusu olan haberleşme kişilerin kendi aralarında ptt araçları aracılığıyla serbestçe haberleşmesidir bu husus dahi özel hayatın bir unsurunu teşkil etmektedir bu sıfatla haberleşmenin de gizliliğini korumak gerekir ve bu gizlilik maddenin ikinci fıkrasıyla hüküm altına alınmıştır özel hayatın gizliliğinin korunması ve konut dokunulmazlığında olduğu gibi haberleşmenin gizliliği de ancak hakim kararıyla kaldırılabilecek fakat kanunun açıkça yetkili kıldığı başka bir merci dahi acele hallerde istisnaen bu yolda emir verebilecektir denilmiştir görüldüğü gibi anayasa temel hak ve özgürlüklerden olan haberleşme hürriyetini ptt araçları aracılığıyla serbestçe haberleşme olarak tanımlamıştır özel kanaatlerin gizliliği haberleşme ve düşüncelerin serbest iletişimi ve bunların özel yaşam alanı bağlamında koruma görmesi ile sağlanabilir mektuplaşma telefon görüşmeleri düşüncelerin değişik biçimlerde iletilmesi bu kapsama girmektedir bu bakımdan posta hizmetlerinin tabi olduğu rejim önem taşımaktadır haberleşmede ilke hak öznesinin dilediği kimselerle dilediği biçimde haberleşmesinin engellenmemesi ve bu haberleşmelerin ilgililerin izin ve onayı olmadan üçüncü kişilerin algı ve müdahalesinden korunmasıdır kaboğlu i̇ö özgürlükler hukuku i̇stanbul posta hizmetlerinin tabi olduğu rejim bu kadar önemli olmasına karşın iptali istenilen kural ile hizmet alımı suretiyle üçüncü kişilerin taşeron şirketlerin algı ve müdahalesinin önünün açılması anayasanın nci maddesine açıkça aykırıdır öte yandan anayasanın nci maddesinde herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu hükme bağlandığı gibi türkiye tarafından da onaylanan i̇nsan hakları ve özgürlüklerinin korunmasına i̇lişkin avrupa sözleşmesi ai̇hs nin özel hayatın ve aile hayatının korunması başlıklı inci maddesinde de herkes özel ve aile hayatına konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi ancak ulusal güvenlik kamu güvenliği ülkenin ekonomik refahı dirlik ve düzenin korunması suç işlenmesinin önlenmesi sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabiliresas sayısı karar sayısı denilmiştir görüldüğü üzere bu sözleşmeye göre haberleşme hakkının kullanılmasına ancak bir kamu otoritesinin müdahale edebileceği öngörülmüş bu müdahale de belirli şartlara bağlanmıştır postaların ayrım ve dağıtım işlerinin ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülmesini öngören iptali istenen kural özel hayatın gizliliği ilkesi ile bağdaşmadığından ve haberleşme hakkına kamu otoritesi dışında üçüncü şahısların müdahalesinin de önünü açtığından bu yönüyle de anayasanın nci maddesi ile ai̇hsne ve dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırıdır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı posta kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı posta kanununun uncu maddesine eklenen fıkranın anayasanın nci nci nci ıncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptal edilmesi gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ anayasanın temel hak ve özgürlüklerden olan haberleşme hürriyeti ni düzenleyen nci maddesine ve belirtilen diğer hükümlerine açıkça aykırı olan iptali istenilen kuralın uygulanması durumunda sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen kuralın iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı posta kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı posta kanununun uncu maddesine eklenen fıkranın anayasanın nci nci nci ıncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
1,027
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ özeti̇ sanık hakkındaki kamu davası türk ceza kanununun maddesinin beşinci fıkrası uyarınca cezalandırılması istemiyle açılmıştır kendisine yükletilen suçun sütubu halinde suçun niteliğine ve işleniş gününe göre günlü sayılı af kanununun maddesinin bendi ve bunun iptali yönüne gidildiğinde düşünülmesi gerekecek olan aynı kanunun maddesinin yine bendi hükümlerinin uygulanmaları sözkonusu olacaktır sanık vekili bu hükümlerin gerek biçim ve gerek esas yönünden anayasaya aykırılıklarını ileri sürerek iptalleri için anayasa mahkemesine itiraz yoluyla başvurulmasını istemiş ve cumhuriyet savcısı da yalnız biçim yönünden ileri sürülen istemi benimsemiştir günlü sayılı kanunun bu hükümleri anayasaya aykırıdır çünkü anayasa mahkemesi resmî gazetenin günlü sayılı nüshasında yayımlanmış bulunan günlü esas karar sayılı kararı ile sözü geçen kanunun aynı biçimde görüşülerek kanunlaşmış bulunan maddesinin bendini anlaşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanmasının ve öteki metinlerin oylanmasına devam olunmayarak yalnız karma komisyon metninin oylanması ile yetinilmesinin anayasanın maddesinin beşinci fıkrasına biçim yönünden aykırı kıldığı kanı ve sonucuna vararak bu nedenle iptaline karar vermiş bulunmaktadır bu durum karşısında mahkememiz iddianın ve cumhuriyet savcısının düşüncesinin biçim yönüne ilişkin bölümlerinin ciddî olduğu kanısına varmıştır esasta anayasa mahkemesinin yukarıda işaret edilen iptal karan karşısında sözü geçen kuralların anayasaya biçim yönünden aykırılıkları kendiliğinden ortaya çıkmaktadır mahkememizin elindeki davada uygulama konusu olan bu kurallar biçim yönünden anayasaya aykırı görüldüğünden esas yönünden anayasaya aykırılıkları üzerinde durulmamıştır bu itibarla gerekli inceleme yapılarak sayılı kanunun maddesinin ve maddesinin yine bentlerinin anayasanın ve maddesinin fıkrası hükümlerine biçim yönünden aykırılıkları nedeniyle iptallerine karar verilmesi istenmiş bulunmaktadır
239
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe tarihli ve sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı kanuna eklenen ek madde un anayasaya aykırılığı ek madde ile vakıflar genel müdürlüğünce idare ve temsil olunan fatih sultan mehmet han sinan ağa bin abdurrahman nurbanu valide sultan hatice sultan ve hacı abdülaziz ağa mazbut vakıfları adına vakıflar genel müdürlüğü tarafından fatih sultan mehmet vakıf üniversitesi kurulmuştur osmanlı devletinde vakıflar oldukça geniş bir faaliyet alanına sahiptir vakfiyelerde sosyal hizmetlerden eğitim ve sağlık hizmetlerine dini ve askeri hizmetlere varana kadar pek çok amaçla vakıf kurulduğu görülmektedir vakıflar dönemin toplumsal ihtiyaçları için kurulan birer hayır ve hizmet kuruluşlarıdır osmanlıdaki fonksiyonu da budur diğer taraftan mazbut vakıfların günümüzde yöneticileri yoktur bu sebepten dolayı bu vakıfları günümüzde vakıflar genel müdürlüğü temsil etmektedir vakıflar genel müdürlüğünün görevi en genel ifade ile mazbut vakıfların vakfiyelerinde belirtilen hayrî sosyal kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri yerine getirmektir bu görevler sayılı kanunun ncı maddesinde tadat edilmiştir vakıflar genel müdürlüğü bu vakfiyelerde belirtilen sosyal yardımları yapmakla sanat ve eski eserlerin restorasyonu ile vakıf emlak ve paralarını değerlendirmekle görevlendirilmiştir vakfiyelerin günümüzdeki amaçlarına en uygun faaliyetler vakıflar genel müdürlüğünün sosyal yardım faaliyetleridir bunlar vakıfların imaret hizmetleri muhtaçlara ve âmâlara bağlanan maaşlar vakıf hastanesinde yoksullara yönelik yapılan sağlık yardımları vs şeklinde sıralanabilir fatih sultan mehmet üniversitesinin kurulabilmesi için öncelikle vakıflara ilişkin vakfiyelerde üniversite kurulması amacının bulunması ya da sayılı vakıflar kanununun üncü maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmektedir adı geçen vakıflara ilişkin vakfiyeler incelendiğinde beş vakfa ait vakfiyede de üniversite kurulması amacının bulunmadığı görülmektedir fatih sultan mehmet han ile nurbanu valide sultan vakıflarına ilişkin vakfiyelerde kurulmuş medreselere yardımdan bahsedilmiş hatice sultan vakfına ilişkin senette ise medreseden de bahsedilmemiş sadece mekteplere yardım ifadesi kullanılmıştır görüleceği üzere hiçbir vakıf senedinde üniversite kurulması amacından bahsedilmediği gibi medrese kurmak amacından da bahsedilmemektedir kaldı ki medreseler ile üniversitelerin benzerlikleri öne sürülerek her iki kurumu aynı hukuki temelde ve aynı düzlemde düşünmek bir hatadır birer modern ve laik kurum olan günümüz üniversiteleri ileesas sayısı karar sayısı dini kurum olan medreselerin birbirlerinin devamıymış gibi düşünmek doğru değildir nitekim mart yılında tevhid tedrisat kanunu çıkartıldığında şeriye ve evkaf vekâleti veya vakıflar tarafından idare edilen medreseler ve bunlara tahsis edilen ödenekler milli eğitim bakanlığına devredilmiştir bu bağlamda bu mazbut vakfın vakfiyelerine dayalı olarak üniversite kuruluşu gerçekleştirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır sayılı vakıflar kanununun üncü maddesinde vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda genel müdürlüğün mülhak cemaat ve esnaf vakıflarında vakıf yöneticilerinin teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye hayır şartlarındaki parasal değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya meclis yetkilidir hükmü yer almaktadır fatih sultan mehmet han sinan ağa bin abdurrahman nurbanu valide sultan hatice sultan ve hacı abdülaziz ağa mazbut vakıflarının vakfiyelerinde yoksullukla mücadele gibi sosyal hizmetler bu vakıfların amaçları arasında sayılmıştır bu açıdan adı geçen mazbut vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesinin fiilen ya da hukuken imkânsız kalması haline ilişkin hiçbir somut durum söz konusu değildir kaldı ki ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullar düşünüldüğünde yoksullara yardım edilmesi gibi bir amacın geçerliliğini yitirdiğini söylemek gerçeklerle bağdaşmamaktadır vakıf mallarının vakfiye şartlarında yer almayan bir amaca özgülenmesi ya da vakfiye şartlarının hayata geçirilmesi fiilen ve hukuken imkânsız hale gelmeden söz konusu vakıflara ait mal varlığının başka bir amaca yani üniversite kurulmasına özgülenmesi anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin ihlali niteliğinde olduğu için iptali gerekir sayılı devlet i̇hale kanunun kapsam başlıklı inci maddesinde geçen genel bütçeye dâhil dairelerle katma bütçeli idarelerin özel idare ve belediyelerin alım satım hizmet yapım kira trampa mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri bu kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür hükmü ile sayılı kamu i̇hale kanununun kapsam başlıklı nci maddesinde aşağıda belirtilen idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihaleleri bu kanun hükümlerine göre yürütülür genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar birlikler meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile bunların üst kuruluşları hariç tüzel kişiler hükümleri birlikte değerlendirildiğinde vakıflar genel müdürlüğünün hem devlet i̇hale kanununa hem de kamu i̇hale kanununa tabi olduğu açıktır i̇ptali istenen hüküm fatih sultan mehmet üniversitesine tahsis edilen malların üzerinde her türlü tasarruf hakkını anılan kanunların kapsamı dışına çıkartarak sadece üniversite mütevelli heyetin iradesine bırakılması sonucunu doğurmaktadır yükseköğretim kanunu burada vakıflar genel müdürlüğünün üniversite kurarken tahsis ettiği mallar üzerinde tasarruf yetkisini tamamen elinden almakta ve üniversite mütevelli heyetine bu yetkiyi vermektedir burada türk medeni kanununa tabi diğer vakıflar için aynı sorun neden gündeme gelmemektedir sorusu akıllara gelebilir ancak yeni vakıf olarak tabir edilen diğer vakıflar zaten devlet i̇hale kanunu ve kamu i̇hale kanunu kapsamı dışında özel hukuk tüzel kişiliğini haizdirler oysa vakıflar genel müdürlüğü idare ettiği vakıflar açısından bir kamu tüzel kişiliğidir dolayısıyla yapılan yasal düzenleme anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır vakıflar genel müdürlüğünün en başta gelen asli görevleri arasında vakıfları vakfiyeleri doğrultusunda yaşatmak görevi bulunmaktadır sayılı vakıflar kanununun ncı maddesi bendinde genel müdürlüğün görevleri arasında sayılan mazbut vakıflarınesas sayısı karar sayısı vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçen hüccet berat ferman gibi belgelerinde yazılı hayrî sosyal kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri yerine getirmek ile bendinde getirilen vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla genel müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları değerlendirmek daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etmek hükümleri ile bu vakıfların amaçları doğrultusunda faaliyetlerine devam etmesi görev olarak verilmiştir vakıflar genel müdürlüğünün bu amaçları açık iken fatih sultan mehmet han sinan ağa bin abdurrahman nurbanu valide sultan hatice sultan ve hacı abdülaziz ağa mazbut vakıflarının yoksullara yardım amacı dışında üniversite kurulması için mal varlıklarının bu amaca özgülenmesi anayasanın nci maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesine de aykırıdır ve iptali gerekir vakıf malları devletin malik olduğu mal niteliğinde olmayıp başka amaca özgülenmiş vakıf mallarının gelirleriyle vakıf üniversitesi kurulması anayasanın inci maddesine açıkça aykırıdır nitekim anayasa mahkemesinin tarihli k sayılı kararında da aynen şöyle denilmektedir anayasanın ncı maddesi hükmünce mülkiyet hakkı anayasa güvencesi altına alınmış ve bu hakkın ancak kamu yararı düşüncesi ile veya yasa hükmü ile sınırlanabilmesi öngörülmüştür yukarıda da söylendiği gibi vakıf malların mülkiyetinin devlete değil vakıf tüzel kişiliğine ait olduğu bugünkü vakıflar kanunuyla kabul edilmiş bulunmaktadır bir an için devletin bu payların ucuz para ile öbür paydaşlara verilmesi sonucunda onların kolayca mal sahibi veya başka deyimle konut sahibi olmalarını sağlamak istediği ve böylece anayasanın kendisine yüklediği bir ödevi yerine getirmiş olacağı düşünülse bile devletin başkasının taşınmaz malına el atabilmesi ancak kamulaştırma yolu ile ve malın gerçek karşılığını ödeyerek olabileceğinden anayasa madde bunun dışında bir davranışla devletin kamu yararı düşüncesi ile dahi olsa başkasının taşınmaz malını gerçek değerinden az bir değerle kimi yurttaşlara vermesi anayasaya uygun ve anayasanın ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren bir durum sayılamaz bu nedenlerle anayasaya aykırı bulunan itiraz konusu hükmün iptali gereklidir yine anayasa mahkemesinin tarihli ve ve sayılı kararında aynen şu ifadelere yer verilmiştir vakıf kökü i̇slâm hukukuna dayanan bir sosyal yardım kurumudur bu kurumun temeli vakfeden kimsenin malını vakfetmek yani belli bir işe süre siz olarak bağlamak iradesidir i̇slâm hukuku açısından vakıf bir özel hukuk kurumu ve ondan doğan ilişkiler özel hukuk ilişkileridir ve böylece vakıf mal vakfın özel mülkiyetinde bulunan malıdır sayılı vakıflar kanunu eski vakıfları düzenlerken vakıf kurumunun ve ondan doğan ilişkilerin hukukî niteliğinde ve bu arada vakıf mallarının özel mülkiyet konusu mallar olmasında herhangi bir değişiklik yapmış değildir bu durum sözü edilen yasanın düzenlediği bütün eski vakıfların malları için böyledir bu düzenlemenin yasa koyucusunun eski vakıfları kuranların iradelerine olabildiğince saygı gösterme ilkesine dayandığı ve sözleşme özgürlüğüne anayasal temel bulunan anayasanın ıncı maddesinin doğrultusunda olduğu açıktır nitekim anayasa mahkemesinin daha önceki verilmiş bir kararında da vakıf mallarının vakıf özel mülkiyetinde olduğu ve sayılı vakıflar kanununun bu durumda bir değişiklik yapmadığı belirtilmiş bulunmaktadır ocak günlü esas karar sayılı anayasa mahkemesi kararı günlü sayılı resmî gazete esas sayısı karar sayısı i̇ptal konusu kuralın yazılışı ve fıkranın tümü göz önünde tutulunca vakıflar idaresine ait mallar sözü ile sayılı vakıflar kanununun kapsamına giren malların anlatıldığı sonucuna varılmaktadır nitekim hukuk uygulamalarında vakıflar i̇daresine ait mal denilince genellikle medenî yasadan önce kurulmuş bulunan ve hukukî durumları sayılı vakıflar kanununda düzenlenmiş olan mallardan söz edildiği herkesçe benimsenen bir gerçektir vakfa ait malların vakıf tüzel kişiliğinin özel mülkiyetindeki mallar olması karşısında anayasanın inci maddesinin açık hükmü gereğince malın gerçek karşılığı peşin olarak ödenmedikçe bu malların vakıf tüzel kişiliğinin elinden alınması anayasaya uygun görülemez bundan ötürü itiraz konusu kuralın iptaline anayasanın inci maddesinin birinci fıkrası ve inci maddesi uyarınca karar verilmelidir tarihli ve sayılı yükseköğretim kanununun ek üncü maddesinin bendinde yükseköğretim kurumu kurulabilmesi için yükseköğretim kurulu başkanlığına sunulması gereken belgeler arasında vakıf yükseköğretim kurumunun eğitim öğretim fonksiyonunu yerine getiremeyeceğinin anlaşılması halinde bu madde ile yükseköğretim kurumuna tahsis edilenlere yapılacak işlemi gösterir belge de sayılmıştır yükseköğretim kanununun ek üncü maddesi yukarıda belirtilen anayasa mahkemesi kararlarıyla birlikte düşünüldüğünde söz konusu kuralın anayasanın ncı maddesine açıkça aykırı olduğu görülmektedir ek üncü maddesinin bendi hükmünü dayanak alan vakıf yükseköğretim kurumları yönetmeliğinin bendinde de vakfın yükseköğretim kurulu tarafından kabul edilebilecek mücbir sebepler dışında yükseköğretim kurumunu tüzel kişilik kazandığı tarihten itibaren üç yıl geçtiği halde açmaması veya açamaması veya açılan birimlerde yükseköğretim kurulunca belirlenen yetersizliği bir yıl içinde gidermemesi veya giderememesi kanun ve yönetmelik hükümlerine ve tespit edilen esaslara aykırı hareket edilmesi eğitim öğretime başlandıktan sonra en çok üç yıl içinde eğitim öğretim düzeyinin bulunduğu ildeki ilde yoksa yükseköğretim kurulunca belirlenecek en yakın ildeki devlet üniversitesinin eğitim öğretim düzeyine ulaşmaması ve bunun düzeltilmesi için yapılan uyarıya rağmen bir yıl sonunda istenilen seviyeye ulaştırılmaması devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunulması atatürk ilkeleri ve inkılapları ile özellikle laiklikle bağdaşmayan bir durumun uyarıya rağmen sürmesi hallerinde sayılı kanunun ek üncü maddesinin birinci fıkrasının bendi hükmüne göre yükseköğretim kurumuna tahsis edilen taşınır ve taşınmaz malların ve hakların vakıfça belirlenen bir yükseköğretim kurumuna devrini peşinen kabul ettiğine dair taahhüt belgesi ve bu taahhüdün belirlenen yükseköğretim kurumunun yetkili organınca kabul edildiğine dair karar örneği hükmü yer almaktadır söz konusu yasa ve yönetmelik hükümleri vakıf üniversitelerinin kurulması için yöke verilen taahhüt çerçevesinde çıplak mülkiyet veya intifa hakkı tahsis edilen taşınmazların belirtilen şartlar oluştuğunda adı geçen mazbut vakıfların dolayısıyla da vakıflar genel müdürlüğünün elinden çıkması sonucunu doğurabilecektir sayılı yasanın yasalaşma sürecinde fatih sultan mehmet vakıf üniversitesine tahsis edilen taşınır ve taşınmaz mallara ve haklara ilişkin taahhüt belgesinin de yükseköğretim kurulu başkanlığına sunulmuş olması gerekmektedir yükseköğretim kanununun ek üncü maddesinin bendinin fatih sultan mehmet han sinan ağa bin abdurrahman nurbanu valide sultan hatice sultan ve hacı abdülaziz ağa mazbut vakıflarının taşınır ve taşınmaz mallarının ve haklarının el değiştirmesine dayanak oluşturabileceği açık bir gerçekliktir bu açılardan adı geçen vakıfların mallarının bedelleri ödenmeden devlet üniversitelerine devri sonucuna neden olabilecek düzenlemenin anayasanın ncı maddesine açıkça aykırılık taşıdığından iptali gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın uncu maddesinde kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilmesine olanak tanınmıştır ancak anayasanın uncu maddesinde kastedilen vakıfların mazbut vakıflar olmadığı açıktır mazbut vakıflar vakıflar genel müdürlüğünce yönetilen vakıflardır sayılı vakıflar kanunuyla mazbut vakıfların hukuki statülerinde yapılan kısmi değişiklikler konu hakkındaki anayasal düzenlemelerin maksadını ve ruhunu değiştiremez bu tüzel kişilik adına bir kamu tüzel kişiliği olan kanuni temsilcisi konumundaki vakıflar genel müdürlüğünün bir yüksek öğretim kurumu kurma ehliyetine sahip olmadığı devlet üniversitelerinin doğrudan doğruya devlet hazinesinden kaynak ayrılarak kurulmaları gerektiği açıktır bu gerekçelerle söz konusu düzenleme anayasanın uncu maddesine aykırıdır ve iptali gerekir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı kanuna eklenen ek madde anayasanın nci inci ncı ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı kanuna eklenen ek madde ün anayasaya aykırılığı ek madde ile vakıflar genel müdürlüğünce idare ve temsil olunan bezm âlem valide sultan silahtar abdullah ağa ve abdülhamid sani mazbut vakıfları adına vakıflar genel müdürlüğü tarafından bezm âlem vakıf üniversitesi kurulmuştur bezm âlem vakıf üniversitesinin kurulabilmesi için öncelikle vakıflara ilişkin vakfiyelerde üniversite kurulması amacının bulunması ya da sayılı vakıflar kanununun üncü maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmektedir adı geçen vakıfların vakfiyelerine ilişkin tarihli ve sayılı vakıflar meclisi kararı incelendiğinde bkz ek bezmialem valide sultanın tarihli vakfiyesine ek olarak düzenlenen tarihli zeyl vakfiyesinde rüşdiye mektebi yapılması ve diğer rüşdiye mektepleri gibi arapça farsça coğrafya matematik dil ve edebiyet tarih tercüme usulü mütercimlik çevirmenlik ve i̇lm i̇cmali hasıl olacak derecede hendese diğer ilimlere yetecek derecede mühendislik ilimleri öğrenilmesi silahtar abdullah ağanın tarihli vakfiyesinde şazeli dergahına gelip giden fukara ve dervişlerle ilgili irşad evrad okutulması yeme içme ve misafir olarak gelip gidenlerin ağırlanması abdülhamid saninin tarihli vakfiyesinde de yine şazeli dergahı ile ilgili harcamalar ve dergah hizmetleri şartlarının bulunduğu görülmektedir söz konusu vakıflar meclisi kararının amacı bu mazbut vakıflara ait hayır şartlarının değiştirilmesidir vakfiyelerde yer alan hayır şartları incelendiğinde bezm alem valide sultan vakfı dışındaki vakıflarda bırakın üniversite kurma amacının eğitim amacına dönük bir ifadenin dahiesas sayısı karar sayısı yer almadığı bezm alem valide sultan vakfında ise sadece rüştiye kurulmasından bahsedildiği anlaşılmaktadır bu durum zaten mazbut vakıfların amacını değiştirmek için girişimde bulunulmasından da anlaşılmaktadır bu bağlamda vakfa ait vakfiyelere dayalı olarak üniversite kuruluşunun gerçekleştirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır bezm âlem vakıf üniversitesi kurulmasına ilişkin li yıllardan itibaren bir dizi girişimde bulunulmuş ancak bu girişimler sonucunda hukuki olanaksızlıklardan dolayı üniversite kurulması gerçekleştirilememiştir bkz ek sh rıza kutanişin aktarmasında da görüleceği gibi yılındaki girişim cumhurbaşkanlığı devlet denetleme kurulu tarafından engellenmiş yükseköğretim kurulu başkanlığı yeni bir karar alarak üniversite kuruluşuna ilişkin daha önce aldığı kararı iptal etmiştir ek te yer alan tarihli ve karar nolu yükseköğretim kurulu başkanlığı kararında vakfiyede yükseköğretim kurulu kurulması iradesinin bulunmaması nedeniyle üniversite kurulması kararının iptal edildiği açıklamasına yer verilmektedir sayılı vakıflar kanununun üncü maddesinde vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda genel müdürlüğün mülhak cemaat ve esnaf vakıflarında vakıf yöneticilerinin teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye hayır şartlarındaki parasal değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya meclis yetkilidir hükmü yer almaktadır bezm âlem valide sultan silahtar abdullah ağa ve abdülhamid sani mazbut vakıflarının vakfiyelerinde yoksullukla mücadele gibi sosyal hizmetler bu vakıfların amaçları arasında sayılmıştır bu açıdan adı geçen mazbut vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesinin fiilen ya da hukuken imkânsız kalması haline ilişkin hiçbir somut durum söz konusu değildir kaldı ki ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullar düşünüldüğünde yoksullara yardım edilmesi gibi bir amacın geçerliliğini yitirdiğini söylemek gerçeklerle bağdaşmamaktadır vakıf mallarının vakfiye şartlarında yer almayan bir amaca özgülenmesi ya da vakfiye şartlarının hayata geçirilmesi fiilen ve hukuken imkânsız hale gelmeden söz konusu vakıflara ait mal varlığının başka bir amaca yani üniversite kurulmasına özgülenmesi anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin ihlali niteliğinde olduğu için iptali gerekir bezm âlem vakıf üniversitesi kurulmasına ilişkin yasa önerisi tarihinde başbakanın imzası ile tbmm başkanlığına sunulmuş ve söz konusu tasarı komisyonda görüşülerek sıra sayısını almıştır ancak bezm âlem vakıf üniversitesinin kuruluşu sıra sayılı komisyon raporunun tbmm genel kurulunda