petition
stringlengths
136
32.8k
petition_length
int64
17
4.44k
esas sayısı karar sayısı mahkememizin esas sayılı dosyasında sanığın sayılı yasanın tcknun maddeleri ile cezalandırılmasına karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıştır yargılama sonunda sanık hakkında sayılı yasanın maddesinin uygulanması söz konusudur sayılı yasanın itiraz konusu kuralı içeren maddesi şu şekildedir yurt dışında oynatılan spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis ya da şans oyunlarının internet yoluyla ve sair suretle erişim sağlayarak türkiyeden oynanmasına imkan sağlayan kişiler yıldan yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır anayasanın maddesinde ‘türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir düzenlemesi yer almaktadır anayasanın maddesinde ‘herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep vb sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir düzenlemesi bulunmaktadır yine maddenin son fıkrasında ‘devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar düzenlemesi getirilmiştir i̇tiraza konu olan ve iptali istenen yasa maddesindeki yaptırımın alt sınırının yıl hapis cezası olarak belirlenmesi hukuk devletinde bulunması gereken adalet ve hakkaniyet ilkeleri ile suç ve cezaların orantılılığı ilkeleri ile bağdaşmamaktadır sayılı türk ceza kanununun kumar oynanması için yer ve i̇mkan sağlama başlıklı maddesi ‘kumar oynanması için yer ve i̇mkan sağlayan kişi yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır düzenlemesini içermektedir aynı maddelerin fıkrasında ‘çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlaması halinde verilecek ceza katı oranında artırılır düzenlemesi bulunmaktadır yine aynı maddenin kanununun uygulanmasında kumar kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır denmiştir görüldüğü gibi türk ceza kanununun maddesinde düzenlenen eylemin yaptırımının alt sınırı aynı yasanın maddesindeki ‘süreli hapis cezası kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az yirmi yıldan fazla olamaz düzenlemesi karşısında bir ay hapis cezasıdır çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlanması halinde ise cezanın bir kat artırılması söz konusu olacaktır bu durumda ise fiilin cezasının alt sınırı iki ay hapis cezası olmaktadır bu cezaların miktarı gözetildiğinde türk ceza kanununun ve fıkralarında yazılı eylemlerin failleri bakımından türk ceza kanununun ve ve ceza muhakemesi kanununun maddesinin uygulanması şartları oluştuğu takdirde her zaman söz konusu olabilecektiresas sayısı karar sayısı niteliği itibariyle benzer eylem içeren sayılı yasanın b maddesinde yazılı suçun cezasının alt sınırı ise dört yıl hapis cezası olarak belirlenmiştir böyle bir eylemin faili hakkında cezanın miktarı nedeniyle türk ceza kanununun ve ve ceza muhakemesi kanununun maddesinin uygulanması da söz konusu olamayacaktır türk ceza kanununun kumar oynanması için yer ve imkan sağlama başlıklı maddesi genel ahlaka karşı suçlar içerisinde düzenlenmiştir maddenin gerekçesinde bu suça ilişkin düzenlemede kumarın sosyal bakımdan ortaya koyduğu büyük tehlike ve doğurması olası faciaların göz önüne alındığı çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlamasının bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali olarak tanımlandığı maddenin son fıkrasında ise kumarın tanımlandığı buna göre bir oyunun kumar sağlanması için iki koşul aranacak olduğu bunlardan birincisinin oyunun kazanç kastı ile icra edilmesi i̇kincisinin ise kar ve zararın talihe bağlı olması olduğu bildirilmiştir gerek madde gerekçesi gerekse maddenin yer aldığı bölüm nazara alındığında madde düzenlemesinin tüm toplumu korumaya yönelik amaç taşıdığı görülmektedir bu suça nazaran çok daha dar bir çerçevesi bulunan koruma amacı yönünden de daha dar bir kitleye hitap edecek olan sayılı yasanın maddesindeki yaptırım türk ceza kanununun maddesinin ve fıkralarındaki yaptırımlara nazaran çok ağır olarak değerlendirilmiştir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasanın ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar ceza hukukunun temel ilkeleri ile anayasanın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla ülkenin sosyal kültürel yapısı ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak saptanacak ceza politikasına göre belirlenecektir kanun koyucu cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisine sahip olmakla birlikte bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını da dikkate almak zorundadır suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında suçun toplumda yarattığı etkinin suçtan zarar görenin ve suçun işlenmesi ile zarar verilenin özelliklerinin de dikkate alınması gerekir kanun koyusu düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere alt bölümden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade eder bu kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur suç ve suçluyla mücadele ve cezanın ıslah amacı ile ceza hukukunun temel ilkeleri gözetildiğinde suç tipine göre fiil ile öngörülen yaptırım arasında makul veesas sayısı karar sayısı hakkaniyete uygun bir denge bulunmalı ve kanun koyucunun belirlediği yaptırım cezalandırmada güdülen amaçla ölçülü olmalıdır i̇ptali istenen yasa maddesinin amacının yasadışı bahis oynanması ile mücadele olduğu açık olmakla birlikte eylemin yaptırımının alt sınırının yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin fiil ile öngörülen yaptırım arasında bulunması gereken makul ve hakkaniyete uygun dengeyi bozduğu bu haliyle suç ve yaptırımı arasında adil bir denge bulunmadığı değerlendirilmektedir bu itibarla dava konusu olayda uygulanması gereken sayılı yasanın maddesinde yazılı yıldan yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır ibarelerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılarak buna ilişkin itiraz başvurusunda bulunulması zarureti doğmuştur neti̇ce ve talep yukarıda açıklanan gerekçelerle uygulamaya konu sayılı yasanın maddesini yıldan yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır i̇barelerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle küçükçekmece asliye ceza mahkemesinin esas sayılı dosyası yazımız ekinde sunulmuştur
943
esas sayısı karar sayısı a cumhurbaşkanliği kararnameleri̇ni̇n cbk anayasal çerçevesi̇ tarihli ve sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasında değişiklik yapılmasına dair kanun nisan tarihli halkoylamasıyla kabul edilmiş böylece daha önce anayasasının sadece maddesinde belirtilen cumhurbaşkanlığı kararnamesi anayasanın farklı maddelerinde hem kapsamı genişletilerek hem de niteliği farklılaştırılarak yeniden düzenlenmiştir maddenin önceki halinde cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğinin kuruluşu çalışma esasları ve personel atama işlemlerinin cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceğini belirtiliyordu burada bir ad benzerliği dışında iki tür düzenlemenin kapsam ve sınırları açısından oldukça farklı olduğu kabul edilmelidir sayılı anayasa değişikliği kanunu ile getirilen yeni tip cumhurbaşkanlığı kararnamesinin temel ilke ve koşulları anayasanın maddesinin fıkrasında ortaya konulmuştur cumhurbaşkanı yürütme yetkisine ilişkin konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir anayasanın maddenin fıkrasına göre de bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir sayılı cbknin anayasaya uygunluk denetiminde yukarıdaki hüküm yanında anayasada yer alan iki temel ilkenin daha göz önünde bulundurulması gerekir yasama yetkisinin devri yasağı ve kanuni idare ilkesi sayılı kanun ile anayasadan kaynaklanan doğrudan düzenleme yetkisiyle yürütme fonksiyonu daha da güçlendirilmiştir bu noktada türk anayasa hukukunda tartışılan konulardan biri olan idarenin kanunla düzenlenmeyen bir alanda düzenleme yapıp yapamayacağı hususu üzerinde durulmalıdır bu noktada yasama yetkisinin devri yasağı göz önüne alınmalıdır anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiyeesas sayısı karar sayısı büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmiştir buna göre anayasada kanun ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir ancak yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağı gibi yürütme organının yasama organı tarafından çerçevesi çizilmiş alanda genel nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunması hukuk devletinin belirlilik ilkesine de aykırı düşmez anayasa mahkemesi kararı k mahkeme bir başka kararında ise yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesini şu şekilde ifade etmiştir anayasa mahkemesinin pek çok kararında yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinden ne anlaşılması gerektiği hususu açıklanmıştır buna göre kanunla düzenleme ilkesi düzenlenen konudan yalnız kavram ad ve kurum olarak söz edilmesi değil bunların kanun metninde kurallaştırılmasıdır kurallaştırma ise düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda kanun ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir anayasa mahkemesi kararı k bununla beraber anayasa mahkemesinin daha yakın tarihli kararlarında bu içtihadı bir miktar esnettiği görülmektedir yasama yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma yetkisinin tbmm dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir anayasanın maddesi ile yasaklanan husus kanun yapma yetkisinin devredilmesi olup bu madde yürütme organına hiçbir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir kanun koyucu yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi bu hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilirpar yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince yürütme organının bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi gerekmektedir kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır bu nedenle anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz par anayasa mahkemesi kararı k neticede sadece yakın dönem anayasa mahkemesi kararları dikkate alındığında ilkesel olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterlidir denilebilir ancak mahkemenin anayasada farklı kavramlarla ifade ettiği kanunla düzenleme kaydı içeren konularda ise anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda anayasa koyucunun açıkçaesas sayısı karar sayısı kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda genel ifadelerle yetkilendirme yapılması kabul edilemez öte yandan yasal idare ilkesi ülkemizde idare hukukunun temelini oluşturur anayasanın maddesinde karşılığını bulan bu ilke uyarınca i̇dare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir bu ilke idarenin kendiliğinden bir teşkilatlanma yetkisi olmadığını bu yetkinin yasama organında olduğunu ifade etmektedir anayasa mahkemesine göre bu maddede yer alan düzenleme idarenin kanuniliği ilkesine vücut vermektedir i̇darenin kanuniliği ilkesi idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmesini gerekli kılar anayasa mahkemesi kararı k bu ilkeyle kamusal kaynakların toplumun hangi tür gereksinimlerinin öncelikle karşılanacağını ve bunun hangi usuller uygulanarak sağlanacağını tespit etme yetkisini yasama organına verir ayrıca idarenin toplumsal gereksinimleri karşılarken kamu gücü ve ayrıcalıklarını kullanması ve bunun da kişilerin temel hak ve hürriyetleri üzerinde olumsuz etkiler de doğurabilmesi bu yetkinin yasamaya verilmesi sonucunu getirmiştir yasal idare ilkesi idarenin eylem ve işlemlerinin hem kanuna dayanmasını hem de bu eylem ve işlemlerin kanuna aykırı olmamasını ifade eder asli ve ilkel bir yetki olan yasama yetkisine dayanarak yasama organı anayasaya aykırı olmamak şartıyla anayasanın herhangi bir şekilde düzenlemediği bir konuyu düzenleyebilir ancak idare önceden yasa ile düzenlenmeyen bir alanda faaliyette bulunamaz böyle bir konuda yasadan aldığı bir yetkiye dayanarak bir işlem ve eylemde bulunabilir sayılı kanun öncesinde bunun iki istisnası olduğu kabul edilmekteydi biri cumhurbaşkanının başkanlığındaki bakanlar kurulunun çıkardığı sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri diğeri ise cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğinin kuruluş ve çalışma esaslarını düzenleyen cumhurbaşkanlığı kararnamesi yasal idare ilkesinin bir diğer sonucu da idarenin eylem ve işlemlerinin kanuna uygun olmasıdır zaten anayasa da maddede yürütme yetkisi ve görevi anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir diyerek bu hususu belirtir bkz kemal gözler i̇dare hukuku bursa ekin kitabevi yayınları httpwwwidaregentridarehukhtm sayılı kanunla getirilen cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle her ne kadar ciddi kısıtlılıklarla çerçevelenmiş olsa da yürütme organı yasaya dayanmaksızın ilk elden kural koyma yani asli düzenleme yetkisine sahip olmuştur başka bir ifadeyle yasama organı yanında yürütme organı da anayasada kanun kaydı olan kanunun açıkça düzenlediği konuları içermemek ve kanunlara aykırı olmamak şartıyla cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilk elden düzenleme yapabilecektir ancak bu durum fransada olduğu gibi yasama ve yürütmenin özerk düzenleme alanlarına sahip olduğu yani her bir organın düzenleme yapacağı konuların açıkça sayıldığı şeklinde anlaşılmamalıdır çünkü cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu olan alan yasama konusu olmaktan çıkmamaktadır tbmm isterse cbk ile düzenlenen bir alanda yasa çıkarabilir buna bir engel bulunmamaktadır türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir madde hükmü bu yargıyı doğrulamaktadır halde anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak iken ancak cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği belirtilen konularda dahi tbmm yasa çıkarabilecektir sayılı kanun ile anayasanın maddesindeki yasama yetkisinin devri yasağı ve maddedeki idarenin kanuniliği ilkesi muhafaza edilmiş ancak belirli idari konular anayasada açıkça cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir madde son ayrıca maddenin son fıkrasında kamu tüzel kişiliğinin kanunla veya cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulacağı kuralına yer verilmiştir anayasa hükümleri arasında hiyerarşi söz konusu olmadığından bir çelişki kabul edilmediğinden bu iki hükmün bir arada anayasanın bütünlüğü ve sistematiği içinde bağdaştırılarak yorumlanması gerekir gerçekte anayasa koyucu maddede genel kuralı idarenin kanuniliği ilkesini koymuş bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetkileri ile kamu tüzel kişiliği kurulması yönünden bu genel kurala bir istisna getirmiştir diğer bir ifadeyle idarenin kanuniliği ilkesi salt son ve son maddelerde belirtilen hususlar açısından geçerli değildir anayasanın maddesinin son fıkrasında kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnameleri dendiğine göre kanunilik ilkesi öncelik taşımaktadır genel kural ve istisna kural ilişkisine dair kamu hukukunda kabul edilen birtakım yorum ilkeleri vardır bir istisna kuralın varlığından söz edebilmek için bu istisnanın ayrıca ve açıkça konulmuş olması gerekir i̇stisna kural sadece ve sadece genel kuralı koyan makam tarafından konulabilir başka bir makamın istisna kural getirme yetkisi yoktur genel kuralı koyan makam açıkça yetkilendirmedikçe bir başka makam genel kurala istisna getiremez i̇stisna kural koymak genel kuralı değiştirmek anlamına geldiğinden istisna kural yorum yoluyla genişletilemez yani yorum yoluyla genel kural istisna getirilemez genel kuralın geniş yorumlanması esası benimsenmiştir i̇stisna kural dar yorumlanır çünkü istisna kural genel kuralın kapsamını daralttığından genel kuralı değiştirir oysa onu değiştirme salt genel kuralı koyana aittir bkz kemal gözler yorum i̇lkeleri httpwwwanayasagentryorum ilkeleri kitaptanpdf öte yandan kamu hukukunda mevzuatın açıkça belirttiği bir makama ya da makamın görevlisine verdikleri yetkiler devre konu olamazlar yargı kararlarında da yetkinin mevzuat tarafından kime verilmiş ise ancak onun bu yetkiyi kullanabileceğini belirtmiştir yetki devrinde yetki devredilen makamın devraldığı bu yetkiyi kendinden alt bir makama devrinin yasak olduğu hususu idare hukukunda ve kamu yönetiminde benimsenen görüştür bkz cengiz derdiman yusuf uysal türk kamu yönetiminde yetki devri httpdergiparkgovtrdownloadarticle file bu anlamda anayasanın maddenin son fıkrasında belirtilen yetkinin bizzat cumhurbaşkanlığı tarafından cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kullanılması gerekir anayasanın maddesinin fıkrasındaki cumhurbaşkanlığı kararnameleri normlar hiyerarşisinde yasaya eşdeğer işlemler değildir anayasanın bu tür kararnamelerin salt yürütme yetkisine ilişkin konularla sınırlı olarak çıkarılacağı öngörmesi bunların yasaya eşdeğer yasayla aynı düzeyde kurallar olamayacağını gösterir çünkü yürütme yetkisi kanunların uygulanmasına yönelik kanunlara uygun kullanılması gereken bir yetkidir ayrıca aynı fıkrada yer alan anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir şeklindeki düzenlemeler cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasaya eşdeğer olmadığının bir başka açık delilidir bu düzenlemelerden cbk ile düzenleneceği belirtilen konuların yasayla düzenlenmesi halinde bir anayasaya aykırılık oluşturmayacağı ve hatta yasa ile yapılan düzenlemenin cbkdeki düzenlemeyi yürürlükte kaldırma gücüne sahip olduğu anlaşılıresas sayısı karar sayısı kanunsuz emre dair anayasanın maddesinde yapılan değişikliğe bakıldığında ise cumhurbaşkanlığı kararnamesinin anayasanın konuya ilişkin diğer düzenlemeleri ile birlikte değerlendirildiğinde normlar hiyerarşisindeki yeri açıkça anlaşılır kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse üstünden aldığı emri yönetmelik cumhurbaşkanlığı kararnamesi kanun veya anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir sayılı yasa değişikliği ile cumhurbaşkanına anayasada tanınan diğer yetkiler ise şöyledir anayasanın maddenin son fıkrası ise kamu tüzelkişiliği ancak kanunla veya cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur denilerek cbk ile kamu tüzelkişiliği kurulmasına da imkân tanır anayasa devlet denetleme kurulunu işleyişi üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri ile milli güvenlik kurulu genel sekreterliğinin teşkilatı ve görevlerinin cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceğini hüküm altına almıştırm ve maddelerde yer alan tüzük ibaresi anayasadan tamamen çıkarılmış onun yerine cumhurbaşkanlığı kararnamesi konulmuştur yönetmelikleri düzenleyen maddede cumhurbaşkanı bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilirler hükmü yer almıştır böylece hukuk düzeninde tüzük denen işlem türünün varlığı sona ermiştir ancak bu tüzük ve cumhurbaşkanlığı kararnamesinin aynı hukuki nitelikte olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılabileceği yukarıda belirtilen istisnai işlemler kaynağını doğrudan anayasadan alan yürütme işlemi niteliğinde kabul edilmelidir öte yandan cumhurbaşkanı üst kademe kamu yöneticilerini atar görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler madde son olarak belirtmek gerekir ki olağanüstü hallerde cumhurbaşkanı olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda üncü maddenin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen sınırlamalara tabi olmaksızın cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir kanun hükmündeki bu kararnameler resmî gazetede yayımlanır aynı gün meclis onayına sunulur madde bu kararnameler kanuna eşdeğer metinler olarak kabul edilmiştir ancak bu kararnameler anayasa mahkemesi denetimi dışında tutulmuştur cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmasının sınırları anayasanın maddesiyle getirilen cbk ile yürütmeye tanınan düzenleme alanı oldukça dar ve sınırlıdır bu sınırları şu şekilde açıklamak mümkündür i̇lk olarak cumhurbaşkanlığı kararnamesi yürütme yetkisine ilişkin konularda çıkarılabilecektir maddenin gerekçesinde ise cumhurbaşkanına genel siyasetin yürütülmesinde yürütme yetkisi ile ilgili ihtiyaç duyduğu konularda kararname çıkarabilme yetkisi verildiği ifade edilmektedir bu nedenle cbkler ancak yürütme yetkisinin gerektirdiği hususlarda ihtiyaç duyulduğunda çıkarılabilecek yasama ve yargı yetkilerinden herhangi birinin alanına giren bir konuda ise cbk çıkarılması mümkün olmayacaktıresas sayısı karar sayısı i̇kinci olarak cbkler anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili konularda düzenleme yapamaz bu yasakla kişilerin temel haklarını ilgilendiren hususlarda yasa olmaksızın cbklerin devreye girmesi engellenmek istenmiştir ancak bu noktada çözümlenmesi gereken soru sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin tamamının cbk ile düzenlenip düzenlenemeyeceğidir sadece yukarıdaki ifadeden yola çıkarak yapılan bir değerlendirme bu soruya olumlu cevap vermeyi gerektirir ancak bu cümlenin aynı fıkradaki diğer hükümler ve anayasanın konuya ilişkin diğer ilke ve kuralları dikkate alınarak anayasanın bütünlüğü içinde tartışılması ve anlaşılması gerekir öncelikle aşağıda ayrıntılarıyla belirtildiği üzere anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz dolayısıyla ilgili maddede yasayla düzenlenmesi kaydı bulunan sosyal ve ekonomik hak ve ödevler cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemeyecektir örneğin anayasanın maddesinde öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir maddesinde sendika kurma hakkı kanunla sınırlanabilir sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usuller kanunda gösterilir maddesinde tarih kültür ve tabiat varlıklarından özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir denilmektedir dolayısıyla belirtilen konuların cbk ile düzenlenmesi mümkün değildir eğer böyle bir düzenleme yapılırsa bu hem anayasanın maddesine hem de hak ve ödev için kanun kaydı koyan hükme aykırılık oluşturur ancak yasa kaydı içermeyen sosyal ve ekonomik haklar cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konusu olabilecektir örneğin konut hakkını düzenleyen anayasanın maddesi böyledir bir başka açıdan ise maddenin ikinci cümlesi sosyal ve ekonomik haklar alanının cbk ile düzenlenmesini kabul ederken bu düzenlemenin sınırlarını da belirtir ilki fıkranın ilk cümlesindeki cbknin sadece yürütme yetkisine ilişkin konularda çıkarılabilmesi diğeri ise üçüncü cümlesindeki münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda çıkarılmasıdır öte yandan anayasanın maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği kuralı dikkate alındığında cbkye konu olabilecek sosyal ve ekonomik hak ve ödevlerle ilgili cumhurbaşkanının sınırlama değil sadece bir düzenleme yetkisinden bahsedilebilir yani düzenleme ve sınırlama ayrımı dikkate alındığında cbk ile sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin gerçekleşmesi için birtakım pozitif tedbirleri içeren düzenlemeler yapabilecek fakat kişilerin bundan yararlanmasını sınırlamayacak denilebilir zira anayasal çerçevede bir hakkın kısıtlanması ancak ve ancak kanun ile yapılabilecektir üçüncü sınır anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz hükmüdür anayasa mahkemesi tarafından yasama yetkisinin devir yasağı çerçevesinde yürütmenin düzenleme yetkisi izah edilirken kullanılan münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konular ibaresi anayasa kuralı haline getirilmiştir anayasa mahkemesi kararı bkz k anayasa mahkemesine göre kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır bu nedenle anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektediresas sayısı karar sayısı anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz bu nedenle anayasanın münhasıran kanunla düzenlenmesini gerektirdiği konularda yürütmeye düzenleme yetkisi verilirken yasanın temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir anayasa mahkemesi ayrıca anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken birtakım konuları örnek olarak sıralamıştır anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi anayasa mahkemesinin münhasıran kavramını açıklarken verdiği örnekler ve açıklamalardan bir konunun münhasıran yasa alanında olması için anayasanın özellikle ve ısrarla konunun yasayla düzenlemesini istemesi yasayla düzenlemeye çok özel vurgu yapması gerekmemektedir bu çerçevede temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına dair maddede sınırlamanın ancak kanunla yapılabileceği şartı vardır temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir oysa vergilerle alakalı maddede vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır ve kamu hizmeti görevlileriyle alakalı genel ilkeleri koyan maddede memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir yasayla düzenleme öngörülmüş hiçbir özel vurgu yapılmamıştır anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular kavramı bu nedenle yasa kaydı olarak anlaşılmak ve uygulanmak durumundadır anayasanın maddesindeki birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatının bölge teşkilatının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir maddesindeki mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir maddesindeki memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir ve üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları kanunla özel olarak düzenlenir hükümleri buna örnek oluşturur özellikle bu son husus cbk ile yasanın konu itibarıyla iç içe geçme riskini içerir karmaşaya yol açma ihtimalini barındırır çünkü anayasanın maddesi cumhurbaşkanı cbk ile üst kademe kamu yöneticilerini atar görevlerine son verir ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenler hükmünü içerirken üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları maddeye göre yasa ile özel olarak düzenlenmek zorundadır dolayısıyla maddede geçen münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular ibaresinin anayasada kanunla düzenlenir veya kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır vb ifadelerin bulunduğu maddelere bakarak belirlenmesi gerekir halde anayasanın bir maddesinde bir konunun yasayla düzenlenmesi öngörülmüşse konunun cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi anayasanın ve maddelerine aykırılık oluşturacaktır bir diğer sınır ise kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz kuralıdır bir konu yasa ile açıkça düzenlenmişse cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz elbette cbklerin çıkarılması için kanun hükmünde kararnamelerde olduğu gibi yasa ile yetkilendirme gerekmez ancak kanun hükmünde kararnamelerle yasaları değiştirebilirken cbkler yasaların açıkça düzenlediği hususlarda bir düzenlemeesas sayısı karar sayısı yapamamakta cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanmakta türkiye büyük millet meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelmektedir bu hükümler açıkça cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yasa gücünde olmadığını cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların değiştirilemeyeceğini gösterir bu açıklamalar ışığında anayasanın cumhurbaşkanı kararnamesiyle doğrudan düzenleme yetkisi verdiği konularda dahi cbk ile kanunlarda değişiklik yapılması mümkün değildir örneğin anayasanın son maddesine göre bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir ancak bu bakanlıkların kurulmasına ilişkin olarak mevcut yasalarda cbk ile değişiklik yapılabileceği anlamına gelmemektedir sonuç olarak anayasanın maddesinin onyedinci fıkrasının mevcut hükümleri karşısında hangi konuda olursa olsun cbk ile bir yasayı değiştirmek veya yürürlükten kaldırmak mümkün değildir cbklerle ilgili olarak anayasa mahkemesi denetiminin kapsamı anayasa mahkemesinin denetim kapsamına giren işlemlerden biri de cumhurbaşkanlığı kararnamesidir anayasanın ve maddelerinde daha önce mevcut olan kanun hükmünde kararname yerine cumhurbaşkanlığı kararnamesi ibaresi konulmuştur anayasanın maddesi bu konuda gayet açıktır anayasa mahkemesi kanunların cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar ancak olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla anayasa mahkemesinde dava açılamaz bu maddede yapılan değişiklikle anayasanın öncesi halinde maddede düzenlenen ve sayılı kanun ile kaldırılan kanun hükmünde kararname ifadesi yerine cumhurbaşkanlığı kararnamesi ibaresi konulmuştur ayrıca olağanüstü kanun hükmünde kararnamelerde olduğu gibi olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan cbklerin de anayasallık denetiminin yapılamayacağı ifade edilmiştir maddede ise cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin iptali için dava açma hakkının kimlere tanındığı belirtilir cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasaya aykırılığı iddiasıyla anayasa mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı cumhurbaşkanına türkiye büyük millet meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir anayasa ayrıca itiraz dava yolunda yani anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır demektedir madde cumhurbaşkanlığı kararnameleri bir davaya uygulanacak kural olduğunda söz konusu cbk hükmü somut norm denetimi yoluyla anayasa mahkemesi önüne götürülebilecektiresas sayısı karar sayısı maddede ise cumhurbaşkanlığı kararnamesi hakkında verilen iptal kararının kararın resmî gazetede yayımlanması ile hukuki sonucunu doğuracağı ifade edilmiş anayasa mahkemesine iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilme imkanı da tanınmıştır anayasa mahkemesi bu denetimi nasıl ve hangi çerçevede yapmalıdır yargısal denetimde anayasa mahkemesi öncelikle bir cbknin anayasada cbk ile düzenlenmesi öngörülen hususlarda düzenleme içerip içermediği yani yetki yönünden denetleyecektir dolayısıyla cbk yetki kapsamı dışında bir konuyu düzenlemişse doğrudan yetkisizlik dolayısıyla iptal edilmelidir cbknin yetki kapsamı içinde olduğu sonucuna varırsa anayasa mahkemesi bu kez düzenlemenin esas bakımından anayasanın ilgili maddelerine uygunluğunu inceleyecektir her ne kadar anayasanın maddesinde cbklerin şekil ve esas bakımlarından anayasaya uygunluk denetiminden söz edilmişse de bu denetim maddenin fıkrasındaki koşulların bir bütün olarak anayasa mahkemesi tarafından denetlenmesini gerektirir çünkü anayasada cumhurbaşkanına ancak fıkrada belirtilen sınırlar içinde cbk çıkarma yetkisi verilmiştir bu sınırların aşılması cbkyi anayasaya aykırı hale getirir böylece cbknin örneğin kanunun açıkça düzenlediği bir hususu içermesi onun anayasaya aykırı olması sonucunu doğurur bu açıdan cbklerin denetimi yasaların denetiminden farklıdır yasaların esas denetiminde sadece yasanın maddi bakımdan anayasaya uygunluğu inceleme konusu olurken cbklerin önce yetki yönünden incelenerek anayasanın maddedeki sınırlara uyulup uyulmadığı denetlemelidir bu çerçevede cbknın bir temel hakkı düzenleyip düzenlemediği anayasada yasa kaydı olan ya da bir kanun tarafından düzenlenmiş bulunan bir konuda düzenlemeye yer verilip verilmediği öncelikle ele alınmalıdır ayrıca sosyal ve ekonomik haklar konusunda cbklerin hak üzerindeki somut etkisi inceleme dikkate alınmalıdır bu yönden bir cbk hak ve hürriyetleri sınırlayıcı nitelikte ise konu yasama yetkisinin alanına kayacak ve cbk anayasaya aykırı hale gelebilecektir bu nedenle sosyal ve ekonomik haklara ilişkin olarak cbklerde yer alan her bir hükmün somut etkileri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır bu çerçevede hangi kuralın hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı hangi kuralın sadece düzenleyici nitelikte olduğunun tespiti oldukça zor olacaktır bütün bu belirtilen nedenlerle aymnin cbkleri denetimi ve bu konuda vereceği ilk kararı özel önem taşımaktadır aym cbkleri anayasaya uygunluk değerlendirmesine tabi tutarken yasa ve cbk farkını da belirlemekvurgulamak durumundadır nitekim yasa kural koymak için seçilen organ tarafından genel iradeyi temsilen hazırlanan hukuki işlem iken buna karşılık cumhurbaşkanlığı genel iradenin temsilcisi organın koyduğu normu uygulamak için yürütmeyi temsil eden organdır cumhurbaşkanının düzenleyici işlem yapması ancak anayasanın açıkça yetkilendirmesi sonucu söz konusu olacağından istisnaidir dahası cbk yasal düzenleme yapılması durumunda yürürlükten kalkacağına göre bu kayıtla geçici bir işlem olarak da adlandırılabilir bir başka deyişle tbmmnin müdahalesine kapalı bir cbk bulunmadığına göre istisnai özellik ve geçicilik birlikte kullanılabilir anayasanın maddesi uyarınca olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilecek cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasa mahkemesinin denetimi dışında tutulduğu görülmektedir ancak olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla anayasa mahkemesinde dava açılamaz md esas sayısı karar sayısı sayili strateji̇ ve bütçe başkanliği teşki̇lati hakkinda cumhurbaşkanliği kararnamesi̇ni̇n bazi maddeleri̇ni̇n anayasaya aykiriliği sayılı strateji ve bütçe başkanlığı teşkilatı hakkında cumhurbaşkanlığı kararnamesi maddesinin anayasaya aykırılığı sayılı cbknin maddesi strateji ve bütçe başkanlığının yurtdışı teşkilatı kurmaya yetkili olduğunu düzenlemektedir anayasanın maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği genel kuralı belirtilmiş ancak sayılı yasa ile son maddeye konulan bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri ve yetkileri teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir hükmü ile istisna getirilmiştir böylelikle anayasada genel kuralı değiştiren belli bir olgu için onun farklı uygulanmasına izin veren istisna yetkinin kime ait olduğu kim tarafından kullanılacağı açıkça ifade edilmiştir buna göre istisna kural bağlamında cumhurbaşkanı tarafından cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ancak bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatları kurulabilecektir i̇stisna yetki genel kaideyi değiştirir genel kuralı değiştirmek ise kuralı koyana aittir bu nitelikteki bir yetkinin yorum yoluyla veya genel kuralı koyan makamın açık izni olmadan genişletilmesi kabul edilemez i̇stisna yetkinin dar yorumlanması kaideyi koyanın açık onayı olmaksızın genişletilmemesi anayasa koyucunun iradesine daha uygun olur öte yandan genel kuralı koyan makam anayasa koyucu bu kurala istisnayı genişletmek istese idi örneğin madde son tanınan yetkilerin diğer makamlara devrine imkân tanımak istese idi bunu açıkça yapması gerekirdi anayasanın maddesinin son fıkrasında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile de kamu tüzel kişiliği kurulabileceği belirtilmiştir ancak bu kamu tüzel kişilerinin yurtdışı teşkilatının da cbk ile düzenlenebileceğine ilişkin bir hükme yer verilmemiştir bakanlıkların yurtdışı teşkilatının cbk ile d
