text
stringlengths 296
93k
| summary
stringlengths 48
2.09k
|
---|---|
İlçede öğle saatlerinde şiddetini artıran fırtına nedeniyle reklam panoları yerinden söküldü, bazı iş yerlerinin camları kırıldı. Tayfun Sökmen Bulvarı'ndaki Şemsettin Mursaloğlu Lisesi karşısındaki inşaatın çevresindeki sac, fırtına nedeniyle yola savrulması sonucu devrilen motosiklet sürücüsü hafif yaralandı. İskenderun-Arsuz kara yolunda, fırtına dolayısıyla yola devrilen ağaç, yolda trafiğin bir süre tek şeritten verilmesine neden oldu. Belediye ekiplerinin ağacı yoldan kaldırmasının ardından trafik normale döndü. Yahya Kemal Beyatlı İlköğretim Okulunun çatısı da fırtına sebebiyle zarar gördü. Fırtınanın yol açtığı arıza dolayısıyla ilçede elektriklerin kesildiği bildirildi. Meteoroloji yetkilileri, saatteki hızı 70 kilometreye ulaşan fırtınanın gece saatlerinde yerini yağışa bırakacağını belirtti. | Hatay'ın İskenderun ilçesinde, saatteki hızı 70 kilometreye ulaşan fırtına hayatı olumsuz yönde etkiledi. |
28. Uluslararası Vehbi Emre Bağcılar Olimpik Spor Kompleksi'nde gerçekleştirilen turnuvanın ilk gününde 55, 66, 84 ve 120 kilo müsabakaları yapılırken, 120 kiloda Rıza Kayaalp, finalde İsmail Güzel'i yenerek altın madalyanın sahibi oldu, İsmail Güzel ise gümüş madalya ile yetindi. Turnuvada final maçına çıkan Türk isimlerden 66 kiloda Refik Ayvazoğlu, Rus rakibi Ambako Vachadze'ye, 84 kiloda Aslan Atem ise Azeri rakibi Salva Quaoabaqze'yle yenilerek gümüş madalyada kaldılar. Ayrıca, 55 kiloda Kürşat Kiraz, 66 kiloda Abdüssamet Günal, 84 kiloda Ahmet Yıldırım ve 120 kiloda da Yekta Yılmaz Gül, bronz madalya kazanan Türk sporcular oldular. Turnuvanın ilk gününde kilolarına göre dereceye giren sporcular şöyle: 55 Kilo: 1-Elcin Aliyev (Azerbaycan) 2-Vyugar Ragymov (Ukrayna) 3-Qadir Slileymanov (Azerbaycan) 3-Kürşat Kiraz (Türkiye) 66 Kilo: 1-Ambako Vachadze (Rusya) 2-Refik Ayvazoğlu (Türkiye) 3-Abdüssamet Günal (Türkiye) 3-Yavheni Slihonchyk (Belarus) 84 Kilo: 1-Salva Qaoabaqze (Azerbaycan) 2-Aslan Atem (Türkiye) 3-Ahmet Yıldırım (Türkiye) 3-Jim Petterson (İsveç) 120 Kilo: 1-Rıza Kayaalp (Türkiye) 2-İsmail Güzel (Türkiye) 3-Yekta Yılmaz Gül (Türkiye) 3-Mohammad Ghorbani Goldasteh (İran) 28. Uluslararası Vehbi Emre Grekoromen Güreş Turnuvası, yarın yapılacak 60, 74 ve 96 kilo müsabakalarıyla sona erecek. | Grekoromen Güreş Turnuvası'nın ilk gününde Türk sporcular 1 altın, 3 gümüş, 4 de bronz madalya kazandı. |
İNTERNETHABER Öteki Tiyatro'nun sahnelediği, Oğuz Atay'ın yazdığı 'Korkuyu Beklerken' adlı oyunda, başrol oyuncusunun, 'oyun esnasında, kapalı mekân kabul edilen sahnede sigara içtiği' gerekçesiyle ceza kesilmesinin tartışmaları sürüyor. Radikal'den Funda Özkan, konuyu bugünkü köşesinde işleyerek can alıcı soruyu sordu: Peki bir hayat kadını rolü oynanırsa ne olacak? İşte Özkan'ın yazısından ilgili bölüm: - Kapalı mekânlarda sigara yasağını destekleyenlerden biriyim, başta söyleyeyim. Oğuz Atay’ın ‘Korkuyu Beklerken’ adlı oyununun sahnelendiği tiyatroya, sahnede sigara içildiği için ceza kesilmiş. Sağlık Bakanı Recep Akdağ da demiş ki, “Sanata karşı bir hareket varmış diye itiraz edenler var. Tiyatro sahnesinde sigara içtiğiniz zaman, sigara içilmesini özendirici bir iş yapmış oluyorsunuz. ‘Sanat böyledir’ diyorlar. Sanat çok önemlidir ama sanatın toplumun duyarlılıklarına itina etmesi gerekir.” Demek ki tiyatro yapanlar bundan sonra dikkat edecek. Oyunun yazarı yazmış olabilir ama sanatçı sigara içmeyecek. İçki içen bir rol olduğunda, tiyatrocular gidip alkol ruhsatı alacak. Bir ‘hayat kadını’ rolü varsa maazallah... ÖTEKİ TİYATRODA NE OLMUŞTU? Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Öteki Tiyatro'nun sahnelediği başrol oyuncusunun 'sahnede sigara içtiği' gerekçesiyle tutanak tuttu. Sigara yasağı tiyatro sahnesine de taşındı. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Öteki Tiyatro'nun sahnelediği, Oğuz Atay'ın yazdığı 'Korkuyu Beklerken' adlı oyunda, başrol oyuncusunun, 'oyun esnasında, kapalı mekân kabul edilen sahnede sigara içtiği' gerekçesiyle tutanak tuttu. Öteki Tiyatro'nun kurucusu, yönetmen Murat Karahüseyinoğlu, 'Bana göre bu olay utanç vericidir' dedi. Öteki Tiyatro geçen sezondan bu yana Oğuz Atay'ın kaleme aldığı, Fatih Al'ın başrolünü üstlendiği ve Murat Karahüseyinoğlu'nun yönettiği 'Korkuyu Beklerken' adlı oyunu başkentlilerin beğenisine sunuyor. Oyunda, Al, rol gereği sigara içiyor. Ancak Al'ın rol gereği içtiği sigara, tiyatroyu sıkıntıya soktu. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, oyunda, başrol oyuncusunun, 'oyun esnasında, kapalı mekân kabul edilen sahnede sigara içtiği' gerekçesiyle tutanak tuttu. 'Mahkemeye gideriz' Karahüseyinoğlu, 'Bana göre bu olay utanç vericidir. Yasada 'tiyatro oyunlarında sigara içilmez' diye bir ibare var mı? Bu durum tam da bizim oyunumuzda anlattığımız, toplumda oluşturulmak istenen 'korku imparatorluğu'na bir örnek teşkil ediyor' dedi. Karahüseyinoğlu, tutanak tutan görevlilerin oyuna izleyici gibi bilet alarak geldiklerini belirterek şunları söyledi: 'Bence bu durumun altında bir kasıt yatıyor. Kültür-sanata başka yollardan darbe vurmanın örneğidir bu olay. Tutanak sonucunda tiyatroya ceza kesilirse, hakkımızı aramak için mahkemeye gideriz.' | Radikal yazarı Funda Özkan, oyun gereği sigara içildi diye tiyatroya kesilen cezaya bakın nasıl isyan etti? |
TES-İŞ'in de Genel Başkanı olan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, katıldığı Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) Elazığ Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu'nda bir delegenin "Genel grev kararı alacak mısınız?" sorusu üzerine "Almayacağız. Genel grev ne biliyor musun sen? Genel grev lafla olmaz" dedi. Elazığ'daki genel kurula katılan Kumlu'ya bazı delegeler tepki gösterdi. Vali Muammer Erol, genel kurulda yaptığı konuşmada, Genel Başkan Mustafa Kumlu'nun şahsında Türk-İş'in bugün sendikal harekette olması gereken ideal tutum ve davranış nedir sorusunun tam karşılığını verecek tutum, davranış ve sendikacılık örneği gösterdiğini belirterek, Kumlu ve yönetim kurulu üyelerini tebrik etti. Türkiye'de, sendikal hareketlerin maalesef hep acı tecrübeleri yaşadıklarını, ülkeyi 12 Eylül 1980'e kadar getiren acı tecrübeleri gördüklerini ifade eden Erol, şunları kaydetti: "Sendikal hareket öyle ya da böyle siyasi sahada bir partinin tarafı ya da karşıtı olmakla kendisini özdeşleştirmişti. Ve bu da sendikal harekete çok şeyler kaybettirmişti. Türk-İş, bugün hakikaten işçi hakları savunuculuğu, işçilerin hayat standardının yükseltilmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi konusunda çok güzel sendikacılık örneği yapıyor. Bugün içinde bulunduğu en güncel problemde de bu tavır ve davranışı gösteriyor, gösterecek de. Herhangi bir şekilde işçi hareketinin talepleri masaya konulduğunda ifade tarzı öyle ya da böyle bir siyasi partiyi yıpratmaya, diğerini yükseltmeye dönük bir eylem niteliğini almamalı. Bunu aldığı gün, bu eylemden herhangi bir kazanç elde edilmesinin mümkün olmadığını hep gördük. Türk-İş de böyle bir duruma neden olmamak için elinden geleni yapıyor, yapacak. Bunları da biz, tüm milletimiz ve kamuoyu takdir ediyor." ADAYLAR Genel kurulda daha sonra konuşan şube başkanı Celal Şener, göreve gelmesinin ardından hiçbir zaman sendikanın kapısını kapalı tutmadığını söyledi. Şener, başta eğitim kurumları ve dershaneler olmak üzere birçok kurumla indirim sözleşmeleri yapılarak, toplu pazarlık gücünden üyelerin faydalandırıldığını kaydetti. Başkanlığa aday olan Yılmaz Göçün ise genel kurulda yapılacak seçimin Türk-İş hareketine bir şey katacağına inanmadığını söyledi. Göçün, "Çünkü bu inancımıza kelepçe vurdular, arkadaşlar. Bunlar hiç sorun değil. Biz çıkmışız aslanlar gibi mücadelemizi vermişiz yine de vereceğiz" dedi. TÜRK-İŞ BAŞKANI KUMLU'YA TEPKİ Göçün'ün konuşmasının ardından bazı delegeler salonda ayağa kalkarak, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu'ya "Neden buraya geldiniz? Buraya gelmenizden gurur duyuyoruz ama keşke burada olmasaydınız TEKEL işçilerinin yanında çay içseydiniz. Birçok kurumlar özelleştirildi, ne yaptınız? İşçilerin hali ortada, susuyorsunuz" diyerek, tepki gösterdi. Bir delegenin "Genel grev kararı alacak mısınız?" sorusu üzerine Kumlu, şunları söyledi: "Almayacağız. Genel grev nedir biliyor musun sen? Genel grev lafla olmaz. Türk-İş Başkanı olarak genel grevden korktuğumdan değil. Genel grevi uygulayabilmek için biz başkanlar kurulunda, yönetim kurulunda konuştuk. Başkanlar kurulunda, 'Genel grevi kararı alın, uygulayalım' dediğimizde sordum. Hava-İş Başkanına, 'Uçakları durduracak mısın?'... 'Hayır başkan', Belediye-İş Başkanına 'Otobüsleri durduracak mısın?'... 'Hayır durduramam başkanım'... 'Peki trenler duracaklar mı?'...'Hayır başkanım'. Genel grev yapmak için bize diyorlar ki, 'Enerji iş kolunun genel başkanısın, Türk-İş başkanısın şalteri indir, hayatı durdur.' Peki nasıl olacak? Bunun sorumluluğunu kim taşıyacak? Genel grev demek Türkiye'de veya dünyanın herhangi bir ülkesinde hayatın durması demek değerli arkadaşlar. Alırsın kararı işçisi, memuru, esnafı, dar gelirlisi... Herkes, hayat durur. Şimdi Türk-İş eylem kararı alıyor veya genel grev kararı alıyor diyelim. Peki öbür kesimler nasıl olacak? Onun için soruyorum değerli arkadaşlar." "BİRBİRİMİZE POLİTİKA YAPMAYALIM"- Kumlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi kusura bakmayın. Burada diğer teşkilatların şube başkanları var mı? Türk-İş'in almış olduğu eylem kararlarını Türk-İş'e bağlı sendikaların birçoğu uygulamadı, değerli arkadaşlar. Yani sözde öyle 'Eylem, genel grev' denilmez. Türk-İş'in oradaki 5 yöneticisinin elinde sihirli değnek yok. Alırsınız kararı Türk-İş'e bağlı sendikalar uygular. 6 konfederasyon bir araya geliyoruz. Bırakın şimdi ilk defa ben getiriyorum bunların 6'sını bir araya. 2 tane konfederasyon 25 Kasımda eylem kararı alıyor, aynı meydanda olamıyorlar. Siz neden bahsediyorsunuz, arkadaşlar Allah aşkına ya. Kamu-Sen ile KESK karar aldılar, 25 Kasımda eylem kararı. İstanbul'da biri bir tarafta diğeri bir tarafta toplandı, değerli arkadaşlar. Birbirimize politika yapmayalım. Biz inandığımızı yapmak zorundayız. Onun için 'genel grev nedir' diye soruyorum, değerli arkadaşıma? Yani genel grevi şuradaki bu grupla biz genel grev aldık diyemeyiz. Bunun adı genel eylemdir. Biz elimizden gelen katkıyı yalnız onlar için değil, tüm çalışanlar için yapmaya çalışıyoruz. Ve bir sürü bağırmalarına, çağırmalarına, istifa demelerine rağmen. Şurada şu bağırdığınızı alıyor basın. 100 binleri getirdik, son 25 yılın en büyük mitingini yaptık. Ne yaptılar? Birileri kullandı, arkadaşlarımızı kürsüye çıkardılar. Onu verdi. Geldiler 'Türk-İş başkanı istifa' diye bağırdılar. Onu verdi. Türk-İş'i bastılar, onu verdi, değerli arkadaşlar. Bu iş böyle olmaz. Mücadele edin, haksızlık varsa gelin konuşalım, edelim de birbirimize böyle bağırarak, çağırarak haksızlık ederek olmaz." | Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, bir delegenin 'Genel grev kararı alacak mısınız?' sorusuna şu yanıtı verdi. |
Türkiye'yi etkisi altına alan kar yağışı, Sivas'ta aralıklarla devam ediyor. Bugün öğleden sonra başlayan kar yağışı nedeniyle çok sayıda köyün merkezlerle bağlantısı kesildi. Akşam saatlerinden itibaren de Sivas - Malatya kara yolunun Yağdonduran mevkiinin araç trafiğine kapandığı öğrenildi. Yağdonduran'da kar ve tipinin etkili olduğu ifade edildi. Sivas'ı Erzincan, Kayseri, Yozgat ve Tokat'a bağlayan kara yollarının bazı bölümlerinde ise ulaşımın güçlükle sağlandığı bildirildi. | Sivas - Malatya kara yolunun Yağdonduran mevkii kar ve tipi nedeniyle araç trafiğine kapandı. |
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de siyasetin halka güven vermediğini, Siyasi Ahlak Yasası'nın mutlaka çıkartılması gerektiğini bildirdi. Kılıçdaroğlu, ODTÜ Mezunlar Derneği Sivil Toplum Komitesi'nce düzenlenen ''Muhalefet Ne Kadar Etkin'' konulu söyleşiye katılarak, ODTÜ mezunlarının sorularını yanıtladı. ''CHP'nin son yerel seçimlerde İstanbul'dan aldığı oy oranı ile Türkiye genelinden aldığı oy oranlarında Kemal Kılıçdaroğlu faktörünün ne olduğunun ve başarının ölçütünün'' sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bir siyasi parti için başarının tek ölçütünün ''iktidara gelmek'' olduğunu söyledi. Oy oranının artabileceğini fakat iktidar olunamamışsa bunun bir başarı kabul edilemeyeceğini savunan Kılıçdaroğlu, CHP'nin halk nezdinde başarısız görünmesinin sebebinin de ''yapılan muhalefetin halka ulaştırılamaması'' olduğunu kaydetti. CHP'nin etkin bir muhalefet sergilediğini, bir çok yasanın CHP'nin açtığı davalar nedeniyle Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bizim muhalefetimiz AKP'yi o kadar yıldırdı ki AKP yasaların arkasından dolanmaya başladı'' dedi. ''Muhalefeti toplumsal destekle götürmek lazım. Toplumsal desteği olmayan muhalefetin kolu, kanadı kırık demektir'' diyen Kılıçdaroğlu, son dönemlerde sendikaların da toplumsal çıkarları göz ardı ettiğini savundu. -''SENDİKALARA 'SENDİKA AĞALARI' EGEMEN''- Sendikalara ''sendika ağaları''nın egemen olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, CHP'nin iktidara gelmesi halinde sendikaları daha saydam bir hale getireceğini, hesap veremeyen bir kişinin sendikacı olamayacağını, sendikaların net ve ahlaklı tutum sergilemesi gerektiğini dile getirdi. AK Parti'nin toplumun sesine kulaklarını tıkadığını, Tekel işçilerinin feryadını duymadığını savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Tekel işçileri aslında yeni bir hak talep etmiyor, mevcut haklarının sürmesini istiyor. Bu arada, Tekel işçisi, solun emeğin yanında olduğunu, sınıf bilincinin ne olduğunu, onları sömüren bir iktidarın kendilerini nereye taşıdığını öğrendi. Sol da sokağı göremedi. Oturduk sıcak evlerimizde gazete okuduk. Ankara'da sosyolojik uçurumlar var. Ankara'nın öbür tarafına gidelim dedik mi? Altındağ'da bir aileye misafir olduk mu, onları misafir ettik mi? Onlar bunu yapıyor, biz yapmıyoruz. Rahata alıştık, tatillere gidiyoruz.'' Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşlarının ve aydınların oy kaygısı yaşamadan halkı eğitebileceğine işaret ederek, Türkiye'de siyasetin ve politikacıların halka güven vermediğini, bu yüzden de halkın siyasetçiden bir eğitim almasının zor olduğunu kaydetti. Parlamentoda her şeye muhalefet etmediklerini, toplumun yararına olacak yasal düzenlemelere CHP'nin de destek verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, ''İşimiz çok zor, öyle bir iktidar var ki 'demokrasi, kardeşlik, hukuk, hukukun üstünlüğü' diyor ama yaptığı ile söyledikleri farklı'' diye konuştu. Muhalefet olarak halka umut vermek zorunda olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, ''umut vaad etmeyen siyasi partilerin iktidara gelemeyeceğini, eleştiri üzerine kurulmuş bir sistemin sonuç vermeyeceğini, halkı mutsuz edeceğini'' söyledi. Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde ilk iş olarak ''medyayı düzelteceklerini'' belirterek, ''besleme ve yandaş basına'' son vereceklerini, medya patronlarının devlet ihalelerine girmesini engelleyeceklerini ve basın sektöründe sendikalaşmayı sağlayacaklarını anlattı. -''SOL YOK, SAĞIMIZ GÜÇLÜ, SAĞA DOĞRU GİDİYORUZ''- Kemal Kılıçdaroğlu, bir siyasi partinin genç kadroları olmazsa geleceğinin de olmayacağını ifade ederek, ''Siyasal partinin üyeleri militanlaşmalı, militan gibi çalışmalı. Militanlaşma da gençlikle yakalanır'' diye konuştu. Türkiye'de ''sol sorunu'' olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, solun halktan ve sendikalardan koptuğunu, bu durumun bir an önce sonlandırılması için çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'de CHP dışındaki sol öldü. Sol yok, sağımız güçlü bu yüzden sağa doğru gidiyoruz. Çünkü oy alacağız, kimden alacağız'' diye konuştu. CHP'nin gelecek ilk kurultayında tüzük değişikliği yapacağını ve CHP'nin bu değişiklikle güç kazanacağını ifade eden Kılıçdaroğlu'nun bu sözü salonda bir süre alkışlandı. Siyasetçinin halka hesap vermesinin onurlu bir davranış olduğunu ve CHP'nin iktidara gelmesi halinde ''Siyasi Ahlak Yasası''nı çıkaracağını söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Siyasi Ahlak Yasası'nı mutlaka çıkaracağız. Naylon faturacıdan maliye bakanı, Ali Dibocu'dan adalet bakanı, kalpazandan da başbakan çıkmasın diye...'' dedi. | CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, CHP dahil her kesime eleştiriler yöneltti. |
Sivas'taki olumsuz hava koşulları nedeniyle Kafile, karayoluyla Sivas'a gitmek üzere Kayseri'den ayrıldı. Turkcell Süper Lig'de yarın Sivasspor ile yapacağı maç için Sivas'a gidecek olan Fenerbahçe kafilesini taşıyan özel uçak, Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan hareket etti. Olumsuz hava koşulları nedeniyle Sivas Havaalanı'na iniş yapamayan özel uçak, Samsun Çarşamba Havaalanı'na indi. Burada yakıt ikmali yaptığı öğrenilen uçak, daha sonra Kayseri Erkilet Havaalanı'na geldi. Havaalanında VIP salonundan geçiş yapan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Teknik Direktör Cristoff Daum ve futbolcular, kendilerine tahsis edilen otobüslere bindiler. Fenerbahçe kafilesi, karayoluyla Sivas'a gitmek üzere Kayseri'den ayrıldı. Fenerbahçe'nin Sivas kafilesinde şu futbolcular yer alıyor: Volkan Demirel, Lugano, Önder, Alex, Selçuk, Deniz, Uğur, Ali Bilgin, Deivid, Vederson, Gökhan Gönül, Volkan Babacan, Fehmi Mert Günok, Emre, Özer, Mehmet Topuz, Bilica, Bekir, Dos Santos, Cristian, Gökay İrevul, Gökhan Ünal, Semih. | Sivas Havaalanı'na iniş yapamayan Fenerbahçe kafilesini taşıyan özel uçak, Kayseri Erkilet Havaalanı'na indi. |
Sağlık Bakanlığının katkılarıyla Marmara Çalışanlar Federasyonu (MÇF) Sağlık ve Sosyal Hizmetler Kurulu tarafından ''Sağlık Yönetiminde Gelecek'' ana temasıyla düzenlenen ''Sağlık Yöneticileri Zirvesi 2010'', Grand Cevahir Otel'de başladı. Prof. Dr. Tosun, açılışta yaptığı konuşmada, daha önce sağlık sektöründe olan kurumlarda, kurum bazlı bir anlayış olduğuna işaret ederek, ''Sağlık Bakanlığı'nın sağlık sektörüne en büyük desteği vizyon değiştirmesidir'' dedi. Son dönemde özellikle uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile yapılmaya çalışılanın da bir anlayış değişikliği olduğunu ifade eden Tosun, bu anlayış değişikliğinin de yerleşmiş durumda olduğunu kaydetti. Kurum bazlı anlayıştan insan odaklı anlayışa dönüşüm gerçekleştirildiğini de belirten Tosun, ''Sektörde, Bakanlığın başlattığı bu dönüşümle kontrollü rekabetin içine artık üniversite hastaneleri de girdi. Amaç, hastayı daha az yormak, gerekirse sağlık hizmetini evine getirmektir'' diye konuştu. -MÇF GENEL KOORDİNATÖRÜ UYAR Zirvede konuşan MÇF Genel Koordinatörü Musa Uyar da, MÇF'nin farklılıkları ortak paydada buluşturup, birlik olmanın sorunluluğuyla geleceğe yol almakta olduğunu belirterek, federasyon olarak sahip oldukları sosyal sermaye ve birikimler ışığında çalışma hayatına pozitif katkılar sağlamayı hedeflediklerini dile getirdi. Uyar, Dijital Hastane Sistemi'nin sağlık hizmeti sunucuları için ulaşılması gereken bir hedef olarak tasarlandığını belirterek, şunları söyledi: ''Hasta bilgilerine her yerden hızlı ulaşım, veri güvenliği, tüm hizmetlerin bilgisayar ortamında yürütülmesi, minimum hata, düşük maliyet, hasta ve çalışan memnuniyeti, teşhis ve tedavide başarı gibi bir çok avantaj sağlayan Dijital Hastane Sistemi'nin bileşenleri ve entegrasyon aşamaları ile en kısa zamanda bütün sağlık kuruluşlarımızda titizlikle hayata geçirilmesini ümit ediyoruz.'' Zirvede daha sonra Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun'un da katılımıyla ''Dijital Hastane'' açılışı gerçekleştirildi. Bu yıl ikincisi düzenlenen ve iki gün sürecek zirve kapsamında düzenlenen oturumlarda sağlık bilişimi, sağlıkta eğitim, sağlıkta kalite, sağlık bileşenleri gibi konular ele alındı. | Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, bakanlığın sağlık sektörüne en büyük desteğinin vizyon değiştirmesi olduğunu söyledi. |
Karşılıklı basketlerle giden mücadelede ilk periyodun son dakikalarında özellikle dışarıdan Evren ve Rancik ile isabetli oynayan Galatasaray Cafe Crown 1. çeyreği 7 sayılık farkla 24-17 önde geçti. İkinci periyotta iki takım da savunmada sert oynarken ilk 5 dakikalık bölüm ev sahibi ekibin önde olduğu 5-4'lük seriyle geçildi (29-21). Galatasaray Cafe Crown, bu dakikadan sonra Caner (3), Jasaitis (2) ve Washington (2) ile üst üste bulduğu 7 sayı ile 17. dakikada 36-21 öne geçti. Oyundan düşen ve hücumlarda skor üretemeyen Kepez Belediyesi karşısında Washington ile üst üste sayılar bulan sarı-kırmızılı ekip 18. dakikada 19 sayı farklı (42-23) üstünlüğü yakaladığı mücadelenin ilk yarısını 44-31 üstün tamamladı. İkinci yarıya kötü başlayan rakibi karşısında oyunun kontrolünü elinde tutan, 25. dakikada Murat'ın üçlüğüyle 27 sayı (60-33) öne geçen Galatasaray Cafe Crown, üçüncü periyodu da 69-43 önde kapadı. Son çeyrekte de üstün oyununu sürdüren Galatasaray Cafe Crown, karşılaşmadan 78-64 galip ayrıldı. Salon: Abdi İpekçi Hakemler: Fatih Söylemezoğlu xxx, Zafer Yılmaz xxx, Semih Vural xxx Galatasaray Cafe Crown: Evren xx 11, Can xx 3, Wilkinson xxx 14, Jasaitis xx 9, Rancik xxx 16, Murat xx 5, Washington xxx 16, Caner xx 4, Fatih xx, Polat xx, Hüseyin x Kepez Belediyesi: Mazutis xx 3, Foster xx 11, Ersin xx 4, Levent xx, Buckman xx 4, Mesut x 2, Stanojevic xxx 17, Barış xxx 12, Gökper x 3, Erdem xx 8 1. Periyot: 24-17 Devre: 44-31 3. Periyot: 69-43 Beş Faulle Çıkanlar: 35.34 Levent, 36.55 Ersin (Kepez Belediyesi), 39.56 Rancik (Galatasaray Cafe Crown) | Beko Basketbol Ligi'nde Galatasaray Cafe Crown, rakibi Kepez Belediyesi'ni 78-64 yendi |
Yönetim kurulu üyesi Murat Yalçındağ ve Futbol A.Ş. Genel Müdürü Adnan Sezgin tarafından Florya Metin Oktay Tesisleri'nde takdim edilen plaketin ardından Nonda, eski takım arkadaşlarıyla ve kulüp çalışanları ile vedalaştı. Galatasaray'da çok güzel bir dönem geçirdiğini belirten Shabani Nonda, kulüp yöneticilerine ve takım arkadaşlarına teşekkür etti. Galatasaray taraftarına da ayrıca teşekkürlerini gönderen Nonda, ''Onların bana gösterdikleri yakınlık sayesinde, küçükken Afrika'da yaşadığım güzel futbol ortamını burada yakaladım ve bana verdikleri desteği hiçbir zaman unutmayacağım'' dedi. Nonda, ''Bu yıl da şampiyon olmak için hep beraber'' sözleriyle konuşmasını noktaladı. | Galatasaray yollarını ayırdığı Shabani Nonda'yı, kendilerine yaptığı hizmetlerden dolayı plaketle uğurladı. |
Karşılaşmanın ilk periyotunda her iki takım da karşılıklı basketler buldu. Beşiktaş Cola Turka, Chatman ve Baxter ile sayılar bulurken, Antalya Büyükşehir Belediyespor, Greene ve Jackson ile karşılık verdi. İlk periyot Beşiktaş Cola Turka'nın 26-24 üstünlüğüyle tamamlandı. Çekişmeli geçen ikinci periyotta Beşiktaş Cola Turka, dış şutlarda etkili oldu. Siyah-beyazlı takım, rakibine Brad, Cevher ve Chatman ile üstünlük kurmaya çalıştı. Antalya Büyükşehir Belediyespor ise, Greene, Jackson ve Thompson ile sayılar bularak aradaki farkın açılmasına izin vermedi ve Beşiktaş Cola Turka ilk yarıyı bir sayı farkla 49-48 üstün kapattı. Karşılaşmanın ikinci yarısında her iki takım da hücumda çok fazla top kaybı yaparken, savunmada etkili oldu. Büyük çekişme içerisinde geçen bu periyotun son 2 dakikasına 66-66 berabere girildi. Daha sonra Caner ve Umut ile sayılar bulan Antalya ekibi son periyota 70-67 önde girdi. Son periyotta etkili bir mücadele sergileyen Antalya Büyükşehir Belediyespor, Thompson ve Jackson ile sayılar bulurken, Beşiktaş Cola Turka Chatman ve Brad ile karşılık verdi. Mücadelenin bitimine 3 dakika kala, Antalya ekibi farkı 8 sayıya çıkarmayı (86-78) başardı. Bu dakikadan sonra oyunun kontrolünü bırakmayan Antalya Büyükşehir Belediyespor maçı 14 sayı farkla 96-82 kazandı. Salon: Atatürk Hakemler: Murat Biricik xxx, Tunctan Durmuşcan xxx, Turgut Işık xxx Antalya Büyükşehir Belediyespor: Brian Greene xxx 8, Aaron Jackson xxx 27, Patrick Femerling xxx 8, Adnan xxx 10, Caner xxx 10, Hakan xx 6, Umut xx 8, D.J. Thompson xxx 17, Serkan x, Oktay x 2 Beşiktaş Cola Turka: Engin xx 5, Brad Newley xxx 12, Lonny Baxter xx 11, Mire Chatman xxx 23, Cevher xxx 19, Muratcan xx 7, Haluk x 2, Adem x, Kevin Flecer xx 3 1. Periyot: 24-26 Devre: 48-49 3. Periyot: 70-67 5 faulle çıkanlar: 39.51 Chatman (Beşiktaş Cola Turka) | Beko Basketbol Liginde Antalya Büyükşehir Belediyespor, Beşiktaş Cola Turka'yı 96-82 yendi. |
Ergin, "Bu şapkadan artık tavşan çıkmaz, yürüyen atın başına vurulmaz" dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Kanal A televizyonunda soruları yanıtladı. Bakan Ergin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın “Partiler kapatma davasını hissederler” şeklindeki sözlerine tepki gesterdi. Sadullah Ergin, "Bir daha bu şapkadan tavşan çıkmaz, yürüyen atın başına vurulmaz" diye konuştu. KANADOĞLU'NA: KENDİ MEŞRUİYETİNE BAKSIN Ergin, cumhurbaşkanı seçiminde 367 şartının mimarı olan askere sivil yargı yolu açan düzenleme ve AK Parti’nin yapmayı planladığı anayasa değişikliklerine sert çıkışlarıyla gündeme gelen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nu eleştirdi. Ergin, “Kendisi emekli bir yargı mensubu, parlamentoda meşruiyetin kaynağında o yok, meşruiyetin kaynağı millettir. O önce kendi meşruiyetine baksın” dedi. | Başsavcı Yalçınkaya"nın Kapatma davasını hissederler sözlerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin'den de tepki geldi. |
Angın; Gelibolu'da Emmiyet Amiri Hafız Şerif Bey'le Halime Hanım'ın üç çocuğundan en büyüğü olarak 1915'de dünyaya geldi. Babası bir Kuvay-i Milliye üyesidir. Mustafa Kemal'in arkasından Anadolu'ya gidip orta cephede üç yıl savaşmıştır. İlk okul denemesini mahalle mektebinde yaşayan Angın, bu sistemdeki eğitime ancak iki gün dayanabilmiştir. Okuma yazmayı annesinden öğrenen Refet Angın, Cumhuriyetin ilanı ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'ndan sonra Gelibolu'da açılan iki okuldan biri olan Cumhuriyet Okulu ınavını kazanarak okula üçüncü sınıftan başlamış, henüz küçük bir çocukken öğretmen olmaya da karar vermişti. Mustafa Kemal Atatürk ile yolları bir çok kez kesişen Refet Angın, birinci karşılaşması olan ilk okul yıllarında Atatürk'ün "Büyüyünce ne olacaksın çocuk?" sözüne, "Öğretmen" diye cevap verir. İkinci karşılaşmalarında ise Öğretmen Okulu öğrencisidir ve Atatürk'e "Bakın sözümü tuttum Paşam. Öğretmen olacağım işte" dediğinde, Atatürk onun Gelibolu'daki küçük kız olduğunu derhal hatırlar ve bunu belirterek, ne öğretmeni olmak istediğini sorar. 'Matematik' cevabını alınca "Hayır tarih öğretmeni olacaksın. Çünkü nesillere tarihlerini öğretmek en önemli vazifedir" sözü üzerine Refet Angın, tarih öğretmeni olmaya karar verir. 1955 - 1975 yılları arasında Ankara'da görev yapan Angın, Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi Müdüreliğini de yürütür. Daha sonraki meslek hayatını İstanbul'da sürdüren Angın, Atatürk'ün 100'üncü yaş kutlamalarında görevlendirilir. İlk Öğretmenler Gününde ise yılın öğretmeni seçilir. Tarih öğretmenliğinden 1982'de emekli olan Refet Angın, Yıldız Teknik Üniversitesi senatosunun 29 Haziran 2006 tarihinde aldığı kararla onursal doktora ünvanını, yapılan bir törenle almıştır. Halen Bakanlık Danışmanı olarak örevini sürdürmektedir. Ayrıca İstanbul Kağıthane'de adına kurulmuş bir ilkokul vardır. Hürriyet Mahallesi içindedir. Okul 2 binalıdır. Angın için 1 Şubat Pazartesi günü Türk Böbrek Vakfı Hastanesi'nde tören düzenlenecek. | Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk kadın öğretmenlerinden Refet Angın (99), tedavi gördüğü Türk Böbrek Vakfı Hastanesi'nde hayatını kaybetti |
. Gözaltına alınan Mehmet Yıldız, tabancasını temizlerken kızını kaza ile vurduğunu söyledi. Dilek Kırmızı, 10 gün önce çocuklarıyla, eşini Fransa bırakarak babası Mehmet Yılmaz'ın (68) Sultanbeyli, Orhangazi Mahallesi, Antalya Caddesi, Eroğlu Sokak'taki evine misafirliğe geldi. Bugün saat 10.30 sıralarında Dilek Kırmızı, boyundan tek kurşunla yaralandı. Mehmet Yılmaz, kızı Dilek Kırmızı'yı Sultabeyli Devlet Hastanesi'ne kaldırdı. Ancak Dilek Kırmızı'nın yolda can verdiği anlaşıldı. Hastane polisinin haber verdiği Sultanbeyli Asayiş Büro Amirliği ile Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri araştırma başlattı. Mehmet Yılmaz gözaltına alındı. Hastanenin acil servisi önünde ekip otosu içinde ilk ifadesi alınan Mehmet Yılmaz polise, kızını silahını temizlerken kazayla vurduğunu söyledi. Sürekli sigara için Mehmet Yılmaz, detaylı ifadesi için Sultanbeyli Asayiş Büro Amirliği'ne götürüldü. Olay Yeri İnceleme ekipleri olayın meydana geldiği Mehmet Yılmaz'ın evinde inceleme yaptı. Toplanan deliller torbalar içinde ekip otosuna konularak emniyet müdürlüğüne götürüldü. Polis Mehmet Yılmaz'ın komşularının da bilgilerine başvurdu. Mehmet Yılmaz'ın komşuları, olayı duyunca şok olduklarını söyledi. Dilek Kırmızı'nın olay sırasında yanında bulunan üç çocuğu da polis merkezine götürüldü. Polis cinayet ihtimali üzerinde de duruyor. Kurşunun kulağının hemen altında boynuna girdiği belirlenen Dilek Kırmızı'nın cesedi otopsi için Adli Tıp Kurumu Morgu'na kaldırıldı. | Fransa'dan üç çocuğu ile birlikte İstanbul'a tatile gelen Dilek Kırmızı (27), babası Mehmet Yılmaz'ın ruhsatsız tabancasından çıkan kurşunla hayatını kaybetti |