görüşülerek kabulü şeklinde olmamıştır sıra sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının tbmm genel kurulunda görüşülmesi sırasında verilen iki önergenin kabulü ile yasalaşmıştır bezm âlem vakıf üniversitesi kurulmasına ilişkin sıra sayılı komisyon raporunda milli eğitim bakanı nimet çubukçu ve hükümet temsilcileri tarafından verilen ek açıklama ve cevaplarda yükseköğretim kurulu tarafından vakıf üniversitelerinin kuruluşu sırasında kuruluş talebinde bulunan vakfın mali yapısının incelendiği üniversitenin kuruluş aşamasında gösterilen malvarlığının ayni hak tesisi yoluyla üniversitenin hizmetine sunulmasının vakıf tarafından taahhüt edilmesinin şart olarak arandığıesas sayısı karar sayısı kurucu vakıfların üniversiteye tahsis edecekleri arazi ve gelirlerin üniversitenin kurulması ve faaliyete geçmesine yeterli olduğu bu çerçevede bezm alem valide sultan vakfına ait vakıf gureba hastanesi silahtar abdullah vakfına ait okmeydanında bulunan dönüm arazi ve abdülhamit sani vakfına ait akaretlerin gelirlerinin kurulacak üniversiteye tahsis edildiği bilgilerine yer verilmiştir ek de yer alan doç dr rıza kurtaniş tarafından hazırlanan bezm âlem valide sultan vakfiyeleri ve vakıf gureba hastanesi başlıklı çalışmada da bezm âlem valide sultan vakıflarına ait menkul ve gayrimenkul mal varlığı net bir şekilde yer almaktadır vakıf malları devletin malik olduğu mal niteliğinde olmayıp başka amaca özgülenmiş vakıf mallarının gelirleriyle vakıf üniversitesi kurulması anayasanın inci maddesine açıkça aykırıdır nitekim anayasa mahkemesinin tarihli k sayılı kararında da aynen şöyle denilmektedir anayasanın ncı maddesi hükmünce mülkiyet hakkı anayasa güvencesi altına alınmış ve bu hakkın ancak kamu yararı düşüncesi ile veya yasa hükmü ile sınırlanabilmesi öngörülmüştür yukarıda da söylendiği gibi vakıf malların mülkiyetinin devlete değil vakıf tüzel kişiliğine ait olduğu bugünkü vakıflar kanunuyla kabul edilmiş bulunmaktadır bir an için devletin bu payların ucuz para ile öbür paydaşlara verilmesi sonucunda onların kolayca mal sahibi veya başka deyimle konut sahibi olmalarını sağlamak istediği ve böylece anayasanın kendisine yüklediği bir ödevi yerine getirmiş olacağı düşünülse bile devletin başkasının taşınmaz malına el atabilmesi ancak kamulaştırma yolu ile ve malın gerçek karşılığını ödeyerek olabileceğinden anayasa madde bunun dışında bir davranışla devletin kamu yararı düşüncesi ile dahi olsa başkasının taşınmaz malını gerçek değerinden az bir değerle kimi yurttaşlara vermesi anayasaya uygun ve anayasanın ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren bir durum sayılamaz bu nedenlerle anayasaya aykırı bulunan itiraz konusu hükmün iptali gereklidir yine anayasa mahkemesinin tarihli ve ve sayılı kararında aynen şu ifadelere yer verilmiştir vakıf kökü i̇slâm hukukuna dayanan bir sosyal yardım kurumudur bu kurumun temeli vakfeden kimsenin malını vakfetmek yani belli bir işe süre siz olarak bağlamak iradesidir i̇slâm hukuku açısından vakıf bir özel hukuk kurumu ve ondan doğan ilişkiler özel hukuk ilişkileridir ve böylece vakıf mal vakfın özel mülkiyetinde bulunan malıdır sayılı vakıflar kanunu eski vakıfları düzenlerken vakıf kurumunun ve ondan doğan ilişkilerin hukukî niteliğinde ve bu arada vakıf mallarının özel mülkiyet konusu mallar olmasında herhangi bir değişiklik yapmış değildir bu durum sözü edilen yasanın düzenlediği bütün eski vakıfların malları için böyledir bu düzenlemenin yasa koyucusunun eski vakıfları kuranların iradelerine olabildiğince saygı gösterme ilkesine dayandığı ve sözleşme özgürlüğüne anayasal temel bulunan anayasanın ıncı maddesinin doğrultusunda olduğu açıktır nitekim anayasa mahkemesinin daha önceki verilmiş bir kararında da vakıf mallarının vakıf özel mülkiyetinde olduğu ve sayılı vakıflar kanununun bu durumda bir değişiklik yapmadığı belirtilmiş bulunmaktadır ocak günlü esas karar sayılı anayasa mahkemesi kararı günlü sayılı resmî gazete esas sayısı karar sayısı i̇ptal konusu kuralın yazılışı ve fıkranın tümü göz önünde tutulunca vakıflar idaresine ait mallar sözü ile sayılı vakıflar kanununun kapsamına giren malların anlatıldığı sonucuna varılmaktadır nitekim hukuk uygulamalarında vakıflar i̇daresine ait mal denilince genellikle medenî yasadan önce kurulmuş bulunan ve hukukî durumları sayılı vakıflar kanununda düzenlenmiş olan mallardan söz edildiği herkesçe benimsenen bir gerçektir vakfa ait malların vakıf tüzel kişiliğinin özel mülkiyetindeki mallar olması karşısında anayasanın inci maddesinin açık hükmü gereğince malın gerçek karşılığı peşin olarak ödenmedikçe bu malların vakıf tüzel kişiliğinin elinden alınması anayasaya uygun görülemez bundan ötürü itiraz konusu kuralın iptaline anayasanın nci maddesinin birinci fıkrası ve inci maddesi uyarınca karar verilmelidir tarihli ve sayılı yükseköğretim kanununun ek üncü maddesinin bendinde yükseköğretim kurumu kurulabilmesi için yükseköğretim kurulu başkanlığına sunulması gereken belgeler arasında vakıf yükseköğretim kurumunun eğitim öğretim fonksiyonunu yerine getiremeyeceğinin anlaşılması halinde bu madde ile yükseköğretim kurumuna tahsis edilenlere yapılacak işlemi gösterir belge de sayılmıştır yükseköğretim kanununun ek üncü maddesi yukarıda belirtilen anayasa mahkemesi kararlarıyla birlikte düşünüldüğünde söz konusu kuralın anayasanın ncı maddesine açıkça aykırı olduğu görülmektedir ek üncü maddesinin bendi hükmünü dayanak alan vakıf yükseköğretim kurumları yönetmeliğinin bendinde de vakfın yükseköğretim kurulu tarafından kabul edilebilecek mücbir sebepler dışında yükseköğretim kurumunu tüzel kişilik kazandığı tarihten itibaren üç yıl geçtiği halde açmaması veya açamaması veya açılan birimlerde yükseköğretim kurulunca belirlenen yetersizliği bir yıl içinde gidermemesi veya giderememesi kanun ve yönetmelik hükümlerine ve tespit edilen esaslara aykırı hareket edilmesi eğitim öğretime başlandıktan sonra en çok üç yıl içinde eğitim öğretim düzeyinin bulunduğu ildeki ilde yoksa yükseköğretim kurulunca belirlenecek en yakın ildeki devlet üniversitesinin eğitim öğretim düzeyine ulaşmaması ve bunun düzeltilmesi için yapılan uyarıya rağmen bir yıl sonunda istenilen seviyeye ulaştırılmaması devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunulması atatürk ilkeleri ve inkılapları ile özellikle laiklikle bağdaşmayan bir durumun uyarıya rağmen sürmesi hallerinde sayılı kanunun ek üncü maddesinin birinci fıkrasının bendi hükmüne göre yükseköğretim kurumuna tahsis edilen taşınır ve taşınmaz malların ve hakların vakıfça belirlenen bir yükseköğretim kurumuna devrini peşinen kabul ettiğine dair taahhüt belgesi ve bu taahhüdün belirlenen yükseköğretim kurumunun yetkili organınca kabul edildiğine dair karar örneği hükmü yer almaktadır söz konusu yasa ve yönetmelik hükümleri vakıf üniversitelerinin kurulması için yöke verilen taahhüt çerçevesinde çıplak mülkiyet veya intifa hakkı tahsis edilen taşınmazların belirtilen şartlar oluştuğunda adı geçen mazbut vakıfların dolayısıyla da vakıflar genel müdürlüğünün elinden çıkması sonucunu doğurabilecektir sayılı yasanın yasalaşma sürecinde bezm âlem üniversitesine tahsis edilen taşınır ve taşınmaz mallara ve haklara ilişkin taahhüt belgesinin de yükseköğretim kurulu başkanlığına sunulmuş olması gerekmektedir yükseköğretim kanununun ek üncü maddesinin bendinin bezm âlem valide sultan silahtar abdullah ağa abdulhamit sani mazbut vakıflarının taşınır ve taşınmaz mallarının ve haklarının el değiştirmesine dayanak oluşturabileceği açık bir gerçekliktir bu açılardan adı geçen vakıfların mallarının bedelleri ödenmeden devlet üniversitelerine devri sonucuna neden olabilecek düzenlemenin anayasanın ncı maddesine açıkça aykırılık taşıdığından iptali gerekiresas sayısı karar sayısı sayılı devlet i̇hale kanunun kapsam başlıklı inci maddesinde geçen genel bütçeye dâhil dairelerle katma bütçeli idarelerin özel idare ve belediyelerin alım satım hizmet yapım kira trampa mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri bu kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür hükmü ile sayılı kamu i̇hale kanununun kapsam başlıklı nci maddesinde aşağıda belirtilen idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihaleleri bu kanun hükümlerine göre yürütülür genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar birlikler meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile bunların üst kuruluşları hariç tüzel kişiler hükümleri birlikte değerlendirildiğinde vakıflar genel müdürlüğünün hem devlet i̇hale kanununa hem de kamu i̇hale kanununa tabi olduğu açıktır i̇ptali istenen hüküm bezm âlem vakıf üniversitesine tahsis edilen malların üzerinde her türlü tasarruf hakkını anılan kanunların kapsamı dışına çıkartarak sadece üniversite mütevelli heyetinin iradesine bırakılması sonucunu doğurmaktadır yükseköğretim kanunu burada vakıflar genel müdürlüğünün üniversite kurarken tahsis ettiği mallar üzerinde tasarruf yetkisini tamamen elinden almakta ve üniversite mütevelli heyetine bu yetkiyi vermektedir burada türk medeni kanununa tabi diğer vakıflar için aynı sorun neden gündeme gelmemektedir sorusu akıllara gelebilir ancak yeni vakıf olarak tabir edilen diğer vakıflar zaten devlet i̇hale kanunu ve kamu i̇hale kanunu kapsamı dışında özel hukuk tüzel kişiliğini haizdirler oysa vakıflar genel müdürlüğü idare ettiği vakıflar açısından bir kamu tüzel kişiliğidir dolayısıyla yapılan yasal düzenleme anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır anayasanın uncu maddesinde kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilmesine olanak tanınmıştır ancak anayasanın uncu maddesinde kastedilen vakıfların mazbut vakıflar olmadığı açıktır mazbut vakıflar vakıflar genel müdürlüğünce yönetilen vakıflardır sayılı vakıflar kanunuyla mazbut vakıfların hukuki statülerinde yapılan kısmi değişiklikler konu hakkındaki anayasal düzenlemelerin maksadını ve ruhunu değiştiremez bu tüzel kişilik adına bir kamu tüzel kişiliği olan kanuni temsilcisi konumundaki vakıflar genel müdürlüğünün bir yüksek öğretim kurumu kurma ehliyetine sahip olmadığı devlet üniversitelerinin doğrudan doğruya devlet hazinesinden kaynak ayrılarak kurulmaları gerektiği açıktır bu gerekçelerle söz konusu düzenleme anayasanın uncu maddesine aykırıdır ve iptali gerekir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı kanuna eklenen ek madde anayasanın nci inci ncı ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun geçici madde in anayasaya aykırılığı geçici inci maddenin son fıkrasında bu maddenin uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulama esaslarını belirlemeye başbakanlık yetkilidir hükmü bulunmaktadır uygulama esaslarının sınırları tespit edilmemiş bu nedenle başbakanlığa bu konuda sınırsız yetki devri yapılmıştır yine tereddütleri gidermek kavramı çerçevesinde başbakanlığa yetki devredildiği görülmektedir ayrıca tereddüt giderme kapsamında yapılacak işlemlerin ve bu işlemlerin sonuçlarının ne olacağına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır bu belirsizlikler de hukuki güven duygusunu zedelemekte ve söz konusu düzenlemenin hukuk devleti ilkesine aykırılığı çok açık hale gelmektediresas sayısı karar sayısı geçici inci madde bezm âlem valide sultan vakıf gureba hastanesi çalışanlarının üniversite kurulmasından sonraki özlük hakları düzenlenmektedir bu nedenle iptali istenen geçici inci madde hükmü de yukarıda numaralı başlık altında ve yukarıdaki paragrafta belirtilen nedenlerle anayasanın nci inci ncı ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır i̇ptali istenen hükümlerle vakıflar genel müdürlüğünün yönetim ve denetiminde olan mazbut vakfın mal varlığı mülkiyet el değiştirmesini sağlayacak şekilde kurulacak olan üniversiteye tahsis edilmektedir söz konusu mal varlığı emlak değeri açısından i̇stanbulun en pahalı bölgesinde yer almaktadır mal varlığının emlak rantı sağlamak için hiçbir denetime tabi olmadan üniversitelerin mütevelli heyetlerinin kararlarıyla el değiştirmesi olanaklıdır bu durumun ise ileride telafisi imkânsız zararlar doğuracağı açıktır vakıflar genel müdürlüğünün tabi olduğu sayılı devlet i̇hale kanunu ile sayılı kamu i̇hale kanununu kapsamı dışına çıkarılarak bu mallar üzerindeki tasarruf yetkisini üniversite m
4,109
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren gerekçesi şöyledir i i̇ptal sebepleri̇ tarih ve sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanun günü sayılı resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir ancak söz konusu kanunun çerçeve ve maddelerinin bir kısım hükümleri anayasaya açıkça aykırıdır çerçeve maddeni̇n anayasaya aykirilik durumu çerçeve maddenin bendi ile sayılı siyasi partiler kanununun maddesine bir fıkra eklenmiş bendi ile sayılı siyasi partiler kanununun maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları değiştirilmiştir sayılı siyasi partiler kanununun hem maddesine eklenen fıkra hem de maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında yapılan değişiklikler anayasanın maddesine aykırıdır siyasi partiler kanununun maddesine eklenen fıkra anayasanın maddesine aykırıdır siyasi partiler kanununun maddesine eklenen fıkra aynen şöyledir anayasa mahkemesi yukarıdaki fıkranın ve bentlerinde sayılan hallerde temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin almakta olduğu son yıllık devlet yardımı miktarının yarısından az olmamak kaydıyla bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına yardımın tamamı ödenmişse aynı miktarın hazineye iadesine karar verebilir bu fıkranın yarısından az olmamak kaydıyla bölümü anayasanın maddesinin ve fıkralarına açıkça aykırıdır çünkü anayasanın maddesinin fıkrasına göre anayasa mahkemesiesas sayısı karar sayısı bir siyasi partinin tüzük ve programının anayasanın maddesinin dördüncü fıkrasının hükümlerine aykırı bulması veya maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerin işlendiği bir odak haline geldiğini tespit etmesi halinde temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir anayasanın maddesinin fıkrasında anayasa mahkemesi için devlet yardımının yarısından az olmamak kaydıyla diye bir sınırlama yoktur devlet yardımından ne kadarlık kesinti yapılacağını takdir yetkisi tıpkı fiillerin ağırlık derecesini takdirde olduğu gibi bütünüyle anayasa mahkemesine aittir anayasa mahkemesinin bu yetkisi kanunla kısıtlanamaz maddenin son fıkrasına göre siyasi partilerin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir anayasa mahkemesine kanunla görev verilemez any son sınırlama konulamaz halbuki sayılı kanunun maddesiyle siyasi partiler kanununun maddesine eklenen fıkranın yarısından az olmamak kaydıyla bölümü anayasa mahkemesi için kanunla öngörülmüş bir sınırlama olup anayasaya açıkça aykırıdır sayılı kanunun maddesinin bendiyle değiştirilen siyasi partiler kanununun maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları anayasanın maddesine aykırıdır sayılı siyasi partiler kanununun sayılı kanunla değiştirilen maddesinin birinci fıkrası aynen şöyledir siyasi partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla yargıtay cumhuriyet başsavcılığının istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde vermeyen siyasi partiye yargıtay cumhuriyet başsavcılığı tarafından ikinci bir yazı tebliğ olunur bu yazıda bildirilen süre içinde cevap verilmediği ve istek yerine getirilmediği takdirde siyasi partinin kapatılması ya da devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için dava açılabileceği de belirtilir bu tebliğde bildirilecek süre içinde yine istek yerine getirilmez veya cevap verilmezse yargıtay cumhuriyet başsavcılığı siyasi partinin kapatılması ya da devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için anayasa mahkemesinde resen dava açabilir siyasi partiler kanununun maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ise şöyledir siyasi parti tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde istem yazısında belirtilen hususu yerine getirmediği takdirde yargıtay cumhuriyet başsavcılığı anayasa mahkemesinde siyasi partinin kapatılması ya da devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için dava açar yargıtay cumhuriyet başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin tebliğinden itibaren otuz gün içinde ilgili siyasi parti tarafından söz konusu parti organı merci veya kurulunesas sayısı karar sayısı işten el çektirilmesi ve parti üyesi veya üyelerin partiden kesin olarak çıkarılmaları halinde partinin kapatılması ya da devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için açılan dava düşer aksi takdirde anayasa mahkemesi dosya üzerinde inceleme yaparak yargıtay cumhuriyet başsavcısının ve siyasi parti temsilcilerinin sözlü açıklamalarını gerekli gördüğü hallerde diğer ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları da dinlemek suretiyle açılmış bulunan davayı karara bağlar hemen fark edileceği gibi siyasi partiler kanununun maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında yapılan değişiklikler anayasanın maddesine açıkça aykırıdır çünkü anayasanın maddesi siyasi partilerin temelli kapatılma sebeplerini üç hal ile numerus claususe olarak tahdidi bir biçimde sayma yöntemi ile sınırlandırmıştır bilindiği gibi bu üç hal bir siyasi partinin tüzük ve programının anayasanın maddesinin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması bir siyasi partinin anayasanın maddesinin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerin işlendiği bir odak haline geldiğinin anayasa mahkemesince tespit edilmesi iii bir siyasi partinin yabancı devletlerden uluslararası kuruluşlardan ve türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alması halleridir anayasanın öngördüğü siyasi partiler için temelli kapatmayı gerektiren bu üç hali kanunla artırmak mümkün değildir zira anayasanın maddesinin son fıkrasında yer alan siyasi partilerin kapatılmaları yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir hükmü siyasi partilerin temelli kapatılma sebeplerini artırmaya engeldir anayasada öngörülen temelli kapatma nedenleri sayılı siyasi partiler kanununun maddesinde anayasadaki yasaklara aykırılık halinde partilerin kapatılması başlığı altında aynen tekrarlanmıştır maddenin hem başlığından hem de içeriğinden açıkça anlaşılacağı gibi bu maddedeki kapatma kavramı anayasadaki temelli kapatma kavramı ile özdeştir sayı olarak da birbirine eşittir siyasi partiler kanunu siyasi partiler için anayasada yer almayan bir takım ilave kapatma sebepleri öngörmektedir maddede yapılan değişikliklerle siyasi partiler için anayasaya aykırı olarak yeni kapatma sebepleri öngörülmektedir anayasada açıkça kapatma yaptırımına bağlı tutulmayan sebeplerle siyasi partilerin kapatılması kabul edilemez çünkü yılında yapılan değişiklikle siyasal partilerin faaliyetlerini sürdürürken hangi hallerde kapatılabileceklerine ilişkin açık ve net kurallar konularak güvence sağlanmış yasa ile kapatma nedenlerinin genişletilmesi önlenmiştiresas sayısı karar sayısı nitekim gün ve sayılı yasayla yapılan anayasa değişikliklerine ilişkin günlü anayasa komisyonu raporunda komisyonumuz siyasi partilerin yeni kaleme aldığı maddede yer alan ilkelere uyması gerektiğini metne açıklıkla koymak suretiyle partilerin temelli kapatılmasını sadece bu ilkelere uyulmaması halinde öngörmüş ve diğer hallerde öngörmemiştir temelli kapatmanın partilerin tekrar kurulamaması demek olduğu da metinde belirtilmiştir aynı sistematiğe uygun olarak komisyonumuz siyasi partilerin bu ilkelere uygun hareket etmelerinin iki ayrı şeklini açıkça düzenlemiştir bunlardan birincisi partinin tüzük ve programının bu ilkelere aykırı olmasıdır ikinci durum ise partinin beyan ve eylemlerinin bu ilkelere aykırı olmasıdır bu iki durum anayasanın meri metninde de tekliftede birbirinden yeteri açıklıkla ayrılmamıştır komisyonumuz bu ayrımı yapmış ve ikinci halde temelli kapatmayı ancak partinin bu tür eylemlerin işlendiği bir odak haline gelmiş olmasına bağlamıştır bu hüküm federal almanya anayasasının maddesinden esinlenmiş olup partilere çok daha sağlam hukuki teminat getirmektedir denilmiştir bütün bunlara rağmen siyasi partiler kanununun maddesinde yapılan değişiklikle siyasi partiler için anayasada bulunmayan sebeplerden dolayı kapatma veya kapatmanın yerine geçen devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma yaptırımı öngörülmektedir bilindiği gibi türkiye parti kapatmalardan dolayı gerek avrupa i̇nsan hakları mahkemesinde gerekse avrupa birliği nezdinde büyük sıkıntılar yaşamaktadır bu sıkıntıları aşmak da kolay olmamaktadır çünkü türkiye tam anlamıyla bir partiler mezarlığına dönüşmüş durumdadır gerçekten türkiyede cumhuriyete geçildikten sonra tam parti kapanmış veya kapatılmıştır tarihlerinde yani on yıl içinde sadece anayasa mahkemesi tarafından kapatılan siyasi parti sayısı tespitlerimize göre tam onyedidir son on yıl içinde anayasa mahkemesi tarafından kapatılan siyasi partilerin isimleri ve kapatıldıkları yıllar şöyledir halk partisi türkiye birleşik komünist partisi büyük anadolu partisi sosyalist parti yeşiller partisi halkın emek partisi özgürlük demokrasi partisi sosyalist türkiye partisi demokrat parti demokrat parti demokrasi ve değişim partisi diriliş partisi esas sayısı karar sayısı emek partisi sosyalist birlik partisi refah partisi demokratik kitle partisi fazilet partisi eğer siyasi partiler kanununun maddesinde anayasaya aykırı olarak yapılan değişiklikler varlığını sürdürecek olursa anayasa mahkemesi anayasaya aykırı olarak eski dönemlere nispetle daha yoğun bir biçimde siyasi parti kapatma mecburiyetinde kalacaktır çerçeve maddeni̇n anayasaya aykirilik durumu tarih ve sayılı kanunun çerçeve maddesiyle sayılı dernekler kanununun çeşitli maddelerinde değişiklikler yapılmıştır bu değişikliklerden biri de çerçeve maddenin bendi ile sayılı kanunun maddesinde yapılan değişikliktir ancak sayılı dernekler kanununun maddesinde yapılan değişikliklerin bir bölümü anayasanın maddesine diğer bir bölümü ise anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesine aykırılık durumu sayılı kanunun çerçeve maddesinin bendi ile değiştirilen sayılı dernekler kanununun maddesinin bendi anayasanın maddesine açıkça aykırıdır sayılı dernekler kanununun maddesinin bendi aynen şöyledir affa uğramış olsalar bile türk ceza kanununun i̇kinci kitabının birinci babında yazılı suçlardan biriyle mahkum olanlar basit ve nitelikli zimmet irtikâp rüşvet hırsızlık dolandırıcılık sahtecilik inancı kötüye kullanma dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlar istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları ve resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarından biriyle mahkum olanlar türk ceza kanununun ve inci maddelerinde yazılı suçlardan biriyle mahkum olanlar sürekli olarak dernek kuramazlar görüldüğü gibi burada bendin kapsamına giren kimseler için dernek kurma hakkı ortadan kaldırılmaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesine göre dernek kurma hakkı bir temel haktır bir temel hak anayasanın öngördüğü belirli istisnalar dışında ortadan kaldırılamaz anayasanın maddesine göre de bir temel hak sınırlandırılırken bile temel hakkın özüne dokunulamaz yüksek malumları olduğu üzere maddeye göre bir temel hak özüne dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerine bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir sınırlama anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz halbuki sayılı kanunun değişik maddesinin bendi kanunla ilkesinin dışındaki bütün şartları yok saymıştır ve anayasanın hem sözüne hem de ruhuna açıkça aykırıdır i̇ptali gerekir zira burada bir hakkın sınırlandırılması değil tümüyle ortadan kaldırılması söz konusudur amacı suçları önlemek olan cezanın kamu yararı düşüncesine dayandığı bir gerçektir ancak bu düşünceyle de olsa anayasayla güvence altına alınmış bir temel hakkın ortadan kaldırılamayacağı duraksamaya yer vermeyecek kadar açıktır şu halde temel hak ve özgürlüklerin kaldırılmasından değil sadece sınırlandırılmasından söz edilebilir ki bu da ancak anayasanın maddesindeki koşulların gerçekleşmesi ile olanaklıdır bu maddede temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz denilerek sınırlandırmanın ölçüsü de konulmuştur anymahkararı e aymkds b anayasanın maddesine aykırılık durumu sayılı dernekler kanununun değişik maddesinin bendi anayasanın maddesine aykırıdır sayılı kanunun değişik maddesinin bendi aynen şöyledir a türk ceza kanununun nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı suçtan mahkum olanlar hükmün kesinleştiği kurulması yasaklanmış dernekleri kuranlar ve yönetenler ile dernekler için yasaklanmış faaliyetlerde bulunmaları sebebiyle mahkemece kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticileri kapatma kararının kesinleştiğiesas sayısı karar sayısı tarihten itibaren beş yıl süre ile dernek kuramazlar görüldüğü gibi sayılı kanunun değişik maddesinin bendi belirli kimseler için bir temel hakkı dernek kurma hakkını beş yıl süreyle durdurmaktadır ancak bu durdurma anayasanın maddesine açıkça aykırıdır bilindiği gibi anayasanın maddesi aynen şöyledir madde savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir açıkça görüldüğü gibi dava konusu bent anayasanın maddesinin bir temel hakkın durdurulabilmesi için öngördüğü şartların hiçbirini taşımamaktadır bu sebepten dolayı da anayasa e açıkça aykırıdır çünkü hak ve özgürlüklerin kullanılması ancak olağanüstü durumlarda durdurulabilir anayasada sayılan olağanüstü durumlar dışında başka bir anlatımla olağan dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılması durdurulamaz any mah kararı e aymkd c bir kimsenin bir yasağı ihlal etmesi veya bir suçtan dolayı mahkum edilmiş olması sonucu değiştirmez yani kimsenin bir temel hakkının durdurulması için haklı neden sayılamaz çünkü kimse söz konusu fiili suç sayan özel hükmün öngördüğü yaptırıma tabi tutulmuştur bir suç için birden fazla ceza uygulamak hukukun temel ilkelerine tek suça tek yaptırım prensibine aykırı düşer yürürlüğü durdurma sebepleri̇ dava konusu hükümler açıkça anayasaya aykırıdır anayasaya açıkça aykırı olan bu hükümlerin ihlal ettiği haklar ise birer temel haktır bu haklar türkiyenin de imzalayıp onaylayarak iç hukukunun bir parçası haline getirdiği avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesiyle güvence altına alınmış bulunan haklardır dava konusu hükümlerin uygulanması halinde telafisi imkansız bir takım zararların meydana geleceği gayet açıktıresas sayısı karar sayısı bütün bu sakıncaları önlemek için söz konusu hükümler hakkında acilen yürürlüğü durdurma kararı verilmesi hukuki bakımdan bir gerekliliktir sonuç tarih ve sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun açıkça anayasaya aykırı olan ve uygulanması halinde demokratik hukuk devleti bakımından telafisi imkansız zararlar doğuracağı kesin bulunan çerçeve maddesinin a bendiyle sayılı siyasi partiler kanununun maddesine eklenen fıkranın yarısından az olmamak kaydıyla bölümü b bendiyle değiştirilen sayılı siyasi partiler kanununun maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları çerçeve maddesinin a bendiyle değiştirilen sayılı dernekler kanununun maddesinin bendi abc alt bentleri bendi abc alt bentleri hakkında acilen yürürlüğü durdurma ve iptal kararı verilmesini arz ve talep ederiz