3,869
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuruda itiraz konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür
17
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizce görülmekte olan davada uygulanacak olan kara avcılığı kanununun maddesinin son fıkrasında geçen bu madde hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsabile yasak avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden hesaplanır ibaresinin yapılan incelemesi sonucunda tazminata esas alınacak zarar miktarında bakanlık tarafından belirlenen değerler üzerinden hesaplanması kriterinin esas alındığı açılan davada çevre ve orman bakanlığının da davacı taraf olduğu dikkate alındığında bu fıkranın uygulanması davada davacı taraf olan bakanlık tarafından belirlenen kriterler üzerinden tazminat miktarını belirleme sonucunu doğuracağı bunun ise anayasanın maddesinde anlamını bulan kanun önünde eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğu anlaşılmakla bu konuda bir karar vermek üzere anayasanın maddesi gereğince dosyanın yüce mahkemenize gönderilmesinin uygun bulunduğu arz olunur
137
esas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinin ilk fıkrasında kimse kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz üçüncü fıkrasında da ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur denilerek suç ve cezanın kanuniliği ilkesi getirilmiştir kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunun açıkça suç sayması şartına bağlanmış olmasıyla suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin şekli bakımdan kanun biçiminde çıkarılması yeterli olmayıp bunların içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerekir bu açıdan kanunun metni bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır bu nedenle belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir suç ve cezada kanunilik ilkesinin tabi bir sonucu da ceza içeren kanunların uygulanmasında kıyasa başvurulamayacağıdır nitekim bu kural ayrıca sayılı türk ceza kanununun maddesinde de ‘kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz şeklinde ifade edilmiştir kıyas yasağına kuralına göre suç oluşturan fiillerin kanunda açıkça tanımlanması gerekmekte olup mevcut kanunların failin aleyhine olarak genişletici bir şekilde yorumlanması veya benzetme yapılması da mümkün değildir suç oluşturan fiillerin kanunda açık ve belirgin bir şekilde tanımlanması gerekliliği bireyin söz konusu düzenlemenin lafzından hangi davranış veya ihmallerinin cezai sorumluluğuna yol açacağını teşhis edebilmesi veya öngörebilmesi ile sağlanmış olur somut olayda uygulanması gereken sayılı türk ticaret kanununun maddesinde ise ‘c başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma özellikle ve maddesinde ise ‘kendisine emanet edilmiş teklif hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak düzenlemesi yer almaktadır görüldüğü üzere maddenin fıkrasında yer alan ‘özellikle ifadesi ile maddesinde yer alan ‘gibi iş ürünleri ifadeleri bir eylemin kanunda tanımı yapılmasa dahi kanunda tanımı yapılan eylemlere benzemesi halinde de yani kıyas yoluyla ceza verilebileceğini belirtmektedir yargısal yorum yoluyla bir kanun maddesi anlaşılabiliyor ise burada belirlilik ilkesi veya kıyas yasağına aykırılık olmayacağını anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında kabul ettiği göz önüne alınsa da yargılamaya konu somut olay bakımından geniş kapsamlı fiil davranış veya durumların özellikle ve gibi kelimeleri nedeniyle yasanın kapsamına girebileceği ve geniş anlamda birçok fiil ve durumu da normun suç kapsamına aldığı artık bu durumun yargısal yorum faaliyeti olarak kabul edilemeyeceği kıyasa ya da kıyasa yol açacak şekilde genişletici yoruma uzandığı düşünüldüğünden belirtilen ifadeler anayasanın maddesi göz önüne alındığında açıkça anayasaya aykırıdır bu bağlamda türkiyenin de tarafı olduğu i̇nsan hakları avrupa sözleşmesinin maddesinde cezaların yasallığı başlığı altında yer alan ‘hiç kimse işlendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkum edilemezesas sayısı karar sayısı şeklindeki kuralın da göz önünde bulundurulması gerekmektedir bu kuraldan ortaya çıkan sonuç fiilin işlenmesinden sonra yürürlüğü giren kanunların failin aleyhine olarak uygulanamayacağı kanunların failin aleyhine olarak genişletici bir şekilde yorumlanamayacağı ve kıyas yapılamayacağıdır bundan başka suçların kanunda açık ve belirgin bir şekilde tanımlarının olması gereklidir nitekim avrupa i̇nsan hakları mahkemesi tarihli ve sayılı kararında da kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak sanık aleyhine genişletici yorum yapılamayacağını belirtmiş kanunun yaptırıma bağladığı suçun ve bu suç karşılığında öngörülen cezanın açık bir biçimde tanımlanması ve bir kimsenin hareketinin ceza sorumluluğu gerektireceğini mahkeme kararlarıyla yorum yoluyla da olsa önceden kestirebilmesi gerektiğini vurgulamıştır gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere yargılamaya konu olayda uygulanması gereken ttk maddesinin ttk ve maddesi yönünden anayasanın maddesi ile i̇has maddesine açıkça aykırı olması nedeniyle maddenin iptaline karar verilmesini teminen anayasa mahkemesine başvuru yapılmasına ve başvuru hakkında bir karar verilinceye kadar davanın geri bırakılmasına karar vermek gerekmiştir sonuç anayasanın maddesi ile son maddesi delaletiyle i̇nsan hakları avrupa sözleşmesinin maddesi gözetildiğinde davada uygulanacak kural olan sayılı türk ticaret kanunun maddesinin aynı kanunun maddesinin ve maddesi yönünden açıkça anayasanın maddesine aykırı olması sebebiyle anayasa mahkemesine başvurulmasina anayasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvuru hakkında karar verilinceye kadar davanın geri̇ birakilmasina i̇ş bu dosya hakkında geçici dosya oluşturulmasına anayasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesince başvuru hakkında beş ay içinde bir karar verilmemesi halinde davanın yürürlükte olan kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına kararın bir örneğinin sanığa ve sanık müdafine ve katılan vekiline tebliğine karar verildi
673
esas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesine göre türkiye cumhuriyeti insan haklarına saygılı bir hukuk devletidir uncu maddesine göre herkes maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir yine anayasanın nci maddesine göre yasama yetkisi devredilemez yüksek mahkemenizin başvurusuna ilişkin tarih ve sayılı kararında da belirtildiği üzere hükümlü ve tutuklular anayasa ve sözleşmenin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler ancak cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir diğer taraftan ceza hukukunda cezanın kendisi bizatihi bir amaç olmayıp cezadan beklenen amaçları elde etmek için kullanılan bir araçtır cezalandırmayla ulaşılmak istenen esas amaç mahkumların yeniden sosyalleştirilmesi ve topluma kazandırılmasıdır bu nedenle günümüz infaz hukukunda salt olarak ıslahı öngören anlayış terk edilerek yerini mahkûmların yeniden sosyalleştirilip sağlıklı bireyler olarak toplumsal hayata geri dönmelerini hedefleyen eğilime bırakmıştır ceza politikası da mahkûmları sosyalleştirme amacına dönük bir evrimleşme geçirmiş olup mahkumların sosyal hayata hızlıca adapte olabilmeleri sosyal sorumluluk bilinci içinde suçtan uzak kalarak hayatlarını sürdürebilmeleri ve sivil hayatta sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri çağdaş infaz rejiminin temel amacı haline gelmiştir avrupa i̇nsan haklan mahkemesi de bu yeni eğilimi benimseyip avrupa ceza politikasının mahkûmları sosyalleştirme amacına dönük bir evrimleşme geçirdiğini kabul etmiştir bu bağlamda uluslararası platformda bugün için mahkûmların dış dünyayla temaslarını makul düzeyde devam ettirmesi çok önemli kabul edilmektedir her şeyden önce mahkûmlara aileleriyle ve yakınlarıyla ilişkilerini devam ettirebilme imkânı verilmesi gerektiği düşünülmektedir bu hakların yerine getirilmesi noktasında kaynak yokluğu bir gerekçe olarak kabul edilmeyip özgürlüğünden yoksun bırakılan özgür toplumla yeniden bütünleşmesini kolaylaştıracak şekilde infaz sürecinin yürütülmesi konusunda devletlere pozitif bir yükümlülük atfedilmektedir bu bağlamda mahkûmların rehabilite edilmesi esasında bireyin özel alanına yani dokunulamaz ve engellenemez dünyasına ilişkin bir kavramdır mahkûmların toplumsal yaşama ıslah olmuş biçimde yeniden dönebilmeleri sosyal hayatla bağlarını koparmamış olmaları oranında başarılı olabilecektir cezaevi ortamının mahkûmları sosyal yaşama sağlıklı bireyler olarak yeniden entegre etmek için yeterince uygun olduğu söylenemez bu nedenle bir mahkumun ailesi ve yakınlarıyla ilişki kurabilmesi haberleşme ve görüşme imkanı ile bu kişilerden soyutlanmadan yaşamaya devam etmesinin sağlanması kurallara saygılı ve sorumluluk sahibi bir birey olarak topluma yeniden kazandırılmasında büyük öneme sahiptir bu nedenle mahkumun cezaevine girmesi ile bozulan ailevi ve toplumsal bağlarının yeniden sosyalleştirme kapsamında onarılması için ailesi ve yakın çevresiyle ilişkisini sürdürmesi gerekmektedir böylelikle hükümlü olmanın zararlı sonuçları azaltılacak ve tahliye olduktan sonra sosyal hayata adaptasyon süreci hızlanacaktır dolayısıyla her ne kadar mahkûmiyet kavramının belli bir sınırlama alanını beraberinde getirdiğini kabul etmek gerekse de bu sınırlama alanı hiçbir zaman mahkûmun özel hayatına ve ailesiyle ilişkilerine yönelik müdahalelerde gözetilmesi gereken adil dengeyi aşmamalıdıresas sayısı karar sayısı ai̇hm hiçbir cezanın aileyle olan iletişim üzerine konulacak genel bir yasağı kapsamayacağı ilkesini benimsemektedir ayrıca mahkeme bu ilkenin normatif temellerinin iç hukukta açık ve ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerektiği kanaatindedir genel ziyaret yasağı konulamayacağına ilişkin olarak mahkemenin bakış açısını gülmeztürkiye kararı ortaya koyabilecek niteliktedir mahkeme somut olaya konu olan cezanın genel nitelikte bir yasaklama olduğunu belirterek başvurucunun aile yaşamına müdahale edildiğine karar vermiştir sonuç olarak dış dünya ile iletişim daha önceki yıllarda bir hak olarak görülmeyip cezaevi sistemlerinde iyileştirme yöntemi olarak kabul edilmekteyken günümüz değerlerinde insan olmalarından ötürü özgürlüğünden yoksun bulunanlara tanınan bir hak olarak kabul edilmektedir tbb dergisi bülent altınsoy bu itibarla sayılı kanunun maddesinde yer alan zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere ibaresi hükümlünün eşi üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı dışında kalan üç yakını ile iletişim kurma hakkına genel nitelikte bir kısıtlama getirmektedir bu kısıtlamanın sayılı kanunun temel amacına uygun olduğu kamu hizmetinin gereklerine kamu yararına dayandığı ve hükümlü ile kurum menfaatleri arasında adil bir denge kurduğu söylenemez söz konusu kısıtlama bu haliyle hükümlünün iyileştirme ve bireyselleştirme çalışma ve çabalarını sekteye uğratıcı ve hükümlülüğü süresince manevi varlığını geliştirme hakkına müdahale eder niteliktedir keza zorunlu nedenlerin belirlenmesi yetkisinin i̇dareye bırakılması nedeniyle yasama yetkisinin devri niteliğindedir bu nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere ibaresinin anayasanın ve ve inci maddelerini ihlal ettiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir hüküm gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere sayılı kanunun inci maddesi uyarınca ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasındaki zorunlu haller dışında bir daha değiştirilmemek üzere ibaresinin anayasanın nci nci ve nci maddelerine aykırı görülmesi nedeniyle iptali talebiyle anayasa mahkemesi̇ nezdi̇nde i̇ti̇raz yoluna başvurulmasina anayasanın maddesi gereğince anaya mahkemesince bir karar verilinceye kadar davanın geri bırakılmasına i̇şbu dosya hakkında karar verilebilmesi için sayılı kanunun maddesinde düzenlenen aylık süre sonuna kadar beklenmesine bu süre sonunda anayasa mahkemesi tarafından bir karar verilir ise bu karara göre verilmez ise yürürlükteki hükümlere göre karar verilerek davanın sonlandırılmasına kararın hükümlüye tebliği için kırklareli tipi kapalı ceza i̇nfaz kurumuna gönderilmesine karar aslının ve dosyanın onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesineesas sayısı karar sayısı dair karar hükümlünün yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verildi
796
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ yukarıda belirtilen madde hükmü bir hukuk devletinde olması gereken hukuki güvenlik i̇lkesi aykırıdır hukuk devletinde devlet hukuk güvenliğini sağlama yükümlüdür hukuki güvenlik ilkesi kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar yasaların geriye yürümezliği i̇lkesi uyarınca yasalar kural olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olamaması hukukun genel ilkelerinden kazanılmış hakların korunması ilkesinin gereğidir bununla birlikte hukuki güvenlik ilkesi belirliliği de gerektirir belirlilik i̇lkesi yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını yasa kuralının ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerekli kılar i̇tiraz konusu yasa ile devam eden davalar için yasayla geriye dönük olarak açık bir müdahale yapılmıştır somut vakıada davalı kurum tüketiciden alınmaması gereken kayıp kaçak bedellerini davacıdan tahsil etmiştir ki kayıp kaçak bedellerinin nihai tüketiciye yansıtılamayacağı istikrarlı yargıtay uygulamaları ile sabittir yhgk gün ve sayılı karan ve yargıtay hdnin yerleşik içtihatlarıeldeki davada davacı dava açıldığı tarihte hukuka aykırı olarak tahsil edilen kayıp kaçak bedelinin iadesini talep etmiş bu davanın gerektirdiği mahkeme masraflarına katlanmıştır davacı istikrarlı yargıtay uygulamalarına göre kazanmayı beklediği meşru beklenti ilkesi gereği işbu davayı iptali talep edilen kanun hükmü nedeniyle kaybedecektir başka bir ifadeyle meşru beklenti seviyesinde kazanılması umulan davanın belirtilen kanun hükmüyle kesin olarak reddedilecek olması anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır diğer taraftan itiraz konusu kural anayasanın maddesinde garanti altına alman adil yargılanma hakkına aykırıdır zira adil yargılanma hakkı gereği kişiler açtıkları davaların kamusal veya değil herhangj bir müdahale olmaksızın bağımsız ve tarafsız biçimde görülmesini isteme hakkına sahiptir oysa itiraz konusu kural ile devam eden davalara müdahale edilmekte ve davalı lehine belli bir avantaj sağlanmaktadır nitekim avrupa i̇nsan hakları mahkemesine ai̇hm göre devam eden davalara belli bir sonucu garanti etmek adına yasa ile yapılan kamu müdahaleleri sözleşmenin maddesinde güvenceye kavuşturulan adil yargılanma hakkını ihlal eder ai̇hm ihlal bulduğu kararlarda özellikle yargılama sırasında yürürlüğe giren kanunla yapılan müdahalenin zamanlaması ve şeklini dikkate almış karar verme aşamasına yakın bir zamanda yargılamanın sonucuna etki edecek şekilde yapılmış olan müdahaleler yönünden ihlal tespit etmiştir bkz stran greek refmeries ve stratis ajıdreadisyunanistan zielinski ve pradal ve gonzalez ve diğerlerifransa bd no ve diğer başvuru numarası papageorgiouyunanistan no anagnostopoulos ve diğerleriyunanistanan no ai̇hm müdahalenin öngörülebilir olmasını belli bir davayı hedef almamasını az miktarda olmasını zorlayıcı bir kamu yararı taşımasını ve davanın esasının mahkemelerce incelenmesini şart koşmuştur bkz national provincial building society leeds permanent building society ve yorkshire building societybirleşik krallık forrer esas sayısı karar sayısı niedenthalalmanya no ogis institut stanislas ogec saint pie ve blanche de castille ve diğerlerifransa no i̇tiraz başvurusuna konu kural bu açıdan değerlendirildiğinde öncelikle ilgili kural öngörülebilir değildir zira davacılar açısından dava açıldığı tarihte bu yönde bir tahminde bulunmak olanaksızdır yine ilgili kural belli bir davayı hedef almamakla birlikte sonuçları itibarıyla mali hakları ciddi tutarlarda etkilemektedir ayrıca ilgili kuralın yasama organınca hangi zorlayıcı kamu yaran gereğince kabul edildiği belli değildir oysa devam eden davalara belli bir sonucu garanti edecek biçimde müdahale eden ilgili kuralın hangi zorlayıcı kamu yararına matuf kabul edildiğinin açıklanması gerekir son olarak ilgili kural gereği mahkemelerin davanın esasını inceleyebilmesi olanaksızdır çünkü mahkemeler ilgili kuralın amir hükmü gereği davayı davacının aleyhine sonuçlandırmak durumundadır yukarıdaki açıklamalar ışığında i̇tiraz konusu kanun hükmü anayasanın maddesinde yerini bulan hukuk devleti̇ ilkesini ve maddesinde yer alan adi̇l yargilanma hakkini ihlal etmektedir vi sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bakılan davada uygulanacak kuralın anayasanın ve maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde karar verildi
659
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir yukarıda numarası ve kısaca özellikleri yazılı dava dosyasında uygulanmak durumunda olan tcknun maddesi ve synın maddesinin ve cümlelerindeki özellikle bir gün tl sy değ sayılmak üzere tlden aşağı hükmolunan para cezaları bir gün hapse çevrilir tabirleri yukarıda anlatılan ilkeler ışığında bir kanun uygulayıcısı olarak adalet eşitlik ve diğer çağdaş toplum özelliklerine uymadığı anayasamıza da aykırı olduğu düşüncesi uyanmıştır şöyle ki dava dosyamızdaki örnekte olduğu gibi daha önce tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilen sanık hakkındaki kararın infazından itibaren beş yıl içerisinde yine bir başka tehdit suçunu işlemiştir cezaların caydırıcılığı ilkesinin bir sonucu olarak bizim ceza kanunumuzda da daha önceden herhangi bir suçtan mahkum olduğu halde öngörülen süre içerisinde yeniden bir suç işleyen şahısa karşı ikinci suçu nedeniyle verilecek cezanın tekerrür hükümleri uyarınca artırılması kuralı getirilmiştir konunun düzenlendiği türk ceza kanununun maddesine göre i̇kinci suç için tayin edilecek cezaya tekerrürden dolayı zammı gelen miktar hiçbir suretle evvelki suç için hükmedilmiş olan cezaların en ağırından ziyade olarak tayin olunamaz denilmiştir tcknın maddesine göre aynı nitelikte tekerrüre esas sabıkası olan kişilere ikinci suç için verilecek ceza oranlarında artırılabilecektir sözgelimi olayımızda olduğu gibi daha önceki silahlı tehdit suçu ile ay hapis cezasına mahkum olan sanığın ikinci suçunu işlemesi ve asgari had olan ay hapis cezasına mahkumiyeti halinde tekerrür hükmü uyarınca cezası ilâ ay arasında artırıma tabi tutulacaktır eğer sanığın önceki suçtan aldığı hürriyeti bağlayıcı cezası para cezasına çevrilmiş ise tck maddesi uyarınca çevrilen ceza asıl ceza kabul edilecek bu defa sayılı yasanın maddesi devreye girerek çevrilen para cezası günlüğü yılında verilecek kararlar için tl den hapis cezasına çevrilerek artırım yapılacak ve bu suretle tekerrür nedeniyle yapılacak arıtırımın sadece günle sınırlı tutulmasına adeta tekerrür hükümlerinin uygulanmamasına yol açacaktır avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine göre uygar uluslar tarafından tanınmış hukukun genel ilkelerine göre yapılacak yargılamanın suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık teşkil etmeyeceği açıkça vurgulanmıştır adalet eşitlik suçta ve cezada orantılılık ve cezaların caydırıcılığı ilkelerinin de bu sayılanlar arasında yer aldığında hiçbir kuşku yoktur mevcut yasa hükümlerinin uygulanması halindedaha önce cezası paraya çevrilen ve çevrilmeyen arasında tekerrür hükümlerinin uygulanması sonucunda açık bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır bu ise hukukun genel ilkeleri arasında sayılan cezaların önleyiciliği suçta ve cezada orantılılık gibi ceza hukukunun genel i̇lkelerine aykırıdır bu açıdan uygulama ile doğacak sonuçlar anayasanın başlangıç hükümleri ve maddeleriyle ai̇hsnin ve maddelerine açıkça aykırılık teşkil edecektir hakkında paraya çevrilme tedbiri uygulandığı halde bunu suistimal ederek ikinci bir suç işleyen sanığınesas sayısı karar sayısı diğerlerine oranla daha ağır bir şekilde cezalandırılması gerekirken mevcut hükümler karşısında bir nevi ödüllendirilmiş olmaktadır yasalar gereği birinci mahkumiyet hükmünü veren mahkemenin paraya çevirme kararı ikinci suç nedeniyle tekerrürden dolayı hüküm kuracak mahkemeyi bağlamakta ve tcknın ve maddelerini işlemez hale sokmakta yargıçların kendi vicdani kanaatlerine göre hakkaniyete uygun karar verme serbestilerini sınırlandırmaktadır ortaya çıkan sonuç anayasanın maddesinde yer alan yargı bağımsızlığı ilkesine aykırıdır bir uygulamacı olarak görevimiz sırasında bu sıkıntıyı fazlasıyla hissetmekteyiz yargılama sonunda hürriyeti bağlayıcı cezası paraya çevrilen sanığın infaz aşamasında bu para cezasını ödememesi durumunda synın maddesinin fıkrası uyarınca çevrilen para cezasının tl si bir güne denk gelecek şekilde hapis cezasına dönüştürülmesi de anayasanın son maddesine açıkça aykırılık teşkil edecektir mahkemenin bu konuda bir kararı olmaksızın mahkemenin verdiği mahkumiyet hükmü idari mercilerce değiştirilmektedir zira hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya çevrilirken sayılı yasanın maddesi uyarınca tedbir mahiyetindeki bu cezaya dönüştürülmektedir yoksa müsnet olayda olduğu gibi ay hapis cezasından dönüştürülen toplam tlnin sanık tarafından ödenmemesi durumunda bugün için infaz edilecek olsa toplam bir gün hapis yatmasını sağlamak değildir yasanın bu imkanı sayesinde sanığı yargılayan ve vicdani kanaatine göre hüküm kuran mahkemenin verdiği ay hapis kararına rağmen sanığın sadece bir gün hapis yatmasına olanak sağlayacaktır avrupa birliğine giriş süreci yaşadığımız şu günlerde oldukça yoğun eleştiriler alan infaz yasamızın çarpık ve çağdaş hukuk normlarına uymayan hükümlerinden biri olarak öne çıkan sayılı yasanın maddesinin fıkrasının ve tümceleri bu açıdan anayasamızın son maddelerine açıkça aykırılık teşkil ettiği düşünülmektedir hürriyeti bağlayıcı cezaları paraya çevrilen kişilerinsüresi içerisinde bu para cezalarını ödememeleri halinde işledikleri suç nedeniyle sözgelimi mevcut olayımızda bir güne tl denk gelecek şekilde hapse dönüştürüleceğinden sadece bir gün hapiste yatması söz konusu olacakken hüküm tarihinde hürriyeti bağlayıcı cezaları paraya çevrilmeyen bir şahsın bilfiil ay cezaevine girip hapis yatması gerekecektir bir açıdan hürriyeti bağlayıcı cezaları paraya çevrilmeyenlerin bu eşitsizlik karşısında adil yargılanma hakları ihlal edilmektedir bu ise yasa önünde eşitlik sosyal hukuk devleti adil yargılanma suçta ve cezada orantılılık kanunsuz suç ve ceza olmaz gibi çağdaş ve genel hukuk ilkelerine dolayısıyla anayasamızın başlangıç hükümleri ve son maddeleri ile ai̇hsnin ve maddelerine açıkça aykırılık teşkil ettiği düşüncesindeyiz i̇ptali istenilen yasa hükümlerinin anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmesi halinde uygulamada tekerrür hükümlerinin uygulaması ve para cezasına dönüştürülen hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı konusunda hiçbir sorunla karşılaşılmayacağı düşünülmektedir tck maddesinin iptali halinde tekerrür nedeniyle sanıklara verilecek ceza tck ve maddeleri uyarınca en fazla kadar artırılacak tck maddesi uyarınca da artırılacak miktar hiçbir şekilde önceki mahkumiyet miktarından fazla olamayacaktır böylece şahıslar arasında eşitlik sağlanacak suçta ve cezada orantılılık ilkesine uyulmuş olacaktır synın maddesinin ve tümceleri iptal edildiğinde ise hürriyeti bağlayıcı cezası paraya dönüştürülen sanıkların bu cezalarını ödememeleri halinde cezaları sanki parayaesas sayısı karar sayısı çevrilmemiş gibi tekrar aldıkları temel cezaya dönüştürülecek ve böylelikle hem cezaları paraya dönüştürülen ve dönüştürülmeyenler arasında ceza adaleti sağlanmış olacak hem de yüce türk ulusu adına karar veren mahkemenin nihai kararı idari mercilerce değiştirilmemiş olacak böylelikle adalete olan güvenin bir nebze de olsa gelişmesine katkı sağlamış olacaktır karar bu dosyada uygulanması sözkonusu olan tcknun ve sayılı yasanın maddesinin fıkrasının ve tümcelerindeki özellikle bir gün tlden sayılmak üzere tl sy ile değişik ve yılı içinden aşağı para cezaları bir gün hapse çevrilir ibarelerinin türkiye cumhuriyeti anayasasının başlangıç hükmünün fıkrası maddesi maddesi maddesi delaleti ile avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin fıkrası ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin fıkrası ile anayasanın son maddesine aykırı olduğu düşüncesine varılmakla söz konusu yasa hükümlerinin iptali için anayasanın maddesi uyarınca dava dosyasının onaylı bir suretinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine dava dosyasının anayasanın maddesi uyarınca ay süre ile bekletici mesele sayılmasına tarihli celsede açıkça karar verildi
983
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir i̇nfaz hakimliği kanununun gereğince şikayet kanun tüzük veya yönetmelik hükümleri ile adalet bakanlığı genelgelerine dayalı olarak inceleme yapılması gerekmektedir sayılı cezaların i̇nfazı hakkındaki kanunda şikayet konusu ile ilgili bir düzenleme mevcut değildir cezaların infazına dair tüzükte maddede hükümlünün şahsi eşyasının korunması şekli maddede kıymetli eşyanın korunma biçimi düzenlenmiş ve müteakip maddelerde kurum içindeki davranışlar belirtilmiş ancak diğer maddelerde de odalarında bulundurulacakları eşyalar açıklanmamış ceza ve tevkif evleri iç yönetmeliğinde yapılan düzenlemede aramada bulundurulması ve taşınması suç teşkil eden eşya olduğu takdirde csavcılığına verileceği kuruma girmesi yasak olan eşyanın emanete alınacağı açıklanmış bu eşyaların nelerden ibaret olduğu tek tek sayılmamıştır adalet bakanlığı ceza ve tevkif evleri genel müdürlüğünün tarih sayılı genelgesinde kantinden temin edilmek üzere oda ve koğuşlarda bulundurulacak eşyalar sayılmış yine tarihli ve sayılı genelgede de tutukluhükümlülere verilecek eşyalar açıklanmış bu eşyalar arasında çamaşır ipinin de bulundurulacağı belirtilmediği görülmüştür yukarda açıklanan kanun cezaların infazına dair tüzük cezaevi iç yönetmeliğinde düzenleme olmadığı tarih ve sayısı yukarıda belirtilen adalet bakanlığı genelgelerinde bulundurulabilecek eşyaların tek tek sayıldığı gözönüne alındığında konunun genelge hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır genelge ile yapılan düzenlemenin hükme esas alınması anayasanın maddelerine aykırılık teşkil ettiği kararların anayasa kanun ve hukuka uygun olarak verileceği hükmü ile hiçbir makamın hakimlere genelge gönderemeyeceği hükmüne aykırı olduğu ayrıca avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesi sapsam ve yorumu itibariyle uygulanacak kuralın erişilebilirlik öngörülebilirlik ve kesinlik ilkelerinin gözetilmemiş olması itibariyle bu nedenle de sayılı yasanın anılan madde ve fıkralarının itiraz yoluyla incelenmesi için anayasa mahkemesine gönderilmesine ve sonucunun beklenmesine karar verildi
256
esas sayısı karar sayısı iii anayasaya aykiriliğinin değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi hukuk devleti ilkesini maddesi ise kanun önünde eşitlik ilkesini düzenlemektedir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun ve insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimlerine açık olan devlet ifade eder anayasanın maddesinde herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları belirtilmiştir anayasanın maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanun karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır kanun önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmaz anayasa mahkemesi tarih ve k ve diğer birçok kararı anayasanın maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilmiş devlete çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek çalışma yaşamım geliştirmek için çalışanları korumak çalışmayı denetlemek işsizliği gidermeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli önlemleri alma ödevi verilmiştir çalışanların yaşam düzeyinin yükseltilmesi ve çalışma yaşamının geliştirilmesi için çalışanların korunması ödevinin çalışanların güvenli ve sağlıklı bir iş ortamında çalışmalarının temin edilmesini de kapsadığı açıktır anayasanın maddesinde ‘i̇nsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlama devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır olayda davacının tarihinden sonra davalı idare bünyesinde çalışmaya başladığından bahisle tarihinden önce aynı kurumda aynı ünvan görev ve sorumluluk çerçevesinde çalışmaya başlayan diğer uzman yardımcılarıyla mali ve sosyal haklarının eşitlenmesine yönelik başvurunun reddedildiği davalı idare işleminin dayanağının yukarıya alman sayılı khk hükmü olduğu söz konusu hükmün aynı statü ve durumdaki çalışanlar arasında eşitliği zedeleyici nitelik eğitim görev sorumluluk statüye giriş koşulları açısından hiçbir fark olmaksızın aynı ortamda çalışanlar arasında mali ve sosyal dengenin bozulması suretiyle çalışma barışını olumsuz etkileyici sırf belli bir tarihten sonra statüye dahil olunduğundan bahisle dar anlamda eşitlik ilkesine aykırı olan hüküm ile söz konusu tarihtenesas sayısı karar sayısı sonra idare bünyesinde çalışmaya başlayan kamu görevlilerinin maddi ve manevi geliştirme hakkına ve devletin bu kapsamdaki sorumluluğuna aykırı nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır öte yandan söz konusu hükmün sayılı khk ile düzenlendiği anayasa mahkemesi tarafından tarih ve k sayılı kararıyla iptal edildiği ve iptal kararının resmi gazetede yayımlandığı tarihinde yürürlüğe girdiği iptal kararından sonra yasama organı tarafından tarihli resmi gazetede yayımlanan sayılı kanun ile aynen sayılı khkya eklendiği ve tarihinden itibaren hüküm ifade edecek şekilde düzenlendiği bu bağlamda aleyhe olan kanunların geriye yürütülmesi ve kazanılmış haklara aykırı olması sebebiyle anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır iv sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde karar verildi