Turkcell Süper Lig'de İstanbul Büyükşehir Belediyespor, ilk yarısını 2-0 geride kapattığı maçta ikinci yarıda attığı gollerle Kasımpaşa'yı 4-2 yenmeyi başardı. 1. dakikada Okan'ın pasıyla ceza alanı içinde topa sahip olan Tum'un aşırtma vuruşunda meşin yuvarlak üst ağlarda kaldı. 2. dakikada Moritz'in ara pasıyla ceza sahasında topla buluşan Şahin, kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda güzel bir vuruşla Hasagiç'in solundan meşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 0-1 5. dakikada Cenk'in ara pasıyla yine bir anda kaleci ile karşı karşıya kalan Şahin, meşin yuvarlağı kaleye gönderdi. Ancak Rızvan kademeye girerek tehlikeyi önledi. 18. dakikada ani gelişen atakta Şahin'in bıraktığı topa ceza sahası dışından Yekta'nın sert vuruşunda, kaleci Hasagiç meşin yuvarlağa sahip oldu. 29. dakikada Okan'ın hatalı pasını kapan Murat Erdoğan, tek başına ceza sahasına girerek topu filelere gönderdi: 0-2 50. dakikada Ekrem'in soldan ortasında altı pasta iyi yükselen Tum, kafa vuruşuyla topu filelere gönderdi: 1-2 57. dakikada Ali'nin ara pasıyla ceza sahasına giren İskender, yerden bir vuruşla topu kaleye göndererek eşitliği sağladı: 2-2 65. dakikada Serhat'ın ceza sahası dışından kullandığı serbest vuruşta top direğin yanından az farkla auta çıktı. 69. dakikada Serhat'ın ceza sahası içinde şutunda kaleciden dönen topu altı pasta İskender müsait pozisyonda filelere gönderdi: 3-2 80. dakikada Ali'nin sağdan kullandığı korner atışında Tevfik güzel bir kafa vuruşuyla topu filelere gönderdi: 4-2 Kalan sürede sonuç değişmedi ve İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşılaşmadan 4-2 galip ayrıldı. Stat: Atatürk Olimpiyat Hakemler: Serkan Çınar xx, Alpaslan Dedeş xx, Erdem Bayık xx İstanbul Büyükşehir Belediyespor: Hasagiç x, Rızvan xx, Cesario xx, Barbosa x, Ekrem xx, Mahmut xx, Okan x (Dk. 46 İskender xxx), Abdulkadir x (Dk. Ali xxx), Serhat xxx, Tevfik x, Tum xxx (Dk. 83 Nsunbu x) Kasımpaşa: Tolga x, Keller x, Barış x, Merthan x, Ergün x, Emre xx, Murat Erdoğan xx, Moritz xx (Dk. 58 Sancak x), Yekta x (Dk. 72 Özgür x), Cenk x, Şahin xx (Dk. 63 Gökhan x) Goller: Dk. 2 Şahin, Dk. 29 Murat Erdoğan (Kasımpaşa), Dk. 50 Tum Dk. 57 ve 69 İskender, Dk. 80 Tevfik (İstanbul Büyükşehir Belediyespor) Sarı kartlar: Dk. 19 Serhat, Dk. 34 Barbosa, Dk. 38 Okan, Dk. 78 Rızvan (İstanbul Büyükşehir Belediyespor), Dk. 27 Emre, Dk. 35 Moritz, Dk. 90 3 Cenk (Kasımpaşa) | İstanbul Büyükşehir Belediyespor ilk yarısını 2-0 geride kapattığı maçı ikinci oynadığı futbolla yenmesini bildi. |
Zonguldak'ta, bir iş merkezinin 11. katından atlayama kalkışan kişi, polislerin topladığı 600 lirayı alınca intihar etmekten vazgeçti. Kent merkezindeki bir iş merkezinin 11. katına çıkan ve kendini aşağı sarkıtan T.K. adlı kişi, işsiz olduğunu ve 700 lira borcundan dolayı intihar etmek istediğini söyledi. Terasa çıkarak T.K'yi intihardan vazgeçirmeye çalışan polis memurları, bu arada esnaf ve vatandaşlarında desteğiyle 600 TL para topladılar. Toplanan 600 TL'yi alan T.K, intihardan vazgeçti. Sara hastası olduğu öğrenilen ve polis otosuna bindirilirken kriz geçiren T.K, ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. | Bir iş merkezinin 11. katından atlayama kalkışan kişi, polislerin topladığı 600 lirayı alınca intihar etmekten vazgeçti. |
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, tüm siyasi partilerin ortak bir deklarasyon yayımlayarak parlamento ve millet egemenliğine yönelik yapılacak her türlü olağan dışı müdahaleye karşı çıkacaklarını deklare etmeleri çağrısında bulundu. SİYASİLERİN BOYNUNUN BORCU Kurtulmuş ''Hiçbir siyasi partinin darbelerden medet umar bir görüntü içerisinde olmadığı bir Türkiye siyasetini kurmak bütün siyasilerin boynunun borcudur'' dedi. Kurtulmuş, Afitab Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Parti İl Başkanları ve İl Müfettişleri Toplantısı''nın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de uzun süredir kamplaşma, kutuplaşma ve çatışmaya dönük bir siyaset yapıldığını ve bunun nedeninin ''Türkiye'nin gerçek gündemi olan ekonominin konuşulmasını engellemek olduğunu'' ileri sürdü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Valiler Toplantısı'nda, valilerin bacası tütmeyen evleri kontrol etmesini istediğini hatırlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu: MESELE KÖMÜR ÇUVALINI KAPI ÖNÜNE BIRAKMAK DEĞİLDİR ''Bu çok güzel bir temenni de Sayın Başbakan, siz tiyatro sahnesinde oynanan oyunu seyreden seyirci değilsiniz. Türkiye'nin ekonomi kararlarını verecek makamda siz oturuyorsunuz ve evlerin bacasının tütmesini sağlayacak kararları alacak olan da sizsiniz. Eğer siz, küresel sistemin size öngördüğü kulvardaki ekonomi politikalarını icra ederseniz, o evlerin bacaları tütmez. Mesele bacası tütmeyen evlerin kapısına bir çuval kömür bırakmak, bir torba un bırakmak değildir. Mesele 72 milyon vatandaşımızı kömür alacak, bacasını tüttürecek, ununu alıp çorbasını kaynatacak hale getirebilmek. Bunun yolu da söz söylemek değil, sizin 2 dudağınızın arasında ve atacağınız imzadadır, milletten ve fukaradan yana ekonomi politikaları icra etmektedir.'' PLANA KARŞI DEKLARASYON YAYINLANSIN Türkiye'de bir daha demokrasinin önünün kesilmeyeceği bir siyasal yapılanmanın ortaya çıkarılması için bir eylem planını zorunlu gördüklerini ifade eden Kurtulmuş, ''Tüm siyasi partiler ortak bir deklarasyon yayımlayarak parlamento ve millet egemenliğini her şeyin üstünde tuttuklarını, parlamento ve millet egemenliğine karşı yapılacak her türlü olağan dışı müdahaleye karşı tek yumruk olarak olarak millet adına karşı çıkacaklarını acilen millet adına deklare etmelidirler. Hiçbir siyasi partinin darbelerden medet umar bir görüntü içerisinde olmadığı bir Türkiye siyasetini kurmak bütün siyasilerin boynunun borcudur'' diye konuştu. ''EMASYA PROTOKOLÜ İPTAL EDİLMELİ'' Yeni çağdaş ve katılımcı bir Anayasa yapımı için sürecin başlatılması gerektiğini savunan Kurtulmuş, Saadet Partisi olarak yeni bir Anayasa için her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. Darbelere karşı somut adımlar atılması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin değiştirilmesi ve darbe yapanlara yargı yolunun açılması gerektiğini ileri sürdü. EMASYA Protokolü'nün derhal iptal edilmesini ve bu süreçte Genelkurmay Başkanlığı ile Hükümetin işbirliği içinde olması isteyen Kurtulmuş, ''Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Yasası'nın 35. maddesi değiştirilerek darbenin hukuki altyapısı olma mazereti ortadan kaldırılmadır. Genelkurmay Başkanlığı darbe söylentileriyle ilgili olarak derhal bir iç soruşturma süreci başlatmalı ve en kısa zamanda sonuçlandırmalıdır. Böylece Türkiye'de Türk Silahlı Kuvvetlerinin ibra edilmesi de sağlanmak mecburiyetindedir'' diye konuştu. TEKEL İŞÇİLERİNİN EYLEMİ Tekel işçilerinin ''haklı mücadelelerinin'' yanında olduklarını anlatan Kurtulmuş, Hükümetin tercihinin milletin tütün üretmesi ve tarım yapmasından değil, uluslararası büyük sermayeden yana olduğunu savundu. Tekel işçilerinin hiçbir siyasi mücadele içinde olmadan haklarını aradıklarını ve ekmek mücadelesi verdiklerini ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: ''Sayın Başbakan, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'yı devreye sokarak 1 hafta müddet istedi işçilerden, 1 hafta çalışacaklarmış. Patagonya'daki işçiler bir direniş yapmıyorlar. Türkiye'de sizin işçileriniz, TÜRK-İŞ'in işçileri, bu milletin işçileri, bu milletin çocukları 45 gündür, Parlamento'nun, iktidarın burnunun dibinde bir eylem yapıyor. Siz 45 gündür ne yapacağınıza karar vermemişsiniz. Bu kadar gayriciddi bir devlet yönetimi olmaz. 'Bunlara biz merhamet ediyoruz' lafı nasıl abes bir laf ise 'Bize 1 hafta müsaade edin ne yapacağımızı kararlaştıralım' lafı da bu kadar abes ve boş bir laftır.'' Kabe'nin etrafındaki Osmanlı döneminden kalan ''revak''ların yıkılacağını hatırlatan Kurtulmuş, bu eserlerin Türkiye'ye getirilmesini istedi. | Balyoz darbe planı siyasilerin gündeminde. Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş ortak deklarasyon yayınlamaya çağırdı. |
ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, önemli bir karar almak, örneğin maaşa zam istemek için görüşmeden önce şekerli bir içeceğin büyük faydası var. Güney Dakota Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, kandaki yüksek şeker seviyesi doğru karar almaya yardımcı olurken, kandaki glükoz eksikliğinin tersi bir duruma yol açtığı belirlendi. Araştırmacılar, deneklere, bir gün sonra bir miktar ve daha yüksek ama daha sonraki bir tarihte bir miktar para arasında seçim yapmalarını gerektiren bir dizi soru yönelttiler. Katılımcıların yarısı sorulara aç karnına yanıt verirken, diğer yarısı soruları şekerli veya aspartamla tatlandırılmış bir meşrubat içtikten sonra yanıtladı. Psychological Science dergisinde bu hafta yayımlanan araştırmanın başındaki psikologlardan Şiao-Tina Vang, şekerli bir meşrubat içtikten sonra deneklerin, daha yüksek ama daha ileride verilecek parayı tercih ettiklerini söyledi. Amerikalı araştırmacı, "Bu aynı yemek yerkenki gibi. Eğer kandaki şeker seviyeniz yüksekse, yemek için daha uzun süre bekleyebilirsiniz" dedi. Yapay tatlandırıcılı meşrubat içenlerinse içtepisel davranmaya daha meyilli oldukları ve daha az olsa da ödülü hemen almak istedikleri görüldü. Araştırmacı, makalesinde, "Light içecek vücuda, enerji krizi olduğuna dair mesaj yolluyor. Buna mukabil, vücut da elde erişilebilir ne varsa hemen ele geçirmeye çalışıyor. Light içeceklerin içtepiselliği arttırıcı bir etkisi var" diye yazdı. | Önemli bir karar almadan örneğin; patronunuzdan maaş zammı istemeden önce mutlaka için... |
İNTERNETHABER- Galatasaray'ın son transfer bombası Meksikalı Dos Santos'u, takımın genç yıldızı Arda Turan'la karşılaştıran Rıdvan Dilmen, Santos için havaalanında yapılan karşılamayı abartılı buldu.. NTV'de Güntekin Onay'la sundukları 'Yüzde 100 Futbol' programında Rıdvan Dilmen, G.Saray'ın son transferi Dos Santos'u Arda Turan'la kıyasladı. BURASI ZAMBİYA DEĞİL PELE'Yİ GETİRMİYORSUN Bu ülkeye Hagi geldi Hagi.. Bunlar kim ya? Barcelona Real Madrid filan.. Santos yetenekli oyuncudur doğrudur, Barcelona alt yapısından yetişmiştir. Ama oynamamıştır. Şu karşılama olmamalı. Pele'yi getirmiyorsun. Sen Zambiya değilsin. SANKİ UZAYDAN GELMİŞ! UEFA şampiyonu takıma geliyorsun. İki Santos için söylüyorum. Kulüplere ihtiyaçları vardır. Galatasaray için Jo ve Santos için bir şanstır. Radyoları dinliyorum sanki uzaydan gelmiş.. ARDA'YI 50 BİN KİŞİ GİDER ALMAYA Bu oyuncular renkli oyunculardır, yetenekli oyunculardır. Yatırım yapılabilecek oyunculardır. Televizyonda Arda'yı başka bir formayla izlesinler havaalanında 50 bin kişi gider almaya. Arda ile Santos arasında uçurum var. ARDA'NIN 1.5 GÖMLEK DÜŞÜĞÜ Teknik olarak baktığımızda ofansif oyuncu. Alanzinho'nun biraz daha iyisi diyebiliriz. Arda'nın 1.5 gömlek düşüğüdür. İhtiyacı kesin yoktu Galatasaray'ın. Caner tutturdu gidiyordu. NEREDE OYNAR Santos nerede oynar? Forvetin arkası gibi oynar, sol açık çizgisinde oynar. Tribünlere karşı zaman zaman topu kaldırıp vuruyormuş gibi yapar acayip çalım atar. Taraftara sempatik gelir. Jo her şeye rağmen doğrudur. Sadece Avrupa Kupalarında oynamaması düşündürücüdür. Programın sunucusu Güntekin Onay ise, G.Saray'ın ligde attığı gollerin yarısına imza atan Baros, Kewell ve gönderilen Nonda'ya ait olduğunu söylerken, 'Jo acilen form tutmalı. yoksa G.Saray ikinci yarıda ciddi anlamda gol sorunu yaşayacak' dedi. | Meksikalı Santos geldi, Atatürk havalimanı yıkıldı, cam çerçeve indi. Rıdvan Dilmen bu manzarayı yorumladı. |
CHP'li parti üyeleri Burdur Merkez İlçe Başkanı'nı seçmek için Belediye Düğün Salonu'nda yapılan kongrede bir araya geldi. Olağan şekilde ilerleyen kongre, parti delegesi Şirinevler Mahallesi Muhtarı Ahmet Emre'nin konuşmalarıyla gerildi. Ahmet Emre, çıktığı kürsüden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı eleştiren sözler söyledi. Partisinin iktidara gelmesini yürekten istediğini belirten Emre, "Geminin kaptanı yorulmuştur. CHP gerekli yerleri taşıyamamaktadır. Ben iktidar olmak istiyorum. Bu kafayla ve zihniyetle insanları kucaklamazsan, mahalle delegeleri köy muhtarlarına sahip çıkmazsan CHP bir yere gelemez. Bu şekilde devam edersek Tayyip Erdoğan 2017'ye kadar başbakan olarak kalacaktır." diye konuştu. Ahmet Emre'nin eleştirileri üzerine Divan Başkanı CHP Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, araya girerek "Genel başkan hakkında eleştiri yapamazsın." dedi. Ahmet Emre ise kongrede demokratik bir ortam olmadığını ifade ederek, "Bu eleştirileri burada yapamazsam başka nerede yapabilirim? Bu kafayla bir yere varamazsınız. Ben, böyle olursa istifa ediyorum." karşılığını verdi. | CHP'li delege parti lideri Deniz Baykal'ı eleştirmesine izin verilmeyince kürsüde istifa etti |
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Zonguldak ziyareti sırasında kendisiyle konuşmak isteyen bir genci polisler ağzını kapatarak engellemek istedi. Bunu gören Bakan, polisleri genci bırakması için uyardı. Zor da olsa Bakan Akdağ'a ulaşan genç, iş için yardım istedi. Bakan Akdağ, Zonguldak Valiliği'nden Vali Erdal Ata ve milletvekilleri ile partisinin İl Başkanlığı’na yürüyerek geçti. Kaldırımda bekleyen ve işsiz olduğunu söyleyen bir kişi parti binasına yaklaştığı sırada Bakan Akdağ ile görüşmek istedi. polisler, ‘Kadir' adlı bu kişinin ağzını kapatarak konuşmasını engellemeye çalıştı. AKDAĞ 'BIRAKIN GELSİN' DEDİ... Bunu gören Bakan Akdağ polislere müdahale ederek, “Bırakın gelsin” dedi. Bakan Akdağ’ın yanına giden ve Anadolu Üniversitesi mezunu olduğunu söyleyen işsiz genç, “Annem beni yetiştirirken kalp hastası, şizofren hastası oldu. 500 lira maaşla geçinemiyoruz. Devletin Valisi bana diyor ki; ‘Sen yetimhanede yetişseydin sana iş vardı ama şimdi yok.’ Ben iş istiyorum. Partinin kapısından beni atmaya kalktılar. Benim elim kolum düştü. Bana yardımcı olun. Ben bu ülkenin evladıyım” dedi. Bakan Akdağ, yanaklarını okşayıp kucakladığı gence, “Biz alakadar oluruz. Merak etme” diyerek teselli etmeye çalıştı. Bakan Akdağ, adresini ve telefon numarasını aldırdığı gencin sorununu çözeceğini söyledi. Bakan Akdağ, daha sonra partiye geçti. | Zonguldak'ta polislerin engellemek istediği gence Sağlık Bakanı Recep Akdağ kucak açtı. |
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Hükümet, terör örgütü ile pazarlık yapmaktadır'' dedi. Vural, Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda, ''Açılımlar ve Türkiye Ekonomisi'' konulu konferansta, hükümetin yanlış politika izlediğini savundu. PKK İLE PAZARLIK YAPIYORLAR Türkiye'de, insanlar üzerinde etnik ayrımcılık yapılarak oyunlar oynandığını iddia eden Vural, insanların birbirini Türkçe konuşarak anlaması ve Türkçe eğitim almaları gerektiğini söyledi. PEŞMERGELERİN AYAĞINA SEYYAR MAHKEME Vural şunları kaydetti: ''Hükümet, terör örgütü ile pazarlık yapmaktadır. İmralı canisinin yanına arkadaş gönderme projesi yapıldı. İthal duvar kağıtları ile duvarları kaplanan terör örgütü liderinin ayağına devlet yetkilileri gitti. Yüce Türk milleti adına karar vermesi gereken savcı ve hakimler, dağdan inen peşmergelerin ayağına kadar giderek seyyar çadır mahkemelerde görev yapmak zorunda bırakıldı. Herkese cevap veren Başbakan, Diyarbakır Belediye Başkanı'nın söylemleri karşısında hiç sesini çıkarmadan öylece bakakaldı.'' UTANACAKLARI YERDE GURURLANIYORLAR ''Ülkede terörle mücadele eden herkesin suçlu ilan edilmeye başlandığını'' öne süren Vural, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugün, geldiğimiz noktada milletimizin direnci kalmadı. Üzerimize oynanan bu oyunu bozmak için güçlerimizi birleştirmeliyiz. Parti olarak geçmişimize sahip çıkmak ve halkımızı uyarmak için konferanslar vererek gerçekleri anlatıyoruz. Kömür ve makarna ile siyaset yapanlar, insanımızın geldiği bu noktadan, utanacakları yere gururlanıyorlar. Biz, bu toprağın insanının üretmesi ve bu insanların daha iyi şartlarda yaşaması gerektiğini savunuyoruz.'' Konferansa, MHP Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı, Tekirdağ İl Başkanı Yunus Meral, Çorlu İlçe Başkanı Battal Arslan da katıldı. | MHP'li Oktay Vural açtı ağzını yumdu gözünü. Hükümete yönelttiği suçlamalar yenilir yutulur gibi değil. |
Sivasspor ile yarın oynacağı maç için Sivas'a gelen Fenerbahçe kafilesini taşıyan özel uçak, Sivas' Havaalanı'nda kar yağışı ve görüş mesafasinin az olması sebebiyle Sivas'a inemedi. Uçak önce Kayseri'ye yöneldi. Ancak daha sonra alınan bir kararla Fenerbahçe Kafilesini taşıyan uçak Samsun Çarşamba Havaalanına inmeye karar verdi. Kafile 400 km'den fazla yolu otobüs ile geçerek Sivas'a gelecek. FENER UÇAĞI SAMSUN'A İNDİ Sivas'taki olumsuz hava koşulları nedeniyle Sivas Havaalanı'na iniş yapamayan Fenerbahçe kafilesini taşıyan özel uçak Samsun Çarşamba Havaalanı'na indi. Havaalanında basın mensuplarının görüntü alınmasına izin verilmezken, görüntü almaya çalışan bazı basın mensupları ise polis ve güvenlik görevlileri tarafından dışarı çıkarıldı. Kafilenin, yakıt ikmali yapıldıktan sonra aynı uçakla Kayseri'ye hareket edeceği, buradan da karayolu ile Sivas'a geçeceği öğrenildi. Fenerbahçe'yi karşılamak için Sivas Havaalanı'na gelen yaklaşık 100 kişilik Fenerbahçeli taraftar grubu takımlarının olumsuz hava şartları ve sis yüzünden alana inemeyeceğini öğrendikten sonra alandan ayrıldı. | Sivasspor ile yarın oynacağı maç için Sivas'a gelen Fenerbahçe kafilesini taşayan özel uçak, Sivas'a inemedi |
MHP Genel Başkan Yardımcısı Metin Çobanoğlu, bu yıl kasım ayında erken genel seçim yapılacağı kanaatinde olduklarını söyledi. Çobanoğlu, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartların erken bir genel seçimi zaruri kıldığını ileri sürdü. İktidar partisinin seçimlerin zamanında yapılacağını ısrarla belirtmesine rağmen koşulların bunun tam aksi yönde olduğunu savunan Çobanoğlu, "Biz MHP olarak 2010 yılı Kasım ayında genel seçimlerin yapılacağı kanaatindeyiz" dedi. Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin, bu tarihi esas alarak, teşkilata "seçim startını" verdiğini anlatan Çobanoğlu, vatandaşlardan oy verme günü geldiğinde mutlaka içinde bulundukları şartları mantık süzgecinden geçirerek tercih yapmalarını istedi. Çobanoğlu, "Ülkede yaşayan insanların çok büyük bir bölümü maalesef karınlarını doyuramaz, işlerini yapamaz hale getirilmiş, devletin, belediyelerin ve kaymakamlıkların, valiliklerin yardımlarıyla hayatlarını idame ettirir hale düşürülmüştür.MHP olarak biz Türkiye'yi tek başına idare etmeye talibiz" diye konuştu. | MHP Genel Başkan Yardımcısı Metin Çobanoğlu, bu yıl erken genel seçim yapılacağı kanaatinde olduklarını söyledi. |
Kanal D'de yayınlanan Beyaz Show'un dün akşamki sürprizlerinden biri de Türkiye'nin konuştuğu Bursalı sınıf başkanları oldu. İnternette tıklanma rekorları kıran sınıf başkanları dün akşam Beyaz'da konuk olarak ağırlandı. Tam bir kahkaha tufanı yaşanan programda sınıf başkanı yardımcısı olan küçük kızın sözleri ise Beyaz'a zor anlar yaşattı. Babaya iş teklifi yağıyor Bursa Orhan gazi Atatürk İlköğretim Okulu üçüncü sınıf ögrencisi Havva Mutlu sınıf başkanı Gizem Bera ise onun yardımcısı.. Bera'nın babası Geçen yıl iş kazası geçirdi ve sağlık sorunları nedeniyle bir süre işe gidemedi. Gizem Bera dışında 5 çocuğu olan Yüksel, bu görüntülerden sonra onlarca iş teklifi aldığını söylüyor. KALIBINA TÜKÜREYİM Öğretmeninin canlı yayına çıkmasına izin vermeyen valiliğiğe sitem etti. Gizem Bera Yüksel, "Bizim Cemal Akkuş öğretmenimiz var. Ona buradan kucak dolusu selamlarımı gönderiyorum. Onu bu canlı yayına koyamadılar. Valilik izin vermemiş. Onların kalıplarına tüküreyim. Orada oturuyorlar sıcak yerde. Benim öğretmenimden ne istedin" diye konuştu. GÜLMEYİN HA Beyazıt Öztürk eliyle minik Gizem'in ağzını kapatarak konuşmasını engelledi. Küçük kızın yaşadıklarını anlatırken gülen stüdyodakileri ''Gülmeyin ha!!!'' diyerek de azarladı. Babam bot alamıyor İzlenme rekorları kıran video karne günü hatıra olsun diye öğretmeni tarafından çekilmişti. Görüntülerde ayağındaki yırtık botu göstererek okula gelirken ayağının ıslandığını söyleyen minik öğrenci, arkadaşının botunu göstererek 'benim babam-annem böyle bot alamıyor' diyordu. DÜMDÜZ GİDİYOR Gizem Bera Yüksel'in sözleri üzerine Beyazıt Öztürk, “Sinir var, büyük sinir, Gizem'i bırakırsam dümdüz gidiyor” dedi. Gizem’in sözlerinden korkan Beyazıt Öztürk, daha sonra konuşmak isteyen Gizem’in söyleyeceklerini önce kulağına anlatmasını istedi. BEYAZ ÇOK GEVEZE Gizem Bera'yı susturmak ne mümkün. Kendisiyle oynadığını fark eden Gizem, Beyaz'ı fena bozdu.. Ardakaşlarına ve sevdiklerine selam söylerken araya giren Beyaz'a tepkisini anında gösterdi. Gizem Bera "Sen de her şeyi anlatmasan olmaz mı?" Sus bi! Bu çok geveze arkadaşlar" deyince stüdyodaki konuklardan alkış aldı. İŞTE VALİNİN ŞOKE OLDUĞU VİDEO.. GÖRÜNTÜLER SONRAKİ SAYFADA [PAGE] KALIBINA TÜKÜREYİM | Türkiye'nin dilindeki iki sevimli öğrenci Beyaz Şov'a konuk oldu. Gizem Bera hem valiyi hem de Beyaz'ı bir güzel payladı. |
Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçesi’nde, doğum yapan S.T.’nin 13 yaşında olduğunun ortaya çıkması üzerine, babası ve bir yıl önce imam nikahlı olarak evlendirildiği akrabası S.T. gözaltına alındı. 12'sinde evlendi Olay, önceki gün Viranşehir’e bağlı Aşağı Tekneli Köyü Yaban Mezrası’nda meydana geldi. İddiaya göre, mezrada yaşayan H.T., geçen yıl 12 yaşındaki kızı S.T.’yi, akrabaları olan ve aynı köyde kendisi gibi çiftçilik yapan S.T. ile imam nikahıyla evlendirdi. Köyde doğum yaptı Kıyılan imam nikahının ardından S.T. adındaki çocuk yaştaki kız çocuğu, birlikte yaşadığı S.T.’den hamile kaldı. Hamilelik sürecinde doktor kontrolüne gitmediği öğrenilen S.T., önceki akşam doğum sancıları çekmeye başladı. Aynı gece köylü kadınların yardımı ile doğum yapan S.T., bir kız bebeği dünyaya getirdi. Jandarma durumu öğrendi 13 yaşında kız çocuğunun doğum yaptığının konuşulmaya başlamasının ardından durumu öğrenen jandarma, Yaban Mezrası’na giderek inceleme yaptı. Yapılan incelemede, söylentilerin doğru olduğunu ve S.T.’nin bir yıl önce 12 yaşındayken babası H.T. tarafından akrabası olan S.T. ile imam nikahıyla evlendirildiği saptandı. Bunun üzerine anne ve bebeği sağlık kontrolünden geçirilirken, babası H.T. ile birlikte yaşadığı S.T. gözaltına alındı. Çocuk yaşta anne olan kızın babası H.T. ile birlikte yaşadığı S.T.’nin Viranşehir İlçe Jandarma Komutanlığı’ndaki sorguları sürüyor. Döve döve nasıl kör etti? [PAGE] Minik Sevinç'in annesi Feriştah Baylan'ın, "O artık kör oldu. Ona bakamam, ilgilenemem. Diğer çocuğumla zor başediyorum. Kör bir çocuk istemem" demesi, duyanları şoke etti. Muğla'nın Kavaklıdere İlçesi'ne bağlı Çamlıbel Beldesi'nde yediği dayak sonucu kör olan 15 aylık Sevinç Baylan'ın dramı yürekleri dağladı. DÖVEREK KÖR ETTİ Geçen 25 Kasım'da, ziyaretine gelen dedesi Tahsin Baylan tarafından vücudundaki morluklar farkedilerek Çamlıbel Sağlık Ocağı'na götürülen Sevinç Baylan, ilk müdahalenin ardından önce Yatağan Devlet Hastanesi'ne ardından da durumu ağır olduğu gerekçesiyle Muğla Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Burada yoğun bakıma alınan minik Sevinç'in tedavisinin 10'ncu gününde iki gözünün birden kör olduğu anlaşıldı. Geçen Cuma günü tedavisi tamamlanan Sevinç bebek, Muğla'daki Vali Hüseyin Aksoy Çocuk Yuvası'nda devlet korumasına alındı.Ancak küçük kızın dramı bununla da kalmadı. Daha öncede bir çok kez dövüldüğünü ileri sürülen talihsiz bebeğin mahkeme kararıyla kendisinden alınmasına sessiz kalan annesi Feriştah Baylan'ın (27), "O artık kör oldu. Ona bakamam, ilgilenemem. Diğer çocuğumla zor başediyorum. Kör bir çocuk istemem" demesi duyanların şoke etti. AKIL SAĞLIĞIM YERİNDE Kızını kendisinin dövmediğini ileri süren Feriştah Baylan, "Oğlum Erdem kıskanarak kardeşini itti. O da başını duvara çartı" diyerek kendini savundu. Baylan, psikolojisinin bozuk olduğu iddialarına ise kabul etmeyerek, "Beş yaşındayken menenjit nedeniyle beyinden ameliyat olmuşum. Ancak, sağlığım ve akli dengem yerinde" dedi. KAYINVALİDESİ SUÇLADI Üç çocuk, sekiz torun sahibi Fatma Baylan (57) ise gelininin sözlerine tepki gösterdi. 12 gün boyunca torunu Sevinç'in başında refakatçi olarak kaldığını belirten Fatma Baylan, buradaki hasta yakınlarının gelininin kendilerine kızı Sevinç'le ilgili olarak `Bu kız doğduğunda ona hiç bakmak istemedim. Hiç emzirmedim. İlgilenmek de istemiyorum' dediğini anlatıklarını iddia etti. KAYINVALİDESİ SUÇLADI Gelinin daha önce de torunlarını dövdüğünü anlatan kayınvalide Baylan, şunları söyledi: "O zaman sorduğumuzda kıskançlık nedeniyle ağabeyinin dövdüğünü söyledi. Biz de bunun üzerine Sevinç'in beşiğini, ağabeyi yetişmesin diye tavana astık. Ancak, bir süre sonra Sevinç'in yüzünde yine morluklar olduğunu gördük. Bu defa da bize `Ağabeyi, televizyon kumandasını beşiğe fırlattı' dedi. Çocuklarını dövdüğü gerekçesiyle daha önce bir kaç kez jandarmaya ifade de verdi."Feriştah Baylan'ın eltisi Raziye Baylan da, Sevinç bebeğin daha önce bir kaç saatliğine kendilerinde kaldığını anlatarak, "Bezini değiştirmek istediğimde diz kapakları ve bacaklarında morluklar olduğunu gördüm. Annesine sorduğumda, `Haberim yok. Çocuğu siz dövdünüz' diyerek, bizi suçladı. Zaman zaman böyle tutarsız davranışları oluyordu" dedi. `GEREKİRSE EŞİMİ BOŞARIM' Bir mermer fabrikasında işçi olarak çalışan Baba Ergün Baylan ise çocuğunun kendilerinden alınmasına üzüldüğünü söyledi. Çocuğunun kendisine geri verilmesi halinde gerekirse eşini bile boşayabileceğini ifade eden Baylan, "Doktorlar kızımın gözlerinin artık görmesinin mümkün olmadığını söyledi. Ancak, vücudundaki darp yaralarıyla ilgili tedavisi zaman zaman yapılıyor. Onun yokluğuna alışamadım" dedi. Ölümünü Facebook'ta nasıl ilan etti? [PAGE] Gaziantep'in İslahiye İlçesi'nde bunalıma giren 22 yaşındaki Cemalettin Uğur Koşar, internet paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasında, "Vakti Geldi" diye yazdıktan bir bir saat sonra av tüfeğiyle intihar etti. Koşar'ın mahalle arkadaşı 20 yaşındaki Muzaffer Saçar da, 20 gün önce yine av tüfeğiyle yaşamına son vermişti. Dün akşam saatlerinde meydana gelen olayda, İslahiye Devlet Hastanesi'nde temizlik görevlisi olarak çalışan Cemalettin Uğur Koşar, Atatürk Mahallesi Barazi Caddesi Ahmet Öztürk Apartmanı 5'nci kattaki evlerinde hiç kimsenin olmadığı sırada Facebook'taki sayfasına saat 15.30'da "Vakti Geldi...!" mesajını yazdı. Koşar, bu mesajı yazdıktan yaklaşık bir saat sonra babasına ait av tüfeğini çenesinin altına dayayıp, tetiğe bastı. Saat 16.30 sıralarında evden gelen silah sesi üzerine komşularının haber verdiği PTT emeklisi baba 55 yaşındaki Hasan Koşar, içeriye girdiğinde oğlunun cesediyle karşılaştı. Şoka giren baba Koşar'ı komşuları teselli etmeye çalıştı. Olay yerine çağrılan polis inceleme yaparken, Cumhuriyet Savcılığı da olayla ilgili soruşturma başlattı. Koşar'ın cenazesi önce otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. 2 YIL ÖNCE DE İNTİHARA TEŞEBBÜS ETMİŞ Ruhsal bunalım yaşadığı ileri sürülen Cemalettin Uğur Koşar'ın 2 yıl önce de ilaç içerek intihara teşebbüs ettiği, askerliği sırasında yasak olmasına karşılık cep telefonuyla yakalandığı için hakkında açılan davadan aldığı 16 günlük cezasını geçtiğimiz günlerde tamamlayarak hapisten çıktığı öğrenildi. Koşar'ın mahalle arkadaşı Muzaffer Saçar da 20 gün önce, "Hepinizi çok seviyorum. Hakkınızı helal edin" yazılı not bırakıp, av tüfeğiyle intihar etmişti. Saçar'ın da Cemalettin Uğur Koşar gibi facebook'ta paylaşım sayfası olduğu, iki yakın arkadaşın bu sayfalardan da yazıştıkları anlaşıldı. Öğretmen nehire düşen kadını nasıl kurtardı? [PAGE] Adana'da köprüden geçerken dengesini kaybederek Seyhan Nehri'ne düşen tansiyon hastası kadın, durumu fark edip dolmuştan inen öğretmen tarafından sudan çıkarıldı. Alınan bilgiye göre, Çukurova Devlet Hastanesine gitmek üzere yola çıkan yüksek tansiyon hastası Döndü Akçan, merkez Seyhan ve Yüreğir ilçelerini birbirine bağlayan Yeni Köprü'den geçmeye başladı. Bir anda dengesini kaybeden kadın, yaklaşık 10 metre yükseklikteki köprüden Seyhan Nehri'ne düştü. Bu sırada dolmuşta seyahat halindeyken durumu fark eden İbrahim Cenk, aracı durdurarak nehrin kenarına inip suya atladı. Cenk, çevredeki vatandaşların yardımıyla Akçan'ı sudan çıkardı. Ambulansla Çukurova Devlet Hastanesine kaldırılan Akçan'ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Bu arada, İbrahim Cenk'in Kahramanmaraş'ta kimya öğretmeni olarak görev yaptığı, sömestr tatilini geçirmek için Adana'ya geldiği öğrenildi. Cenk, olay sırasında Çukurova Üniversitesi kapalı havuzuna yüzmeye gittiğini belirterek, ''Ben vatandaşlık görevimi yerine getirdim. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Havuzda yüzmek nasip olmadı ama bir can kurtardım çok mutluyum'' dedi. | 12 yaşında evlendirildi.. Belki de oyun zannediyordu ama gerçekti.. Bir yıl sonra da bebeği kucağında buldu. |
AK Parti Siirt İl Başkanlığından yapılan İl Danışma Meclisi toplantısında, bir süre önce Demokrat Parti'den istifa eden Ziyaret Belediye Başkanı Gülmez ve meclis üyeleri Abdulaziz Taş, Mehmet Şirin Erten, Kemal Sakın, Takyeddin İvdil ve Burhan Yeyrek'e AK Parti rozeti takıldı. Toplantıyı, AK Parti Siirt milletvekilleri M. Yılmaz Helvacıoğlu ve Afif Demirkıran da katıldı. | Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Ziyaret Belde Belediye Başkanı Servet Gülmez ile 5 belediye meclis üyesi, AK Parti'ye katıldı. |
Hollywood'un ünlü Sunset Bulvarı’na tam 75 yıl sonra kazma vuruluyor. ABD federal bütçesinden ayrılan 7 milyon dolarlık fon dahilinde yapılacak “makyaj”la, bölgeye yeni bir çehre kazandırılması amaçlanıyor. ABD Toparlanma ve Yeniden Yatırım Yasası kapsamında gerçekleştirilen “Sunset Bulvarı'nı Güzelleştirme Projesi” isimli çalışma, eskiyen yolların asfaltlanması, kırık dökük haldeki kaldırımların tadilatı, ağaçlandırma, yaya geçitlerinin ve trafik ışıklarının geliştirilmesi ve refüjlerin düzenlenmesini içeriyor. Ülkenin üzerinden en fazla araç geçen caddelerinden biri olan ve en son 1930’larda toprak yoldan asfalta çevrilen Sunset Strip yolu böylece yaklaşık 75 yıl sonra tekrar asfaltlanmış olacak. Gazetecilere konuşan West Hollywood şehri Belediye Başkanı Abbe Land ise, “Dünyaca ünlü Sunset Bulvarı'na yönelik bu son derece önemli güzelleştirme projesine başladığımız için çok heyecanlıyız" derken, çalışmaların altı ay içinde bitirilmesini hedeflediklerini söyledi. | Bu yola kaldırım ve asfalt yapıldığında sene 1930'du. Tam 75 yıl sonra ilk defa bu yola kazma vurdular. Peki bu yol nerde? |