1,904
esas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması i̇le desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun maddesi ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan bakanlık tarafından ve bakanlık temsilcisi ibareleri ile ikinci cümlesinin üçüncü fıkrasının dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan bakanlık onayı ile ibaresi ile dördüncü cümlesinde yer alan bakanlığın onayına altıncı fıkrasının birinci cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması ile desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun ikinci maddesiyle sayılı kanunun altıncı maddesi başlığı ile birlikte değiştirilmiştir destekleme kurulları ve komisyonu düzenleyen madde yapılan değişiklik ile yürütmenin kontrolünde bir sansür mekanizmasına dönüştürülmüştür destekleme kurulları proje geliştirme ilk uzun metrajlı kurgu film yapım uzun metrajlı sinema film yapım ortak yapım senaryo ve diyalog yazım animasyon film yapım kısa film yapım belgesel film yapım çekim sonrası dağıtım ve tanıtım ile yerli film gösterim destek türlerinde yapılan başvuruları değerlendirmek ve desteklenecek olanları belirlemek üzere ihtisas alanlarına göre sayısı dördü geçmemek üzere oluşturulmaktadır destekleme kurullarının yapısı alınan kararlarının bağımsızlığını dolayısıyla sektörün bağımsızlığını güvence altına alması bakımından önemlidir yapılan değişiklik ile destekleme kurulları ilgili alan meslek birlikleri tarafından belirlenecek dört sektör temsilcisi ile yapımcı yönetmen senaryo ve diyalog yazarı oyuncu sinema salonu işletmecileri film dağıtımcıları yayıncı kurum veya kuruluş temsilcileri ve üniversitelerin sinema alanında eğitim veren bölümlerinde görev yapan öğretim üyeleri arasından bakanlık tarafından belirlenecek üç üye ve bir bakanlık temsilcisi olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır ayrıca kurulun başkanı da bakanlık temsilcisi olacaktır i̇ptali talep edilen düzenlemelerin ilki yapımcı yönetmen senaryo ve diyalog yazarı oyuncu sinema salonu işletmecileri film dağıtımcıları yayıncı kurum veya kuruluş temsilcileri ve üniversitelerin sinema alanında eğitim veren bölümlerinde görev yapan öğretim üyeleri arasından üç üyenin bakanlık tarafından belirlenmesi ve ayrıca bakanlık temsilcisinin de kurulun üyesi ve başkanı olmasıdır nitekim iptali talep edilen bir diğer düzenleme uyarınca destekleme kurullarının meslek birlikleri tarafından belirlenecek üyelerinin bakanlığın talep tarihinden itibaren on beş gün içinde bildirilmemesi halinde bu üyeler meslek birlikleri üyeleri arasından bakanlıkça seçilecektir bir ön şart gibi gözüken günlük sürenin uygulamada hukuki anlamda güvence sağlayıp sağlamadığı belirsizdir bu düzenleme uyarınca da gün içinde bildirilmediği gerekçe gösterilerek kurulun bakanlık tarafından belirlenmeyen dört üyesi de bakanlıkça belirlenecek böylelikle tüm kurul bakanlık tarafından belirlenmiş olacaktır destekleme kurullarının yapısı kadar karar alma süreçleri de bağımsızlığa işaret eden bir unsurdur destekleme kurulları en az beş üyenin katılımı ile toplanmakta ve en az beş üyenin aynı yöndeki oyuyla karar almaktadır bir başka deyişle bakanlık tarafından belirlenen üyelerin oyu belirleyici niteliktedir karar alınmış olsa dahi iptalini talep ettiğimiz bir diğer düzenleme de destekleme kurullarının kararlarının bakanlık onayı ile yürürlük kazanmasıdır bakanlık tarafından belirlenen üyelerce alınan karar bakanlıkça onaylanmadıkça yürürlük kazanamayacaktır yürürlük kazanamayan yani onaylanmayanesas sayısı karar sayısı kararlar yeniden değerlendirilmek üzere destekleme kurullarına iade edilmekte ve destekleme kurullarının son kararı tekrar bakanlığın onayına tekrar sunulacaktır destekleme kurullarının son kararlarının da tekrar bakanlık onayına sunulmasının da iptali talep edilmektedir yine iptali talep edilen bir diğer düzenleme maddenin altıncı fıkrasıyla düzenlenen dizi ve yabancı filmleri destekleme komisyonunun yapısına ilişkin düzenlemedir dizi ve yabancı filmleri destekleme komisyonu dizi film ile yabancı film yapım destek türlerinde yapılan başvuruları değerlendirmek ve desteklenecek olanları belirlemek üzere bakan yardımcısı sinema genel müdürü tanıtma genel müdürü dışişleri bakanlığı yurtdışı tanıtım ve kültürel i̇şler genel müdürü ilgili alan meslek birlikleri tarafından önerilen sektör temsilcileri arasından bakanlık tarafından belirlenecek iki üye film yapımcıları dağıtımcıları ve yayıncı kurum veya kuruluş temsilcileri arasından bakanlık tarafından belirlenecek iki üye olmak üzere sekiz üyeden oluşturulmaktadır bakan yardımcısı komisyonun başkanıdır tüm bu düzenlemeleri bütüncül ele aldığımızda değerlendirme ve desteklemeye ilişkin kararların tamamının bakanlık kontrolünde alınacağı aksinin mümkün olmadığı açıktır i̇ptali talep edilen düzenlemeler anayasamız tarafından güvence altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti bilim ve sanat hürriyeti sanatın ve sanatçının korunmasına ilişkin maddeleri ihlal eder niteliktedir bir başka deyişle iptali talep edilen düzenlemeler ifade özgürlüğüne ilişkin sağlanan anayasal güvenceleri ihlal eder niteliktedir i̇fade özgürlüğünün öznesi herkestir gerçek kişi tüzel kişi vatandaş yabancı gibi ayrımlar hakkın öznesi bakımından değil sınırlanması bakımından bir önem taşımaktadır anayasa mahkemesine göre herhangi bir kimsenin yalnızca kişiliğine bağlı olarak düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne müdahale edilmesinin haklı kılınması mümkün değildir aksi bir düşünce bazı kişi ve grupların anayasanın maddesinde güvence altına alınan haklardan yararlanmasına engel olacağı için bu durumun hakların kullanılması bakımından kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir ali gürbüz ve hasan bayar kararı no § ali gürbüz kararı no § i̇fade özgürlüğü her türlü ifadeyi koruma altına almıştır ve hakka içerik bakımından bir sınırlama getirilmemiştir sanatsal çalışmalar birden çok anlama gönderme yapmaları nedeniyle kurgusal olmayan açıklamalardan farklılaşmaktadırlar bir sanat eserinin ortaya koyduğu mesajın tespiti kolay değildir ve kişiden kişiye değişebilmektedir bu durum sanatsal çalışmalarda ortaya çıkan yaratıcılığın bir sonucudur ve aksinin kabulü yaratıcılığa bir müdahale anlamına gelebilecektir farida shaheed right to freedom of artistic expression and creativity report of the special rapporteur in the field of cultural rights ahrc para sanat özgürlüğü insanlığın zenginleşmesi ve medeniyetin çeşitliliği için yaşamsal önemde görülmektedir dj harris oboyle ep bates cm buckley avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi hukuku çev mehveş bingöllü ulaş karan avrupa konseyi ankara anayasanın düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığı taşıyan maddesi yukarıda değinildiği üzere herkes bakımından düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olunduğunu düzenlemektedir yine bilim ve sanat hürriyeti başlıklı madde de herkesesas sayısı karar sayısı bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme açıklama yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir anayasa mahkemesine göre de sanatsal ifadeler anayasanın ve maddelerinin koruması altındadır ve bu anayasal güvenceler her tür kültürel siyasi ve sosyal bilgi ve fikrin açıklanmasına yayılmasına ve değiş tokuşuna katılma fırsatı yaratmaktadır sanat eserlerini yaratan dağıtan veya sergileyen kişiler düşünce ve görüşlerin yayılmasına önemli bir katkıda bulunmaktadır sanatsal eserlerin demokratik bir toplum için taşıdığı büyük önem dikkate alınarak devlet sanat eserini yaratan kişilerin ifade özgürlüklerine gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülüğü konusunda daha hassas davranmalıdır fatih taş kararı no § sanatsal ifade özgürlüğünün kullanılmasında yetki sahibi kamu makamlarına çok dar bir takdir payı bırakılmıştır kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere şiddeti teşvik etmediği terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilemeyeceği kabul edilmiştir fatih taş kararı no § anayasa mahkemesi bir eserin sanatsal değeri bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde yargı yerlerinin tam bir serbestiye sahip olmadığını ifade etmektedir i̇rfan sancı kararı no § yargı mercilerinin yetkisinin bile dar yorumlandığı dikkate alındığında yürütme gözetiminde güdümünde oluşturulacak kurullar sinema filmleri yoluyla kullanılan sanatsal ifade özgürlüğünün önünde büyük bir engel mekanizması oluşturmaktadır nitekim sinema müzik video ve tiyatro yapıtları sanat özgürlüğünün konusunu oluşturmalarının yanında düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünü de ilgilendirmektedir bu nedenle bu alandaki düzenleme düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünü de zedeleyebilir düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü güvence altına alınmadıkça sanatsal yaratma özgürlüğü amacına uygun olarak kullanılamaz federal alman anayasa mahkemesine göre modern devletin görevi aynı zamanda özgür bir sanat yaşamını korumak ve özendirmektir bverfge vd bverfge ancak bundan bireysel sanatçılar için devletten bir yardım ve destek isteme hakkı doğmaz devlet bu görevini eşitlik ilkesinin tanıdığı takdir yetkisi çerçevesinde yerine getirecektir maier wstats und verfassungsrecht bdi bachim anayasamızda sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde yer alan madde sanatın ve sanatçının korunmasını devletin sosyal görevlerinden biri olarak somutlaştırmıştır sanatın ve sanatçının korunması başlıklı maddeye göre devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur sanat eserlerinin ve sanatçının korunması değerlendirilmesi desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır maddenin gerekçesi de şu şekildedir devletin sanat faaliyetlerini himaye etmesi sanat eserlerini koruması değerlendirmeye çalışması desteklemesi sanatçıları koruması cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren türk devlet hayatının geleneklerine dahil olmuştur anayasada yukarıda belirlenen konularda devlete ödev yüklenmesi özellikle bu geleneğin teyidi mahiyetinediresas sayısı karar sayısı sanatçılara ve sanata verilen önemin geliştirilmesi ise bu maddenin ana hedefidir devlet sanatçıyı korur ifadesi türk devletinin gelecek yıllardaki bu alandaki ödevlerinden en önemlisini işaret etmek üzere maddeye alınmıştır maddenin lafzından da gerekçesinden de anlaşılan sınırlama değil geliştirmedir anayasa koyucunun iradesi sanatçıların ve sanatsal faaliyetlerin desteklenmesidir i̇ptali talep edilen düzenlemeler ise sanatı ve sanatsal faaliyetleri destekleme adı altında sansür mekanizması yaratmaktadır destek almak ya da dağıtım ve tanıtım faaliyetlerine dair kararların tamamen bakanlık kontrolüne bırakılması iktidarın onaylayacağı eserler oluşturulması yönünde sanatçı ve yapımcılarda oto sansüre neden olacaktır oto sansür uygulamayan sanatçı ve yapımcılar ise bu desteklerden yoksun kalacaktır sanatın sanat eserlerinin genel olarak bir tanımını yapmak mümkün değildir sanat sanatçının öznel değerlendirmesi duygu ve düşünsel dünyasının yansıması gibi özgü bir alandır bu bağlamda değerlendirildiğinde sanat erlerine dair yapılacak değerlendirme ise bakanlık temsilcileri tarafından değil ancak ilgili sanat dalında ehil bir üçüncü kişinin yol göstermesi ile mümkün olabilir oldukça soyut ve değişim niteliğine sahip olan sanat alanında devlet objektiflik ve hoşgörü ilkesini uygulamalıdır i̇zgi gören türkiye cumhuriyeti anayasası yorumu ankara desteklerin sanatçılar ve eserler bakımından objektif kurallara bağlı değerlendirilmesine ilişkin herhangi bir göstergeyi barındırmayan düzenleme sadece yetkilinin kim olduğunu belirlemekle yetinmiştir maddede yer alan destekleme anayasanın maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesi ile birlikte yorumlanmalıdır nitekim sosyal devlet sosyal adaletin refahın ve güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir sosyal haklarla ilgili düzenlemeler sosyal devlet ilkesine aykırı olamaz sosyal devlet ilkesi kişiler açısından öznel bir hak getirmemesine rağmen yasamayı hukuki yönden bağlayıcı bir değere sahip olmanın ötesinde devlet için olumlu yükümlülükleri gerekli kılmaktadır anayasa mahkemesi çok eski kararlarında da yeni kararlarında da sosyal devlet ilkesini yasaların anayasaya uygunluğunun denetlenmesinde ölçü normlarından biri olarak değerlendirmiştir anayasa mahkemesi esas ve sayılı kararında bu ilkenin yasamayı anayasaya uygun düzenleme açısından bağladığını ortaya koymuştur anayasa mahkemesi yeni tarihli kararlarında da bu yaklaşımını sürdürmüştür yüksek mahkeme esas ve sayılı kararında sosyal hukuk devleti ilkesini ve bu ilkenin devlete getirdiği yükümlülükleri şöyle tanımlamaktadır anayasanın maddesinde nitelikleri belirtilen sosyal hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen çalışma hayatını geliştirmek ve ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla anayasanın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini bu yolla bireylerin refah huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılaresas sayısı karar sayısı anayasanın insan haklarına saygılı sosyal bir hukuk devleti ilkesi konumuz açısından özellikle önemlidir anayasa mahkemesi esas ve sayılı kararında sosyal devlet ilkesinin geniş bir yorumunu yaparak bu yönde devlete sosyal hakları geliştirme yükümlülüğü olduğu vurgulamıştır kararda sosyal hukuk devleti sosyal hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen olarak tanımlanmıştır yasama organı yasama faaliyetinde hükümleri arasında yer alan sosyal devlet ilkesini sosyal haklarla ilgili yasal düzenlemeler yaparken esas almak zorundadır bu bağlamda değerlendirdiğimizde anayasamızda yer alan sosyal devlet ilkesi gereği yapılan desteklemenin özgürlüğe müdahaleyi meşru kılmayacağı açıktır bu sebeple iptali talep edilen düzenleme anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir i̇ptali talep edilen düzenlemelerin yer aldığı madde kapsamına ilk uzun metrajlı kurgu film yapım uzun metrajlı sinema film yapım ortak yapım senaryo ve diyalog yazım animasyon film yapım kısa film yapım belgesel film yapım çekim sonrası dağıtım ve tanıtım ile yerli film gösterim dizi yabancı filmler girmektedir bu bağlamda değerlendirildiğinde sağlanan anayasal güvence sanat özgürlüğü ile de sınırlı kalmamaktadır sinemanın sanat özgürlüğünün konusunu oluşturmakla birlikte film yapımcıları ve dağıtıcıları açısından da girişim özgürlüğü boyutu vardır kaboğlu i̇ö özgürlükler hukuku i̇stanbul sanat özgürlüğünün diğer temel hak içeriksel sınırlarının başkalarının haklarının özellikle başkalarının onuru ve kişiliğinin korunması oluşturur koruma alanı hem sanatsal faaliyetin kendisine eser alanı hem sanat eserinin reklamının yapılmasını yayılmasını etki alanı kapsamaktadır maier wstats und verfassungsrecht bdi bachim ai̇hme göre madde özellikle bilgi ve fikir edinme ve yayma özgürlüğü kapsamında kültürel siyasi ve sosyal bilgi ve fikirlerin değiş tokuşuna katılma fırsatı yaratan sanatsal ifade özgürlüğünü de içermektedir sanat eserleri yaratan sergileyen veya dağıtan kişiler demokratik bir toplum için büyük önem taşıyan fikir ve görüşlerin yayılmasına katkıda bulunmaktadırlar bu nedenle devletin yazarın ifade özgürlüğüne gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülüğü söz konusudur alınakturkey appl no § i̇ptali talep edilen düzenlemeler bakanlığın yetkili kılınarak sanatsal faaliyetin kendisine olduğu kadar sanat eserinin etki alanına da yürütmenin müdahalesi anlamına gelmektedir devletin özgürlük ve haklara saygı yükümlülüğü özgürlük ve hakları koruma yükümlülüğü onları geliştirme görevi sanatsal yaratma özgürlüğü açısından da geçerli olup bunun temelleri anayasada açıkça veya örtülü bir biçimde öngörülmüştür sanat özgürlüğü düşünce ve ifade özgürlüğü olarak devlete müdahale etmeme yükümlülüğü yükler kültürel haklar alanı olarak ise devlete koruma ve geliştirme yükümlülüğü getirir ki bu anayasanın maddesi çerçevesinde belirlenen ölçütler dışında kamu makamlarına müdahale yetkisi bahşetmez madde ün öngördüğü sınırlama bakımından anayasal nedensellik ve yasallık ilkeleri güvence ölçütleri bakımından ise demokratik toplum düzeninin gerekleri ölçülülük ve hakkın özüne dokunma yasağı ölçütleri geçerlidir sinema filmleri konusunda bakanlık yetkililerine tanınan aşamalı yetkilerin sınırları ölçütleri ve çerçevesi belirsiz olmakla anayasa madde e de aykırılık taşımaktadıresas sayısı karar sayısı tüm bu açıklanan nedenlerle iptali talep edilen düzenlemeler anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir iptal edilmeleri gerekir tarihli ve sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması i̇le desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan bakanlıkça ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması i̇le desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesi değiştirilmiştir düzenleme uyarınca ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılması yapılacak değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak değerlendirme ve sınıflandırması yapılmamış olan sinema filmleri festival özel gösterim ve benzeri kültürel ve sanatsal etkinliklerde ancak yaş işareti ile gösterilecek daha önce bakanlıkça değerlendirme ve sınıflandırması yapılan filmler ilgili etkinliklerde aldıkları işaret ve ibarelere uygun olarak gösterilecek söz konusu etkinliklerde gösterimi yapılacak olan filmlerin taşımaları gereken işaret ve ibarelerin her türlü tanıtım ve gösterim alanında kullanılması zorunlu olacaktır ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin tamamına ilişkin olan bu düzenleme bakanlığın izin vermediği onaylamadığı eserin ticari dolaşımını ve gösterimini engelleyecek niteliktedir bir önceki iptal istemimizde değerlendirme ve destekleme kurullarının bakanlık güdümünde yapılandırılmasının anayasamızda sağlanan güvencelere aykırılığı ayrıntılı olarak anlatılmıştır sanat faaliyetlerinde ve sanatçılar üzerinde sansür ve oto sansür oluşturacak olan değerlendirme süreci ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin ticari dolaşımı veya gösterime sunulmasını engelleyecek niteliktedir bir önceki iptal istemimizin gerekçeleri ile iş bu iptal istemimizin gerekçeleri örtüşmektedir nitekim her iki iptal istemimizin de özünde değerlendirme sürecinin yürütmenin keyfiliğine bırakılmış olması oluşturulan mekanizmanın objektif bir değerlendirmeden ziyade bakanlık güdümünde yapılandırılmış olması ve bunun doğal sonucu olarak sansürün uygulanarak anayasamıza aykırı olarak ifade özgürlüğünü sanat özgürlüğünü yok edecek olması vardır sanat özgür toplumlarda gelişebilir i̇fade özgürlüğünün yok edildiği hakkın özüne dokunulur nitelikteki düzenlemelerle kullanımının imkansızlaştığı demokratik bir toplumda alınması gereken zorunlu tedbirlerin çok ötesinde düzenlemelerle sanatçıların desteklenmesi sanatsal faaliyetlerin hakkaniyetli şekilde değerlendirilmesi sanatın ve toplumun gelişmesi mümkün değildir anayasamızın maddesi ile düzenlenen sanat özgürlüğü maddede düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüyle ve maddede düzenlenen sanatın ve sanatçının korunması güvencesi ile birlikte yorumlanması gereken bir güvencedir anayasa madde sınırlama nedenleri ve güvence ölçütleri olarak sanatsal ifade özgürlüğü açısından da geçerlidir i̇ptali talep edilen düzenleme anayasanın maddesindeki güvence ölçütleri ve sınırlama nedenleri dikkate alınmamış hatta tam aksi şekilde bu güvenceleri ortadan kaldırır nitelikte ihdas edilmiştiresas sayısı karar sayısı ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasının bakanlık güdümünde yapılması ve yapılmadığı takdirde yaptırıma tabi tutulması bakanlığın onaylayacağı eserlerin yapılma çabasına sanatçıları yönlendireceği gibi bakanlığın eserlerdeki herhangi bir unsuru gerekçe göstererek eserlerin ticari dolaşımını veya gösterimini engelleme olasılığını doğurmaktadır bu belirsizlik sanatçıları olduğu kadar yapımcıları bir başka deyişle müteşebbisleri de olumsuz etkileyecektir i̇ş bu iptali talep edilen düzenlemeler yürürlükte kaldığı müddetçe sanatçılar yapımcılar mevcut iktidarın hoşuna gidecek veya itiraz etmeyeceği eserler ile kedilerini sınırlayacaklardır alternatif düşüncelerin mizahın muhalif görüşlerin hicivin bağımsız sinemanın gelişme ihtimalini ortadan kaldıran bu düzenleme devletin yükümlülüklerine de aykırılık teşkil etmektedir nitekim sanat özgürlüğünün güvencesi maddede düzenleniş biçimi ile ikiye ayrılmış durumdadır madde düzenlemesiyle birlikte yorumlanması zorunlu olan bu maddedeki güvenceler devletin sadece önleyici hakla yardımıyla devletin müdahalelerinden korunmayacak aynı zamanda mali kaynaklar çerçevesinde etkin olarak desteklenecektir rumpf chr türk anayasa hukuku ankara bir başka deyişle sanat özgürlüğü hem klasik bir özgürlük hakkı yani devletin müdahalesine karşı önleyici sübjektif bir hak hem de sosyal devlet niteliği taşıyan devleti sanatı ve sanatçıyı desteklemekle yükümlü kılan sosyal bir hak olarak düzenlenerek nitelendirilmiştir dolayısıyla sanat özgürlüğü kurumsal bir güvencedir ve kültürel düzen içinde özel bir konum elde etmektedir rumpf chr türk anayasa hukuku ankara ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin bakanlık denetimine iznine sansürüne bağlanması mali yardımın sadece yürütmenin tekeline bırakılması sinamatografik özgürlüğü yok edecektir i̇fade özgürlüğünün bilim ve sanat özgürlüğü bakımından sağladığı geniş güvence iş bu iptali talep edilen düzenlemeler ile yok sayılmıştır senaryo incelemesiyle başlayan çekimler süresince devam eden film tamamlanınca da nihai olan ve tamamının bakanlığın kararına tercihine bırakan bir değerlendirme süreci anayasal hakların özüne dokunur nitelikteki