659
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucu olan hukuki güvenlik i̇lkesi hukuk kurallarında sık sık değişiklikler yapılarak hukuki istikrarı ve belirliliği yok eden kurallar ihdas edilmemesi geriye yürüyen kuralların kazanılmış haklara dokunmadan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alması gerektiğini ifade eder herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir tc anayasası madde hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz tc anayasası madde devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar tc anayasası madde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz tc anayasası madde sayılı bankacılık kanununun maddesindeki düzenlemenin anayasanın maddesinde cumhuriyetin niteliklerinden kabul edilen hukuk devleti ilkesi olmanın doğal sonucu olan hukuki güvenlik i̇lkesi nedeniyle geriye etkili olmayacağı dolayısıyla kanunun yürürlüğünden önceki olaylar uygulanmayacağı yasama organının da kabulündedir yasama organı bu ilkeyi aşmak için sayılı bankacılık kanununun geçici maddesi ile zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir düzenlemesini getirerek hukuk devleti ilkesini etkisiz kılmayı amaçlamıştır sayılı bankacılık kanununun ve geçici maddesindeki bu düzenlemeler tc anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine maddesinde düzenlenen eşitlik i̇lkesine maddesinde düzenlenen anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü i̇lkelerine açıkça aykırıdır yapılan düzenleme ile borçluların durumu ağırlaştırıldığı gibi daha önceki yasalar ile kazandıkları haklar ihlal edilmiştir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilke olarak kanunların geriye yürütülmemesini gerekli kılar bu ilke uyarınca kamu yararı kamu düzeni kazanılmışesas sayısı karar sayısı hakların korunması mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında sonradan çıkan bir kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olaylara uygulanmaz bankacılık alanındaki düzenlemeler de kanunlarla gerçekleştirildiğinden geriye yürümezlik bankacılık ile ilgili kanunları için de doğal bir zorunluluktur kamu hizmetlerinin yürütülmesinde gerekli kaynağın elde edilmesi adına kamu alacaklarının takip ve tahsili için hukuki düzenlemeler ve ayrıcalıklı yetkilerle kolaylık ve hızlılık sağlanmasının doğal olduğu kabul edilmekle birlikte bu konuda bireylerin hakları ve hukukun genel ilkelerinin de göz önünde bulundurulması hukuk devletinin bir gereğidir düzenlemeden beklenen kamu yararının tmsf alacaklarının zamanaşımına uğramasını önleyerek daha yüksek oranda tahsilatın sağlanması olduğu anlaşılmaktadır buna karşılık borçluların zamanaşımına uğramış tmsf borçlarından sorumlu tutulmaları diğer bir anlatımla zamanaşımına uğramış borçların yeniden canlandırılması hukuka olan güven duygusunu zedeler ve hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmaz sayılı kanunun geçici maddesinde yer alan ibare ile getirilen düzenlemenin borçluların sorumluluklarını geçmişe dönük olarak arttırması ve zamanaşımına uğramış tmsf ye olan borçlarını canlandırması hukuk kurallarının geriye yürütülmesi anlamına gelmekte ve anayasada yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır nitekim anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı kararında da zamanaşımı hükümlerinin geriye yürütülmesinin anayasaya aykırı olduğu belirtilmiştir neti̇ce i̇ talep açıklanan nedenlerle tc anayasasının ve maddelerine aykırı sayılı bankacılık kanununun geçici maddesinin iptaline karar verilmesi talep olunur
517
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir idari yargı yargıç adayı alımına yönelik olarak tarihinde yapılacak olan sınavın ve bu sınavın dayanağını oluşturan adli ve i̇dari yargıda hakim ve savcı adaylığı yazılı sınav mülakat ve atama yönetmeliğinin iptali ve yürütmenin durdurulması ile sayılı hakimler ve savcılar kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendindeki yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek bendindeki hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak hükümlerinin maddesinin birinci fıkrasındaki adalet bakanlığınca ibaresinin maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesindeki yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenler başarı derecelerine göre sıraya konularak adalet bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına ibaresinin maddesinin son fıkrasını oluşturan adayların yarışma sınavı ve mülakatı ile inci maddenin bendinin uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikte düzenlenir hükmünün ve sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun ek– maddesinin üçüncü fıkrasının cümlesini oluşturan burs alarak öğrenimlerini tamamlamış olanlar staj için yazılı sınava tabi tutulmazlar ibaresinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulması istemiyle açılan davada danıştay onikinci dairesince verilen ve idari yargı yargıç adayı alımına yönelik olarak tarihinde ilan edilen ve tarihinde yapılan yazılı sınav ile bu sınav sonucunda yapılacak olan mülakatın ve bu sınavların dayanağı olan adli ve i̇dari yargıda hakim ve savcı adaylığı yazılı sınav mülakat ve atama yönetmeliğinin yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin bulunan günlü sayılı karara davalı idarelerin itiraz etmeleri üzerine açılan dosya incelendi sayılı hakimler ve savcılar kanununun maddesinde adaylığa atanacaklarda aranacak koşullar düzenlenmiş bu arada maddenin bendinde yazılı yarışma sınavı ve mülakatta başarı göstermeknin şart olduğu hükme bağlanmıştır aynı kanunun maddesinde de her yıl alınacak aday sayısı avukatlık mesleğinden alınacaklarla birlikte türkiye adalet akademisinin görüşü alınmak suretiyle kadro ve ihtiyaç durumuna göre adalet bakanlığınca tespit edilir yukarıdaki maddede belirtilen niteliklere sahip olup yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenler başarı derecelerine göre sıraya konularak adalet bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına daha önce başka görevlerde kadro maaş ve derece yönünden iktisap etmiş oldukları haklar nazara alınmak suretiyle lisans lisansüstü master ve doktora öğrenim durumlarına göre devlet memuriyetine giriş derece ve kademesiyle veya bu derecelerden aşağı olmamak şartıyla müktesep olarak almış oldukları derece ve kademeyle adaylığa atanırlar bu atamada daha önce serbest avukatlık yapmış olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi de değerlendirilir bu sıraya göre ihtiyaç sayısınca atananların dışında kalanlar bir hak iddia edemezler doktora yapanlar sadece mülakata tabi tutulurlaresas sayısı karar sayısı adayların yarışma sınavı ve mülakatı ile inci maddenin bendinin uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikte düzenlenir hükmüne yer verilmek suretiyle her yıl alınacak aday sayısının avukatlık mesleğinden alınacaklarla birlikte türkiye adalet akademisinin görüşü alınmak suretiyle kadro ve ihtiyaç durumuna göre adalet bakanlığınca tespit edileceği inci maddede belirtilen niteliklere sahip olup yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenlerin başarı derecelerine göre sıraya konularak adalet bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına göre adaylığa atanacakları adayların yarışma sınavı ve mülakatı ile inci maddenin hakimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları bulunmamak hükmünü taşıyan bendinin uygulanmasına ilişkin hususların yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür değinilen maddede yazılı yarışma sınavı ve mülakatı yapacak makam gösterilmemekle birlikte maddenin son fıkrasında adayların yarışma sınavı ve mülakatının uygulanmasına ilişkin konuların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir bu maddenin son fıkrası hükmü esas alınarak adalet bakanlığınca çıkarılan adli ve i̇dari yargıda hakim ve savcı adaylığı yazılı sınav mülakat ve atama yönetmeliğinde adayların yazılı yarışma sınavları ile mülakatlarının adalet bakanlığınca yapılacağı öngörülmüştür bu durumda yargıçlar ve savcılar birliğince açılan bu davada öncelikle hakim ve savcı adaylığına atamanın ve adaylığa atanacaklara uygulanacak yazılı yarışma sınavı ve mülakatın adalet bakanlığınca yapılmasının anayasaya uygun olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir her ne kadar danıştay i̇dari dava daireleri kurulunun günlü yd i̇tiraz no sayılı kararıyla sayılı yasanın maddesinin son fıkrasında yer alan mülakat ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varılarak anayasa mahkemesince başvurulmuş ise de tarihli ve sayılı yasa ile sayılı yasanın maddesinin son fıkrası yeniden düzenlendiğinden mülakat ibaresi için de anayasaya aykırılık yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir anayasa mahkemesinin birçok kararında belirttiği gibi hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlettir adil bir hukuk düzeninin kurulması ise yargının bağımsızlığı hakim bağımsızlığı ve teminatının sağlanması ile mümkündür anayasanın maddesinde hakimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler denilerek hakimlerin bağımsızlığı ilkesi kabul edilmiştir anayasada ayrıca bu ilkeyle yetinilmeyerek maddede hakimlik ve savcılık teminatı kabul edilmiştir öte yandan anayasanın maddesinde hakim ve savcıların nitelikleri ve atanmalarının mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre yasayla düzenlenmesi öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı bu bağlamda hakimlerin mesleğe ne şekilde kabul edildikleri doğrudan bağımsızlıkları ile ilgili olduğundan mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esasları gereğince hakimlerin seçilmelerinin tarafsız nesnel ve sadece liyakati ölçmeyi amaçlayan sınavla yapılması gerekmektedir nitekim yargı bağımsızlığının temel ilkesini günlü sayılı kararı ile onaylayan birleşmiş milletler genel kurulu hakimlik mesleğine yeterli hukuk eğitimi görmüş yetenekli ve kişilikli bireyler seçilecektir seçim yönteminde amaca aykırı düşüncelerin rol oynamasını engelleyecek tedbirler alınmalıdır hakimlerin seçiminde bir kişiye karşı ırk renk cinsiyet din siyasi veya diğer fikirler milli veya sosyal menşe ve mal varlığı gibi düşüncelerle hiçbir ayırım yapılmayacak ancak hakim adayının ülke vatandaşı olması şartı ayrımcılık olarak nitelendirilmeyecektir ilkesini kabul etmiştir yine avrupa konseyi bakanlar komitesi hakimlerin rolü etkinliği ve bağımsızlığı konusunda günlü inci toplantısında aldığı kararda da hakimlerin mesleki kariyerlerine ilişkin tüm kararlar objektif kriterlere dayanmalı hakimlerin seçimi ve kariyerleri eğitimsel özelliklerini dürüstlük yetenek ve etkinliklerini de gözeten liyakat esasına göre olmalıdır ifadesine yer vermiştir öte yandan sayılı hakimler ve savcılar kanununun sayılı yasa ile değişik maddesindeki mesleklerinde en az üç yıldan beri eylemli olarak çalışan mesleğe kabulde aranan şartlara sahip olup yeterlik sınavının yapıldığı yılın ocak ayının son günü itibariyle kırk yaşını bitirmemiş olan avukatlardan bakanlıkça yapılacak yazılı yeterlik sınavı ile hakimler ve savcılar yüksek kurulu tarafından yapılacak mülakatta başarı gösteren avukatlar arasından avukatlıkta geçen süresinin tamamı fiilen meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği yasal koşulları göz önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adlî ve idari yargı hakimlik ve savcılık mesleğine kabullerine karar verilebilir avukatlık mesleğinden atanacaklar için yapılacak yazılı yeterlik sınavı ile mülakatın usul ve esasları yönetmelikle gösterilir hükmünün iptali istemiyle açılan davada anayasa mahkemesince verilen günlü sayılı kararda da nitelik saptamadan mesleğe kabul kararı verilemeyeceğine göre hakim ve savcıların nitelikleri mesleğe kabulden önceki dönemde yani adaylığa atanma ve adaylık süresi içinde belirlenecektir bu nedenle hakim ve savcıların diğer özlük haklarının yanısıra niteliklerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini öngören anayasanın maddesinde belirtilen hakim ve savcıların nitelikleri atanmaları ile maddesindeki adlî ve idarî yargı hakim ve savcılarının mesleğe kabulü ve atanmasının mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre yürütüleceği yolundaki kuralın adaylığa kabul dönemini de kapsadığının kabulü gerekir anayasa hakimlik ve savcılık mesleğine verdiği özel önemin gereği olarak bu mesleğe girecekleri adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak güvenceye kavuşturmak istemektedir bu da hakimlik ve savcılık mesleğine girmek isteyenlerin ister adaylıktan isterse avukatlıktan geçiş yoluyla olsun yeterlik sınavlarının yürütmenin etkili olamayacağı hakimler ve savcılar yüksek kurulunca belirlenecek bir sınav kurulu tarafından objektif ölçme ve değerlendirme esaslarına göre yapılmasını zorunlu kılmaktadır yasada belirlenen biçimde bakanlıkça yapılacak bir yeterlik sınavı öncelikle hakimlik ve savcılık mesleğine alınacakların yürütme organına karşı bağımsızlığını gölgelemektedir ayrıca mensubu olduğu partinin siyasal görüşünü gerçekleştirmek zorunda olan bir bakana hiyerarşik olarak bağlı olan bakanlık yöneticilerinin yaptıkları yeterlik sınavı sonucu mesleğe alınacak avukatların kendilerini her türlü maddî veesas sayısı karar sayısı manevi etkilerden uzak ve özgür hissetmeleri zorlaşacaktır onlar hakimliğin gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında daima tarafsızlıkları konusunda kuşku duyulacaktır bu durum ise mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatını düzenleyen anayasanın ve maddelerine aykırılık oluşturur denilerek bakanlıkça yapılacak yazılı yeterlik sınavı sözcüklerinin iptaline hükmedilmiştir görüldüğü gibi avukatlık mesleğinden hakim ve savcılığa atanacakların adalet bakanlığınca yazılı yeterlik sınavına tabi tutulmasının anayasaya aykırı olacağını belirten bu karar yasa ya da yönetmelikle bu konuda getirilecek benzer nitelikteki düzenlemelerin de anayasaya aykırı olacağı konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır ayrıca anayasa mahkemesinin bu kararı avukatlıktan hakimlik ve savcılığa geçeceklerle ilgili ise de sayılı yasanın maddesinde yazılı yükseköğretim kurumlarını bitirerek hakim ve savcı adaylığına başvuranlara uygulanacak yazılı yarışma sınavı ve mülakatın adalet bakanlığınca yapılacağı yolundaki kuralların hukuksal durumuna da açıklık getirmektedir değinilen bu karar kaynağı ne olursa olsun hakim ve savcı adaylığına başvuranların adaylığa atanmak için adalet bakanlığınca yazılı yarışma sınavına ve mülakata tabi tutulmalarının anayasanın mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik güvencesi ile ilgili hükümlerine aykırı olacağını hiçbir duraksamaya yer bırakmadan açıkça ortaya koymaktadır öte yandan anayasanın maddesinde hakimler ve savcılar yüksek kurulunun adli ve idari yargı hakim ve savcı adaylarını mesleğe kabul etme atama ve nakletme işlemlerinin yanı sıra maddede sayılan diğer işleri yapmakla görevli ve yetkili kılındığı dolayısıyla kurulun görevinin mesleğe kabul aşamasında başladığı belirtilebilir ise de değinilen anayasa mahkemesi kararında da vurgulandığı gibi nitelik saptamadan mesleğe kabul kararı verilemeyeceğinden ve hakim ve savcıların niteliklerinin mesleğe kabulden önceki donemde yani adaylığa atama ve adaylık süreci içinde belirleneceği açık bulunduğundan başka bir anlatımla adaylığa atama ve adaylık süreci mesleğe kabulün bir parçası niteliğinde olduğundan yasa ile hakim ve savcı adaylığına atama konusunda hakimler ve savcılar yüksek kurulunun yetkili kılınmasının anayasaya aykırı olmayacağı hususunda kuşku bulunmamaktadır buna göre kadro ve ihtiyaç durumunun yanı sıra hakim adaylarının ve dolayısıyla hakimlerin seçiminde yürütme organına yetki tanıyarak yarışma sınavı ve mülakata ilişkin usul ve esasların düzenlenmesini yönetmeliğe bırakan ve bu suretle sınav ve mülakatın adalet bakanlığı tarafından yapılmasına olanak sağlayan sayılı yasanın maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varılmıştır açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin ikinci fıkrası gereğince sayılı hakimler ve savcılar kanununun maddesinin sayılı yasa ile değişik son fıkrasındaki yazılı yarışma sınavı ve mülakatı ile ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kuralın anayasaya aykırılığı ve uygulanması durumunda giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğurabileceği gözetilerek esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine günü oyçokluğu ile karar verildi
1,663
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raza i̇li̇şki̇n gerekçeler anayasaya aykırılık iddiasında bulunan davacının gerekçeleri özeti yargıtay hukuk dairesinin bozma kararına ve özellikle bu kararda işlenen ana düşünceye göre sayılı kanunun maddesi aşağıdaki nedenlerle anayasa aykırı bulunmaktadır sayılı kanun sadece sayılı emekli sandığı kanununun sayılı kanunla değişik geçici maddesinde açıklanan emekli sandığına bağlı personele uygulama yeteneği bulunan bir kanun olup sosyal sigortalara bağlı olanların emekliliğe esas ücreti olamıyacağından bunlar hakkında uygulama kabiliyeti yoktur bu nedenle sosyal sigortalara bağlı personelin ücretlerinin herhangi bir sınırlamaya tabi olduğu düşünülemez bunların ücretleri serbestçe pazarlık ve görüşme ile belli edilir bu durum aynı kurumda aynı işi gören kişiler arasında bir ayrılık getirmekte bir bölümüne sınırlamalar koyarak ötekilerini ayrıcalı duruma sokmak suretiyle anayasanın maddesindeki eşitlik esasına aykırı bir ortanı yaratmakta olduğu gibi özellikle ücret bakımından bir ayrılığa ve bunlardan biri için adaletsizliğe yol açmaktadır bu husus da anayasanın ücrette adaletin sağlanmasını öngören maddesine aykırıdır anayasanın maddesi işçilere işverenle olan ilişkilerinde iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amacı ile toplu sözleşme hakkı tanımıştır anayasanın bu maddesi doğrultusunda çıkarılan sayılı kanun serbest pazarlık sistemine dayanır sayılı kanunun maddesi i̇ş kanununa göre işçi niteliğinde olup emekli sandığına bağlı olanların ücretlerinin emekliliğe esas derecelerinin üç yukarı derece ücretini geçemeyeceğine ilişkin hükmü ile bunların toplu sözleşme haklarını sınırlayıp kısıtlandığından ve bunlardan üç üst derece ücretini alanlar yönünden toplu pazarlık olanağını tümüyle ortadan kaldırdığından anayasanın maddesine aykırı düşmektedir yargıtay hukuk genel kurulunun günlü ve sayılı kararında sayılı kanuna bağlı olanların da devlet memuru sayılacakları açıklanmıştır sayılı kanunun işçi niteliğini taşıyan kamu hizmeti görevlilerinin devlet memuru sayılmasına imkân veren maddesi bu hali ile de anayasaya aykırı olup yukarıda açıklanan nedenlerle bu maddenin iptali gerekmekledir i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi sayılı kanun maddesinin ve sayılı bentlerinde memurlar için yasanın tanımamış olduğu hak ve faydaların hizmetliler için de kabul edilemiyeceği ancak bunlardan i̇ş yasasına göre işçi niteliğinde bulunanlar için hizmetin gerektirdiği nisbette giyecek ve yiyecek temin olunabileceği hükmü konulmuş bulunmakta tc anayasasının maddesinde de işçiler işverenle olan münasebetlerinde iktisadî ve sosyal durumlarım korumak ve düzeltmek amacı ile toplu iş sözleşmesi ve grev hakkına sahiptirler grev hakkının kullanılması ve istisnaları ve işverenlerin haklan kanunla düzenlenir denilmektedir bu maddeye dayanılarak daha sonra yapılan sayılı yasa işverenlerle işçilerin serbest pazarlık yapmaları esasına yer vermiştir bu durumda sayılı yasanın maddesi işçilerinesas sayısı karar sayısı işverenlerle yapacakları toplu sözleşmede gündeliklerini ve aylıklarını pazarlık sureti ile serbestçe kararlaştırmaları hakkını ortadan kaldırmakta kısıtlamakla olduğu için anayasanın maddesine aykırıdır
395
esas sayısı karar sayısı toprak mahsulleri ofisi genel müdürlüğünde sayılı kanun hükmünde kararnamenin eki sayılı cetvele tabi olarak personel ve eğitim daire başkanı olarak görev yapmaktayken tarihinde yine aynı cetvele tabi olarak müşavir kadrosuna atanan şaban tokat tarafından aylıklarının sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki sayılı cetvelin veya sırasında yer alan ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak ödenmesi için toprak mahsulleri ofisi genel müdürlüğüne yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin tarihinden itibaren düzenlenen maaş bordrolarının ve dayanağı olan sayılı kanun hükmünde kararname hükümlerinin uygulanmasına ilişkin sayılı devlet memurları kanunu tebliğinin sayılı kanun hükmünde kararnamenin ek madde eki sayılı cetvelin uygulanma şekline ilişkin açıklamalar içeren bölümünün eksik düzenlenmesi nedeniyle ve sayılı devlet memurları kanununun aylık ve ödemelerle ilgili ilâ maddeleriyle maddesine ve sayılı kanun hükmünde kararnameye aykırı olduğu ileri sürülerek iptal edilmesi ve başvuru tarihinden itibaren yoksun kaldığı aylık ve özlük kayıplarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi ile sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki müşavir kelimesinin ek maddesinde yer alan diğer kanunların bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz şeklindeki hükmünün kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan müşavir unvanlı kadroya yer verilmediğinden eksik düzenleme nedeniyle ek madde eki sayılı cetvelin ek maddesinin fıkrasının bendinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemiyle başbakanlık maliye bakanlığı ve toprak mahsulleri ofisi genel müdürlüğüne karşı açılan dava dosyası danıştay onbirinci dairesince incelenerek işin gereği görüşüldü davacının anayasaya aykırılık iddiaları sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki müşavir kelimesi ve ek maddenin fıkrasının bendi yönünden ciddi bulunarak incelendi sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddesinin fıkrası anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararı ile sayılı yetki kanununa aykırı bulunarak tüm bentleri ile birlikte iptal edilmiş bulunduğundan davacının sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddenin fıkrasının bendine ilişkin istemi yönünden anayasa mahkemesine başvurulmasına yer bulunmamaktadır davacının sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki müşavir kelimesine ilişkin olarak anayasaya aykırılık iddiasına gelince anayasanın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme başlıklı maddesinde türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklaresas sayısı karar sayısı kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez yetki kanunu çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir bakanlar kurulunun istifası düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz kuralına yer verilmiştir anılan kural uyarınca kanun hükmünde kararnamelerin öncelikle yetki kanununa aykırı olmaması yetki kanunu ile belirtilen çerçeve ve sınırları aşmaması gerekmektedir çeşitli hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülen sayılı kanun hükmünde kararname sayılı yetki kanununa dayanılarak yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kamu hizmetlerinin düzenli etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesinin sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine i̇lişkin konularda yetki kanununun maddesinde kanunun amacı kamu hizmetlerinin düzenli süratli etkin verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere bunların atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek olarak belirtilmiştir görüleceği üzere sayılı yetki kanunu amaç kapsam ve ilkeleri bakımından kamu personelinin mali ve sosyal haklarına ilişkin olarak bakanlar kuruluna doğrudan bir düzenleme yapma yetkisi vermediğinden anılan yetki kanununa istinaden yürürlüğe konulan sayılı kanun hükmünde kararname ile mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesi söz konusu olmadığı sürece personelin mali haklarına ilişkin olarak doğrudan düzenleme yapılması mümkün bulunmamaktadır toprak mahsulleri ofisi genel müdürlüğünde sayılı kanun hükmünde kararnamenin eki sayılı cetvele tabi olarak müşavir kadrosunda görev yapan davacı sayılı kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girmesinden sonra aylıklarının anılan kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde ve eki sayılı cetvele göre hesaplanarak ödendiğini benzer statüde görevesas sayısı karar sayısı yaptığı ve sayılı kanun hükmünde kararname öncesinde aynı düzeyde aylık aldığı bakanlık müşavirlerine ise sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde ve eki sayılı cetvel uyarınca daha yüksek ödeme yapıldığını aynı unvana sahip kamu personeli arasında ücret farkı yaratılmasının anayasanın hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğunu ileri sürmektedir tarihli ve sayılı mükerrer resmi gazetede yayımlanan sayılı kanun hükmünde kararnamenin eki kadro cetvelleri ile ihdas edilen ve davacının görev yaptığı toprak mahsulleri ofisi genel müdürlüğü genel i̇dare hizmetleri sınıfında bulunan müşavir görev unvanı ve kadrosu ile ilgili olarak sayılı kanun hükmünde kararname ile herhangi bir düzenleme yapılmaksızın anılan kanun hükmünde kararnamenin eki sayılı cetvelin aylıklarını sayılı devlet memurları kanununa göre alanlar bölümünün numaralı sırasının bendinde davacının görev unvanı olan müşavir unvanı için ek ödeme oranı belirlenmiştir bu itibarla sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki müşavir kelimesi sayılı yetki kanununa aykırı olduğundan anayasaya da aykırı bulunmaktadır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin fıkrası ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca sayılı kanun hükmünde kararname ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek madde eki ek ödeme oranları başlıklı sayılı cetvelin sırasındaki müşavir kelimesinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan kelimenin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının görüşülmesinin anayasa mahkemesince bu konuda bir karar verilinceye kadar bekletilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,047
esas sayısı karar sayısı mahkemeni̇n gerekçesi̇ özeti̇ günlü sayılı disiplin mahkemeleri kuruluşu yargılama usulü ve disiplin suç ve cezaları hakkında kanun un kısa süreli kaçma ve izin süresini geçirme suçlarına ilişkin maddesinin fıkrasında kıtasından veya görev yerinden kaçanlardan altı gün içinde kendiliğinden gelenler on günden bir aya kadar oda hapsi ile cezalandırılmışlardır sanığı yargılayan disiplin mahkemesi suçun işlendiğini kanıtlayarak sanığa yirmibir gün oda hapsi cezası vermiş on günlük aşağı hadden daha fazla ceza saptarken takdiren kelimesini kullanmış başkaca gerekçe göstermemiştir oysa adı geçen kanunun maddesinin numaralı fıkrasının bendi uygulanan ceza maddesi ve ceza miktarının tayinine mahkemeyi sevkeden hallerin hüküm gerekçesinde gösterileceği kuralını getirmektedir maddenin fıkrasında da hükmün gerekçesiz oluşu kanuna salt aykırılık olarak gösterilmektedir maddenin son fıkrasındaki disiplin mahkemesi bu kanunu uygularken maddede yazılı cezanın aşağı ve yukarı hadleri arasında cezayı serbestçe takdir eder kuralı ise yukarıdaki hükümlerle çelişmektedir maddede yazılı cezanın aşağı ve yukarı hadleri arasında cezayı serbestçe takdir etmek cezanın bu hadler arasında takdiri sırasında mahkemenin herhangi bir kısıtlamaya uymak zorunda olmaması anlamına gelir bu nedenle ceza saptaması sırasında aşağı hadden uzaklaşılırken gerekçe gösterilmek zorunlu değildir takdiren denilmesi yeterlidir hatta fazladır gerekçe gösterilmek serbestçe takdir hakkına kimi hallerde dokunabilir çünkü gösterilen gerekçe itirazı inceleyen kurulca yersiz görülerek kabul edilmeyebilir türk silâhlı kuvvetlerinin son derecede önemli olan disiplinini korumak üzere kurulmuş bulunan disiplin mahkemelerinin kanunun maddesinin son fıkrasındaki bu kuralı benimsemesi kanun koyucunun amacına uygun olmakla birlikte bu hüküm anayasanın maddesinin son fıkrasındaki bütün mahkemelerin hertürlü kararları gerekçeli olarak yazılır biçimindeki kurala aykırı düşmektedir bu nedenle sayılı kanunun maddesinin son fıkrasının iptali gerekir
254
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasaya aykırılığı görüşüne ulaşılan maddenin eski ve yeni metinleri incelendiğinde aradaki tek farkın kamu davası açılmamış olması halinin olduğu açığa çıkmaktadır yani yapılan değişiklikle eğer dava açılmışsa sanığın askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilgi kesilse veya başlangıçtan beri olmasa ve atılı suç askeri bir suç olmayıp askeri bir suça da bağlı olmasa dahi askeri mahkeme görevsizlik kararı veremeyecektir öncelikle şunu belirtmek gerekir ki madde kendi içinde çelişkilidir zira dava açılmamışsa zaten askeri mahkeme görev konusunu inceleyemez ve bu hususta bir karar veremez dava açılmakla başlayabilecek görev hali dava açılmadan nasıl sona erecektir böylelikle maddenin son şekli kendi içinde ve diğer usuli kavramlarla da çelişkiye düşmektedir maddenin bu son hali ile askeri savcıya üzerine atılı suç askeri bir suç olmayan askeri bir suça da bağlı bulunmayan ve yargılamayı gerektiren ilgisi de kesilmiş olan sanık hakkında adliye mahkemesinde veya askeri mahkemede dava açabilme takdiri ve yetkisi verilmektedir ancak bu takdirin kullanılmasında sanığa veya mahkemeye hiçbir hak görev veya yetki tanınmamaktadır dolayısıyla bu yetki her türlü kontrolden uzak kalmaktadır anayasanın maddesi doktrinde doğal hakim tabii hakim olarak tanımlanan ve sanığın kuralları kuruluşu uygulayacağı yasaları önceden belirli ve teminat sahibi hakimlerden oluşan mahkemelerde yargılanma hakkını ifade etmektedir yargı sistemimiz genel olarak incelendiğinde bir suçtan sanığın şahsı ile ilgili istisnalar ayrı tutulduğunda sadece bir mahkemenin görevli olduğu açıktır askeri savcı eğer yaptığı soruşturma sonunda kamu davası açmak kararına ulaşırsa görevli mahkemeyi tesbit ile ya dava açmak veya dava açılması için görevli savcıya soruşturma evrakını göndermek durumundadır velevki as savcı nezdinde kurulu olduğu askeri mahkemenin görevsiz olduğunu bilerek dava açarsa yeni düzenleme ile askeri mahkeme görevsizlik kararı veremeyecektir dolayısıyla sanık doğal hakiminden uzaklaştırılıp görevsiz bir mahkemede yargılanmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalacaktır askeri savcıya hiç bir kontrole tabi tutulmaksızın sunulan bu yetki anayasanın maddesine ve doğal olarak maddesinde ifade edilen devletin dört temel ilkesinden birisi olan hukuk devleti ilkesine aykırıdır bütün bu görüşlere karşılık her ikisinin de yani adli yargı yeri mahkemesi ve askeri mahkemenin de aynı kanunları uygulayan aynı anayasal düzenin birer parçası aynı teminatlara sahip ve önceden kurulmuş doğal hakim ilkesine uygun mahkemeler olduğu karşı görüşü ileri sürülebilirse de bu görüşün itibar edilebilir bir yönü bulunmamaktadır zira bu görüşün kabulü halinde mahkemelerin görev ayrımı söz konusu olamaz ve görevsizlik kararı görev uyuşmazlığı vb kavramlarının hukuk sistemimizden tamamen kaldırılması gibi bir sonuca ulaşılması gerekir oysa anayasal düzenleme ve bu düzenlemeye uygun olan yargı sistemimiz bu yönde değildir uygulanacak olan bir kanun hükmü konusu hakkındaesas sayısı karar sayısı halen mahkememizde devam etmekte olan davada askeri yargıtay inci dnin karar tarihinde yasa metni henüz değişmemiştir tarihinde yasa metni değiştirildi asyrg inci dairesi görev konusunun incelenmesi noktasında noksan soruşturma yönünden mahkumiyet hükmünü bozmuştur bozmaya uyan mahkeme bu noktada yani görev noktasında inceleme yapmak zorundadır esasen yasa gereği mahkeme her zaman görev konusunu incelemek zorundadır bu kapsamda yazılan müzekkereye gelen cevap ile dosya dizi de bulunan ve bir örneği yazımız ekinde sunulu askerlik şubesinin tarihli yazısı ile sanığın tarihinde terhis edildiği ve böylelikle askeri mahkemede yargılamayı gerektiren ilgisinin de kesildiği tesbit edilmiştir ancak mahkeme yeni düzenlemeye göre görevsiz olduğu yönünde bir karar veremeyeceği için zira maddenin değişiklikten sonraki şekli bu ihtimali ve imkanı tamamen ortadan kaldırmaktadır anayasanın maddesinde geçen uygulanacak bir kanun hükmü kavramını incelemek ihtiyacı ortaya çıkmaktadır mahkememizin bu davada maddeyi uygulamasının söz konusu olmadığı dolayısıyla uygulanamayan bir madde nedeniyle anayasaya aykırılığından bahisle anayasa mahkemesine başvuruda bulunmanın mümkün olmadığı yönündeki bir görüşe iştirak etmek olanaksızdır zira yukardan beri özetlendiği üzere görev konusu kamu düzenindendir askeri mahkeme yargılamanın her safhasında görevle ilgili kanun maddelerini tatbik etmekte ancak görevsiz olduğu kanaatine ulaşırsa vereceği bir kararla bunu dış ortama yansıtmakta yani bir anlamda ilân etmekte aksi halde görevli olduğu noktasını bu noktada bir talep olmadıkça karara bağlamamaktadır yani yargılamanın her safhasında görevle ilgili diğer maddeler gibi madde de zımnen ve devamlı olarak uygulanmaktadır öte yandan zaten değişiklikten sonraki hali ile madde metni askeri mahkemeye maddeyi uygulama imkanını tamamen kapatmıştır böylelikle aksi görüşün kabulü halinde bu maddenin anayasal yargı önünde incelenmesi imkansız olmaktadır ki bir yasa maddesini ifade tarzından kaynaklanan sebep veya sebeplerle anayasa yargısı dışına çıkarılabilmesi ise yine anayasanın maddesinde ifade edilen devletin dört temel prensibinden biri olan hukuk devleti prensibi ile bağdaşmamaktadır neticeten maddenin davada uygulanacak olan bir kanun hükmü olduğu sonucuna ulaşılmak gerekir yukardan beri açıklanan gerekçelerle gün sayılı resmi gazetede yayınlanan askeri mahkemeler kuruluşu ve yargılama usulü kanununda değişiklik yapılmasına dair sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun nci maddesinin türkiye cumhuriyeti anayasasının nci ve inci maddelerine aykırı olup olmadığı hususunda yüksek mahkemece bir karar verilmesi istemiyle ekli evraklar ilişikte sunulmuştur