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan,"Türkiye'nin değişim, dönüşüm ve gelişimini istemeyenler, milletin fakr-u zaruret içinde jandarma dipçiği altında yönetilmesini istiyor" dedi. Doğan, AK Parti Kahramanmaraş İl Teşkilatı'nın Ocak ayı İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Burada partililerine hitap eden Doğan, iktidarları döneminde yapılan hizmetleri anlattı. Türkiye'nin zor bir süreçten geçtiğini belirten Doğan, 'sivil dikta' söylemlerini ise, Türkiye'nin elit ve küçük bir tabaka tarafından yönetilmesini, küçük bir ülke olarak kalmasını isteyenlerin sesleri olarak yorumladı. Türkiye'nin coğrafyasında ve dünyada sözü dinlenen bir ülke konumuna geldiğini ifade eden Doğan, "Darbelere ses çıkarmayıp, muhtıraları görünce şapkasını alıp kaçanlar bu gün sivil vesayetten bahsediyor. Eğer bir muhtırada şapkayı alıp gitmemek diktatörlükse evet biz diktatörüz. Bu gün Türkiye'nin dış politikada geldiği nokta hakkında bilgiler vermek istiyorum. Önceden herhangi bir uluslar arası platformda bize Pakistan, bazen Afganistan destek verirdi. Bu gün bütün dünyanın desteğini arkasına alan bir ülke haline geldik. AB'ye vatandaşlarının pasaportsuz girebileceği bir ülke konumuna geldik. Ortadoğu da sözü dinlenen, AB Parlamenterler Meclisi'ne başkanlık eden, İsrail Cumhurbaşkanı'na dersini veren bir ülke haline geldik. Biz bunu içimizdeki çürüklere rağmen başardık" diye konuştu. Balyoz darbe planına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Doğan, planın bir senaryo olarak gösterilmesine tepki gösterdi. Belediye başkanı, vali ve gazeteci isimlerinin yer aldığı planın gerçek olduğunu ifade eden Doğan, darbeyi planlayanların ise korku içerisinde olduğunu savundu. TEKEL işçilerinin, köyde yolu yapılan köylerin, yargı mensuplarının kışkırtıldığını öne süren Doğan sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye'nin değişim, dönüşüm ve gelişimini halk istiyor. Ama bunu istemeyenler milletin fakr-u zaruret içinde jandarma dipçiği altında yönetilmesini isteyenlerdir. Ama şunu unutmasınlar, bizim arkamızda uluslararası güçler, masonlar ve basın yok. Bizim arkamızda millet var, siz varsınız. Biz barajları, hapishane duvarlarını yıka yıka geldik ve yolumuza devam edeceğiz." | Balyoz darbe planı AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın gündeminde. |
Beşiktaş Kulübü'nün Yıllık Olağan İdari ve Mali Genel Kurul Toplantısı'nda, Mali İşlerden Sorumlu Asbaşkan Ertunç Soğancıoğlu, kulübün mali durumuyla ilgili bilgi verdi. Soğancıoğlu, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen toplantıda yaptığı açıklamada, kulübün net borç tutarının 149 milyon 570 bin 528 lira olduğunu, ayrıca kulüp başkanı Yıldırım Demirören'e de 62.9 milyon lira borç bulunduğunu açıkladı. 212 milyon TL Böylece siyah-beyazlı kulübün toplam borcu da, başkana olan borçla birlikte 212 milyon 470 bin 528 liraya ulaştı. Soğancıoğlu, hem Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş., hem de derneğin mali durumuyla ilgili ayrıntılı bilgiler verdi. | Beşiktaş Kulübü'nün Yıllık Olağan İdari ve Mali Genel Kurul Toplantısı'nda, kulübün toplam borcu açıklandı. |
Kültür ve Turizm Bakanlığının düzenlediği Törende konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kendi sanatı, sanatçısına sahip çıkmayan, çıkamayan bir toplumun istikbali karanlıktır. Hayatını musikiye vakfetmiş, tanbur ve neyi deyim yerindeyse aşk ile dile getirmiş böyle iki üstada sahip olmanın ülke ve millet olarak haklı gururu içindeyiz. Bizim medeniyetimiz sevgi medeniyetidir. Bizim medeniyetimizin temelinde her şeyden önce aşk vardır, aşk olduğu için meşk vardır. Özellikler buradan geliyor" dedi. Tarihte Fatih gibi, Kanuni gibi, Atatürk gibi devlet adamları, Sinan gibi mimarlar, Fuzuli gibi şairler, Mevlana ve Yunus gibi gönül insanları bulunduğunu anlatan Erdoğan, yine aynı şekilde Farabi gibi, Dede Efendi gibi, Itri gibi, Hacı Arif Bey gibi, Yesari Asım, Münir Nurettin Selçuk gibi bestekarlar bulunduğunu ifade etti. Erdoğan, şunları söyledi; "Dünya üzerinde hiçbir devletin, hiçbir milletin şahit olmayacağı büyük bir zenginliğe sahibiz. Ama idrakinde olunmadan o zenginlik hiç işe yaramıyor. Kendi sanatı, sanatçısına sahip çıkmayan, çıkamayan bir toplumun istikbali karanlıktır. Kendi değerlerine, kendi musikisine yabancılaşan bir toplum, tarihinden uzaklaşan bir toplum, geleceği de kurgulayamaz. Her şeyin çok hızlı tüketildiği bir zamanda yaşıyoruz. Küreselleşmeyle birlikte kültürel bir yozlaşmanın da tüm dünyayı etkisi altına aldığı bir dönemden geçiyoruz. Avrupa'nın, Amerika'nın müzik listelerini ezbere sayan ama kendi tarihinden 3 bestekarın ismini sayamayan bir gençliğin durumu bana göre, bizler için sorumluluğun en önemli başlıklarından bir tanesidir." | 2009 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, düzenlenen törenle Neyzen Niyazi Sayın ve Tanburi Necdet Yaşar'a gitti. |
Amerika'nın California eyaleti ülke içinde ve dünyada yer almamasına rağmen Apollo11'i indiği sit alanı ilan. Benzeri görülmemiş karar, California Eyaleti Tarihi Kaynaklar Komisyonunun Amerikan astronotlarının Ay'da bıraktıkları 100'den fazla eşyanın korunması amacıyla yaptığı başvuru üzerine alındı. Amerikalı astronotlar sit alanı ilan edilen yer ve civarında alet ve edevat, bir Amerikan bayrağı, ayak izleri, yemek ve atık torbaları bırakmıştı. KORUMA AMAÇLI ALINDI Komisyon, California firmalarının Apollo projesinde çalıştıkları ve eyaletin tarihi değerlerine katkıda bulunduklarını belirtiyor. California eyaletinin sit alanı ifadesi, Ay'da yürüyen ilk insan Neil Armstrong ve Buzz Aldrin'in geride bıraktığı herşeyi kapsıyor. Astronotlar Dünya'ya dönüş yolunda modüllerinin daha hafif kalkış yapması için çok sayıda eşyayı atmışlardı. Ancak, California eyaletinin ilan ettiği kavram içinde Ay yüzeyi, uluslararası hukukun hiçbir ülkeye bu hakkı vermemesinden ötürü bulunmuyor. Kararın, ileride Ay'a yapılacak seyahatler sırasında bu yerin korunması amacıyla alındığı belirtiliyor. | California eyaleti, ülke içinde ve Dünya'da yer almamasına rağmen, Apollo 11'in Ay'a ilk indiği yeri eyaletin tescilli sit alanı ilan etti. |
Bursa’da, kent meydanı karşısındaki duraklarının kaldırılmasını protesto etmek için minibüslerini duraklara park ederek kontak kapatan bir grup minibüsçü ile polis ekipleri arasında arbede çıktı. Arbede sırasında, 3’ü polis memuru 4 kişi ile üzerine benzin dökerek yakmaya çalışan bir minibüsçü yaralandı. Santral Garaj Mahallesi’nde bulunan Kent Meydanı karşısındaki durakların belediye ekipleri tarafından gece saat 24.00 sıralarında kapatılacağını öğrenen yaklaşık 150 kişilik grup, minibüslerini duraklara park etti. ELİNDE VE BOYNUNDA YANIKLAR OLUŞTU Olay yerine gelen zabıta ve polis ekipleri, minibüsleri duraklardan kaldırmak için çekici istedi. Bunun üzerine minibüsçülerden Erkan İ. (25) elindeki bidondan üzerine benzin dökerek kendisini ateşe verdi. Arkadaşlarının alev alan ceketini çıkardığı Erkan İ’nin elinde ve boynunda yanıklar oluştu. Bu sırada, minibüsçülerin arasından bazı kişiler de polis ekiplerinin üzerine taş atmaya başladı. Polis ekipleriyle minibüsçüler arasında kovalamaca başladı. Ara sokaklara kaçan minibüsçüleri polis ekipleri havaya ateş ederek durdurmaya çalıştı. HASTANEDE TEDAVİ ALTINA ALINDI Bir süre sonra yeniden Kent Meydanı’nda toplanan minibüsçülerle polis ekipleri arasında yaşanan arbede sırasında, 3’ü polis memuru 4 kişi hafif yaralandı. Polis ekipleri, olayları başlattıkları iddia edilen 9 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltındaki minibüsçüler, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bu arada, üzerine döktüğü benzinle kendisini yakmaya çalışan Erkan İ, kaldırıldığı Bursa Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. | Duraklarının kadırılması minibüsçüleri çılgına çevirdi. Protesto gösterilerinde bir şoför kendini böyle ateşe verdi. |
Türkiye’de Alevi ve Kürt açılımları gündemdeki yerini korurken, AİHM, Alevi ve Kürt vatandaşların nüfus cüzdanlarında "Alevi" ibaresi ile Türkçe alfabede bulunmayan harflerle isim yazılmasına yönelik taleplerinin reddedilmesine ilişkin davaların sonuçlarını 2 Şubat Salı günü açıklayacak. Nüfus cüzdanının din hanesine "İslam" yerine "Alevi" yazdırmak isteyen Sinan Işık ve isim hanelerine Kürtçe isimlerini Türkçe alfabesinde olmayan harflerle yazdırmak isteyen 8 Kürt vatandaşı, bu taleplerinin reddedilmesi üzerine Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) şikayet etmişlerdi. Başvuruları "kabul edilebilir" bulan AİHM, bunun üzerine açılan davalara ilişkin kararlarını 2 Şubat Salı günü kamuoyuna duyuracak.2004 yılında nüfus cüzdanının din hanesine “İslam” yerine “Alevi” yazdırmak için müracaat eden Sinan Işık, başvurusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini iddia etmişti. Kürt kökenli 8 davacı ise, 2003’te isimlerinin yazımını, Türk alfabesinde olmayan harfler içeren Kürtçe isimlerle değiştirme talepleri kabul edilmediği için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "özel hayata ve aile hayatına saygı" ve "ayrımcılığın yasaklanması" maddelerine dayanarak mahkemeye başvurdu. | Nüfus cüzdanının din hanesine "İslam" yerine "Alevi" yazdırmak isteyenlerin AİHM'deki davası açıklanıyor. |
Mardin'de düzenlenen 'Türkiye'nin Yeni Anayasa Arayışı' konu panele katılan Anayasa profesörleri ve siyasi parti temsilcileri, Türkiye'de yeni bir Anayasa'nın şart olduğu görüşünde birleşti. Panelde konuşan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, demokratik açılım süreci kapsamında gündeme gelen yer isimlerinin değiştirilmesi ve seçmeli ders olarak Kürtçe'nin okutulmasının önünde hiçbir anayasal engelin olmadığını söyledi. Mardin Artuklu Üniversitesi ve Mardin Belediyesi tarafından ortak düzenlenen' 'Türkiye'nin yeni Anayasa arayışı' konulu panel düzenlendi. Mardin Artuklu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen panele Bilgi Üniversitesi'nden Prof Dr. Serap Yazıcı, Bilkent Üniversitesi'nden Prof Dr. Ergün Özbudun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyon Başkanı Burhan Kuzu ve Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel, Mardin Valisi Hasan Duuer, Mardin Belediye Başkanı Beşir Ayanoğlu ve Mardin metropoliti Saliba Özmen'in yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı. BATI NASIL ÇÖZDÜYSE BİZ DE ÖYLE ÇÖZMELİYİZ Zor bir süreçten geçtiklerini ve parti olarak bu sorunların çözümü için kararlı olduklarını belirten TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, "Bu süreci halkımıza anlatmak zorundayız. Bölge olarak önümüzde 30 yıldan beri devam eden ve 40 bin insanın hayatını kaybettiği bir tablo var ortada. Bu kadar asker şehit oldu. Şu kadar PKK'lı öldürüldü. Bu askeri mantıkla bu işin tek başına çözülemeyeceğini bir kere öğrenmemiz lazım. Bu işi İngiltere'si, İspanya'sı, Almanya'sı, İtalya'sı bu işe nasıl çözüm bulduysalar bizim de ortak akılla bu işi çözmemiz lazım" şeklinde konuştu. NE YAPARSAK YAPALIM ONLAR YOK DİYORLAR Yeni anayasa çalışmaları hakkında bilgi veren Kuzu, "Daha önce içini doldurduğumuz anayasa taslağını bu sefer boş bir şekilde herkesin önüne koyduk ve diğer partilerle birlikte doldurmak istiyoruz" diye konuştu. Açıklamalarında yeni anayasada Kürtçenin resmi dil olarak gösterilmesinin imkansız olduğuna dikkat çeken Kuzu, "Yeni yer isimlerini değiştirmek bölge halkına sormakla olur. Yoksa bunun önünde anayasal bir engel yok. Bunu burada referandumlarla çok rahat bir şekilde yapabilirsiniz. Bu referandum sonunda belki bölge halkı o ismi benimseyip ismin değişmesine karşı çıkar. Okullarda Kürtçe eğitimin verilmesi ile ilgili olarak ise bunun için de anayasa değişikliğine gerek yok. Milli Eğitim Bakanlığı yayınlayacağı bir genelge ile bu işi çözebilir. Biliyorsunuz okullarda bazı üniversitelerimizde Kürtçe araştırma merkezleri kuruldu. TRT 6 bir genelge ile açıldı" şeklinde konuştu. "YENİ BALYOZLARA GEREK YOK" Bir gazetecinin 'Balyoz Darbe planlarının yeni anayasanın hazırlık çalışmalarını hızlandırıp hızlandırmayacağı' sorusuna ise Kuzu, "Balyoz operasyonu hızlandırmadı. Çünkü bu planlar ortaya çıkmadan önce biz başlamıştık. Ama ne etkisi oldu? Belki askeri sivil yargılama alanlarının belirlenmesinde bir anayasa değişiklik paketini eklemiş oluruz. Yoksa zaten daha önce devam eden bir Ergenekon süreci vardı. Bu ülkede balyozlar yeter zaten harekete geçmek için. Yeni balyoza gerek yok. Kafesi var, ay ışığı, sarıkızı var karakızı var. Hepsi var, bunlar yeter zaten" cevabını verdi. | Mardin'deki 'Türkiye'nin Yeni Anayasa Arayışı' panelinde Prof. Dr. Burhan Kuzu Kürtçe eğitiminin hukuki sorun teşkil etmediğini ifade etti |
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, metrobüs zammının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararının henüz kendilerine ulaşmadığını belirterek, “Öngördükleri maddelere göre gereği neyse belediye yapacaktır” dedi. YARGIYA UYMAK ZORUNDAYIZ Topbaş, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borissov'un ziyaretinin ardından gazetecilerin metrobüs zammının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararın ne zaman uygulamaya geçileceğini sorması üzerine, “Mahkeme kararı henüz gelmedi. Bizim yaptığımız itiraz reddedildi. Şu an yargı süreci var. Zaten oradan karar yazıldığı zaman, öngördükleri maddelere göre gereği neyse belediye yapacaktır. Yargıya uymak zorundayız. Mahkeme kararını bekliyoruz” diye konuştu. Bir gazetecinin “Dün deniz otobüsü kazasının oluş nedeniyle ilgili bir açıklama yapacak mısınız?” sorusu üzerine Topbaş, büyük bir sıkıntının yaşanmadığını belirterek, şunları kaydetti: “O kaza çok farklı sonuçlar doğurabilirdi. Arkadaşlarımız çalışma ve araştırma yapıyor. Diğer taraftan Liman Başkanlığının da bir çalışması var. Ne olup bittiği araştırılıyor. Daha sonra raporlar ortaya çıkacaktır. Kazada 2 yaralımız var ve onların tedavileri yapılmaktadır. Acil şifalar diliyorum. Büyük bir facianın eşiğinden dönülmüş bir olay yaşadık. Neden ve nasıl gerçekleştiği raporlar sonucu ortaya çıkacaktır.” | İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yürütmesi durdurulan metrobüs zammına ilişkin konuştu. |
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, TEKEL işçisi olayının, kendi boyutlarının ötesinde bir önem kazandığını belirterek, "Bu iktidar hesabını iyi yapsın, Tayyip Bey hesabını iyi yapsın. Seni asker değil ama TEKEL işçisi götürecek" dedi. Baykal, partisinin İstanbul İl Başkanlığı'nı ziyaret ederek, kongrelerde yeni seçilen 39 ilçe başkanıyla bir araya geldi. AÇILIMA KARŞI EKİP KURDUK Basına kapalı gerçekleştirilen toplantının ardından kameraların karşısına geçen Baykal açılım sürecini eleştirerek, "İktidar, o tartışmada yaşadığı tutarsızlıkları unutturmaya çalışıyor. Geçiştirmeye çalışıyor. Ya da o konudaki hatalarını örtbas etmeye gayret ediyor. Gerçekler ortada. Bizim görevimiz gerçekleri ortaya koymak. Bu doğrultuda ekiplerimiz kuruldu, arkadaşlarımız çalışmaya başladı. Bir fiyasko, bir başarısızlık. Bunu anlatmak lazım. Bunlar yaşandı o süreç içinde ama şimdi geldiğimiz noktada derli toplu bunun bir kez daha ortaya serilmesinde yarar var. Arkadaşlarımız yapılan yanlışlıkları ortaya koyan bir çalışmayı kamuoyuna sunacaktır" diye konuştu. DARBE TİCARETİ Deniz Baykal, Türkiye'de bir darbe demagojisi yaşandığını, gündeme her gün başka bir darbe iddiasının geldiğini söyledi. Türkiye'de darbe diye bir arayış olmadığını belirten Baykal, "Darbe lafından geçilmiyor. Hergün manşetlerde, ekranlarda darbe iddiaları, tartışmaları. Türkiye'de darbe, gündemimizin hiçbir şekilde içinde yer tutmaz, tutmamalıdır ama öyle bir darbe talebi, darbe arayışı olmadığı halde bu kadar darbe sözünün ortaya atılması, darbenin siyasetinin yapılması, istismarının yapılması, ticaretinin yapılmakta olduğu ortada. Bugün bir darbe olasılığı yok, bir darbe istismarı, darbe sömürüsü var" açıklamasında bulundu. YARGIYA KARŞI SAVAŞ CHP Genel Başkanı Baykal, ülkede devletin kurumlarına, yargıya karşı açılmış bir savaş olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Yargıtay başkanı 'yangın var' diyor. Silahlı kuvvetlere karşı açılmış bir savaş var. Türkiye'de silahlı kuvvetlere karşı bir kampanya götürülüyor. Bu kampanya sahipsiz mi, arkasında kimse yok mu? Kimler planlıyorlar. Bunun arkasındaki gerçek nedir? Bir iktidar kendi ülkesine, silahlı kuvvetleri ezerek başarıya ulaşabilir mi? Kendi ordusunu yenmeye kalkan bir iktidardan ülkeye hayır gelir mi? Ordusunu hedef olarak kabul eden bir iktidarın ülkesine yarar getirmesi söz konusu olabilir mi? Her gün ortaya binbir türlü iddia ortaya konuluyor. O iddiaların hiçbirisi takip edilmiyor. Başbakan meydan meydan dolaşıyor, büyük iddialar sergiliyor. O iddiaların içinden hiçbir şey çıkmıyor. Düzmeceden gelen, uydurulmuş iddialar ve Türkiye'de bir gereksiz panik ve telaş oluşturuluyor" dedi. ISLAK İMZA İŞİ NE OLDU? Ortaya atılan iddiaların unutulduğunu ve üç gün sonra yeni iddiaların gündeme geldiğini savunan Baykal, iddiaların sonuna kadar götürülmediğini ifade ederek, bu durumu eleştirdi. Baykal, "Birisini sonuna kadar götürün. Ne oldu Albay Çiçek olayı, ıslak imza işi ne oldu. Albay belgeyi tutmadı, parmak izim yok dedi. İncelendi mi? O belgede parmak izi incelemesi niye yapılmadı. Niye o belgeyi hazırladığı iddia edilen insan görevine devam ediyor. Ortada bir tertip varsa, o tertibin üzerine gidin. Türkiye'de darbe yok komplo, pusu var. Yiğitçe eşit şartlar altında tartışarak değil, belge imal ederek, karalamaya yönelik tezgahlar kurarak yürütülen bu savaş var. Asimetrik bir harekat. Eşit şartlarda olmayan. Bunu milletimizin görmesi lazım. Türkiye'deki bu kargaşa açıktır ve planlanmış bir kargaşadır. Hazırlanmış bir kargaşadır. Devletin kurumlarını tahrip etmeyi amaçlayan bir kargaşadır" diye konuştu. MİLLETE KARŞI KOMPLO CHP'nin görevinin, yaşananları millete anlatmak olduğunu ifade eden Baykal, Türk milletinin yaşananları görmesiyle birlikte, oynanmak istenen oyunların bozulacağını söyledi. Baykal, "İktidar seçimden uzak durmaya çalışıyor. Önümüzdeki dönemde bir referandum vesilesiyle de olsa bu iktidar kendisinden kurtulma şansını millete verirse, Türkiye bu şansı en iyi şekilde değerlendirecektir. Biz ekiplerimizi kurduk, çalışmalarımızı başlattık. Bu tuzağı kamuoyuna yansıtmaya yönelik çalışmalarımızı hızla yapıyoruz. Komplolar artık belli kurumlara karşı hazırlanıyor, ortaya atılıyor. Bu tespiti hep yapıyoruz ve vatandaşlarımız da bunu görmeye başladı. Millete karşı bir komplo söz konusu. Millete karşı komplonun unsurlarının başında mağduriyet arayışı yatıyor. Gerçekte söz konusu olmayan bir mağduriyet tablosu ortaya çıkararak, o tablonun üzerinden acaba millete bir tuzak kurabilir miyiz? Gibi arayışlar ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı. CHP HIZLA YÜKSELİYOR CHP'nin tek amacının sandığa gitmek olduğunu ifade eden Baykal, şunları söyledi: "Bizim tek amacımız; bir an önce milletin önüne sandık gelsin, bir an önce bu konuları milletimizin önünde konuşalım, tartışalım, düşüncelerimizi ortaya atalım ve milletimizin, ülkenin geleceğine yönelik kararı almasını sağlayalım. Başka hiçbir hesabımız yoktur. Çıkmaza girdiklerini görmüş olan bir iktidar olarak, gidişatı tersine çevirmeyi mümkün kılacak hangi çılgınca senaryo söz konusu olursa onun etrafında acaba bir umut ışığı yakalayabilir miyiz, bu düşünce içindedirler. Bunu da teşhir ediyoruz. Türkiye demokratik bir ülkedir, hepimiz bu çerçeve içinde görevimizi yapıyoruz. Biz CHP olarak seçimden başka hiçbir şeyi düşünmeyiz. İktidar oy kaybetmeye başlamıştır. Bu, açık bir şekildle ortaya çıkmıştır. Kendi yaptıkları araştırmalarla bu görülmüştür. CHP hızla yükselmektedir, bu net bir gerçektir. Önümüzdeki seçim, iktidar değişiminin kaçınılmaz olacağı bir seçim olacaktır. Hiçbir senaryo bunu bozamayacaktır. Bozamamasını sağlamak da bizim görevimizdi." ASKER DEĞİL TEKEL İŞÇİSİ GÖTÜRECEK Basın mensuplarının, TEKEL işçilerinin durumuyla ilgili soruları üzerine Baykal, olayın sıradan bir iş uyuşmazlığı ihtilafı olmanın ötesine geçtiğini söyledi. Baykal, "Bu iktidar hesabını iyi yapsın, Tayyip Bey hesabını iyi yapsın. Seni asker değil ama TEKEL işçisi götürecek. Bu iş oturmuştur artık. O nedenle yaşanan yaşanmıştır, çekilen acılar ortadadır. 50 günü geçti. Orada işçiler gerçekten kimseye haksızlık yapmadan, kimseyi üzmeden, herkesin vicdanını harekete geçirerek davalarını yürütmeye çalışıyorlar. Böyle bir devlet düzeni olmaz. Bu insanlık duygularını rencide eden bir manzara haline gelmiştir. Tayyip Bey pazartesi günü bu şansı kullansın. Pazartesi günü bu işi bitirsin, tavsiye ederim. Sayın Başbakan inadı bıraksın. 'Dediğim dedik' demekten vazgeçsin. TEKEL işçilerinin özlük haklarına el uzatmaktan vazgeçsin. Bu, onun özelleştirme politikasındaki hatalarının bedelidir, Tekel'in üzerinde haksız kazanç sağlayan insanlara o fırsatı vermiş olmanın günahının bedelidir. Artık Türkiye'de herkese her dediğini kabul ettiremeyeceği gerçeğinin ortaya çıkmasının bir ifadesidir. Bunu içine sindirsin ve bu işi bağlasın. Tayyip Bey'i asker değil ama Tekel işçisi götürecek. Bunun hesabını iyi yapsın" şeklinde konuştu. | Baykal'ın gündeminde TEKEL ve darbe iddiaları vardı. CHP liderinin hedefinde Başbakan Erdoğan vardı. |
Adı “Basın Kulübü”… Dün gece olanı belki de adına en çok ihanet edeniydi… Olsa olsa “Dövüş Kulübü” olurdu, olmalıydı adı… Tek farkla… Yumruklar henüz sallanmıyordu karşılıklı olarak suratlara… Ama öyle şeyler haykırıyorlardı ki kulaklara… “Edep” kelimesi anlamsızlığını yitiriyordu stüdyonun parlak ama parlamayan ışıklarında… Ar tutulması ile suları yükselen utanç denizinde bile boğulmuyorlardı o sırada… Hele deri ceketiyle pek şık ve ilk baktığınızda “bir hanımefendi” görüntüsü vereni ne kadar da şirretti öyle… Bir diğeri avukatmış… Bir diğeri Doç, Dr. Falan… Brrrr… Buz gibi oluyordunuz baktıkça ekrana… İki de emekli “General” vardı aralarında… İyi ki silâhları yoktu yanlarında… Konuşulmaması, tartışılmaması gereken her kovuşturma dosyasını konuştular da asıl tartışılması ve hatta haykırılması gerekenlerden tek kelime ile bile söz etmediler… Çünkü… Sıkıntılarını sessiz yaşayan arlı, onurlu, şerefli, haysiyetli milyonların, çaresiz koşuşturmalarını "delilik" olarak tanımlayanlardandı onlar... Bir insanın; yüzsüzlüklerinin, arsızlıklarının, yolsuzluklarının karşısında hem sessiz kalıp hem de aklını korumasının mümkün olmadığını anlayamayanlar… *** Eğer düşünüyorsanız… Eğer varsa bir fikriniz… Eğer o ana kadar akıl süzgecinizden geçirerek söyledikleriniz ondan sonra söyleyeceklerinizin de karinesiyse… Eğer yitirmemişseniz aklınızı… Kafatasınızın içindeki gri hücrenize bir yıldırım hızı ile acılar saplandığını, sonra da aynı yerden bir fil ordusunun dünyayı sarsan gürültülerle geçtiğini zannederdiniz onları dinlediğinizde... Bulanık vicdanları, şaşkınlıktan çapraz bakan gözlere dönüşmüş akıllarıyla ekranların efendileriydiler onlar… Arsız birer gülücükle nasıl da “sakin” olduklarını göstermeye çalışıyorlardı… Karşısındaki konuşmaya başladığında kanon yaparmış gibi hemen arkalarından gidiyordular… Ama uyumsuzdular... Ama kakofoniktiler… *** İzliyordum onları istemesem de çünkü işimdi bu… Bir çocuk kadar şımarıktılar ama aynı çocuk kadar içtenlikli, temiz değildiler kirli yürekleriyle… Bir sağır – dilsiz kadar habersiz gibi dursalar da milyonlarca fukaranın sorunlarından… Tepkisizdiler de ama aynı sağır – dilsiz kadar duyarlı değildiler… *** Ölü balık gibi donuktu bakışları... Fersiz gözleri... King – Kong bile Ann Darrow’a onlardan daha şefkatli bakıyordu… Kendileri sevmezlerdi hiç kimseyi ama alev alev yanan bir ihtirasla bekliyorlardı ekran başına bağladıkları herkes tarafından sevilmeyi… Bu, “bakar ama görmez” duygusuzluğunun ölçüsüz iğrençliğinde, ancak gönül gözü görmeyenlerin inançsız olduğunu da göremiyorlardı açık olan gözleriyle… Bunlar “siyasi birer taraf” değil, “siyasi birer köle” idiler o anda benim gözümde… *** Kulaklarımı tıkamadığıma pişman oldum bazı söylediklerini duyduğumda… Etimden et koparmışlardı sanki… Ciğerlerime şişlerin en sivrisini, en kızgınını saplamışlardı… Kafatasımın içindeki küçük gri hücre asit çukuruna düşmüş ve eriyip gitmekteydi o an… Ahtapotların en uzun ve en bol kollusu fırlayıp gelmişti denizlerden de bütün bedenim ile birlikte ruhumu da sıkmaktaydı sanki… Olduğum yere yığılıp kalmak istedim bırakmadılar… Ekran başından kalkıp gitmek istedim salmadılar… Aradan saatler geçtikten sonra kalktım ve işte bu satırları yazdım onlar için… Kim bilir?.. Belki en doğrusu onları görmezden gelmekti ama… İçimde “kirli bir yara” olarak kalmalarını istemeden döktüm onları klavyemdeki harflerin aralıklarına… [email protected] | 'Edep' kelimesi anlamsızlığını yitiriyordu stüdyonun parlak ama parlamayan ışıklarında. Ar tutulması ile suları yükselen utanç denizinde bile boğulmuyorlardı |
Işık, yaptığı açıklamada hükümetin uygulamaya soktuğu demokratik açılıma parti olarak destek verdiklerini söyledi. Genel seçim hazırlıklarına devam eden Türkiye Partisi'nde ziyaretler de sürüyor. Ziyaretler çerçevesinde Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı İhsan Işık, Düzce'ye gelerek partililerle buluştu. Ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, özellikle hükümetin uygulamaya koyduğu demokratik açılıma değinen Işık, "Biz parti olarak daha fazla kan dökülmemesi için demokratik açılıma parti olarak destek veriyoruz. Bu zamana kadar bu konuda değişik partiler değişik eleştirilerde bulundu. Biz yıkıcı değil, yapıcı politika taraftarı olan bir partiyiz" dedi. Parti olarak seçimlerden sonra uzlaşmacı politikalarının devam edeceğini de belirten Işık, "Biz, iktidar da olsak muhalefette olsak uzlaşmacı ve yardımlaşmacı politikalarımıza devam edeceğiz. Yani aka kara, karaya ak demeyeceğiz. Bizim amacımız ülkenin daha iyi bir yapıya sahip olmasıdır. Hükümetin yaptığı yanlış politikaları düzeltmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız" diye konuştu. | Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı MKYK Üyesi İhsan Işık, parti yöneticileri ile bir araya geldi. |
Özel bir uçak ile Denizli'ye hareket eden Galatasaray Futbol Takımı'nın yeni transferlerine Atatürk Havalimanı'nda yolcular büyük ilgi göstererek, fotoğraf çektirmek için adeta birbirleriyle yarıştı. Galatasaray, yolculuk öncesi son çalışmasını basına kapalı olarak yaptı. Sakatlıkları bulunan Mehmet Topal ve Hakan Balta'nın tedavilerine devam edildiği bildirildi. Denizli Atatürk Stadı'nda saat 19.00'da başlayacak karşılaşmada, ligin dibine adeta demir atan Denizlispor'u yenerek yoluna firesiz devam etmek isteyen Galatasaray'da, yeni transfer Giovani Dos Santos'un da kadroda yer alması bekleniyor. Galatasaray'da sakatlıkları bulunan Mehmet ile Hakan'ın bugün yapılan antrenmana da katılmadıkları bildirildi. Galatasaray-Denizlispor maçını hakem Halis Özkahya yönetecek. Sarı-kırmızılı ekipte Afrika Uluslar Kupası'nda Fildişi Sahili Milli Takımı'nın formasını giyen Keita'nın bugün İstanbul'a dönmesi bekleniyor. | Galatasaray, Turkcell Süper Lig'de yarın Denizlispor ile deplasmanda oynayacağı karşılaşma için Denizli'ye gitti. |
Şırnak'ta bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve yerel gazete sahipleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Mijin kaynak suyunun Şırnak'a verilmesi üzerine teşekkür mektubu gönderdi. Uzun yıllardır içme suyu sıkıntısı çekilen Şırnak'ta, Başbakan Erdoğan'ın sözü, DSİ desteğiyle başlanan çalışmalar sonucunda Uludere ilçesi Akduman köyü yakınlarındaki Mijin kaynak suyu kente verilmeye başlandı. Yaklaşık 50 milyon liraya mal olan çalışmalar sayesinde Şırnak'ta içme suyu sorunu giderildi. Temiz içme suyuna kavuşan Şırnaklılar, bunun üzerine Erdoğan'a mektup gönderdi. Şırnaklılar adına Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Osman Geliş, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği Başkanı Süleyman Seven, Türk-İş Temsilcisi Selim Öğmen, Yol-İş Sendikası Temsilcisi Turgay Birlik, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Ali Ayan, Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı Kerim Çevik, Müteahhitler Birliği Başkanı Yüksel Zeyrek, Küçük Sanayi Sitesi Başkanı Hacı Yürek, Şırnak Olay Gazetesi Sahibi İdris Taşar ve Çağdaş Şırnak Gazetesi sahibi Mesut Caner imzalı mektupta, su ihtiyacının giderilmesi nedeniyle teşekkür edildi. Başbakan Erdoğan'a gönderilen mektupta, şu ifadelere yer verildi: ''Yüce erdeminizin neticesi verilen emir ve direktifleriniz ışığında, ilimizin su ihtiyacı giderilmiş ve halkımızın istifadesine sunulmuştur. Ayrıca ilimiz tarihinin en büyük yatırımı olarak ifadesini bulan, Şırnak hava limanı ihale aşaması tamamlanmış olup, inşallah pek yakında halkımızın hizmetine sunulacaktır. Bu hizmetler ile halkımızın namütenahi teveccühüne mazhar olan zatıalilerinizi, şahsınızda parti yönetiminizi ve emeği geçen tüm herkesi minneti şükran ile anar, saygı ve hürmetlerimizi arz ederiz.'' Erdoğan, 3 Temmuz 2006'da Şırnak'ı ziyaretinde içme suyu sıkıntısının giderilmesi için vatandaşlara söz vermiş, bunun üzerine çalışmalar başlatılmıştı. | Uzun yıllardır içme suyu sıkıntısı çekilen Şırnak'ta, Başbakan Erdoğan'ın çabasıyla suya kavuşan halk teşekkür mektubu yolladı |