denetim süreci anlamına gelmektedir tüm bu açıklanan nedenlerle iptali talep edilen düzenlemeler anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir iptal edilmeleri gerekir tarihli ve sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması i̇le desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan mahallin mülki idare amiri ibaresi ile dokuzuncu fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması i̇le desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesi değiştirilmiştir değiştirilen işaret ve ibarelerin kullanılmaması ve denetim başlıklı maddenin birinci fıkrası şu şekildedir değerlendirme ve sınıflandırma yükümlülüğüne uyulmaması zorunlu tutulan işaret ve ibarelerin değerlendirme ve sınıflandırma sonrasında her türlü tanıtım ve gösterim alanında ve taşıyıcı materyal üzerinde kullanılmaması veya yanıltıcı şekilde kullanılması halinde mahallin mülki idare amiri tarafından filmlerin gösterim ve dağıtımıesas sayısı karar sayısı işaret ve ibareler kullanılıncaya kadar durdurulur ve ilgililer hakkında bu maddede öngörülen idari para cezaları uygulanır i̇ş bu düzenleme ile mahallin mülki idare amirine değerlendirme ve sınıflandırma yükümlülüğüne uyulmaması zorunlu tutulan işaret ve ibarelerin değerlendirme ve sınıflandırma sonrasında her türlü tanıtım ve gösterim alanında ve taşıyıcı materyal üzerinde kullanılmaması veya yanıltıcı şekilde kullanılması durumlarında filmlerin gösterim ve dağıtımı işaret ve ibareler kullanılıncaya kadar durdurma ve ilgililer hakkında bu maddede öngörülen idari para cezaları uygulama yetkisi tanınmıştır filmlerin gösterim ve dağıtımının mahallin mülki idare amiri tarafından durdurulması anayasanın maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi olan bu fıkra hükmü radyo televizyon sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir düzenlemesi kapsamında değerlendirilemez nitekim bu düzenleme hali hazırda kanunda düzenlenen değerlendirme kurullarının yetkisinde olan ve hatta anayasal sınırlamalar ile beraber değerlendirildiğinde üç aşamalı değerlendirme süreci anlamına gelmektedir ancak filmlerin gösteriminin ve dağıtımının durdurulması bir yaptırımdır hatta sektör için en ağır yaptırım olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır filmin senaristinden oyuncusuna kadar verilen emeklerin yapımcının yatırımlarının boşa gitmesine neden olacak ağırlıkta bir yaptırımdır mahallin mülki idari amirlere anayasamızın verdiği yetkiler arasında sanat özgürlüğüne düşünce ve ifade özgürlüğüne veya müteşebbis özgürlüğüne müdahale yetkisi bulunmamaktadır anayasamızın maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi hiçbir kimsenin veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağını düzenlemektedir değiştirilen maddenin birinci fıkrasında yer alan iptali talep edilen mahallin mülki idare amirinin kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanmasına ilişkin düzenleme anayasaya aykırılık teşkil etmektedir iptali gerekir kaldı ki anayasa madde anayasal hak ve özgürlüklerin sadece sınırlanmasına olanak tanımakta olup durdurma ancak olağanüstü yönetimler sırasında anayasa madde çerçevesinde ve durumun gerekli kıldığı ölçüde mümkündür maddenin dokuzuncu fıkrası bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir şeklindedir değiştirilen madde işaret ve ibarelerin kullanılmaması ve denetime ilişkin yaptırımları düzenlemektedir uygulanacak yaptırımlar ifade özgürlüğüne sanat özgürlüğüne müdahale anlamına gelmektedir nitekim yapılacak değerlendirme dahi sorunlu iken mahallin mülki idare amirlerince oluşturulacak kurullar ya da doğrudan mahallin mülki idare amiri tarafından uygulanacak idari para cezaları ile filmlerin gösteriminin veya dolaşımının engellenmesi yaptırımları söz konusudur düşünce ve ifade özgürlüğü sanat özgürlüğü birer temel haktır temel hakların olağan dönemlerde nasıl sınırlanacağı anayasamızca belirlenmiştir anayasamızın maddesi temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini düzenlemektedir i̇ptali talep edilen dokuzuncu fıkra düzenlemesi sanat özgürlüğünü özüne dokunur nitelikteki gösterime ve dolaşıma sokulmama yaptırımı gibi yaptırımlar içeren maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kanunla düzenlememekte bu hususu bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe bırakmaktadır anayasamızın maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine dair kuralıesas sayısı karar sayısı ihlal eden yaptırımlar da dahil olmak üzere hakkın kullanımını imkansız hale getirecek usul ve esasların bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe bırakılması aykırılık teşkil eder iptali gerekir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptali talep edilen düzenlemeler düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan sanat özgürlüğünü yok eden devletin sanatı ve sanatçıyı korumaya dair sorumluluklarını yok eden düzenlemelerdir bu düzenlemeler anayasamızda güvenceye alınan temel ilkelere hak ve özgürlüklere aykırılık teşkil etmektedir anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelere maruz bırakılması kabul edilemez hukuk devleti sayılmanın en önemli gereklerinden biri de anayasaya aykırılık teşkil eden normların ivedilikle arındırılması bireylerin haklarında telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açılmasının engellenmesi bir başka deyişle bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almayı ifade eder anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan ve iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem tarihli ve sayılı sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması i̇le desteklenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun maddesi ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan bakanlık tarafından ve bakanlık temsilcisi ibareleri ile ikinci cümlesinin üçüncü fıkrasının dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan bakanlık onayı ile ibaresi ile dördüncü cümlesinde yer alan bakanlığın onayına altıncı fıkrasının birinci cümlesinin anayasanın ve maddelerine maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan bakanlıkça ibaresinin anayasanın ve maddelerine maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan mahallin mülki idare amiri ibaresi ile dokuzuncu fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduklarından iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine makul bir sürede görüşülerek karara bağlanmasına ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
3,625
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ s i̇ genel müdürlüğü ile tes i̇ş sendikası arasında bağlanan dönem i̇şyeri ti̇s sinin maddesinde seyyar vasıflı personele harcırah kanununun maddesindeki esaslara göre işveren ve maliye bakanlığınca mutabık kalınacak nispetler üzerinden seyyar vazife tazminatı verilir denmektedir maliye bakanlığınca verilen mutabakat uyarınca davacı durumundaki işçiler için tazminat oranı dır ancak yılı bütçe kanununun maddesi anılan madde uygulamasını sınırlandırmıştır bütçe kanununun maddesinde sayılı harcırah kanununun maddesine göre verilecek tazminat hesabında k göre intibak edilen veya halen bulunulan dereceye tekabül edecek k nun maddesindeki aylık tutarları esas alınmış denilmektedir gündeliklerin misline tekabül eden aylık ücret nazara alınacak ancak sayılı nun maddesinde tavan olarak kabul edilen tl sını geçmeyecektir toplu iş sözleşmesinde tazminatın sayılı harcırah kanununun maddesine atıf yapılmış olmasına göre davacı hakkında yılı bütçe kanununun maddesinin uygulanması zorunluğu olduğuna göre bu maddenin anayasaya aykırılığı ileri sürülebilir ve yıllarına ait bütçe kanunlarında sayılı genel kadro kanununa atıf yapılmaktadır sayılı genel kadro kanununun maddesinde sayılı devlet memurları kanununun uygulanmasına geçildikten sonra harcırahın tesbitinde sayılı kanunda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar eski hükümlerin uygulanmasına ve eski aylık veya ücret tutarları üzerinden harcırah ödenmesine devam olunur denmektedir sayılı yasa uygulanmaya başlamıştır bugüne kadar sayılı yasada bir değişiklik yapılmamıştır bir uygulama kanunu olan bütçe kanununa göre işlem yapılması anayasanın maddesine aykırıdır yılı bütçe kanununun yılı bütçe kanununun ve yılı bütçe kanununun maddeleri birbirinin aynıdır yılı bütçe kanununun maddesinin anayasaya aykırı olduğu anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararıyla kararlaştırılmış ve madde hükmü iptal edilmiştir aynı sebeplerle bu bütçe yıllarına ait maddelerin iptali gerekir yılı bütçe kanununun ve yılı bütçe kanununun maddeleri anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine maddesindeki bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümlerin dışında hiç bir hüküm konulamaz ilkesine maddedeki türkiye büyük millet meclisi üyeleri bütçe kanunu taşanlarının genel kurullarında görüşülmesi sırasında gider artırıcı veya belli gelirleri azaltıcı teklif yapamazlar ilkesine aykırı görüldüğünden yılı bütçe kanununun ve yılı bütçe kanununun maddeleri anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi talep olunur
316
esas sayısı karar sayısı dava dilekçesindeki gerekçe iii anayasaya esas bakimindan aykirilik i̇ddi̇alarinin gerekçeleri̇ sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesi ile tarihli ve sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna eklenen geçici ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan bakanlık aleyhine varsa açılan davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi hâlinde i̇baresi ile nci ve nci fıkralarının anayasaya aykırılığı sayılı milli eğitim temel kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna geçici madde eklenmiştir anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sayılı kanunun geçici inci maddesine göre dönüşüm programına dâhil olmak suretiyle tarihine kadar özel okula dönüşüm taahhüdünde bulunan dershanelerden millî eğitim bakanlığına müracaat edenler lehine adı geçen kanun maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak söz konusu bakanlık aleyhine varsa açılan davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi hâlinde hazine taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapılması amacıyla ilk yıl için yatırım konusu taşınmazın emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin binde beşi tutarındaki bedel üzerinden tarihli ve sayılı devlet i̇hale kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının bendine göre pazarlık usulüne göre yirmi beş yıla kadar bağımsız ve sürekli nitelikte irtifak hakkı tesis edilebilir şeklinde hüküm tesis edilmiştir aynı maddenin devamında ise söz konusu irtifak hakkı tesisinin detayları açıklanmaktadır yine sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna eklenen geçici maddesinin ikinci fıkrasında da ancak bunlar tarafından daha sonra herhangi bir şekilde sayılı kanunun geçici inci maddesinin uygulanmasına ilişkin dava açılması hâlinde irtifak hakkı tesisi işlemi iptal edilir bu durumda ilgililer tarafından herhangi bir hak veya tazminat talebinde bulunulamaz ve taşınmazın üzerindeki yapı ve tesisler sağlam ve işler vaziyette hazineye intikal eder şeklinde bir düzenleme yer almaktadır i̇ptalini istediğimiz bu düzenlemeler ile eylül tarihine kadar özel okula dönüşme taahhüdünde bulunan dershanelere hazine taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapmaları için kamu arazilerini yıllığına bedelsiz kullanma hakkı verilmektedir ayrıca hazine arazisiesas sayısı karar sayısı üzerindeki milli eğitim bakanlığına ait okullar okulların ek binaları vb on yıla kadar kiraya verilebilecektir bilindiği üzere anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu hükme bağlanmıştır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan bütün etkinliklerinde hukuka ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet demektir böyle bir düzenin kurulması yasama yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır anayasada türkiye cumhuriyetinin demokratik hukuk devleti niteliği vurgulanırken devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır çünkü yargı denetimi hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur anayasanın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmektedir maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır anayasanın maddesinin birinci fıkrasına göre de anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir gerçekten karşılaştığı bir suçlamaya karşı kişinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi maddesi adil yargılanma hakkını düzenlemektedir bu hak sözleşme ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihadı açısından içerik ve boyutlarıyla oldukça geniş yer tutmaktadır mahkeme hakkın içeriğini belirlerken aynı zamanda hukukun üstünlüğü kuralına ve hukukun genel ilkelerine de dayanmaktadır buna göre mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması ya da kullanımını olanaksız kılan koşullara bağlanması adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir sözleşmeye göre teorik ve hayali değil gerçek ve fiilen kullanılabilir güvenceler sağlanmalıdır feyyaz gölcüklü şeref gözübüyük avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve uygulaması turhan kitabevi ankara avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesi de etkili başvuru yolunu düzenlemektedir buna göre bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi etkili başvuru hakkının sonuç doğurabilir türde olması gereğini klas almanya davası silver i̇ngiltere davası ve her taraf devletin bu hakkı her fert açısından yerine getirme yükümlülüğünü i̇rlanda i̇ngiltere davası kararlarında açıklamaktadır bu doğrultuda etkili başvuru yolu devlet organlarının başvuruların yapılmasını engellememesini gerektirmektedir çakıcı türkiye davası sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli veesas sayısı karar sayısı sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna eklenen geçici ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan bakanlık aleyhine varsa açılan davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi hâlinde ibaresinin ve ikinci fıkrasında yer alan ancak bunlar tarafından daha sonra herhangi bir şekilde sayılı kanunun geçici inci maddesinin uygulanmasına ilişkin dava açılması hâlinde irtifak hakkı tesisi işlemi iptal edilir bu durumda ilgililer tarafından herhangi bir hak veya tazminat talebinde bulunulamaz ve taşınmazın üzerindeki yapı ve tesisler sağlam ve işler vaziyette hazineye intikal eder şeklindeki düzenlemenin yargısal denetimini sınırlandırdığı ve bu nedenle de hukuk devleti ilkesini hak arama özgürlüğünü adil yargılanma hakkını ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiği ortadadır açıklanan bu nedenlerle sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna eklenen geçici ncı maddesinin inci fıkrasında yer alan bakanlık aleyhine varsa açılan davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi hâlinde ibaresi ile nci fıkrasında yer alan ancak bunlar tarafından daha sonra herhangi bir şekilde sayılı kanunun geçici inci maddesinin uygulanmasına ilişkin dava açılması hâlinde irtifak hakkı tesisi işlemi iptal edilir bu durumda ilgililer tarafından herhangi bir hak veya tazminat talebinde bulunulamaz ve taşınmazın üzerindeki yapı ve tesisler sağlam ve işler vaziyette hazineye intikal eder şeklindeki düzenlemenin davalardan feragata ilişkin hükümleri dava açma olanağını ortadan kaldırmaya yönelik olduğu için anayasamızın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesini ncı maddesinde yer alan hak arama hürriyetini temel hak ve hürriyetlerin korunmasına yönelik olan ncı maddesinin birinci fıkrasını avrupa insan hakları sözleşmesinin ncı maddesinde yer alan adil yargılanma hakkını ve ncü maddesinde yer alan etkili başvuru hakkını ihlal etmektedir bu nedenle iptali gerekir sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna eklenen geçici ncı maddesinin nci fıkrasına göre mülkiyeti hazineye ait ve millî eğitim bakanlığına tahsisli taşınmazlar üzerindeki okul binalarının tamamı veya bir kısmı ile bu binaların eklenti ve bütünleyici parçaları eğitim ve öğretim faaliyetlerinde kullanılmak üzere ilk yıl için tarihli ve sayılı emlak vergisi kanununun uncu ve inci maddelerine istinaden yayımlanan emlak vergisine matrah olacak vergi değerlerinin takdirine i̇lişkin tüzük hükümlerine göre hesaplanan emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin yüzde biri tutarındaki bedel üzerinden sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasının bendine göre pazarlık usulüyle on yıla kadar yukarıda belirtilen şartlarda millî eğitim bakanlığınca kiraya verilebilir şeklinde düzenleme yapılmıştır bu düzenleme ile kamu hizmeti amacıyla kullanılan taşınmazların milli eğitim bakanlığı üzerinden siyasi iktidarın tasarrufuna verilmesini hedeflemektedir ancak burada amacın kamu yararı ve kamu hizmeti olmadığı açıktır bakanlığın takdirine bırakılması beraberinde subjektif kriterlerin öne çıkmasını kaçınılmaz kılacaktır bu konudaki kazanılmış haklar ortadan kalkacaktıresas sayısı karar sayısı ayrıca bu düzenleme mülkiyeti kamu idaresine ait taşınmazların kamu hizmetine tahsisini düzenleyen sayılı kamu mali yönetimi ve kontrol kanununun nci maddesindeki genel ilkelerle de çelişmektedir tahsis sayılı yasanın nci maddesinde düzenlenmiştir anılan maddeye göre kamu idareleri kendi mülkiyetinde olan taşınmazları bir kamu hizmeti yürütmek üzere diğer bir kamu idaresine tahsis edebilirler söz konusu maddede ayrıca başlangıçta bir kamu hizmeti için tahsis edilmiş olan taşınmazların daha sonra kamu hizmetine ihtiyaç duyulmaması halinde tahsislerinin kaldırılma usulü de düzenlenmiştir i̇ptali talep edilen düzenlemede mülkiyeti hazineye ait olup milli eğitim bakanlığına tahsis edilmiş olan taşınmazların kamu hizmeti devam ettiği halde yani tahsisleri kaldırılmaksızın üçüncü kişilere kiralanması öngörülmektedir buna göre kamu hizmeti için tahsis edilmiş bir taşınmaz tahsis devam ettiği halde üçüncü kişilere kiralanabilecektir böyle bir düzenleme kanunların kamu yararı için çıkarılacağına yönelik olan hukukun genel ilkelerine aykırıdır kanunlar nihayetinde devlet etkinliklerinin düzenle sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluşturmak kamu yararını gerçekleştirmek ve uygulanmak amacıyla çıkarılır devlet etkinliklerinin düzenle sürdürülmesine engel olan kamu yararına amacı taşımayan kamu hizmetinin nitelikleriyle bağdaşmayan hak hukuk ve adalet anlayışına aykırı makul olmayan ve uygulanabilirliği bulunmayan bir düzenlemenin anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile de bağdaştırılması imkansızdır hukuk devletinde kanunların bir çıkarılma amacı bir gerekçesi olması gerekir bu amaç ve gerekçe kamusal bir hizmeti gerçekleştirmekten daha kaliteli daha etkili ve kamu yararına sonuç doğuracak şekilde gerçekleştirmeye kadar uzanabilir ancak kamusal bir hizmetin gerektiği gibi yapılmasını sekteye uğratmak kurulmuş hukuksal alt yapısını çökertmek kamu hizmetlerinin düzenle sürdürülmesini tehlikeye atmak ve kamu yararından koparmak amacıyla yasa çıkarılması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz aym kt açıklanan bu nedenlerle sayılı mili eğitim temel kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanuna eklenen geçici ncı maddesinin nci fıkrası ile kamu hizmeti amacıyla kullanılan taşınmazların tahsisleri bu taşınmazlara kamu hizmeti için ihtiyaç devam ettiği halde milli eğitim bakanlığı üzerinden üçüncü kişilere kiraya verilmesi sağlanarak kamu yararını tamamen ortadan kaldırdığı için anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesini ihlal edilmiştir bu nedenle düzenlemenin iptali gerekir sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesi ile değiştirilen tarihli sayılı özel öğretim kurumları kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleri i̇baresi ile bendinin yürürlükten kaldırılmasının nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan ile bakanlıkça dönüşüm programına alınan kurumlardan eğitim öğretim yılının sonuna kadar faaliyetleri devam eden ortaöğretim i̇baresinin nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan ortaöğretime veya yüksek öğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak kaydıyla i̇baresinin ve nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan on iki yaş ve altındaki i̇baresinin anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı sayılı kanunun tanımlar başlıklı maddesi madde bu kanunda geçen bakanlık millî eğitim bakanlığını kurum okul öncesi eğitim ilköğretim ortaöğretim özel eğitim okulları ile çeşitli kursları uzaktan öğretim yapan kuruluşları dershaneleri motorlu taşıt sürücüleri kursları hizmet içi eğitim merkezleri öğrenci etüt eğitim merkezleri özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumlarını okul okul öncesi eğitim ilköğretim özel eğitim ve ortaöğretim özel okullarını yabancı okullar yabancılar tarafından açılmış özel okulları azınlık okulları rum ermeni ve musevî azınlıklar tarafından kurulmuş lozan antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup türkiye cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim ilköğretim ve ortaöğretim özel okullarını dershane öğrencileri bir üst okulun veya yüksek öğretime giriş sınavlarına hazırlamak istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını çeşitli kurslar kişilerin sosyal kültürel ve meslekî alanlarda bilgi beceri yetenek ve deneyimlerini geliştirmek veya isteklerine göre serbest zamanlarını değerlendirmek üzere faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını özel eğitim okulu özel eğitim gerektiren bireylere hizmet veren özel olarak yetiştirilmiş personelin bulunduğu geliştirilmiş eğitim programlarının uygulandığı özel öğretim kurumunu motorlu taşıt sürücüleri kursu motorlu taşıt sürücüsü yetiştirerek sınav sonucu sertifika veren ve trafikle ilgili eğitim öğretim yaptıran özel öğretim kurumlarını öğrenci etüt eğitim merkezi öğrencilerin derslerine çalışmalarına ödev ve projelerini yapmalarına yardımcı olan ilgi istek ve yetenekleri doğrultusunda çeşitli faaliyetlerin yürütüldüğü özel öğretim kurumlarını özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi özel eğitim gerektiren bireylerin konuşma ve dil gelişim güçlüğü ses bozuklukları zihinsel fiziksel duyusal sosyal duygusal veya davranış problemlerini ortadan kaldırmak ya da etkilerini en az seviyeye indirmek yeteneklerini yeniden en üst seviyeye çıkarmak temel öz bakım becerilerini ve bağımsız yaşam becerilerini geliştirmek ve topluma uyumlarını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını milletlerarası özel öğretim kurumları yalnız yabancı uyruklu öğrencilerinesas sayısı karar sayısı devam edebilecekleri özel öğretim kurumlarını kurucu kurumun sahibi olan ve adına kurum açma izin belgesi düzenlenen gerçek veya tüzel kişiyi kurucu temsilcisi özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler adına seçilen kişiyi uzaktan öğretim kurumu çeşitli nedenlerle öğrenimlerini sürdüremeyenlere her türlü iletişim araçları ile eğitim öğretim yapan kurumları ifade eder şeklinde iken tarihli ve sayılı kanunun ncu maddesi ile madde bu kanunda geçen bakanlık millî eğitim bakanlığını kurum okul öncesi eğitim ilköğretim ortaöğretim özel eğitim okulları ile çeşitli kursları uzaktan öğretim yapan kuruluşları motorlu taşıt sürücüleri kursları hizmet içi eğitim merkezleri öğrenci etüt eğitim merkezleri özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumlarını değişik md okul özel eğitim okul öncesi ilkokul ortaokul ve ortaöğretim ile bakanlıkça dönüşüm programına alınan kurumlardan eğitim öğretim yılının sonuna kadar faaliyetleri devam eden ortaöğretim özel okulları yabancı okullar yabancılar tarafından açılmış özel okulları azınlık okulları rum ermeni ve musevî azınlıklar tarafından kurulmuş lozan antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup türkiye cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim ilköğretim ve ortaöğretim özel okullarını mülga md değişik md çeşitli kurslar ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak kaydıyla kişilerin sosyal sanatsal sportif kültürel ve mesleki alanlarda bilgi beceri dil yetenek ve deneyimlerini geliştirmek isteklerine göre serbest zamanlarını değerlendirmek amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını özel eğitim okulu özel eğitim gerektiren bireylere hizmet veren özel olarak yetiştirilmiş personelin bulunduğu geliştirilmiş eğitim programlarının uygulandığı özel öğretim kurumunu motorlu taşıt