754
esas sayısı karar sayısı konu mahkememiz dosyasında tarihinde yapılan duruşmasında verilen ara karar gereği sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğu düşünülerek yasanın iptali için anayasa mahkemesine itiraz yolu ile başvurulmasına karar verilmiş davacı vekilinin itiraz dilekçesi sunması üzerine maddenin iptali yönünden anayasa mahkemesine başvurulması gerekmiştir olay konut edindirme projesi kapsamında davalı belediye ili davacı arasında nüve konutları arsa tahsis sözleşmesi imzalanarak davacıya gaziantep ili şahinbey ilçesi karataş mahallesinde bulunan taşınmazın tahsis edildiği davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği gereken ödemeleri yaptığı ancak arsa tahsislerinin meclis kararıyla iptal edildiği ve imar değişikliğine gidildiği görülmüştür davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dilekçesi ile sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici ve maddelerinin bariz şekilde aykırı olduğunu yasanın açık olarak anayasa ve hukukuğun genel ilkelerine aykırı olması ve yerel mahkemelerde temyiz incelemesinde bir çok dosyanın olmasından ötürü hak kayıplarının önüne geçilmesi için şimdilik yürürlüğünün durdurulmasını arz ve talep ettiği görülmüştür i̇ptali̇ i̇steni̇len kanun hükümleri̇ geçici madde ek md gaziantep ili şahinbey ilçesi sınırları içerisinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu kanuna göre ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi hâlinde arsa veya konut tahsisi için ödenen bedeller ilgili idarece yapılacak tebligatı müteakip en geç üç ay içerisinde ödeme gününden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte hak sahiplerine veya kanuni mirasçılarına ödenir hak sahipleri bunun dışında ilgili idareden herhangi bir hak bedel ve tazminat talebinde bulunamazlar anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesi türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmünü içermektedir bu madde ile türkiye cumhuriyetinin temel niteliği hukuk devleti olarak tayin edilmiştir hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan devlettir hukuk devleti ilkesi hukuki güvenilirlik öngörülebilirlik müktesep hak aleyhe kanunların geçmişe yürümemesi ilkelerini de içinde barındırmaktadır anayasanın maddesi ise değişik md herkes meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hükmünü içermektedir bu madde ile yürürlüğe giren geçici madde aleyhe geriye yürümezlik kuralını ihlal ettiği için hukuka ve anayasanın ve maddesine aykırıdır çünkü hukuki öngörülebilirlikesas sayısı karar sayısı ve bilinirlik gereğince yasal yola başvuran ve hakkını mahkemede arayan davacının kanunun olumsuz etkisinin geriye dönük tatbiki ile hak arama hürriyetine ciddi şekilde kısıtlama getirilmektedir bu nedenle anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile anayasanın maddesindeki adil yargılama ilkesine aykırıdır i̇tirazın konusu sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici maddesi sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesiyle sayılı gecekondu kanununa eklenen geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesine arz olunur
454
esas sayısı karar sayısı olağanüstü halin ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin hukuki niteliği ve anayasasında olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler rejimi ile yargısal denetimi çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit ve tehlike ile bu tehdit ve tehlikenin olağan dönemlerde alınacak tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak büyüklükte olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal rejimlerin istisnai hallerde askıya alınması değil devletin ve ulusun varlığına yönelik bulunan büyük bir tehdit veya tehlikenin ortadan kaldırılması ve olağan hukuk düzenine dönmek amacıyla geçici bir süreyle yürütme organının yetki alanının olağan dönemlere göre genişletilebilmesi ile temel hak ve özgürlüklerin daha geniş ölçüde sınırlandırılabilmesi olanağını verir ancak bu yetki genişlemesi yürütme organının hukuk devleti dışına çıkabileceği anlamına gelmez yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır nitekim anayasa mahkemesi de tarihli kararlarında demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez olağanüstü yönetimler kaynağını anayasada bulan anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir ayrıca olağanüstü hal yönetimlerinin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır bu nedenle olağanüstü yönetim usulleri yürütme organına önemli yetkiler vermesine hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın demokrasilerde sonuçta bir ‘hukuk rejimidir günlü ve sayılı karar diyerek olağanüstü hal rejiminin hukuki ve sınırlı aynı zamanda da anayasal düzeni askıya almayı değil korumayı ve savunmayı amaçlayan bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamıştır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağan döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz demokratik hukuk devleti içinde yer alan olağanüstü hal rejimleri ancak bazı temel ilkelere dayandıkları takdirde anayasaya uygun ve meşru sayılabilir olağanüstü hal rejimi ve olağanüstü hal süresince alınacak tedbirler kanunilik ilkesine uygun olmalıdır olağanüstü hal süresince alınacak tedbirler olağanüstü hal ilan nedeni ile sıkı bir bağ içinde olmalıdır tedbir olağanüstü hal ilan nedenini ortadan kaldırma amacına yönelik olmalı ve bu amacı gerçekleştirecek bir nitelik taşımalıdır olağanüstü hal ilanının konusunu veesas sayısı karar sayısı amacını aşan ya da bunun dışında kalan tedbirler olağanüstü halle ilgili görülemez ve olağanüstü hale ilişkin bir düzenleme olarak nitelenemez olağanüstü hal en kısa sürede olağan döneme dönmeyi amaçlayan geçici bir rejimdir olağanüstü halin bu niteliğinin iki yönü vardır birincisi olağanüstü hal olağan bir niteliğe dönüşecek biçimde uzun süreli uygulanamaz i̇kincisi olağanüstü hal nedeniyle ve bu süre içinde alınacak tedbirler toplumda ve hukuk sisteminde özlü ve kalıcı etki yaratacak bir nitelik taşıyamaz bu tedbirler ancak olağanüstü hal süresince uygulanabilir olağanüstü halin sona ermesiyle birlikte kendiliklerinden ortadan kalkar olağanüstü halde alınacak tedbirler yalnızca olağanüstü halin ilan edildiği bölge ya da bölgelerle sınırlı olarak uygulanabilir etkileri olağanüstü hal bölgesinin sınırlarını aşacak düzenlemeler yapılamaz anayasası çağdaş anayasal demokrasilere uygun olarak olağanüstü yönetim usullerini ve bunların sınırlarını maddeler arasında olağanüstü hal sıkıyönetim seferberlik ve savaş hali olarak belirlemiştir olağanütü hal tabii afet ve ağır ekonomik bunalım md ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması md sebepleriyle cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından yurdun bir ya da birden fazla bölgesinde ya da tamamında süresi altı ayı aşmamak üzere ilan edilebilir anayasanın maddesine göre olağanüstü hal ilan edilebilmesi için cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun milli güvenlik kurulunun görüşünü alması gerekir söz konusu karar tbmmnin onayına sunulur anayasası maddesinde olağanüstü hallerde maddesinde sıkıyönetimde yürütme organına özel bir yetki vermekte cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun kanun hükmünde kararnameler çıkarabilmesine olanak tanımaktadır anayasa olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameleri bakanlar kurulunun olağan zamanlarda sahip olduğu kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisinden bazı açılardan farklı biçimde düzenlemektedir madde ve olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir söz konusu düzenlemelerden olağanüstü hallerde yürütme organının kanun hükmünde kararnameler yoluyla yetki alanını sınırsız bir biçimde genişlettiği sonucu elbette çıkarılamaz çıkarılmamalıdır anayasası maddede insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti ilkesini benimsemiş ve çok sayıda maddede bunu somutlaştıran düzenlemeler getirmiştir anayasayı yorumlama tekeline sahip anayasa mahkemesi de çok sayıda kararında anayasasının bu özelliğini vurgulamaktadır anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameler olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb gözönünde bulundurularak yapılır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını insan haklarına dayanan demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstüesas sayısı karar sayısı hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir e kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin uygulanacağı yer olağanüstü hal ilân edilen bölge veya bölgelerdir olağanüstü hal ilan edilmeyen bölgelerde kişi hak ve özgürlükleri olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile kısıtlanamaz olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdırolağanüstü halin veya sıkıyönetimin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ancak olağanüstü hal yürürlükte olduğu zaman içinde uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması anayasanın maddesinden başka anayasa mahkemesinin de belirttiği gibi k anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralına maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine maddesindeki yürütme yetkisi ve görevini cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanuna uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmüne başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını digger kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz biçiminde düzenlenen anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur olağanüstü hallerde yürütme organı kendisine tanınan yetkileri ancak demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine uygun olarak kullanabilir olağanüstü hal dönemlerinde yürütme organının hukuk içinde kalmasını sağlayacak en etkili denetim kuşkusuz ki yargısal denetimdir demokratik olmayan rejimler de olağanüstü hal ilan edebilir bir rejimin demokratik niteliği olağan dönemler kadar olağanüstü dönemlerde de yürütme organının yetkilerini keyfi biçimde veya kötüye kullanıp kullanmadığının temel hak ve özgürlüklerin kullanımını durumun gerektirdiğinden daha geniş ölçüde sınırlandırıp sınırlandırmadığının yargı organı tarafından denetlenip denetlenemediğinde kendini gösterir bir başka ifadeyle yürütme organının olağanüstü halde alacağı tedbirlerin anayasa ve yasaların çizdiği sınırlaresas sayısı karar sayısı içinde alınıp alınmadığının demokratik anayasal düzeni koruma ve savunma amacına yönelik olup olmadığının bu amacı gerçekleştirmek için elverişli gerekli ve orantılı olup olmadığının denetimi yargı organı tarafından yapılır nitekim dünyada da pek çok liberal ve kısmi liberal demokrasi örneğinde yürütme organına olağanüstü dönemlere özgü kararname çıkarma yetkisi verilmektedir yakın tarihinde sıklıkla olağanüstü yönetim usullerine başvuran latin amerika ülkelerinin hemen hemen tümünde avrupa birliği ülkelerinde olağanüstü hal kararnamesi çıkarma yetkisi yürütme organına tanınmaktadır ancak söz konusu örneklerin hiçbirinde bu kararnamelerin yargısal denetimi yasaklanmamıştır türkiyenin üyesi olduğu venedik komisyonu da olağanüstü rejimlere ilişkin hukuki standartları belirlediği tarihli cdl std raporunda olağanüstü hallerde yetkili kişi ve makamların eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması olağanüstü hale ilişkin tedbirlerin ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin olarak yapılacak derogasyonların tehlikeyle orantılı olması önlemlerin olağanüstü hal süresiyle ve bölgesiyle sınırlı olması gerektiğini vurgulamaktadır komisyon tarihli hukuk devletinin standartlarına ilişkin raporunda cdl ad ve bu rapora atıf yaptığı fransada olağanüstü hale ilişkin kanun tasarısıyla ilgili görüşünde cdl ad tarihli raporundaki görüşlerini yineliyerek olağanüstü hallerde yürütme organının yetkilerinin olağanüstü halin süresi koşulları ve kapsamıyla sınırlı olduğunu belirtmiştir komisyon olağanüstü halin varlığı ve süresiyle ilgili parlamento ve yargı denetimini olağanüstü halin süresi ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin müdahalelerin kapsamını olağanüstü hale ilişkin temel ölçütler olarak saymıştır komisyon gerçek olağanüstü hallerde bile hukuk devleti ilkesinin etkli ve yürürlükte olması gereğinin de altını çizmiştir cdl ad anayasanın maddesi olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri anayasaya uygunluk denetimi dışında tutmaktadır ancak bu yasak mutlak bir yasak olarak yorumlanamaz yargı denetiminde olağanüstü yönetim usûllerine ilişkin anayasa kanun ve kanun hükmünde kararname hükümlerinin anayasasının maddesinde güvenceye alınmış olan insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti ilkesine uygun olarak yorumlanıp değerlendirilmesi gerekir olağanüstü hale ilişkin anayasa ve yasa hükümlerinin insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti ilkesine uygun olarak yorumlanması türkiyenin tarafı olduğu ai̇hs ve onu yorumlayan ai̇hm içtihatları gibi türkiyenin taraf olduğu uluslararası i̇nsan hakları sözleşmelerindeki düzenlemelerin de gözetilmesini gerektirir nitekim anayasa mahkemesi de pek çok kararında anayasa hükümlerini ai̇hm içtihatlarına uygun olarak yorumlamaktadır anayasa mahkemesi anayasanın maddesi uyarınca uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur bu kural bir zımni ilga kuralı olup temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır no § no § diyerek sözleşmeye iç hukukta özel bir yer vermektedir bu doğrultuda anayasanın maddesinde anayasaya uygunluk denetiminin dışında tutulan kanun hükmünde kararnameler anayasa mahkemesinin içtihadıyla da açıklığa kavuştuğu üzere konu amaç ve süre açılarından anayasanın olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler için öngördüğü hükümlere uygun olarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir bir başka ifadeyle olağanüstü hal dönemlerinde anayasanın öngördüğü bu şartlara aykırı olan kanun hükmünde kararnameler olağan bir kanun hükmünde kararnameler niteliğindedir bu kararnameler anayasa mahkemesinin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamı içinde olacaktır kesas sayısı karar sayısı k anayasa mahkemesi bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamına giren gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadığını araştırmakla görevlidir anayasa mahkemesi de bunu anayasa mahkemesi denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz bu nedenle anayasa mahkemesi ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi adı altında yapılan düzenlemelerin anayasanın öngördüğü ve anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden anayasaya uygunluk denetimi yapmak zorundadır anayasanın maddesiyle anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri yalnızca olağanüstü hal süresince olağanüstü hal ilân edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameler kuralı sayılamazlar ve anayasaya uygunluk denetimine bağlıdırlar k diyerek ifade etmiştir anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin nitelemesi onun dışsal nitelikteki yetki ve şekil öğelerini ve bütününü göz önünde tutmalı içerdiği hükümlerin esasını yani içerik ve muhtevasını incelemelidir olağanüstü halin ilân edilme neden ve amacı anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin konusunu yani bu durumlarda başvurulacak önlemlerin içerik ve kapsamını sınırlar anayasanın maddesinde yer alan ve kanun hükmünde kararnamelerin konu öğesini olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlandıran hükmü ölçülülük ilkesine karşılık gelir ölçülülük ilkesi anayasa mahkemesinin çok sayıdaki kararında da ifade ettiği gibi sınırlama amacı ile bu amaca ulaşmak için seçilen araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunmasını önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını amaç ve aracın ölçülü bir oranı kapsamasını ve sınırlayıcı önlemin demokratik toplum düzeni bakımından zorunluluk taşımasını gerektirir k rg e rg e rg ölçülülük denetimi ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir rg dolayısıyla anayasanın maddesi olağanüstü hal kararnamesiyle başvurulacak araçlar ile olağanüstü hal ilanına yol açan tehlikeleri giderip olağan duruma geri dönmek amacı arasında uygun bir ilişkinin varlığını da şart koşmaktadır anayasa mahkemesinin olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerine ilişkin bu içtihadı venedik komisyonunun yukarıda özetlediğimiz görüşüyle tamamen uyumludur komisyon olağanüstü hallerde i̇nsan haklarının korunmasına i̇lişkin görüşünde cdl ad hak ve özgürlüklerin yalnızca durumun mutlak biçimde gerektirdiği kapsamda ve sürede askıya alınması gerekliliğin ve ölçülülüğün hem ulusal hem de uluslararası denetime bağlı tutulması gerektiğini belirtmiştir komisyon aynı zamanda gerçek olağanüstü hallerde bile hukuk devleti ilkesinin işletilmesi gereğine vurgu yapmaktadır anayasa mahkemesinin olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelere ilişkin olarak oluşturduğu içtihadı venedik komisyonunun belirttiği ve anayasanın maddesinde güvenceye alınan insan haklarına dayalı demokratik hukuk devleti ilkesinin en çok zedelenme olasılığının olduğu olağanüstü hallerde de korunması açısından son derece önemlidir anayasa mahkemesinin olağanüstü hal süresince çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadığını araştırması ve bu nitelikte görmediği kararnameleriesas sayısı karar sayısı anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutması uluslararası standartların bir başka ifadeyle anayasanın maddesinin gereklerini yerine getirmesi anlamına da gelmektedir bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın öngördüğü anlamda olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığının belirlenmesinde anayasanın yalnızca ve maddeleri değil madde ve madde gibi konuya ilişkin bütün hükümlerinin göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekir anayasanın maddesine göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir bu hükme göre olağanüstü halde alınacak önlemler hem ölçülülük ilkesine hem de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamalıdır milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler olağanüstü halde alınacak tedbirlerin hukukun genel ilkelerine ve ai̇hs bmmshs cenevre sözleşmesi gibi türkiye cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin kurduğu ve sözleşme hükümlerini yorumlayan yargısal ve yarı yargısal organların kararlarına aykırı düşmemesi anlamına gelir anayasa mahkemesi de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri bu şekilde ifade etmektedir bu bağlamda ai̇hs ve ve onu yorumlayan ai̇hm kararlarının olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluk denetiminde çok önemli bir yeri vardır ai̇hs ve ai̇hmnin türk anayasaya yargısındaki önemi anayasa değişiklikleriyle hukuk sistemimize kazandırılan bireysel başvuru yoluyla daha da artmış ve belirginleşmiştir anayasa koyucu bireysel başvuruları karara bağlarken anayasa mahkemesinin ai̇hs ve ai̇hm kararlarını dikkate almasını istemektedir madde değişiklik gerekçesinde de bireysel başvuru kurumunun oluşturulmasının neden ve amaçları arasında ai̇hmye türkiyeden giden başvuru ve ai̇hmde türkiye aleyhine sonuçlanan dava sayısını azaltmak olduğu belirtilmektedir anayasa koyucunun ortaya koyduğu bu amaca ulaşmanın yolu yalnızca bireysel başvuru dosyalarında değil özellikle iptal davası ve itiraz yolu ile önüne gelen işlerde de anayasa mahkemesinin başta ai̇hs ve ai̇hm içtihatları olmak üzere evrensel insan hakları ölçütlerini istikrarlı biçimde kararlarına esas alması ve uygulamasıdır olağanüstü hallerde anayasa mahkemesinin ai̇hs ve ai̇hm içtihatlarının gerisine düşmemesi yukarıda ifade ettiğimiz gibi anayasanın maddesinde güvenceye alınan insan haklarına dayalı demokratik hukuk devleti olmanın bir gereği olduğu kadar temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından daha da büyük önem taşır anayasa mahkemesi bir kanun hükmünde kararnamenin gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığını nitelerken anayasa hükümlerini ai̇hs ve ai̇hm içtihatları doğrultusunda yorumlamalıdır anayasanın maddesiyle paralel olarak ai̇hsnin maddesi de devletlerin ancak durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklere aykırı olmamak kaydıyla savaş ve diğer olağanüstü hallerde sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı önlemler alınabileceğini belirtmektedir ai̇hm de özellikle devletlerin krizin gerektirdiği ölçüyü aşıp aşmadıklarını denetleme konusunda kendini yetkili görmektedir mahkeme bu denetim yetkisini kullanırken askıya almanın etkilediği hakların niteliği olağanüstü halin süresi ve olağanüstü hale yol açan nedenler gibi konuyla ilgili çeşitli etmenleri gözönünde bulundurur brannigan and mcbride birleşik krallık paragraf lawless i̇rlanda paragraf i̇rlandabirleşik krallık paragraf aksoy türkiye paragraf nuray şentürkiye paragraf esas sayısı karar sayısı bmmshs hükümlerinin taraf devletler tarafından sınırlanmasına ve askıya alınmasına ilişkin ölçütleri belirleyen tarihli bm siracusa i̇lkelerine un doc ecn annex gore de devletin sözleşme hükümlerini askıya aldığı hangi bir tedbirin ulusun yaşamına karşı oluşan tehdidi ortadan kaldırmak için mutlak olarak gerekli ve tehdidin mahiyetiyle ve yaygınlığıyla orantılı olmalıdır paragraf bir başka ifadeyle anayasanın maddesinde şart koşulan ölçülülük ilkesi bmmshs bakımından da uygulanması zorunlu bir ilkedir bu tedbirlerin durumun mutlak biçimde gerektirdiği nitelikte olup olmadığının tespitinde ulusal makamların değerlendirmesi kesin olarak kabul edilemez paragraf bu düzenleme anayasanın maddesinin milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâl edilmemesi şartına uygun olarak kanun hükmünde kararnameler yoluyla alınacak olağanüstü tedbirlerin öncelikte iç hukukta anayasa mahkemesi tarafından denetlenmesi gereğini de ortaya koymaktadır anayasanın maddesi birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz kimse din vicdan düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz suç ve cezalar geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz diyerek olağanüstü hallerde bile askıya alınamayacak ya da ihlal edilemeyecek bir hak ve özgürlükler alanı yaratmaktadır ai̇hs ve bmmshs de anayasanın maddesinde olduğu gibi olağanüstü hallerde de ihlal edilemeyecek çekirdek bir hak ve özgürlükler alanı öngörmektedir ai̇hsnin maddesi ile yaşam hakkı md işkence ve kötü muamele yasağı md ile suç ve cezaların kanuniliği md ilkelerinin olağanüstü dönemlerde bile ihlal edilmesi yasaklanmaktadır bunlara nolu protokol ile getirilen ölüm cezası yasağı ile nolu protokolün bir suç nedeni ile iki kez yargılanmayı yasaklayan hükmünü de eklemek gerekir ayrıca ai̇hmye göre ai̇hsde açıkça öngörülmemiş olmakla birlikte doğası ve niteliği gereği askıya alınması mümkün olamayacak başka bazı haklar da vardır ai̇hmye göre sözlşmenin maddesinde yer almamakla birlikte maddede öngörülen ayrımcılık yasağı bu nitelikteki haklar arasında yer alır i̇rlanda birleşik krallık paragraf ai̇hsnin taraf devletlere ve kişilere sözleşmede tanınan hakları kötüye kullanamayacağına ilişkin maddesi ile hak ve özgürlüklere yapılacak sınırlamaların öngörülen amaca uygun olmasını şart koşan maddesi de niteliği gereği sınırlamaya konu olamaz bmmshsnin maddesi de sözleşmenin yaşam hakkı işkence ve kötü muamele yasağı ayrımcılık yasağı borç nedeniyle hapis yasağı suç ve cezaların kanuniliği kişi olarak tanınma hakkı düşünce vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin maddelerinin taraf devletler tarafından askıya alınmasına izin vermemektedir anayasanın maddesinde yer alan hak ve özgürlükler ai̇hs ve bmmshs gibi türkiyenin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinin ilgili düzenlemeleri çerçevesinde ele alınmalı ve yorumlanmalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle bu alana dokunmak anayasaya aykırıdır anayasal demokrasiler hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sınırlanmasının istisna olduğu rejimlerdir olağanüstü hal gibi istisnai durumlarda yürütme organının hak ve özgürlüklere müdahale yetkisinin genişlemesi hak ve özgürlüklerin esas bunları sınırlamanın istisna olduğu ilkesini ortadan kaldırmaz ayrıca anayasa farklı olağanüstü yönetim usulleri düzenlemiştir bunun amacı ulusun ve devletin karşı karşıya kalacağı tehdit ve tehlikenin büyüklüğüne göre yürütme organının daha büyük çaplı tedbir almasını sağlamaktır bu bağlamda örneğin savaş hali ile olağanüstü halde temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahale de farklı olacaktır olağanüstü hal ilanı ile temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak alınacak bir tedbir daha ağır bir olağanüstü yönetim usulünün yürürlükte olduğu bir durumda alınabilecek bir tedbir niteliği taşımamalıdır temelesas sayısı karar sayısı hak ve özgürlüklere müdahale ancak zorunluluk varsa yapılmalı ve sınırlamada en azla yetinilmelidir bu maddelerde sayılan hak ve özgürlükleri askıya alan ya da ihlal eden veya anayasanın maddesine aykırı olarak türkiye cumhuriyetinin milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerine veya ölçülülük ilkesine aykırı bir düzenleme yapılması anayasanın olağanüstü yönetim usûlleri bağlamında öngörmediği bir yetkinin kullanılması anlamına gelir sonuç olarak bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın ilgili bütün hükümlerini dikkate alarak anayasanın maddesinde belirtilen olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığını araştırmak ve bu nitelikte olmayan kanun hükmünde kararnamelere anayasaya uygunluk denetimi yapmak anayasa mahkemesinin yetkisi ve görevidir sayılı kanun hükmünde kararname hükümlerinin anayasaya aykırılık gerekçeleri sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması ve milli savunma üniversitesi kurulması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararnamenin maddesindeki ve milli savunma üniversitesinin kurulmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi i̇fadesi ile maddesinin numaralı fıkrası ile numaralı fıkrasının son cümlesi ve maddelerinin anayasaya aykırılığı sayılı kanun hükmünde kararnamenin adı yanında amaç ve kapsamını belirleyen maddesinde darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde zaruri olan tedbirlerin alınması ibaresi ile milli savunma üniversitesinin kurulmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi ibaresinin birbirinden ve bağlacıyla ayrılması khk ile olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacının ötesinde olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte kalmaya devam edecek genel sürekli ve kalıcı değişiklikler yapılmasının amaçlandığını daha baştan ortaya koymaktadır nitekim khknin i̇kinci bölümü milli savunma üniversitesine ayrılmış maddesinde milli savunma bakanlığına bağlı olarak kurulan milli savunma üniversitesinin kuruluşu maddesinde enstitüleri maddesinde üniversitenin bağlıları harp okulları ile astsubay meslek yüksek okulları maddesinde üniversitede çalışacak öğretim elemanlarının hakları düzenlenmiştir bu düzenlemelere dayalı ve devamı olarak khknin maddesiyle sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun maddesiyle maddesinin birinci fıkrası maddesiyle maddesinin birinci fıkrası maddesiyle maddesinin birinci fıkrası maddesiyle maddesinin birinci fıkrası maddesiyle maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişikliklerle askeri öğrenciler sayılı kanunun kapsamı dışına atılarak sayılı kanun subay ve assubaylara hasredilmiş khknin maddesiyle sayılı türk silahlı kuvvetleri i̇ç hizmet kanununun maddesinin lise ortaokul ve eşidi okullar askeri öğrencileri bu kanunun üncü maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar hilafına hareket edenler diğer askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabidirler şeklindeki fıkrası maddesiyle esas sayısı karar sayısı sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun harp okullarını düzenleyen fakülte ve yüksekokullarda yetiştirmeyi düzenleyen askeri öğrencilerin özlük haklarını düzenleyen askeri öğrencilikten çıkarılmayı düzenleyen çıkarılanlar hakkında yapılacak işlemlerin düzenlendiği maddesi askeri öğrencilerin istifa haklarını düzenleyen maddesi askeri öğrencilerin yurtdışı izinlerine ilişkin maddesinin birinci fıkrasının bendi maddesinin birinci fıkrasındaki ve askeri öğrencilerin harçlıkları ibaresi maddesinin birinci fıkrasının bendi maddesi maddesinin birinci fıkrasında yer alan askeri öğrenciler ibaresi ile aynı fıkranın bendi ve ek maddesinin birinci fıkrasının bendi yürürlükten kaldırılmış khknin maddesiyle sayılı milli savunma bakanlığı görev ve teşkilatı hakkında kanuna eklenen ek madde ile harp okulları ek madde ile fakülte ve yüksek okullarda yetiştirme ek madde ile askeri öğrencilerin özlük ihtiyaçları ek madde ile askeri öğrencilikten çıkarılma ek madde ile çıkarılanlar hakkında yapılacak işlem ek madde ile yönetmelikte tespit edilecek hususlar ek madde ile askeri öğrencilerin istifa hakları ek madde ile harçlıklar ek madde ile ödül yeniden düzenlenmiş maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici ve geçici maddelerinde geçiş hükümlerine yönelik düzenlemeler yapılmış khknin maddesiyle sayılı milli eğitim temel kanununun maddesinin ikinci fıkrasında yer alan askeri liseler dahil ibaresi yürürlükten kaldırılırken üçüncü fıkrası askeri eğitim kurumlarının dereceleri ve müfredatı milli savunma bakanlığı ile birlikte tespit edilir şeklinde değiştirilmiş maddesiyle sayılı harp okulları kanununun maddesinin birinci fıkrası ile maddesinin birinci fıkrasında yer alan türk silahlı kuvvetleri ibareleri yürürlükten kaldırılmış maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan kuvvet komutanlıklarının ibaresi milli savunma bakanlığı şeklinde değiştirilmiş maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinin kuvvet komutanlıklarınca sürekli olarak geliştirilen bu plân ve programların koordinasyonu genelkurmay başkanlığınca yapılır şeklindeki son cümlesi yürürlükten kaldırılırken bendindeki genelkurmay başkanlığının direktif ve prensipleri çerçevesinde kuvvet komutanlıklarınca ibaresi milli savunma bakanlığınca şeklinde değiştirilmiş maddesiyle sayılı kanunun harp okullarının kadro ve kuruluşları ilgili kuvvet komutanlıklarınca hazırlanır ve genelkurmay başkanlığınca onaylanır şeklindeki maddesi harp okullarının kadro ve kuruluşları milli savunma bakanlığınca belirlenir şeklinde değiştirilmiş maddesiyle sayılı kanunda harp okullarının görevlerinin düzenlendiği maddesi değiştirilerek kuvvet komutanlıkları ile genelkurmay başkanlığına ait olan yetkiler milli savunma bakanlığına verilmiş maddesiyle sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek kuvvet komutanlıklarına ait olan yetki milli savunma bakanlığına verilmiş maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasındaki asker ibaresi yürürlükten kaldırılarak dekanın asker değil sivil olması öngörülürken ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle sayılı kanuna göre yapılacak dekan ataması milli savunma bakanının yetkisine verilmiş maddesiyle sayılı kanunun maddesi ve maddesiyle ise maddesi değiştirilerek yine aynı şekilde sırasıyla dekan yardımcıları ile öğretim üyesi enstitü müdürünün sivil olması