Başbakan Erdoğan ''212 İstanbul Power Outlet Alışveriş Merkezi''nin açılışını yaptı. Mağaza sahiplerine önerisi vardı. Başbakan Erdoğan mağazalara yabancı isim verilmesine üzüldü.. Mağaza sahiplerinden mağazalarına Türkçe isim koymalarını isteyen Erdoğan, Türkçenin dünya markası olması gerektiğini belirterek "dükkanlarımızda Türkçe isimler yerine farklı isimler olması da bu kültür mücadelesinde bizim için bir yara oluşturuyor." diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''(Bu kriz bizi teğet geçti) dediğimiz zaman dalga geçenler, şimdi oturup yeni muhasebe yapıyorlar. Kriz hakikaten teğet geçti'' dedi. Başbakan Erdoğan, Bağcılar'da yaptırılan ''212 İstanbul Power Outlet Alışveriş Merkezi''nin resmi açılış töreninde yaptığı konuşmada, farklı, modern mimarisiyle çevre düzenlemeleriyle park yerleri, kültür merkezleri, çocuk oyun yerleriyle 212 İstanbul AVM'nin İstanbul'un modern çevresine yakışan, hatta örnek teşkil eden bir alışveriş merkezi olduğunu bildirdi. Özellikle de yaklaşık 1500 kişinin istihdam edilecek olmasının kendileri için farklı bir memnuniyet vesilesi olduğunu belirten Erdoğan, 230 bin metrekare kapalı alana sahip 115 milyon avroya mal olmuş böyle büyük ve modern bir alışveriş merkezini Ağaoğlu İnşaat'la beraber İstanbul'a kazandırdıkları için Akın Holding'i kutlayarak, emeği geçen herkesi Türk milleti adına tebrik ettiğini söyledi. NEREDEN NEREYE Bütün bu adımlar atılırken her zaman ''Nereden nereye'' dediğini anlatan Erdoğan, bir ara bu cümleye takılanların olduğunu belirterek, ''Eğer 'nereden nereye' sorusunu kendimize sormazsak, o zaman bu ülke arzuladığımız aydınlık yarınlara ulaşamaz. 'Nereden nereye' soruları bir muhasebedir. Bu muhasebeyi sürekli olarak yapacak olursanız o zaman hedeflerinize çok daha seri, çok daha süratle ulaşma imkanını bulursunuz'' diye konuştu. Açılışın ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından her yıl verilen ''Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'' takdim törenine geçeceğini anlatan Erdoğan, tambur üstadı Necdet Yaşar ve ney üstadı Niyazi Sayın'ın bu anlamlı ödülü alacağını belirtti. Bu iki sanatçının Türk musikisine ve kendi öz değerlerine bir ömür boyu sahip çıktıklarını söyleyen Erdoğan, bu sanatçıların musikiyi yaşatmakla kalmadıklarını, gelecek nesillere de aktarılmasını sağladıklarını ifade etti. TÜRKÇEYİ DÜNYAYA ÖĞRETMEK İÇİN GİRİŞİMLER Akşam saatlerinde de bir başka önemli açılışın gerçekleştirileceğini belirten Erdoğan, dünyanın en çok seyredilen haber kanallarından biri olan Euronews'in bu akşam saat 19.00 itibarıyla Türkçe yayına başlayacağını söyledi. TRT ile işbirliği içinde bu kanalın Türkiye'de de Türkçe izlenebileceğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: MAĞAZA SAHİPLERİ TÜRKÇE İSİM KOYSUN ''Bunun öncesinde de TRT Türk kanalı yayına başladı. Uydu aracılığıyla dünyanın önemli bir kesimine Türkçe yayın yapıyoruz. Yine bu arada Yunus Emre Enstitüsünü kurduk. Türkçeyi tüm dünyada öğretmek için girişimlere başladık. Şimdi su gibi berrak bir dilimiz varken zengin bir dilimiz varken Türkçe uluslararası bir dil olma yolunda emin adımlarla ilerliyor, ilerleyecek. Alışveriş merkezlerimizde, mağazalarımızda, dükkanlarımızda Türkçe isimler yerine farklı isimler olması da bu kültür mücadelesinde bizim için bir yara oluşturuyor. Bunun için mağaza sahipleri mağazalarına isim koyarken Türkçe bir isim seçerlerse Türkçemizin dünyada markalaşmasına vesile teşkil ederler. Bu çok önemli. Bu belki küçük bir ayrıntı olarak da görülebilir, bir pazarlama tekniği olarak da görülebilir. Ancak bu fedakarlığı ülkemiz adına, güzel Türkçemiz adına yapmak zorundayız diye düşünüyorum. Türkiye şu anda dünyaya film ve dizi ihraç ediyor. Bunlar yoluyla biz, ülkemizin, şehirlerimizin, markalarımızın, reklamını yapmanın gayreti içindeyiz. Dilimizi dünyaya açarken yabancı kelime ve kavramların bu kadar yaygın kullanılmasının üzerinde durulmalıdır diye düşünüyorum.'' ''FELAKET TELLALLIĞINA PRİM VERMEDİK'' Küresel finans krizi şartlarında böyle devasa bir yatırımın gerçekleşmesinin manidar olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben küresel krizin dünyayı etkisi altına aldığı, en ağır şartlarda ilerlediği dönemlerde bile 'yatırım yapın' dedim. Bunu niye söylüyorum çünkü kriz dönemlerinde yapılan yatırımlar o yatırımı yapanlara normal şartlarda yapılan yatırımlardan daha çok kazandırır ilkesinden hareketle bunu söyledim. Bunu bazıları hafife aldı ama bazı iş adamlarımız buna inandılar. Aynen şu anda Akın Holding'in attığı bu adım gibi. Ağaoğlu'nun özellikle müteahhitlik sektöründe attığı adımlar gibi. Bütün bunlar inanıyorum ki yarınlara yönelik kendilerine çok daha farklı imkanlar getirecek, çok daha farklı kazançlar sağlayacaktır. Buna inanan iş adamlarımızdan isim vermeme gerek yok. Bizzat kendilerinden bunu dinledim. 'Ben halimden memnunum ve şu an yaptığım yatırımlarla çok daha fazla da kazanacağıma inanıyorum' diyen iş adamlarımız var. Çünkü bu dönemde maliyetler düşük.'' ''Şu anda birçok uluslararası kuruluş açıklama yapıyor. Bu açıklamalarda Türkiye'nin 2010 ve sonrasında dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri, ekonomileri arasında yerini alacağı ifade ediliyor'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Kredi derecelendirme kuruluşları aynı şekilde. Eylül 2008'den bugüne kadar, yani küresel krizin çıktığı günden bugüne, aralarında Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, Rusya ve Meksika'nın da bulunduğu yaklaşık 40 ülkenin kredi notu toplamda 100 kez düşürüldü. Aynı dönem içinde yalnız 14 ülke için 20 adet kredi notu artışı yapıldı. Türkiye, küresel kriz sürecinde notu artabilen işte bu 14 ülke arasında yer alma başarısını gösterdi. Bunu ben söylemiyorum, dünyanın kredi derecelendirme kuruluşları söylüyor. Bu, yere emin, kararlı bir şekilde basmak suretiyle geldiğimiz noktadır. 'Bu kriz bizi teğet geçti' dediğimiz zaman dalga geçenler, şimdi oturup yeni muhasebe yapıyorlar. Kriz hakikaten teğet geçti. Özellikle finans kuruluşlarından bunu dinliyoruz. Vaka budur, gerçek budur. Umutsuzluğa kapılmadan, karamsarlığa asla prim vermeden elbette temkini elden bırakmadan biz yolumuza devam ediyoruz. Küresel kriz şartları içinde biz hiçbir zaman felaket tellallığına prim vermedik.'' | Başbakan Erdoğan ''212 İstanbul Power Outlet Alışveriş Merkezi''nin açılışını yaptı. Mağaza sahiplerine önerisi vardı. |
En uzun süren barmenlik (78 yıl) Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en uzun süre barmenlik yapan kişisi Angelo Cammarata. 77 yıldır aynı mesleği yapan adam meslek hayatının büyük bir kısmını sahibi olduğu Cammarata Cafe'de geçirmiş. 7 Nisan 1933 yılında babasının barında bu işi yapmaya başlayan Angelo o zamandan bu yana bira servisi yapıyor. | En uzun süren barmenlik (78 yıl) guinness rekorlar kitabı'na göre dünyanın en uzun süre barmenlik yapan kişisi angelo cammarata. 77 yıldır aynı mesleği yapan adam meslek hayatının büyük bir kısmını sahibi olduğu cammarata cafe'de geçirmiş. 7 nisan 1933 yılında babasının barında bu işi yapmaya... |
AMELİYAT Ünlü doktor El Zehravi, 1000 yılı civarında, 1500 sayfalık bir resimli ansiklopedi yayınladı. Ameliyatın içeriklerini anlatan bu ansiklopedi yayınlandığı günden itibaren 500 yıl boyunca Avrupada doktorların başvurduğu bir kaynak oldu. El Zehravinin birçok keşfi arasında, erimekte olan kedi bağırsağını yaraları dikmekte kullanmak da vardı. El Zehravi ayrıca, ilk sezaryen ameliyatını gerçekleştirdi ve ilk forsepsi icat etti. | Bilim, teknoloji ve medeniyet derneği başkanı salim el hassani, londrada, 1001 icat isimli sergiyle batılı olmayan kültürlerin dünya tarihine katkılarını tanıtmayı amaçlıyor. işte el hassani, 10 icadı sıraladı: |
Newsweek dergisi, 1980’lerden sonra Batı değerlerine göre şekillenen dünyada uluslararası standartların, Türkiye, Rusya, Çin, Brezilya ve Hindistan gibi gerçek yeni güçlerin yükselmesiyle birlikte yeniden oluşmaya başladığını yazdı. Türkiye, Rusya, Çin gibi ülkelerin her birinin kendine özgü çıkar ve değerlerinin bulunduğunu yazan dergi, yeni uluslararası ilişkilerin de buna göre şekillendiğini savundu. SERSERİ DEVLET TERİMİ GERİDE KALDI 1980’lerin Batı değerleriyle şekillenen dünyasında Burma, Kuzey Kore, İran ve Venezuela gibi devletlerin “serseri devletler” olarak adlandırıldığını hatırlatan Newsweek, ABD’nin başını çektiği Batı dünyasının bu ülkeleri hizaya getirme çabalarının başarısızlıkla sonuçlandığını öne sürerek, “Washington’un tam olarak anlayamadığı şey şu ki, serseri devlet terimini üreten dünya geride kaldı. Serseri devlet kavramı, Batı değerleri ve çıkarlarının arkasında birleşmiş, belli sorunlar karşısında ortak tavır alan bir uluslararası topluluğun var olduğunu varsayıyordu. Ancak 1990’larından sonundan itibaren Türkiye, Rusya, Çin, Brezilya ve Çin gibi her birinin kendine özgü değerleri ve çıkarları olan gerçek güçlerin yükselmesiyle bu düzen çöktü. Bugün artık Batı değerlerinin belirlediği uluslararası topluluk bir hayal oldu. Birçok devlet için serseri devlet kavramı artık ABD için de kullanılır hale geldi” diye yazdı. HAVUÇ VE SOPA POLİTİKASI BİTTİ Newsweek, eski uluslararası düzene karşı çıkan bu yeni güçlerin havuç ve sopa politikalarıyla yönlendirilemeyeceğini savunarak, “Bu dünya Amerika’dan yine katkı istiyor. Ama bu katkıyı verirken Amerika’nın başı çekmesini değil, ortaklık temelinde yaklaşmasını istiyor” ifadesine yer verdi. Yeni düzende ABD’nin serseri devletler olarak anılan ülkeleri baskıyla sindirme politikasının geri tepmeye mahkum olduğunu yazan dergi şöyle devam etti: “Daha da vahimi, nisbeten zayıf bu serseri devletler, yükselen güçlerden giderek daha fazla destek görüyor. Türkiye, Brezilya, Rusya ve Çin, Amerika’nın serseri devletlere karşı izlediği politikalara karşı olduklarını gizlemiyorlar. YÜKSELEN DEĞER TÜRKİYE Yükselen güçler yeni statülerini her geçen gün biraz daha pekiştiriyorlar. Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, İran’a yaptığı ziyaret sırasında, ‘herkesin bizim gibi düşünmesini istemeye hakkımız yok’ diyerek Ahmedinecat’a destek verdi. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, İran’ın nükleer programının barışçı olduğunu savundu. Batı basınının Lula ve Erdoğan’ı bu yüzden eleştirmesi sürpriz olmadı. Ancak Erdoğan ve Lula gibi kendilerini ıspatlamış demokratlar, Ahmedinecat’ın protestocuları şiddetle bastırmasını veya onun gizli nükleer programlarını desteklemiyorlar. Onlar daha çok, kimin serseri olduğuna karar verilmesinde ve bunlarla nasıl başı çıkılması gerektiği konusunda kendilerinin de söz sahibi olmasını istiyorlar.” | Türkiye'nin yıldızı parladı.. Ortadoğu'nun yeni oyuncusu yükselen değeri hakkında Newsweek'ten çarpıcı bir makale.. |
Antalya 12 Şubat 2008'den itibaren şehrin değişik noktalarındaki 495 mobese kamerası tarafından izleniyor. 158'i hareketli, 337 tanesi sabit olan kameralar şehri 24 saat gözaltında tutuyor. Kameraların aktardığı görüntüler mobese merkezindeki ekranlarda polisler tarafından izleniyor. Güvenlik güçleri gördükleri en ufak olumsuzlukta suça ve suçluya anında müdahale ediyor. Suçluların tespit edilmesinde kameralar polisin işini büyük oranda kolaylaştırıyor. Suçların önlenmesi açısından büyük kolaylık sağlayan sistem sayesinde Antalya'da Şubat 2008'den beri suç oranlarında yüzde 79'a varan azalma oldu. 734 ARAÇ TESPİT EDİLDİ Şehir genelinde cana ve mala karşı işlenen suçlarda kameralar sayesinde düşüş olurken, plaka tanıma sistemiyle daha önce suça karışmış araçlar kolayca tespit edildi. Plaka tanıma sisteminin başladığı 1 Ağustos 2008 tarihinden itibaren yakalama kararı bulunan 734 araç mobese kameraları sayesinde tespit edilerek haklarında yasal işlem uygulandı. Şehrin belli kavşaklarında bulunan kameralar sayesinde de kırmızı ışık ihlali yapan araçlar anında tespit edilerek gerekli cezai işlem yapılması sağlandı. Sistem sayesinde kameraların kurulduğu tarihten itibaren 550 suça delil da teşkil edecek görüntüler sayesinde olaylar aydınlatıldı. ÖZEL HAYATA KARIŞMA YOK Antalya Emniyeti Muhabere Elektronik Şube Müdürü Murat Esertürk, sistem kurulduktan sonra kentte suç oranlarında ciddi bir azalma olduğunu ifade etti. Murat Esertürk,sistemin kurulduğu tarihten itibaren Akdeniz Bulvarı Konyaaltı Plajları bölgesinde açıktan hırsızlık olaylarının yüzde 74, otomobilden hırsızlık suçunda yüzde 79, yankesicilik vakalarında yüzde 62 oranında düşüş yaşandığını belirtti. Kameralarla vatandaşların özel hayatına müdahale edildiği şeklindeki eleştirilere de cevap veren Esertürk, "Böyle yanlış bir bilgi var. Emniyet kimsenin özel hayatına karışmaz. Bizim amacımız güvenli bir şehir oluşturmak." dedi. Öte yandan mobese kameralarını izleyen polislerin şüphelendiği bir aracı incelemeye alması sonucunda Antalya'da ilk kez plansız bir operasyonla 250 gram eroin maddesi de yakalandı | Kent Güvenlik Sistemi(MOBESE)'ne geçerek kameralarla takip edilmeye başlanan Antalya'da 2008'den bu yana suç oranlarında yüzde 79'a varan azalma oldu. |
Geçtiğimiz günlerde sarı-lacivertli yönetim, yıldız oyuncuya sormadan opsiyon hakkını kullanmış ve sözleşmeyi 1 yıllık uzatmıştı. Milli futbolcu da bu konuya oldukça sinirlenmiş ve konuyu Futbol Federasyonu’na şikayet etmişti. Ancak Semih’in işi daha ileri götüreceği ortaya çıktı. NİHAT’TAN AKIL İSTİYOR Daum’un Fenerbahçe’deki ilk döneminde yardımcılığını yapan ancak daha sonra menajerliğe geçen Murat Kuş, Semih Şentürk adına İspanya La Liga’ya dönme hesapları yapan Real Sociedad ile görüşmelere başladı. Semih’in de bir dönem Real Sociedad’da forma giyen Nihat Kahveci ile sık sık görüşüp fikir aldığı ifade edildi. | Sözleşmesinin habersiz uzatılmasına kızan yıldız futbolcunun Nihat"ın eski takımı ile flört halinde olduğu iddia edildi. |
Terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan Taraf'ın "Sizi ne heyecanlandırır" sorusuna "Benden güzel ve akıllı kadınla tartışmak" cevabını veren ünlü felsefeci Zizek ile aynı düşüncede olduğunu söyledi. İmralı'da tutuklu bulunan Öcalan avukatlarıyla yaptığı haftalık olağan görüşmesinde ilginç değerlendirmelerde bulundu. ANF'ye göre Öcalan şunları söyledi: "Kadın konusunda şunu belirtmek istiyorum; benim kadınla ilişkilenmem farklıdır. Kendini özgürleşmeye özgürlük mücadelesine adamış insanlar için ne olursa olsun iki kişi arasındaki tutku kimseyi hiç bir yere götürmez, ancak hiyerarşiye patriarkal tutuma, baskışa tecavüz kültürüne götürür. Kadınla erkek arasında ancak felsefik temelde bir buluşma olabileceğine inanmıyorum. Geçende Taraf'ın 20 soruluk anketine felsefeci Zizek, bir cevap veriyor. Sizin için güzellik nedir diye soruyorlar. "Benden güzel ve akıllı kadınla tartışmak" diyor. İlginçtir ama ben de aynen böyle düşünmüştüm. Benim kadınla buluşmam da tabi yeterince anlaşılmıyorsa da bu temeldedir. Kadınla felsefi buluşma dışında bütün buluşmalar doğru bir buluşma değildir." APO'nun büyük yalanı Bugün bir kadınla biraraya gelmesinin sadece felsefi anlamda kendine mutluluk vereceğinin altını çizen Öcalan için dün çarğık ilişkilerle dolu. Apo'nun sağ kolu Şemdin Sakık'ın "Apo" isimli kitabında Öcalan'ın kadın militanları istediği gibi kullandığı göze çarpıyor. Militanları bazen tek tek bazen de grup halinde isteyen Apo'nun bugün söyledikleri ciddiye alınır gibi değil. İşte o kitaptan Apo'nun seks hayatı Ömür boyu hapse mahkum edilen PKK’nın eski elebaşlarından Şemdin Sakık’ın ‘Apo’ adlı kitabı çıktı. Apo'nun seks hayatının anlatıldığı kitapta, "O, kadın militanları istediği gibi kullanıyor, hatta grup seks yapıyordu" şeklinde ifadeler yer alıyor. Hangi yayınevinin bastığı belli olmayan kitapta, Şemdin Sakık, Öcalan’ın Şam’daki evinde uzun süre kalan ve ardından Bitlis kırsalında öldürülen Tekoşin adlı genç kızın anlattıklarını şöyle anlatıyor: ‘Öcalan’ın Şam’daki evinde uzun süre kalan ve ardından Bitlis kırsalında öldürülen Tekoşin adlı genç kızın anlattıkları vicdanımı sızlattı. Eğer bu kız öldürülmemiş olsaydı, anlattıklarını içime gömerdim. Genç kızı ben Diyarbakır dağlarından Şam’a gönderdim. Kız, benimle konuşmaya korkuyordu. Ona güven verdim ve Apo’ya karşı olduğumu söyleyince bana şunları anlattı’: 'Yoğunlaşma önemli' Başkan bir grup kızı seçip yoğunlaşma eğitimi için evine aldı. Ben de vardım. Sevinçten uçacak gibiydim. Ama sonraki rezaleti görseydin mücadeleyi bırakıp kaçardın. Eve gittiğimizde 3 aydır yanında olan kızlar görevi bize bıraktı ve ‘Önderliğe namuslu kadın gibi yaklaşmayın. Sizin her şeyiniz onundur. O hepimizin sevgilisidir. Ona seksi görünmeyi ihmal etmeyin, bazen hepinizle, bazen de birinizle birlikte olmak isteyebilir. Sizi eğitmek için birlikte oluyor. Bu fedakarlığa sizin için katlanıyor. 'İsterse yatacaksınız' Nazlanmayı sevmiyor. Onunla yüzeceksiniz. Onunla jakuziye girip yıkanmasına yardımcı olacaksınız. Hanginizi isterse onunla yatacaksınız. Temizliğe dikkat edip korumalar ve şoförlerle konuşmayacaksınız. Başkanı mutlu etmek en başta gelen görevinizdir’ dedi. Okula geri dönmek isteğimde bayan arkadaş bana, ‘Çıldırdın mı, önderlik dönmek istediğini duyarsa evi başına yıkar, seni ajan ilan edip Lübnan’a gönderir. Oraya gidenlerin hiçbiri dönmüyor. Dilan, Medya ve Berfin Lübnan’da toprağa gömüldü’ dedi. 'Tükürüp tekmeledi' Apo, istediği kadını istediği anda odasına alıp, kadının hiçbir görüşüne başvurmadan, ilişkinin biçimini, süresini kendisi belirlerdi. Bazen soyundurduktan sonra tekrar giyinmesini emredip, ‘Kokuyorsun, çirkinsin senin gibi kadınla yatmak işkencedir’ diyerek, tükürüp, tekmeleyerek geri gönderirdi. Grup seks yapıyorlarmış PKK’nın eski elebaşlarından Şemdin Sakık’ın kitabında anlatılanlara göre, yanındaki tüm kadınlar Abdullah Öcalan’ın her türlü isteğini yerine getirmek zorundaydılar. Öcalan, kadın militanlarla isterse tek tek, isterse grup olarak sevişebiliyordu. Kadın militanların böyle bir teklifi reddetme şansları ise yoktu. | Bölücübaşı Öcalan'a 'Sizi en çok ne heyecanlandırır?' diye soruldu. APO öyle bir yalan attı ki.. |
Beşiktaş'ta Olağan Mali Genel Kurul toplantısında konuşan Başkan adayı Murat Aksu, Yıldırım Demirören yönetimini ibra etmeyeceğini açıkladı. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde yapılan Beşiktaş Jimnastik Kulübü Olağan Mali Genel Kurulu'nda konuşan, başkan adayı Murat Aksu, son 5.5 yılın başkanı ve yarın yapılacak genel kuruldaki rakibi Yıldırım Demirören'i eleştirdi. Başkan adayı Aksu, yaptığı konuşmada şu ayrıntılara yer verdi; ''Mali ve İdari Genel Kurulumuzun Beşiktaş'a hayırlı olmasını diliyorum. Beşiktaş tarihinin belki de en önemli kırılma noktalarından biri olan yaşadığımız bu kongrenin, 107 yıllık şanlı Beşiktaş tarihine yakışır şekilde gerçekleşmesi hepimiz adına büyük kazanç olacaktır. Beşiktaş Jimnastik Kulübü 2. Başkanlığı görevimin ardından, son yıllarda bulunduğum her ortamda, birlikte olduğum tüm Beşiktaşlıların ortak endişesi camiamızın kültüründe olmayan şekilde aşırı borçlanmasıydı. Bu ortak endişe ve duyarlılık başkan adayı olmam için, beni daha da cesaretlendirdi. 15 Ekim günü adaylığımı açıkladığımdan bugüne kadar yaklaşık 3,5 aylık süreçte, Beşiktaş'ın maddi anlamda iflas ettiğinin altını çizmeye çalıştım. Yaşadığımız maddi çöküntünün boyutlarını sizlere anlattım. Sizlerin en dogal hakkı olan doğru bilgiye ulaşmanız ise yapılan manipülasyonlarla engellenmeye çalışıldı. Evet, Beşiktaş'ın toplam borç yükü kulübün ve şirketin açıkladığı İMKB'de ki resmi rakamlara göre 355 milyon Türk Lirasıdır. Bir başka deyişle son yapılan transferler ve borçlanmalarla beraber Beşiktaş'ın üzerinde ki mali yük 250 Milyon Doların üstündedir. Beşiktaş'ın borcu konusunda, Yıldırım Demirören, Denetleme Kurulu ya da Murat Aksu ne açıkladı demeden, sadece İMKB'de ki bilançolara ve dip notlarına bakın, bu size gerçeklerin ne kadar acı oldugunu gösterecekir.'' CAS'TAN BONN MAHKEMESİNE, İCRA TAKİBİNDEN FIFA'YA ONLARCA UYUŞMAZLIK DEVAM EDİYOR ''Bildiğiniz gibi Beşiktaş esas olarak 2 ana tüzel kişilik halinde faaliyetlerine devam ettirmektedir. Birisi basketbol ve amatör şubelerimizin bağlı olduğu dernek, diğeri futbol gelir ve giderlerine sahip Futbol Yatırımları A.Ş.'dir. Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş. İMKB'de işlem görmekte olduğundan mali tablolarını yılda en az 2 defa bağımsız denetimden geçirmekte ve SPK ile İMKB'ye raporlamaktadır. Dolayısıyla kamuya açıklanan bu mali tabloları ve raporları herkesin detaylı inceleme imkânı olmasına rağmen, inceleyememiş kongre üyelerimiz için sizleri fazla rakamlarla meşgul etmeden sadece Futbol Yatırımları Anonim Şirketimizin geldiği noktayı birkaç cümle ile özetlemeye çalışacağım. - Son yıl ciromuz 85 milyon TL, futbola harcadığımız para genel giderler ve finansman-pazarlama giderleri hariç 85 milyon TL olmuştur. Yani kar marjımız "0" dır. Buna genel giderlerimizi, personel giderlerimizi, banka faiz giderlerimizi eklersek ortaya çıkan zarar 29 milyon TL'ye ulaşmıştır. - Şirketimiz sadece zarar etmekle kalmamış, sürekli büyüyen zararlar nedeniyle özvarlıklarını kaybetmiş ve ancak mahkeme kararıyla yoluna devam edebilmiştir. - Borçlar çok büyük bir hızla büyümüş ve derneğin çok kısa süre önce açıkladığı 75 milyon TL borçla birlikte 355 milyon TL'ye ulaşmıştır. Buna devam eden uyuşmazlıklardan gelebilecek borcu da eklersek 400 milyona yakın bir borç ortaya çıkmıştır. Bu uyuşmazlıkları neden önemsiyorum, çünkü bakınız, Beşiktaş mali tablolarının dipnotlarının 12 sayfası yani üçte biri uyuşmazlıklara ayrılmış. CAS'tan Bonn Mahkemesine, İcra takibinden FIFA'ya onlarca uyuşmazlık devam ediyor. - Sadece son yıl, 36 milyon TL finansman giderine katlanılmıştır. - Tüm gelirlerimiz temliklidir. Bugün 42 milyon dolarlık yayın, kira ve maç hasılatı gelirlerimiz temlik altındadır. - İşletme sermayesi açığımız giderek büyümüş ve bugün açık 110 milyon TL'yi geçmiştir. Yani biz günümüzü giderek büyüyen açıkla finanse etmeye çalışıyoruz. Buna karşılık alacaklarına bakınca daha da karamsar bir tablo ve çok daha acı bir bilanço göreceksiniz. Şirketimiz bildiğiniz üzere Türk Ticaret Kanunu 324. madde kapsamına girmiştir. Bu madde ancak ve ancak şirketin "aciz" halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa ve yönetim kurulu da buna inanıyorsa uygulanır. Maalesef şirketimiz bu duruma düşmüş ve varlıklarını yeniden değerleyerek iflastan kurtulmuştur. Ancak futbolcular değerlenirken çok daha çarpıcı bir durum ortaya çıkmıştır. Örnegin geçen yıl, iflastan kurtulmak için hazırlanan bilançoda, 2,5 Milyon Euro bedelle gösterilen Gökhan Zan bedelsiz gönderilmiş, 2 milyon Euro gösterilen Serdar Kurtuluş 100.000 Euro'ya satılmıştır.'' DEMİRÖREN DÖNEMİNDE 60 FUTBOLCU TRANSFER EDİLMİŞTİR ''Demirören'in başkanlığı döneminde 41'ine bonservis bedeli ödenmek üzere 60 futbolcu transfer edilmiş,toplam 165 milyon TL bonservis bedeli ödenmiş, bunlardan 25'i bedelsiz gönderilmiş, sadece 2 futbolcunun satışından maddi kaynak elde edilmiştir. Ben ve arkadaşlarım "değişim şimdi" sloganı ile bu hizmete talip olduk. "Şimdi" dediğimiz şey popüler kültürün getirdiği hızlı tüketim yarışı içinde bir değişim değildir. "Değişim" ise ortak Beşiktaşlılık ruhunu öne sürüp ,bu kollektif akıl ve ruh bütünlüğünün sömürülmesine "dur" diyebilme cesaretidir. Bu değişimi sağlıklı başlatabilmek için içinde bulunulan durumu iyi yorumlamak, açık olmak, net konuşmak gerekir. Önümüze konulan bu mali tablo karşısında, Sayın Başkan "borcumuz abartılıyor diğer büyük kulüplerin de bizim kadar veya daha fazla borcu var demesi" içinde bulunulan durumun ciddiyetini kavrayamadığını göstermektedir. Başkanın şunu iyi bilmesi gerekir ki Beşiktaş için kötü, emsal olmamalıdır. Demirören, siz gayet iyi bilirsinizde ben tüm genel kurul üyeleri huzurunda birkez daha hatırlatayım. Beşiktaş'ın borç hanesinde şu belirtilen rakamdan daha fazlası da olabilir. Burada esas sorun borçtan öte siz ve yönetim tarzınız sayesinde alacak hanemizin durumudur. Sorun Beşiktaş'ın geleceğinin ipotek altına alınması sonrası kalan borçtur. İşte değişim tam da burada bu zihniyette olmalıdır. Sorun, Sayın Demirören'in televizyona çıkıp "evet biz de hata yapmış olabiliriz, iyi niyetle ve Beşiktaş daha iyi daha başarılı olsun diye transferleri yaptık" demesinden çok ötedir. Tabiki, Beşiktaşlılığınızdan şüphemiz yok, ancak iyi niyet başka şey, işbilmezlik, acelecilik, popülistlik ve yetersizlik başka şeydir. Sorun transfer edilen oyuncunun kalitesinde veya uyumunda değil ödenilen miktarın değerinin 3-4 katı olmasındadır. Sorun sözleşme iptallerine ödenen tazminatlardır. Sorun, transfer edilen oyuncuların başka takımlara bedava verilip kontratlarında yazan miktarların kulübümüzce ödenmesindedir. Sorun, alt yapıdan yetişen oyuncunun serbest kalmasına göz yumup sonradan bedel ödeyerek kiralık olarak geri almaktır. Sorun siz ve yönetim anlayışınızdır. Bu mali tablonun bize gösterdiği en önemli şey artık bu yönetim zihniyetine yeter demenin zamanı gelmiştir. Bu mali kongrede sizlere alışıla geldik şekilde vaatler sıralamak yerine, bize görev verdiğiniz takdirde idari ve mali önceliklerimi anlatmak istiyorum. İlk iş olarak devir aldığımız gerçek tabloyu sizlerle paylaşabilmek için uluslararası bir denetleme şirketine tüm hesaplar en ince ayrıntısına kadar incelettirilecektir. Öncelikle mevcut borçları yeniden yapılandıracağız. Bu halde bile ihtiyaç duyulacak 25 milyon doları hemen temin edeceğiz. BEŞİKTAŞ MARKASI İLE YÖNETİLMEMİŞTİR İkinci aşamada derhal sponsorluk, ticari ürün, reklam gelirlerimizi artırmak için girişimlere başlayacağız. Süratle yenilenecek stadımız bize çok daha iyi bir gelir ve de Beşiktaşlıların layık olduğu konforu sağlayacaktır. Sevgili Beşiktaşlılar, bilinmelidir ki Beşiktaş markası iyi yönetilmemiştir. Çağdaş, farklı ve profesyonel bir anlayışla, hiç zorlanmadan stad gelirimizi ve forma-sponsorluk-reklam gelirlerimizi en az 2 kat artıracağız. Üçüncü aşamada tabi ki giderleri azaltıcı önlemleri bir an önce hayata geçireceğiz. Değerli Beşiktaşlılar, Beşiktaş hiçbir zaman büyük hedeflerinden vazgeçmez ve de küçülmez. Ancak yapılan transferlerde çok dikkatli olunması gerekir. Biz transferde son derece akılcı davranacağız. Değerinin çok üstünde futbolcu alıp, bedavaya göndermeyeceğiz. Bu üç aşamalı finansal aksiyon planıyla 12-24 ay içinde önce bütçemizi denk hale getirip, ardından da fazla veren bir hale gelebileceğiz. Bu arada birçok soru işaretini kafalarda barındıran Fulya projesi konusunda her türlü detay yine sizlerle paylaşılacaktır. Sayın üyeler, 107 yıllık kulübümüzün bugün geldiği noktada ki mevcut anlayış, şu aday seçilir ise şahsi alacağımı zamana yayabilirim ancak bu aday seçilirse birgün sonra paramı isterim diyebilmektedir. Kulübü şahsına borçlandırmak marifet değildir. Borçlansın, benim olsun anlayışı asla geçerli olmaz. Beşiktaş önce borçlandırılıp sonrada buna dayanarak tehditler savrulacak bir patron şirketi değildir. Beşiktaş yakın geçmişte devlet memuru emeklisi bir başkanın,16 yıl süre ile idari, mali ve sportif olarak altın çağ yaşattığı bir camiadır. Bizler bu mevcut mali tabloyu, bilgimizle, aklımızla, vizyonumuzla ve taviz vermeden düzelteceğiz. Tüm bunları yaparken,sportif olarak hedef küçültmeden ama fayda-maliyet analizine göre yapacagımız transferler ve öz kanagımızdan çıkan Beşikaşlı'lar la yolumuza devam edeceğiz. Söz verdigim gibi,son derece hazırlıklı, donanımlı ve ne yapacağını çok iyi bilen bir ekiple karşınızdayım.Devir alacağımız sıkıntıları çok iyi biliyoruz. Bu değişimi yaşatacak kararlılığımız da mevcut. Bu bizi hiç korkutmuyor. Ancak bu geçmiş döneminde, hesabını sormayacağımız anlamına da gelmiyor. Buradan Sayın Demirören'e açık teklif ediyorum. Sayın başkan gelin 6 yılda oluşturduğunuz borcu temizleyin bende sizin kulübü devir aldığınız borç rakamını, yani 101 yıllık borcu ortadan kaldırayım. Yok eğer buna da razı değilseniz o zaman bu borçlanmanın hesabını verin. Bir başkan adayı ama öncelikle bir Beşiktaşlı olarak, 107 yıllık koca Çınar'a verilen maddi ve manevi zararların bir göstergesi olan bu mali tablo ve onu yaratan zihniyete yeter artık demek adına, Beşiktaş'ın geleceğinin karartılmasına kayıtsız kalamayacağım. Aylardır şahsıma, ibra edip etmeyeceğim ile ilgili sorular soruldu. Ben bu konuyu hiçbir şekilde seçim politikası haline getirmedim ve bugüne kadar da hiçbir ortamda "ibra" konusunu telaffuz etmedim. Başta yönetim kurulu üyelerim ve tüm destekleyenlerimi, ibra konusunda, verecekleri kararda vicdanen serbest bırakıyorum. Ancak, bir başka zamanda, bir başka başkan ve yönetiminin emsal görüp, kulübü bu noktaya getirmeye cesaret edememesi için Mevcut Yönetimi ibra etmiyorum. Kongrenin Beşiktaş'a hayırlar getirmesini diler saygılar sunarım.'' | Beşiktaş'ta Olağan Mali Genel Kurul toplantısında konuşan Başkan adayı Murat Aksu, Demirören yönetimini eleştirdi. |