sürücüleri kursu motorlu taşıt sürücüsü yetiştirerek sınav sonucuesas sayısı karar sayısı sertifika veren ve trafikle ilgili eğitim öğretim yaptıran özel öğretim kurumlarını değişik md öğrenci etüt eğitim merkezi on iki yaş ve altındaki öğrencilerin derslerine çalışmalarına ödev ve projelerini yapmalarına yardımcı olmak ilgi istek ve yetenekleri doğrultusunda sosyal sanatsal sportif ve kültürel faaliyetler yürütmek üzere kurulan özel öğretim kurumlarını özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi özel eğitim gerektiren bireylerin konuşma ve dil gelişim güçlüğü ses bozuklukları zihinsel fiziksel duyusal sosyal duygusal veya davranış problemlerini ortadan kaldırmak ya da etkilerini en az seviyeye indirmek yeteneklerini yeniden en üst seviyeye çıkarmak temel öz bakım becerilerini ve bağımsız yaşam becerilerini geliştirmek ve topluma uyumlarını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını milletlerarası özel öğretim kurumları yalnız yabancı uyruklu öğrencilerin devam edebilecekleri özel öğretim kurumlarını kurucu kurumun sahibi olan ve adına kurum açma izin belgesi düzenlenen gerçek veya tüzel kişiyi kurucu temsilcisi özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler adına seçilen kişiyi uzaktan öğretim kurumu çeşitli nedenlerle öğrenimlerini sürdüremeyenlere her türlü iletişim araçları ile eğitim öğretim yapan kurumları ifade eder şekline dönüştürülmüştür böylece sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı özel öğretim kurumları kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleri ibaresi ile bendi yürürlükten kaldırılmıştır sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi sayılı özel öğretim kurumları kanununun maddesinin birinci fıkrasının g ve bentlerini de dershanelerin kapatılmasına neden olacak yürürlükten kaldırma hükümlerine uygun olarak değiştirmiştir öğretim kurumları kanununun maddesinin birinci fıkrasının g ve bentlerini de dershanelerin kapatılmasına neden olacak yürürlükten kaldırma hükümlerine uygun olarak değiştirmiştir okul tanımı özel eğitim okul öncesi ilkokul ortaokul ve ortaöğretim ile bakanlıkça dönüşüm programına alınan kurumlardan eğitim öğretim yılının sonuna kadar faaliyetleri devam eden ortaöğretim özel okulları şeklinde yeniden düzenlenmiştiresas sayısı karar sayısı çeşitli kurslar tanımı da değiştirilerek bu kursların ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak kaydıyla kişilerin sosyal sanatsal sportif kültürel ve mesleki alanlarda bilgi beceri dil yetenek ve deneyimlerini geliştirmek isteklerine göre serbest zamanlarını değerlendirmek amacıyla faaliyet gösterebilecekleri hükme bağlanmıştır öğrenci etüt eğitim merkezleri yaş ve altındaki öğrencilere yönelik olarak faaliyet gösterecek şekilde yeniden düzenlenmiştir sayılı mili eğitim temel kanunu i̇le bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesi ile değiştirilen tarihli sayılı özel öğretim kurumları kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleri i̇baresi ile bendinin yürürlükten kaldırılmasının anayasaya aykırılığı öncelikli olarak anayasanın maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümler kapsamında olup hukuk devleti ilkesini içermektedir buna göre türkiye cumhuriyeti başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesi yönetimin bütün eylem ve işlemlerinin hukuka ve anayasaya uygun olması koşulunu içermektedir anayasa mahkemesi demokratik devletin güvencesinin hukuk devleti ilkesi olduğunu kararlarında vurgulamaktadır yüksek mahkemeye göre hukuk devleti ilkesi aynı zamanda anayasanın üstünlüğünün ve bağlayıcılığının da güvencesidir yıldızhan yayla anayasa mahkemesine göre cumhuriyetin özü hıfzı timurun anısına armağan i̇stanbul üniversitesi hukuk fakültesi milletlerarası hukuk ve milletlerarası münasebetler enstitüsü i̇stanbul mahkeme hukukun genel ilkelerini hukuk devleti ile bütünleştirdiği bir kararında hukuk devletinin anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkelere uygun olması gerektiğini açıklamıştır karara göre hukuk devleti her eylem ve işlemi hukuka uygun insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir aym kt aymkd s bu karardan anlaşıldığı üzere anayasa mahkemesi hukukun genel ilkelerine açıkça anayasa üstü ölçü norm değeri vermektedir böylece kanunların anayasaya uygunluk denetiminde denetlenen kuralın anayasa ilkelerine ve bu ilkelerin de dayanmakta olduğu üstün genel hukuk kurallarına uygun olup olmadığı araştırılır necmi yüzbaşıoğlu türk anayasa yargısında anayasallık bloku i̇stanbul üniversitesi hukuk fakültesi yayını i̇stanbul anayasa mahkemesi açısından hukuk devleti ilkesi hukukun genel ilkelerinin de teminatını ve zeminini oluşturmaktadır mahkeme böylelikle hukuk devleti ilkesi ile hukukun genel ilkeleri arasında bir özdeşlik kurmaktadır i̇brahim kaboğlu hukukun genel i̇lkeleri ve anayasa yargısı anayasa yargısı ankara anayasa mahkemesiesas sayısı karar sayısı kararlarını oluştururken bir takım ölçütleri kararlarına dayanak olarak kullanmaktadır bu ölçütler esas olarak hukuka uygunluk denetimde ayrıştırıcı işleve sahiptirler yani somut konular bu ilke ve ölçütler eşliğinde değerlendirilerek ilke ve ölçütlerin ihlali sonucuna varıldığında hukuka aykırılık kararına ulaşılmış olur dershanelerin kapatılması konusunun hukuka aykırılığının saptanmasında kullanılmakta olan ve yargısal denetimde belirleyici güce sahip ilgili ilkeler bakımından değerlendirilmesi gerekmektedir dershanelerin hukuksal dayanağı olan sayılı kanunun maddesinde yapılan değişiklik yoluyla yasal dayanağının ortadan kaldırılması hukuk devleti ilkesi ve özdeşi kabul edilen hukukun genel ilkelerinin de ihlali anlamına gelmektedir bu değişiklikle yasama ve yürütme organlarının işleyişine egemen olan kamu yararı amacının gerçekleşmediği açıktır dershane faaliyetini yürütmekte olanlar ve bu kapsamda yararlanıcılar bakımından söz konusu faaliyetin ortadan kaldırılması hukuki güvenliği de ortadan kaldırmaktadır anayasa mahkemesi hukuk devleti ilkesini hukuk güvenliği kamu yararı nesnellik kriteri adalet hakkaniyet ölçütleriyle birlikte açıkladığı bir kararında şu belirlemelerde bulunmaktadır hukuk devletinin temel ilkelerinden olan hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması genel objektif adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir aym k kt anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi öngörülebilirliği dolayısıyla hukuk güvenliğini amaçlar geriye dönük yükümlülükler ve hakların sınırlandırılması ise hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz dershanelerin yasal dayanağının ortadan kaldırılması yoluyla kapatılmasına neden olan hükmü içeren sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleri ibaresi ile bendini yürürlükten kaldırarak dershanelerin yasal dayanağının yok edilmesi yasama çoğunluğu ile iktidarın hedeflerini gerçekleştirmeye yöneldiği ve kamu yararını amaçlamadığı açıktır anayasanın maddesinde hukuk devleti ilkesi ile yaşam bulan kamu yararı hukuk güvenliği belirlilik adalet ilkeleri yok sayılmaktadır düzenlemenin hukuk devleti ilkesini değiştirilemez olduğunu emreden anayasanın maddesine aykırılığı açıktır ve iptali gerekir bununla birlikte sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinde değişiklik yapılarak dershanelerin tümden ortadan kaldırılmasına neden olması ve hiç dershane faaliyeti olmamış gibi yok haline getirilmesi bakımından ölçüsüz ve hakkın özüne dokunan bir düzenlemedir anayasanın maddesine göre temel hak ve hürriyetler özlerineesas sayısı karar sayısı dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz anayasa mahkemesi eğitim ve öğretim hakkını anayasanın maddesi çerçevesinde değerlendirdiği bir kararında şu belirlemelerde bulunmaktadır anayasanın maddesi ile maddesi birlikte değerlendirildiğinde eğitim ve öğretim hakkının kapsamı belirlenirken anayasanın özüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olarak yasayla bazı sınırlamalar getirilebilirse de bunlar eğitim ve öğretim hakkını tamamen ortadan kaldıracak nitelikte olamaz demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz aym kt anayasa mahkemesi kararlarında ayrıca ölçülülük ilkesinin alt unsurlarını da belirlemiştir buna göre amaç ve sınırlama orantısının korunmasıyla ilgili ölçülülük temel ilkesinin alt ilkeleri yasal önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olup olmadığını saptamaya yönelik elverişlilik sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşma bakımından zorunlu olup olmadığını arayan zorunluluk gereklilik ve amaç ve aracın ölçüsüz bir oranı kapsayıp kapsamadığını bu yolla ölçüsüz bir yükümlülük getirip getirmediğini belirleyen oranlılık ilkeleridir aym k kt eğitim ve öğretim alanında alt yapıda ve sınav sisteminde hiçbir değişikliğe gitmeden zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaç sürdüğü halde dershanelerin kapatılmasına neden olan sayılı kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı özel öğretim kurumları kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleri ibaresi ile bendinin yürürlükten kaldırılmasının anayasanın maddesinde belirlenen ‘demokratik toplum düzeni gerekleri ilkesine aykırı olduğu açıktır anayasa mahkemesi bazı kararlarında ise demokratik toplum düzeninin gereklerini özgürlüklerin özüyle özdeşleştirmiştir mahkemenin bir kararına göre temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulup tümüyle kullanılamaz hale getiren kısıtlamalar demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz özgürlükçü olmak yanında hukuk devleti olmak ve kişiyi ön planda tutmak da aynı rejimin öğelerindendir demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun özgürlük kısıtlamalarının bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını ortadan kaldıracak düzeye vardırmamasıdır aym kt dolayısıyla mahkeme özgürlüklerin özüne dokunan sınırlamaları aynı zamanda demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı sınırlamalar olarak görmüştür aym kt aym kt sayılı kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı özel öğretim kurumları kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleriesas sayısı karar sayısı ibaresi ile bendinin yürürlükten kaldırılması dershane kapsamındaki eğitim ve öğrenim hakkını ölçüsüz ve öze dokunur şekilde tamamen ortadan kaldırdığı için anayasanın bu güvenceleri içeren maddesini ihlal etmiştir anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasına göre herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahip olması demek insanların kendilerini hangi yönde ve nasıl geliştireceklerine ideallerini ve hayallerini ne ölçüde ne türlü gerçekleştireceklerine dair kişilerin diledikleri şekilde özgür biçimde karar vermeleri anlamına gelmektedir kanun koyucunun bu konuda sınırlayıcı veya kısıtlayıcı düzenleme yapması veya bu alana herhangi bir müdahalede bulunması da anayasanın maddesinin birinci fıkrasının ihlali anlamına gelir ülkemizde dershanelerin ortaya çıkması eğitim sistemimizin içinde bulunduğu koşulların zorunlu bir sonucudur orta ve yükseköğretime geçiş için ölçme değerlendirme ve merkezi sınav sistemi değiştirilmeden okullarda eğitimin kalitesi yükseltilmeden ve eşitlenmeden dershaneleri kapatma yoluna gitmek hali hazırda sınavlara hazırlanan milyonlarca öğrenciyi ve bu alanda eğitim veren kurumları mağdur edecektir ayrıca eğitim sistemindeki sorun dershanelerin varlığı olmayıp okullarda öğrencilerin kaliteli yeterli düzeyli ve etkin eğitim alamıyor olmalarıdır rekabete dayalı eğitim sisteminde öğrenciler eğitimleri ve gelişimleri için okulun dışında çözümler aramak zorunda kalmakta ve dershaneler sayesinde bu eksiklikleri kapatmaya çalışmaktadırlar pisa verileri incelendiğinde ise oecd ülkeleri genelinde öğrencilerin sadece i sosyal kültürel ve ekonomik düzey açısından düşük seviyedeyken ülkemizde bu oran lara çıkmaktadır ülkemizin sosyo ekonomik ve kültürel alandaki geriliği doğal olarak eğitim sistemimizin kalitesine ve öğrencilerimizin başarısına da yansımaktadır ülkemizin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında dershanelerin kapatılmasının getireceği zarar yarardan fazla olacaktır eğitim konusunda ülkenin iç dinamikleri ile zorunluluklarını göz ardı ederek yapılmış olan bu yasal düzenleme eğitim sistemimizde telafisi güç ve imkansız durumlara neden olacağı gibi bireylerin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkından yoksun bırakılmasına da neden olacaktır sayılı kanunun maddesi ile ile tarihli ve sayılı özel öğretim kurumları kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dershaneleri ibaresi ile bendinin yürürlükten kaldırılmasının anayasanın maddesinin birinci fıkrasını da ihlal etmektedir bu nedenle iptal edilmelidir anayasanın maddesine göre kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim öğretim araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi de eğitim ve öğretim hakkını düzenleyerek güvence altına almıştır sözleşmeye ek protokolün maddesine göre hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz dolayısıyla dershanelerin kapatılması girişimi hem anayasada hem de avru
4,091
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykirilik nedenleri̇ ve i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ anayasanin maddesi̇ yönünden anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmektedir hukuk devleti insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün eylem ve işlemleri ile eşitlik ve hakkaniyeti gözeten devlettir bu bağlamda yasa koyucunun yasal düzenlemeler yaparken takdiri sınırsız ve keyfi olmayıp hukuk devleti ilkeleriyle sınırlıdır hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucu kendisine tanınan takdir yetkisinin anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlevleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kuralları ile kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir yasa koyucu yalnız yasaların anayasaya değil anayasanın da evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamak ile yükümlüdür bu bağlamda hukuk devletinde ceza hukuku alanında olduğu gibi idari para cezalarına ilişkin düzenlemelerde de kuralların önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü adil ve orantılı olması gerekir denilmiş ve yine yüksek mahkemenin tarih ve k sayılı kararında da kimseye hak ettiğinden fazla ceza verilemez cezaların ağırlık derecesi kanun koyucunun takdirinde ise de takdir korunan hukuksal değeri ihlal derecesine göre olmalıdır aynı konudaki düzenleme ihlal derecelerine göre yaptırım ve ceza yönünden adaletli mantıklı hakkaniyete uygun olmalıdır görüşüne yer verilmiştir i̇ptali istenen yasa metni uyarınca cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunacaktır ceza adaleti yönünden cezanın alt sınırının yıl olması hukuk devletinde olması gereken adalet ve hakkaniyet ilkeleri ve suç ve cezaların orantılılığı ilkeleri ile bağdaşmamaktadır her ne kadar yasa koyucu cezaların miktarlarını belirlemekte serbest ise de sayılı yasa değişikliğinden önce aynı eylemin yaptırımının alt sınırı yıl iken sayılı yasa ile alt sınırın yıla çıkarılmasının izah edilebilir bir gerekçesi bulunmamaktadır kaldı ki ülkemizde özellikle doğuda kırsal kesimlerde küçük yaşta evlendirmelerin yaygın olmasının yanı sıra ülke genelinde ve şehirlerde yaşı küçük ve yaşı birbirine yakın çocukların cinsel ilişkiye girmeleri de yaygındır i̇letişim teknolojilerinin gelişmesi gerek görsel basında gerekse herkesin özgür olarak kullandığı internet sitelerinin sosyal paylaşım ağlarında cinselliğin ön plana çıkarılmasına rağmen yaşı küçük çocuklarla rızaları dahilinde cinsel ilişkide bulunulmasının ağır yaptırımlarının bulunduğu özellikle yine çocuk sanıklar tarafından bilinmemekte bu hususta gerek okullarda gerekse görsel ve yazılı basında bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar kamu spotu okullarda cinsellik dersi vb idari merciler tarafından yapılmamaktadır her ne kadar kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ise de çocuklarımızı bu şekilde katı bir ceza hukuku ilkesi gereği yüksek cezalarla karşı karşıya bırakmak da vicdanları zedelemektedir sayılı yasa değişikliğinden önce sayılı yasanınesas sayısı karar sayısı önceki halinde mağdurun ruh sağlığının bozulması durumunda yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunacağı belirtilmekte maddenin bu fıkrasının tamamen yürürlükten kaldırılması ile sırf lehe aleyhe değerlendirilmesi halinde yasanın eski halinin lehe olacağı düşüncesi ile sayılı yasa ile eklenen tck maddesinin uygulanacağı failler yönünden orantısızlık yaratacağı açıktır zira yasanın önceki hali ile ruh sağlığının bozulmaması durumunda faile yıldan başlayan ceza verilecek iken yasanın yeni hali ile ruh sağlığının bozulup bozulmadığına bakılmaksızın adeta ruh hâli bozulmuş kabul edilerek faile yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezası verilecektir bu da göstermektedir ki cezanın alt sınırının yıldan aşağı olmamasının gizli gerekçesi sırf yargıtaydaki dosyaların lehe aleyhe değerlendirmesi yapılmak üzere yerel mahkemelere gönderilmesinin önüne geçmektir oysa hukuk devletinin adalet ve hakkaniyet ilkesi uyarınca yasa koyucunun uygulayıcıya takdir hakkı tanıması buna göre yasanın lehe aleyhe değerlendirmesi yapılması olması gerekendir kaldı ki yargıtay içtihatlarında da görüleceği gibi aralarında ciddi bir yaş farkı bulunmayan sanık ile mağdurun rızayla girdiği cinsel ilişki neticesinde mağdurun ruh sağlığının bozulmasının sanıkların aleyhine yorumlanamayacağını belirtmiş ve sanık hakkında bu sebeple yıldan az olmamak üzere ceza tayinini bozma sebebi yapmıştır yargıtay cd tarihli sayılı kararı öte yandan cebir tehdit veya hile gibi ir edeyi etkileyen herhangi bir hâl olmaksızın aralarında ciddi bir yaş farkı bulunmayan sanıkların mağdure ile cinsel ilişkiye girdikleri olaylarda sanıkların kastettiklerinden daha farklı ve ağır olan ruh sağlığının bozulması neticesinin meydana geldiği tarihinde yürürlüğe giren sayılı türk ceza kanunu ile sayılı türk ceza kanununda yer alan objektif sorumluluğunun kaldırılarak sübjektif sorumluluğun kabul edildiği tck nın maddesi uyarınca failin gerçekleşen fakat kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmiş olması gerektiği somut olayda sanıkların dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumları kişisel halleri mağdure ile olan ilişkileri eylemlerin cebir ve tehdit olmadan gerçekleştirilmeleri şeklindeki suçların işleniş özellikleri karşısında ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanıklar tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmelerinin söz konusu olmadığı meydana gelen bu zararın ise tcknın maddesi kapsamında cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşmada uzaklaşmada dikkate alınabileceği gözetilmeksizin sanıklar hakkında tcknın maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini görüldüğü üzere yargıtay dahi uygulamalarında rıza ile yaşı yakın olan mağdur ve sanıkların girdiği cinsel ilişki sonrasında mağdurun ruh sağlığının bozulması durumlarında onbeş yıl ceza verilmesini adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçüleri ile bağdaştıramadığından uygulama ile sayılı yasa öncesi dönemde bu madde hükmünün uygulamasını aynı mahkememiz dosyasındaki somut olaydaki durumlarda adete uygulama dışı bırakmıştır sonuç olarak suça sürüklenen çocuğun eylemi sayılı yasa yürürlüğe giremese idi yargıtay uygulamaları gereği ruh sağlı bozulmuş olsa dahi madde uygulanmayacak cezanın alt sınırı yıl değil maddesi uyarınca yıl olarak uygulanacaktı anayasanin maddesi̇ yönünden anayasanın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmüne yer verilmiştir anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere anayasanın maddesine göre yasaların uygulanmasında ayrım gözetilmeyecek ve eşitsizliğe yol açılmayacaktır maddede düzenlenen eşitlik ilkesiyle birbirinin aynı durumda olanlara aynı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir yasa önünde eşitlik herkesin heresas sayısı karar sayısı yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerektirebilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez yine anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında eşitlik ilkesi aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde yasalarda ve yükümlülüklerde yetkilerde ve sorumluluklarda fırsatlarda hizmetlerde eşitliği sağlanmasını gerektiren eşit davranma ve ayrım yapmama ilkesi olarak yorumlanmıştır bu açıklamalar ışığında söz konusu yasa maddesinin doğrudan eşitsizlik yaratan bir düzenlemesi görülmemekte ise de yakın yaşta olan mağdurlara karşı yapılan eylemlere çok farklı cezai müeyyideler bağlaması bakımından dolaylı olarak eşitsizliğe sebebiyet vermektedir şöyle ki yaşını bitirmiş yaşını bitirmesine çok az kalmış mağdure ile rızası ile cinsel ilişkide bulunan aynı yaştaki faile iptali istenen yasa maddesi uyarınca yıldan az olmamak üzere ceza hükmetmek gerekecek iken yaşını henüz bitirmiş mağdure ile rızası ile cinsel ilişkide bulunan aynı yaştaki faile mağdurenin şikayetçi olmaması halinde tck maddesi uyarınca hakkında şikayet yokluğu nedeniyle düşme karan verilecektir örnekte de görüldüğü üzere mağdurenin henüz yaşını geçmiş olduğu halde ve yaşını bitirmesine çok az bir süre kalması halinde aynı yaştaki mağdure ile birlikte olan faile verilecek ceza arasında aşırı orantısızlık mevcuttur fail bir durumda hiç ceza almayacak iken diğer halde cezası yıldan başlayacaktır anayasanın maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi uyarınca eşit suça eşit ceza verilmesi ilkesi bulunduğundan iptali istenen yasa maddesi anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu kanaati hasıl olmuştur sonuç ve talep mahkememizce yukarıda yer verilen açıklamaların birlikte değerlendirilmesinden sayılı türk ceza yasasının sayılı yasa ile eklenen tcknın maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi uyarınca sayılı türk ceza yasasının sayılı yasa ile eklenen tcknın maddesinin iptali istemiyle resen anayasa mahkemesine gidilmesine ve bu maddenin iptalinin istenilmesine dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluşturularak karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beş ay beklenilmesine beş ay içinde netice gelmez ise mevcut mevzuata göre davanın neticelendirilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir karar yukarıda açıklanan nedenlerle suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasında iddianamede suça sürüklenen çocuğun cezalandırılmasına yönelik sevk maddesi olarak gösterilen tcknın maddesinin cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur hükmünün türkiye cumhuriyet anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu görülmekle sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesi gereğinceesas sayısı karar sayısı iddianame ile dosyadaki belgelerin onaylı birer örneği çıkartılarak sayılı türk ceza yasasının sayılı yasa ile eklenen tcknın maddesinin cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatiyle iptal davası başvurusu olarak anayasa mahkemesi genel sekreterliğine gönderi̇lmesi̇ne sayılı kanunun maddesi gereğince dosyaya bu aşamada karar numarasına verilmesine yer olmadığına dosya esası üzerinden iptali istenilen yasa maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırılık gerekçesinin yazılmasına türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesi uyarınca başvurunun sonuçlanmasının bekletici mesele yapılmasına dosya esas numarası üzerinden gerekçeli kararın yazımına müteakip dosya ve eklerinin anayasa mahkemesi genel sekreterliğine gönderilmesine sayılı yasanın maddesi gereğince aylık azami süre gözetilerek anayasa mahkemesinin bu konuda bir karar vermesinin beklenilmesine bu süre içerisinde ve sonunda anayasa mahkemesince bir karar verilmez ise türkiye cumhuriyeti anayasasının ve sayılı yasanın maddesi gereğince yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre değerlendirme yapılmasına bu nedenlerle duruşmanın sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesindeki aylık süre gözönüne alınarak günü saat a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi
1,581