3,978
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin itiraz gerekçesi şöyledir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükümlerine yer verilmiş maddesinde ise türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir yetki kanunu çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir hükümleri getirilmiştir öte yandan tarihli ve sayılı yetki kanununun verdiği yetkiye dayanılarak bakanlar kurulunca tarihinde kararlaştırılarak resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan yedi i̇lde büyükşehir belediyesi kurulması hakkında sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinde antalya diyarbakır erzurum eskişehir i̇zmit mersin ve samsun belediyeleri hakkında tarihli ve sayılı kanun hükümleri uygulanır ve bu illerin merkez belediyeleri aynı isimleri taşıyan büyükşehir belediyelerine dönüşür ancak bu belediye sınırları içinde ayrıca ilçeler oluşturulmaz hangi alt kademe belediyelerinin kurulacağı bunlara verilecek ad ile sahip olacakları nüfus ölçüleri ve sınırlarının tespiti esasları bakanlar kurulunca belirlenir kocaeli i̇l merkezinde toplanacak vergi gelirinden büyükşehir belediyesine ayrılacak olan payın merkez belediyeye nüfus oranı gözönünde tutularak il sınırları içindeki diğer belediyelere dağıtılır belediyeler ortak projelere aldıkları pay oranında katılırlar sayılı kanunun diğer hükümleri i̇zmit büyükşehir belediyesi dışındaki kocaeli belediyelerine uygulanmaz hükümlerine yer verilmiştir ancak sayılı kanun hükmünde kararnamenin dayanağı olan tarihli ve sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal kararının gün ve sayılı resmi gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edilmesi karşısında bu kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan sayılı kanun hükmünde kararnamenin anayasanın maddesi uyarınca dayanaksız kaldığı açıktır bu durumda kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanımı sonucu ortaya çıkaran sayılı kanun hükmünde kararnamenin anayasanın maddesinde öngörülen hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne aykırı olduğu yönündeki davalı idare savları ciddi bulunmuştur açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birinin ileri sürdüğü anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmesi durumunda bu yoldaki gerekçeli kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektiğini düzenleyen sayılı kanunun maddesi uyarınca sayılı kanun hükmünde kararnamenin anayasaya uygunluğu hakkındaesas sayısı karar sayısı karar verilmek üzere dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi
356
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı kanunla değişik sayılı tüketicinin korunması hakkında kanunun maddesi ikinci fıkrası birinci cümlesi tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler tüketici örgütleri ve bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır hükmünü içermektedir madde gerekçesinde tüketici mahkemelerinde dava açılmasını kolaylaştırmak için bu davaların vergi resim ve harçtan muaf olmaları hükme bağlanmıştır şeklinde madde gerekçesi açıklanmıştır harçlar devletin mahkemeler aracılığı ile yaptığı adli hizmete ondan yararlananların katkısıdır sayılı harçlar kanunu ancak kanunlarda belirtilen durumlarda harçalınır kanunsuz harç alınmaz yargıtay i̇çtihadı birleştirme kararı tarih bu ilkeyi teminat altına alan anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasına göre vergi resim harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır anayasanın maddesinin gereği olarak bir davada alınacak harçlarileoranları sayılı harçlar kanunu ile bu kanuna bağlı sayılı tarifede gösterilmiştir yargı harçlarını tayin eden sayılı kanun hükümleri ilgililere iradeleri dışındatek taraflı olarak bazı mali külfetler yüklediğinden kamu hukukundan kamu düzenindendirbu nedenle mahkemeler kanunda ve tarifede gösterilen harçları tahsile mecbur olduklarıgibi bunların dışında kendiliklerinden bir harç takdir ve talep edemezler hüsnü aldemirhukuk davalarında yargılama giderleri ankara shf sayılı harçlar kanununa göre yargılama harçları başvurma harçlarını celseharçlarını karar ve ilam harçlarını kapsamaktadır başvurma harcı hukuk ticaret davaları ile idari davalarda ve ihtilafsız yargıkonularında ve icra dairesine başvuruda alınmaktadır karar ve ilam harcı iki çeşit olup bunlar maktu karar ve ilam harcıilenisbi karar ve ilam harcıdır davacının maktu veya nisbi harca tabi olup olmaması taraflar arasındakiuyuşmazlığın niteliğine bağlı olup harç tarifesinde ayrıntılı gösterilmiştir maddedeki harçlarda muafiyet ilkesi yargı kararlarına da konu olmuş yargıtay hukuk dairesi tarih ve sayılı kararında bu hükümtüketicilerin ve tüketici örgütlerinin kolaylıkla dava açmalarını sağlama amacına yönelik olup bu nedenle dava açarken bunlar harçtan sorumlu tutulmamışlardır yasa koyucununmaddeyi yasaya koyuş amacı nazara alındığında tüketicilerin açtıkları davanın reddi veyahaklarında açılan davanın aleyhlerine neticelenmesi halinde tüketicilerin harçla sorumlatutulmamaları gerekir şeklinde hükmün amacını açıklamıştır maddenin madde gerekçesinden ve yargıtay kararı içeriğinden tüketicileraçısından konulan harç muafiyetinin dava açmayı kolaylaştırmak olarak açıklandığıesas sayısı karar sayısı ancakbu amacın gerçekte tüketicilerin dar gelirli olacakları ve parasal değeri düşükuyuşmazlıkların sayılı kanun kapsamında kaldığı gerekçesiyle bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır maddedeki harç muafiyetine ilişkin düzenleme sayılı kanunun yürürlüğe girdiği yılında düzenlenmiştir yılından tarihinde yürürlüğe giren sayılı kanuna kadar gerçekten dekanunun amacına uygun olarak parasal değeri düşük uyuşmazlıklar kanun kapsamındaçözülmüştür tarihinde kanun kapsamını oldukça genişleten sayılı kanun değişikliği ileve de zaman içerisinde uygulamaya yön veren yargıtay içtihatları sonunda tüketicikanununun kapsamı genişlemiş gerçek kişi eşittir tüketici anlayışından hareketletaraflardan birinin gerçek kişi olduğu neredeyse tüm hukuki uyuşmazlıkların tüketicikanunu kapsamında kaldığı kabul edilmiştir tarihinde yürürlüğe giren sayılı kanunla sayılı tüketicininkorunması hakkında kanunda önemli değişiklikler yapmış ve konut satışı da kanunkapsamına alınmıştır konut kavramı yüksek mahkeme kararlarına da konu olmuş yargıtay hukukgenel kurulu tarih esas karar sayılı ilamı ileyükleniciden daire satın alan kişilerin açtıkları tapu iptali tescil ayıp eksik iş vs davalarıntüketici mahkemesinde görüleceği karara bağlanmıştır davamızın değeri davacı vekilinin tarihli dilekçesinde açıkladığı üzere tl dir davacı vekili tarihli celsede tüketiciler harçtan muaf olduklarındanyatırdıkları harcın iadesini talep etmiştir bu taleple maddenin ikinci fıkrası mahkememizceuygulanacak madde haline gelmiştir yılında kanunun ilk yürürlüğe girdiği sırada parasal değeri düşük davaların görüleceğimahkeme olarak düşünülen ve bu amaçla dar gelirli tüketicilerin harçtan muaf olmalarınıöngören düzenleme yılı değişikliği ile tüketici mahkemelerinin görev kapsamı genişletildiğinden düzenleme tarihindeki amacından uzaklaşılmıştır nitekim mevcut yargı kararlarıyla kat karşılığı inşaat sözleşmesinde müteahhithissesine düşen dairenin kişiye satılması halinde bu kişiler arasında açılacak davalartüketici mahkemelerinde aynı binada arsa sahibi hissesine düşen dairelerle ilgiliuyuşmazlıklar genel mahkemelerde harç ödenmek suretiyle görülmektedir bu durumda aynıbinada müteahhitten daire satın alan harç ödeme yükümlülüğü olmamakta arsa sahibindendaire satın alan harçlar kanununda gösterilen harçları ödemek zorunda kalmaktadır bufiilidurumun anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu düşünülmektedir genel olarak da mahkemelerde görülen davalarda davacının sıfatına somut olaydatüketici göre harç muafiyeti tanınmasının kanunlar önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu düşünülmektediresas sayısı karar sayısı herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefı inanç din mezhep ve benzerinedenlerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veyasınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanunönünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar anayasa md demokrasinin üç vazgeçilmez ilkesinden biri olan eşitlik ilkesi insanın insan olmasıdolayısıyla doğuştan var olan değerini ve onurunu korumaktadır bu hak dolayısıyla herhangibir niteliğe ve ölçüye dayanılarak insanlar arasında ayrım yapılamaz insanlar arasındakanunların uygulanması açısından hiçbir ayırım gözetilemez sayılı kanunun yılında konulması aşamasında sanayi ve teknoloji veticaret komisyonu üyelerinden ve yine plan ve bütçe komisyonu üyelerinden milletvekilleriharç muafiyeti düzenlemesinin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesi ilemuafiyet şerhi yazmışlardır harçtan muafiyet ilkesi anayasanın maddesinde belirtilen sosyal hukukdevleti anlayışına da aykırıdır hukuk devleti anlayışı bir kısım anayasa mahkemesi kararlarında şu şekilde yeralmıştır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hakları koruyucu adil bir hukukdüzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan devlet demektir anayasa mahkemesi kararı hukuk devleti hukukun üstünlüğü temeli üzerine oturan kanun önünde eşitlik butemelde esaslı bir unsurdur amk hukuk devleti her eylem ve işlemi hukuka uygun insan haklarına saygı gösterenbu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan kanunların üstünde kanun koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettiramk hak aramada eşitlik ilkesine aykırı kanun düzenlemesinin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu düşünülmektedir talep açıklanan nedenlerle sayılı kanunla değişik sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasında yer alan tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler tüketici örgütleri ve bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır cümlesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu davalı oyak genel müdürlüğü vekilinceileri sürülmekle beraber mahkememizce de aynı sonuca varıldığından anılan maddenin iptali için türkiye cumhuriyeti anayasasının ve devam eden maddeleri gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir
937
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran danıştay dairesinin günlü sayılı kararının gerekçesi özetle şöyledir ticaret borsaları sayılı yasanın maddesi uyarınca tüzel kişiliği olan kamu kurumlarıdır ve anayasanın maddesine giren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır böylece de görev ve hizmetleri itibariyle kamu hukuku içinde yer almaktadırlar sayılı yasanın ve tüzüğün maddelerinde bildirilen kurallara göre borsaya dahil maddelerin borsanın bulunduğu belediye sınırları dışında satılması yasaklanmış ve bütün alım ve satım işlemlerinin borsalara tescili ile muamele tescil ücreti ödenmesi zorunluğu getirilmiş yalnızca yurtdışına yapılacak satışlar bu ücretin dışında bırakılmıştır ödenmesi zorunlu olan muamele tescil ücreti niteliği itibariyle anayasanın maddesinde yazılan benzeri mali yükümler terimi kapsamına giren bir tür malî yüküm görünümündedir sayılı yasanın maddesi mahiyetleri ve nevileri tüzükte gösterilen borsa hizmetleri karşılığı alınan ücretler ile borsa yönetim kurullarınca onanacak ve verilecek öteki belgelerden alınacak harçlara ait miktarların saptanmasını borsa yönetim kurullarının teklifi üzerine meclislerin onaylamasına bırakmış yalnız tescil ücretine ilişkin borsa meclislerince düzenlenen nispet tarifesinin bakanlıkça onaylanmasını öngörmüştür i̇stanbul ticaret borsası ile davacı anonim ortaklık arasındaki anlaşmazlıkta maddeye dayanılarak borsa meclisince düzenlenip ticaret bakanlığınca onaylanan nispet tarifesine göre tescil ücreti alınmasından doğmuş bulunmaktadır muamele tescil ücreti bir malî yükümdür anayasanın maddesinin ikinci fıkrası vergi resim ve harçlar ve benzeri malî yükümlülüklerin yasayla konulacağı hükmünü getirmiştir bu hükümle keyfi ve takdirî uygulamaların önlenmesi amaçlanmıştır tescil ücreti düzenlenmesinin belli edilecek yukarı ve aşağı hadler içinde kalmak ölçü ve esaslara uygun olmak koşulu ile yasaca yapılması gerekir maddede bu hususlar saptanmamıştır yalnız malî yükümlülük ve yükümlü belirlenmiştir yasanın öngörmediği hadler ve miktarların tüzüğe bırakılmasına da olanak yoktur bu nedenlerle sayılı yasanın maddesinde yer alan mahiyetleri ve nevileri tüzükte gösterilecek hizmetler karşılığı alınacak ücretler ve tescil ücretine ait meclisçe tanzim olunacak nispet tarifesi bakanlıkça tasdik olunur ve aynı muamele için yalnız bir taraftan tescil ücreti alınır hükümleri anayasanın inci maddesine aykırı görüldüğünden maddenin iptaline karar verilmesi gerekmektedir
303
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuruda itiraz konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür
17
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçe bölümü aynen şöyledir açıktır ki hiçbir hukuk düzeni haksız bir nedene dayanarak bir hak elde edilmesine olanak tanımamalıdır devlet ormanlarının orman sınırları dışına çıkarılmadan hiç kimsenin iyeliğine geçemeyeceği anayasa kuralıdır bu kuralın içeriğinden devlet ormanları üzerinde orman alanı dışına çıkarılmadan haklı bir zilyetlik kurulamayacağı anlaşılmaktadır devlet ormanı üzerinde orman niteliği ile kurulan bir zilyetliğin hiçbir değeri bulunmamaktadır yani devlet ormanları zilyetlikle mal edinilemez sonuç olarak bugünkü hukuk düzeni içinde devlet ormanları üzerinde mal edinmeyi sağlayacak ve haklı bir zilyetlik kurulması genel olarak mümkün değildir halde bir devlet ormanı üzerinde orman niteliği ile kurulmuş bulunan haksız bir zilyetliğin yapılacak bir yasa ile haklı bir zilyetlikmiş gibi değerlendirilmesi de uygun görülmemelidir öncelikle iptali istenen yasa maddesi ibareleri bu çerçevede anayasaya aykırı bulunmaktadır çünkü yasa olayımızda da olduğu gibi devlet ormanının haksız olarak sahiplenmiş devlet ormanı üzerindeki kullanımı ile yerin orman sınırları dışına çıkarılmasına sebep olmuş bir şahsın yerin orman sınırları dışına çıkarılması sebebine bakmadan haklı bir duruma getirmekte ve onun haksız eyleminden yararlanmasını sağlamaktadır i̇kinci olarak olay anayasanın maddesi çerçevesinde değerlendirilmelidir bu maddeye göre yasalar bütün vatandaşlara eşit haklar verir ve sorumlulukları da bu çerçevede de eşittir ancak anayasanın maddesi orman köylülerini diğer vatandaşlardan ayrı tutmuş ve diğer vatandaşlara göre onlara ormanlar üzerinde bazı ayrıcalıklar tanımıştır i̇ptali istenen yasa maddesi ibareleri bu ayrıcalıklara dahi aykırı bulunmakta ve sadece haksız zilyedi ayrıcalıktan yararlandırarak diğer orman köylüleri karşısında yasalar eşitliği ilkesini zedelemektedir olaya anayasanın maddesi açısından da bakmak yararlı olur bu maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçinin topraklandırılması bakımından bazı çalışmalar yapılmasını belirtmekte ise de bu çalışmaların üretimin düşürülmesi ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramayacağı sonucuna varılmıştır halde olayımızda olduğu gibi yanlış anlaşılması mümkün ve amacına uymayan bir uygulamanın yasal zeminde kalmasına müsaade edilmemelidir dördüncü olarak olayın çevre açısından değerlendirilmesi uygun olacaktır ormanın çevrenin en önemli ögesi olduğu inkar edilemez devlet uygulanması yanlış anlamalara sebep olacak yasalar yaparak çevrenin bozulmasına olanak vermemelidir vatandaş tarafından bozulmuş orman alanı onu bozan şahsa veya ailesine herhangi bir şekilde ve düşünce ile devredilirse bu uygulama olsa olsa bu tür suçları teşvik ve orman alanlarının yok olması ile çevrenin bozulmasını sağlar bu nedenle de iptali istenen yasa maddesi ibarelerinin anayasaya aykırılığı düşünülebiliresas sayısı karar sayısı beşinci olarak ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez anayasanın maddesinde ifadesini bulan bu ibare kesin ve hiç kimseyi devleti ve bu arada yasa yapıcıyı ayrı tutmuş değildir ayrıca iptali istenen yasa maddesi ibarelerinin zamanlama açısından bir siyasî propaganda çağrışımı yaptığı da görülmektedir sebebi ne olursa olsun iptali istenen yasa maddesi ibareleri haksız zilyede ayrıcalık tanımaktadır bu uygulama vatandaş arasında örnek olacak ve sonuç olarak da diğer vatandaşların da muhtemelen orman alanlarına zarar verecek eylem ve faaliyette bulunmasını teşvik edecek niteliktedir i̇ptal istemi bu nedenlerle de değerlendirilmelidir devletin şimdiye kadar orman sınırları dışına çıkarılmış bulunan alanlarda bir imar ve ihya çalışması yaptığı tespit edilememiştir oysa anayasanın maddesine göre orman alanı dışına çıkarılan yerlerin orman köylülerinin yerleşmesi bakımından devlet eliyle ihya edilerek onlara tahsisi gerekmektedir devletçe yapılmış bir ihyadan söz edilemeyeceğine göre olayımıza uygulanacak yasa maddesi ibareleri bu açıdan da anayasaya aykırı bulunmaktadır
522
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz yoluna başvuran mahkemeni̇n gerekçesi̇ askerî yüksek i̇dare mahkemesinin anayasa mahkemesine başvurma dilekçesinde iptal nedenleri şöyle açıklanmaktadır davacı lise mezunu olarak yedeksubaylık hizmetini ikmal ettikten sonra sayılı yedek subay ve yedek askerî memurlar hakkındaki kanunun uncu maddesine istinaden orduya intisap edip kurslarına tabi tutularak senesinde muamele memuru nasbedilmiş iken inci maddesiyle askerî memurluktan subaylığa geçirilenlerin azami yarbay dahil rütbesine kadar yükselebileceklerini saptayan sayılı kanunun inci maddesine istinaden personel sınıfına geçirilip bilahare harp okulu mezunu subaylar ile birlikte meslek içi eğitim ve tekamül kurslarına tabi tutularak yarbay rütbesine kadar yükseldikten sonra yarbaylıkta yıllık bekleme süresinin ağustos tarihinde doldurulmasına ve diğer terfi şartlarını da ihraz etmesine rağmen sayılı kanunun ek inci maddesine dayanılarak albaylığa terfi ettirilmeme işleminin iptalini talep etmektedir i̇ptal talebiyle birlikte menşei itibariyle albaylığa yükselmesine mani olan sayılı kanunun sayılı kanunun ağustos tarihinde yürürlüğe giren maddesiyle kaldırılıp menşei ve kaynak farkı gözetmeksizin yarbay rütbesinde yıllık bekleme süresini dolduran her subayın diğer şartları da mevcut olması halinde albaylığa yükselmesine imkân verilmesine ve bu esasın tarihinde neşredilip yürürlüğe giren sayılı kanunla yapılan değişikliğe kadar uygulanıp harp okulu fakülte veya yüksek okul mezunu olmayan yalnız askerî liseden mezun olup muamele memuru veya lise mezunu yedek subay kaynağından subaylığa geçirilenlerin albaylığa yükselmelerinin sağlanmasına ve yine sayılı kanunla getirilen ek geçici üncü madde hükmü ile bu esasın tarihine kadar uygulanmasına imkân verdiğinin kabulü ile bu tarihten sonra albaylığa terfi durumuna giren kendisine sayılı kanunun terfi ile ilgili ve ek geçici üncü maddelerinin bu gün dahi tanı anlamıyla tatbik edilmemesi nedeniyle ek geçici üncü madde muvacehesinde ek inci maddenin yürürlükte olmaması ve ek geçici üncü maddenin halen yürürlükte olması aynı menşeli oldukları ve sınıflarının temel intibak kurs yeri olmaması sebebiyle genelkurmay başkanlığınca hava yer subayı olarak sınıflandırılıp sayılı kanunun subay statüsüne geçiş için öngördüğü sınıf temel kursuna katılan hava ikmal istihbarat kontrolör istatistik subaylarının zaman için öğrenim süresi yıl olan hava harp okulunda ay süreli sınıfının temel intibak kursuna tabi tutulanlardan albaylığa terfi sırası gelenlerin ağustos tarihinden itibaren hava harp okulu mezunu sayılarak albaylığa terfilerinin sağlanıp bu uygulamaya halen devam edilmesinin hava harp okulunda tabi tutulan kursun yüksek öğrenim sayılması halinde kendisinin daha fazla sürelerle muhtelif kurs ve eğitimlere tabi tutulması nedeniyle yüksek tahsil yapmış sayılmamasının sayılı kanunda ilk okul mezunu olan devlet memurlarının nci derecenin son kademesine kadar yükselme olanağı verilip lise mezunlarının da aynı durumda olmasına ve personel rejimindeki paralelliğin esas alınmasının gerekmesine rağmen sayılı kanunla kendisinin ancak nci derecenin göstergesine kadar yükselme imkânına kavuşturulmasının anayasanın nci maddelerine aykırılığı nedeniyle bu durumu doğuran sayılıesas sayısı karar sayısı kanunla getirilen ek l nci maddenin anayasaya aykırılığı sebebiyle iptali için anayasa mahkemesine gönderilmesi de talep edilmektedir davalı idare birinci savunmayı yapmış ikinci cevabı vermemiş olup davacının sayılı kanuna göre askerî memurluktan subaylığa naklinin yapılması sayılı kanunun maddesinin kendisine azami yarbay rütbesine kadar yükselme imkânı vermesi saydı kanunun yürürlüğe girmesi ile bu sınırlama kaldırılmış iken hizmet gereği ve ihtiyacı nazara alınarak sayılı kanunla general amiral ve albay rütbelerine yükselebilmek için harp okulu fakülte veya yüksek okul mezunu olmak şarttır esasını getiren ek l nci maddenin konulup aynı kanunla getirilen ek geçici ncü madde ile ek nci maddenin uygulanmasının tarihinden itibaren yapılması ve davacının tarihinde yarbaylıkta senesini doldurması nedenleri ile albaylığa terfi ettirilmediğini gördüğü kursların yüksek öğrenim sayılamayacağı hava kuvvetlerinde sayılı kanuna göre subay sınıfına getirilenlerin hava harp okulu diplomasına sahip oldukları ağustos tarihinden önce albaylığa yükselen emsallerinin terfilerinin kanun hükmünce yapıldığını sayılı kanunla ilgili olarak anayasa mahkemesince verilen ocak gün esas ve sayılı karar ile ek birinci maddenin muhtevası arasında uyarlık bulunduğunu rütbe terfi bakımından silâhlı kuvvetlerde bazı kayıt ve şartların aranmasının anayasaya aykırı olmadığını ileri sürmüştür kanunsözcüsü anayasanın nci maddesine istinaden yapılan düzenleme davacının menşei ve tabi tutulduğu kursların yüksek tahsil olmaması sayılı kanunun mahiyeti itibariyle anayasaya aykırılık iddiasının ciddî olmadığı düşüncesini belirtmiştir davacının durumu davacının tahsil durumu ve orduya intisap kaynağı yukarıda açıklanmış olup sayılı kanundan önce sayılı kanunun nci maddesine istinaden yarbay rütbesine kadar yükselebilme olanağına sahip iken sayılı kanunla sayılı kanunun yürürlükten kaldırılması ve davacı ile emsalleri hakkında başkaca katıylayıcı bir hüküm bulunmadığından yarbay rütbesine gelmesi ve diğer terfi şartlarını da ihraz etmesi halinde albaylığa yükselmesine mani bir hüküm kalmamış idi ancak davacı sayılı kanuna tarihinde yayınlanan sayılı kanunun ncü maddesiyle getirilen ve general amiral ve albay rütbelerine yükselebilmek için harp okulu fakülte veya yüksek okul mezunu olmak şarttır hükmünü taşıyan ek l nci maddesi ve bunun uygulanmasını tarihine kadar erteleyen ek geçici ncü maddesine istinaden tarihinden itibaren sırası gelse dahi albaylığa yükselebilme olanağını bulamamıştır çünkü ağustos tarihinde yarbaylığa yükselmiş olup yıllık yarbaylık bekleme süresini ağustos tarihinde doldurmakta ve ek l nci madde hükmü karşısında albaylığa yükseltilmesi mümkün olamamaktadır davacı ile aynı statüde olan subayların durumu bunlar hakkında yapılan ve yapılagelmekte olan işlem askerî memurluktan sayılı kanuna istinaden subaylığa naklolunanlaresas sayısı karar sayısı askerî liselerden mezun olduktan sonra olgunluk sınavlarında başarılı olamayanlarla silâhlı kuvvetler hesabına muhtelif fakülte ve yüksek okullarda öğrenimlerini bitiremiyenlerden askerî memur olanlardan sayılı kanunun uncu maddesine istinaden orduya alınıp askerî memur nasbedilenlerden oluşmaktadır her iki kaynaktan olanların lise ve dengi okul mezunu olup silâhlı kuvvetlerde göreve başladıktan sonra muhtelif rütbe ve tarihlerde ile ay arasında değişen meslek içi eğitimden geçirildikleri sayılı kanunun inci maddesine göre yarbay rütbesine kadar yükselme olanağına sahip iken sayılı kanunun senesinde bu tahdidi kaldırıp sayılı kanunla tarihinden itibaren yeniden tahdidin konulmasına kadar terfi şartlarını ihraz edenlerin albaylığa yükseltildikleri tereddütsüzdür yüksek tahsili olmayanların sayılı kanunun yürürlükte kaldığı sürece yarbay rütbesinden üst rütbeye yükseltilmedikleri de ihtilafsızdır bunlardan sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ek l nci madde hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar kara kuvvetlerinde deniz kuvvetlerinde hava kuvvetlerinde jandarma genel komutanlığından yarbayın bekleme süresini tamamlayarak toplam yarbayın albay rütbesine yükseltildikleri ara kararı cevaplarından anlaşılmaktadır sayılı kanunun ek l inci maddesine istinaden tarihinden sonra kara ve deniz kuvvetleriyle jandarma genel komutanlığı kadrolarındaki lise mezunu menşeli yarbaylardan albaylığa hiç bir personel terfi ettirilmediği halde hava kuvvetleri komutanlığı kadrosunda bulunan aynı menşeli bir kısım subayın normal tahsil süresi iki yıl olan hava harp okulunda sayılı kanunun uygulanması sırasında bu kanun hükümlerini yerine getirmek için ay süreli ikmali tahsile tabi tutulup harp okulu diploması verilenlerin bilâhare sınıfları ile ilgili değişik süreli temel tekamül kursuna tabi tutulduklarından bahisle yarbaylıkta yılını doldurmaları ve diğer terfi şartlarını da haiz olmaları halinde albay rütbesine yükseltildikleri ve yine sırası gelenlerin yükseltilmeye devam olunduğunu ve böylelikle aynı kuvvette aynı kaynaktan aynı tarihte alınıp piyade istihkâm muhabere ulaştırma levazım sınıflarından olmaları ve sınıflarının mevcut temel kurslarına gönderildiklerinden hava harp okuluna gönderilmemeleri sebebiyle sınıf okullarındaki öğrenimleri kurs kabul edilen subayın albay rütbesine yükselttim ediği ve aynı kuvvet içerisinde ikili uygulama yapıldığı da ara kararına verilen hava kuvvetleri komutanlığı yazılarından anlaşılmıştır ek nci madde sebebiyle halen albay rütbesine yükseltilmesi mümkün olmayan subaylardan kara kuvvetlerinde deniz kuvvetlerinde hava kuvvetlerinde jandarma genel komutanlığında olmak üzere toplam subay mevcut olup albaylığa yükseltilmeyenlerden kara kuvvetlerinden jandarma genel komutanlığından subayın emekliye ayrıldığı bildirilmiş deniz ve hava kuvvetleri komutanlığından bu yolda bilgi verilmemiştir dava ile ilgili kanun hükümleri tarihinde yürürlüğe giren sayılı kanununun inci maddesi askerî memurlardan bu kanunla subaylığa geçirilenler yüksek tahsilliler hariç yarbaylığa dahil kadar yükselebilirler hükmünü amir idi bu kanun ağustos tarihinde yürürlüğe girenesas sayısı karar sayısı sayılı kanunun madesiyle yürürlükten kaldırılmış ve sayılı kanun hükümlerine tabî subaylar terfi bakımından sayılı kanunun terfi ile ilgili hükümlerine tabi kılınmıştır ancak sayılı kanunla getirilen ek nci madde ve ek geçici üncü maddeyle menşe ve süre itibariyle albaylığa terfileri yeniden kısıtlanmıştır ek l maddenin gerekçesinde sayılı devlet memurları kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki tasarıyla paralelliği sağlamak maksadıyla bu hükmün getirildiği harp okulu fakülte veya yüksek okul mezunu olmayan subayların muayyen bir rütbeye kadar gelebilmeleri personel reformunun icabı olduğu ve gösterge tablosunun inci derecesine yükselebilmek için yüksek tahsilin şart olduğu belirtilmektedir bu maddenin yürürlüğe girmesinden sonra sayılı kanunda bir çok değişiklik yapılıp sayılı kanun hükmündeki kararnamenin kabulü hakkındaki sayılı kanunun inci maddesinin ortak hükümler başlığını taşıyan kısmının fıkrası inci bendindeki lise ve dengi mesleki veya teknik öğretim görenlerden öğrenim eksikliğini giderecek hizmet içi eğitimden geçerek devlet personel dairesi tarafından hazırlanacak yönetmelikte belirlenecek esaslara göre yapılacak özel yükselme sınavlarında başarı gösterenler nci derecenin son kademesine kadar yükselebilirler hükmüne istinaden lise ve dengi öğrenim görenlerin nci derecenin son kademesi olan maaş göstergesine kadar yükselme imkânı sağlanmıştır yine sayılı kanunun ek geçici nci maddesi fıkrasındaki bendi uyarınca başlangıç olarak alınacak derece ve kademe üzerine yukarıdaki bentler esas alınmak suretiyle değerlendirilmesi gerektiği tesbit olunacak sürelerin her yıl için bir kademe ve her üç yıl için bir derece verilmek suretiyle bulunacak derecenin ilgili kademesine intibak ettirilir hükmüne istinaden sivil personelin tahsil durumuna bakılmaksızın tarihine kadar geçen hizmet yıllarının değerlendirilerek intibakı yapılıp lise ve dengi okul mezunlarının birinci derece son kademesine yükselmesine imkân verilip lise mezunu olmayanlara da bir defaya mahsus olmak üzere nci derece son kademesine yükselme imkânı tanındığı halde sayılı kanunla paralelliği sağlamak maksadiyle getirildiği gerekçesinde belirtilen ve sayılı kanunla sayılı kanuna eklenen ek l madde hiç bir değişikliğe uğramamıştır subayların gösterge tablolarını teşrif eden ve sayılı kanunla değiştirilen sayılı kanunun nci maddesi ile buna ek vi sayılı cetvelde yarbaylığın nci derecede gösterilip azami gösterge rakamına çıkarıldığı düşünülebilirse de personel siyaseti ve sayılı kanunun sayılı kanunla paralelliğinden bahis edilemez aksine davacı yönünden sayılı kanunun gerisinde kalındığı söylenebilir mevzuat ve idarenin uygulaması karşısında durum sayılı kanuna tabi subaylardan sayılı kanunun ağustos de yürürlüğe girmesinden sayılı kanunla eklenen ek nci maddesinin uygulanmasına başlandığı ağustos tarihine kadar yükselme şartlarına haiz olanların albaylığa yükseltilip bu tarihten sonra kara ve deniz kuvvetleri kadrolarıyla jandarma genel komutanlığı kadrolarında bulunanların harp okulu fakülte veya yüksek okul mezunu olmamaları itibariyle ek nci madde hükmüne istinaden albaylığa yükseltilmeleri yapılmazken hava kuvvetlerinde görevli bir grup subayın sayılı kanunun uygulanması sırasında sınıflarının temel intibak kurs yeri olmamasından sayılı kanunun subay statüsüne geçirilmede öngördüğü sınıflarının temel intibak kursunun basan ile bitirmeleri hükmüne dayanılarak bu kursu hava harp okulunda görenlerin hava harp okulu ikmali tahsili kabul edilmek suretiyle albay rütbesine yükselmelerine devam edilmesi ve aynı kuvvete aynı süreli öğlenim gören bir grup subay ile kara kuvvetleriyle deniz kuvvetleri ve jandarma genel komutanlığında en az bunlar kadaresas sayısı karar sayısı ve daha fazla öğrenim yapanların ayrı ayrı işlemlere tabi tutulmaları eşit uygulama yapılmadığını ve keza sayılı kanunun sayılı kanunla paralelliğini sağlamak amacıyla getirilen ek inci maddenin kabulünden sonra sayılı kanunim bu maddenin paralellindeki hükümlerinde sivil personel lehine lise ve dengi okul mezunlarının birinci derecenin son kademesi maaş göstergesine kadar yükselme imkânı sağlanması hatta liseden az tahsili olanların bir defaya mahsus olmak üzere nci derecenin son kademesi maaş göstergesine intibaklarının yapılmasına olanak verecek hükümler getirilmesine rağmen sayılı kanunun ek inci maddesi ve subayların maaş göstergeleriyle ilgili nci madde ile buna bağlı ek vi sayılı cetvelde davacı lehine bir değişiklik yapılmayıp en son ulaşabileceği maaş göstergesinin de bırakılması suretiyle aynı ve hatta daha az tahsilli devlet memurundan maaş yönünden daha geride kalmasına sebebiyet verildiği ve bu suretle de eşitlik ilkesine aykırı hüküm getirildiği kanısına varılmış olmakla bu yoldaki itiraz ciddi bulunmuştur bu nedenlerle davacının sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen ek inci maddesi hükmünün lise ve dengi okul mezunu subayların albay rütbesine yükseltilmemeleri yönünden anayasaya ve eşitlik ilkesine aykırılığı iddiası ciddî görülerek tc anayasasının sayılı kanunun nci maddeleri mucibince anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına konu ile ilgili görüleri dosya muhtevasının tasdikli suretlerinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine ocak tarihinde oybirliği ile karar verildi