Erzincan'da dindar vatandaşlara yönelik hukuksuz gözaltılar sebebiyle savcılığın ifadesini almak istemesine rağmen günlerdir ifadeye gitmeyen; bu da yetmezmiş gibi önceki gün de askeri araçları sokağa döken 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk'in ilginç bir icraatı tespit edildi. Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait özel ve dışarıdan girilemeyen özel bir intranet ağı olan KaraNET'te açıkça siyaset yapıldığı ortaya çıktı. Orgeneral Saldıray Berk komutanlığındaki 3. Ordu Komutanlığının intranet sitesinde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkında ağır ifadeler içeren yazılar yer aldığı tespit edildi. Söz konusu yazılar komutanlık sitesine "Mutlaka okunması gerekenler" başlığı altında toplanmış. 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk'in talimatıyla hazırlandığı belirtilen sitedeki "Mutlaka okunması gerekenler" başlığı altında, Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere ART'de çalışan birçok Ergenekoncunun yazıları yer alıyor. Özellikle Ak Parti ile devlet yöneticileri aleyhinde kaleme alınan yazılarda, Ergenekon terör örgütü sanıkları savunulurken Başbakan Erdoğan ile Bülent Arınç için ağır ifadeler içeren yazılar yer alıyor. KaraNET NEDİR? - Er ve erbaşlara kesinlikle yasak olan Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait özel bir intranet sistemidir. -KaraNET hesapları Ankara'dan veya kullanıcı tanımları için delegasyon yapılmış olan birliklerden açılabilir ve o hesaplar da ancak ilgili güvenlik talimatlarını imzalamış subay ve astsubaylara verilir. - KaraNET'e internet üzerinden ulaşmak mümkün değildir. - KaraNET'i yetkisiz kişilerin kullanması 'suç' olarak tanımlanmıştır. En son Nisan 2009'da güncellenen sitenin içeriği Binbaşı Gökhan Narman, tasarımı ise Kıdemli Çavuş Münüp Şevke tarafından hazırlanıyor. İŞTE 3. ORDU KOMUTANLIĞININ MUTLAKA OKUNMALI DEDİĞİ O YAZILAR 29 Mart'ta Hedef Ne Olmalı? (Sönmez Targan) Türkiye, son on yıldır, camilerden yönetiliyor dersek abartma yapmış sayılmayız. 16 Şubat 1969'da işçilerin, gençlerin ve sol güçlerin yoğun katılımıyla başlayan Amerika'nın 6. Filosunu protesto eylemi gerici saldırıların boy hedefi haline gelerek dağıtıldı. İki kişinin ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan bu olaylar siyasal tarihimize "Kanlı Pazar" olarak geçerken olayların olduğu saatlerde gerici bir grup Boğaz'a demirlemiş Amerikan 6. Filosu'nu kıble yaparak namaz kılmıştı. Hatta rivayet edilir ki olayların yaşandığı o saatlerde Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'ın, gemisinde 6. Filo komutanını ziyaret ettikleri söylenir. Ve iddia ediyorum; AKP bu yerel seçimlerde oy oranını bir iki puan daha yükselttiğinde, Türkiye bir daha genel seçimleri de göremeyecektir! Bir Kuvayi Milliyeci (Erol Ertuğrul) Menemen'de Kubilayı kestiler. Sonra Sivas'ta otuz yedi aydını diri diri yaktılar. Sonra ülkemizi kaçak kuran kursları ve imam hatip okulları ile donattılar. Laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu en yüksek mahkeme kararı ile belirlenen bir siyasal partiye ülkemizin ve ulusumuzun yazgısını teslim ettiler. Tarikatlar, cemaatler, gözbebeği yapıldı. Kuvayi milliyeciler, Gericilerden, bölücülerden, sömürgecilerden arındırılmış bir ülkeyi gelecek kuşaklara bırakmak hepimizin borcudur. SİTEDE ERGENEKONCU YAZAR KAYNIYOR 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk'in talimatıyla hazırlanan skandal internet sitesinde Ergenekon terör örgütünü öven ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve hükümete hakaret içeren yüzlerce yazı ve makale yer alıyor. İşte sitede yer alan diğer yazılardan birkaçının yazarı ve başlıkları: Ergenekon Bahanesiyle Türkten İntikam alanlar: Arslan Bulut, Yalan Haber Üretmenin Yolları ve Hedefleri: Erol Manisalı, Gelsin 3'üncü 4'üncü iddianameler: İlhan Selçuk, Tolon neden tutuklandı, açıklayın: Ruhat Mengi, AKP Yol haritası: Orhan Bursalı, Halk bu Mesir Macunu'nu bir kez daha yer mi?: Mustafa Mutlu, F tipi örgüt'ün TSK'ya karşı yürüttüğü savaş devam ediyor: Vural Savaş SALDIRAY BERK İFADEYE GELMİYOR Aralık 2009'da Erzincan'da görevli 3 jandarma istihbaratçı ile 3 MİT personelinin tutuklandığı "Ergenekon" soruşturmasını yürüten özel yetkili Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal, 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk'i bilgisine başvurmak üzere Erzurum Adliyesi'ne davet etmişti. Org. Berk'in Erzurum'a gelmemesi durumunda, savcının Erzincan'a giderek görüşmenin burada yapılacağı belirtilmiş ancak Org. Berk buna da yanaşmamıştı. Bilindiği gibi soruşturma kapsamında Erzincan İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Tapan, Şanal'a ifade vermişti. Daha önce de İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Nedim E., Müdür Yardımcısı Üsteğmen Ersin E. ve Astsubay Başçavuş Orhan E. ile Erzincan MİT Şube Müdürü Ş.D., MİT mensupları S.B.İ. ve K.Ü. de "örgüt üyesi olmak" suçundan tutuklanmıştı. Son olarak ise Eskişehir'e tayini çıkan Erzincan eski Alay Komutanı Recep Öğütçü'nün ifadesine başvuruldu. Bilindiği gibi 3. Ordu Komutanlığı'na bağlı askeri araçlar önceki gün Erzincan'dan Üzümlü'ye kadar gidip geri dönerek gövde gösterisi yapmışlardı. | Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ile Bülent Arınç hakkında ağır ifadeler içeren yazılar... |
Adalet Bakanlığı, askerlere sivil yargı yolunu açan yasanın iptalinden sonra, aynı değişikliği Anayasa’da yapmak üzere bir kanun teklifi taslağı hazırladı. Vatan gazetesinin haberine göre, değişiklik yürürlüğe girerse Askeri Ceza Kanunu başta olmak üzere birçok kanun da değişecek. Askeri yargıya ilişkin yetki tartışmaları, askerlerin, askeri mahalde işledikleri Anayasal düzene, devletin güvenliğine ve hükümete karşı işledikleri suçlarda sivil yargıya tabi olacaklarını düzenleyen yasa değişikliği ile başlamıştı. Bu yasanın iptal edilmesi ve yürütmenin durdurulması üzerine özellikle darbe ve hükümete yönelik suçlarda yetki konusunda tartışma çıktı. Yürütmenin durdurulması kararında yasanın Anayasa’nın 145. maddesine açıkça aykırı olduğu yönündeki tespit de Anayasa değişikliğini gündeme getirdi. BAKAN ERGİN'E SUNULDU Anayasa değişiklikleri hükümet tasarısı olarak Meclis’e sunulamıyor. Bu tekliflerin milletvekilleri tarafından, Meclis’e sunulması gerekiyor. Buna rağmen Adalet Bakanlığı’nda askerlerin sivil yargıya tabi olmalarını sağlamak amacıyla yapılması düşünülen Anayasa değişikliği ile ilgili bir çalışma yapıldığı ortaya çıktı. Bakanlık uzmanlarının Prof. Dr. Ergun Özbudun’un başkanlığını yaptığı bilim kurulunun hazırladıkları taslak metnin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e sunulduğu öğrenildi. PAKETTE YER ALABİLİR Edinilen bilgiye göre taslakta, Anayasa Mahkemesi’nin askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi aykırı bulduğu Anayasa’nın 145. maddesinin bütünüyle değişmesi öngörülüyor. Maddenin mevcut halinde, bir suçun askeri yargının görev alanına girip girmediğini tespitte 4 kriter esas alıyor. Buna göre asker kişi, askeri bir suç işlediğinde, askeri mahalde bir veya bir askere karşı suç işlediğinde yetki askeri yargının oluyor. Yeni düzenlemede ise askeri yargının görevi belirlenirken bütün bu kriterler bir yana bırakılarak sadece dar anlamda “askeri suç” olup olmadığına bakılması öngörülüyor. Yani sadece askerlerin işleyeceği, sivillerin işlemesinin mümkün olmadığı suçlar askeri yargının görev alanına girecek. Hükümet bir süre önce referandum sürecini 60 güne indiren teklifi TBMM’ye sunmuştu. Askeri yargının yetkilerini önemli ölçüde tırpanlayan taslağın, referanduma sunulacak olası bir pakette yer alması bekleniyor. | Askere sivil yargı yolunu açan yasanın iptalinden sonra Adalet Bakanlığı aynı değişiklik için kolları sıvadı. |
Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, bugün bazı basın yayın organlarında yer alan "mide kelepçesi ameliyatından sonra hayatını kaybeden Bülent Tigin'in ölümü" ile ilgili haberler üzerine açıklama yapılmasına gerek duyulduğu ifade edildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: "Habere konu olan bu üzücü olay, Bakanlığımız tarafından da takip edilmiş ve Bakanımız Recep Akdağ'ın talimatıyla Bakanlığımız Teftiş Kurulunca bir müfettiş görevlendirilerek konu ile ilgili soruşturma başlatılmıştır. Olayda ihmal ve kusuru bulunanlar tespit edilirse gerekli idari ve adli inceleme başlatılacaktır. Söz konusu soruşturmanın neticesi kamuoyu ile ayrıca paylaşılacaktır." | Sağlık Bakanlığı, mide kelepçesi ameliyatından sonra ölen Bülent Tigin'e ilişkin soruşturma başlattı. |
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Poyrazköy iddianamesi Ergenekon soruşturmasının 1. davasında örgüt yöneticisi olarak yargılanan Doğu Perinçek'in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki cuntacı yapıyla irtibatını gözler önüne serdi. Poyrazköy sanığı albaylar ve amirallere suikast soruşturmasının zanlıları olan teğmenlerin Perinçek'le irtibatını gösteren belgeler iddianamede tek tek ortaya kondu. Denizci bir albayın, cezaevindeki Perinçek'in eşine gönderdiği mektuptaki "Perinçek'in emrindeyiz" sözleri de iddianamede yerini aldı. Üçüncü iddianamede var Perinçek'in Deniz Kuvvetleri'ndeki cunta yapısıyla ilişkisini ortaya koyan belgeler Ergenekon'un üçüncü iddianamesinin sanıkları emekli Deniz Albay Hüseyin Vural, emekli Albay İlyas Çınar, eski Deniz Yüzbaşı Ataman Yıldırım ile Poyrazköy sanığı, emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş ve 'Amirallere suikast' soruşturmasının zanlıları denizci teğmenlerden ele geçirildi. Poyrazköy iddianamesinin sanıklarından Tuğamiral Levent Görgeç, Albay Dora Sungunay, Albay İbrahim Koray Özyurt, emekli Albay Aydın Ortabaşı, Albay Şafak Yürekli, emekli Binbaşı Levent Bektaş ile 'Amirallere suikast’ soruşturmasının tutuklusu Albay Mücahit Erakyol'la Perinçek'in irtibatlı olduğu belirlendi. 37 nolu CD'deki o mektup Ergenekon'un üçüncü iddianamesinin sanıklarından eski Denizci Hasan Ataman Yıldırım'dan ele geçirilen bir 37 nolu CD içerisindeki mektup Poyrazköy sanığı Albay İbrahim Koray Özyurt'un Perinçek'le irtibatını gün ışına çıkardı. "Şule ablaya mektup" başlıklı word belgesinde şu ifadelerin yazılı olduğu görüldü: "Sevgili Şule Abla, Öncelikle en zor anınızda yanınızda olamamanın mahcubiyetini ve saygılarımı arz etmek istiyorum. Doğu Bey’i ve onun şahsında Türkiye'nin Aydınlık geleceğini hedef alan Ergenekon davasının kimlere hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Yine çok iyi biliyoruz ki Doğu Bey’in devrimci ruhundaki ateşi yıllarca ne güçlükler söndüremedi, bugünler de çabucak geçer, içiniz rahat olsun.... Konumumuz ve aldığımız eğitim gereği önderlerimize açıktan sahip çıkamıyoruz. Ancak yapılması gerekeni de yapmaktan çekinmiyoruz. Eşimin ve benim selam ve esenlik dileklerimizi Doğu Bey'e iletmenizi ve kardeşiniz Koray in her emrinize hazır olduğunu bilmenizi isterim. Selam ve saygı ile, Deniz Kurmay Albay Koray ÖZYURT" Bir TSK mensubundan beklenmez [PAGE] Poyrazköy soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcıları dikkat çekici buldukları bu mektupla ilgili iddianamede "Albay Koray Özyurt'un Doğu Perinçek ve eşine yazdığı mektupta kullandığı ifadelerin bir TSK mensubu açısından olağan olarak kabulü mümkün değildir. Özyurt’un Ergenekon yöneticisi ve bir siyasi patinin genel başkanı olan Doğu Perinçek'in emrinde olduğunu ifade etmesi ancak örgütsel bağ ile açıklanabilecek garip bir durumdur" değerlendirmesi yapıldı. “ALBAYLA ARASINDAN SU SIZMIYOR” Ergenekon'un üçüncü iddianamesinin sanıklarından Deniz Albay Hüseyin Vural Vural'ın evinden elde edilen 1 nolu CD içerisinde internet sayfası olan ve "Genelkurmay’daki TİKKO'cu başlığı altındaki "modules,phpname= News&fıle=article&sid= 12" isimli belgede Albay Dora Sungunay ile Perinçek'in irtibatını gösteren şu bilgiler yer aldı: "Dz. Kur. Yb. Dora Sungunay ile Doğu Perinçek arasından su sızmıyor, Sungunay gerek Perinçek gerekse de diğer bağlantıları ile TİKKO ve DHKP-C yasadışı örgütlerine bilgi sızdırıyor, Sungunay daha önce yasadışı sol faaliyetlerinden dolayı hakkında işlem yapılan Aydın Ş. ile de sürekli irtibat halinde olmasına rağmen bu ilişkisini saklasa da Genelkurmay içinde bile sol söylemlerde bulunacak kadar gözü kara, Çevresine desteklerinin çok yukarılardan olduğu söylentisini yayıyor." Köprü elemanlar Levent Görgeç ve Tatar Teğmenlerden ele geçirilen flaş bellekte bulunan "ERUYGUR" isimli word belgesinde "ERUYGUR Paşa ile Eğitim Komutanlığı’nda yapılan toplantıda karargâhımızı ilgilendiren emirler" başlığı altında yer alan notlarda Tuğamiral Levent Görgeç ve geçtiğimiz ay intihar eden Deniz Albay Ali Tatar, Perinçek ve karargah arasında 'köprü eleman' olarak nitelendirildi. Oluşturulmak istenen üç aşamalı emir komuta zincirinde Proje Planlayıcısı olarak Perinçek'in adı yer aldı | Poyrazköy iddianamesi Perinçek'in TSK'daki kadrolaşmasını bir kez daha gözler önüne serdi. |
Bağış konuşmasını tamamladığında dinleyiciler arasında bulunan Mustafa Maltaş yüksek sesle "Yargıtay Başsavcısı partiye kapatma davası açacak diye söylentiler var. Anayasayı AK Parti değiştirecek mi, değişitirmeyecek mi? Kapatma davası açılırsa millet diyor ki 'AK Parti kendini kapattırıp, mağdur olup oy artıracak.' Bunu gazetede okudum, dengem bozuldu. Adamlar tutup masaya vuruyor. Onlar davalarında samimi. Biz niye samimi değiliz?" dedi. Bakan Bağış ise Mustafa Maltaş'a, "Hiç dengeni bozma. Böyle bir şey olursa inşallah yüzde 70'le yine geliriz. Bu milletin önüne konulan suni blokların hepsi bir şekilde bertaraf etti. Demokrasiye bu millet artık sahip çıkar. Demokrasiyi yaşayan hiçbir ülke demokrasiden asla vaz geçmez. Anayasa ile ilgili arkadaşlar çalışıyor. Sen gönlünü rahat tut" yanıtını verdi. | Devlet Bakanı Egemen Bağış, AK Parti Kütahya İl Başkanlığı'nda partililere seslendi. Bir vatandaş ayağa kalktı ve.. |
Ankara Giyim Sanayicileri Derneği (AGSD) Başkanın Canip Karakuş, her pazar 400 milyon kişinin ziyaret ettiği alışveriş merkezlerini (AVM) pazar günü kapatmanın "seri cinayet" olduğunu vurguladı. AGSD Başkanı Karakuş, AVM'leri pazar günü kapalı kalmasına ilişkin önerilere ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, alışveriş merkezlerini her yıl yaklaşık 1 milyar kişinin ziyaret ettiğini belirterek, bu ziyaretçilerin 400 milyonunun alışveriş merkezlerine pazar günü geldiğini, AVM'lerin cirolarının yüzde 73,8'inin hafta sonu gerçekleştiğini bildirdi. Karakuş, "Alışveriş Merkezlerinin pazar günü kapatmak seri cinayettir. Bu uygulama sadece ticaret hayatını değil, kentlerin sosyal hayatına da darbe vurur" dedi. Bugüne kadar 30 milyar dolarlık yatırım yapılan ve 2010 yılında 27 milyar lira ciro beklenen AVM'lerde bu cironun 22 milyar lirasının hafta sonu, 10 milyar lirasının ise Pazar günü gerçekleşmesinin beklendiğini belirten Karakuş, alışveriş merkezlerinin pazar günü kapatılması halinde perakende sektörünün çökeceğini ileri sürdü. Karakuş, şunları kaydetti: "Özellikle büyük kentlerde insanlar günlerini AVM'lerde geçiriyor. Bu mekanlarda ailece sinemaya gidiyor, yemeğini yiyor, alışverişini yapıyor. AVM'lerin pazar günü kapanması halinde sadece sektör değil, vatandaşın sosyal hayatı da olumsuz etkilenecek. Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerde zaman geçirecek bir mekan bulamayan vatandaşlar bunalıma girer. Kriz ortamında bir yandan alışverişi artırmak için kampanyalar düzenliyoruz, diğer yandan bu tür öneriler ortaya atılıyor. Neye hizmet ediliyor anlamış değilim" AVM'lerin pazar günü kapalı olmasının, tüketici beklentilerini de karşılamayacağına dikkat çeken Karakuş, tüketicilerin yüzde 42,6'sının pazar günü alışverişe gitmeyi tercih ettiğini, yüzde 73,8'inin ise haftasonu AVM'leri ziyaret etmeyi seçtiğini ifade etti. Karakuş, "Maliye'nin kayıpları da göz önüne alındığında bu öneri gerçek bir seri cinayettir" dedi. Karakuş'un verdiği bilgiye göre Türkiye'de 5.6 milyon m2 kiralanabilir alana sahip 238 AVM bulunuyor. AVM'lerin kiranabilir alan miktarının 2010'da 7 milyon m2'ye ulaşması bekleniyor. | Alışveriş merkezlerini (AVM) pazar günü kapatılmasına ilişkin öneriler tekstilcileri ayağa kaldırdı. |
Balyoz ve 12 Eylül'ün Bayrak Harekât Planı aynı babanın çocukları. 12 Eylül'ün ünlü generali Bedrettin Demirel Genelkurmay'da her zaman bir tane bulunan o planların ortak adını vermişti: Dev-Kurt (Devleti Kurtarma Planı) Taraf Gazetesi'ne kocaman bir bavul içinde ulaştırılan 'Balyoz' darbe planı evraklarının içinde çok önemli bir başka dosya daha vardı. Dosyanın adı '12 Eylül 1980 ihtilali Dokümanları'. Taraf gazetesinden Yıldıray Oğur, o dosyadan çıkan belgeleri bir yazı dizisi haline getirdi ve bugün ilk bölümünü yayınladı. 28 Şubat 1997'de postmodern bir darbeyle iktidardan edilen Refah Partisi'nden kopan bir grubun kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara geldi. Hemen bir ay sonra hazırlandığı ortaya çıkan balyoz Harekat Eylem Planı'nın altında imzası olan kişi 28 Şubat postmoderm darbesinin merkez üssü olan Batı Çalışma Grubu'nun başındaki bir generaldi. DEMİREL'İ DEVİRME GİRİŞİMLERİ Ama bu Türkiye tarihinde ilk kez yaşanmıyordu. 27 Mayıs 1960'da kanlı bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti'nin devamı olan Adalet Partisi, 1965 seçimlerinde yüzde 50'nin üzerinde bir oyla glemişti. Bu 27 Mayıs'ı bayram olarak kutlayan bir ülkede askerler için kabul edilemez bir durumdu. Ardından yaşanılan ABD Dışişleri Bakanlığı'nın iki yıl önce üzerinden gizliliği kalkan o yıllara ait raporlarından okuyalım: ÇARPICI ABD RAPORU "1965'ten sonra yıllar içerisinde zaman zaman askeri darbe hazırlıkları olduğuna ilişkin raporlar çıktı. Darbe hazırlığı içinde olanlar albaylar düzeyinde ve bunları 1960 darbesini yapan grupla da bağlantıları var. Demirel'i devirme girişimlerinin devam edeceğine ilişkin hiçbir kuşku yok." ÇEKMECEDE BEKLEYEN PLANLAR 1988 yılında Milliyet gazetesine bir röportaj veren dönemin kudretli generali ve darbenin başındaki Kenan Evren'in yakın arkadaşı Bedrettin Demirel, 1965 yılında askeriye içinde yapılan bu planların adını bile veriyordu: DEVLETİ KORUMA PLANLARI GENELKURMAY'DA HEP VARDI Dev-Kurt. Yani "Devleti Kurtarma Planı." Ve ekliyordu Demirel "Kısa adı Dev-Kurt olan devleti kurtarma planı hep vardır Genelkurmay'da. Yıllardır vardır. 12 Eylül'de zuhur etmiş bir plan değildir. Devlet görevini yapamayınca 12 Eylül'de Dev-Kurt kuvveden fiile çıktı" (1) Milliyet'te çıkan aynı röportajda Bedrettin Demirel, daha sonra 12 Eylül ile ilgili olarak çok tartışılacak o sözleri de söyleyivermişti: "12 Eylül için şartların olgunlaşmasını bekledik." 12 Eylül'de "şartlar olygunlaşınca" kuvveden fiile çıkacak Dev-Kurt'un özel bir adı vardı: Bayrak. GENÇ SUBAYLAR RAHATSIZDI Her şey 7 Mart 1978'de Kenan Evren'in Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturmasıyla başladı. Siyasi istikrarsızlık ve önü arkası alınamayan şiddet olayları yüzünden artık genç subaylar rahatsız olmaya başlamıştı. Hatıralarında o günleri şöyle anlatıyor Evren: "Derhal bir müdahalenin gerekli olduğuna inanan çevrelerin beni korkaklıkla, pısırıklıkla suçladıklarını tahmin ediyordum. Böyle mektuplar da alıyordum. Fakat ne derlerse desinler en son dakikaya kadar bıçak kemiğe dayanıncaya kadar sabretmeye kararlı idim." BAYRAK 78'İN ORTASINDA ÇEKİLİYOR 28 Ağustos'ta Şanlırfa'nın Hilvan ilçesinde büyük bir Kürt ayaklanmasına dönen cenaze töreni sonrası asker sıkıyönetimin genişlemesini ve bölgede geniş bir silah araması yapmak istedi. Ecevit ise şiddetin hukuk dışına çıkılmadan bitirilmesini istiyor, sııkyönetim ilanına direniyordu. ÜÇ KİŞİLİK KOMİSYON Evren onu göreve getiren Ecevit'i ikna etmek için uğraşmayacaktı. Genelkurmay ikinci Başkanı Haydar Saltık'ı çağırarak, "Bu iş böyle gitmez. Bir ekip kur ve ne gibi gibi çözüm yolları bulunabilir, araştır. Durumu bana rapor et. Unutma, çalışmalarınız gizlidir" dedi. 1978'lerin ortalarından itibaren Saltık'ın başkanlığındaki üç kişilik komisyon darbe için çalışmaya başlamıştı. EVREN SALTIK'A DARBENİN TALİMATINI NASIL VERDİ? [PAGE] SELİMİYE'DEKİ DARBE TOPLANTISI Ecevit’in sıkıyönetim direncini 1978’in son ayında Maraş’ta yapılan katliam kırdı. Yeni başlayan yıl ise ‘darbe şartlarının olgunlaştığı’ en kanlı yıl olacaktı. Şubat ayında Abdi İpekçi’nin öldürülmesiyle başlayan olaylarda ölenler artık gazetelerin birinci sayfalarının altı sütunlarında, ‘dün Türkiye’de öldürülenler’ başlığı altında veriliyordu. Bu arada içindeki hazırlıklar sürerken siyasette de sular durulmuyordu. Ekim 1979’da yapılan ara seçimlerde CHP, AP karşısında hezimete uğramış, Ecevit hükümeti çekilmişti. Yerine MHP ve MSP’nin desteğini alan Demirel’in azınlık hükümeti geldi. Demirel askerdeki rahatsızlığın farkındaydı. Daha güven oyu almadan Millİ Güvenlik Kurulu’nu topladı ve askerlere terörü bitirmek için ne istiyorlarsa vermeyi vaat etti. Ama askerler kararını çoktan vermişti. DARBENİN AYAK SESLERİ BAŞLIYOR 21 Aralık 1979’da Kenan Evren üst düzey komutanlarla Selimiye Kışlası’nda biraraya geldi. Toplantıdan sivil siyaseti uyaran sert bir mektup çıktı. Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e verilen mektup ertesi gün Korutürk tarafından Köşk’e çağırılan Başbakan Demirel ve ana muhalelefet lideri Ecevit’e iletildi. Darbenin ayak sesleri artık iyice duyulmaya başlanmıştı. İSİM BABASI: HAYDAR SALTIK 1980’in Mart ayında İkinci Başbakan raporunu tamamlayıp Evren’e sundu: Tek çare tam teşekküllü bir darbeydi. 5 Mayıs 1980 günü Başbakan Demirel ile görüşmesinden sonra Genelkurmay Başkanlığı’na gelen Evren, darbenin talimatını verdi: “ki gün sonra Brüksel’e NATO tatibkatına gideceğim. Dönünceye kadar hazırlıklar tamamlansın. Radyo ve televizyona verilecek tebliğler, demeçler hazırlansın. Brüksel’den dönüşte bu işi halledelim.” Saltık, NATO toplantısının dönüşünde Haziran ayında Kenan Evren’e planını sundu. Evren o günü hatıralarında şöyle anlatıyor: “Adı Bayrak Harekatı olacaktı. Emri aldım. Tetkik ettim, ufak tefek değişiklikler yaptım.” Darbenin adını Dersim’in ünlü Sarı Saltuk ailesinden gelen Ali Haydar Saltık koymuştu. 11 TEMMUZ DARBESİ ERTELENİNCE 16 Haziran 1980 günü Genelkurmay karargahında Evren, kuvvet komutanları ve sıkıyönetim komutanlarıyla biraraya geldi. Toplantının resmi adı: Genişletilmiş Sıkıyönetim Koordinasyon Kurulu Toplantısı’ydı. Ama üç gün süren toplantıların kapalı bölümünde masada Bayrak Harekat Planı bulunuyordu. Darbe günü belirlenişti: 11 Temmuz 1980 Tüm ordu ve sıkıyönetim komutanlıklarına özel kuryelerle dağıtılan Bayrak Harekatı Direktifi’nde şöyle yazıyordu: “Bütün Ordu Komutanlıklarına; Bayrak Planı’nın uygulanmaya giriş günü 11 Temmuz, saati ise; 04.00’dır.” Ancak 2 Temmuz günü Demirel hükümeti askerlerin beklentisinin aksine gensoru oylamasından güvenoyu alarak çıktı. Bu darbe hesaplarını bozmuştu. Yeni güvenoyu almış hükümeti devirmek istemeyen askerler darbe tarihini ertelediler. 26 Ağustos tarihinde Genelkurmay’da darbe için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Ama darbenini günü hala belli değildi. NATO TATBİKATIYLA KANDIRACAKLARDI 28-31 Ağustos tarihleri arasında “5 Eylül 1980’nden itibaren her an hazır olunması” bildirilen “Bayrak Harekat Direktifi” özel kuryelerle tüm komutanlıklara bildirildi. Bu tarihler özellikle seçilmişti. Darbe için gerekli olan hareketlilik o tarihlerde yapılacak NATO’nun Anvil Express tatbikatıyla kamufle edilecek, bu birlikler nereye gidiyor diyenler tatbikat hatırlatılacaktı. Bayrak Direktifi’ni taşıyan kuryelerden biri 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Uruğ’un odasının olduğu İstanbul Selimiye Kışlası’na geldi. 1. Ordu’da darbe için zaten bütün planlar, tutuklanacak kişilerin listeleri hazırdı. O GÜN 48 SAAT ÖNCE BİLDİRİLECEK Çok gizli rumuzlu emirde darbenin gün ve saati G ve S harfleriyle rumuzlanarak şöyle deniyordu: Harekatın başlayacağı G günü S saati 48 saat önce size bildirilecektir. Necdet Üruğ plandan 22 kopya yaptırıp bağlı bulunan kuvvet komutanlıklarına gönderi. İşte o kopyalardan biri 23 yıl sonra başka bir darbe için raftan indirildi, 30 yıl sonra ise yanlış bir adrese (Taraf’a) geldi. | Taraf gazetesi 12 Eylül'ün hiç yayınlanmamış çarpıcı belgelerini kamuoyuna sundu. |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamudaki toplu görüşmelerde varılan mutabakat uyarınca, kamu görevlilerinin sendikal haklarıyla sendikaların kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet göstermesini engelleyen bazı kısıtlayıcı durumların ortadan kaldırılmasına yönelik genelge yayımladı. Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan ''Sendikal Gelişmeler Doğrultusunda Alınacak Önlemler'' başlıklı genelgede Erdoğan, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin en önemli gereklerinden birinin örgütlenme özgürlüğünün sağlanması olduğunu kaydetti. Genelgede, Başbakan Erdoğan, örgütlü toplumun, demokratik toplum düzenini ve katılımcı yönetimi gerçekleştirmenin vazgeçilmez şartı olarak değerlendirildiğinin altını çizdi. Erdoğan, Türkiye'nin de taraf olarak onayladığı uluslararası sözleşme ve belgelerle Anayasa başta olmak üzere iç hukuk düzenlemelerinde, memurlar dahil tüm çalışanların sendikal örgütler kurabilmelerinin, sendikalara üye olabilmelerinin, sendikalar ve üst kuruluşlarının amaçları doğrultusunda faaliyette bulunabilmelerinin, örgütlenme özgürlüğü kapsamında güvence altına alındığını anımsattı. Erdoğan, 2009 yılı toplu görüşme sürecinde Kamu İşveren Kurulu ile yetkili kamu görevlileri sendikaları ve bunların bağlı bulunduğu konfederasyonlar arasında bazı konularda mutabakata varıldığını belirtti. Erdoğan, bu mutabakat uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarının şu konulara uymasını istedi: ''- Kamu görevlilerinin memuriyet mahalli dışına yapılacak geçici görevlendirmeleriyle ilgili olarak daha önce yayımlanmış olan Başbakanlık Genelgesinde yer alan hususlara titizlikle uyulmaya devam edilecek, geçici görevlendirmelerin sürekli görevlendirme halini almamasını teminen gerekli tedbirler alınacak. - Sendika ve konfederasyon il ve ilçe temsilcileri ile sendika şubesi, sendika ve konfederasyon yöneticilerinin yürütmekte oldukları sendikal faaliyetler kapsamında yapacakları basın açıklamaları, disiplin soruşturmasına konu yapılmayacak. - Kamu çalışanlarının kanunen bakmakla yükümlü olduğu özürlü aile bireyinin bakıma muhtaç olduğunun ilgili mevzuatına göre alınmış geçerli özürlü sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi kaydıyla bu durumdaki personele; özürlü aile ferdinin günlük bakımı için izin kullanımında gerekli kolaylık sağlanacak ve personel mesai saatleri dışındaki nöbet görevinden ve gece vardiyasından muaf tutulacak. - Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında çalışan sözleşmeli personelin bu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki 1 sayılı Cetvele tabi memur kadrolarına ve diğer sözleşmeli personel pozisyonlarına, memur statüsünde çalışanların ise sözleşmeli personel pozisyonlarına vekalet ettirilmemesine azami özen gösterilecek. KAMERAYLA İZLEMEYE ZORUNLU GÜVENLİK İHTİYACI ŞARTI - Kamu kurum ve kuruluşlarında hizmet yürütülen mahallerin kamerayla izlenmesi uygulamaları gözden geçirilecek; hizmetin niteliği itibariyle zorunlu güvenlik ihtiyacı ve kamu yararını gerçekleştirme amacı dışında insan onuru ve temel kişilik haklarına aykırı şekilde kamu görevlilerinin izlenmesine imkan veren uygulamaların tespit edilmesi durumunda, bu uygulamaların önüne geçilmesi hususunda gerekli tedbirler alınacaktır. - Disiplin soruşturması yürütülen devlet memurunun üyesi olduğu sendikanın temsilcisinin de disiplin ve yüksek disiplin kurullarında temsiline imkan sağlanmış olup, bu düzenleme çerçevesinde sendika temsilcilerinin sendika üyeleri ile ilgili disiplin kurulu çalışmalarına katılmalarına yönelik olarak uygulamada karşılaşılan sorunlar giderilecek. - Kamu kurum ve kuruluşları, Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmelik kapsamında yapacakları atama işlemlerinde, ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak eş, öğrenim ve sağlık durumuna dayalı atama taleplerinin gerçekleştirilmesine azami özen gösterecek. HAFTA SONLARI İL DIŞINA ÇIKMAYA KOLAYLIK - Devlet Memurları Kanunu'nun 130. maddesinde disiplin soruşturmalarında tanınan savunma süresinin 7 günden az olmayacağı öngörülmüş olup, bu sürenin asgari süre olduğu hususu ile disiplin soruşturmasının konusu ve kapsamı da göz önüne alınarak, hakkında disiplin soruşturması yürütülen personele savunma hakkının kullanımına imkan verecek bir savunma süresi tanınacak; savunma süresi içinde ilgilinin talebi halinde idarece uygun görülecek ilave savunma süresi de ilgililere tanınabilecek. - İletişim teknolojisindeki gelişmeler ve ulaşım kolaylıkları göz önüne alınarak hizmetine ihtiyaç duyularak kendisine bildirilenler dışında kalan memurların, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 20. maddesi uygulaması açısından, hafta sonu ve resmi tatil günlerinde ikamet etmekte oldukları il hudutlarını terk edebilmeleri konusunda gerekli uygulama kolaylıkları sağlanacak.'' | Başbakan Erdoğan, kamu görevlilerinin sendikal haklarıyla ilgili faaliyetlerine yönelik genelge yayımladı. |
Dernekten yapılan açıklamada, depremde 112 bin 266 kişinin öldüğü, 194 bin insanın ise yaralı olduğunun ifade edildiği belirtildi. Çok sayıda insanın evsiz kaldığı kaydedilen açıklamada, halkın acil ihtiyaçlarının gıda, su, ilaç ve barınma olduğu ifade edildi. Derneğin, Haiti'de bulunan 5 kişilik yardım ekibinin gönüllüleriyle beraber başkent Port-au-Prince'de kurduğu aşevinde her gün 1600 depremzedeye sıcak yemek dağıttığı bildirilen açıklamada, depremzedelere yardım etmek isteyenlerin ''5777''ye bir mesaj atarak bir Haitili'nin 2 günlük yemek ihtiyacını karşılayabildiği vurgulandı. Depremde evleri yıkılan ailelerin barınma ihtiyacını karşılamak için dernek gönüllüsü mimarlar tarafından prefabrik evlerden oluşan bir Türk mahallesinin kurulma çalışmasının başladığı belirtilen açıklamada, mahallenin, halkın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde oluşturulacağı kaydedildi. Mahallede yapılacak her bir prefabrik evin maliyetinin yaklaşık 12 bin dolar olduğuna işaret edilen açıklamada, dernek gönüllüsü 4 doktor ve 3 sağlık personelinin de ileri tarihlerde Haiti'ye gideceği belirtildi. Ekibin, beraberinde 130 koliden oluşan yaklaşık 1 ton civarındaki ilaçla gideceği ifade edilen açıklamada, depremde başkent Port-au-Prince'teki Home God Church yetimhanesinin ana binasının çökmesiyle ortada kalan 70 yetime derneğin sahip çıktığı bildirildi. Açıklamada, depremzedelere yardım etmek isteyenlerin, derneğin ''www.kimseyokmu.org.tr'' internet sitesinden kredi kartıyla online bağış, banka hesap numaralarına ve Türkiye'deki bütün PTT şubelerinden ''885777'' numaralı posta çeki hesabına para yatırabileceği veya bütün cep telefonu operatörlerinden ''5777''ye bir mesaj atarak 5 lira bağış yapabileceği aktarıldı. | Kimse Yok Mu Derneği, Haiti'de deprem sonrası Port-au-Prince'de bir Türk mahallesi kuruyor. |
Sarı-lacivertliler, ligin ilk yarısında Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda 3-0 mağlup ettikleri Sivasspor karşısında deplasmanda da kazanarak, zirvedeki yerini korumayı hedefledi. 4 CEZALI, 1 SAKAT Sivasspor maçı öncesi Fenerbahçe'de 4 futbolcu sarı kart cezası nedeniyle forma giyemeyecek. Denizlispor maçında bu sezon 4. sarı kartlarına ulaşan Lugano, Emre, Dos Santos ve Cristian, zorlu deplasmanda takımlarını yalnız bırakacak. Fenerbahçe 4 cezalı futbolcunun yanı sıra Güiza'nın da sakatlığı bulunuyor. İspanyol forvet dünkü antrenmanda takımdan ayrı salonda çalışmıştı. MUHTEMEL 11 Fenerbahçe Teknik Direktörü Christoph Daum, kart cezalısı nedeniyle eksiklerin çokluğunda kadroda zorunlu değişiklikler yapacak. Daum'un Sivasspor karşısında sahaya sürmesi beklenen 11 şöyle: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Deniz, Bilica, Vederson, Mehmet Topuz, Selçuk, Özer, Uğur, Alex, Semih. Sivas 4 Eylül Stadı'nda saat 15.00'de başlayacak karşılaşmayı hakem Kuddusi Müftüoğlu yönetecek. Sivasspor maçının hazırlıklarını bu sabah yapacağı antrenmanla tamamlayacak Fenerbahçe, saat 14.00'de Sabiha Gökçen Havalımanı'ndan uçakla Sivas'a gidecek. | İlk maçında Denizlispor'u 3-1'lik sonuçla geçen Fenerbahçe, Sivasspor karşısında da galibiyet arayacak. |