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir i̇zmir kahveciler odası vekili av mustafa özgür bayır tarafından tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanun hükümlerinin uygulanması konulu başbakanlık genelgesinin nci maddesinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle başbakanlığa karşı açılan davada dava konusu düzenlemenin dayanaklarından olan sayılı tütün mamüllerinin zararlarının önlenmesine dair kanunda değişiklik yapılması hakkında kanunun ncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin anayasaya aykırı olduğu yolundaki davacı itirazı incelenerek işin gereği görüşüldü dava konusu i̇şlem i̇şlemin yasal dayanakları ve davacının i̇stemi türkiye adına tarihinde new yorkta imzalanan ve tarih ve sayılı yasayla onaylanması uygun bulunan dünya sağlık örgütü tütün kontrolü çerçeve sözleşmesi tarihli bakanlar kurulu kararına istinaden tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır anılan sözleşme ile her birey tütün tüketimi ve tütün dumanına maruz kalmanın neden olduğu sağlık sorunları bağımlılık ve hayati tehlikeler konusunda bilgilendirilmeli ve bireylerin tütün dumanına maruz kalmalarını önlemek için ilgili hükümet birimlerince etkin yasal icrai idari ve diğer önlemler planlanmalıdır ulusal bölgesel ve uluslararası düzeyde kapsamlı çok sektörlü önlemlerin ve eşgüdümlü tepkilerin geliştirilmesi ve desteklenmesi için aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurularak güçlü siyasi taahhütlerde bulunulması gerekmektedir tüm bireyleri tütün dumanına maruz kalmaktan korumak için önlem alınması gerekliliği her türlü tütün ürünü bakımından başlamayı önleyici bırakmayı kolaylaştırıcı ve destekleyici tüketimi azaltıcı önlemler alınması gerekliliği yerli bireylerin ve toplulukların sosyal ve kültürel açıdan ihtiyaç ve görüşlerine uygun tütün kontrol programlarının geliştirilmesi uygulanması ve değerlendirilmesi faaliyetlerine katılmalarını teşvik edici önlemler alınması gerekliliği tütün kontrolü stratejileri geliştirilirken cinsiyete özgü risklere hitap edilmesini sağlayacak önlemler alınması gerekliliği etkili tütün kontrol programlarının oluşturulması ve uygulanması amacıyla yerel kültürel sosyal ekonomik siyasi ve yasal faktörler göz önüne alınarak özellikle teknoloji transferi bilgi ve finansal yardım ve uzman desteği sağlanması konularında uluslararası işbirliği sözleşmenin önemli bir parçasıdır her türlü tütün ürününün tüketiminin ulusal bölgesel ve uluslararası düzeyde azaltılmasındaki kapsamlı çok sektörlü önlemler halk sağlığı ilkeleri doğrultusunda tütünesas sayısı karar sayısı tüketimi ve tütün dumanına maruz kalmaya bağlı hastalıklardan erken ölüm ve sakatlıklardan korunmak açısından vazgeçilmezdir tarafların kendi kanunları çerçevesinde belirlenen yükümlülükleriyle ilgili konular kapsamlı tütün kontrolünün önemli bir parçasıdır gelişmekte olan ve ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerdeki tütün kontrol programlarının bir sonucu olarak geçimleri olumsuz etkilenen tütün yetiştiricilerine ve işçilerine teknik ve mali destek sağlanmasının önemi kabul edilmeli ve ulusal olarak geliştirilen sürdürülebilir kalkınma stratejileri kapsamında ele alınmalıdır sözleşme ve protokollerinin amacına ulaşılmasında sivil toplumun katılımı büyük önem arz etmektedir şeklinde rehber ilkeler belirlenmiştir sözleşmenin maddesinde taraflar bilimsel kanıtların tütün dumanına maruz kalmanın ölüm hastalık ve sakatlıklara neden olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtladığını kabul ederler her bir taraf kapalı iş yerlerinde toplu taşıma araçlarında kapalı kamu alanlarında ve gerektiğinde kamuya açık diğer yerlerde tütün dumanına maruz kalmayı engellemek için ulusal yasalarla belirlenen mevcut resmi yetki alanlarında etkin yasal icrai idari veveya diğer önlemleri alacak ve uygulayacak ve bu önlemlerin yetkisine giren diğer düzeylerde de kabulü ve uygulanmasını etkin bir şekilde teşvik edecektir kuralı yer almıştır sözleşmenin taraf devletlere getirdiği yükümlülükler kapsamında tütün zararlarının önlenmesi konusunda türkiye büyük millet meclisince kabul edilen ve tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesi ve kontrolü hakkında kanunun maddesinde sağlık eğitim öğretim ve kültür hizmeti veren yerler ile kapalı spor salonlarında ve toplu taşımacılık yapılan her türlü nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında kamu hizmeti yapan kurum ve kuruluşlardan beş veya beşten fazla kişinin görev yaptığı kapalı mekanlarda tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaktır bu gibi mahallerde tütün ve tütün mamullerinin içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilir tahsis edilen yerden sigara içilmeyen mahallere duman gidişini engelleyecek havalandırma tecrit etme gibi tedbirler alınır kuralı yer almakta iken tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı tütün mamüllerinin zararlarının önlenmesine dair kanunda değişiklik yapılması hakkında kanunun üncü maddesi ile anılan madde değiştirilerek tütün ürünleri kamu hizmet binalarının kapalı alanlarında koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim sağlık üretim ticaret sosyal kültürel spor eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği ikamete mahsus konutlar hariç binaların kapalı alanlarında taksi hizmeti verenler dahil olmak üzere karayolu demiryolu denizyolu ve havayolu toplu taşıma araçlarındaesas sayısı karar sayısı okul öncesi eğitim kurumlarının dershaneler özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk ve orta öğrenim kurumlarının kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı ve açık alanlarında özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane kafeterya birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde tüketilemez ancak yaşlı bakım evlerinde ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde cezaevlerinde şehirlerarası veya uluslararası güzergâhlarda yolcu taşıyan denizyolu araçlarının güvertelerinde tütün ürünleri tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulabilir bu alanlara onsekiz yaşını doldurmamış kişiler giremez otelcilik hizmeti verilen işletmelerde tütün ürünleri tüketen müşterilerin konaklamasına tahsis edilmiş odalar oluşturulabilir açık havada yapılan her türlü spor kültür sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerler ile bunların seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanılamaz ancak bu tesislerde tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulabilir bu kanunun tütün ürünleri tüketilmesine tahsis edilen kapalı alanlarının koku ve duman geçişini önleyecek şekilde tecrit edilmesi ve havalandırma tertibatı ile donatılması gerekir bu kanunun uygulanmasında tütün ürünü ibaresi tüttürme emme çiğneme ya da buruna çekerek kullanılmak üzere üretilmiş hammadde olarak tamamen veya kısmen tütün yaprağından imal edilmiş maddeyi ifade eder hükmü getirilmiştir kahvehane kafeterya birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde ve lokantalarda tütün ürünlerinin tüketilmesine ilişkin olarak sayılı yasayla gerçekleştirilen düzenlemelerin temmuz tarihi itibarıyla yürürlüğe girecek olması sebebiyle uygulama birliğinin sağlanması ve herhangi bir aksaklık yaşanmaması bakımından uyulması gereken hususları göstermek amacıyla tarih ve sayılı resmi gazetede sayılı başbakanlık genelgesi yayımlanmıştır anılan genelgenin inci maddesinde i̇kamete mahsus konutlar hariç olmak üzere kahvehane kafeterya birahane nargile içilen mekânlar dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler ve lokantalar dahil kamu ve özel hukuk kişilerine ait tüm binaların kapalı alanlarında tütün ürünleri tüketilmeyecektir kahvehane kafeterya birahane nargile içilen mekânlar dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerin ve lokantaların açık alanlarında tütün ürünleri tüketilmesi durumunda diğer kişilerin tütün dumanından etkilenmelerini önleyecek düzenlemeler yapılacak kapalı alanlara tütün dumanı geçmemesi için gerekli tedbirler alınacaktır sabit veya seyyar bir tavanı veya çatısı çadır güneşlik vb dahil olan kapıları pencereleri ve giriş yolları dışında bütün yan yüzeyleri geçici veya kalıcı olarak tamamenesas sayısı karar sayısı kapatılmış alanlar ile aynı şekilde tavanı veya çatısı olup yan yüzeylerinin yarısından fazlası kapalı bulunan yerler kapalı alan olarak değerlendirilecektir kuralı yer almaktadır davacı i̇zmir kahveciler odası tarafından tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanun hükümlerinin uygulanması konulu başbakanlık genelgesinin yukarıda aktarılan maddesinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle bakılmakta olan bu dava açılmış olup dava konusu düzenlemeye yasal dayanak olan sayılı yasanın maddesinin özel girişim özgürlüğü ve mülkiyet hakkını ihlal ettiği eşitlik ölçülülük ve gereklilik ilkesine aykırı olduğu bu nedenle anayasanın ve maddelerine aykırı bulunduğu ileri sürülerek anayasa mahkemesine başvurulması istenilmektedir bu durumda davalı başbakanlık tarafından sayılı tütün mamüllerinin zararlarının önlenmesine dair kanunda değişiklik yapılması hakkında kanunun kahvehane kafeterya birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde ve lokantalarda tütün ürünlerinin tüketilmesine ilişkin olarak getirdiği düzenlemeler uyarınca uygulama birliğinin sağlanması ve uyulması gereken hususları göstermek amacıyla çıkarılan sayılı genelgenin inci maddesinin iptali istemiyle açılan davada sayılı yasanın maddesi uygulanacak kural niteliğindedir kurulumuzca davacının i̇zmir kahveciler odası olması ve uyuşmazlığın kahvehane esnafını ilgilendirmesi nedeniyle sayılı yasanın maddesindeki özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehanekafeterya birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde şeklindeki kuralda yer alan kahvehane ibaresi yönünden anayasanın üncü nci ve inci maddelerine aykırılığı iddiasıyla başvurulmaktadır anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi tütün ürünlerinin tüketilmesinin yaygın bir alışkanlık ve ciddi bir halk sağlığı sorunu olması bu ürünlerin tüketilmesinin kullanıcıların yanı sıra pasif olarak tütün dumanına maruz kalanları da etkilemesi çocukların ve gençlerin günlük hayatta tütün ürünü tüketen yetişkinlerle bir arada bulunmaları ve onlara özenmeleri sonucu gelecek nesillerin sağlığının tehdit altında olması kısacası tütün ürünlerinin tüketiminin kamu sağlığı ve çevresel etkiler bakımından büyük sorun yaratması nedeniyle tütün ve tütün ürünlerinin zararlarından korunmaya yönelik önlemlerin alınması kapsamında yasal düzenleme yapılması anayasanın maddesi ve dünya sağlık örgütü tütün kontrolü çerçeve sözleşmesinin gereğidir belirtilen çerçevede yasa koyucu tarafından genel sağlığın korunması sağlıklı çevre oluşturulması amacıyla diğer ticari işletmelerle birlikte kahvehanelerde de tütün ürünlerinin tüketimine bir kısım yasaklar ve sınırlandırmalar getirilebileceğinde duraksama bulunmamaktadır ancak getirilebilecek yasak ve sınırlandırmaların bu ticari işletmelerin varlıklarını sürdürebilmelerini ölçüsüz bir şekilde zorlaştırmaması işleticilerin çalışma özgürlüklerini kullanmalarını ağır bir takım şartlara bağlamaması gerekir zira işletmecilerin çalışma özgürlüklerini kullanıp faaliyetlerini güvenli biçimde sürdürmeleri de anayasal güvence altındadır avrupa birliği hukukunda avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin den kadarki maddeleri ile ek birinci protokolün maddesi hükümlerinde anlamını bulan ölçülülük ilkesi avrupa i̇nsan hakları mahkemesi ve avrupa topluluğu adalet divanı kararlarında yaptırım ve yükümlülüklerin denetiminde kullanılmaktadır avrupa birliği hukuku bakımındanesas sayısı karar sayısı hukukun genel ilkesi kapsamında değerlendirilen ölçülülük ilkesi tarih ve sayılı yasayla yapılan değişiklikle anayasanın ve nci maddelerinde yer alarak pozitif hukuk kuralı haline gelmiştir anayasanın üncü maddesinde ifade edildiği gibi temel hak ve özgürlükler özlerine dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun biçimde yasayla sınırlandırılabilir ölçülülük ilkesi gereği olarak kısıtlamada başvurulan araç sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmalı araçla amaç ölçüsüz bir oran içinde bulunmamalıdır ölçülülük ilkesi ile temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmakta sınırlandırılan hak ve özgürlükler arasında denge kurulması ve mümkün olduğunca sınırlanan hak ve özgürlüğe az zarar verilmesi amaçlanmaktadır yani önlem elverişli ve zorunlu olmalı amaca göre dengeli bir orantı içinde kalmalıdır toplum hayatımızda beş yüz yıla yakın geçmişi bulunan kahvehaneler ilgili kamu idaresinden ruhsat almak suretiyle faaliyette bulunmaktadırlar dinlenilip vakit geçirilen kahvehanelerde çay kahve gibi içeceklerin yanı sıra tütün ürünleri de geçmişten bu yana tüketilmektedir dolayısıyla tütün ürünleri tüketimi ile ilgili yapılacak yasal düzenlemelerde de kahvehanelerin bu özellikleri ve nitelikleri mümkün olduğunca korunarak anılan iş yerlerinin işlevlerini sürdürebilmeleri sağlanmalıdır sayılı yasanın maddesinde ise toplum hayatı içerisinde geçmişten bu yana ortaya çıkan özellikleri ve nitelikleri göz ardı edilerek kapalı mekanlardan oluşan kahvehanelerde tütün ürünlerinin tüketimi bütünüyle yasaklanmıştır böylece kahvehane işleticilerinin faaliyetlerini sürdürebilmeleri zorlaştırılarak ekonomik çıkarları göz ardı edilmiş ölçülülük ilkesine aykırı biçimde çalışma özgürlüğü sınırlandırılmıştır öte yandan üretim ve satışı engellenmemek suretiyle tütün ürünlerinin tüketimi kişilerin tercihine bırakılmıştır dolayısıyla tütün ürünlerini tüketmek kişi özgürlüğü alanına girmektedir genel sağlığın korunması amacıyla bağımlılıkla mücadele edilip tütün ürünlerinin tüketiminin azaltılması yönünde yasal düzenleme yapılırken söz konusu tüketimin sonuçta kişi özgürlüğü alanına girdiği de göz önünde tutulmalıdır tütün ürünlerinin tüketiminde genel sağlığı korumak amacıyla uygulanacak yasak ve sınırlamaların bir yandan kahvehane işleticilerinin çalışma özgürlükleri bir yandan da tütün ürünlerini tüketenlerin kişisel özgürlükleri gözetilerek ölçülülük ilkesine uygun biçimde belirlenmesi hukuki bir zorunluluktur anayasanın inci maddesinde devletin ticari işletmelerin güvenli ve kararlı bir biçimde faaliyetlerinin devamı için önlem almakla görevlendirilmiş olması karşısında kahvehaneler açısından tütün ürünlerinin tüketildiğitüketilmediği bölüm ayrımına gidilmesi kahvehanelerin büyüklüklerine göre yasak uygulaması ya da başka ayırt edici özellikler belirlenmesi suretiyle çalışma özgürlüğü ve kişi özgürlüğünün özüne dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun biçimde sınırlandırma getirilmesi mümkündür sonuç olarak sayılı yasanın maddesindeki özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ilekahvehane kafeterya birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde şeklindeki tütün ürünleri tüketiminde mutlak yasak getiren kuralda yer alan kahvehane ibaresi anayasanın üncü nci ve inci maddelerine aykırı bulunmaktadıresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir yasanın anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun inci maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı yasanın üncü maddesinin birinci fıkrasının bendindeki özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane kafeterya birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde şeklindeki kuralda yer alan kahvehane ibaresinin anayasanın üncü inci ve inci maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde oybirliği ile karar verildi
1,873
esas sayısı karar sayısı müşteki vekili şikayet dilekçesinde özetle müvekkilinin alacağından dolayı borçlu sanık hakkında icra takibine geçildiğini borçluya ödeme emri tebliğ edildiğini takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun borcu ödeme konusunda taahhütte bulunduğunu ancak belirtilen tarihlerde borcunu ödemediğini belirterek sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir tavşanlı i̇cra müdürlüğünün sayılı takip dosyasının incelemesinde ödeme emrinin borçluya tarihinde tebliğ olunduğu takibin kesinleştiği ve tarihli haciz sırasında borçlu sanığın tl asıl alacak miktarı olmak üzere ferileri ile birlikte toplam tl borç için ödeme taahhüdünde bulunduğu ancak taahhüdünü yerine getirmediği anlaşılmıştır sanık meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmamış ve savunma vermemiştir dava borçlunun ödeme şartını ihlali sebebiyle cezalandırılması istemine ilişkindir somut olayda uygulanması gereken sayılı yasa ile değişik sayılı i̇cra ve i̇flas kanununun maddesi şöyledir kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun ifa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer mülga ikinci fıkra sk md ek fıkra m i̇cra mahkemesinin bu bap hükümlerine göre verdiği tazyik veya disiplin hapsine ilişkin karar kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra yerine getirilmez ek fıkra m nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç alacak miktarı asgari ücret tespit komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz söz konusu kuralda nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç alacak miktarı asgari ücret tespit komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde i̇cra ve i̇flas kanununda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanamayacağı öngörülmüş olup somut olayda asıl alacak miktarı asgari ücret tespit komisyonunun yılı ikinci altı ayı için belirlediği en yüksek brüt asgari ücret tutarının tl altında kalan icra takibine ilişkin olarak borçlunun tazyik hapsiyle cezalandırılması talep edilmiştir söz konusu yasa ile suçun cezalandırılabilme şartı olarak idarenin her yıl belirleyeceği brüt asgari ücret tutarına yollama yapılmıştır bu düzenleme suçun unsurunu belirleme ve her yıl değiştirme konusunda idareye verdiği yetki nedeniyle anayasanın ve maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinde suçların kanun ile yaratılacağı açıklanmıştır bu maddede geçen kanun deyimini maddi şekli ve organik anlamda kanun olarak anlamak gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesi gereği temek hak ve hürriyetler ancak kanunla kısıtlanabilir suç yaratılması da neticede hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını ifade ettiğine göre suçların ancak kanunla konulabileceği ve idari kararlar tüzükler ve yönetmeliklerle söz konusu sınırlamanın gerçekleştirilemeyeceği açıktır böylece maddede ifadesini bulan prensibi madde tamamlamış olur ve bu maddenin maddenin istisnasını teşkil etmek üzere konulduğunu gösteren herhangi bir işaret de yoktur anayasanın maddesi idareye suç yaratılması hususunda vekalet verilebilmesini yasaklayan açık bir hüküm getirmektedir kanunla düzenlenmesi gereken hususlarda düzenleme yetkisi devredilmişse yasa yetkisi devredilmiş demektir kaldı ki anayasanın maddesi şöyle demektedir hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz suç yaratmanın bir devlet yetkisi olduğu şüphesiz olduğuna göre yürütme organının bu yetkiyi kullanabilmesi için her hangi bir kanun değil fakat bizzat anayasanın bu organa açık bir yetki vermiş olması gerekir söz konusu düzenleme anayasanın maddesinde ifadesini bulan kanun önünde eşitlik ilkesini ihlal eden sonuçlar doğurabilecektir şöyle ki bilindiği üzere anayasanın ve sayılı yasanın maddeleri gereği suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanundan hangisi sanığın lehine ise kanun uygulanır ve infaz olunur bu bakımdan kanunlarla düzenleyici işlemler arasında bir fark bulunmamaktadır zira düzenleyici işlemleri suç yaratmak açısından kanunlarla eşit tutmak buna karşılık lehe hükmün geçmişe yürürlü olarak uygulaması açısından bu işlemlerin kanun niteliğinde olmadığını ve bu nevi uygulamama münhasıran kanunlara ilişkin bulunduğunu ileri sürmek izahı imkansız bir çelişki olur sonuç olarak sayılı yasanın değişik son maddesi uyarınca her asgari ücret değişikliğinde mevcut hukuki durum değişiklik arz edecektir örnek vermek gerekirse aynı tarihte ve aynı miktar üzerinden ödeme taahhüdünde bulunup aynı tarihli ödeme taahhüdünü ihlal eden borçlulardan biri hakkındaki yargılamanın asgari ücret değişikliğinden önce sonuçlanarak borçlunun cezalandırılması diğerine ait yargılama devam ederken asgari ücretin değişmesi nedeniyle onun cezalandırılmaması mümkün olabilecektir yine aynı miktar üzerinden ödeme taahhüdünde bulunup cezalandırılan borçlulardan birine ait cezanın asgari ücret değişikliğinden önce infaz edilmesi diğerinin infazının gecikmesi ile asgari ücret değişikliği sonrası cezasının kaldırılması mümkün olabilecektir bilindiği üzere suç teorisinde kanunilik ilkesi kişinin önceden hangi hareketin suç teşkil ettiğini bilmesi tutumunu ve davranışlarım buna göre güvenle düzene sokabilmesini amaçlar hukuk devletinin hukuki güvenlik temeline dayanması suç ve cezanın kanunla düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır ancak söz konusu düzenleme sonrası taraflar yükümlenilen edimlerin suç teşkil edip etmeyeceğini önceden bilemeyecekleri gibi i̇i̇k uyarınca disiplin veya tazyik hapsi ile cezalandırılan bir sanık hakkında verilen kararın her asgari ücret değişikliğinde tekrar değerlendirmeye alınması oluşabilecek lehe durumdan sanığın faydalandırılması gerekecektir bu durumun hukuk devleti ile amaçlanan hukuk güvenliğine aykırı olduğu açıktır anayasanın ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddelerine göre mahkemeler bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarım anayasaya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa hükmün iptali için anayasa mahkemesine başvurmaya yetkilidirler anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararınıesas sayısı karar sayısı verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin karan esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır i̇zah edilen nedenle somut olayda uygulanması gereken sayılı yasanın maddesiyle değişik sayılı yasanın son maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına karar vermek gerekmiştir karar gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere somut olayda uygulanması gereken sayılı yasanın maddesiyle değişik sayılı yasanın son maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına dosyanın onaylı bir örneğinin kararla birlikte anayasaya aykırılık sorunu konusunda karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verildi
924
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davada uygulanacak kanun maddesi olan sayılı kanunun hükmünün şu şekilde anayasanın ve ıncı maddelerine aykırı olduğu düşünülmektedir sayılı kanunun hükmü ile söz konusu tesbit davasının diyanet i̇şleri başkanlığını temsilen i̇lgili müftülük hasım gösterilmek suretiyle açılması gerekmektedir uygulamada bu davalar bu şekilde açılıp karara bağlanmakta ve yargıtay denetimine tabi tutulmaktadır genellikle ilgili müftülük tarafından duruşmalara gelinmemekte gelinse bile usule veya esasa ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmamakta kararlar temyiz edilmemektedir dava sonunda verilecek karar müftülüğü etkilemediğinden duruşmalarda tamamı ile pasif kalınmakta kararlar kesinleştirilmekte ve buna göre tc emekli sandığında borçlanma işlemi yaptırılmaktadır i̇lgili müftülük tarafından konu yargıtay intikal ettirilmediğinden bu konuda fazla bir yargıtay uygulamasına rastlanılmamaktadır ancak adalet bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna gidilen ekte sunulan yargıtay hukuk dairesinin sayılı kararından da uygulamanın bu şekilde yapıldığı anlaşılmaktadır anayasamızın ncı maddesinde herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunmada bulunmak hakları olduğu belirtilmektedir bir davada davalı olacak kişi ise dava konusu hakka riayet etmesi istenilen kişi olması gerekmektedir bu genel bir hukuk kuralıdır sayılı kanun uyarınca sulh hukuk mahkemesinden alınacak hizmet süresinin tesbiti kararına tc emekli sandığının riayet etmesi istenilmektedir bu nedenle hukuk kuralı olarak davanın tc emekli sandığı aleyhine açılması ve savunmasının alınması gerekmektedir sayılı kanun ise tc emekli sandığı kurumunu davalı olmaktan uzaklaştırmakta yerine ilgili müftülüğü davalı olarak ikame etmektedir i̇lgili müftülük tc emekli sandığının temsilcisi değildir bu şekilde tc emekli sandığı kurumunun anayasal hakkı olan yargı mercileri önünde davalı olmak ve savunmada bulunmak hakları elinden alınmaktadır bu nedenle sayılı kanunun hükmü anayasanın maddesine aykırıdır daha başlangıçta hukuka ve anayasaya aykırı olarak gerçek davalı aleyhine dava açılmamasının sakıncaları devam eden yargılama boyunca sürmektedir yukarıda belirtildiği gibi davada verilecek karar ilgili müftülüğü etkilemediğinden davalı müftülük hiçbir şekilde usule ve esasa ilişkin itirazda bulunmamaktadır davacının ise davasını kanıtlaması için elinde belgeleri yoktur belgeleri olsa sayılı kanunun hükmü uyarınca doğrudan tc emekli sandığına müracaat edecek ve borçlanma işlemini yaptırabilecektir bu durumda davacı davasını tanık beyanları ile kanıtlayacaktır tanıkların ise uzun zaman önce davacının yaptığı hizmeti net olarak bilmelerine imkan bulunmamaktadır mahkeme tanıkların ve davacının beyanlarına göreesas sayısı karar sayısı hizmet süresini tesbit edeceğinden artık her şey davacının ve tanıkların insafına kalmıştır bundan böyle herkesin istediği kadar süre için hizmet tesbiti kararları almaları mümkündür hatta bu tür yargılama derece suiistimale uygundur ki sayılı kanunda belirtilen hizmetleri evvelce hiçbir şekilde yapmamış olanların bile bir tanık ifadesi ile diledikleri kadar hizmet süresinin tesbiti hakkında mahkemelerden karar alması fiilen mümkündür anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmaktadır hukuk devleti olmanın özelliklerinden biri de devletin hukuki güvenliği sağlamasıdır ancak isteyenin istediği kadar tesbit kararı alabildiği bir ortamda hukuk güvenliğinden söz edilemez bu nedenle sayılı kanunun hükmü anayasanın nci maddesine aykırıdır son olarak bu şekilde gerçek davalının hasım olmadığı bir davada yapılan sağlıksız yargılamalar sonucunda verilen karara tc emekli sandığının riayet etmesi istenilmektedir böylece binlerce memurun ve emekli sandığı iştirakçisinin ödedikleri paralarla oluşan tc emekli sandığı kurumunun gelirleri azaltılmaktadır tc emekli sandığı kurumu ekonomik sıkıntılara itilmektedir oysa ki anayasanın ıncı maddesinde devlete sosyal güvenlik kurumlarına teşkilatlandırmak ve geliştirmek görevleri verilmiştir sayılı kanunun hükmü ile tc emekli sandığı kurumu zarara uğratıldığından anayasanın ıncı maddesine de aykırı bulunmaktadır