1,841
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ esas sayılı itirazın gerekçe bölümü şöyledir söz konusu maddede ile yaş arasındaki mağdurlarla cinsel ilişki madde metnindeki gibi suç sayılmış ancak cezalandırılma için mağdurun şikayet şartı aranmıştır bu hali ile şikayet olmadığı takdirde ortada bir cezalandırma söz konusu olamayacaktır madde de şikayet hakkının kimde olduğu ve olayın mağdurunun kim olduğu net bir şekilde açıklanmamıştır kanaatimizce bu tür eylemlerde olayın mağdurunun aktif durumda olmayan kişiyi anlamak gerektiği yani taraflardan birinin erkek diğerinin kadın ya da kız olması halinde mağdurun kadın olarak anlaşılmasının gerektiği taraflardan ikisinin hem cins olmaları halinde ise pasif durumda olanın mağdur olarak kabul edilmesinin gerektiği ve uygulamanın da bu şekilde olduğu kabullenilmektedir gerçi madde içeriğinde böyle bir husus açıklanmamıştır tarafların başlangıçta ve fiil sırasında karşılıklı rızalarının mevcut olduğu kabul edildiği göz önüne alındığında olayın mağdurunun kim olduğu ya da kim olmasının gerektiğinin de bir önemi olmadığı esasen böyle bir eylemde olayın mağdurunun da olmamasının gerektiği yeni ceza kanunu sisteminde açıkça ortadadır bir an için yukarıda açıklandığı üzere olayın mağdurunun pasif olan taraf olduğu kabul edilse bile başlangıçta yani fiil sırasında rızası olan birinin sonradan şikayet etme hakkının bulunup bulunmadığı şikayet etse bile başlangıçta hukuka uygun olan şikayet olmadığı takdirde cezası söz konusu olduğundan bir eylemin sonradan taraflar yada mağdur olduğu var sayılan şahsın şikayeti üzerine ceza alması söz konusu olabilecektir ki bu durum ne derece hukuka uygundur yine burada şikayet etme hakkının kimde olduğu açıkça belli olmamaktadır ancak türk medeni kanununun ve ceza kanununun genel prensipleri nazara alındığında bu tür olaylarda şikayet hakkının mağdur sayılan kişiye ait olması gerekir zira bu münhasıran şahsa bağlı bir haktır bir an için şikayet hakkının mağdur sayılan kişinin veli yada vasisine ait olduğunu var saysak bile ülkemizde çoğunlukla küçük yaşta evlendirmelerde veli yada vasinin de olayın içinde olması yani baştaki fiile ortak olmaları nedeni ile bu kişilerin de rızalarının olduğu durumlarda şikayet hakkı kimin olacaktır bu nedenle anayasamızın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefe i̇nanç din mezhep vb sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir ilkesini getirmiştir ytcknun maddesinde karşı cinsler arasındaki fiilde istisnasız olarak mağdur kadın olan taraf kabul edilmektedir örneğin bir eylemde kadın yaşında erkek yaşında veya yaşında olsa dahi olayın faili erkek olarak kabul edilmekte ve bu kişiler hakkında dava açılmaktadır ve cezalandırma cihetine gidilmektedir yine madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere bir olayda erkek yaşında kadın yaşında olduğunda ve rızai cinsel birliktelik olduğunda ve şikayet olmaması halinde erkeğin cezalandırılması söz konusu olamayacak ancak her ikisi de yaşında olan başka bir eylem dolayısı ile mağdur sayılan kadının şikayeti üzerine yaşındaki erkek sanığın maddeye göre cezalandırılması söz konusu olabilecektir bu nedenle gerek aynı olayda şikayet olmaması halinde cezasızlığın şikayet halinde cezalandırmanın söz konusu olması mağdur sayılan kadının aynı yaşlardaki karşı cinsle rızayaesas sayısı karar sayısı dayalı birlikteliğinde erkeğin fail olarak değerlendirilmesi söz konusu olması nedeni ile madde anayasanın fıkrasına aykırılık teşkil etmektedir sayılı yasanın maddesi anayasanın fıkrasına da aykırıdır şöyle ki anayasamızın fıkrası kimse işlendiği zaman birlikte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez hükmünü içermektedir buna biz suç ve cezada kanunilik prensibi diyoruz bu maddeyi biraz daha geniş yorumlayarak fiilinde işlendiği sırada kanunilik prensibi olarak değerlendirmemiz mümkündür yani herhangi bir eylem yapıldığı sırada cezasızlık söz konusu ise sonradan taraflardan birinin bu rızasından caymasının ceza nedeni sayılmaması gerekir örneğin gündüzleyin konut dokunulmazlığını bozma suçu takibi şikayete bağlıbir suçtur bir şahıs arkadaşını evini davet edip evinde ağırladıktan ve rızası ile uğurladıktan gün sonra cumhuriyet savcılığına evinde ağırladığı şahsın gün önce evine geldiğini konut dokunulmazlığını ihlal ettiğini ileri sürerek cezalandırılmasını talep etmesi halinde cumhuriyet savcılığı şikayetçiye senin burada başta rızan söz konusu bu nedenle burada hukuka uygunluk sebebi vardır diyerek takipsizlik kararı verecek mahkemeye dava açıldığı takdirde de faile beraat kararı verilecektir bu anlamda ytcknun maddesi de aynen buna benzemektedir fail sayılan kişi başta eylem sırasında mağdur sayılan kişinin rızasının olduğunu ve onun şikayet etmeyeceğini yada şikayet edilmeyeceğini düşünerek birlikte olmakta yani bu hareketin hukuka uygun olduğunu düşünmektedir bu nedenle eylemin işlendiği sırada cezasızlığını bilmektedir ancak mağdur sayılan kişinin olaydan birkaç gün sonra yada aylık şikayet süresi içerisinde şikayet etmesi halinde ytcknun maddesi gereğince soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulması hatta ceza alması söz konusu olabilecektir ki bu durum anayasanın maddesine aykırılık teşkil edecektir esas sayılı itirazın gerekçe bölümü şöyledir madde metninden de anlaşılacağı üzere şikayet soruşturma ve kovuşturma şartıdır şikayet hakkını kim kullanacaktır sayılı türk medeni kanununun ve devamı maddelerindeki hükümlere göre çocuklar üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü ve hakkı olan anne baba mı yoksa suçun mağduru mu mağdur kimdir bu sorulara verilecek cevap sanık açısından önem arz edecektir sayılı tck sisteminde cinsel saldırı suçları aile düzeni aleyhine cürüm olarak kabul edildiği için suçun işlenilmesiyle ihlal edilen hukuki yarar aile düzeninin bozulmasıdır dolayısıyla çocuğun yasal temsilcisinin suçtan zarar görmesi de söz konusu olacağından şikayet hakkını kullanabilecektir sayılı tck sistematiğinde ise kişilere karşı suçlar kitabın kısmında düzenlenmiştir kısım bölümde ise cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar cinsel saldırı çocukların cinsel istismarı reşit olmayanla cinsel ilişki ve cinsel taciz başlıkları ile yer almıştır sistematik içinde değerlendirme yapıldığında cinsel saldırı suçları kişinin vücut bütünlüğüne ve cinsel dokunulmazlığına yönelik eylem olarak kabul edildiğinden suçun mağduru cinsel saldırıya muhatap olan kişidir zira vücut dokunulmazlığının ihlali de kişiye sıkı surette bağlı olan haklardandır dolayısıyla şikayet hakkının da mağdura aitesas sayısı karar sayısı olması gerekmektedir uygulamada bu görüş benimsenmiş olup yüksek yargıtay ceza dairesi de şikayet hakkının mağdurda olduğunu kabul etmektedir bu kabul karşısında yaşını bitirmiş fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinde eksiklik olmayan çocukla cebir tehdit ve hile olmaksızın bir başka deyimle rızası ile cinsel ilişkide bulunan acaba suç işlemiş olacak mıdır mevcut düzenleme ile fiilden sonra aylık şikayet süresi içinde mağdur tarafından şikayet hakkı kullanıldığında sanık cezai yaptırımla karşı karşıya kalacaktır halbuki sayılı tck genel hükümlerdeki maddeye göre ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiştir madde metninde kişinin mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmak üzere açıkladığı rıza çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilemez hükmü ceza yasasının özel hükümlerine de uygulanacaktır i̇lgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiş olması karşısında ilgilinin rıza açıklamaya ehil bulunması fiilden önce veya en azından fiilin başlangıcında rızasını söz ve davranışlarıyla açıkladıktan sonra şikayet hakkını kullandığında sanığın cezai yaptırımla karşı karşıya kalması suçun kanunilik ilkesine aykırı olduğu gibi hakkaniyet ilkesine de ters düşmektedir anayasamızın maddesinde kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz bu ilke gereğince kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemeyeceği emredici hükmü yer almış ayrıca toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin açık ve bilinçli bir ihlali veya en azından bu değerleri korumaya matuf kurallara özensizlik niteliği taşıyan insan davranışlarının neler olduğu yeni ceza yasasına esas alınan suç teorisindeki suç tanımlanmasına göre kendi hareketinin bir haksızlık teşkil edip etmediğinin açıkça bilinmesi ceza normlarında da açıkça ifade edilmesi gerekmektedir suç ve cezada kanunilik ilkesi tarihli birleşmiş milletler i̇nsan hakları evrensel beyannamesi tarihli avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinde de yer almıştır bu açıklamalar ışığında kanun koyucunun hangi hareketin suç teşkil edeceği ve ne gibi cezai yaptırıma bağlanacağını belirleme yetkisinin olduğu tartışmasızdır ancak ceza normları anlaşılır olmalı suçun unsurları açıkça ifade edilmelidir çelişkili düzenlemeler suçun kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edeceği gibi kişiler eylemlerinin bir suç teşkil edip etmediğini bilemeyeceklerdir bu nedenle sayılı tcknın maddesindeki düzenlemede şikayet hakkının kime ait olup olmadığının açıkça belirlenememesi reşit olmayan rıza açıklamaya ehil olan fiilden önce rızasını açıklayan kişinin tck maddesine göre mağdur sayılamayacağı reşit olmayan yaşını bitirmiş iki çocuk arasındaki ilişkinin yaptırıma bağlanmış olup olmadığının anlaşılamaması bu madde ile yaptırıma bağlandığının kabulü halinde suçun mağduru kim sanığının kim olduğunun nasıl belirleneceği madde metninden anlaşılmamaktadır bu düzenlemenin anayasamızın maddesine aykırı olduğu düşüncesiyle tc anayasasının maddesi gereğince bu kanun hükmünün itiraz yolu ile iptali için anayasa mahkemesine başvurmak gerektiği kanaatine varılmıştır
1,276
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ özeti̇ anayasa mahkemesi anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarını iptal etmiş ve bu karar yayımlanmıştır bu durumda kamulaştırma için aynı ilkeleri öngören sayılı toprak ve tarım reformu kanununun maddesinin üçüncü fıkrası hükmü anayasal dayanaktan yoksun bulunmaktadır bu hüküm mülkiyet hakkının özünü zedelemekte ve emlâk beyannamesi verenlerle vermeyenler arasında eşitsizlik yaratmakta olduğundan anayasanın ve maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal edilmelidir
64
esas sayısı karar sayısı mahkememiz esas sayılı dava dosyasında başsavcılığınca sanıklar ve a karşı tehdit eylemleri nedeniyle tcynin maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle bursa sulh ceza mahkemesine kamu davası açılmış sanıkların eyleminin tcynin maddesinin uygulanması ihtimaline binaen görevsizlik karan verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir yargılama devam ederken tarihinde yürürlüğe giren sayılı yasa ile değişik tcynin maddesinde düzenlenen ön ödeme kapsamı genişletilmiş üst sının aya kadar olan hapis cezalan ön ödeme kapsamına alınmıştır yine sayılı yasa ile tcynin maddesinde düzenlenen tehdit suçu da uzlaştırma kapsamına alınmıştır sanıklar hakkında uzlaştırma hükümleri uygulanmış taraflar uzlaşamamışlardır tc anayasası madde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir tc anayasası madde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ek fıkra sk mad kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ek cümle sk md bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ek fıkra sk md çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde iptal ibare anayasa mahnin tarihli ve kararı ile kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır tcynin uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasını yukarısının altı ayı aşmayan suçların faili cmk değişik madde sk mdesas sayısı karar sayısı aşağıdaki suçlarda şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar sanıklar hakkında her ne kadar tcynin maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de her iki sanığın yüze karşı gerçekleştirdikleri ileri sürülen tehdit eylemi nedeniyle ve sanık i̇brahimin mesaj göndermek suretiyle gerçekleştirdiği ileri sürülen tehdit eyleminden dolayı beraat etmelerinin mümkün bulunması sanık sedat kutluya yüklenen telefonla mesaj gönderme eylemindeki sarf edilen sözlerin tcynin son maddesindeki tehdit suçunu oluşturması ihtimali de dikkate alınarak bu suç nedeniyle tarafların uzlaşamamalarında ya da başka bir deyişle yakman tarafın olayda olduğu gibi uzlaşmak istememesi durumunda sanığa ön ödeme önerisinde bulunulamayacaktır oysa ön ödeme kapsamında bulunan bir suç nedeniyle ön ödeme önerisine riayet eden sanık hakkında kamu davasının düşürülmesine karar verilecek ve işlendiği sabit olan bir suç nedeniyle sanık ceza almayacak ve adli sicil kaydı oluşturulmayacaktır olayda olduğu gibi sanıkların ceza alıp almamaların da yakmanın uzlaşmak isteyip istememesine ilişkin düşüncesi rol oynayacaktır ön ödeme kapsamındaki bir suçun uzlaştırma hükümlerine tabii olsun ya da olmasın ön ödeme müessesinin uygulanması gerekmektedir tcynin maddesi dikkate alındığında bu hususun ön ödeme müessesinin uygulanmasına engel teşkil ettiği tcynin maddesinde düzenlenen uzlaştırma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere ibaresinin anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi ve maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı düştüğü anlaşılmaktadır anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu anlaşılan tcynin maddesindeki uzlaştırma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere ibaresinin i̇ptali̇ düşüncesiyle tc anayasasının maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurmak gereği doğmuştur
504
esas sayısı karar sayısı davacı vekili tarafından dönemi stopaj beyannamesi üzerinden ihtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle yapılan tarihli tahakkukun iptali ve ödenen tutarın iadesi istemiyle ankara vergi̇ dai̇resi̇ başkanliğina karşı açılan davada işin gereği düşünüldü sayılı gelir vergisi kanununun maddesinin son fıkrasında maliye bakanlığı vergiye tabi işlemlere taraf veya aracı olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir hükmü yer almaktadır bu yetkiye dayanılarak maliye bakanlığınca günlü ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren seri nolu gelir vergisi genel tebliğinde gelir vergisi kanununun üncü maddesinin son fıkrasının maliye bakanlığına verdiği yetkiye istinaden aynı maddenin birinci fıkrasında tevkifat yapacaklar arasında sayılmayan aile hekimlerinin aile hekimliği hizmetlerinin verilmesiyle ilgili olarak temizlik sekreterlik şoförlük gibi hizmetler için yanlarında çalıştıracakları hizmet erbabına yapılacak ücret ödemeleri serbest meslek işleri dolayısıyla yapılan ödemeler ile işyerine ilişkin kira ödemeleri ve esnaf muaflığından yararlananlardan mal ve hizmet alımları karşılığında yapılan ödemelerden maddede belirtilen oranlarda tevkifat yapmaları uygun bulunmuştur birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde ise bu yükümlülük yönetici olarak belirlenen aile hekimi tarafından yerine getirilecektir düzenlemesine yer verilmiştir dava dosyasının incelenmesinden davacının dönemi için tarihinde ihtirazi kayıt ile gelir vergisi stopaj beyannamesi verdiği ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek aynı tarihte tahakkuk fişi düzenlendiği anlaşıldığından işlemin dayanağı olan seri nolu gelir vergisi genel tebliğinin dayanağı sayılı gelir vergisi kanununun maddesinin son fıkrasına yönelik anayasaya aykırılık durumu ankara vergi mahkemesi hakimliğince göz önüne alınarak anayasaya uygunluğunun incelenmesi gerekli görülmüştür anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmektedir anayasanın maddesinde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmü yer almaktadır anayasanın maddesinde herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir düzenlemesi yer almaktadır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasaesas sayısı karar sayısı koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yalnız yasaların anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür hukuk devletinin en önemli ilkelerinden biri hiç kuşkusuz hukuki güvenlik ilkesidir kişiler hukuk aleminde yapacakları işlemlerle ilgili pozisyonlarını anki hukuk kurallarına güvenerek alırlar bu ilkeye göre hukuk kuralları sık sık değişmemelidir bu ilkeyle ilişkili olarak da anayasamızın maddesinde yer alan vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır hükmü ile vergilendirmede kanunilik ilkesi benimsenmiştir kanunilik ilkesinin istisnası da anayasamızın yine aynı maddesinde yer alan vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir hükmü ile düzenlenmiştir vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulup değiştirilip kaldırılması vergi mükellefiyetinin kanunla tesis edilip düzenlenip kaldırılabileceği anlamına gelir kimlerin vergi mükellefi olacağı verginin konusu oranı ve matrahı gibi vergilendirmede temel olan hususlar kanunilik ilkesi gereği kanunla düzenlenmek zorundadır bu durum anayasanın emredici bir hükmüdür kanunilik ilkesi vergi mükellefiyetinin yanında vergi sorumluluğunu da kapsar vergi sorumlusu da yeri geldiği zaman asıl borçlunun yerine geçip vergiyi ödemek zorunda kalır bu yüzden vergi sorumluluğu da vergi mükellefiyeti gibi vergilendirmenin temel hususlarından biridir bunun sonucu olarak vergi sorumlularının da kanunla düzenlenmesi gerekmektedir bu durumu göz önüne alan kanun koyucu sayılı gelir vergisi kanununun maddesinde tevkifat yapmaya mecbur olanları sayma yoluyla belirtmişken tarihli ve sayılı kanunun maddesiyle eklenen maddenin son fıkrası ile idareye bu sayıyı artırma konusunda takdir hakkı verilmiştir kanunilik ilkesini benimseyen anayasa vergilendirmeye ilişkin düzenlemelerin kanun ile yapılmasını öngörerek hukuki güvenlik sağlamıştır çünkü kanunları değiştirmek idari işlemleri değiştirmekten daha zordur sayılı gelir vergisi kanununun maddesinde vergi sorumluları tek tek sayılmışken son fıkradaki düzenleme ile vergi sorumluluğunun kapsamının idarenin düzenleyici işlemleri ile genişletilebileceği göz önüne alındığında bu durum keyfi bir uygulamaya neden olabileceğinden hukuki güvenlik ilkesi ile bağdaşmamaktadır ayrıca vergilendirme mülkiyet hakkını da yakından ilgilendirir çünkü vergi ödeyen kişinin malvarlığında bir azalma meydana gelir dolayısıyla vergilendirmeye ilişkin düzenlemeler mülkiyet hakkını etkilediğinden ve anayasa mülkiyet hakkının kanunla sınırlanabileceğini öngördüğünden vergilendirme ile ilgili temel hususlardan biri olan vergi sorumluluğunun kanunla düzenlenmesi gerekmektedir uyuşmazlık konusu olayda sayılı gelir vergisi kanununun maddesi ile istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur olanlar sayma yolu ile tahdidi olarak belirlenmişken maddenin son fıkrasında bakanlığa verilen yetki ile çıkarılan seri nolu gelir vergisi genel tebliği ile aile hekimleri tevkifat yapacaklar arasına alınmıştır bu kuralla vergi sorumluluğu genişletilerek kanunilik ilkesine aykırı davranılmıştır anayasa vergi mükellefiyetinde olduğu gibi vergi sorumluluğunda da kanunilik ilkesini benimsemiştir kanunda vergi sorumluları tahdidi olarak sayılmışken bu vergi sorumlularının tebliğ ile artırılmasına imkan veren maddenin son fıkrası anayasal dayanaktan yoksundur bu itibarla sayılı gelir vergisi kanununun maddesinin son fıkrası anayasanın ve maddesine aykırılık oluşturmaktadıresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin fıkrası ile sayılı kanunun maddesinin fıkrası uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görmesi durumunda davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örnekleri ve kendisini bu kanıya götüren gerekçeli kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden sayılı gelir vergisi kanununun maddesinin son fıkrasının anayasanın ve maddesine aykırı olduğu kanaatine ulaşıldığından anılan hükmün iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına tarihinde karar verildi
954
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin günlü kararının gerekçesinde özetle sanıklara yükletilen suçların türünün aynı ve karşı tarafın gümrük i̇daresi olması ve suçlar ile suçlular arasında hukuksal bağlantı bulunması nedeniyle üç dava dosyasının ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesi uyarınca birleştirilmesine karar verilmiştir de yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesi anılan yasanın fıkrasını ortadan kaldırmıştır birleştirilen davalardan ikisi sayılı kanunun fıkrasıyla ilgili olup yaptırımı sayılı kanunun maddesindedir öbür dava ise sayılı kanunun fıkrasına dayanmakta yaptırımını da madde oluşturmaktadır sayılı kanunun ve fıkralarında öngörülen kaçakçılık suçları birbirlerinden küçük farklarla ayrılan ve uygulamada çok büyük dikkat gerektiren ağır cezalı cürümlerdir türk ceza kanununun maddesi yürürlüktedir öte yandan sayılı kanunun maddesi sayılı kanunun maddesiyle kaldırılarak suç olmaktan çıkarılmıştır bu durum ekonomik suç kavramı üzerinde durmayı gerektirmektedir kaçakçılık suçlarının nesnel öğeleri ve esas niteliğiyle kaçakçılık eylemi sayılı kanunun maddesinde fıkralar olarak gösterilmiş öbür maddelerde yaptırımları belirtilmiştir tır aracının çekicisiyle ilgili davada suç sayılı kanunun fıkrası yoluyla sayılı kanunla değişik madde kapsamına girmekte öbür iki dava konusu suç ise sayılı kanunun fıkrasına değinen toplu kaçakçılık suçunu oluşturmaktadır bu fıkra ise sayılı kanunun maddesiyle kaldırılmıştır oysa hemen bu fıkrayı izleyen tümce genel ceza hukuku ilkelerinden ayrılarak hazırlık hareketlerini bile kaçakçılık saymıştır sayılı kanunun fıkrası ile fıkrasındaki suçlar kardeş suçlardır öğeleri aynıdır i̇kisi de toplu kaçakçılığı ağır cezaya bağlı tutmaktadır ancak aralarında küçük bir ayrılık vardır fıkrasını kabul edip fıkrasını suç olmaktan çıkarmak adam öldürme suçunu kabul edip taksirli adam öldürme suçunu kabul etmemek gibi vicdanı rahatsız eden bir durumdur bu durumun dış ticaret rejimimiz yönünden iktisadî ve malî sakıncaları açıktır fıkrası kanımızca türk ceza kanununun maddesinin gerekçesi ve yürürlükteki kurallar karşısında dava konusu tır çekicisi jütten bez ve jütten mensucat getirme olaylarında olduğu gibi iki aynı ağır cezalık suçu karşılamaktadır fıkrasının kaldırılmasıyla ve öbür maddelerde salt para cezası öngörülmekle kaçakçıya sınırsız af olanağı verilmiştir af yasaları bile belirli tarihlere kadar işlenen suçları kapsamına alarak suçu ortadan kaldırmayıp kısmen ya da tamamen cezayı ortadan kaldırır sayılı kanunun maddesi anayasamızın herkesin kanun önünde eşit olduğunu öngören maddesiyle mahkemelerin bağımsızlığını güvence altına alan maddesine de aykırıdır sayılı kanunun ve maddelerinin öngördüğü durumlar gözetildiğinde kanunun bir iki maddesi dışında hâkimin suçluyu tutuklama hakkı elinden alınmıştır sayılı kanunun maddesinin üçüncü fıkrasının ve fıkrasının kaldırılması türk ekonomisine zarar verecek bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler kuralı geçerli olacaktır kanun içerik yönünden anayasaya aykırıdır değişikliğe uğramayan maddelerin değişikliğe uğrayan maddelerle ve değişikliğe uğrayan maddeleri de birbirleriyle çatışma durumundadır örneğin fıkrası fıkrası ile ve ve diğer maddeler maddeyle çatışmaktadır böylece değişiklik anayasanın ruhuna aykırıdır tutuklama yetkisi olmayınca sanığın yabancı uyruklu olmasında uygulamada duraksamalar doğacak sayılı kanunun maddesi gereğince hapis cezasına dönüştürme ve uygulama olanağı kalmıyacak tır fesas sayısı karar sayısı fıkrasının kaldırılmasıyla liberalizmin hukuk sistemimize alınması yolu açılacak böylece anayasamızın başlangıçında yer alan devletçilik ilkesine de ters düşülecektir ayrıca son yasa değişikliğiyle anayasamızın başlangıçında yer alan kuvvetler ayrılığı prensibi ve anayasanın maddesine aykırı biçimde yönetime suçu ve cezayı belirleme yetkisi verilmiştir yönetimi yasamaya ve yargıya üstün konuma getirmek anayasanın ve maddelerine aykırıdır oysa anayasaya göre yasama yetkisi devredilemez anayasanın maddesine göre yasa koymak değiştirmek ve kaldırmak yetkisi yasama organınındır anayasanın maddesine göre de anayasa hükümleri yasama yargı ve yürütme organlarını bağlayan temel hukuk kuralları olup yasalar anayasaya aykırı olamazlar bu açıklıklar karşısında sayılı kanunla değişik sayılı kanunun maddesine üçüncü fıkradan sonra eklenen dördüncü fıkra hükmü duraksamaya neden olmaktadır sayılı kanunun maddesiyle getirilen bu hüküm milyon liralık gümrüklenmiş piyasa değerli eşyalarda hürriyeti bağlayıcı ceza öngörmemekte bağışıklık sınırının belirlenmesini bakanlar kuruluna bırakmaktadır zamanla değişebilir nitelikte gümrüklenmiş piyasa değerine göre hapis cezası verilip ve rilmiyeceği öngörülmüştür eylem işlenmeden önce eyleme verilecek ceza yasayla belirlenmelidir bakanlar kuruluna verilen ve bir kanun hükmünde kararname konusu olmayan yetki bir yasayı değiştirip yeni bir yasa maddesi durumuna getirmek düzeyindedir bu durumuyla anayasanın yasama yetkisini belirten maddesine aykırıdır sayılı kanunun ve maddeleri anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptalleri gerekir denilmiştir
625
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesinin ilgili bölümleri şöyledir sayılı kanunun ‘çeşitli kabahatler başlıklı ikinci kısmında sayılı kanunda düzenlenen yayın ilkelerinin tekraren ihlâli nedeniyle verilen para cezaları yer almamakta ise de kanunun ve maddeleri gereğince kabahat sayılan fiillerin sadece bu kanunda sayılanlarla sınırlandırılmayıp diğer özel kanunlarda yer alan kabahat nevinden eylemlerin de bu kanundaki hükümlere tabi olması karşısında sayılı kanunun maddesinde yaptırıma bağlanan eylemlerin de kabahat deyimi kapsamında kabul edileceği ve bu tür para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvurulacağı kanunun maddesinin bendinin birinci tümcesi gereğidir anayasanın maddesi türkiye cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduğunu belirlerken devlet içinde tüm kamusal yaşam ve yönetimin yargı denetimine bağlı olmasını amaçlamıştır anayasanın i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır kuralıyla benimsediği husus da etkili bir yargısal denetimdir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan bu kural yönetimin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadır i̇darî yargının benimsendiği anayasal sistemlerde kural olarak kamu hukuku alanındaki eylem ve işlemler için idarî yargı özel hukuk alanındakiler için de adlî yargı görevli olmaktadır anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan hâkimler ve savcılar adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar maddesinin birinci fıkrasında yer alan danıştay idarî mahkemelerce verilen kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar biçimindeki düzenlemelerle tarihsel gelişime paralel olarak anayasada adlî ve idarî yargı ayrımının benimsendiği görülmektedir bu itibarla kural olarak idare alanına giren konularda idarî yargı özel hukuk alanına giren konularda adlî yargı görevli olacağından idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasa koyucunun mutlak bir takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir mahkemelerce uygulanan yaptırımlar kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak amacına matuf olduğu halde kamu i̇darelerine tanınan yaptırım uygulama yetkisiyle idarenin kamu hizmetlerini gereği gibi etkin ve ivedilikle yürütebilmesi amacı gözetilmektedir kişilere idare hukuku alanındaki düzene aykırı davranışları nedeniyle verilen idarî cezalar idarî yaptırımların en önemlilerinden biridir i̇darî para cezalarını diğer cezalardan ayıran en belirgin nitelik idarî makamlar tarafından verilmesidir i̇darî bir makam tarafından tek taraflı olarak idare hukuku alanında kamu gücünün kullanılması suretiyle tesis edilmeleri nedeniyle idarî bir işlem oldukları tartışmasız olduğundan çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idarî yargının görevli olması gerekmektediresas sayısı karar sayısı bu itibarla itiraz konusu kural idarî yargının görev alanına giren uyuşmazlıkların çözümünü adlî yargı yerlerine bırakmakla anayasanın ve maddelerinin belirlediği bu idarî ve adlî yargı ayrımına aykırılık oluşturmaktadır hukuk devleti tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliğinin bulunmasını yasa koyucunun da her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile kendisini bağlı saymasını gerektirdiğinden yukarıda belirtildiği üzere anayasanın ve maddelerine aykırı olan itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesine de aykırı düşmektedir
451