Gezeteciler.com- SAİD-İ Nursi’nin yazdığı Risale-i Nur’ların anlaşılmasının güç olduğu yolunda açıklamalar yapan Cübbeli Ahmet Hoca’nın sözleri başına dert oldu. Habertürk’te yayınlanan Teke Tek programındaki bu sözlerinin ardından Nurcu çevrelerden yoğun eleştiriler alan Cübbeli Ahmet Hoca, önceki gün çıktığı radyo kanalında geri adım attı. Programda ‘Yanlış aktarımlarından da olsa Üstad’a gönül verenler üzülmüş olabilir. Bu nedenle ben özür diliyorum. Bazı kere insan haddini aşar. Üstad Hazretleri Allah dostlarından, mukaddestir” dedi. İHALEYİ FATİH ALTAYLI'YA BIRAKTI! Ama ilginç olan şu ki Cüppeli ihaleyi Fatih Altaylı'ya bıraktı. Altaylı'nın soru soramadığını, gelen maillerin programı yönlendirdiği, önceden söylenenlerin sorulmadığı vs... Faturayı olduğu gib Altaylı'ya çıkaran Cüppeli bakalım bir daha Teke Tek'e çıkacak mı? İşte Cübbeli Ahmet Hoca’nın sözleri Fatih Altalyı hakkında söyledikleri; O progamda bana sorular önceden verilmedi. Habertürk'teki Fatih Altaylı'nın Teke Tek programı. Ben bir kaç kere rica ettim ama sorular verilmiyor. Kendisi de ne soracağını bilmiyor. Orada mailleri okuyor ve oradan atıyor ortaya bir soru. Programın şekli böyle gidiyor. Hatta reklamlar geçiyor yakanalda, ben arakadaşlara diyordum o reklamları takip edin bakalım ne soracaklar. Orada işte 'kredi kartıyla kurban olur mu?' gibi şeyler söylenmiş. Ama TV de ilan edilen soruların hiçbirini sormadılar. Bu Risale-i Nur meselesi de orada çıktı, birden sordular. İŞTE İNTERNATHABER ARŞİVİNDEN CÜBBELİ'NİN REKOR KIRAN VİDEOLARI... [PAGE] Cübbeli Ahmet Hoca, kendisine ait web sitesinden bu kez de İsviçre'ye minare yasağı için seslendi. Hoca, yasakla ilgili konuşurken öyle sözler etti ki cemaat kendini gülmekten alamadı. İŞTE CÜBBELİ'NİN MİNARE VAAZI: CÜBBELİ CEM YILMAZ'A KARŞI [PAGE] Cübbeli Ahmet Hoca'nın televizyon ve vaaz performansı Cem Yılmaz'ınkini aratmıyor! Hatta Cübbeli Ahmet Hoca ünlü komedyen Cem Yılmaz'ın bazı esprileri kendinden aldığından emin!... "Benim sözlerimi birebir kullanıyor" diyor!.. Cübbeli'nin bu sözlerinden yola çıkan Bizden Kaçmaz ekibi Cübbeli ve Cem Yılmaz'ın sözlerinden bir kolaj yapmış... İzleyin siz karar verin! Sizce hangisi daha komik? | Habertürk'te Risale-i Nur hakkındaki sözleri Cübbeli'nin başına bela oldu. Tepkiler Cübbeli'ye geri adım attırdı. |
AK Parti hakkında yeni bir kapatma davasının açılacağı söylentileri Ankara'nın gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya'nın "partiler kapatıcaacağını hissederler" sözü de bu iddiaları güçlendirdi. İşte tüm bu söylentiler bugün Erdoğan'a imalı da olsa soruldu. Erdoğan'ın cevabı da yine imalı oldu! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, siyasi partilerin kapatma davası açılıp açılmayacağını ''hissedeceği'' yönündeki sözlerine sert tepki gösterdi. “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesini, “Kuvvetler İstismarı” olarak değerlendiren bir hukuk insanı ülkesine en büyük kötülüğü yaptığının farkında olmayabilir mi?.. Olamaz… Peki, daha önce de Ak Parti’nin kapatılması için Anayasa mahkemesinde dava açan Abdurrahman Yalçınkaya yine ne yapmak istiyor?.. Ülkesine ve milletine kötülük yapmak isteyebileceğini düşünmek bile istemem ama son konuşması istikrarın dibine konan bir C4’ten farksızdır… Adnan Berk Okan Kendisinin böyle bir hissi olmadığını belirten Erdoğan "Her an kapatılacakmış gibi bir his içinde olmak demokrasiyle eş anlamlı olamaz" dedi. Erdoğan şunları söyledi: ''Siyasi partilerin hissetmesi gibi... Doğrusu bugüne kadar demokrasi içerisinde böyle bir özelliği doğrusu bir genel başkan olarak yakalayamadım. Bugüne kadar genel başkan olarak görüştüğüm, tanıştığım, bildiğim siyasi parti liderlerinin de böyle bir hissiyatı olduğunu duymadım. Bazı uygulamalar ortaya çıkar vesaire... Ondan sonra zaten süreci takip edersiniz. Ama ortada hiçbir şey yokken 'böyle bir şey vardır' veya 'hissederler' denilirse o ülkede demokrasi çarkı bir defa sağlıklı çalışmaz. Niye sağlıklı çalışmaz? Her an kapanacağını hisseden bir siyasi partinin o ülkenin demokratik yaşamına katkısı ne derecede olabilir? AK Parti bu ülkede parlamentonun yüzde 65'ine sahip. Diğer siyasi partilerimiz yüzde 35'ini paylaşıyor. Devamlı bununla oturup bununla kalktığınız zaman o ülkede istikrardan bahsedemezsiniz. O ülkede güvenden bahsedemezsiniz. İstikrarın ve güvenin olmadığı bir ülkede ekonomik kalkınma olabilir mi? O ülkede temel hak ve özgürlükler sağlıklı yürüyebilir mi? Bunun için de böyle bir hissiyatın içerisinde yaşamak demokrasi ile eşanlamlı olamaz'' | AK Parti için yeni bir kapatma davasının açılacağı söylentileri imalı da olsa Erdoğan'a soruldu. |
İl Afet ve Acil Durum Müdürü Osman Metin Saroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Terzi Bayırı Mahallesi Kale Sokak'ta dün gece aşırı yağış nedeniyle meydana gelen heyelanda eğimli yolun çöktüğü alanda teknik ekiplerle birlikte jeoloji ve jeofizik mühendisleriyle olay yerinde inceleme başlatıldığını bildirdi. Bölgenin risk altında olduğunu ve 33 binanın tahliye edildiğini kaydeden Saroğlu, şu an itibariyle boşaltılan ve boşaltılması gereken bina olup olmadığı konusunda teknik çalışmaların devam ettiğini söyledi. ÇALIŞMALAR HALEN DEVAM EDİYOR Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanı Tahir Akman ise bölgede incelemelerin halen devam ettiğini, sivil savunma ekiplerinin çalışmalarının ardından bölgede altyapı hakkında heyelan değerlendirmesi yapacaklarını ifade etti. Altyapı çalışmalarıyla ilgili İSU ve İZGAZ ekiplerinin de bölgeye gelip çalışma yaptığını söyleyen Akman, ''Tedbirler alındı. Bölgeye konum itibarıyla çalışma makineleri zor girecek. Sivil savunma ekiplerinin çalışmalarının ardından durum tespit çalışması yapılacak. Yıkılan istinat duvarı ve yollar yeniden inşa edilecek.'' YETKİLİLER DÖRT GÜN ÖNCEDEN BİLİYORMUŞ Bu arada evleri tahliye edilenlerin bazıları akrabalarına bazıları da Büyükşehir Belediyesi Barınma Evi ile Atış Poligonu'ndaki tesiste barındırılıyor. Öte yandan heyelanı gören mahalle sakinlerinden Fikriye Demir, yolun sorunlu olduğunu yetkililere 4 gün önce bildirdiklerini öne sürdü. Demir, ''Hepimiz evinde akşam telaşı ile uğraşıyorduk. Yol çöküyor dediler. Gündüz ustalar geldi, yolun aralarını zift ile doldurdular. Bizim yol üzerinde arabamız vardı. Arabayı kurtarmaya çalışırken o an gözümün önünde yol aşağı çöktü. Kendi canımız zor kurtardık'' dedi. | Kocaeli'nde aşırı yağış nedeniyle meydana gelen heyelanda, yolun aşağı kısımdaki 3 ev çöktü edildiği bildirildi. |
Jandarma Genel Komutanlığı, faili meçhul cinayetlerle adı gündeme gelen JİTEM’in kendi bünyelerinde olmadığını savunarak, "Kendilerine ‘JİTEM’ ve ‘JİT’ diyen timleri de uyardık" açıklaması yaptı. Jandarma Genel Komutanlığı, birinci ''Ergenekon'' davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin isteği üzerine gönderdiği yazıda, JİTEM'e ilişkin değerlendirmelerde bulundu. KÖTÜ NİYETLİ BİR KISIM ÇEVRELER Jandarma Asayiş Komutanlığ’ınca teklif edilen geçici görev kuruluşunun uygulamasına Nisan 1990'da son verildiği ve Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan düzenleme doğrultusunda Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı istihbarat birimlerinin, Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı ve Jandarma İstihbarat Tim Komutanlığı olarak teşkilatlandığı belirtilen yazıda, şöyle denildi: ''Geçici görev kuruluşu uygulamasına Nisan 1990'da son verilmiş olmasına rağmen JİTEM isminin bir süre daha bölgede bazı vatandaşlar ile bir kısım devlet görevlileri tarafından kullanılmasının, tamamen bilgisizlikten veya jandarma ile ilgisi olmayan kötü niyetli bir kısım çevrelerin yaklaşımlarından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. JİTEM tabiri günümüzde olduğu gibi geçmiş yıllarda da jandarma dışında bazı kaynaklarca zaman zaman kullanılmıştır. Hatta Jandarma Genel Komutanlığının konuyu bilmeyen bazı alt kademelerinde de benzer ifadeler kullanılması ve bu meyanda Jandarma İstihbarat Timlerinden 'JİT' diye bahsedildiğinin görülmesi üzerine 1994 yılında 'JİTEM', 1997 yılında da 'JİT' tabirinin kullanılmaması için birlikler uyarılmıştır. Jandarma istihbarat birimlerinin yönergeleri ve görev talimatlarının mevcut kanun ve yönetmeliklere uygun olarak düzenlendiği, diğer istihbarat birimleri gibi görevlerini her zaman mevcut mevzuat içerisinde yerine getirdiği kaydedilen yazıda, şöyle denildi: ''Şehit Orgeneral Eşref Bitlis'in jandarma istihbarat birimlerinden birinin lağvedilmesi yönünde bir talimatı olup olmadığı, bu konuda Eşref Bitlis tarafından bir soruşturma açılıp açılmadığı hususu ile ilgili mevcut kayıtlarda yapılan incelemede, istihbarat birimlerinin başarılarını ve etkinliklerini artırmak maksadıyla Temmuz 1991'de yapılan yeni düzenleme ile İstihbarat Grup Komutanlığı ile İstihbarat Tim Komutanlığının emir komuta bağlantılarının yeniden düzenlendiği, Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı Karargahı ile emirle kurulacak statüde olan istihbarat grup ve timlerinin lağvedildiği, yapılan düzenleme ve düzenleme nedenlerinden dolayı Orgeneral Bitlis tarafından adli veya idari yönden bir soruşturma açıldığına dair bilgi, belge ve kayda rastlanılmadığı anlaşılmıştır.'' | Jandarma'dan JİTEM inkarı. Ergenekon davasının görüldüğü mahkemeye gönderilen yazıda şu ifadeler yer aldı. |
Avustralya Açık Tenis Turnuvası'nın çeyrek finalinde İskoç rakibi Andy Murray ile yaptığı maçı sakatlığından dolayı yarıda bırakan Nadal, Rotterdam Turnuvasına ve 5-7 Mart tarihlerinde İspanya ile İsviçre arasında oynanacak David Kupası ilk turuna katılamayacağını açıkladı. Ünlü tenisçi, bir anda dünya sıralamasında 4. sıraya düşmesiyle ilgili olarak, "Sıralama beni endişelendirmiyor. Önemli olan kortta iyi oyunu ve güzel duyguları tekrardan elde etmeyi başarmak" dedi. Sakatlanmaların sporun bir parçası olduğunu ve bunu kabullenmesi gerektiğini kaydeden Nadal, "Hayatım boyunca ne zaman sakatlanacağım korkusuyla oynayamam. Ben her zaman maksimumu vermeye çalışıyorum" şeklinde konuştu. 2004 yılından bu yana sakatlıklardan dolayı toplamda 346 gün tedavi altında kalan İspanyol tenisçi, sağ dizindeki tendonlarında oluşan son sakatlığından ötürü yaklaşık 2 hafta tedavi gördükten sonra 2 hafta da fizik tedavi yapacak. | Son 4 yıl içinde sağ dizinden dördüncü kez sakatlık geçiren İspanyol tenisçi Rafael Nadal, 1 ay kortlardan uzak kalacak. |
Hollywood’un efsanevi yıldızı Meg Ryan, 3 – 6 Şubat tarihleri arasında düzenlenen İstanbul Moda Haftası’nın (Istanbul Fashion Week) açılışı için İstanbul’a geliyor. Ünlü yıldız, açılış defilesinde modacı Arzu Kaprol’un onur konuğu olacak ve Santral İstanbul’da dört gün boyunca gerçekleştirilecek moda etkinliklerine katılacak. Perşembe günü de Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Kapalıçarşı’yı gezecek olan Meg Ryan’ın bu özel ziyareti için yaklaşık 100 bin Euro aldığı öğrenildi. | Ünlü yıldız İstanbul Moda Haftası'nın onur konuğu olarak davet edildi. Ryan'ın alacağı ücret ise... |
Ukrayna’yı Eurovision 2009 yarışmasında temsil eden ve daha sonra Türk iş adamı Murat Nalçacıoğlu ile altı ay önce dünya evine giren Ani Lorak, evliliği ve cinsel hayatı hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Murat’ın “hayatının erkeği” olduğuna dikkat çeken 31 yaşındaki Lorak, “Çocuğumun gözlerini Murat’tan almasını isterim” dedi. Türk kocasına ara sıra striptiz yaptığını da söyleyen Lorak, “Şarkılarım çalarken seks yapamıyorum. Ama bunu bir kez bozdum. Trendeydik ve biz tam başlamıştık ki, radyoda benim şarkılarımdan biri çalmaya başladı. Biz de devam ettik” diye konuştu. | Ukrayna"yı Eurovision 2009 yarışmasında temsil eden ve daha sonra Türk iş adamı evlenen Ani Lorak'tan ilginç açıklamalar. |
OMURGASINA İĞNE BATIRDILAR İçlerinden birisi liderleri gibi görünüyordu. Yüzleri anlamsızdı ve kireç gibi beyazdı. İri simsiyah gözleri vardı. Bir tanesi yere eğilmiş, kazıyordu. Bu noktada Kilburn, etrafının sarıldığını ve yaratıkların ona karsı bazı aletler kullandıklarını anlattı. Bundan sonra bir rampada ilerlemiş, beyaz bir odanın içindeki bir masada oturmuştu. Tavandan tuhaf aletler sarkıyordu. Daha sonra omurgasında bir iğnenin açısını hissetmişti, sonra da tüm vücudu incelenmiş ve kendisini bir kurbağa gibi hissetmişti. Bacaklarını ayırmışlardı. Sonra sağ bacağı üzerinde metal bir alet gezinmişti. Ayağının derisi incelenmişti. Sonra daha kötü şeyler olmuştu | Psikiyatr budd hopkins şimdiye kadar kaçırıldığını iddia eden 160 kişiyi dinlemiş. hepsi hikayesini hipnoz altındayken anlatmış. çoğunda da benzerlikler var. işte o hikayeler! |
Kastamonu'da otobüsün devrilmesi sonucu yaşamını yitiren üçüncü kişinin de kimliği belirlenirken, kazada 8'i ağır 28 yolcunun yaralandığı bildirildi. İstanbul'dan Kastamonu'nun Taşköprü ilçesine bağlı Kurusaray Köyü'ne cenaze götürdüğü öğrenilen otobüsün devrilmesi sonucu ölen üçüncü kişinin Mustafa Şimşek (39)olduğu tespit edildi. Bu arada, kazadan sonraki ilk saatlerde yaralıların devlet ve özel hastanelere kaldırılması nedeniyle kesinleştirilemeyen kazazede sayısı da netleşti. Yetkililer, kazada 8'i ağır 28 kişinin yaralandığını ifade etti. Edinilen son bilgilere göre, kazada İsmail Tunç (69), Sebahat Şimşek(47) ve Mustafa Şimşek (39) hayatını kaybetti. Kazada yaralananların isimleri de şöyle: ''Murat Erol, Vedat Kadik, Aysel Ay, Necip Tuncay, İbrahim Çetin, Mahir Karagöz, İsmail Özdemir, Cemali Şahin, Melahat Tuncel, Mustafa Karagöz, İhsan Çalık, Mustafa Şimşek, Abdullah Tuncay, Halil Özdemir, Satiye Karaçam, Ramazan Bayram, Hanife Çelik, Halime Tuncay, Erol Tabak, Halil Kayacan, Emine Karagöz, İzzet Tanç, Kadir Tanç, Ahmet Mağruz, Hayrullah Kaya, Hayriye Karakurt ile Tobüs şoförü İdris Şık ve otobüsün sahibi Hasan Boylan.'' KAZANIN OLUŞUMU Kastamonu'ya cenaze götürmek için saat 23.00 sularında İstanbul'dan hareket eden İdris Şık yönetimindeki 34 ZN 1255 plakalı yolcu otobüsü saat 06.40 sıralarında Kastamonu'ya 5 kilometre kontrolden çıkarak devrilmiş ve kaygan yolda yaklaşık 200 metre sürüklenmişti. | İstanbul'dan Kastamonu'nun Taşköprü ilçesine bağlı Kurusaray Köyü'ne cenaze götürdüğü öğrenilen otobüs devrildi. |
Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, BELKO'nun kışın uzaması halinde vatandaşların sıkıntı çekmemesi için maliyetine kömür satışı kararı aldığı belirtildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: "BELKO tarafından yapılan yeni düzenlemede, 25 kiloluk torbalarda tonu peşin 480 TL'den satılan parça kömürün fiyatı 440 TL'ye indirildi. Kredi kartına 5 taksitli kömür satışında da aynı şekilde indirime gidildi. Vatandaşlar, Yapı Kredi Bankası World Card, Garanti Bankası Bonus Card, İş Bankası Maximum Card, Vakıfbank ve Akbank Axess kredi kartları ile BELKO satış depolarından 5 eşit taksitte tonunu 500 TL'ye aldıkları kaliteli kömürü yine aynı koşullarla 460 TL'ye alabilecek. BELKO, 10 merkez ilçenin değişik semtlerinde yapılandırdığı 31 perakende satış deposunda Ankaralıların kömür ihtiyacını en uygun şartlarda sağlamak için hizmet veriyor. Ankaralılar ayrıca 24 saat açık olan 211 06 00 "Alo kömür hattı" ve ücretsiz olan 0 800 314 53 14 numaralı telefonlarla 10 torbanın altına düşmemek kaydıyla kömür siparişi verebiliyor. BELKO, bu yıl da apartman ve site yöneticilerine aldıkları kömür miktarına göre 10 aya kadar taksit fırsatı tanıyor." | BELKO, piyasaya 25 kiloluk torbalar halinde satışa sunduğu parça kömürün tonunda 40 TL indirim yaptı. |
Yılmaz’ı ülkeye almak istemeyen görevli, onun basında çıkmış haberleriyle ikna edilebildi. ALMANYA’YA GİREMEZSİN Birkaç gün önce “Yahşi Batı”nın galası için Almanya’ya giden Cem Yılmaz, ülkeye girişte kriz yaşadı. mgdmagazin.com sitesinin haberine göre, pasaport polisinin kendisine giriş izni veremeyeceğini söylemesi, ünlü komedyeni şoke etti. Pasaportun geçerlilik süresinin çok az kalması nedeniyle sorun çıkardığı ileri sürülen görevli, Yılmaz’ın tüm ikna çabalarına rağmen geri adım atmadı. GAZETE HABERLERİ İKNA ETTİ Bunun üzerine film ekibi, Cem Yılmaz’ın Türkiye’de ne kadar ünlü bir oyuncu olduğunu ve yeni filminin Almanya galasına katılacağını kanıtlamak için onun gazetelerde çıkan haberlerini pasaport polisine göstermeye başladı. Teknik ekip ve oyuncuların yanlarında getirdikleri haberlerde Cem Yılmaz’ı ve “Yahşi Batı” afişlerini gören polis, sonunda ikna olup Yılmaz’ın Almanya’ya girişine izin verdi. | Cem Yılmaz, Yahşi Batının galası için gittiği Almanya"da pasaport kontrolüne takıldı. |
1990'lı yılların başında ''Wind of Change'' gibi hit olmuş parçalara imza atan grup, Mart ayında çıkacak son albümleri ''Sting In The Tail'' ve Mayıs ayında Almanya'da başlayacak ve ''birkaç yıl sürecek'' dünya turunun ardından müzik kariyerlerine veda edeceklerini belirtti. Scorpions grubu, gitarist Rudolf Schenker tarafından Hannover'de 1965 yılında kurulmuştu. Şarkıcı Klaus Meine, birkaç yıl sonra gruba katılmıştı. Schenker ve Meine 61 yaşında. | Scorpions, kendi internet sayfasında yaptığı açıklamada, ''Yolun sonuna geldiğimiz konusunda anlaştık'' dedi. |
Amerikan bilgisayar üreticisi Apple'ın 2 gün önce tanıttığı, taşınabilir bilgisayar ve akıllı telefon arası çok fonksiyonlu tablet bilgisayar "iPad"e çok benzer bir ürünün Çin'de 6 aydır piyasada olduğu ileri sürüldü. AFP'nin haberine göre, P88'in, Apple'ın "iPad"ine benzerliği, ürünün tanıtımından önce kopyasının yapıldığı Çin'deki birçok internet sitesinde alay konusu oldu. "Çin usulü iPad P88"i üreten Shenzhen Great Loong Brother Industrial Co. şirketi de, Apple'ı kendi ürününün kopyasını üretmekle suçladı. Şirket yetkililerinden Huang Şiofang, "Neden Apple'ın bizim yaptığımız şeyin aynısını yaptığını anlayamıyoruz. Biz ürünü daha önce ürettik" dedi. Yetkili, P88'in Ağustosta piyasaya sürüldüğünü ve tanıtımının geçen sene Berlin'de düzenlenen Elektronik Fuarında yapıldığı söyledi. "iPad"den daha kalın ve ağır olan P88'in daha geniş bir ekrana ve daha büyük hafıza kapasitesine sahip olduğu ve üründe "iPad"den farklı olarak USB girişleri bulunduğu belirtiliyor. "iPad"in bataryası 10 saat, P88'in bataryası 1,5 saatte bitiyor. | Amerikan bilgisayar üreticisi Apple'ın 2 gün önce tanıttığı, taşınabilir bilgisayar kopya ürünü mü? |
TBMM Araştırma Müdürlüğü'nün "Dünyada Töre ve Namus Cinayetleri" konulu çalışmasına göre, kadına yönelik şiddetin ve töre-namus cinayetlerinin sebepleri, kadınları kontrol altında tutan ataerkil toplum düzeniyle ilgili. Bu cinayetler, ataerkil toplumsal düzenin hakim olduğu hemen hemen tüm toplumlarda, farklı adlar altında olsa da işleniyor. Töre ve namus cinayetleri, Avrupa'da ve özellikle de Akdeniz ülkelerinde görülüyor. Bu durum, Akdeniz ülkelerinde "onur" kavramının çok önemli ve belirleyici bir yere sahip olması ile açıklanıyor. ATAERKİL TOPLUM YAPISIYLA ALAKALI 11 Eylül olaylarının ardından, töre ve namus cinayetlerinin, sadece Doğu ve Müslüman topluluklara aitmiş gibi algılanmaya ve yansıtılmaya başlandığına dikkati çeken çalışmaya göre, bu durum, gerek sosyal bilimcilerin, gerek politikacıların, gerekse medyanın, hemen her toplumda mevcut olan kadına yönelik şiddetin ve töre-namus cinayetlerinin, dinden ziyade ataerkil toplum yapısı ile açıklanabileceği gerçeğini gözden kaçırmalarına neden oluyor. Çalışmanın sonuç bölümünde, töre ve namus cinayetlerinin, "bir toplumun refah düzeyinin yükselmesi, toplumda kadınların ekonomik güce sahip olması ve cezai müeyyidelerin caydırıcılığı" hallerinde, ataerkil toplum yapısının mevcudiyetine rağmen azalacağına vurgu yapılıyor. HER YIL 5 BİN KADIN ŞİDDET SEBEBİYLE ÖLÜYOR BM istatistiklerine göre, dünyada her yıl 5 bin kadın, töre ve namus cinayetleri sonucu ölüyor. 1993 yılında Rusya'da 14 bin 500 kadın öldürüldü. 56 bin kadın ise şiddete maruz kaldı. Aynı yıl Kenya'da kadın nüfusunun yüzde 42'sinin eşleri tarafından düzenli olarak dövüldü bildirildi. 1990 yılında Hindistan'da 4 bin 825 kadın miras kavgası nedeniyle öldürüldü, Barbados'ta ulusal ölçekte yapılan bir ankette, 20-45 yaş arası kadınların yüzde 33'ü, Kanada'da 18-64 yaş arasındaki kadınların yüzde 18'i cinsel istismara ve erken evliliğe zorlandı. Avrupa Konseyinin, töre-namus cinayetlerini ele alan raporunda ise "Batı toplumlarındaki genel kanının aksine, töre-namus cinayetlerinin yalnızca Müslüman ülkelerde işlenmediğine, Hindu ve Hristiyan topluluklarda da görüldüğüne işaret edildiği, her ne kadar, töre-namus cinayetleri dinle alakalı gibi algılansa da hiçbir dinde, bu cinayetleri onaylayan bir kural bulunmadığı ve din adamlarının da bu cinayetleri kınadığı" bilgisine yer veriliyor. | TBMM'nin yaptığı çalışma, dünyanın pek çok yerinde kadınların aile içi şiddete maruz kaldığının göstergesi |
Pakistan istihbarat yetkilileri, geceyarısı Kuzey Veziristan'ın Muhammed Khel bölgesine yapılan füze saldırısının, ABD güçlerinin yılın başından bu yana Taliban ve El Kaide güçlerine yönelik düzenlediği saldırılardan biri olarak görüldüğünü kaydetti. AA muhabiri Mir Ali'nin haberine göre adlarının açıklanmasını istemeyen yetkililer, saldırıda ölenlerin kimliklerinin henüz belirlenmediğini söyledi. Pakistan yönetimi bu saldırıları egemenlik hakkının ihlali diye eleştirse de gerçekte İslamabad yönetiminin saldırıları fiili olarak desteklediğine ve istihbarat konusunda yardımcı olduğu yönünde iddialar bulunuyor. | Afganistan'daki ABD güçleri tarafından Pakistan'a bir füze saldırısı düzenlendiği ve saldırıda 5 kişinin öldüğü bildirildi. |
Cami Kebir Mahallesi Kaya Çiftlik Sokak'taki tek katlı bir evin zilini çalan kişi veya kişiler bir poşette bebeğin ismi yazılı not ile battaniyeye sarılmış 4 günlük bebeği kapının önüne bırakarak kaçtı. Şaşkınlık içerisinde bebeği fark eden ev sahipleri, kız bebeği eve alarak, durumu polise bildirdi. Ev sahipleri, olay yerine gelen polis ekiplerine bebekle birlikte bir poşette bırakılan notu da teslim etti. Bırakılan notta bebeğin isminin ''Hasret'' yazdığı öğrenilirken, olay yerine çağrılan 112 sağlık ekipleri Hasret bebeği evde muayene etti. Hasret bebek daha sonra ambulansla Karşıyaka Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine kaldırıldı. Acil serviste muayene edilen Hasret bebek, kuvözde tedavi altına alındı. Polis ekipleri bebeğin ailesinin bulunması için çalışma başlattı. | Kapının zili çaldı, hava buz kesiyordu. Dışarı çıktılar ve poyet içinde bir şeyin canlandığını farkettiler. |
Benzinliye göre fiyatı 3-5 bin lira arasında farklılık gösteren yeni nesil dizel araç sahiplerinin, temiz yakıt kullanmalarının yanı sıra olası arızalarda, özellikle başta Çin menşeli olmak üzere kalitesiz yan sanayi yerine orijinal yedek parça kullanılmasına dikkat etmeleri gerektiği bildirildi. Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Otomotiv Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, benzinlilere göre yakıtta önemli düzeyde avantaj yaratan dizel araçlara olan talebin dünyada olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda hızla arttığını söyledi. Pazar ve rekabetin artmasının ardından firmaların yaptıkları yatırımlarla artık yeni nesil dizel araç üretimine yöneldiklerini belirten Prof. Dr. Aydın, ''Üretimi yapılan yeni araçlarda 3. nesil püskürtme sistemleri ile yeni nesil turbo üniteler kullanılıyor. Böylece, dizel motorlar güçlendi, egzos emisyonları da benzinli araçlara göre düşürüldü'' dedi. Prof. Dr. Aydın, ''dizel araçların 100 bin kilometreden sonra genelde motorda sorun çıkardıkları'' yönündeki görüşlerin de gerçeği yansıtmadığını, ancak araç sahiplerinin temiz yakıtın yanı sıra olası arızalarda orijinal parça kullanılması, yakıt, yağ ve su seviyeleri konusunda duyarlı olması gerektiğini bildirdi. Bunlara dikkat edilmemesi durumunda aracın 5 bin kilometrede bile arızalanabileceğini anlatan Aydın, şöyle konuştu: ''Yeni nesil dizel araçların motorları oldukça hassas. Bu nedenle kükürt oranı 50 PPM'in altında olan motorin kullanılmalı. Kalitesiz yakıtın kullanılması durumunda motorda en az 4-5 bin lira arasında değişen masraf çıkabilir. Gösterge tablolarındaki tüm uyarılar araç sahipleri tarafından dikkate alınmalı. Hava yapmaması için yakıt kontrolüne azami önem verilmeli. Yakıtı son aşamasına kadar tüketmek yerine uyarı sinyalini görür görmez yakıt alınmalı.'' ÇİN MALINA DİKKAT Aydın, olası arızalarda da yan sanayi yerine orijinal parçaların kullanılması gerektiğini ifade ederek, ''Zaten parçaları pahalı olan araçlarda, özellikle başta Çin menşeli olmak üzere kalitesiz yan sanayi ürünlerinin kullanılması durumunda masraf tahmin edilemeyecek miktarda artabilir'' dedi. Kadir Aydın, temiz yakıt kullanılması, yağına ve suyuna bakılması durumunda bir dizel otomobilin motor ömrünün 300-400 bin kilometre, otobüsün ise 1,5-2 milyon kilometre arasında olabileceğini sözlerine ekledi. | Benzinliye göre fiyatı 3-5 bin lira arasında farklılık gösteren yeni nesil dizel araç sahiplerine ciddi uyarı.. |
Adana'da polisin, Van'dan gelen bir otobüsten inen yolcunun durumundan şüphelenmesi üzerine yaptığı incelemede, bu kişinin taşıdığı eski televizyonun içine saklanmış 50 karton gümrük kaçağı sigara ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, bir görev için TEM Otoyolu'nun eski Kuzey Turnikeleri civarında bulunan Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Van'dan gelen bir yolcu otobüsünden inen Gülihan G'nin (53) durumundan şüphelendi. Gülihan G'yi durdurarak inceleme başlatan polis ekipleri, bu kişinin taşığı ve bir bez ile sarılmış eski televizyonun içini açtıklarında ise sigara kartonları ile karşılaştı. Sayımda, televizyon içerisinde piyasa değeri yaklaşık bin TL civarında olan 50 karton kaçak sigara bulunduğu tespit edildi. Gözaltına alınarak, emniyet müdürlüğüne götürülen zanlının, ifadesinin alınmasının ardından adliyeye sevk edileceği belirtildi. Bu arada Emniyet Müdürlüğü yetkilileri ilk kez böyle bir olayla karşılaştıklarını söylediler. | Van'dan gelen bir otobüsten inen yolcunun durumundan şüphelenmesi üzerine polis yaptığı incelemede bakın ne buldu? |
Şüpheliler için "Hepsi benim gruptan" diyen ve yapılanmayı yönlendirdiği ileri sürülen Albay Ali Türkşen, "Zamanın durduğu gün" notunu düştü. Yarbay Ecevit ise "Benim için her şey bitti" dedi. Poyrazköy iddianamesine giren notta Türkşen'in Poyrazköy kazılarının başlamasından 1 gün sonra takvime "Zamanın durduğu gün" şeklinde not yazdığı ortaya çıktı. POYRAZKÖY KAZISI ŞOK ETTİ 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 15'i muvazzaf 2'si emekli askerin darbeye teşebbüs ve Ergenekon üyeliğinden suçlandığı Poyrazköy iddianamesi'nin ayrıntıları, sanıkların örgüt bağlantısını gözler önüne seriyor. Yeni Şafak gazetesinde Fuat Atik' imzalı haberde iddianameden çarpıcı ayrıntılara yer veriliyor. TAKVİM ÜSTÜNE YAZDI Albay Türkşen'in soruşturmayı başlatan kazı çalışmasıyla ilgili not defterindeki takvime "Zamanın durduğu an" şeklinde not düştüğü belirlendi. İddianameye göre, Türkşen'in Beykoz'daki evinde yapılan aramada mavi renkli telli defterin sayfasına yapıştırılmış 2009 yılına ait takvim dikkat çekti. Türkşen'in, takvimde patlayıcıların ele geçirildiği Beykoz kazılarının başladığı 20 Nisan'dan 1 gün sonrayı gösteren 21 Nisan'a "Zamanın durduğu gün" notu düştüğü tespit edildi. ARTIK TELEFONUN PİLİNİ ÇIKARDIM Albay Türkşen'in, sanık Deniz Yarbay Mustafa Turhan Ecevit'le 'her şeyi başlatan' Poyrazköy kazılarıyla ilgili yaptığı telefon konuşması da gelişmelerden endişe duyduğunu ortaya koydu. Albay Türkşen'in, 'tape No:20316' kaydıyla iddianameye giren telefon görüşmesi kaydında Yarbay Ecevit'e "Yok üzülecek bir şey de kaldığı için acı tarafı bak biz bu kadar benim şimdi 21 Nisan akşamı durdu zaman yani benim saatte ilerlemiyor efendim takvim de ilerlemiyor. Cep telefonumun pilini çıkartıyorum artık benim için her şey bitmiştir"diyor. Yarbay Ecevit ise "Ben de artık benim içinde her şey bitmiştir" karşılığını veriyor. Türkşen de "Tamam hadi ... uğraş gene de çok olmadık bir şey senin duyamayacağın bir şey olursa hani bilgi için seni ararım " diyor. Albay Türkşen'in ismi Poyrazköy'deki kazılardan sonra başlatılan soruşturmada gündeme gelmediği halde endişe duyması dikkat çekti. 'HEPSİ BENİM GRUPTAN' Albay Türkşen'in 'Onur' adlı bir kişiyle yaptığı telefon konuşmasında da Poyrazköy soruşturması kapsamında evlerinde arama yapılan ve ifadeleri alınan subaylarla ilgili de "İşte benim grubun hepsi öyle söyleyelim yani" dediği tespit edildi. İddianameye göre, Ali Türşen'in adı, diğer bazı sanıklarla birlikte 'Kafes Eylem Planı'nın ele geçirildiği emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş'ın İstanbul'daki iş yerinde bulunan 3 no'lu DVD'de 'GÜNDEMLERİM' isimli klasör içeriğindeki "gundemlerim2" belgesinde de "Organizede yer alacak arkadaşlarımız" başlığı altında geçiyor. Binbaşı'dan Albay Türkşen'e 'evim temiz' raporu Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmatın Albay Türkşen gibi diğer sanıkları da telaşlandırdığı belirlendi. İddianamede, Poyrazköy'le ilgili hakkında soruşturma başlatılan, Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe ve Deniz Binbaşı Emre Onat'ın Türkşen'le yüz yüze irtibat kurdukları belirtildi. İddianamede sanık Binbaşı Emre Onat'ın Albay Türkşen'e evinde yapılan aramalarla ilgili 'temiz' şeklinde bilgi verdiğinin tespit edildiği de yeraldı. | Kafes Eylem Planı'nı hazırlayan cuntanın Poyrazköy'de silahlar bulununca şok yaşadığı ortaya çıktı. |
İşte böyle bir konuşmanın sonucunda en kaprisli oyuncuların Naz Elmas ve Cansu Dere olduğu ortaya çıkmış. Esin Övet’in haberine göre Naz'ın çıkan yemeği beğenmemesinden tutun da setteki herkese kötü davranması, sevilmemesinin en büyük nedeni. Cansu için çok şey söyleniyor ama tek bir örnek ile her şeyi özetleyebilir: Cansu, "Sıla" dizisindeki en mütevazı oyuncu olarak bilinen Mehmet Akif Alakurt ile sevgili rolünü küs olarak oynamayı başaran nadir insanlardan biri. Kısaca, iki güzelin kaprisi dillerde. Diğer bir taraftan Kenan İmirzalıoğlu ile Mehmet Akif Alakurt, en sevilen, en taktir edilen iki isim. | Çekimlerde, sanatçıların en sinirli, en kaprisli hallerine set ekibi şahit olur. İşte en kaprisli iki oyuncu. |