523
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ kocaeli ağır ceza mahkemesinin günlü müt sayılı gerekçeli kararında itirazın dayanağını oluşturan nedenler şöyle açıklanmaktadır tck nun üncü maddesi ağır hapis cezalarını belirtmiş ve bunların müebbet ve muvakkat olduğunu muvakkat ağır hapis cezalarının seneye kadar müebbetlerin ise ölünceye kadar bulunduğunu bildirmiş ise de maddenin bundan sonra gelen kısımlarında muvakkat ağır hapis cezalarının çektirilmesi şeklini gösterdikten sonra son fıkrası ise müebbet ağır hapis cezalarının otuzaltı sene üzerinden hesap edilerek muvakkat ağır hapsin tabi olduğu şartlar altında geçeceğini sarih olarak hüküm altına almıştır bu cezanın çektirilmesinin otuzaltı sene üzerinden hesap edilmesi icap ettiği ve şartla tahliyenin bu müddet üzerinden olduğu müebbet ve muvakkat ağır hapis cezalarının birinin otuz altı diğerinin azami yirmi dört sene üzerinden ayrı şartlara bağlanmış olduğu her türlü şüpheden uzak olup tatbikatta bu yoldadır ancak sayılı af kanunu müebbet ve muvakkat cezaların şartla tahliyesini farklı muameleye tabi tutmuştur şöyleki̇ kanunun maddesi müstakillen oniki yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı bir cezaya veya bununla birlikte para cezasına mahkûm edilenlerin hürriyeti bağlayıcı cezalarının oniki yılı ve para cezalarının tamamının affedildiğini belirtmiştir aynı kanunun bendi ölüm cezalarını otuz yıl ve müebbet ağır hapis cezalarını yirmidört yıl üzerinden hesap ederek bu miktarlar üzerinden şartla tahliyesini de ayrıca belirtmiştir kanunun hemen sonra gelen bentlerinden muvakkat ağır hapislerde af kanunundan yararlananların muvakkat hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş olanların salıverilmelerinde dışarda geçirecekleri süre af ile yapılacak indirimden önceki esas ceza miktarı üzerinden yapılacağı belirtilmiştir halde sayılı af kanununun tatbikatına göre muvakkat ağırhapiste evvela tüm ceza üzerinden meşruten tahliye çıktıktan sonraki bulunacak miktardan af kanununda belirtilen on iki sene çıkarılarak infaza esas olacak sene bulunulduğu halde müebbet ağır hapiste evvela af kanununun getirdiği on iki sene indirilecek bulunan yirmi dört senelik müddetten sonra meşruten tahliye müddeti indirilecek ve infaza tabi ceza bulunacaktır bu ikisi arasındaki dört senelik fark hükümlünün aleyhine tecelli etmektedir ve bu şekilde tck nun üncü maddesinin son fıkrası olan müebbet ağır hapis cezalarının otuz altı sene üzerinden hesap edileceği ve müebbet ağır hapis cezalarının muvakkat ağır hapsin tabi olduğu şartlar altında geçeceği hükmüne muhalif bir hüküm tesis edilmiş bulunmakta olduğu açıktır kanun vazıı af kanunu ile ölüm cezalarını otuz seneye indirerek ve müebbet ve muvakkat ağır hapis cezalarından da on iki senelik bir indirim yaparak atifetini göstermiştir ve müebbet cezayı otuzaltı sene üzerinden hesap ederek on iki seneyi düşmüş ve yirmi dört seneyi bu şekilde bulmuştur müebbet ağır hapislerde meşruten tahliye süresinin bulunan bu yirmi dört seneden sonra uygulanacağını belirlerken hükümlünün ancak tatbikatta tebellür eden dört sene fazla yatmasını istediği düşünülemez ve kanun vazının maksadının bu olduğunu kabul etmek mümkün değildir zira tck nun son maddesi açıkça müebbet ağır hapis cezalarının muvakkat ağır hapsin tabi olduğu şartlar altında geçeceğini belirtmiş olduğundan af kanunununesas sayısı karar sayısı da ceza kanununun prensiplerine uygun ve sanık lehine olan tatbikatı kabul etmesi ve bunlara ters düşmemesi kanun vazının maksadına daha uygun mütalâa edilmek icap eder bu sebeple sayılı af kanununun ld bendinde belirtilen müebbet ağır hapse mahkûm edilenlerin cezaları da yirmi dört yıl ağır hapse çevrilmiştir ibaresi ile aynı kanunun bendinde müebbet ağır hapis cezaları yirmidört yıl ağır hapse çevrilenlerin şartlı salıverilmelerinde dışarıda geçirecekleri süre çevrilen bu cezaları üzerinden ibaresinin bu yanlış tatbikata vesile olup anayasamızın nci maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırı bulunduğu açık bulunmakla ve anayasamızın nci maddesi muvacehesinde talep mevzuu mesele bir davaya bakmakta olan mahkeme şumulünde kabul edilmek ve hükümlünün ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varılmakla bu günkü mevzuata göre şartla tahliyesinin mümkün olmadığından ve müddeti dolmadığından bir karar ittihazına mahal olmadığına kararımızın ve lüzumlu evrakın anayasa mahkemesince verilecek kararın neticesine intizar olunmak üzere anayasa mahkemesine gönderilmek üzere savcılığına tevdiine talebe uygun olarak ve oybirliğiyle evrak üzerinde karar verildi
600
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ esas sayılı itirazın gerekçe bölümü şöyledir kanunda öngörülen suçların cezaları tespit edilirken kanun koyucunun takdirinin ne şekilde oluşacağının göstergelerinden biri de suçun toplumda yarattığı infial kişiler üzerinde oluşturduğu tehlikelilik güvensizlik halidir maddi olayda olduğu şekilde bir bankamatik kartını sahibinin üzerinden gizlice ya da cebren almaksızın ele geçiren kişilerin bu kartın şifresini de öğrenmeleri sonrasında bunun için özel bir çaba göstermemiş olabilirler maddi olayda olduğu şekilde kart bankamatikte bırakılmış olabileceği gibi şifre kartın üzerine yazılmış ya da yapıştırılmış da olabilir bankamatik cihazından para çekmeleri ile aynı mağdurun bir yerlerde açıkta bıraktığı cüzdanından para almaları hırsızlığın basit hali arasında toplumda kişiler üzerinde yarattığı infial arasında bir farkın bulunmadığı kabul edilmiştir başka bir açıdan bakıldığında sanıkların eylemlerinin geceleyin mağdurun evine girilerek cüzdanından başucundan parasının alınmasıyla oluşandan daha az infial yarattığı da bir gerçektir zaman içerisinde toplumun geçirdiği çeşitli evrelerde yoğunlaşan bazı suçların önüne geçilmesi maksadıyla kanun koyucunun bu suç için öngörülen cezaları arttırırken bazılarının cezasını azaltmasının takdirinde olduğu çekişmesizdir ancak bu takdir mutlak nitelikte olmayıp ceza adaletini gözetmesi gereken benzer suçların cezalarında bir denge kurulmak şartıyla uygulanabilir örneğin adam öldürmeye çok vasıflı adam öldürmeye az ceza öngörülmesi bu takdirin adil yargılama ilkeleri açısından denetleme ve müdahale etme sınırını oluşturmaktadır mahkememizce anayasaya aykırı olduğu düşünülen bu maddede öngörülen yıldan yıla kadar olan hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasının aynı kanunda benzer eylemler için düzenlenen hükümlerde öngörülen cezalarla karşılaştırılmasında bu davanın sanıkları aleyhine bir eşitsizlik demokratik toplumda olması gereken adil bir dengenin bulunmadığı kabul edilmiştir kanunumuz yukarıda belirtilen eyleme yıldan yıla kadar bir hapis cezası öngörürken bir bilişim sisteminin işleyişini engellemek bozmak suretiyle ya da verileri yok etmek erişilmez kılmak ya da sisteme veri yerleştirmek suretiyle ve kendisi ya da başkasına yarar sağlamak şeklinde gerçekleşen eyleme yıldan yıla kadar hapis cezası öngörmektedir madde yine hırsızlığın vasıflı hali olan kamu kuruluşlarından hırsızlık binadan kilitli yerlerden ulaşım araçlarından açıkta bırakılmış eşyalar ile ilgili hırsızlık hallerinde bile ceza yıldan yıla kadar hapis cezasıdır atılı suçta örneğin aynı evde yaşayan ve birbirlerinin kartlarını kullanan karıkocanın resmen ya da fiilen ayrılmaları durumunda bu kartları kullanmaya devam etmeleriyle vaki bir şikayet durumunda oluşan durumlara dair herhangi bir düzenlemenin olmaması da bir eşitsizlik dengesizlik sebebidir bu da atılı suçta tipikliğin kanuni tabirde geçen her ne suretle olursa olsun sözünün sonucuduresas sayısı karar sayısı hırsızlık suçlarında malın değerinin azlığı eski türk ceza kanununda özel hükümle cezada indirim sebebi olarak düzenlenmiş olmakla beraber maddede bu durumun düzenlenmemiş olması yine mücbir sebeplerle işlenen durumlarda cezada indirimin düzenlenmemiş olması da mahkememizce bir anayasaya aykırılık olarak görülmüştür madde yine türk ceza kanununun üncü maddesinde belirtilen şekilde daha az cezayı gerektiren hallerin düzenlenmemiş olması da ayrı bir anayasaya aykırılık durumudur yine mala karşı cürümlerde etkin pişmanlık halleri düzenlenirken bu suçta düzenlenmemiş olması madde da ayrı bir aykırılık oluşturmaktadır şöyle ki bu maddenin gerekçesinde suç hırsızlık dolandırıcılık güveni kötüye kullanma ve sahtecilik suçlarının ratio legislerinin tümünü de içeren bu fiillerin denilmesine ve bu suçun benzerlerini içerdiği kabul edilmişken diğer benzer suçlarda etkin pişmanlık halleri bir indirim sebebi iken bu suçta olmaması da anayasaya aykırılığın başka bir görüntüsüdür maddi olaya dönüldüğünde sanıklara atılı eylem atm cihazında unutulmuş ve cihaz tarafından sahibince alınması için sinyal verilen bir pozisyonda unutulmuş bir kartı ele geçirerek şifre kullanmaksızın kartı kullanabilecek halde ytlyi sahibinin bilgisi dışında çekmektir türk ceza kanununun inci maddesinde düzenlenen suç kanunumuza yeni girmiş eski türk ceza kanunumuzda bulunmayan suçlardandır sayılı türk ceza kanunumuzun inci maddesinde düzenlenmiş bilişim alanındaki suçlar anayasaya aykırılık görüşünde olduğumuz bu suça kısmen de olsa benzemektedir ancak konunun daha iyi aydınlanması maksadıyla geçmiş yargı içtihatlarının da irdelenmesi gerekmektedir banka kartları ya da kredi kartları atmlerde kullanılabilmektedir i̇ster kredi ister banka kartı olsun bu kartları haksız bulunduran kişilerce atmlerde kullanılarak para çekilmesi eylemi bir ayrıma tabi tutulmaksızın yargıtay tarafından aynı nitelikte eylemler olarak değerlendirilmektedir yargıtayın nisan tarihli kararıyla benzer eylemlerin sayılı türk ceza kanununun maddesinde belirtilen suçu oluşturduğu kabul edilmiştir bu suç bilgileri otomatik işleme tabi tutulmuş sistemi kullanarak hukuka aykırı yarar sağlama suçudur askeri yargıtay içtihatlarında ise konu farklı değerlendirilerek bir bankamatik ya da kredi kartının bir şekilde ele geçirilmesi sonrasında bunun alışveriş ya da benzer maksatlarla kullanılmayıp sadece atm cihazından para çekilmek suretiyle gerçekleştirilen eylemlerde suçun ascknun nci maddesinde düzenlenmiş ve hırsızlık suçunun bir türü olan üstünün astının arkadaşının parasını çalmak suçunu oluşturduğu belirtilmiştir bu suçta özel bir hafifletici sebep öngörülmemiştir ancak bilişim alanında suç olarak kanun koyucu tarafından vasıflandırılan bu eylemin kanunun uncu bölümünde düzenlenmesi bir takdir olmakla beraber şifresi bilinen ya da maddi olayda olduğu şekilde bankamatik tarafından sinyalle kartın geri alınması konusunda uyarılan mağdurun olay yerinde olmamasından faydalanarak işleme devam edip para çekme eyleminde kanunun üncü maddesinde belirtilen bir bilişim sistemine girmek ya da bilişim sistemini engellemek gibi unsurların bulunmadığı yine inci maddenin nci ve üncü fıkralarında belirtilen unsurların da bulunmadığı kabul edilmiştir yukarıdaki açıklamalar ışığında sayılı kanunun maddesinde belirtilen suçun öngörülen cezasının anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ve nci maddesindekiesas sayısı karar sayısı demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğu demokratik bir toplumda uygun görülebilecek bir dengenin atılı suçun cezasında bulunmadığı sonucuna varılmış anayasa mahkemesine başvurulması gerekmiştir esas sayılı itirazın gerekçe bölümü şöyledir mahkememizce sanıklar hakkında uygulanmak istenen sayılı tcknun ve devamı maddelerinde etkin pişmanlıkla ilgili bir hüküm bulunmadığı oysa benzer suçlar olan hırsızlık mala zarar verme güveni kötüye kullanma dolandırıcılık hileli iflas taksirli iflas karşılıksız yararlanma ve yağma suçlarında bilindiği üzere sayılı tcknun maddesinde etkin pişmanlık düzenlemesinin mevcut olduğu kovuşturma başlamadan önce ve kovuşturma başladıktan sonraki aşamaya göre cezalarda önemli ölçüde indirimler yapıldığı örneğin kovuşturma başlamadan önceki iade ve zararın giderilmesi durumunda oranına kadar yine tcknun maddesinde düzenlenen zimmet suçu için tcknun maddesinde etkin pişmanlık hükmünün mevcut olduğu rüşvet suçuyla ilgili olarak tck maddesindeki etkin pişmanlık hükmünün bulunduğu buna benzer kişilerin ve kurumların mal varlığına karşı işlenen bir çok suçta etkin pişmanlık hükümleri mevcut iken bu dosyadaki iddianamede bulunan sevk maddesi ile ilgili etkin pişmanlık düzenlemesinin sayılı tcknun ve devamı maddelerinde bulunmamasının tarihli anayasanın maddesindeki kanun önünde eşitlik ve anayasanın maddesinde düzenlenen anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü hükmüne aykırı olduğu görüşüne varılmıştır
985
esas sayısı karar sayısı sanıklar hakkında çanakkale ili bozcaada ilçesi cumhuriyet mahallesi ada nolu ada nolu ada nolu ada nolu ada nolu parsellerin üzerinde bulunan kat mülkiyetine tabi taşınmazlarında inşai ve fiziki müdahalelerde bulunmak suretiyle sayılı kanunun maddesinde düzenlenen suçu işledikleri iddiası ile kamu davası açılmış olup mahkememizce kovuşturmaya devam olunmaktadır tarihinde keşif icra edilerek dosya bilirkişileri tevdi edilmiş olup hazırlanan raporda sanıklar ın eylemleri haricindeki diğer sanıkların eylemlerine ilişkin inşai ve fiziki müdahale niteliğinde olduğuna dair görüş belirtilmiştir mahkememizce kovuşturul makta olan sair dosyalarda da esas benzer eylemlere dair aynı mahiyette bilirkişi raporları tanzim edilmektedir kovuşturma aşamasında mahkememizce ara karar verilerek sanıkların inşai ve fiziki müdahalelerinin olduğu iddia edilen bağımsız bölümlerinin tapu kayıtlan dosya arasına alınmıştır tapu kayıtlarından sanıkların bağımsız bölümler üzerinde bulunan korunması gereken kültür varlığı şerhinin tarihinde tescil edildiğine dosya içeriğinde bulunan toplu konut projesinden de sanıkların bağımsız bölümlerini de kapsayan konutların tarihinden sonra yapıldığına kanaat getirilmiştir bu bilgilen ışığında sanıkların bağımsız bölümleri üzerinde bulunduğu arsanın konutlar yapılmazdan evvel korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiği yani esasında arzın korunması gereken kültür varlığı niteliğinin olduğu kanaati hasıl olmuştur sanıkların bağımsız bölümlerinin özünde korunması gereken kültür varlığı olmadığı bağımsız bölümlerin inşaasından evvel arzın korunması gereken kültür varlığı olduğuna kanaat getirilerek i̇lgili kurulca karar alınmak suretiyle tescilin yapıldığı tescilin yapılmasında sonra gerekli izin ve ruhsat işlemleri yapılarak arza konut niteliğinde yapılar inşaa edildiği ve bağımsız bölümlerin ayrı ayrı tapu kütüğüne tescillerinin yapıldığı tescil yapılırken arsa üzerindeki şerhlerin tapu sicili tüzüğü ve kat mülkiyeti kanunu maddeleri uyarıca bağımsız bölümler üzerine aynen aktarıldığı neticeten bağımsız bölümler üzerinde de korunması gereken kültür varlığı şerhinin tescil edildiği bu tescilin maddi gerçeği yansıtmadığı zira kurulca korunması gerektiğine kanaat getirilen esas kültür varlığının arzı teşkil eden arsa niteliğinde taşınmaz olduğu sayılı kanunun maddesinde tescil edilen sit alanlarında inşai ve fiziki müdahalede bulunanların tecziyesinin düzenlendiği kanunun mülkiyet hakkını sınırladığı somut olayda mülkiyet hakkını sınırlayan normun kamu yararı sağlamadığı anayasanın maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceğinin düzenlendiği somut olayda korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen arsaya temel kazılarak konut niteliğinde bina yapılmasına izin verildikten sonra özünde kültür varlığı niteliği olmayan bağımsız bölümdeki balkonun pvc ile kapatılmasının üzerine atılı eylemler kamu tarafından soruşturulması kovuşturulması veya tecziyesinin kamu yaran sağlamadığı kanun düzenlenirken korunması gerekli kültür varlığı veya tabiat varlığı olarak tescil edilen arsa veya arazi üzerine sonradan gerekli izin ve ruhsat işlemleri yapılarak inşaa edilecek yapıların sicillerine de ilgili mevzuat uyarınca önceki şerhlerinin aynen tescil edileceğinin nazara alınmadığı anlaşılmıştır her ne kadar sayılı kanunun maddesinde izin alınarak inşai ve fiziki müdahalede bulunulabileceği düzenlenmiş ise de sanıkların maliki bulundukları bağımsız bölümlerin özünde üzerinde şerh bulunmayan sıradan bağımsız bölümlerden farkının bulunmadığı sanıkların bağımsız bölümlerinin korunması gerekli kültür varlığı niteliğinin maddi olarak bulunmadığı kat mülkiyeti tesis edilirken arsadaki şerhin aynen aktarılması ile maddi gerçek ile hukuki nitelik arasında çelişkinin oluştuğu sanıkların bağımsız bölümlerinde gerçekleştirecekleri inşai ve fiziki müdahalelerin üzerinde şerh bulunmayan bağımsız bölümlerde yapılan inşai ve fiziki müdahalelerden daha fazla sınırlanmasının ve tecziyelerinin mülkiyet hakkını kısıtladığı ve bu kısıtlama ile kamu yararının sağlanmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmakla sayılı kanunun maddesinin somut olayda uygulanmasının anayasanınesas sayısı karar sayısı maddesine aykırı olduğuna ve somut olayda mülkiyet hakkını sınırlayan bu normun kamu yararını sağlamadığına kanaat getirildiğinden anayasanın maddesi uyarınca resen sayılı kanunun maddesinin iptali talebi ile dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesi zarureti hasıl olmuştur dosya incelendi gereği̇ düşünüldü yukarıda açıklanan sebeplerle anayasanın maddesi uyarınca somut olayda uygulanacak olan sayılı kanunun maddesinin anayasaya aykırı olduğuna kanaat getirildiğinden somut norm denetimi kapsamında incelenmesi için dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verildi
578
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal davasinin gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinde iptal gerekçeleri şöyle açıklanmaktadır olay seçimlerin öne alınması için verilen önergelerin millet meclisi danışma kurulunun görüşü alınmaksızın müzakeresini sağlamak maksadiyle millet meclisi i̇çtüzüğünün üncü maddesi değiştirilmiştir bu değişiklikle madde metninden danışma kurulunun görüşü alındıktan sonra ibareleri çıkarılmıştır i̇ptal sebepleri̇ bu karar anayasanın açık hükümlerine ruh ve manasına ve millet meclisi i̇çtüzüğünün amir hükümlerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir şöyleki anayasamız istikrarlı bir demokratik düzen kurmak için müesseseler getirmiştir anayasanın paralelinde düzenlenen i̇çtüzükte de bunun müesseseleri kurulmuştur bu müesseselerin başında millet meclisinde grubu olan parti temsilcilerinin katıldığı danışma kurulu vardır i̇çtüzük çok mühim meselelerin bîr oldu bitliye kurban gitmesini önlemek için çeşitli hükümler getirmiştir bunlardan biri olan üncü madde ekonomik ve siyasî istikran bozacak nitelikte olan erken seçim teşebbüslerini bir sigortaya bağlamış bu maksatla verilecek önergelerin danışma kurulundan geçmesini şart koşmuştur nitekim içtüzük yapılırken üncü maddenin anayasa komisyonunca gösterilen gerekçesinde alelacele seçim kararı alınmaması için erken seçim önergelerinin danışma kurulunda görüşülmeden ele alınamayacağı hükmünün konulduğu ifade edilmektedir bu bakımdan yapılan değişiklik sadece önümüzdeki seçimler için değil ilerisi için beklenmedik zamanlarda istikrarı bozacak ve partilerin hissî üstünlük iddialarından doğan lüzumsuz polemiklerine ülke istikrar ve kalkınmasını kurban edecek niteliktedir anayasanın öngördüğü devlet ciddiyetiyle kabili telif değildir i̇çtüzük değişikliği için anayasa komisyonunda yapılan işlemler anayasa ve i̇çtüzüğe aykırıdır millet meclisi i̇çtüzüğünün ncı maddesinin âmir hükmü genel kurulun toplantı saatlerinde başkanlık divanının kararı alınmadıkça komisyonların toplantıya çağrılamayacağını ifade etmektedir başkanlık divanı müsaadesi alınmaksızın tüzük tadilini görüşmek üzere anayasa komisyonu günü saat da toplanmıştır ek bu kanunsuz toplantıda yapılan işlemler hükümsüzdür i̇ptali gerekir komisyon ayrıca i̇çtüzüğün nci maddesinin kesin hükmünü de ihlâl etmiştir i̇çtüzüğün nci maddesinde komisyonlara havale edilen işlerin görüşülmesine havale tarihinden itibaren saat sonra başlanabilir hükmü mevcuttur bu hükme rağmen müzakere için geçmesi şart olan saat beklenmeksizin görüşülmüş ve karara varılmıştır filhakika i̇çtüzük değişikliği konusunda düzenlenen tarihli anayasa komisyonu raporundaesas sayısı karar sayısı önergenin meclis başkanlığından anayasa komisyonuna günü saat da havale edildiği yazılıdır ek ek de takdim kılınan belgeye ve rapora göre komisyon saat sonra toplanmıştır bu bakımdan da toplantı hükümsüzdür yapılan işlemlerin iptali gerekir bu maddede zikredilen sürenin bertaraf edilmesi yine nci maddenin son fıkrasındaki hükme göre ancak danışma kurulunun tavsiyesiyle olabilir böyle bir tavsiye kararımız yoktur i̇çtüzüğün nci maddesi de saatlik bir müddet koymuştur bu da çiğnenmiştir gerek ve gerekse nci maddesinde i̇çtüzüğün getirdiği bu müddetlerin keyfi olarak çiğnenmesi sadece içtüzük ihlâli değildir anayasanın da çiğnenmesi demektir çünkü anayasanın ve i̇çtüzüğün nci maddelerinde bütün parlamenterlerin komisyonlarda bütün önergeler tasarılar ve teklifler üzerinde söz almaya haklan vardır fikirlerini savunmaya yetkilidirler işte bu müddetler parlamenterlerin haber alarak hazırlanmaları veya yurt içerisinde başka bir yerde iseler gelebilmeleri için konulmuştur i̇çtüzüğün nci maddesinin çiğnenmiş olması anayasanın maddesinin tanıdığı hakkın istimaline imkân vermeyen bir harekettir i̇ptal sebebidir i̇çtüzük değişikliği için günü millet meclisi genel kurulunda yapılan toplantı ve toplantıdaki işlemler anayasaya ve i̇çtüzüğe aykırıdır mecliste yapılan yoklama geçersizdir millet meclisinde celselerin açılmasından önce çoğunluk olup olmadığını tespit etmek için iki usul uygulanabilir birincisi elektronik cihazla yoklama ikincisi ad okunarak yapılan yoklama yıllardan beri elektronik cihaz bozuk olduğundan yoklamalar hep ad okunarak yapılmaktaydı tarihli celsede ise çorum milletvekili yasin hatipoğlunun zabta geçen itirazına rağmen elektronik cihazla yapılmıştır bununla kalınmamış birleşim içerisinde yoklama istekleri karşısında hep aynı yola gidilmiştir bozuk cihazla yapılan yoklama geçersiz olduğundan celsede yapılan bütün işlemler ve bu meyanda içtüzük değişikliği de geçersizdir iptali gerekir deliller ek takdim ettiğimiz tarihli ıncı birleşim zabıtlarının inci sahifesinde yoklama yapılacağı esnada chp grup başkanvekillerinden sayın ali nejat ölçen itiraz etmiştir ve aynen inci madde gereğince yapılan yoklamada çoğunluğun olup olmadığı anlaşılmamıştır zira yoklamada kullandığımız ışık sistemi yanlıştır sayma yanlıştır ve aynı zamanda yanlış olduğu da sonuçların gerek panoda gerek yan ışıklı duvarlarda ilân edilmemesinden anlaşılmıştır bu yoklamada gizli yapılmış bir yoklamadır geçerli değildir mualleldir yoklamanın yapılmasını talep ediyorum demiştir bu itiraz haklıdır nitekim aynı birleşim zabtının uncu sahifesinde birleşimi yöneten sayın başkanvekili ahmet çakmak ancak işikli levhadaki̇ ariza dolayisi̇yle gerekçesiyle ad okunmak suretiyle yoklamayı yenilemiştir bu bozukluk devam etmektedir tamir görmemiştiresas