esas sayısı karar sayısı iv anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sa yan yargı denetimine açık olan devlettir engelli kavramı diğer bireylerle eşit koşullar altında topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel zihinsel düşünsel ya da algısal bo zukluğu bulunan kişileri içermektedir anayasada her türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi var lığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu ve türkiye cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış ve devlete sosyal güvenliği sağlama gerekli tedbirleri alma engellileri ve sakatları koruma ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat sevi yesi sağlama yükümlülüğü getirilmiştir fiziksel ve ruhsal olarak tam bir iyilik halinde bulunan sağlıklı vatandaşlara nispeten daha yoğun desteğe ihtiyacı olan engellilerin tüm insan haklarından tam ve eşit ölçüde yararla nabilmesinin temini için engelliler ile onların bakımını üstlenen aile bireylerinin devletin ko rumasına ve desteğine daha fazla ihtiyaç duydukları tartışmasız kabul edilmelidir türkiye cumhuriyeti devletinin taraf olduğu milletlerarası sözleşmeler ve tc ana yasasının yukarıda metnine yer verilen düzenlemeleri de engellilerin haklarını ve onurunu güç lendiren ve koruyan engellilerin ağır sosyal dezavantajlarının ortadan kaldırılmasına ve onların medeni siyasi ekonomik sosyal ve kültürel ortamlara eşit fırsatlarla katılımının teşvik edilme sine engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmeye ve insanlık onurlarına saygıyı güçlendirmeye yönelik düzenlemeler içermektedir sayılı kanunun yukarıda metnine yer verilen maddesinde kanunda belirtilen diğer şartları temin eden engelli ve engelli yakınlarının bakımını üstlenen türk vatandaşlarına aylık bağlanması her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak sure tiyle hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı yaşından büyükler için belir lenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlamasının mümkün olmaması şartına bağlanmış ve bu kimselerin muhtaç kabul edilmeye ceği ve kendilerine aylık bağlanmayacağı hüküm altına alınmış olup bu hüküm engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması amacına hizmet eden anayasa ve milletlerarası sözleşme hükümlerine aykırı düzenleme içermektedir muhtaçlık kriteri belirlenirken hane içindeki diğer bireylerin gelirlerinin esas alınarak kişi başına düşen ortalama gelirin hesaplandığı görülmektedir böyle bir uygulama kendisine ait hiç bir geliri olmayan engellinin ya da bakımını üstlenmiş yakınının aylığının kesilmesine ya da hiç aylık bağlanmamasına sebebiyet vermekte gelir sahibi olmayan engellinin ya da du esas sayısı karar sayısı ruma göre bakımını üstlenen yakınının varsayıma dayalı olarak gelir sahibi gibi muamele gör mesi sonucunu doğurmaktadır bu durum gelir sahibi olmayan engelli bireyin bağımsız hareket etme kabiliyetini kısıtlayarak bir kez daha madden ve mânen bir başkasına bağımlı ve muhtaç hale getirmekte ve toplum hayatına intibaklarını geciktirmektedir neti̇ce ve talep yukarıda açıklanan nedenlerle bakılan davada uygulanacak kuralın sayılı ya şını doldurmuş muhtaç güçsüz ve kimsesiz türk vatandaşlarına aylık bağlanması hakkında kanunun değişik md maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve muh taçlık kriterini belirleyen birinci fıkranın ve bentleri kapsamına giren engellilerden veya ikinci fıkra gereğince aylık bağlanacak engelli yakınlarından her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının ün den fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz düzenlemesinin ve bendinin ikinci paragrafın daki aynı yönde düzenleme içeren ibarenin anayasanın başlangıç hükümlerine maddesine maddesine maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin ip tali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosya daki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
671
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir bakılan davada davacının sınıftan sınıfa terfii için tüm koşullara sahip olduğu yasada terfii koşulları arasında sayılan kıdem ve liyakat unsurlarından liyakat unsurunun tutmadığı gerekçesiyle terfi ettirilmediği liyakatın olumsuz değerlendirilme sebebi olarak da davacıyla ilgili olarak yılından yılına kadar devam eden suç soruşturma ve isnatlardan oluşan bir listenin öne sürüldüğü görülmektedir yukarıda anılan yasa ve yönetmelik hükümlerinin niteliği ve dava konusu olaya etkisi değerlendirilecek olursa sayılı yasanın maddesinde düzenlenen kıdem ve liyakatın aslında rütbe terfi şartı değil rütbe terfi şartlarını taşıyan kişilerin terfi sıralamasında uyulması gereken usul ve kriter olduğu anlaşılıyor çünkü rütbe terfi şartları gerek yasada gerekse yönetmeliğin maddesinde bent halinde sayılmıştır bu şartlar asgari terfi şartı olup bunların tamamını taşımayan kişinin terfi olanağı bulunmamaktadır kıdem ve liyakat esasına göre terfi ilkesi ise asgari koşullara sahip olanların sınırlı kadro bulunması halinde terfi önceliğini belirlemenin bir ölçütüdür örneğin terfi şartlarını taşıyan kişi varsa ve kişilik kadro açılmışsa kişi içinden kişi seçilirken uygulanabilecek bir ölçüttür buna göre aynı durum için tane de boş kadro mevcut ise bu kriterlere zaten ihtiyaç olmayıp asgari yasal terfi koşullarına sahip kişinin terfi zorunluluğu bulunmaktadır i̇darenin yaptığı gibi kadro müsait de olsa liyakatli bulunmadığını terfi ettirmem deme olanağı yasanın mevcut halinde bulunmamaktadır ancak yasa hükmü muğlak olduğundan terfi şartı gibi anlaşılmakta ve uygulanmaktadır sözkonusu yasa maddesinin idarenin algıladığı gibi üst rütbeye terfiinin asgari koşullarından olduğu kabul edilecek olursa bu sefer anılan düzenlemenin anayasaya aykırılık da dahil bazı hukuki sakatlıklar taşıdığı görülecektir çünkü yasa maddesinde üst rütbelere kıdem ve liyakate göre terfi yapılacağı ilkesi belirlenmiş olup bilahare kıdem unsurunun tespitinde silsile yoluyla öncelik arzeden unsurlar sayılmış ve kıdem sıralamasında tereddüde yer bırakılmamıştır ancak liyakatle ilgili olarak liyakatin tespitinde veya liyakat sıralamasında hatta hangi hallerin liyakatsizlik sayılacağı hususunda somut hiçbir ölçüte yer verilmeyip liyakat koşullarını belirleme yetkisi değerlendirme kurullarına dolayısıyla yönetmeliğe bırakılmıştır öncelikle yasanın bu halinin hukuk tekniği ve anayasaya uyarlık yönünden sakat olduğunu belirtmek gerekir çünkü anayasanın muhtelif maddeleri uyarınca herkes kamusal hak ve görevlerden yetkilerden eşitlik ilkesi doğrultusunda somut kriterlere göre yararlanma ve yararlandırılma hakkına sahiptir dolayısıyla kamusal bir hak ve görev olan rütbe terfilerinde işlemlere esas kriterlerin önceden somut ve objektif olarak belirlenmesi ve duyurulması gerekir ki herkesin kendisini bu kriterlere göre hazırlama olanağı olsun ve bilahare soyut subjektif ölçütlere göre adam kayırma kadrolaşma adam harcama gibi hukuk dışı istismarlara yol açılmasın nitekim yasa koyucu bu duyarlığı kıdem unsurunda göstermiş olup liyakat unsurunu yönetmeliğe ve kurullara bırakarak sübjektif değerlendirme ve düzenlemelere sebebiyet vererek sonuçları itibariyle anayasaya aykırı bir düzenleme durumuna gelmiştir bu açıklamalar ışığında sayılı yasanın maddesinin fıkrasında yapılan düzenlemenin li̇yakat kısmı muğlak objektif kriterler ortaya koymadığı için anayasanın maddesine uyarlığından söz edilemez bunun yanında sayılı yasanın esas sayısı karar sayısı fıkrasındaki belirsizlik yanında liyakat unsurlarını belirleme yetkisini kurullara dolayısıyla yönetmeliğe bırakan fıkrası sebebiyle de anayasaya aykırılık meydana gelmektedir yasadaki düzenlemenin sakatlığının en somut örneğini yine yönetmelik hükümleri ve bunun uygulaması sonucu tesis edilen işlemler oluşturmaktadır nitekim yönetmeliğin maddesinde liyakat koşullarını belirlerken yüksek değerlendirme kurulunun bulunduğu rütbede affa uğramış olsa bile adli meclislerce verilen kararlar ve bu kararlara dayanak olan fiillerini bulunduğu rütbede affa uğramış olsa bile disiplin kurullarınca verilen kararlar ve bu kararlara dayanak olan fiillerini fiil sicil ve takdirname bilgilerini meslek içerisindeki bilgi beceri ve davranışların değerlendirilip karar vereceği hükme bağlanmıştır yukarıda anılan yönetmelik maddeleri baştan sona yasada somutlaştırılmayan liyakat unsurunun nasıl soyut subjektif ve vahim sonuçlara yol açabileceğini göstermektedir çünkü yönetmelik ölçüt belirlerken affa uğramış olsa bile diye başlamakla hukuk sistemini alt üst etmektedir bilindiği üzere af bir meclis iradesi olup affın türünü kapsamını şeklini zamanını yasa koyucu belirler ve bu irade herkesi bağlar yasa koyucunun mevcut veya gelecekteki iradesine yönetmelik düzenleyen merciin uymaması gibi bir gücü olamayacağı gibi önceden geçersiz sayması da hukuk tekniği yönünden yok hükmünde olup abesle iştigaldir ayrıca anayasamızda öngörülen normlar hiyerarşisi uyarınca yasa koyucunun iradesi olan af yönetmelikle geçersiz sayılamaz sayılırsa yok hükmünde olur ve tüm bu sakatlıkların kaynağı da sayılı yasanın maddesindeki işlevi ve çerçevesi unsurları somutlaştırılmayan liyakat unsuru ve maddesindeki liyakat koşullarını belirleme yetkisini kurullara bırakan hükümdür buna göre de sayılı yasanın maddesinin fıkrasındaki liyakat unsuru ile fıkrasının anayasanın ve maddelerine uyarlığından söz edilemez öte yandan terfi listelerinin incelenmesinden kişilik terfi listesinin ilk sırasında yer alanların terfi ettirilmezken son sırasındakilerin terfi ettirildiği ve yasal dayanak olarak sayılı yasanın maddesindeki li̇yakat unsurunun esas alındığı ifade edilmektedir buradan da çerçevesi somut ve net çizilmeyen unsurları yasa ile belirlemeden kurumların takdirine bırakan bu hükmün eşitlik ve hakkaniyete aykırı uygulanabildiğini göstermektedir bu sebeple de anılan yasa hükümlerinin anayasanın ve maddelerine uyarlığından söz edilemez sonuç davacının sınıf emniyet müdürlüğünden sınıfa terfi ettirilmeme işleminin sayılı yasanın maddesinin fıkrasında ifade edilen li̇yakat unsuru ve fıkrasında yer alan liyakat koşullarını belirlemek kuralına dayandırıldığı bu kuralların ise li̇yakatın kriterleri belli olmadığından muğlaklık ve keyfilik yarattığı nitekim fıkra uyarınca oluşturulan yüksek değerlendirme kurulunca liyakat koşulları belirlenirken hukuk devleti kuvvetler ayrılığı normlar hiyerarşisi eşitlik gibi anayasal kurallara aykırı bir yönetmelik çıkarıldığı bunun sebebinin de yukarıda ifade edilen yasa hükümleri olduğu bu sebeple anayasal ilkelere uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği düşüncesiyle anayasaya aykırılık başvurusunda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı emniyet teşkilatı kanununun sayılı kanunla değişik maddesinin fıkrasının li̇yakat ibaresi ile fıkrasının liyakat koşullarını belirlemek ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğuesas sayısı karar sayısı düşüncesiyle ve iptali talebiyle anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren beş ay karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi
902
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin yürürlüğün durdurulması istemini de içeren gerekçe bölümü şöyledir sayili kanunun mahi̇yeti̇ sayılı kanun bir özelleştirme kanunudur ancak kanunun bir özelleştirme kanunu olduğu özenle gizlenmeye çalışılmıştır fakat bir bütün olarak incelendiği zaman kanunun bir özelleştirme kanunu olduğu açıkça anlaşılmaktadır zira birinci maddesinin birinci bendinden de anlaşılacağı gibi kanunun amacı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası anonim şirketinin bankalar hisselerinin tamamına kadarının özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilere satışının gerçekleştirilmesidir aynı amaç madde gerekçesinde hisselerin üne kadarının özel sektöre satışının gerçekleştirilmesi olarak belirtilmiştir birinci maddenin bendine göre bankalar anonim şirket statüsündedir birinci maddenin bendine göre bankaların devir birleşme fesih ve tasfiyelerine ilişkin diğer esaslar ana sözleşmelerinde gösterilir i̇kinci maddenin bendine göre hisse satış işlemleri bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç yıl içinde tamamlanır üçüncü maddenin fıkrasına göre türkiye cumhuriyeti ziraat bnkası teşkilatı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte hiçbir hukuki merasime tabi olmaksızın anonim şirket olarak ticaret siciline resen tescil olunur kanunun yürürlük maddesi olan maddesine göre bankalar hakkında sermayelerindeki kamu payı nin altına düşünceye kadar uygulanmak üzere ifadeleri de sayılı kanunun bir özelleştirme kanunu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır sayili kanunun anayasaya aykirilik durumu sayılı kanun tarih ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir ancak söz konusu kanun bir bütün olarak anayasanın başlangıç kısmının ve fıkraları ile ve maddelerine aykırıdır şöyle ki kanunun yürütme maddesi dışındaki bütün maddeleri anayasaya aykırıdır sayılı kanun üç kamu bankasının özelleştirilmesini yani satılmasını amaçlamaktadır özelleştirme satış ile ilgili esas usulleri belirleme yetkisi de yürütmeye bırakılmıştıresas sayısı karar sayısı özelleştirme ile ilgili temel esas ve usullerin yürütme organına bırakılması her şeyden önce anayasanın maddesinin fıkrasına aykırıdır çünkü anılan fıkraya göre devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özeleştirilmesine ilişki esas ve usuller kanunla gösterilir kanunla düzenlenmesi gereken bir konunun yürütme organına bırakılması yasama yetkisinin devri anlamına gelir ve anayasanın maddesine aykırı düşer bilindiği gibi anayasanın maddesine göre yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez öte yandan özelleştirilmesi satılması amaçlanan üç bankanın bankacılık sektörümüzdeki payı sayılı kanunun genel gerekçesinde belirtildiği gibi yaklaşık tır yılı verilerine göre söz konusu bankalardan türkiye cumhuriyeti ziraat bankasının adet yurtiçi şubesi adet yurtdışı şubesi adet özel işlem merkezi adet bürosu adet gümrük kapılarında sanj bürosu adet kıbrıs şubesi adet kıbrıs bürosu adet yurtdışı ortak bankası adet yurtdışı temsilciliği adet atmsi personeli türkiye halk bankasının adet yurtiçi şubesi adet yurtdışı temsilciliğiesas sayısı karar sayısı adet fınans şubesi adet yurtdışı banka ortaklığı personeli türkiye emlak bankasının adet yurtiçi şubesi adet yurtdışı şubesi personeli bulunmaktadır anayasamıza göre yürütme organına bu kadar geniş kesim ve kişiyi ilgilendiren konularda kanun hükmünde kararnamelerle dahi düzenleme yapma yetkisi verilemez sıradan kararnamelerle veya banka ana sözleşmeleri ile düzenleme yapma yetkisi ise asla verilemez verilirse anayasaya aykırı olur tıpkı sayılı kanunda olduğu gibi sayılı kanun yürütme organına serpiştirdiği geniş yetkilerle anayasanın özenle kurduğu kuvvetler dengesini yasama organının aleyhine yürütme organının lehine olmak üzere zedelemiş böylece anayasanın başlangıç kısmının fıkrasına aykırı düşmüştür sayılı kanun ayrıca den fazla çalışanın iş güvencesini tehdit ettiği için anayasanın ve maddelerine geçici maddesi ile eşitlik ilkesini ihlâl ettiği için anayasanın maddesine üç bankanın işlemlerini özel hukuk alanına dahil edip idari yargı denetiminin dışına çıkardığı için anayasanın maddesine kamu mülkiyet hakkını ihlal ettiği için anayasanın maddesine üç kamu bankasını türkiye büyük millet meclisinin denetiminin dışına çıkardığı için anayasanın maddesine aykırı düşmüştür kısaca sayılı kanun bir bütün olarak anayasaya aykırıdır bütünüyle iptal edilmelidir maddelerin anayasaya aykırılık durumu maddenin anayasaya aykırılık durumu sayılı kanunun maddesinin fıkrası üç kamu bankasının türkiye cumhuriyeti ziraat bankası ile türkiye halk bankası anonim şirketi ve türkiye emlak bankası anonim şirketinin özelleştirilmesini amaçlamaktadıresas sayısı karar sayısı malumları olduğu üzere özelleştirme kavramı devletleştirme kavramının karşıtı olup devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özel kişilere naklini ifade etmektedir buradaki nakil sözcüğü menkul veya gayrimenkul malların mülkiyetinin devri anlamına gelmektedir bilindiği gibi mülkiyet hakkı temel haklardan olup anayasanın koruması altındadır anayasanın özel mülkiyet için sağladığı güvence hiç kuşkusuz kamu mülkiyeti için de geçerlidir anayasa mahkemesinin bir kararında belirtildiği gibi kimi özelleştirme türlerinde kamu mülkiyetine sınırlama getirildiği gibi kamu varlığının satışında da kamu mülkiyeti sona ermektedir kamu varlığının azalması elden çıkarılmasıyla özelleştirilen alanda kamu mülkiyeti ortadan kalkmaktadır özel mülkiyet için anayasanın getirdiği koruma ve güvence kamu mülkiyeti için de geçerli olduğundan özel mülkiyet konusundaki özenin kamu mülkiyeti konusunda öncelikle düşünüleceğinde duraksanamaz bu nedenle kamu mülkiyetinin sona erdirilmesine ilişkin esasların yasayla düzenlenmesi anayasanın maddesinin getirdiği bir zorunluluktur kişisel mülkiyeti güvenceye bağlayan anayasanın kamu mülkiyetini güvencesiz bıraktığı düşünülemez k amkd l buna rağmen sayılı kanunun maddesinin fıkrası hatta hiçbir hükmü her biri bir kamu iktisadi teşebbüsü olan üç bankanın mülkiyet haklarıyla ilgili olarak hiçbir güvence öngörmemiştir bu durum anayasanın maddesine açıkça aykırıdır aslında sayılı kanun bir bütün olarak anayasanın maddesine aykırıdır öte yandan yine anayasa mahkemesinin bir kararında da belirtildiği gibi özelleştirmeyle ki̇tlerin üç kamu bankasının arazi arsa bina makine gibi tüm varlığı satılabilecektir türkiyede kamu işletmelerinin bir çoğunun taşınmaz mal varlıkları çok değerlidir bu nedenle yerli ve yabancı özel sektöre çoğu kuruluş çekici gelmektedir önemli olan ki̇tlere ilişkin araç ve gereçlerle birlikte taşınmaz malların da satılmasıdır bu yöntemle anayasa mahkemesinin anayasaya aykırı bularak kapatmış olduğu yabancılara taşınmaz mal satışı yolu bu konuda dolaylı olarak yeniden açılmış olacaktır ki bu da anayasa mahkemesi kararlarını etkisiz kılma anlamına gelir bu kararlar ve karşılıklılık ilkesi gözetilmeden yapılacak özelleştirme anayasaya aykırı olur diğer yönden bu yöntem stratejik konumda olan bölgelerde de yabancıların taşınmaz mal edinmelerine olanak sağlayacaktır türkiyede yabancının toprak arazi arsa bina edinmesi yalnızca bir mülkiyet sorunu olarak görülemez çünkü toprak devletin vazgeçilmez temel öğesi egemenliğin ve bağımsızlığın simgesidir bu nedenle türkiye cumhuriyeti kuruluşundan bu yana kapitülasyonların osmanlı devletine verdiği zararları da gözeterek yabancıların taşınmaz mal özellikle arazi edinmelerine çok duyarlı yaklaşmıştır yabancıların ülkede mülk edinmelerini olanaklar ölçüsünde sınırlayan lozan barış andlaşmasıyla yabancıların köyde taşınmaz edinmeleri yasaklanmış bunu tapu yasasındaki sınırlama izlemiştir yabancı tüzelkişilerin ülkede mülk edinemeyeceklerine ilişkin esasa kimi yasalarlaesas sayısı karar sayısı getirilen ayrıklıkların çok önemli ulusal yararlarımızla ilgili olduğu açıktır el amkd c bu özelleştirme sonucu sektörün bir kısmı ya da tamamı yabancıların da eline geçebilecektir ülkemizde sermaye birikiminin düzeyi düşünülürse özelleştirmenin yabancılaştırma olasılığının yüksekliği daha anlaşılır olacaktır agk kalkınmayı hızlandırmak için elbette dış borçlanma yabancı sermaye yabancı ortaklıklardan yararlanmak gerekir ancak özelleştirme yoluyla giderek yabancıların nüfuzuna yol açılması ülke bağımsızlığı yönünden kabul edilemez bu gerçek özelleştirme politikası uygulayan gelişmiş kimi ülkeleri bile önlem alma zorunda bırakmıştır örneğin yabancılara satılabilecek pay oranı fransada belçikada i̇ngilterede ise ile sınırlandırılmıştır türk ulusunun çıkarlarının ülke bağımsızlığının ve güvenliğinin gözetilmesi özelleştirmenin yabancılaştırmaya dönüşmemesi yönünden getirilecek kuralların önemi büyüktür uygulamaların karşılıklılık ilkesi gözetilerek yapılması gerekir any mk el kl amkd ss sayılı kanunun maddesinin fıkrası aslında kanunun hiçbir maddesi üç kamu bankasının hisselerinin yabancılara satılıp satılamayacağı satılacaksa ne nispette satılacağı satışlarda karşılıklılık ilkesinin gözetilip gözetilmeyeceği hiçbir hüküm içermemektedir bu nedenlerle dava konusu yasanın maddesinin fıkrası herhangi bir sınır getirmeden üç kamu bankasının müessese bağlı ortaklık iştirak işletme ve işletme birimlerinin yabancılara satılmasına olanak sağlayan niteliğiyle anayasanın başlangıçının beşinci paragrafındaki türk milli menfaatlerimin korunması ve maddesindeki devletin türk milletinin bağımsızlığını ve kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlama ilkelerine aykırıdır sayılı kanunun maddesinin fıkrası anayasanın maddesine aykırıdır sayılı kanunun maddesinin fıkrası aynen şöyledir bankalar anonim şirket statüsündedirler bu kanunda yer alan hükümler dışında sayılı bankalar kanunu ile genel hükümlere tabidirler bu hükmün aynı sayılı kanunun maddesinin bendi ile birlikte değerlendirilmesi gerekir maddenin fıkrası ile türkiye cumhuriyeti ziraat bankası sayılı kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte otomatik olarak resen kamu hukuku tüzel kişisi olmaktan çıkıp özel hukuk tüzel kişisi statüsüne girmektedir bilindiği gibi özel hukuk tüzel kişisinin işlemlerinin yargısal denetimi ile kamu hukuku tüzel kişisinin işlemlerinin yargısal denetimi birbirinden çok farklı kural ve usullere tabidir ayrıca özel hukukta kural olarak sadece taraflar dava açabilirken kamu hukukunda menfaati ihlal edilen herkes iptal davası açabilir başka bir deyişle özel hukukta taraflar ihtilafaesas sayısı karar sayısı düşmedikçe kural olarak yargı yoluna başvurmak mümkün değildir oysa anayasanın maddesine göre i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır öte yandan idari davalar özel hukuk davalarına nispetle açılması çok kolay masrafı ise davacı bakımından çok düşük olan davalardır bu da hukuk devleti olmanın tabii bir gereği ve sonucudur kısaca kamu hukuku tüzel kişisi olan kurumların mahiyet ve görevlerinde hiçbir değişiklik olmadığı halde sadece yasal bir düzenleme ile özel hukuk alanına kaydırılması bir takım idari işlemlerin yargısal denetimin dışında kalması sonucunu doğuracaktır böyle bir sonucun ise anayasanın maddesine aykırı olacağı gayet açıktır sayılı kanunun maddesinin fıkrası anayasanın maddesine aykırıdır anılan fıkra hükmüne göre bankaların devir birleşme fesih ve tasfiyelerine ilişkin diğer esaslar ana sözleşmelerinde gösterilir halbuki anayasanın maddesinin fıkrasına göre devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir anayasa mahkemesinin kararları da hep aynı yönde olmuştur kamu iktisadi teşebbüsleri yasayla kurulduğu için kapatılmaları da ancak yasayla olur bu yetki de tbmmnindir bu yetkinin yürütme organına verilmesi yetki devri anlamına gelir tj k amkd sayılı kanunun maddesinin fıkrası anayasanın maddesine aykırıdır anılan fıkraya göre bankaların yıllık faaliyetleri sayılı bankalar kanunu ‘nün üncü maddesinin numaralı fıkrasında belirtilen bağımsız denetim kuruluşlarınca incelenerek rapora bağlanır bu raporlar bankaların genel kurullarına sunulur görüldüğü gibi sayılı kanun bu hükmü ile türkiye büyük millet meclisinin sözkonusu üç kamu bankası üzerindeki denetim yetkisini kaldırmaktadır halbuki anayasanın maddesine göre sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıklarının türkiye büyük millet meclisince denetlenmesi esasları kanunla düzenleniresas sayısı karar sayısı kanunun anayasanın maddesine aykırı olduğu gayet açıktır bu münasebetle dava konusu hükmün iptali gerekir nitekim anayasa mahkemesi benzeri konularda hep iptal kararı vermiştir anayasanın maddesinde sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolarlı olarak devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıklarının türkiye büyük millet meclisince denetlenmesi esasları kanunla düzenlenir denilmektedir bu kural anayasasının maddesinin son fıkrasındaki kamu iktisadi teşebbüslerinin türkiye büyük millet meclisince denetlenmesi kanunla düzenlenir biçimindeki hükümden değişiktir anayasanın maddesinde anayasasının ilgili maddesinde olduğu gibi kamu iktisadi teşebbüslerinin denilerek kapsam genişletilmiştir kaldı ki kamu iktisadi teşebbüslerinin denetimiyle ilgili kuralın anayasasından farklı olarak ayrı bir maddede yer alması yeni anayasanın konuya gösterdiği özeni yansıtmaktadır anayasanın maddesi ayrık bir kural getirmeden sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıklarının türkiye büyük millet meclisince denetlenmesi gerektiğini açık bir biçimde hükme başlamıştır yasaya bırakılan denetleme esaslarının düzenlenmesidir yasayla düzenleme yapılırken kimi kuruluşların denetim dışında tutulması anayasanın kapsamını belirleyen buyurucu kuralına aykırılık oluşturur any mahk e amkd s sayılı kanunun maddesinin fıkrası anayasanın hem ruhuna hem de ve maddelerine aykırıdır anılan fıkra aynen şöyledir sayılı kamu i̇ktisadi teşebbüsleri hakkında kanun hükmünde kararname sayılı kamu i̇ktisadi teşebbüsleri personel rejiminin düzenlenmesi ve sayılı kanun hükmünde kararnamenin bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına dair kanun hükmünde kararname sayılı kamu i̇ktisadi teşebbüsleri ile fonların türkiye büyük millet meclisince denetlenmesinin düzenlenmesi hakkında kanun sayılı devlet i̇hale kanunu sayılı harcırah kanunu ve sayılı taşıt kanunu ile bunların ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler ile sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesi ve sayılı türk ticaret kanununun nci maddesi bankalar hakkında uygulanmaz görüldüğü gibi sayılı kanunun bu hükmü anayasanın hem ruhuna hem de ve maddelerine aykırıdır çünkü anayasanın hükmüne göre özelleştirmenin esas ve usulleri kanunla düzenlenir halbuki dava konusu kanun fıkra özelleştirmeyle ilgili mevcut düzenlemelerden hiçbirinin üç kamu bankasının özelleştirilmesinde uygulanmayacağını hükme bağlamaktadır halbuki anayasa mahkemesine göre uygulanacak özelleştirme satış kiralama işletme hakkı devri gibi yöntemlerine uygun ilkeler ayrı ayrı belirtilmelidir örneğin satış yönteminde uygulanacak esaslar kamuesas sayısı karar sayısı varlığının değerini belirleme biçimi ihale yöntemleri gibi ilkelerin açıkça yazılması gelişigüzel uygulamaları ve kötüye kullanmaları en aza indirecek sağlıklı hukuksal düzenlemelerdir anymahk e amkd cl sayılı kanunu çıkarmanın temel sebeplerinden biri maddenin fıkrasıdır zira bu fıkra yürürlükte olduğu sürece idare üç kamu bankasının hisselerinin satılmasında hiçbir engel ile karşılaşmayacak söz konusu hisseleri anayasanın maddesine rağmen dilediği kişilere dilediği fiyattan satabilecektir gerçekten iptali istenen yasanın tbmmyi ve anayasa mahkemesi denetimini aşmaya yönelik olduğu açıktır aksi halde böyle bir kanuna hiç ihtiyaç yoktur çünkü kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde bulunan taşınmazların satışı için ayrı bir yasaya gerek yoktur çünkü her yıl devlet i̇hale kanunu hükümlerine göre çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının taşınmazları zaten satılmaktadır kısaca kamu varlıklarının satılmasında düzenleme yetkisi yasama organınındır bu yetki yasama organının kamu mülkiyetinin koruyucusu olmasının da doğal sonucudur kamu varlısının satışında kamu mülkiyeti sona erdiğinden bu satışların esas ve yöntemlerine ilişkin bir düzenlemenin yasayla yapılması zorundadır anymahkararı e amkd cl maddenin anayasaya aykırılık durumu sayılı kanunun maddesi anayasanın ve maddelerine aykırıdır çünkü sayılı kanun bir özelleştirme kanunudur kanunda kullanılan yeniden yapılandırma ifadeleri tbmmnin ve anayasa mahkemesinin denetimini aşmaya yöneliktir bu maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinden anlaşılacağı gibi yeniden yapılandırma ve hisse satış işlemleri bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç yıl içinde tamamlanacaktır bu tespitlerden sonra hemen ifade edelim ki maddenin birinci fıkrasında yer alan bakanlar kurulunca belirlenir ifadesi anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır maddenin üçüncü fıkrasından açıkça anlaşılacağı gibi özelleştirmede esas ve usuller kanunla belirlenir kanun çıkarma yetkisi ise tbmmne aittir bu yetki devredilemez devredilmesi tıpkı burada olduğu gibi anayasanın maddesine aykırı düşer çünkü hiçbir devlet organı anayasadan aldığı yetkiyi başka bir organa devredemez anymahk e amkd cl maddenin ikinci fıkrasında açıkça anayasaya aykırıdır çünkü bu fıkra anayasaya açıkça aykırı olan işlemlerin yapılmasını öngörmektedir bu yüzden kendisi de anayasaya aykırı düşmektedir mesela ikinci fıkranın birinci cümlesine göreesas sayısı karar sayısı yeniden yapılandırma işlemlerinin tamamlanmasını müteakiben bankaların hisse satış işlemleri sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükümleri çerçevesinde sonuçlandırılır kimler tarafından sonuçlandırılır kanun bu hususu meskut geçmektedir aynı fıkranın ikinci ve üçüncü cümlelerine göre ise yeniden yapılandırma ve hisse satış işlemleri bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç yıl içinde tamamlanır bakanlar kurulu bu süreyi birde faya mahsus olmak üzere yarısı kadar uzatabilir üç kamu bankasının hisselerinin hangi esas ve usullere göre satılacağını belirleyen bir kanun hükmü yoktur bu durumda üç yıllık süre içinde yapılacak olan satışlar anayasaya aykırı düşer bakanlar kurulunun üç yıllık satış süresini yarısı kadar uzatması da anayasaya aykırı olur kısaca sayılı kanunun maddesi tıpkı maddesi gibi bir bütün olarak anayasaya aykırıdır anılan maddenin son iki cümlesi ise anayasaya daha da aykırıdır söz konusu cümleler aynen şöyledir özel hukuk hükümlerine göre çalıştırılacak personelin kadro sayısı ve unvanları ile ücret ve sair mali hakları bankaların şenel kurullarınca tespit olunur yeniden yapılandırma sürecinde bankalarca özel hukuk hükümlerine göre yeni istihdam edilecek personele ilişkin usul ve esaslar bakanlar kurulunca belirlenir bilindiği gibi sayılı kanuna konu olan üç kamu bankası birer kamu iktisadi teşebbüsüdür bu bankaların çalışanları da kamu personelidir kamu personelinin hakları anayasanın maddesine göre kanunla düzenlenir başka bir ifadeyle kamu çalışanlarının bir takım haklarının bazı genel kurullarca veya bakanlar kurulunca belirlenmesi anayasaya aykırı düşer maddenin anayasaya aykırılık durumu sayılı kanunun maddesinin fıkrasının ilk cümlesinde yer alan yönetim kurullarınca ifadesi anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır çünkü anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına göre kamu çalışanlarının ücret vs durumu kanunla düzenlenir geçici maddenin anayasaya aykırılık durumu sayılı kanunun geçici maddesinin fıkrasının ilk cümlesi ile fıkrasının ilk cümlesi anayasaya açıkça aykırıdır geçici maddenin ilk cümlesi anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça aykırıdır çünkü bankaların ana sözleşmeleri sayılı kanunun maddesinin fıkrasına göre söz konusu bankaların devir birleşme fesih ve tasfiyelerine ilişkin esasları belirleyip gösterecektiresas sayısı karar sayısı daha önce belirtildiği gibi anayasanın maddesine göre bu esasları belirleme yetkisi tbmmne aittir tbmm bu yetkisini kanun yapma yoluyla kullanabilir geçici maddenin ilk cümlesi bankaların devir birleşme fesih ve tasfiyelerine ilişkin esasları düzenleyip onaylama yetkisini bankaların genel kurullarına vermektedir bir cümle ile öngörülen düzenleme anayasanın maddesinin fıkrasına açıkça aykırıdır iptali gerekir geçici maddenin ikinci fıkrasının ilk cümlesi anayasanın maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır çünkü söz konusu cümle emekliliğe hak kazanmış veya yılı sonuna kadar kazanacak olanlardan belirli süre içinde emekliliklerini istemeleri halinde sadece sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununa göre emekliliği kazanmış olanlar için emekli ikramiyelerinin farklarıyla ödeneceğini öngörmüştür başka bir ifadeyle örneğin sosyal sigortalar kanununa göre emekliliği hak etmiş olanlar şartları aynı olmasına rağmen aynı haktan ikramiyesini fazlasıyla alma hakkından istifade edemeyeceklerdir böyle bir uygulamanın ise anayasanın maddesine aykırı olduğu gayet açıktır maddenin anayasaya aykırılık durumu sayılı kanunun maddesi yürürlük maddesidir buna rağmen içinde anayasaya aykırı hüküm taşımaktadır şöyle ki anılan maddede yer alan bankalar hakkında sermayelerindeki kamu payı nin altına düşünceye kadar uygulanmak üzere ifadesi anayasaya aykırıdır çünkü bu maddenin uygulanmasını işaret ettiği bütün hükümler anayasaya aykırıdır maddenin durumu sayılı kanunun maddesi yürütme maddesidir bu maddenin anayasaya aykırı bir durumu yoktur ancak diğer maddelerin iptal edilmesi halinde bu maddenin de uygulanma imkanı kalmayacağı için iptali gerekir iii yürürlüğü durdurma sebepleri̇ tarih ve sayılı kanun anayasaya açıkça aykırıdır bir hukuk devletinde anayasaya açıkça aykırı olan bir kanunun yürürlüğünü sürdürmesi düşünülemez sayılı kanun hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmediği taktirde sosyal hukuk devleti bakımından telafisi imkansız birçok zararların meydana geleceği gayet açıktıresas sayısı karar sayısı sayılı kanun hakkında yürürlüğü durdurma kararı verildiği zaman hukuk sistemimizde herhangi bir boşluk meydana gelmeyecektir eğer sayılı kanun hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip de bilahare iptal kararı verilecek olursa bu iptal kararı büyük ölçüde etkisiz kalacaktır sonuç yukarıdan beri izah edilen sebeplerden dolayı anayasanın başlangıç kısmının ve fıkraları ile ve maddelerine açıkça aykırı olan tarih ve