Atatürk Havalimanı girişinde, türkücü Yusuf Harputlu'ya ait cipin, kırmızı ışıkta bekleyen taksiye arkadan çarpması sonucu, taksideki 2 yolcu öldü, sürücü de yaralandı. ŞOFÖR ALKOLLÜ Kazada, uçakla Almanya'dan gelip otogara gitmek için taksiye binen Gülnaz Özdemir (64) olay yerinde, eşi Hasan Özdemir (67) ise kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Kaza sonrası gözaltına alınan Şehmuz Gezer alkollü olduğunu itiraf etti. CİPE BİNİP UYUDU Polis, alkollü olduğunu itiraf eden şoför Şehmuz Gezer'i gözaltına aldı. Cipteki Yusuf Harputlu, Cemal Hata, Serdar Gezer ve Yaşar Memiş de alkollü olduklarını söylediler. Bu sırada ciptekilerden biri kazayı bir süre seyrettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi tekrar cipe binerek sızdı. Yusuf Harputlu, şoförünün de alkollü olduğunu belirterek, “Ben sahnedeyken alkol almış. Bunu arabaya bindikten çok sonra fark ettim. Artık iş işten geçmişti. Başımıza böyle bir kaza geldiği için çok üzgünüm” dedi. Taksici Ahmet Ateş ise, "Atatürk Havalimanı'ndan müşterilerimi aldım. Bursa'ya gideceklerdi. Otogara götürüyordum. Kırmızı ışıkta durdum, o da geldi arkamızdan üzerimize çıktı." diye konuştu. Cipte bulunan şoför Şehmuz Gezer, Yusuf Harputlu, Cemal Hata, Serdar Gezer ve Yaşar Memiş, polis tarafından gözaltına alındı. Kazayı gören bir vatandaş, "Kırmızı ışıkta bekleyen taksiye çarptılar" diyerek, gözaltına alınan şahıslara tepki gösterdi. | Türkücü Yusuf Harputlu'nun da içinde bulunduğu cip Atatürk Havalimanı girişinde terör estirdi. |
GAZETECİLER.COM- NTV'de yayınlanan ve Banu Güven'in sunuduğu akşam haberlerine konuk olan yazar Elif Şafak ve şarkıcı Teoman 'Yeni bir başlangıç' başlığı altında Türkiye'de yaşamak ve huzuru konuştu. Bugüne kadar siyasi konularda pek gündeme gelmeyen Teoman bu kez darbeler konusunda ekranda kelli felli sözler etti. TEOMAN CANLI YAYINDA COŞTU! Yazar Şafak, Türk gençelerinin diğer gençlere oranlada daha fazla sorgulayan, soru soran bir zihniyete sahip olduğunu söyleyince şarkıcı Teoman'ın konu ile ilgili sözleri stüdyoda buz gibi bir havanın esmesine neden oldu. EVREN 'BUGÜN OLSA YİNE O DARBEYİ YAPARIM' DEDİ AMA O SALAKLAR ALKIŞLADI! Teoman, Elif Şafak'ın sözleri üzerine 'Kenan Evreni alkışlayan salaklar mı. Çok sinirlendim ben şimdi. Özür dilerim gerildim, siz devam edin' dedi. Bu sözler karşısında şaşkınlığını gizlemeyen Banu Güven de programın sonuna geldiğini belirterek yayına ara verdi. | Elif Şafak Türk gençliğini 'sorgulayan, düşünen' deyince Teoman canlı yayında patladı; |
Amerika'nın Avrasya Enerji Özel Temsilcisi Richard Morningstar, Azerbaycan ile Türkiye arasında, Şah Deniz gazının satın alımı ve transit koşulları konusunda anlaşma sağlanamamış olmasının tam bir hayal kırıklığı yarattığını söyledi ABD'li düşünce kuruluşu Amerikan Gelişim Merkezi'nde düzenlenen konferansta konuşan ABD'nin Avrasya Enerji Özel Temsilcisi Richard Morningstar, Hazar Denizi'nden Avrupa'ya doğalgaz taşınması için yeni bir koridorun (Güney Koridoru) açılmasını desteklediklerini belirterek, bu koridorun Nabucco ve Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğalgaz Boru Hattı'nı içerebileceğini kaydetti. FIRSATLAR ELDEN KAYABİLİR Bu konuda iki alan üzerinde yoğunlaştıklarını ifade eden Morningstar, bu alanları, 'Türkiye ve Azerbaycan arasında Şah Deniz gazı konusunda bir anlaşmaya varılması ve Orta Asya ile Ortadoğu'daki üretici ülkelerin koridora gaz tedarik etmesini desteklemek' olarak sıraladı. Morningstar, sözlerine şöyle devam etti: 'Şimdi açık konuşmam gerekirse, Güney Koridoru konsepti, ondan en çok yararlanacak ülkelerin ticari açıdan mantıklı ve karşılıklı çıkar sağlayan anlaşmalara varamamaları halinde yaşayamaz. Bu bakımdan, şimdiye kadar Türkiye ve Azerbaycan'ın Şah Deniz gazının satın alımı ve transit koşulları üzerinde bir anlaşmayı sonuçlandırmada başarısız olmaları bir ölçüde hayal kırıklığı yaratıyor. Gecikmenin daha da sürmesi, Güney Koridoru'nun bu kilit parçasını hayata geçirmede fırsat penceresini kapatabilir.' KONTRATLAR KAYBEDİLECEK MORNİNGSTAR, bir anlaşmanın Türkiye'nin de Azerbaycan'ın da çıkarına olduğunu vurgulayarak, 'İki tarafın bir anlaşmaya varacağına inanıyoruz, umuyoruz bu kısa zaman içinde olur. Böylece Güney Koridoru'na olan güven zarar görmez' diye konuştu. Morningstar ayrıca şunları söyledi, 'Güney Koridoru hem Türkiye hem Azerbaycan'ın çıkarına. Bir anlaşmaya varmanız çıkarınız için önemli, eğer varamazsanız, 2010 yılı sonunda ya da bir noktada şirketler kontratlarını kaybedecekler. Dolayısıyla konuya kendi çıkarlarınız açısından bakın ve kararınızı verin.' Bu şartlarda biz daha fazla devam etmeyiz AZERİ Trend Ajansı'nın haberine göre, Davos'ta gazetecilerin sorularını yanıtlayan İlham Aliyev, Nabucco projesinden de yakındı. Nabucco'nun cevapsız kalmış sorularla dolu olduğunu söyleyen Azeri lider, 'Bu projeyi kim ileri taşıyacak, belli değil. Gaz üretimiyle, bunun taşınmasıyla ilgili müzakereleri kim yürütecek? Gazı kim pazarlayacak? Fiyatlama nasıl yapılacak? Bu soruların cevaplarını hala bilmiyoruz' diye konuştu. Aliyev, Nabucco projesi çerçevesinde ihraç edilecek gazın Avrupa Birliği ülkelerine nasıl iletileceğinin ve transit konularının da hala cevap beklediğini söyledi. 2011 yılında inşaatına başlanması ve 2014'te tamamlanması öngörülen projenin yüzde 30'luk maliyeti Nabucco'ya ortak şirketler tarafından karşılanacak. Kalan miktarın borçlanarak finansa edilmesi planlanıyor. | Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye'nin Azeri doğalgazı için ödediği fiyatın düşük olduğunu söyledi. |
Kongo'da yayın yapan Radio Okapi, "F.Bahçe Shabani'yi istedi. Ama Nonda, Toulouse'la anlaştığı için kararsız" dedi. Tecrübeli golcünün forvette iyi bir alternatif olabileceği belirtilirken, Demokratik Kongo'da yayın yapan Radio Okapi de sarı-lacivertlilerin Nonda'ya teklif yaptığını ileri sürdü. Radyo Okapi, "Ancak Nonda, Fenerbahçe'den aldığı transfer önerisi için kararsız. Çünkü Fransa'ya dönmek istiyor" yorumunu yaptı. Bu sezon 16 gol attı Nonda'nın Kazım'ı kiralayan Toulouse ile anlaştığı ve yarın sözleşme imzalayacağı belirtildi. Ancak Fenerbahçe'nin ısrarcı olması halinde Nonda'nın fikrini değiştirebileceği ifade edildi. Galatasaray'ın sözleşmesini tek taraflı feshettiği Nonda, sarı-kırmızılı forma ile bu sezon Süper Lig'de 7, UEFA Ligi'nde 7 ve Ziraat Türkiye Kupası'nda 2 olmak üzere toplam 16 gole imzasını attı. | Fenerbahçe'nin Galatasaray'ın serbest bıraktığı Shabani Nonda'yı gündemine aldığı iddia edildi. |
Adalet Bakanı Sadullah Ergin Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'ya verdiği röportajda Anayasa Değişikliğinin yol haritasını açıkladı Adalet Bakanı Ergin de yasadışı dinlemelerden rahatsız. Bunun çözümünün anayasa değişikliğinde olduğu görüşünde: Savcılar bazı hakim ve savcılarla ilgili dosyaları bize gönderdiler. Buna mecburdular. Yasalar ve anayasa böyle olduğu sürece o soruşturmaları da müfettişler yapmak zorunda. Adalet Bakanlığı bundan kaçamaz. Ara formül bulmak gerekirse belki müfettişler değil savcılar dinleme talep edebilir. Telefon dinleme zorunluluğu oluşursa, müfettişler savcılar üzerinden böyle bir yolu kullanabilirler Yargı hep gündemde. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de bundan memnun değil. Göreve ilk geldiği günlerde yüksek yargı organlarının başkanlarıyla, 'Bizim konular ne kadar az konuşulursa o kadar iyi' diye görüş birliğine varmışlardı. Ama çok kritik önemdeki soruşturmalar, yargı konularını bir an bile kamuoyu gündeminden düşürmüyor. Bakan Ergin'le dün sabah Ankara'da Hakimevi'nde buluştuk. Yaklaşık iki saat anayasa değişikliğinden referanduma, Cumhurbaşkanı'nın görev süresinden HSYK tartışmalarına, yeniden açılacağı söylentileri dolaşan kapatma davasına kadar çok çeşitli konularda kendisine sorular yöneltme imkanı buldum. Kahvaltılı sohbetimize, 'telefon dinleme konusu' ile başladık, ayrılmak üzereyken yeniden oraya döndük ve ilginç gelişmelerden haberdar olduk. Bakan, özellikle hakim ve savcı dinlemeleriyle Adalet Bakanlığı arasında ilinti kurulmasından rahatsız. 'Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın yapısını bilmeden, o kurumun öncesini düşünmeden yorum yapmak çok hatalı' diyor. Bakanlık ile TİB arasında en küçük bir organik bağ olmadığını ısrarla vurguluyor. Kendisi de TİB'in kurulma çalışmalarındaki yasal hazırlıklarda bulunduğu için konuya son derece vakıf. DİNLENEN YÜZ BİN TELEFON 'TİB'le birlikte tamamı mahkeme yoluyla yapılan 100 bin dinleme kararı var' diyen Ergin, 'Bu süreçte dinlenen hakim ve savcı sayısının 64 olduğunu, bunların da 59'unun Ergenekon soruşturması kapsamında yapıldığını' hatırlattı. Toplam 11 binden fazla hakim ve savcı bulunduğunu da vurguladı. Peki illegal dinleme yapılıyor mu? Bakan 'Hayır diyemem, yapan cezasını çeker. Yaptırımı var. TİB'de yasalara aykırı dinleme mümkün değil' dedi. Hakim, savcı dinleme nasıl başladı? Ergin, yasaları ve anayasanın ilgili maddelerini tek tek sıralayıp, hakim ve savcıların dinleme sürecinin başlamasıyla ilgili şunları söyledi: '2008 yılında, soruşturmaları yürüten savcılar, hakim ve savcılarla ilgili bazı dosyaları bize gönderdiler. Bunların büyük bölümü yasadışı dinlemelerle ilgiliydi. Bu kayıtlar da şüphelilerden elde edildi. (Bakan 51 no.lu DVD örneğini veriyor.) Savcılar buna mecburdular. Hakim ve savcılarla ilgili görev suçları Adalet Bakanlığı tarafından Teftiş Kurulu Başkanlığı eliyle yürütülmek zorunda. Başka bir yolu yok. Yasalar ve anayasa böyle olduğu sürece o soruşturmaları müfettişler yapmak zorunda. Adalet Bakanlığı bundan kaçamazdı, kaçamaz.' HAKİM-SAVCI DİNLEMEYE SAVCI ÜZERİNDEN ÇÖZÜM Bu durumda Bakan'a bazı sorular yönelttim. Danıştay'ın yönetmelikle ilgili vermiş olduğu 'yürütmeyi durdurma kararı'nı hatırlattım. Orada birtakım belirsizlikler olduğu anlaşılıyor. Anladığım kadarıyla Bakanlık, üzerinde hala çalışıyor. Bundan sonra ne olacağını Bakan şu şekilde anlattı: 'Müfettişler dinleme talep edemeyecekler. Anayasa değiştirilmedikçe o soruşturmaları yapacak başka birim olmadığı için buna bir yol bulunmak zorunda. Belki savcılar talep edebilirler. Tanık dinleme gibi diğer imkanlar kullanılabiliyor. Telefon dinleme zorunluluğu oluşursa müfettişler savcılar üzerinden böyle bir yolu kullanabilirler.' Ergin'e göre ideal çözüm yolu anayasa değişikliği. Yargı reformu yapılırsa hakim ve savcılarla ilgili soruşturma yetkisi HSYK'ya verilecek, yeni HSYK'ya... İLLEGAL DİNLEME ZİRVESİ TOPLANIYOR Hükümet illegal dinlemelerden, soruşturmaların gizliliğinin ihlal edilmesinden ve bunların basın yayın yoluyla yayınlanmasından sonra gelen eleştiriler üzerine bir karar almıştı. Cezalar caydırıcı hale gelecekti. Sonra basın mensupları itiraz etti. Ergin 'Basın özgürlüğü ile bu şikayetler arasında bir denge bulmak zorundayız. Hem itiraz basından geldi hem de özgürlüklerimiz alınıyor diye feryat ediliyor' dedi. Bakan Ergin önümüzdeki perşembe İstanbul'da medya yöneticileriyle bu konuda bir zirve düzenliyor. Cumhurbaşkanı kaç yıl görevde kalacak SADULLAH Ergin, perşembe günü mesaisinin büyük bölümünü Meclis'te Adalet Komisyonu'nda geçirmişti. Komisyonda Cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören referandumun yasa tasarısı görüşüldü. Alt komisyona gönderilen tasarıyla ilgili konuşulanları da Ergin'e sordum. Alt komisyon belirsizlikleri giderecek. Muhalefetten itirazlar gelmişti. Ergin sorular üzerine şu açıklamayı yaptı: 'Problem yok. Muhalefet beş artı beşe karşı çıkıyor. Halkın seçmesine itiraz ediyor ama artık çok geç. Millet kararını verdi. İntikal maddesini koymak gerekiyor. O da, mevcut Cumhurbaşkanımızın kaç yıl görevde kalacağını netleştirecek. Aslında Fransa bu tartışmayı yaşadı, yanılmıyorsam Chirac görevdeydi, yediyi tamamlamıştı. Geçenlerde bir yazar bunu yazdı (isim veriyor ve o yazıyı ortalığı karıştırmak amaçlı buluyor). Biz parlamentonun süresini de dörde indirdik, aslında beş yıl için seçilmiştik. Eğer düzenleme yapılmazsa 2012'ye doğru kötü niyetli tartışmalar başlar. Toplum mühendisleri devreye girer.' Bakan bu maddenin konulup konulmayacağını net olarak söylemedi. İzlenimim o ki; bu konuda son sözü Başbakan Erdoğan söyleyecek. Hükümet 'yargı operasyonu' mu yapıyor ADALET Bakanı Sadullah Ergin, açık sözlü biridir. Samimi sohbetimizde kendisine 'Hükümet yargı operasyonu mu yapıyor, kendi siyasi hesaplarına göre yargıyı dizayn etmeye mi çalışıyor?' sorusunu da yönelttim. Değerlendirmesi şöyle: 'Bunun doğru olmadığının en somut ve güçlü kanıtı Avrupa Birliği'nin en son ilerleme raporudur. Herkese tavsiyem o raporu okumasıdır. Biz daha fazla demokratikleşme için yargı bağımsızlığını teminat altına almaya çalışıyoruz. AB ile 23'üncü faslın açılmasının gayriresmi şartı yargı reformudur. Yoksa fasıl açılamayacak.' Bunlar yanlış mühendislik kurguları PEKİ, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun 'Anayasa Mahkemesi AKP'yi laiklik karşıtı eylemlerin odağı ilan ettiği için, bu hükümet anayasayı değiştiremez' sözleri... Bakan sadece bu bölümde sert tepki gösterdi: 'En güzel yanıtı Cemil Çiçek verdi. Sabih Kanadoğlu şu anda bir şüpheli durumundadır. Atatürk'ün sözünü hatırlatırım; hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Bunlar yanlış mühendisliklerdir. İktidarın önünü kesme hesaplarıdır. Parlamento üzerine düşeni yapar.' Ergin aynı şekilde yeni kapatma davası açılması ihtimalini de 'Bu şapkadan bir tavşan çıkması mümkün değil. Ama büyük bir illüzyon yaparlarsa tavşan çıkar. O zaman da bakalım neler olur' diye yorumladı. HSYK'da kriz nasıl çözüldü? ARTIK sohbetimizin sonuna doğru geliyorduk. Ergin'e bir soru daha yönelttim. Öncelikle 'HSYK'da kriz nasıl çözüldü, söylendiği gibi 11 kişilik listeyle gidip pazarlık mı yaptınız?' dedim. Ergin, bu söylentilerden rahatsız. Sorumu şöyle yanıtladı: 'Yargıtay'da her 10 üye boşaldığında bize bilgi verilir. Her hafta salı ve perşembe HSYK olarak toplanırız. Gündemi de personel genel müdürlüğü, istişareyle belirler. Bize bu bilgi 27 Aralık'ta geldi. Gündeme alındı. Seçim yapılacaktı. Çalışmalar, değerlendirmeler başladı. O sırada bir üye yurtdışına gitti, 15 gün yoktu. Biz zaman kaybetmemek adına yedek üyeyle toplanalım dedik. Kabul etmediler. O dönünce ikinci gün oy birliği ile karar verdik. Ayak sürümem söz konusu olmadı. Listelerle ilgili söylentiler doğru değildir. O 34 kişilik listenin tamamı benim listemdir. Tamamı bütün HSYK üyelerinin listesidir, oy birliği ile seçtik. Ama Bakan'ı eleştirenler unutmasınlar ki; Adalet Bakanı o kurulun hem üyesi hem başkanıdır. Anayasa bana o yükümlülüğü vermiştir. Kurul çalışmalarına katılmak, sorumlulukları paylaşmak görevim.' Askere sivil yargı anayasa paketinde KONUŞMAMIZ ilerledikçe söz, son ayların en hararetli tartışmasına, askere sivil yargı yolu düzenlemesine geldi. Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği o düzenlemeyi Bakan 'yazılmamak üzere' yorumladı. Ama 'Gerekçeli kararı bekleyelim, sonra yorum yapalım' dedi. Besbelli, hükümet bu ve benzeri değişiklikleri 10-12 maddelik bir mini paket içinde ele alacak. Parlamentoda uzlaşı arayacak, olmazsa referanduma gidecek. Aynı izlenimi görüştüğüm tüm bakanlardan net biçimde alıyorum. Fakat zamanlaması konusunda birtakım tereddütler olduğu ortada. 'Yeterli oyu alamazsanız?' dediğimde tüm bakanlar çok emin konuşuyorlar ve Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili halkoylamasının yüzde 69 evet oyuyla geçtiğini hatırlatıyorlar. Ergin 'Trafiğe çıkmanın da riski vardır' sözüyle kararlılık vurgusu yaptı mesela... REFERANDUMDAN BAŞKA YOL BIRAKMADILAR Yine de tüm şartları zorlamak, uzlaşı aramak gerekmez mi? Ergin'e bunu sordum. İşte yanıtı: 'Anayasal metinleri en geniş mutabakatla hazırlamak, değiştirmek gerekir. Doğru. Ama biz, 2002'den beri nasıl bir zeminde bulunuyoruz? CHP'nin yedi yıldır her türlü değişikliğe karşı çıktığı bir ortamdayız. Konuşmayı bile reddediyor. Ana muhalefet hiçbir şekilde anayasal değişiklik istemiyor. Başka seçeneğimiz kalmıyor. Başbakanımızın dediği gibi muhalefetle uzlaşamazsak milletimizle uzlaşırız. Tercih ettiğimiz bir seçenek değil, mecbur kaldığımız bir seçenektir. Başka yol bırakmadılar. Anayasa değişmediği sürece de ileriye gidemeyiz. Tökezlemeye başladık. Tutukluk buradan kaynaklanıyor.' Ergin 'Aslında doğrusu anayasanın ilk dört maddesi hariç tamamını değiştirmektir' görüşünde. | Adalet Bakanı Sadullah Ergin Anayasa değişikliğinin yol haritasını açıkladı. Ergin, " Referandumdan başka yol bırakmadılar" dedi |
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi birinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından Muhammet Yüce, Ümit Gürses ve Habip Ümit Sayın'ın tahliyesine hükmetti. Mahkeme Heyeti, sanık avukatlarının taleplerini yaklaşık 1,5 saat süren arada değerlendirdi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sanıklar ve avukatları tarafından bu haftaki oturumlarda yazılı ve sözlü olarak yapılan talepler konusunda celse arası karar verilmesinin kararlaştırıldığını bildirdi. Dosya kapsamı, delil durumu, suç vasıflarının değişme ihtimali ve yatılan süreler dikkate alınarak, Muhammet Yüce, Ümit Gürses ve Habip Ümit Sayın'ın atılı suçlardan bihakkın tahliyelerine karar verildiğini bildiren Şengün, bu kişiler hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulmasına hükmedildiğini kaydetti. PERİNÇEK'İN DİLEKÇESİ İADE EDİLDİ Birinci ''Ergenekon'' davasının bir sonraki duruşması 22 Şubat Pazartesi günü görülecek. Mahkeme Heyeti, ara kararında sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek'in avukatı Hasan Basri Özbey'in duruşmada içeriğini okuyarak zapta geçirdiği ve içerik itibarıyla dosyayla herhangi bir irtibatı bulunmayan dilekçelerin iadesine hükmetti. Sanık Saipir Deblelvidze'nin yakalanmasının beklenilmesini kararlaştıran mahkeme, dosya kapsamı her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bununla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmesi gerekçesiyle tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürmesine karar verdi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sanıklardan Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Muzaffer Şenocak, Mehmet Zekeriya Öztürk, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy ve Selim Akkurt'un üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere, haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanması, tutukluluktaki makul sürenin de aşılması ve toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında, kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve gerekirse haklarında adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği gerekçesiyle, tahliye edilmeleri yönünde oy kullandı. Şengün, ayrıca, sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem'in de tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi, iddianamedeki suçlama maddeleriyle de haklarında herhangi bir tutuklama müzekkeresi bulunmadığı, yattıkları süreler, atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanması, tutukluluktaki makul sürenin de aşılması ve toplum içindeki konumlarını da dikkate alarak tahliye edilmelerini istedi. Söz konusu sanıklarla ilgili tahliye istemini oy çokluğuyla red eden mahkeme heyeti, bu sanıkların karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz hakları bulunduğunu anımsattı. Duruşma, 22 Şubat Pazartesi gününe bırakıldı. | Ergenekon davasında tahliyeler birbirini izliyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üç tutuklu sanığı daha serbest bıraktı. |
Antalya cephesi penaltı veren hakeme ateş püskürdü.. Hava mücadelesinde topun ele çarpmasını Özgüç Türkalp penaltı olarak yorumlayınca Metin Tokat ve Ahmet Çakar ayağa kalktı. İk eski hakem 'penaltı değil' dedi. NTV'de Yüzde 100 futbol programında Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay da penaltı olmadığı görüşünde birleşti.. METİN TOKAT: PENALTI KARARI TARTIŞMALI Özgüç Türkalp, ilk yarıda ikili mücadelelere izin veren yönetim tarzı ile oyuna tempo kazandırmak istese de iki takım oyuncuları buna hiç aldırış etmeden yavaş ve heyecansız bir görüntüdeydi. Şüpheli pozisyonlardaki devam kararlarında bazen abartıya kaçtı. Karşılaşmanın tansiyonu bu yüzden yükseldi. İlk yarıda gösterdiği sarı kartlarda haklıydı. İkinci devreye yardımcı hakem Erdinç Sezertam’ın tartışmalı penaltı uyarısı damga vurdu. Köşe vuruşunda havadan gelen topa üç oyuncu birden yükselti. İbrahim Toraman kafa vuruşunu yaptı. Top önce öndeki Orhan Ak’ın arkadan eline daha sonra da sekerek Batak’ın eline çarptı. Her iki oyuncu da topu görmüyordu. Bilerek elle oynama yoktu. Yakın bir mesafeydi. Top ele çarpmıştı. Özgüç Türkalp’in bulunduğu yerden görme şansı yoktu. Yardımcı hakem, elle oynandığı gerekçesi ile Türkalp’i uyararak penaltıyı verdirdi. Doğru bir karar olduğunu söylemek zor. Yardımcı hakemin müdahale etmemesi gereken bir pozisyondu. Türkalp, golden sonra maçın kontrolünü sağlamakta çok zorlandı. Futbolcular verdiği her karara itiraz etmeye başladı. Özgüç Türkalp, yardımcı hakeminin gereksiz müdahalesi ile verdiği penaltı yüzünden maçı sıkıntılı bitirdi. AHMET ÇAKAR NE DEDİ? SONRAKİ SAYFADA [PAGE] PENALTIYLA ALAKASI YOK Beşiktaş için defansif anlamda fazlaca bir sorun yok. Özellikle Ernst ve Fink iyi oynadıklarında takım savunması oldukça iyi işliyor. Ama organizasyon yönünden ve hücuma kalkma açısından siyah-beyazlı ekip sezon başından bu yana güçlükler çekiyor. Maçı hakem Özgüç Türkalp Beşiktaş'a hediye etti demiştik. Şimdi bunu biraz açalım. Bir korner atışında yapılan ortada İbrahim Toraman önündeki Antalyasporlu defans oyuncusuna eliyle bastırıyor. Onu bozuyor, top arada kalıyor ve Antalyasporlu oyuncunun eline çarpıyor. Bunun penaltıyla uzaktan-yakından alakası yok. Yardımcı 'penaltı' diyor, hakem de çalıyor ve ondan sonra skor değişiveriyor. Sadece bu mu? Ernst'i dirsek atıp yıkan kaleci Ömer'e sadece sarı kart verip, eyyamların en güzelini yapıyor. İşte böyle düdükler çalınırsa Türk futbolunun marka değeri nasıl ilerler, onu da siz hayal edin. | Antalyaspor-Beşiktaş maçına futboldan ziyade hakem Özgüç Türkalp'in penaltı kararı damgasını vurdu.. |
Parti kapatma davalarına tepki gösteren iki vatandaşın başına gelenler, yargı mensupları hakkındaki bu kanaati pekiştirdi. Süleyman G. Alanyalı bir esnaf. Oktay Avcu ise Mersinli şair. Meslekleri gibi dünya görüşleri farklı. Ancak ikisi de parti kapatmaya karşı. Biri 'Artık huzur istiyoruz.' diyerek AK Parti davasına yönelik tepkisini e-maille Yargıtay'a bildirdi. Diğeri DTP davası yüzünden Yalçınkaya hakkında suç duyurusunda bulundu. Yargının cevabı, birine gıyabi tutuklama, diğerine hapis cezası oldu. 2008'deki AK Parti kapatma davasına tepki için Yargıtay'a e-posta ile mektup gönderen Süleyman G. hakkında savunması bile alınmadan gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. DTP'yle ilgili kapatma davasına kızarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya için suç duyurusunda bulunan Mersinli şair Oktay Avcu da, 11 ay 20 gün hapis ve 5 yıl denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulma cezasına çarptırıldı. Yargının eleştiriye karşı tahammülsüzlüğünü ortaya koyan son olayların ilki Alanya'da yaşandı. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti'nin kapatılması istemiyle 2008'de Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Başsavcı, Google'dan derlediği delillerle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın aralarında bulunduğu 71 kişinin siyasetten men edilmesini istedi. Hatta eski başbakan ve parti yöneticisi olması sebebiyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü de listeye dahil etti. Buna kızan Alanyalı esnaf Süleyman G., düşüncelerini kaleme alarak e-posta ile Yargıtay'a gönderdi. e-mailler arasında 16 Mart 2008 tarihli Salih Memecan'ın karikatürünün yanı sıra bazı köşe yazarlarının makaleleri de bulunuyordu. Bu demokratik tepki, Alanyalı esnafa pahalıya mal oldu. Süleyman G. hakkında Yargıtay'a 'e-posta yoluyla hakaret ettiği' gerekçesiyle dava açıldı. İfade için emniyete çağrıldı. İfadesinde hakaret kastının olmadığını anlatan Süleyman G., "Yüce yetkili insanlarımızın doğru karar vermesi için demokratik tepkimi gösterdim." savunmasını yaptı. Esnaf, polise ifade verdikten bir süre sonra Alanya Cumhuriyet Savcılığı tarafından sorgulandı. Olayın kapandığını düşünen Alanyalı esnaf, Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla şoke oldu. Mahkeme, iki yıl sonra savunmasını bile almadığı Süleyman G. hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarttı. 'Savunmasız tutuklama olmaz' Veysel Kula, ceza mahkemelerinde şahsın mahkeme tarafından savunması alınmadan tutuklama kararı çıkarılamayacağının altını çiziyor. Kula, "Karşı dava açılmasını önlemek için mahkemenin birinci celsesinde davalıya ulaşılamadığı gerekçe gösteriliyor. Mahkemeye gelmediği gerekçesiyle gıyabında tutuklama kararı alınıyor. Ancak bize mahkemeden bir tebligat gelmedi." diyor. Kaynak: Zaman | Siyasetçilere 'hoşgörülü olun' tavsiyesinde bulunan Yargıtay, kendisine yönelik eleştirileri affetmiyor. |
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç, 'Balyoz' darbe planı haberlerine tepki göstererek, demokrasiye balans ayarı yapılması sözlerini hatırlattı. Arınç, "Hadi artık oradan, senin dönemin bitti. Yeni Türkiye var diyoruz. Herhalde, birilerinin aklından neler geçirdiğini, şeytanın bile aklına gelmeyecek ne herzeler yediğini görüyorsunuz." dedi. Bülent Arınç, Manisa'nın Akhisar ilçesinde düzenlenen AK Parti İl Danışma Meclisi toplantısının açılışında partililere seslendi. "YUMRUĞU MASAYA VURANLARA..." Yumruğunu masaya vurarak, yanlış yapanların hesabını yargıda vereceğini ifade eden Arınç, kendilerinin milletin hayrı için doğru bildikleri şeyleri yapacaklarını kaydetti. Kendileri iktidara gelinceye kadarki dönemde millet iradesiyle gelenlerin ayakta duramadıklarını ve 'höt' denince kaçtıklarını ifade eden Başbakan Yardımcısı Arınç, vesayet rejiminin insanları gerici, ilerici diye böldüğünü, kıyafetinden dolayı insanların fişlenir hale getirildiğini hatırlattı. Arınç, artık bu dönemlerin sona erdiğini, iktidarı birilerinin kucağına bırakmayacaklaını söyledi. "Biz milletten aldığımızı millete iade ederiz. Halkımızla birlikte varız, halkımızla birlikte olacağız." diyen Arınç, milletin iradesinin güçlendiğini, cesur ve kararlı bir iktidarın işbaşında olduğunu vurguladı. İstanbul'da yarın akşam 'Euronews' ismiyle bir haber kanalını TRT'nin 11. kanalı olarak hizmete alacaklarını anlatan Arınç, Arapça yayın yapan bir kanalın da yakında hizmete sokulacağını ifade etti. AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi ise yaptığı konuşmada, Tekel işçileriyle ilgili son pürüzlerin ortadan kaldırılması için Başbakan tarafından iki bakanın görevlendirildiğini belirtti. Toplantıya, demokratik açılım paketi damgasını vurdu. Paketle ilgili kitapçık hazırlandığı ve sorulu cevaplı bu kitapçığın önümüzdeki hafta il teşkilatına 2 bin tane gönderileceği öğrenildi. Ayrıca, il teşkilatının kitapçığı, sesli ve görüntülü bir yayına uyarlaması ilgi çekti. | Arınç, "Hadi oradan, senin dönemin bitti" diyerek, darbecilere resmen meydan okudu. |
İki kadın memur Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Ali Yakıtal’ın cinsel tacizine uğradıkları iddiasıyla Dışişleri Bakanlığı’na şikâyette bulundu. Bakanlık soruşturma açtı. Yakıtal, “Soruşturma yapılsın ki aklanayım” dedi İki kadın memurdan biri, Yakıtal’ın kendisini yanağından öptüğünü, diğeri de vücudunu incelediğini öne sürdü. Milliyet’in konuştuğu kaynaklar, olayların iki memurun anlattığı şekilde gelişmediğini iddia etti. 37 yıllık deneyimli bir diplomat olan Yakıtal’ın, iddialara sert tepki gösterdiği ve yasal yollara başvuracağı belirtildi. Teselli öpücüğü İki kadın memur, 37 yıllık deneyimli bir diplomat olan Yakıtal hakkında “cinsel taciz”e uğradıkları iddiasıyla Dışişleri Bakanlığı’na şikâyette bulundu. Kaynaklardan edinilen bilgiye göre, kadın memurlardan biri, Yakıtal’ın kendisini zorla öptüğünü iddia etti. Karşı yöndeki iddialara göre, kadın memurlardan biri büyükelçilikteki bir toplantıda bakanlık ile ilgili yaşadığı sorunları anlatırken ağlamaya başladı. Yakıtal, toplantı bittikten sonra ve orarada bulunan çalışanların yanında, “Sizler benim evlatlarım gibisiniz. Bu tür şeylerle canınızı sıkmayın” diyerek, ağlayan kadını teselli ettikten sonra yanağından öptü. Kilosunu göstermek için Diğer kadın memur, Yakıtal’ın odasında otururlarken kendisini ayağa kaldırarak, vücudunu incelemek için kendi etrafında dönmesini istediğini öne sürdü. Kadın memur vücudunu gösterdi iddiası Karşı iddialara göre, Yakıtal ile büyükelçinin odasında bir görüşme yapan kadın memur, sohbet sırasında kilo aldığını söyledi. Kilo aldığını göstermek için ayağa kalktıktan sonra da kendi etrafında dönerek vücudunu büyükelçiye gösterdi. Büyükelçi yasal yollara başvuracak Yakıtal’ın iddialara sert bir şekilde karşı çıktığı, anlatılanların yalan olduğunu söylediği ve gerekirse yasal yollara başvuracağı kaydedildi. Yakıtal: Aklanmak istiyorum Yakıtal iddialar üzerine “hurriyet.com.tr”ye yaptığı açıklamada “Beni tanıyorsunuz. Eşimi tanıyorsunuz. Beni bilen bilir. Soruşturma yapılsın. Yapılsın ki, aklanabileyim” dedi. Eşi Gülden Yakıtal, “Bunu aşacağız mutlaka. Bizi tanıyanlar tanır” diye konuştu. 1948 doğumlu olan Yakıtal, Dış Politika Danışma Kurulu Başkanlığı, Başbakanlık Dışişleri Başdanışmanlığı yaptı. 2003-2006 arasında Türkiye’nin Sudan Büyükelçiliği görevinde bulundu. 1995-1999 arasında Türkiye’nin Münih Başkonsolosluğu görevini üstlenen Yakıtal, 2009’da Türkiye’nin Roma Büyükelçisi olarak atandı. | Dışişleri Bakanlığı taciz skandalıyla çalkalanıyor. Roma Büyükelçisi Yakıtal'ın başı iki kadın memurla dertte. |