sayısı karar sayısı aynı iddia millet meclisi malî yılı bütçesinin müzakeresi sırasında da tarihli nci birleşimin zabıtlarında da görülmektedir chp grubu adına konuşan sayın etem eken konuşmasında açık oylamaya dair genel kuruldaki numaralı tablonun bozuk tutulmasının sebebi bilinmemekle beraber meclisteki nemelâzımcılık idaresinin bir örneği olsa gerekir diyerek konuya parmak basmıştır ek sahife bu konuşmaya oevap veren millet meclisi başkam adına konuşan sayın îdare âmiri mehmet ergül inci sahifedeki ifadesinde otomatik oylama tesisatını günün koşullarına uygun nitelikte yenilemek gayesiyle ilgili firma ile gerekli girişimlerde bulunulmuş ve bu iş için bütçesine gerekli ödenek konmuştur demiştir ek aletin bozuk olduğuna dair deliller bunlardan ibaret de değildir tarihli millet meclisi danışma kurulu toplantısında meclis başkanı sayın kemal güven banda alınan ve zabta geçirilen ifadesinde ek sahife yoklamanın cihazla yapılmasını isteyen sayın özer ölçmene cevaben birincisi otomatik cihaz bozuk biliyorsunuz diyor arif emrenin yaptıramazmısınız sualine de o kadar şeyki yeniden kurulacak tamamen demode olmuş piyasadan kaldırılmış bir alet yedek parçasını bulmak dahi mümkün olmuyor tetkikat yaptırdık yeni baştan ele alınıp değiştirilmesi öneriliyor bunun üzerinde çalışmalar yaptırıyoruz şeklinde cevap veriyor bu itibarla yanlış netice verdiği resmen sabit olan aletlerle yoklama yaptırılmıştır elektronik cihaz bozuk olduğundan ve bugüne kadar tamir de ettirilmediğinden bütün açık oylamalar bütün birleşimlerde ad okunarak yapılmıştır fakat buna rağmen içtüzük değişikliğinde ve erken seçim önergesinin görüşülmesi sırasında bu ciddi tutumun dışına çıkılmıştır bu yanlış tutumu önlemek için millet meclisi başkanlığına ek da bir örneğini takdim ettiğimiz yazıyı yazdık ne bu ikaz ne de celselerdeki itirazlarımız faide vermedi yoklamalar geçersiz olduğu için millet meclisinin ve nisan tarihli birleşimlerde yaptığı işlemlerin hepsi hükümsüzdür i̇çtüzüğe ve anayasaya aykırıdır iptali gerekir i̇çtüzüğün üncü maddesine istinaden verilen önergelerin görüşülebilmesi için nci maddeye göre danışma kurulundan geçirilmesi gerekir i̇çtüzüğün üncü maddesinin değiştirilmesini öngören anayasa komisyonu raporunun genel kurulda görüşülmemesi gerekirdi dava dilekçemizin yukarıda arz ettiğimiz den kadar bentlerdeki tüzük ihlâlleri dolayısiyle komisyona iadesi şart idi bu yapılmadan görüşülmüştür ayrıca i̇çtüzüğün nci maddesinde öncelik istemi ile gerek komisyonlardan ve gerekse hükümetten gelen bütün önerilerin ilkin danışma kurulunca görüşülmesi ve gündemeesas sayısı karar sayısı bu kanal ile dahil edilmesi emredilmiştir üncü maddede hükümete veya komisyonlara tanınan öncelik isteme hakkı nci madde şartını bertaraf etmez nitekim senelik tatbikatta bu yoldadır üncü madde nci maddenin mütemmimidir böyle sayılmıştır hatta devlet güvenlik mahkemeleri kanunu içtüzük böyle tatbik edildiği için yoluyla hükümet tarafından meclise getirilememiştir halen meclis başkanlığında üncü maddeye göre verilmiş hükümet önerileri vardır bekletilmektedir nci maddeye göre danışma kurulundan geçirilmesi gerekmektedir buna rağmen i̇çtüzük değişikliğinin usul engeline rağmen danışma kurulundan geçirilmeden müzakeresi iptal sebebidir i̇çtüzük tâdili sırasında millî selâmet partisine mensup milletvekilleri tarafından verilen değiştirge önergelerinin gerekçeleri okunmadan oya sunulmuştur buna sebep olarak gerekçelerin aynı olduğu ileri sürülmüştür gerekçesi aynı olanların da okunması şarttır fakat bu önergeler arasında süleyman arif emre tarafından verilen önergenin gerekçesi ayrı ayrıdır bu da okunmamıştır nisan tarihli birleşimin önergeleri ihtiva eden dosyası millet meclisi başkanlığından celp ve tetkik edildiği takdirde bu iddiamız sabit olacaktır anayasanın nci maddesi kimseye imtiyaz tanınmasına müsaade etmemiştir kanun karşısında kişi eşitliği prensibini getirmiştir i̇çtüzük değişikliği hareketi tümüyle anayasanın nci maddesine aykırıdır çünkü i̇çtüzüğün üncü maddesinin değişikliği sadece hususî bîr maksadın tervici için yapılmıştır mart tarihinde ap ve chp li parlamenterler tarafından meclise seçimlerin yenilenmesi önergeleri verilmiştir i̇çtüzüğün üncü maddesi gereğince bu önergelerin komisyona havale edilebilmesi için danışma kurulunun görüşünün alınmasına lüzum vardır danışma kurulu toplanamayınca tarihinde sakarya milletvekili sayın hayreddin uysal sırf bu maksat için mevcut seçim önergelerini geçirmek için i̇çtüzüğün temel prensibinin değiştirilmesini bu kaydın kaldırılmasını teklif etmiştir ek ve ek bu hususî maksat için hukuk kuralları yıkılarak hususî maksadın istihsaline çalışılmıştır bu maksatla nisan tarihli celsede başkan i̇çtüzüğün üncü maddesinin âmir hükmüne rağmen sunuşlar arasında okutulması gereken genel görüşme ve meclis araştırma önergelerini okutmamıştır bu maksatla i̇çişleri bakanı sayın oğuzhan asiltürkün verdiği gizlilik önergesini almış dosyada gizlemiş işleme hiç koymamıştır bu maksatla i̇çtüzüğün inci maddesine göre komisyonlarda günden fazla bekleyip görüşülmediği için genel kurulun kararına reyine sunulması gereken önergeleri kale almamıştır yine i̇çtüzüğün âmir hükmüne göre ncı maddenin sarahatına rağmen hükümet adına gündem dışı konuşma isteyen i̇çişleri bakanına söz vermemiştir halbuki anayasamızın temel kurallarına göre kanunlar eşitlik genellik gayri şahsilik prensiplerine uymak zorundadır i̇ki partinin isteğinin yerine getirilmesi için imtiyaz tanınarak eşitlik ve genellik prensiplerinin çiğnenmesi anayasanın nci maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı netice ve talep i̇çtüzüğün üncü maddesinin değiştirilmesi için komisyonda ve mecliste yapılan işlemlerle i̇çtüzüğün ve inci maddeleri çiğnenmiştir i̇çtüzüğün ihlâli meclis çalışmalarında i̇çtüzüğe uyulmasını emreden anayasanın ve inci maddelerine de aykırı haraket edilmiştir bu sebepten millet meclisinin tarihli ve sayılı olan i̇çtüzüğün üncü maddesini değiştiren kararının i̇ptali̇ne mutlak butlanla batıl olan bu işlemin bütün neticeleri de hükümsüz olacağı cihetle dava sonuna kadar yürütmeni̇n durdurulmasina karar verilmesini saygılarımızla arz ederiz
1,414
esas sayısı karar sayısı bilinen adreslere i̇lişkin sayılı kanunun maddesi tebligat yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir usulüne uygun işlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir usulüne uygun olarak yapılan tebligat anayasada güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir tebligatta amaçlanan en önemli husus hakkında işlem tesis edilen kişilerin işlem hakkında haberdar edilmesi ve kişilere hukuki yollara başvurma imkanlarının sağlanmasıdır kişilerin hakkında tesis edilen işlemden haberdar olmadan hukuki yollara başvurmalarının beklenmesi mümkün değildir vergi usul kanunu uyarınca alınan kararlara ilişkin tebligatın muhatapların bilinen adreslere yapılacağı düzenlenmiş olup itiraz konusu maddelerinden biri olan sayılı kanunun maddesinde de bilinen adresler maddeler halinde sıralanmıştır maddede sayılan bilinen adreslere yapılan tebligatların dava konusu olayda olduğu gibi uygulamada da önemli ölçüde muhatabına ulaşmadığı görülmektedir bu durumun sebeplerinden biri maddede tebliğ yapılacak adreslerin genel olarak mükellefin bildirimine bağlanmış olmasıdır mükellef tarafından bildirimin yapılmadığı durumlarda idarece yoklama fişi ile veya yetkili memurlar tarafından tutulan tutanakla adres tespiti yapılması kuralı getirilmişse de yoklama fişlerinin düzenlendiği veya yetkili memurca düzenlenen tutanak tespit edilen adresler genellikle mükellefin bildirimini yaptığı adresler olup tebligatın ilgilisine ulaştırılması için etkili ve yeterli bir yol olmadığı açıktır sayılı tebligat kanununun maddesinde düzenlenen bilinen adreste tebligat ise tebligat tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır şu kadar ki kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir hükmü yer almaktadır tebligat kanununda yer alan düzenlemede itiraz konusu kanun maddesinden farklı olarak muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin bilinen en son adres olarak kabul etmektedir i̇ki kanun arasında söz konusu farklılık nedeniyle tebligat kanununun itiraz konusu kanundan daha etkili olduğu görülmektedir bununla birlikte hemen hemen her yetişkin insanın cep telefon kullandığı cep telefonları ile internet kullanımının yaygınlaştığı elektronik posta iletişiminin bile eskimeye yüz tuttuğu günümüz teknolojisinde insanlara iletişim ve haberleşme yöntemlerinin hızlı bir şekilde değiştiği bir gerçektir her insanın bir ikametgahının olması gerektiğinden hareketli hayata geçirilen adrese dayalı kayıt sistemi ile insanların güncel adreslerinin bulunması daha kolay hale gelmiştir gerek adrese dayalı kayıt sistemi gerekse teknolojik gelişmelere bağlı olarak kullanılan iletişim cihazları ile insanlara ulaşım daha mümkün hale geldiği açıktır bu vasıtalar kullanarak kişiler hakkında tesis edilen işlemlerden haberdar edilmesi ile muhataplarınaesas sayısı karar sayısı hukuki yollara başvurma hakkının genişletilmesi hukuk devleti olmanın bir gereği olduğu gibi mahkemeye erişim hakkı için önemli bir unsurdur sayılı kanunun maddesinde sayılan bilinen adreslere yapılan tebligatlar iletişim çağını yaşadığımız günümüz teknolojisi ile birlikte düşünüldüğünde oldukça yetersiz kalmakta dolayısı ile mükellefler adına tesis edilen işlemler yapılan tarhiyatlar kesilen cezalar ödeme emirleri mükellefin haberi olamadan dava açma yoluna gidemeden kesinleşebilmektedir açıklanan nedenlerle sayılı kanunun bilinen adresler başlıklı maddesinin fıkrasında sayılan bilinen adresler ile fıkrası anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu için iptali gerekmektedir i̇lanen tebliğe i̇lişkin hükümler sayılı kanun maddesinin fıkrasında yer alan ilan yolu ibaresi maddesinin fıkrasında yer alan ilan yolu ibaresi aynı kanunun maddesi yukarıda da izah edildiği üzere tebligat etkili makamlarca bir takım hukuki işlemlerin bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usule uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir usulüne uygun işlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir usulüne uygun olarak yapılan tebligat anayasada güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir tebligatta amaçlanan en önemli husus hakkında işlem tesis edilen kişilerin işlem hakkında haberdar edilmesi ve hukuki yollara başvurma imkanlarının sağlanmasıdır kişilerin hakkında tesis edilen işlemden haberdar olmadan hukuki yollara başvurmalarının beklenmesi mümkün değildir anayasanın maddesinin fıkrasında i̇dare işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinden başlar hükmü yer almaktadır yazılı bildirim ise herhangi resmi bir işlemin ilgili kişiye yazılı olarak bildirilmesidir ancak itiraz konusu kural ile ilanen tebligatın geçerli tebligat usulü olarak kabul edildiği görülmektedir oysa ilanen tebliğin yazılı bildirim olarak kabulü mümkün değildir çünkü kişi hakkında tesis edilen işlem kişiye yazılı olarak bildirilmemekte söz konusu işlem kanunda yazılan usullerle ilan edilerek kişinin işlemden haberdar olduğu kabul edilmektedir i̇lanen tebligatın yazılı bildirim olmaması nedeniyle itiraz konusu kanunun madde ve ibareleri anayasanın maddesine aykırıdır ayrıca anayasanın maddesinin fıkrasında devlet işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve süreleri belirtmek zorundadır hükmü uyarınca kişi hakkında tesis edilen işlemin ilgilisine yapılacak yazılı bildirimle hangi kanun yollarına hangi mercilere hangi sürelerde başvuru yapabileceğinin belirtilmesi mümkün iken ilanen tebliğde bu bildirimin yapılabilmesi mümkün gözükmemektedir bununla birlikte ilanen yapılan tebliğe birçok hukuki sonuç bağlandığı görülmektedir örneğin kişi hakkında düzenlenen vergi ceza ihbarnameleri veya ödeme emri ilanen yapılan tebligat ile tebliğ edilmiş sayılmakta ve kanunda belirtilen süre işlemeye başlamakta ve süre hitamında dava açma veya itiraz hakkı düşmektedir tebligatta asıl amacın işlem hakkında kişinin haberdar edilmesi olduğu düşünüldüğünde ilanen yapılan tebligat ile kişilerin haklarında tesis edilen işlemlerden haberdar olması neredeyse imkansız bir durumdur zira üstün kamu hukukunun temsilcisi olan idare tek yanlı iradesi ile resen kişiler hakkında icrai karar alabilmektedir i̇darenin ne zaman harekete geçerek hakkında işlem tesis edeceğindenesas sayısı karar sayısı haberi olmayan kişinin hakkında tesis edilenedilecek işlemi ilanlarda araması abesle iştigal olur kişilerin vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahallinde ve ya yerel ve ulusal gazetelerde kişi açısından ne zaman yayınlandığıyayınlanacağı meçhul olan bir ilanı takip etmesi ve haberdar olması hayatın olağan akışına aykırıdır tebliğdeki amacın işlem hakkında kişinin haberdar edilmesi olduğu düşünüldüğünde bilinen adreslerde bulunamayarak tebligatın yapılmaması sonrasında kişinin birinci dereceden yakınlarından başlamak üzere yakınlarına yapılacak tebligat ile kişinin işlemden haberdar edilmesi ilanen tebliğe oranla daha olası bir yoldur yine yukarıda bahsedildiği üzere günün teknolojik imkanlarının kullanarak kişilerin haberdar edilmesi de mümkündür bu durumda ilanen tebligat usulünün geçerli bir tebligat usulü kabul edilerek yapılan tebligata hukuki sonuçlar bağlanması hukuk devleti ilkesi ile bağlaşmadığı gibi hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkı önünde önemli bir engel teşkil etmektedir açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesinin ilan yolu ibaresi maddesinin fıkrasına yer alan ilan yolu ibaresi ve maddesinin tamamının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir sayılı kanunun maddesinin ve fıkrası i̇tiraz konusu kural şirket ortağının payı devretmesi halinde payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağının ve amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olması halinde bu şahısların amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağını düzenlemektedir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemlerin hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukuk üstünlüğü kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir kanun koyucu anayasaya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her türlü düzenlemeyi yapma konusunda takdir yetkisine sahiptir kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içerisinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması ve keyfi davranmaması gerekir bu bağlamda kamu hizmetlerinin yürütülmesi için gerekli kaynağın elde edilmesi adına devletin vergi ve diğer kamu alacaklarının takip ve tahsilini sağlamak üzere hukuki düzenlemeler yapma konusunda takdir yetkisi bulunmaktadır ancak bu konuda bireylerin haklarının ve hukukun genel ilkelerininde göz önünde bulundurulması hukuk devleti olmanın bir gereğidir i̇tiraz konusu kuralın getiriliş amacının amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olması halinde bu şahısların sorumluluk uygulamasının amme alacaklarının düzenlendikleri kanunlardaki kanuni ödeme sürelerinde veya özel ödeme sürelerinde farklı şahısların olması halinde kapsadığı görülmektediresas sayısı karar sayısı kanun koyucu amme alacağını güvenceye almak bakımından sorumluluğun yaygınlaştırılması yoluna gidebileceği gibi müteselsil sorumlulukta öngörebilir ancak amme alacağının doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı kişiler olabileceği gerçeği göz önüne alındığında kural ile getirilen düzenleme vergi ve diğer mali ödev ve yükümlülükler yönünden kişilerin müdahale imkanı bulunmadığı dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları sonucunu doğurmaktadır adalet ve hakkaniyet ilkeleri karşısında bireyin bu şekilde belirsiz ve güvencesiz bir biçimde kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olması adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz dolayısıyla itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesine aykırıdır açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesinin ve fıkralarının anayasanın maddesine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir sonuç olarak anayasanın maddesi uyarınca sayılı kanunun maddesinin ilan yolu ibaresi bilinen adresler başlıklı maddesinin fıkrasında sayılan bilinen adresler ile fıkrası maddesinin fıkrasında yer alan ilan yolu ibaresi maddesinin tamamının ve sayılı kanunun maddesinin ve fıkralarının iptali istemiyle anayasa mahkemesine gidilmesine ve anılan yasa hükümlerinin iptalinin istenilmesine dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretini dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren ay beklenilmesine ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre dosya hakkında karar verilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,442
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sanık yapılan yargılama sırasında atılı suçlamayı kabul ettiğini üzüm sergi yeri hazırlamak amacı ile mlik bir yerdeki buğday saplarını toplayarak yaktığını yangının komşu taşınmazlardan birkaçına sıçradığını başkaca bir zarar meydana gelmeden söndürüldüğünü bu yer yakınında orman olmadığını beyan etmiştir yargılama sırasında tanıklar dinlenmiş ayrıca sanığın anız yaktığı belirtilen yerin orman tahdit sınırına olan uzaklığının tesbiti amacı ile keşif yapılmış keşif sonrasında yangın çıkarılan arazinin kesinleşmiş orman tahdit sınırına metre mesafede olduğu ancak orman olarak nitelenen yerde orman ağacının olmadığı bu sahanın orman toprağı olduğu tesbit edilmiştir toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi neticesinde sanık hakkında sayılı yasanın sayılı yasa ile değişik maddesinin yol göstermesiyle yine aynı yasanın maddesinin bendinin uygulanma ihtimali belirdiğinden sayılı yasanın sayılı yasanın maddesinin değişik maddenin bendindeki ormanlara km mesafede ibaresinin anayasaya aykırı olduğu görüşüne varıldığından mahkememizce bendindeki bu hükmün iptali için tarihli oturumda anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması yönünde karar verilmiştir şöyle ki yasama organı bu düzenlemeyi yaparken ormanlarımızı yangınlardan korumayı amaçlamış ve ormana km mesafede anız yakmayı tehlikeli görerek tehlike suçu olarak yasa metnine koymuştur aynı zamanda bu suça ağır müeyyideler getirmiştir sy yasa metnine konulan kmlik sınır gerçekleştirilmek istenen amaç için yeterli olmayıp soyut verilere dayanılarak belirlenmiştir çünkü anızların kesintisiz şekilde devam etmesi halinde km hatta daha uzaklardaki anız yangınlarının orman alanına ulaşması mümkündür buna rağmen metre ya da daha az mesafedeki yangınların ormanla arasında doğal ya da suni setlerin yol kanal kayalık nehir vadi yamaç deniz vb bulunması halinde ormana ulaşması mümkün değildir ama buna rağmen bu eylemi gerçekleştiren sanığın cezalandırılması yoluna gitmek gerekmektedir bu da anayasamızın ve maddesinde öngörülen sosyal hukuk devleti ve kanun önünde eşitlik kavramlarıyla bağdaşmamaktadır ülkemiz ormanlarının çok dağınık bir şekilde bulunması gözönünde bulundurulduğunda bu ormanları çevreleyen km genişliğindeki hattın kapsamı düşünüldüğünde ülkenin çok büyük bir kısmının bu alan içinde kaldığı görülür bu alanda anız veya benzeri bitki örtüsünün yakılmasının ağır müeyyidesi de düşünülürse hukukun kabul edemeyeceği sonuçlar ortaya çıkabilir örneğin bekilli ilçesinde bulunan köy ve kasabalar üzerinde orman ağacı bulunmayan çoğunluğu sadece orman toprağı olan orman alanlarıyla çevrili olduğundan bu madde kapsamına giren suçtan mahkememizde derdest olan civarında dava dosyası mevcuttur yine sayılı yasanın maddesini değiştiren sayılı yasanın maddesinin fıkrasında düzenlenen tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu orman yangınına sebebiyet verenlere uygulanacak ceza yıldan yıla kadar hapis ve ikiyüzelli milyon liradan beşyüzmilyon liraya kadar ağır para cezasıdır aynı maddenin fıkrasında zararın pek hafif olması halinde ine kadar indirileceği belirtilmiştir buna göre tedbirsizlik ve dikkatsizlikesas sayısı karar sayısı sonucu pek hafif zarar doğuracak derecede ormanın yanmasına sebebiyet veren bir kişi ormana km mesafede anız veya benzeri bitki örtüsü yakıp ormana hiçbir şekilde zarar vermemiş sadece zarar verebilme tehlikesini oluşturan kişiden daha hafif bir ceza ile cezalandırılacaktır bu gibi durumlar da toplumdaki adalet duygusunu zedeleyici bir durumdur yukarıda belirtilen nedenlerden ve karar ekindeki evrakların incelenmesi sonucu öncelikle başvurumuzun kabulüne karar verilerek sayılı yasanın maddesini değiştiren sayılı yasanın maddesinin bendindeki ormanlara kilometre mesafede ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle yasa metnindeki bu ibarenin iptaline karar verilmesi arz olunur
494
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykirilik görüşünün gerekçesi özeti sayılı kanunun kamulaştırma karşılığı olarak değer pahayı esas tutan maddesi anayasanın sayılı kanunla değişmeden önceki maddesi ilkesine uymakta idi çünkü bu maddede gerçek karcılıktan söz ediliyordu değişiklikten sonra kamulaştırma karşılığı için malikçe kanunda gösterilecek usul ve biçime uygun olarak bildirilecek vergi değerini aşmayan bedel esası benimsenmiş yeni ilke sayılı yasa ile anayasaya eklenen geçici madde uyarınca gününde yürürlüğe girmiş böylece sayılı kanunun maddesi anayasanın değişik maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı duruma düşmüştür
82
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin davacı tarafından ileri sürülen anayasaya aykırılık itirazını ciddi bulduğuna ilişkin sayılı kararının gerekçesi aynin şöyledir olayda uygulanacak sayılı kanunun anayasanın herkes di̇l irk renk ci̇nsi̇yet si̇yasi̇ düşünce felsefi̇ i̇nanç di̇n mezhi̇p vb sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşitti hi̇çbi̇r ki̇şi̇ye ai̇leye zümreye veya sinifa i̇nti̇yaz taninamaz devlet organlari ve i̇dare makamlari bütün i̇şlemleri̇nde kanun önünde eşi̇tli̇k i̇lkesi̇ne uygun olarak hareket etmek zorundadir diyen maddesine aykırı olduğu zira taşınmazın kiraya verilmesinde mülk sahibi özel şahısla mülk sahibi belediye arasında fark olmaması zira kira tespit artırma tahliye veya taşınmaza zarar verilmesi durumlarında belediyenin de hakiki şahıs gibi hareket edebileceği aksi takdirde mülk sahipleri arasında ayrıcalık doğacağı açıktır böylece belediyelerin kiraya verdikleri gayrimenkuller kamu malı hüviyetinde değildir kamu yararı dışında özel hukuk hükümleri tatbik edileceği hakiki ve hükmi şahıslar arasında bir fark yoktur tbmm başkanlığına sayılı kanuna ek geçici madde eklenmesine dair kanun teklifinin genel gerekçe kısmında belediyeler ve özel i̇darelere ait gayrımenkullerin kira bedelleri emsallerine göre günümüz rayiçlerinin çok altında olup işletme ve amortisman masraflarını dahi karşılayamaz durumda sembolik bedellerle kirada bulunmaktadır yargı yoluna başvurmak suretiyle vaki kira parasını artırım talepleri yargıtay özel dairesince benimsenen artırımda esas alınacak endeks uygulaması ilkesi uyarınca da emsal gayrımenkullerin rayici bedeller seviyesinde karara bağlanamamaktadır demektedir bu gerekçeye göre birinci cümlede kira bedellerinin emsallerine göre rayiç altında olduğunu belirtmekte bunun çözümünün yargı yoluna gidilerek kira tespit davası olduğunu hemen ikinci cümlede açıklamaktadır öyleyse bu gerekçe yeterli değildir i̇kinci cümlede yargı yoluna gitmenin kiraları istenen seviyeye çıkarmadığı ve bedelleri tatmin etmediğini vurgulamakta dolayısıyla belediye özel idare vs kurumları koruyan kira bedellerinin artırımında tatminkar olacak bir yol açılması amaçlanmaktadır kiraların düşüklüğü sebebiyle belediye özel i̇dare ve tüm kurumlar gibi kirada evi olan hakiki şahıslarda mağdur durumda oldukları enflasyon hızı dikkate alındığında açıkça ortadadır ancak bunların içinde sadece belediye özel i̇dare vs kurumları çekip almak belli imkanlar sağlamak aynı durumda olan mülk sahibi vatandaşı mağduriyete bırakmak anayasamızın kanun önünde eşitlik ilkesini zedeleyen açık örnektir bunlara karşılık türkiye şartlarında enflasyon artış hızı dikkate alınarak kirada bir evi olan şahıs bu evini sene önce kiraya vermişse bu şahsa aynı hak verilerek kira mukavelesiniesas sayısı karar sayısı feshetme hakkı verilmezken belediyelere bunun verilmesi kanun önünde eşitlik ilkesine ters düştüğü açıkça ortadadır sonuç anayasanın maddesinin verdiği yetkiye istinaden sayılı kanunun ek geçici madde eklenmesine dair sayılı kanunun anayasanın uncu maddesine aykırı olması nedeniyle i̇ptali̇ne karar verilmesi itirazen arz olunur
395