Aralarında bodyguardlık yapanların da bulunduğu işsiz öğretmediler sokağa dökülecek TEKEL işçilerinin mücadelesi, ataması yapılmayan 300 bin öğretmene örnek oldu. Sefalet içindeki öğretmenlerin derdi büyük. Ataması Yapılmayan Öğretmenler Plar ormu (AYÖP) sözcüsü Şafak Bay acı konuştu. Gerçek Gündem'in haberine göre 300 bin öğretmen geçimini sağlamak için bulduğu her işte çalışıyor. Aralarında pavyorlarda korumalık yapanlar bile olduğunu vurgulayan Şafak Bay, "Garsonluk, kamyonculuk, inşaatçılık, pavyon kapısında bodygardlık yapan arkadaşlarımız var. Bu durum çok onur kırıcı. Pazar günü miting yapacağız" dedi. Şafak Bay, "Sorunu çözsünler. Onbinleri Ankara'ya hükümete son çağrı olacağını belirtti, yığıyoruz. Cevap gelmezse tarihe gecemizi ciddiye alsınlar" dedi. | Ataması yapılmayan öğretmenler umulmadık işlerde boy gösteriyorlar. Öğretmenler miting yapacak. |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şubat ayında doğalgaza zam yapılacağı haberlerini yalanlayarak, zam yapılmayacağının sinyalini verdi. Başbakan Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borissov ile ortak basın toplantısı düzenledi. Gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Erdoğan, Şubat ayında doğalgaza zam yapılacağına ilişkin haberleri yalanladı. Erdoğan, Türkiye'nin doğalgazı dışarıdan aldığını ve fiyatların da dünya fiyatlarına göre değiştiğini belirterek, şunları kaydetti: "Bunun tamamını sübvanse etmek bütçemize çok ciddi olumsuz etkileri olacaktır. Buna biz tabi bir yere kadar katlanıyoruz. Nitekim 1 Mayıs'tan şu ana kadar da hep katlandık yine katlanıyoruz ama şu anda da yine katlanmaya devam edeceğiz. Gazetelerde yer alan zam haberlerinin hiçbirisi doğru değildir. Eğer başbakan bu konuyla ilgili bir açıklama yaparsa yaptığı gün bu doğrudur. Diğer haberlerin hepsi yalandır. Kim bu haberi veriyorsa, kim yazıyorsa hepsi yalandır. Şu ana kadar yazanlar da bunu yalan haber olarak yazmışlardır. Hükümetimize yönelik bunlar provokatif haberlerdir. Buna özellikle burada hatırlatmak istiyorum. Şu anda gündemimizde böyle bir şey yok. Eğer zam yapılacaksa yapacağımız zaman, bunu artık bakanım da açıklamayacak, bizzat ben açıklayacağım." YALÇINKAYA'YA YANIT Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın 'Siyasi partilere kapatma davası açılabilir ve siyasi partiler bunu hisseder' açıklamasının hatırlatılması ve bu konudaki değerlendirmesinin sorulması üzerine de şöyle konuştu: "Benim, siyasi partilerin hissetmesi gibi bir doğrusu bugüne kadar demokrasi içerisinde böyle bir özelliği doğrusu ben genel başkan olarak yakalayamadım. Bugüne kadar genel başkan olarak görüştüğüm, tanıştığım, bildiğim bir siyasi parti liderinin de böyle bir hissiyatı olduğunu duymadım. Bazı uygulamalar ortaya çıkar vesaire Ondan sonra zaten süreci takip edersiniz ama ortada hiçbir şey yokken 'böyle bir şey vardır veya hissederler' denilirse, o ülkede demokrasi çarkı sağlıklı çalışmaz. Niye sağlıklı çalışmaz? Her an kapanacağını hisseden bir siyasi partinin o ülkenin demokratik yaşamına katkısı ne derece olabilir." AK Parti'nin parlamentonun yüzde 65'ine sahip olduğunu, diğer siyasi partilerin de yüzde 35'ini paylaştığını hatırlatan Erdoğan, "Devamlı bununla yatıp, bununla kalktığınız zaman ülkede istikrardan, güvenden bahsedemezsiniz. İstikrarın ve güvenin olmadığı bir ülkede ekonomik kalkınma olabilir mi, o ülkede temel hak ve özgürlükler sağlıklı yürüyebilir mi? Onun için de öyle bir hissiyatın içinde yaşamak demokrasi ile eşanlamlı olamaz" diye konuştu. | Erdoğan, doğalgaz zammıyla ilgili sert konuştu. Başbakan bakın haberleri nasıl yalanladı... |
Çavuşoğlu'nun makamında yapılan görüşmeye, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland da katıldı. Davutoğlu, görüşmede, Türkiye'nin uluslararası örgütlerde başkan olarak en üst seviyede temsil edilmesinin ve bu örgütlerde gücünün giderek artmasının memnuniyet verici olduğunu söyledi. Davutoğlu, AKPM ve İKÖ'nün başına Türk gelmesinin önemline dikkat çekti. Türkiye'nin AB üyesi olmadığını, tam üyelik müzakerelerinin devam ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Türkiye'nin Avrupa kıtasının tüm değerlerine sahip olduğunu" söyledi. Yapılan görüşmede Türkiye'nin kasımdan sonra Avrupa Konseyi bakanlar komitesi dönem başkanlığını üstlenecek olması itibarıyla çalışma takvimi ele alındı. Ayrıca Bosna Hersek, KKTC'li parlamenterlerin AKPM'deki temsiliyeti ve Avrupa Konseyi içindeki reform çalışmaları gündeme geldi. Görüşmeden sonra düzenlenen basın toplantısında konuşan Davutoğlu, ilk defa Viyana'nın doğusundan bir ülkeden hem de müslüman bir ülkeden AKPM başkanı çıkmasının önemine işaret etti. Bakan Davutoğlu ayrıca Çavuşoğlu'nun AKPM'ye seçilen en genç başkan olduğuna dikkat çekti. Davutoğlu, bir soru üzerine de, İslam dininin Avrupa'ya yabancı olmadığını, yerleşik bir din olduğunu belirterek "Bizim açımızdan bir Türk parlamenterin başkan olması doğal. Bu özgüvene sahibiz. Türkiye uluslararası arenada sesini duyuran bir ülke. Avrupa değerlerinin işlediğini göstermesi açısından bu seçim önemli" dedi. Çavuşoğlu da, hükümetin yaptığı reformlar sayesinde Türkiye'nin AKPM'nin denetim sürecinden çıktığını belirterek, kendisinin seçilmesinde bu reformların rol oynadığını söyledi. Türkiye'de reformların önündeki en büyük engelin sivil anayasa eksikliği olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, AKPM başkanı olarak bu konuda Türkiye'ye gerekli katkıyı vereceğini anlattı. Bakan ve beraberindeki heyet, Türkiye'ye dönmek üzere Strazburg'dan ayrıldı. | Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AKPM başkanlığına seçilen Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. |
Tekirdağ'ın Malkara İlçesi 95’nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Kemalettin Eken Kışlası'nda görev yapan Asteğmen Alpih Tekin, henüz belirlenemeyen nedenle makamında hap içerek yaşamına son verdi. Malkara 95’inci Tugay Komutanlığı Tugay Karargahı’nda vatani görevini yapan Asteğmen 30 yaşındaki Alpin Tekin, saat 19.30 sıralarında, makamında tek başınayken hap içerek intihar etti. Olay yerinde yaşamını yitiren Asteğmen Tekin’in cesedi, odasına giren silah arkadaşları tarafından bulundu. Asteğmen Tekin'in cansız bedeni, yapılan incelemenin ardından Malkara Devlet Hastanesi'nin morguna kaldırıldı, buradan da otopsi yapılmak üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Ankara nüfusuna kayıtlı ve bekar olan ODTÜ Elektrik- Elektronik Fakültesi mezunu Tekin'in intiharı, tugay karargahında şaşkınlık yarattı. Olayla ilgili soruşturma başlatan yetkililer, Alpin Tekin'in intihar nedeni araştırıyor. | Son günlerde askeri birliklerden ardı ardına intihar haberleri geliyor. Bu kez intihar eden ise bir asteğmen... |
Mehmet Özdilek, 1-0 mağlup oldukları Beşiktaş maçının ardından yaptığı açıklamada, takım olarak ritmlerini yakalayamadıklarını ve istedikleri oyunu sahaya yansıtamadıklarını söyledi. Atanın kazanacağı bir müsabaka oynadıklarını ifade eden Özdilek, ''Penaltı pozisyonunun uzaktan yakından penaltıyla ilgisi yoktu. Yan hakemin uyarısıyla hakem penaltı noktasını gösterdi. Penaltı kararı olmasaydı maçın seyri değişebilirdi'' dedi. Özdilek, bu maçı unutarak hafta içinde kupada oynayacakları Galatasaray maçına hazırlanacaklarını sözlerine ekledi. | Antalyaspor Teknik Direktörü Mehmet Özdilek, hakem Özgüç Türkalp'in penaltı kararının tartışmaya açık olduğunu söyledi. |
Ciner'in yeni gözağrısı Bloomberg HT’nin bugünkü konuğu Mehmet Barlas'tı. Hürriyet'in tepe yönetimindeki değişiklikle başlayan yenilik rüzgarının Türk medyasının üzerindeki etkilerini canlı yayında değerlendiren Barlas, oldukça ilginç açıklamalarda bulundu. Mehmet Barlas, HT Gündem'de Gülin Yıldırımkaya'nın sorulurını cevapladı. İşte programdan bazı bölümler; Gülin Yıldırımkaya: Biraz önce Medya Grup Başkanımız Kenan Tekdağ ile sohbet ediyorduk. Sizin konuk olacağınızı söyleyip kendisine sizi tanımladığını sordum. Şu şekilde yanıt verdi: “Hem Itri’nin Neva Kar'ı hem Bach’ın Saint Mathieu Passionate’ini hem de İbrahim Tatlıses’in Fırat türküsünü aynı duyarlılık ve aynı bilgiyle kucaklayabilen gerçek bir entelektüeldir.” Doğru tanımlamış mı sizi? Mehmet Barlas: Anadolu mozaiğini bende tanımlamış. Hepimiz öyle değil miyiz? Beynimiz batıda vücudumuz doğuda hepsi birden Ortadoğu’da bir yaratık modeliyiz. Ben de onlardan biriyim. Medyada köklü değişimler de yaşanıyor. Ertuğrul Özkök Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni görevini devretti. Burada Ertuğrul Özkök gitti diyoruz ama gitti mi gerçekten? Ya da Enis Berberoğlu gerçekten geldi mi? Siz bu değişimi hissediyor musunuz? Ben 7 yıl Aydın Doğan’ın yanında çalıştım. İlk patron olduğu zaman başyazar olarak çalıştım. Aydın Doğan insanları yemez ama onları böyle bir kata koyar her kapıdan Aydın Doğan’a gittiğin zaman kapılar açılır ve eski genel yayın müdürlerinin başları görünür. Kim geliyor diye bakarlar. Şimdi baktığınız zaman Hürriyet’teki eski genel yayın müdürlerine bir bakın Sedat Ergin eski genel yayın müdürü, Yalçın Doğan eski genel yayın müdürü, Rahmi Turan eski genel yayın müdürü şimdi Ertuğrul Özkök eski genel yayın müdürü. Yani Hürriyet ya da Doğan Grubu Eski genel yayın müdürleri müzesidir. Onlar yok edilmez onlar durur mesela Doğan Heper 3 kere Milliyetin genel yayın müdürü oldu yeniden. Ertuğrul Özkök’te yeniden Hürriyet’in genel yayın müdürü olabilir. Eğer şartlar uygun giderse. Öyle bir ihtimal var mı gerçekten? Evet var çünkü Aydın Doğan’ın yönetim biçimini biliyorum. NURAY MERT VE BAZI YAZAR ARKADAŞLARIMIZ MARTYR SENDROMU YAŞIYOR Ciddi endişeler taşıyan bunu açıkça belirten isimler var mesela Nuray Mert gibi, yine Ertuğrul Özkök köşesinde kılıçtan geçirilmeyi bekleyen gazetecilerden söz etti. Endişelerinde haklılar mı? Bence o psikososyolojik bir görüş. Martyr kompleksi diyorlar buna. İnsanlar kendilerinin eziyete uğradıklarını, ilerde işkence göreceklerini çok fazla düşünüp söylemeye başladıkları zaman kendilerini bir nevi kahraman ya da kurban olarak göstermeye çalışırlar. Ya da öyle görürler gerçekten. Şimdi Nuray Mert ya da benzer yazar arkadaşlarımız şu anda kendilerini baskı altında 28 Şubat’ta askerler bastırmıştı şimdi de siviller bastırıyor baskı altında gibi gören insanlar kesimler arasında bu da çok doğaldır. "KİMSENİN BASKI YAPTIĞI YOK" Kimsenin kimseye baskı yaptığı yoktur aslında herkesin düşüncesi özgür gereğinde canın ister deyip rest çekme imkanı herkeste var. Kültür olarak bir kartelin olması, ben bunu yaşadım 28 Şubat’ta Hürriyet, Milliyet, Sabah var ve bunların ait oldukları grup bir kartel kurdu. Bu kartelde susturulduğunuz zaman ya da bu karteldeki herhangi bir gazeteden çıkarıldığınız zaman kara listeye alınıyordunuz. Diğer gazetelerde sizi almıyordu. İşsiz kalıyordunuz. Bu olmasın. Yani Nuray Mert bugün orada kafası kızar Hürriyet’te ya da Radikal’de yazmaz gelir Sabah’ta yazar, başka gazetelerde yazar. 28 Şubat’ın galipleri andıçları yazanlar, generallerin emirleriyle manşet yapanlar sanıyorlar ki şimdi intikam zamanı geldi. Şimdi onlar acı çekecekler. Halbuki yok öyle bir durum. TARAF’A BRAVO DİYORUM AMA BEN OLSAM YAYINLAMAZDIM Taraf Gazetesi bu dönemde çok ciddi iddiaları peşpeşe gündeme getiriyor ve oldukça ses getiriyor. Taraf’ı bu bağlamda yerden yere vuranlarda var, çok beğenen bravo diyenler de var. Aynı belgeler, aynı haberler size gelse, siz yayın yönetmeni olsanız yayınlar mısınız, siz hangi gruptasınız? Taraf’a bravo diyenlerden misiniz yoksa eleştirenlerden mi? Ben tarafa bravo diyenlerdenim ama genel yayın yönetmeni olduğum gazeteye bu tür haberler gelse ne yapıp edip bir araştırmaya, doğruluğunu aramaya çalışırım. Ama çıkıyor yani o cesaretle yayınladığınız zaman çoğu belgenin de doğru olduğu ortaya çıkıyor. Öyle bir kural var yani ben neticede eski kuşak gazeteciyim hani bir insan hakkında yazmadan mutlaka onun fikrini de almak taraftarıyım. Hem kanunlara saygılı olup hem de her şeyi yazabilmek mümkün kanıtını bulmadan ben insanları karalamaktan yana değilim. Ama Taraf’ı da kutluyorum. Gerçekten çok büyük bir işlevleri var. Onlar olmasa bugün bir çok şeyi sadece Başbakan sadece MİT ve sadece Genelkurmay biliyordu, şimdi hepimiz biliyoruz. | Barlas, Hürriyet'in eski genel yayın yönetmenlerinin müzesi haline geldiğini söylerken bakın nasıl bir iddiada bulundu. |
1. Daha büyük ekran ve daha yüksek çözünürlük her zaman HDTV için iyidir: Daha büyük rakamlar her zaman görüntüyü daha iyi yapmaz. Aynı çözünürlüğe sahip iki televizyona aynı uzaklıktan akarsanız, daha geniş görüntü daha küçük olana göre daha keskin değildir. DVD ya da dijital kablo üzerindeki HDTV yayınları için, dijital sinyal ölçeklendirilebilir. Eğer analog sinyal alıyorsanız, bir kanalı ya da gösteriyi orijinal dijital kalitesinde izleyemezsiniz | Hdtv alışverişine gitmeden önce gerçekten tüm özellikleri okumaya ihtiyacınız var mı? öğrenmeniz gereken en önemli şeyler neler? |
Türkiye'ye lodosla birlikte Akdeniz'den daha ılık hava geldi, sıcaklıklar çok yükselmese bile bu durum kuvvetli soğukların çekilmesini sağladı. İç kesimlerde yağış yükseklerde bugün de kar ama merkezlerde sulu kara dönüşecek. Şubat başında yeni bir soğuk hava dalgasının gelmesi bekleniyor. Türkiye'nin beş büyük kent merkezinin hava koşulları şöyle: İstanbul'da yağış artık yağmura dönüştü, sağanak yağmur var ve hafta sonu da sürecek. Sıcaklık 8 derece. Ankara'da dünkü gibi kuvvetli bir kar yok, hafif karla karışık yağmur ve kar olacak. İzmir'de üç gün sağanak yağmur var, Pazar günü ise fırtına bekleniyor. Bursa üç gün yağmurlu. Adana bugün sağanak yağmurlu, yarın yağmur daha hafif yağacak. BÖLGE BÖLGE 5 GÜNLÜK HAVA HARİTALARI VE İL İL 5 GÜNLÜK SICAKLIK DERECELERİ Marmara Bölgesi biraz daha ısınıyor sıcıklık 10 dereceye yaklaşıyor ve yağışlar yağmura dönüşüyor bugün yağış sağanak şeklinde. Hafta sonu lodos esecek ve yağmurlar sürecek. İç Anadolu'da havanın bulutlanmasıyla kuvvetli buzlanma etkisini kaybediyor, bugün yağışlar çoğunlukla kar şeklinde ama oldukça hafif. Hafta sonu ise lodosla hava biraz daha yumuşayacak ve yağışlar yağmura dönüşecek. Ege'nin kıyılarında yağmur var ama iç kesimlerinde hala kar yağıyor. Sıcaklıklar yükseliyor. Dikkat: hafta sonu yağış şiddetlenecek, Pazar günü beklenen lodos fırtınası ve yağmur yaşamı olumsuz etkileyebilir. Akdeniz boyunca sağanak yağmur var, hafta sonu da aralıklı yağacak. Güneydoğu çok soğuk ve yağışlı, yükseklere kar yağıyor. Doğu Anadolu'da kar yağışları aralıklı olarak sürüyor ancak bazı kentlerde ara ara hava açıyor bu da çok şiddetli don, buzlanma ve soğuğa neden oluyor. Erzurum'da bu gece sıcaklık -30 derece. Karadeniz bugün biraz daha ılık. Bolu, Kastamonu arasındaki yağışlar merkezlerde daha çok sulu kar şeklinde olacak. Trabzon ve Rize ise bulutlu. Hafta sonu sıcaklık 3-4 derece daha yüksek. | Kar Marmara'yı terketti Doğu'ya kayıyor. Haftasonu sıcaklıklar az da olsa artacak. Bu sizi sevindirmesin yeni soğuklar geliyor. |
Türkiye'de tamamen tüp bebek için tasarlanmış en geniş iç kapasite, konfor ve işlevselliğe sahip bir kaç merkezden biri olan merkezin tüp bebek eğitimi almış, alanında uzman 4 doktoru bulunuyor. Merkezin önemi ve amaçları üzerine açıklamada bulunan Dr. Nurettin Türktekin, Kayseri'nin, Türkiye'nin sağlık üssü olduğunu söyledi. Türktekin, "Türkiye'de ki bir çok tüp bebek merkezinden daha donanımlıyız. Başka şehirlerde tüp bebek merkezleri çok küçük birimler halindedir. Biz burada hastane büyüklüğünde ve konforunda çok geniş birimlerle vatandaşlarımıza hizmet ediyoruz. Özel merkez olmamıza rağmen SGK anlaşmamız var. Yani vatandaşlarımız maddi olarak çok rahat olarak gelip tedavi olabilecekler" dedi Bunun yanı sıra, tüp bebek tedavisi sırasında elde edilen fazla sayıdaki embriyoların 5 yıla kadar dondurulup saklanması ve tekrar gebelik elde etmek amaçlıyla kullanımı, merkezin rutin işleyişleri arasında bulunuyor. | Kayseri'nin ilk ve tek tüp bebek merkezi açıldı. Dünyadaki en son teknoloji ile donatılan birim, hastane büyüklüğünde olmasına rağmen alt yapısı tamamen kısırlık tedavisi ve tüp bebek için dizayn edildi. |
Birinci Ergenekon davasının duruşmasında konuşan Veli Küçük, isim vermedi ancak yaptığı tüm görevleri devlet için yaptığını iddia etti. Küçük, mahkemede savcılıktan da kendi döneminde isnat edilen suçları ispatlanmasını istedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada çapraz sorgusu yapılan tutuklu sanık Erhan Timuroğlu, Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın ''İsmail Sağır, 'Danıştaytan bizi Osman Yıldırım vazgeçirdi' dedi. Bu doğru mudur?'' sorusu üzerine ''Cezaevinde İsmail ve Osman'ın odaları yakındı. Osman, orada İsmail'in aklına girmiş, ikna etmiş olabilir. Biz, Osman'ın kurtulması için her şeyi yaptık, bütün suçları üstlendik" dedi. Teslim olduktan sonra arkadaşlarının televizyondan dinlediği ifadelerine yakın ifadeler kullandığını anlatan Timuroğlu, Ankara'da verdiği ifadelerin tümünü reddettiğini, gerçekleri burada söylediğini kaydetti. DANIŞTAY SALDIRISI Veli Küçük ve Sedat Peker “Ergenekon” ile ilgileri olmayan iki kişi çünkü… Sedat Peker veya Veli Küçük’ü, Adil Serdar Saçan ile aynı örgütün üyesi gibi göstermek zaten hapis cezasından daha ağır bir ruhsal tacizdir ikisi için… Peki neden halen tutuklu bulunuyorlar?.. Rusya istediği için… Rusya ile devam eden iyi ilişkilerin devamı için… Çünkü Rusya, Çeçenistan direnişini bu ikiliden (Küçük – Peker) biliyor… Adnan Berk Okan Timuroğlu, ''Ankara'da arabadaki silahları bilseydim bir tanesi de bende olurdu. Danıştay saldırısından haberim olsaydı, ben de saldırıda olurdum. Neden Ankara'ya birlikte gittik de Alparslan Arslan tek başına yaptı anlamıyorum'' diye konuştu. Savcı Taşkın'ın ''Cumhuriyet gazetesine atılan üçüncü bomba nereye düştü? Adam öldürme saiki var mıydı?'' sorusu üzerine Timuroğlu, ''Adam öldürme niyeti olsa Danıştaya giren adam Cumhuriyet gazetesine giremez mi? Yalan konuşuyorlar'' dedi. Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı olayına ilişkin kamera kayıtlarında görüntülerinin bulunduğunu ifade eden Timuroğlu, ''İsmail Sağır'ın kamera kayıtları var. Ogün Samast bir gazeteciyi öldürüyor, aynı gün yakalanıyor. Tekin Irşi, İsmail Sağır ve beni niye yakalamıyorlar? Haliyle insanın aklına bir sürü şey geliyor'' görüşünü dile getirdi. Danıştay olayında kandırıldıklarını, kullanıldıklarını savunan Timuroğlu, Osman Yıldırım'ın kendi kendine senaryo yazdığını, kendini kurtarmak için atıp tuttuğunu söyledi. Timuroğlu, ''Koskoca Danıştay ile benim ne işim olabilir? Mesele ve dava bunların. Birilerini koruma, saklama için bizi öne sürdüler. Biz kurbanız'' dedi. Savcı Pekgüzel'in ''Burada okunan bazı ifadeleri ilk kez duyduğunuzu dile getirdiniz. Dava dosyasını incelemediniz mi?'' sorusu üzerine Timuroğlu, ''Yazılanlardan pek bir şey anlamıyorum. Dilekçeler iddianamede yok mu?'' dedi. Sincan Adliyesinde iki kez ifade verdiğini belirten Timuroğlu, ikinci ifadenin polisler ve savcılar tarafından akşam saatlerinde mesai bitiminde alındığını kaydetti. Timuroğlu, şöyle konuştu: ''İlk ifadede bir polis 'Ergenekon'dan tanıdıkların var mı?' diye sordu. 'Hayır' dedim. Savcı da aynı soruyu sordu, ona da aynı yanıtı verdim. Ankara'da savcılar pek sağlıklı değildi. Sabih Kanadoğlu'na benziyordu. Yüzüne baktıkça bunalıma giriyordum. Bir iki soru sordu. 'Siz bizi vurmaya mı geliyorsunuz buralara?' dedi, orada doğru dürüst beyan vermedim.'' Ankara'daki hakimin Alpaslan Arslan'a ilişkin televizyondaki ifadeleri zapta geçirdiğini ileri süren Timuroğlu, Osman Yıldırım'ın da ''zavallı bir çaycı'' olduğunu savundu. Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz'in sorusu üzerine Timuroğlu, ''Osman Yıldırım'ın Veli Küçük'ü tanıması için 40 fırın ekmek yemesi lazım. Veli Küçük'ün eylemlerini gerçekleştirmek için Osman'a varana kadar 5-10 milyon kişi sıraya girer'' dedi. Osman Yıldırım'ın ''Benimle birlikte Ankara'ya geliyorsunuz, orada herkese hakkı verilecek'' dediğini anlatan Timuroğlu, Danıştay saldırısından sonra ''Keşke gelmeseydik'' diye düşündüğünü söyledi. SANIKLARIN TALEPLERİ ALINDI İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, iddianamede yer verilen ve kendisi ile genel başkan yardımcılarının katılarak, Ergenekon temel kararlarının alındığı öne sürülen Bilecik toplantısının yalan olduğunun saptandığını anlattı. İddianamenin eklerinde yer alan bazı telefon kayıtlarının Ergenekon tertibini aydınlatan ve ortaya çıkaran ve Bolu'da gerçekleştirilen toplantıyı anlattığını savunan Perinçek, şunları söyledi: ''14 Nisan 2004'te Bolu'da gerçekleştirilen toplantıda hükümeti temsilen bir yetkili emekli Korgeneral Altay Tokat'ın Türkiye'nin büyük bölgelerinde askeri istihbarat birimi kuracağını söyledi. Birim, yasa dışı yetkilerle donatıldı. Balyoz, Poyrazköy, Kafes, ıslak-kuru imza, ülkenin gelişmesine zarar veren birim olarak tanımlanan Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında bilgi toplanması kararlaştırıldı. Birime 300-500 milyon örtülü ödenekten kaynak aktarıldı. Böylece Recep Tayyip Erdoğan, MİT;ten ayrı gizli gladyosunu kurmuş oldu. Birimin, 5 tane dinlenilmeyen telefon hattından oluşan gizli iletişim ağı bulunduğu telefon tapelerinde yer alıyor. Tokat telefonda 'bundan sonra gayriresmi iş yapacağız' diyor.'' VELİ KÜÇÜK'TEN MAHKEMEDE OLAY SÖZLER [PAGE] ''GÖKTÜRK BAYRAĞI ÖRGÜT BAYRAĞI MI?'' Başka suçtan tutuklu bulunan Semih Tufan Gülaltay, şahsı ile ilişkilendirilmek istenen Türk İntikam Tugayı (TİT) diye bir örgüt bulunmadığına ilişkin kaldırılan Ankara 1. DGM'ye Emniyet Genel Müdürlüğünden gönderilen rapor bulunduğunu ifade etti. Emniyetin raporunda evinde TİT bayrakları bulunduğunun iddia edildiğini anlatan Gülaltay, ''Evimde 3 Göktürk bayrağı bulundu. Göktürk bayrağı, Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 bayraktan biridir. Göktürk bayrağı nasıl örgüt bayrağı olarak adlandırılır. Emniyet Genel Müdürlüğünden bu konunun sorulmasını talep ediyorum'' diye konuştu. ''24 AYDIR NEDEN TUTUKLU BULUNDUĞUMU ANLAYAMADIM'' Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, 26 Ocak itibarıyla 2 yıldır tutuklu bulunduğunu belirterek, ''24 aydır neden tutuklu bulunduğumu anlayamadım. Mahkemeye ve savcıya soruyorum, 'Kuvvetli suç unsuru nedir?' Söyleyin, sorgulayın diyorum onu da söylemiyorlar" dedi. Senelerden beri garip suçlar isnat edildiğini kaydeden Küçük, şöyle konuştu: ''Jitem, Susurluk' dediler, 'Tuncay Güney'i, Osman Yıldırım'ı buldular. Ben gerçeği biliyorum. Ben Türk milliyetçisiyim. Atatürk'ün izindeyim. 'Vatanı parçalamaya kimsenin gücü yetmez' dediğim için buradayım. "DEVLET GÖREV VERDİ YAPTIM" Ama artık bana bir şey deyin. 'JİTEM' dediler. Nedir bu JİTEM. Ben Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı yaptım, amatör çalışmadım, profesyonel çalıştım. Devletin maaşlı elemanıydım. Devlet görev veriyordu, yapıyordum. Varsa dönemimle ilgili suç ispatlayayım. Jandarma Genel Komutanlığından 'JİTEM nedir' diye soruldu. 'JİTEM diye bir kuruluş yok' yanıtı geldi. Türkiye'de bankaların istihbarat şubesi var. Ama ülkenin yüzde 92'sinde emniyet ve asayişi sağlayan Jandarma Genel Komutanlığı'nın istihbarat teşkilatını hazmedemediler.'' Veli Küçük, kendisinin Susurluk'un tam göbeğinde olduğunun iddia edildiğini ifade ederek, Susurluk kazası hakkında bilgi verdi. Küçük, şöyle devam etti: ''Olaya el konuldu. Arabanın içinden silahlar çıktı ve arabanın içinde aranan bir kişi Mehmet Özbay vardı. Özbay için 'derin devletin en kıdemli ismi' denildi. Arabada silah bulundurmak suçsa gereken cezayı verselerdi. Silahların üzerinde numaralar vardı, nereden geldiği sorulmadı. SUSURLUK İLK ÖNCE ONA SÖYLENMİŞ Silahları verenler belliydi. Kazanın ardından Sami Hoştan aradı ve kaza hakkında bilgi verdi. 'Sedat kötü durumda' dedi. Arabada bulunan emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ'ın doğuda terörle mücadelede ayağının değmediği taş kalmadı. Beraber çalıştık, can ciğer kardeşimdir. Sedat Bucak aşiret lideridir. Bucak aşireti PKK'yı Urfa'ya sokmadı. PKK Urfa'ya girseydi, İzmir, Burdur elden çıkmıştı. Hoştan, kazayı bildirmeseydi darılırdım.'' Kazanın ardından dönemin Balıkesir Emniyet Müdürü ile telefonda konuştuğunu belirten Küçük, ''Sedat'ı hastaneye yetiştirin'' dediğini anlattı. Emniyet Müdürü'ne 'Mehmet Özbay, Mehmet Özbay olmayabilir, dikkat et'' dediğini ifade eden Küçük, ''Çünkü Perinçek, iki ay önce Mehmet Özbay'ın Abdullah Çatlı olduğunu TBMM Başkanlığına bildirmişti. 'Üzerinde sahte kimlik var' dediler. Devletin verdiği sahte kimlik, pasaport olmaz. Neden bu incelenmedi? Ama ben Susurluk'un merkezinde hala yargılanıyorum, bu ayıptır''diye konuştu. "GİZLİ TANIKLARI BEKLİYORUZ" Veli Küçük, Ergenekon'un ''Türk'ün kıblesi, mihrabı ve doğduğu yer'' olduğunu ifade ederek, ''Veli Küçük'ü suçlamak için yalancı, gizli tanıklar, Osman Yıldırım'ı getirdiler. Osman Yıldırım, Veli Küçük'ün her şeyini anlatıyor, sonra söylediklerinin yalan olduğu ispatlanıyor. Başka gizli tanıklar da vardır, biz içeride onları bekleyeceğiz'' diye konuştu. Tahliye olan Adil Serdar Saçan'ın savunmasında 165 kez Veli Küçük, 35 kez de Veli Küçük'ün grubundan bahsettiğini anımsatan Küçük, ''Artık bu davada tahliye koparmak için gizli tanık olma dönemi kapandı. Artık Veli Küçük'ü kötüleyenler çıkıyor. Veli Küçük'ü kötüleyen Adil Serdar Saçan hemen çıktı'' dedi. | Birinci Ergenekon davasının çapraz sorgusunda konuşan Veli Küçük, dinleyenleri şoke etti. |
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), üniversiteye giriş sınavını yeniden değiştirecek. Birkaç yıl sonra yapılması düşünülen değişiklikle adaylara açık uçlu sorular da sorulacak. Öğrenciler altında 5 tane seçenek yer alan soruların dışında kendi yorumlarını ifade eden soruları da cevaplama imkânı bulacak. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ABD ve Avrupa ülkelerinde uygulanan açık uçlu soru sorabilmeleri için 2 milyon civarında olan öğrenci sayısının 500 bine indirilmesi gerektiğini ifade etti. Yükseköğretimle ilgili dünyada ciddi değişiklikler olduğunu, Türkiye'nin ise bunun dışında kalmasının söz konusu olmadığını ifade eden ÖSYM Başkanı, sınav sistemi üzerinde yapılan değişiklikleri eleştirenlere, "1974'teki sistemi aynen devam ettirmemiz söz konusu değildi. Sistemi çok değiştirdiğimiz konusunda eleştiriliyoruz. Ne aynı kaldı ki, sınavlar aynı kalsın! 1974 yılından beri yediğimizden, içtiğimizden, giyindiğimizden tutun, televizyonlarımızı, otomobillerimizi, eğitim sistemimizi, okullardaki ders kitaplarını düşünün, eğitimin amaçlarını düşünün. Her şey değiştiği için doğal olarak sınav sistemi de değişti." diye konuştu. "28 ŞUBAT ÖĞRENCİLERİ BİLGİ AÇISINDAN YETERSİZLEŞTİRDİ" Yükseköğretim sınav sisteminde 28 Şubat dönemini içine alan 1998 yılında ciddi bir değişiklik yapıldığın hatırlatan Yarımağan, "O değişikliğin amacı lise müfredatına dayalı soru sormama biçimindeydi. Sadece, 'ortak müfredata dayalı sorular soralım, böylece bilgi eksiğini gidermek için daha çok yeteneğe dayalı olsun sınav, bilgi eksiğini gidermek için adaylar dershanelere gitmeye ihtiyaç duymasınlar' noktasından hareket edildi. O dönemki yanlışlığı düzeltmek için sınav sisteminin 2006'da yeniden değiştirildiğini anımsatan Yarımağan, "Müfredata dayalı bir sınav yapmaya başladık. Seçmelilere değil, zorunlu alan derslerine yer verdik. Açıkçası biz o günden bugünleri planladık. Yani 2006 yılında tüm değişikliği bir anda yapmak yerine birkaç aşamalı yapmayı düşündük. 2006 yılında sadece içeriği değiştirdik. Tek aşamalı sınavı değiştirmedik. İkinci aşamasını bu yıl gerçekleştiriyoruz. Sınavları yayıyoruz. Bu sefer içeriği değiştirmeden uygulamayı değiştirip, sınavları yayıyoruz." dedi. "BİRKAÇ YIL SONRA YENİ BİR DEĞİŞİKLİK PLANLANIYOR" Sınavların bu yıl iki aşamalı hale getirilmesi dışında bir üçüncü değişiklik daha yapmayı düşündüklerini anlatan ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, "Bir de üçüncü aşama var. Üçüncü aşamada, tabi kesin konuşmak pek mümkün değil ama 3-5 yıl sonra gerçekleştirilebileceğini sanıyorum, o da çoktan seçmeli soruların yanında açık uçlu soruların da sorulması biçiminde. Açık uçlu soruların sorulabileceği bir alt yapı oluşturmayı amaçladık." açıklamasında bulundu. Dünya üzerinde tüm ölçme değerlendirme sistemlerini çoktan seçmeli testlerle yapan tek ülkenin Türkiye kaldığını, gelişmiş ülkelerin bunun yanında açık uçlu sorularla da ölçme değerlendirme yaptıklarını dile getiren Yarımağan, "Çünkü her şeyi çoktan seçmeli sorularla ölçerseniz öğrencilerin belirli yetenekleri gelişmiyor. Öğrenciler belirli yeteneklerini geliştirmek için gayret sarf etmiyor. Bunu gören ABD ve Avrupa ülkeleri çok sayıda adayın girdiği sınavlarda bile açık uçlu sorulara yer vermeye başladı. Biz tam tersini yapıyoruz. Sınav sayısını artırıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) sınavları yaydı. Biz sınav sayısını artırdık ama yaymıyoruz. İkisinin arasında bir fark var. MEB sınavları 3 yıla yaydı. Üç yıl üst üste sınav yapıyor. Biz aynı yıl içinde sınav yapıyoruz. En azından öğrencinin sınav stresine üç yıl süreyle girmesini önleyerek, birbirini izleyen sınavlarla iki ay içinde bitirmeye çalışıyoruz." şeklinde konuştu. Çoktan seçmeli sınavın sakıncaları nedeniyle açık uçlu soruların da sorulabileceği bir alt yapı oluşturmaya çalıştıkları bilgisini veren ÖSYM Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü: "Alt yapıyı oluşturmak için de aday sayısının azaltılması lazım. 2 milyon kişiye açık uçlu soru sormak çok zor ama biz kabaca 500 bin rakamını amaç aldık. 500 binin altına inince yapabiliriz dedik. Çünkü yapan ülkeler var. İngiltere gibi. Açık uçlu soru dediğimizde şu anda sizlerin sınavlarınızda sorduğunuz gibi tamamen serbest formatta değil. Yine kısa sorular olacak. Neredeyse bugün sorduğumuz sorulara yakın uzunlukta veya onlardan biraz daha uzun. Aradaki tek fark, sorunun altında 5 tane seçenek yok. Adaydan bir yorum yapmasını, bir işlem yapmasını, bir sonuç bulmasını istiyorsunuz. Talimatları da hazırlayıp değerlendirme yapacak öğretmenlere verince bu değerlendirme objektif biçimde yapılabiliyor. Bütün dünyada yapıldığını gördük, bizim de yapabileceğimiz kanaatine vardık." Ünal Yarımağan, açık uçlu soruların bu sene iki aşamalı hale getirilen sınavların birinci değil ikincisinde sorulacağını da sözlerine ekledi. | ÖSS sistemi yeniden değişiyor. Bu kez sistem baştan aşağıya yenilenecek. Peki sorular nasıl olacak? İşte cevabı; |