sayılı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası anonim şirketi ve türkiye emlak bankası anonim şirketi hakkında kanun için acilen yürürlüğü durdurma ve iptal karan verilmesini arz ederim ek gerekçe sayılı kanunun maddesinin anayasaya aykırılık durumu üç fıkradan oluşan maddenin özünü üç kamu bankasının ziraat bankası ve halk bankası ile emlak bankasının üç yıl içinde satılması oluşturmaktadır bu haliyle madde bir bütün olarak anayasanın ve maddelerine fıkraları itibariyle de anayasanın ve maddelerine aykırıdır şöyle ki madde bir bütün olarak anayasanın ve maddelerine aykırıdır sayılı kanunun maddesiyle satılmaları hedeflenen üç banka bankacılık faaliyetlerinden çok daha önemli olarak anayasanın ve maddelerine göre kamu hizmeti gören kuruluşlardır bilindiği gibi anayasanın maddesi devlete tarım ve hayvancılık sektörünün desteklenmesi ve bu sektörlerde çalışanların korunması görevlerini yüklemiştir devlet de bu görevlerini yıllardan beri türkiye cumhuriyeti ziraat bankası aracılığı ile yerine getirmektedir hiçbir alternatif geliştirmeden ziraat bankasının satılması anayasanın maddesine aykırı düşer öte yandan anayasanın maddesi konut hakkını düzenlemektedir anayasanın maddesinden çıkan manaya göre konut edinmek vatandaşlar için bir hak vatandaşların konut edinmeleri için gerekli tedbirleri olmak ise devlet için bir görevdir bu görev maddenin gerekçesinde çok geniş kapsamlı bir ödev olarak ifade edilmiştiresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi de bir kararında aynen şöyle demiştir gerekçesiyle birlikte değerlendirildiğinde maddenin asıl amacınınkonut hakkını düzenlemek olduğu anlaşılmaktadır ancak anayasa burada kişilerin konut hakkını kullanabilmelerini sağlamakta görevlendirdiği devletin bu görevini şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarım gözeten bir planlama çerçevesinde yerine getirilmesini istemektedir anayasa mahkararı amkd devlet konut edindirme konusundaki anayasal görevini yıllardan beri emlak bankası vasıtasıyla yerine getirmeye çalışmıştır şimdi ise hiçbir alternatif öngörülmeden emlak bankasının satılması anayasanın maddesine aykırı düşer dava konusu madde bir bütün olarak anayasanın maddesine de aykırıdır anayasamızın maddesine göre devlet esnaf ve sanatkarı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır maddenin gerekçesinde de aynen şöyle denilmektedir esnaf ve sanatkarlar hem sayıları itibariyle hem de toplumda işgal ettikleri yer itibariyle devlet tarafından korunması gerekli olan bir grubu oluşturmaktadırlar ülkemizdeki ekonomik gelişmenin mahiyeti esnaf ve sanatkarların sosyal ve ekonomik durumunu başka ülkelerde olduğundan daha önemli bir noktaya getirmiş bulunmaktadır esnaf ve sanatkarlar kendi bedeni çalışma ve yaratıcılığını bağımsız bir işyerinde değerlendiren bazan az sayıda olmakla beraber yanında işçi de çalıştıran şahıslardır esnaf ve sanatkarların yanında çalışan işçi sayısı her bir işyeri itibariyle azdır ne var ki bunların sayısı düşünülünce yanlarında çalışanların sayısının fazlalığı ortaya çıkar esnaf ve sanatkarlar işçiler memurlar çiftçiler ve sanayiciler bakımından bir temas ve odak noktası niteliğinde olan ve topluma devamlı hizmet veren toplumsal katman olarak genelde bir demokrasinin iskeletini oluştururlar geneldeki bu yargı türkiyedeki gerçekler karşısında esnaf ve sanatkarın demokrasi geleneği ve demokrasinin yaşaması için onların taşıdığı önemi artırmaktadır dar çerçevedeki sermayesini bedeni çalışmasına ekleyerek mahalli geleneklere göre geliri tacir sayılmasını gerektirmeyen esnaf ve küçük sanatkarın korunması için her şeyden önce teşkilatlanmalarının tamamlanması gerekir i̇kinci ise bunların sosyal güvenlik haklarından tam olarak yararlanmalarının sağlanması icab eder bu konuda sayılı esnaf ve küçük sanatkarlar kanunu teşkilatlanmayı sağlamışsa da sayılı bağ kur kanununa göre sayıları olarak tahmin edilen esnaf ve sanatkarın ancak inin bağ kura kayıtlı olmaları gibi bir gediğin giderilmesi ihtiyacı esnaf ve sanatkarın korunmasının anayasa güvencesine kavuşturulmasındaki gereği ortaya koymaktadır esnaf ve sanatkarlar sadece statik bir grup değildir bunlar bir taraftan tacir olmaya yönelirler diğer taraftan sanayie yardımcıdırlar bir başka açıdan da esnaf ve sanatkarlaresas sayısı karar sayısı ülkemizdeki şehirleşme sürecinin öncüleri durumundadırlar şehirleşme vakıasının birinci planda gelen meselelerden birini oluşturduğu ülkemizde esnaf ve sanatkarın desteklenmesi bu sürecin sağlıklı gelişmesine de hizmet edecektir konut hakkının ve çevre sorunlarının ver aldığı bir anayasada küçük işyerlerinin işven sahibinin esnaf veya sanatkar veya tacir olmasına bakılmaksızın sosyal huzura kavuşturulmak istenen bu anayasada esnaf ve sanatkarların korunması ve bu korumanın güvenceye bağlanması adeta bir zorunluluktur esnaf ve sanatkarların korunması müşahhas olmalı desteklenmeleri işyeri temini kredi sağlanması sosyal güvenlik hakları aile fertlerinin kolaylıklardan yararlanmaları aralarında kurulacak sandık ve bankaların özendirilmesi bu amaca yönelmiş olan halk bankası gibi devlet bankalarının hizmetlerinden birinci derecede ve öncelikle yararlanmaları kültürel ihtiyaçları ile yerleşim konut intibak gibi sorunlarının çözümlenmesinde yardım görmeleri gibi hedefler anayasa ile güvence altına alınmak istenmiştir bu kısma son verirken şu hususu da belirtelim ki halk bankası yüce atatürkün direktifleri doğrultusunda esnaf ve sanatkarı desteklemek için yılında kurulmuş en sağlam kurumlarımızdan biridir devlet bu kurum halk bankası sayesinde yıllardan bu yana anayasal bir görevi esnaf ve sanatkarı destekleme ödevini yerine getirmeye gayret etmiştir şimdi anayasanın maddesi yürürlükte iken hiçbir alternatif geliştirmeden halk bankasının özelleştirilmesi satılması anayasaya aykırı düşer sayılı kanunun maddesinin fıkraları da anayasaya aykırıdır maddenin birinci fıkrası anayasanın maddesine aykırıdır anılan fıkra aynen şöyledir bankaların bağlı ortaklık ve iştiraklerindeki payları dahil etkin verimli ve özerk bir şekilde çalışmalarının sağlanması amacıyla yeniden yapılandırılmalarına ilişkin usul ve esaslar sayılı hazine müsteşarlığı ile dış ticaret müsteşarlığı teşkilat ve görevleri hakkında kanunun nci maddesinin fıkrası uyarınca ve mevcut yönetim düzenlemeleri dikkate alınarak bakanlar kurulunca belirlenir hemen anlaşılacağı gibi bu fıkranın görünüşteki amacı söz konusu üç bankanın etkin ve verimli çalışmasını sağlamaktır ancak bu amaç gerçekçi değildir gerçek amaç türkiye büyük millet meclisi denetiminden sayıştay denetiminden ve anayasa mahkemesi denetiminden kurtulmaktır fıkradaki yeniden yapılandırma ifadesi bu maksatla kullanılmıştır zira hukuk sistemimizde bu bankaların verimli ve etkin çalışmalarını engelleyici hiçbir hüküm yokturesas sayısı karar sayısı buna karşılık verimli ve etkin çalıştırılmalarını öngören birçok hüküm vardır nitekim ziraat bankası ana statüsünün maddesi aynen şöyledir bankanın amaç ve faaliyet konuları madde esas olarak tarım kesimine finansal destek sağlamak ve diğer her türlü bankacılık işlemlerini yapmak amacıyla teşkil olunan tc ziraat bankasının faaliyet konuları aşağıda gösterilmiştir tarımsal ürünlerin bitkisel hayvansal üretim ormancılık ve su ürünleri dahil üretilmesine işlenmesine değerlendirilmesine pazarlanmasına tarıma dayalı sanayi ile tarıma girdi sağlayan tarımsal sanayiye dönük her türlü girişimlerin kalkınma planı ilkelerine göre üretimde bulunması oluşması ve gelişmesi ile ilgili finansman desteği sağlamak kaynak yaratmak ve gerekli kredileri düzenlemek ve korumak kurulmuş ve kurulacak ortaklıklara ve yapılmış ve yapılacak teşebbüslere gereği halinde katılmak ekonomik gereklere uygun olarak verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda ulusal ekonomi ile uyum içinde sermaye birikimine yardım etmek ve bu suretle daha fazla yatırım kaynağı yaratmak üzere tarım sektörünün kalkınma bankacılığı görevini de üstlenmek banka kaynaklarının kalkınma planı ve yıllık programlarının hedeflerine uygun olarak kullanılmasını ve selektif kredi politikasının etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla sektör bankası olarak çalışmak halkın geçici ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile alınan menkul rehni karşılığında tesbit edilecek kredi hadleri ile borçlunun şahsen sorumlu olmayıp sorumluluğunun merhunla sınırlı olacağı bankalar kanununda belirtilen hesap durumu belgesi aranmayacak krediler açmak her türlü kredi bankacılık sigorta acenteliği ve borsa işlemlerini yapmak eğitimle ilgili her türlü inceleme araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak yaptırmak ve faaliyetleri gerçekleştirecek kuruluşları kurmak ve gerekli yardımı sağlamak istihdamı geliştirme çalışmaları kapsamında düzenlenen beceri kazandırma programlarının uygulanmasını sağlar kurulmuş ve kurulacak küçük ve orta büyüklükteki özel kuruluşlara idari ve teknik alanlarda rehberlik yapar banka bu amaç ve faaliyetlerini doğrudan bağlı ortaklıkları iştirakleri banka şubeleri ve diğer birimleri eli ile yerine getirir bankanın amaç ve faaliyet konuları yüksek planlama kurulu kararı ile değiştirilebilir sonra sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında sözü edilen esas ve usullerden maksat açıktır ki özelleştirmeye ilişkin esas ve usullerdir bu esas ve usulleri dava konusu fıkraya göre bakanlar kurulu belirleyecektiresas sayısı karar sayısı bu hüküm anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır çünkü anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasına göre devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir yani bakanlar kurulu kararıyla belirlenemez belirlenirse anayasaya aykırı düşer tıpkı burada olduğu gibi maddenin ikinci fıkrası anayasanın ve maddelerine aykırıdır söz konusu fıkra şöyledir yeniden yapılandırma işlemlerinin tamamlanmasını müteakiben bankaların hisse satış işlemleri sayılı özelleştirme uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükümleri çerçevesinde sonuçlandırılır yeniden yapılandırma ve hiss
4,053
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili tarihinde i̇zmir bölge i̇dare mahkemesinde kayıt altına alınan ve bu kanaldan mahkememize ulaşan dava dilekçesinde ve savunmadan sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle meslek hayatı boyunca defalarca takdir almış ve süresinde terfi etmiş olan müvekkilinin şırnak ağır ceza mahkemesinde görülmekte olan ve beraat etmesi muhakkak görünen bir ceza yargılaması nedeniyle tskdan çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu anılan ceza davasının cumhuriyet savcısının yaptığı bir hukuki hata nedeniyle açıldığını aynı iddianamede ismi geçen başka hiçbir personel hakkında ayırma işlemi tesis edilmediğini beyanla ayırma işleminin iptaline ve öncelikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir yürütmenin durdurulmasına ilişkin talep dairemizin tarih ve esas sayılı kararı ile reddedilmiştir dava dosyası ile davacıya ait özlük ve sicil dosyalarında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden yılında subay naspedilerek türk silahlı kuvvetlerine katılan davacı hakkında son görev yeri olan harita genel komutanlığındaki sıralı sicil üstlerince tarihinde düzenlenen ayırma sicil belgesiyle türk silahlı kuvvetlerinde kalması uygun değildir ortak kanaati bildirildiği bunun üzerine davacının durumunun ve düzenlenen ayırma sicil belgesinin kkklığında oluşturulan komisyonca tarihinde görüşüldüğü ve türk silahlı kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu kanaatiyle sayılı tsk personel kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının bendi sayılı emekli sandığı kanununun uncu maddesinin fıkrası veya sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun üncü maddesinin nci fıkrası ve subay sicil yönetmeliğinin inci maddesinin fıkrası gereğince hakkında sicil yoluyla ayırma işlemi yapılmasının komutan tasvibine sunulmasının kararlaştırıldığı kara kuvvetleri komutanı tarafından aynı tarihte tasvip gören ayırma kararının tarihinde genelkurmay başkanına sunulduğu genelkurmay başkanınca davacının durumunun yüksek askeri şura gündemine alınmasına gerek görülmeyerek kkk kararı uyarınca işlem yapılmasının uygun görüldüğü ve böylece hazırlanıp milli savunma bakanı başbakan ve cumhurbaşkanı tarafından imzalanan tarih ve sayılı üçlü kararname ile ayırma işleminin tekemmül ettiği kararın tarihinde davacıya tebliğ edilip tarihinde ilişiğinin kesilmesi üzerine süresinde işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır anayasaya aykirilik sorunu türk silahlı kuvvetlerinde subay statüsüyle görev yapan davacı hakkında tarih ve sayılı üçlü kararname ile ve sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının bendine göre resen ayırma işlemi tesis edildiğinden sözü geçen sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendi tarih ve sayılı resmi gazete ile yayımlanan tarih ve sayılı türk silahlı kuvvetleri disiplin kanununun inci maddesinin ncı fıkrasının bendi ileesas sayısı karar sayısı yürürlükten kaldırıldığı halde anılan düzenlemenin dava konusu işlemde uygulanabilir durumda kalmasına neden olan sayılı kanunun geçici inci maddesinin üncü fıkrasının son cümlesinin anayasaya aykırı olup olmadığı hususu heyetimizce öncelikle tartışılmıştır sayılı kanunun değiştirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümler başlıklı inci maddesinin tarihli ve sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu ile ilgili değişiklikleri içeren ncı fıkrasının bendi c inci ve üncü maddelerinin birinci fıkralarının birinci cümlelerinde yer alan disiplinsizlik ahlaki durum ibaresi madde metinlerinden çıkarılmış ve inci maddesinin birinci fıkrasının bendi ve üncü maddesinin birinci fıkrasının bendi yürürlükten kaldırılmıştır hükmünü aynı kanunun geçici inci maddesinin üncü fıkrası bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kurulu bulunan disiplin mahkemeleri uncu maddede öngörülen yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar disiplin kurulu olarak bu kanun hükümlerine göre faaliyetlerine devam eder söz konusu yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar sayılı kanunun bu kanunun inci maddesinin altıncı fıkrasının bendi ile yürürlükten kaldırılan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur hükmünü sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun nci maddesinin inci fıkrasının bendi de c disiplinsizlik veya ahlaki durum sebebiyle ayırma disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle silahlı kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında tc emekli sandığı kanunu hükümleri uygulanır değişik md bu sebeplerin neler olduğu ve bunlar hakkında sicil belgelerinin nasıl ve ne zaman tanzim edileceği nerelere gönderileceği inceleme ve sonuçlandırma ile gerekli diğer işlemlerin nasıl ve kimler tarafından yapılacağı subay sicil yönetmeliğinde gösterilir bu gibi subaylardan durumlarının yüksek askeri şura tarafından incelenmesi genelkurmay başkanlığınca görüldüğü üzere subay ve astsubayların temel statü kanunu olan sayılı tsk personel kanununun nci maddesinin inci fıkrasının bendinde disiplinsizlik ve ahlaki durumları nedeniyle tskda kalması uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine bakılmaksızın sicil yoluyla resen silahlı kuvvetlerden çıkarılabilmelerine imkan tanınmış ancak sayılı tsk disiplin kanunu ile konu yeniden ele alınmış ve tskdan ayırma işlemi de bir disiplin cezası olarak düzenlendiğinden sayılı kanunun nci maddesinin inci fıkrasının bendi yürürlükten kaldırılmış ancak sayılı kanuna eklenen geçici inci madde ile bu değişikliğin yürürlüğe girmesi aynı konuda idare tarafından bir yönetmelik yapılıp yürürlüğe konulması şartına bağlanmıştır sayılı kanun tarih ve sayılı resmi gazete ile yayımlanmak suretiyle büyük bölümüyle yürürlüğe girdiği halde geçici inci maddesinde bahsi geçen yönetmelik bu güne kadar çıkarılmadığından sayılı kanunun nci maddesinin inci fıkrasının bendi halen uygulanabilir durumdadır ve bu nedenle de dava konusu ayırma işlemi sözü edilen kanun maddesine uygun şekilde ve bu maddenin öngördüğü usulle gerçekleştirilmiştiresas sayısı karar sayısı oysa türkiye cumhuriyeti anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlıklı nci maddesi türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne amirdir maddede ifade edilen hukuk devleti ilkesine göre devletin tüm organ ve işlemlerinin hukuka bağlı olması ve hukuka uygun davranması vatandaşlara tam bir hukuki güvenlik sağlanması gerekmektedir hukuk devleti ilkesinin alt ilkelerinden kabul edilen ve hukuksal güvenlik ile de yakın ilişkisi bulunan hukuki belirlilik ilkesine göre de toplum yaşamını düzenleyen hukuk kurallarının açık belirli ve uygulanabilir olması gerekmektedir ancak bu sayede bireyler kendi işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olup olmadığına karar verebilecek hangi durumda yaptırımla karşılaşabileceğini önceden öngörüp hareketlerini buna göre düzenleyebilecektir diğer taraftan hukuk devletinin olmazsa olmazları arasında yer alan kuvvetler ayrılığı ilkesine göre de devlet egemenliğini kullanan yasama yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanmaması her üç erkin de birbirlerinden bağımsız organlarca kullanılması birbirlerine karşı üstünlük kurabilecekleri bir sonuç oluşturmayacak şekilde birbirlerini denetleyebilmeleri gerekmektedir türkiye cumhuriyeti devleti de hukuk devleti olmanın bir gereği olarak kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiş ve anayasanın ve uncu maddelerinde yer alan düzenlemelerle yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisi tarafından yürütme yetkisinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından yargı yetkisinin de türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı hükme bağlanmıştır anayasanın yasama yetkisi başlıklı nci maddesi yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez hükmüne amirdir dolayısıyla anayasanın bu amir hükmü nedeniyle yasama yetkisi ancak türkiye büyük millet meclisi tarafından kullanılacak bu yetki idare erkine ya da yargı erkine bırakılamayacaktır yasama yetkisi sadece yasa yapma ile de sınırlı olmayıp yasaları değiştirme yürürlükten kaldırma ve yürürlüğe koyma yetkilerini de kapsamaktadır idare yasanın tanıdığı bir yetkiye dayansa bile bir yasayı yürürlükten kaldırabiliyor uygulama alanını veya içeriğini değiştirebiliyor ya da yasanın yürürlüğünü geciktiriyor veya buna engel olabiliyorsa yasama yetkisini kullanıyor demektir anayasanın üncü maddesi başbakanlık bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerine yönetmelik çıkarma yetkisi vermekte ise de yönetmeliklerin üst hukuk normlarına aykırı olmaması gerekmekte ancak kanun ve tüzükle düzenlenmiş alanlardaki ayrıntılara ilişkin düzenleme yapılabilmektedir dolayısıyla yürütme organının bir yasa kuralı değiştirme yürürlükten kaldırma uygulanmasını geciktirme erteleme ya da önleme yetkisi bulunmamaktadır sayılı kanunun geçici inci maddesinin üncü fıkrasının son cümlesine bakıldığında ise düzenlemenin yukarıda yer verilen hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine uygun olmadığı görülmektedir öyle ki anayasanın nci maddesine göre yasama yetkisini kullanan türkiye büyük millet meclisi tarafından sayılı kanun yapılmış bu kanun ile türk silahlı kuvvetlerinde görevli subay ve astsubaylara ilişkin ayırma işlemleri hakkında esaslı değişiklikler öngörülerek ayırma işlemi bir disiplin cezası olarakesas sayısı karar sayısı düzenlenmiş uygulamaya yönelik yeni kural ve şartlar getirilmiş bu nedenle artık uygulama imkanı kalmayan sayılı kanunun ilgili hükümleri yürürlükten kaldırılmış ancak yapılan bu değişikliğin yürürlüğe girmesi yürütme organının iradesine bırakılmıştır i̇dare de yasal değişikliğin yürürlüğe girebilmesi için şart koşulan yönetmeliği çıkarmamış sonuç olarak yasadan aldığı bu yetkiyi şimdiye kadar kullanmamak suretiyle sayılı kanunun inci maddesinin ncı fıkrasının bendinin yürürlüğe girmesini engellemiş ve sayılı kanunun inci maddesinin inci fıkrasının bendinin ve aynı kanunun astsubaylara ilişkin düzenleme içeren üncü maddesinin inci fıkrasının bendinin yürürlükte kalmasını sağlamıştır hemen belirtmek gerekir ki sayılı kanunun inci maddesinin uncu fıkrasındaki düzenleme ile sayılı uzman jandarma kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının d ve bentleri de yürürlükten kaldırılmış ancak kanun bu düzenlemenin yürürlüğe girmesini geciktiren erteleyen ya da yönetmelik çıkarma şartına bağlayan başka bir hüküm içermediğinden anılan değişiklik sayılı kanunun resmi gazetede yayımlandığı tarihinde yürürlüğe girerek uygulanmaya başlanmış böylece uzman jandarma statüsünde görev yapan personelin disiplinsizlik gerekçesiyle türk silahlı kuvvetlerinden çıkarılması işlemleri sayılı kanunun öngördüğü kural ve yönteme uygun tesis edilmeye başlanmıştır bu durumda subay ve astsubaylar hakkındaki ayırma işlemlerinin sayılı kanunun öngördüğü kurallara göre yapılması uzman jandarmaların ayırma işlemlerinin ise sayılı kanunun öngördüğü ve bir disiplin cezası olarak düzenleyip personel açısından daha güvenceli hale getirdiği yöntemle yapılması sonucunu doğurmuştur bu sonucun da anayasanın uncu maddesinde ifade edilen eşitlik i̇lkesine uygunluğu tartışmalıdır açıklanan nedenlerle sayılı kanunun geçici inci maddesinin üncü fıkrasının söz konusu yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar sayılı kanunun bu kanunun inci maddesinin altıncı fıkrasının bendi ile yürürlükten kaldırılan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur şeklindeki düzenlemesinin yasanın yürürlüğe girmesini yönetmelik çıkarma şartına bağlamak suretiyle yasama yetkisini yürütme organına devretmesi uygulamada idarenin bu güne kadar yönetmelik çıkaramamış olması nedeniyle yasanın yürürlüğünü ötelemişengellemiş olması düzenlemenin bu haliyle yasama yetkisinin devri sonucunu doğurması nedeniyle kuvvetler ayrılığı ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırı olduğu keza yasama organının iradesini ortaya koyarak çıkardığı sayılı kanunun bir bölümünün yürürlük tarihinin aynı kanunda yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmesine rağmen belirsiz kaldığı bu haliyle personelin hangi işlem ve eylemleri nedeniyle haklarında hangi hukuk kurallarına göre işlem tesis edileceğini öngörmeleri ve hareketlerini buna göre düzenlemelerinin mümkün olamayacağı dolayısıyla bahse konu hükmün hukuki belirlilik ve hukuk devleti ilkelerini kapsayan anayasanın nci maddesine de aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır anayasanın nci maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkemenin uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görmesi halinde anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı hükme bağlandığından itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına ve davanın bu nedenle geri bırakılmasına karar vermek gerekmiştir üyeler hvsskuralb turgay akgül ve topçu kuralbsalih buçukoğlu yasa normunda anayasaya aykırılık bulunmadığı ve idari istikrar açısından yönetmelik hükmünün yürürlüğe girmesinin beklenmesi gerektiği gerekçesiyle karara katılmamışlardır kararesas sayısı karar sayısı yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı türk silahlı kuvvetleri disiplin kanununun geçici inci maddesinin üncü fıkrasının sözkonusu yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar sayılı kanunun bu kanunun inci maddesinin altıncı fıkrasının bendi ile yürürlükten kaldırılan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur şeklindeki düzenlemesi anayasanın ve nci maddelerine aykırı görüldüğünden iptali için anayasa mahkemesi̇ne başvurulmasina ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun ıncı maddesinin numaralı fıkrasına uygun olarak dava dosyasından çıkartılacak onaylı belgelerin anayasanın ve sayılı kanunun maddeleri uyarınca anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne anayasanın üncü maddesi uyarınca davanın geri̇ birakilmasina kararın taraflara tebli̇ği̇ne aralik tarihinde üyeler hvsskuralb turgay akgül ve topçu kuralbsalih buçukoğlunun karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi
1,710
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizde görülmekte olan somut olayda başvuran ın sinop trafik tescil ve denetleme şube müdürlüğünün tarih ve gu seri sıra nolu trafik idari para cezası karar tutanağının hukuka ve anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesini talep ettiği sinop i̇l emniyet müdürlüğünün cevabi yazısında düzenlenen trafik idari para cezası karar tutanağının sayılı karayolları trafik kanunu hükümlerine uygun olarak tanzim edilmiş olduğu yapılan itirazın reddi ile idari yaptırım kararının onaylanmasının kamu yararı adına uygun olacağının bildirildiği görülmüştür sayılı karayolları trafik kanununun maddesinin son cümlesi sürücü aynı zamanda araç sahibi değil ise ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir hükmü anayasa mahkemesinin tarihli esas sayılı kararında oy birliğiyle iptal edilip tarihli resmi gazetede yayımlanmıştır ancak kanun koyucu sayılı ve yürürlük tarihli yeni bir yasa çıkartılmış ve bu yasada kanun hükmü ayrıca aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibinin de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir şeklinde değiştirilmiştir anayasa ve ceza temel kuralları uyarınca kişilere ceza verilebilmesi için hukuka aykırı eylemin kanunda belirtilmiş olması ve bu eylemin kişi tarafından gerçekleştirilmiş olmasının kanıtlanması gerekmektedir i̇tiraz konusu kuralda araç sahibinin hangi eylemin suç sayıldığı açık bir şekilde gösterilmediği gibi araç sahibi olma ile suç arasındaki illiyet bağının ne suretle oluşturulduğu da belirtilmemiştir açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır yüksek mahkemenin iptal gerekçesinde hukuka ve anayasaya aykırılık tespitleri ayrıntılı olarak ifade edilmiş olup iş bu iptal gerekçeleri yeniden yasalaşan madde ve ibare açısından da aynen geçerlilik arzetmektedir zira ilgili iptal gerekçesinde ceza hukukunun şahsiliği prensibine hangi eylemin hukuka aykırı olduğunun somut olarak belirtilmemiş olması nedeniyle cezaların hukukiliği prensibine ve ayrıca aracın sürücü olmayan kişiye bilerek verip vermediği ve kusurunun bulunup bulunmadığı ispatlanmadan yaptırım uygulanmasının masumiyet karinesi prensibine aykırılık teşkil ettiği açıkça ifade edilmiştir bu itibarla mezkur maddede sürücü belgesiz araç kullanımına izin veren şeklinde yasalaşan değişik ibarenin anayasa mahkemesinin iptal edilen önceki yasa kuralına karşı tespit ettiği hukuka aykırılık unsurlarını aynı şekilde taşıdığı izahtan varestedir i̇lgili değişik ibare masumiyet karinesi ilkesine aykırı olduğu gibi cezaların şahsiliği ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir anayasa mahkemesinin kararları tüm kurum ve kişiler için bağlayıcı olup yüksek mahkemenin iptal etmiş olduğu bir hükmün başka bir yasa maddesine taşınmış olması veya aynı maddede farklı ibarelerle de olsa yeniden yürürlüğe sokulmuş olması hukuk devleti ve anayasaya aykırı olduğu gibi iptal kararının ruhuna ve amacına da uymamaktadır anayasamız tarafından güvence altına alınan ceza hukukunun şahsiliği ceza hukukunun tipikliği ve masumiyet karinesi gibi prensipler anayasanın maddesi delaletiyle meri olan ve ülkemizin taraf olduğu avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi kapsamında da korunmaktadıresas sayısı karar sayısı netice itibariyle sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasanın maddesinin son cümlesi olan ayrıca aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir hükmünün anayasaya hukukun genel prensiplerine ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine aykırı olması sebebiyle bu hükümle ilgili yukarıdaki maddenin son cümlesinin iptali için anayasa mahkemesine başvurmak gerektiği mahkememizce kanaat getirilmiştir bu nedenle sayılı anayasasının maddelerine aykırılık teşkil eden sayılı karayolları trafik kanununun son maddesinde belirtilen ayrıca aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir cümlesinin iptali için sayılı anayasasının maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasina anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri̇ birakilmasina anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi için dosya içeriği ve belgelerin onaylı birer suretinin anayasa mahkemesinin tarih ve cgns sayılı yazısı dikkate alınarak uyap döküman yönetim sistemi üzerinden anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne sayılı anayasasının maddesinin amir hükmü gereği dosyanın anayasa mahkemesine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde karar verilmesinin beklenmesine bu süre içinde karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına mahkememizce karar verilmekle anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi yüksek mahkemenizden arz olunur
612
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir dava sayılı kanunla değişik sayılı sosyal sigortalar kanununun uncu maddesinin inci fıkrasına dayanan hizmet tespiti davasıdır söz konusu uncu maddenin inci fıkrasında işverene yanında çalıştırdığı işçisini sskna bildirme mecburiyeti getirilmiş üncü fıkrasında bu mecburiyete uymadığı taktirde aynı kanunun ıncı maddesinde düzenlenen cezai hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş ve inci fıkralarında kurum kendiliğinden sigortasız işçi çalıştırdığını tespit ederse ölçümleme yolu ile primleri tahakkuk ettirileceği belirtilmiş ve iptale konu inci fıkra hükmü ile de ayrıca işçinin işyerinden ayrılmasından itibaren yıl içinde sigortasız çalıştığı geçmişteki hizmet süresinin tespit davası ile tespit ettirebileceği bu şekilde borçlanma işleminin yapılabileceği hükmü getirilmiştir davada uygulanacak kural olan sayılı kanunla değişik sayılı sosyal sigortalar kanununun uncu maddesinin inci fıkrasının şu şekilde anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu mahkememizce düşünülmektedir anayasaya aykırılık sebepleri anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmaktadır sosyal devlet güçsüzleri koruyan sosyal adaleti sağlamaya çalışan bu amaçla ekonomik ve sosyal alanlarda değişiklikler yapan devlettir yoksa sosyal devlet haketmeyen kişilere bağışlar yapan devlet değildir anayasanın inci maddesinde devletin sosyal hizmet görevlerinin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmektedir aksi halde plansız yapılan harcamalar devleti zayıflatacak ve hiçbir sosyal hizmetin yapılamamasına sebep olacaktır anayasanın ıncı maddesinde devletin sosyal güvenlik hizmeti yapacak kurumlarını kurup teşkilatlandırmak görevi bulunmaktadır şüphesiz ki devlet sosyal hizmetlerini öncelikle sosyal güvenlik kurumları ile yerine getirecektir bu nedenle öncelikle sosyal güvenlik kurumlarının sağlıklı çalışması gerekmektedir aksi halde borç batağı ve ekonomik kriz içine sokulmuş bir sosyal güvenlik kurumunun insanlarına sosyal hizmette bulunmasına imkan olmayacaktır ssk devletimizin en büyük sosyal güvenlik kurumudur yakın kalemde insanlarımıza sosyal hizmetler sunmaktadır bu sosyal hizmetlerden yararlanabilmek için belli sayıda prim ödemek gerekmektedir ödenecek primler bazı sigorta dallarında sadece işveren bazılarında ise hem işveren ve hem de işçi tarafından birlikte ödenmektedir i̇şçi ile birlikte ödendiği hallerde de ağırlık işverenin üzerinde olduğundan mümkün olduğunca işverenler prim ödemek için sigortasız işçi çalıştırmayı tercih etmektedirleresas sayısı karar sayısı i̇ptale konu uncu maddenin inci fıkrası hükmü prim ödeme sayıları yetmeyenlere hizmet tespiti davası açarak geçmiş hizmetlerini borçlanma imkanı getirmektedir fıkra hükmü çok geniş kapsamlı olarak yazılmıştır bu hükmün daha fazla zaruret halinde olanları kapsayacak şekilde dar tutulması kuşkusuz daha iyi olurdu ancak fıkra hükmüyle herkese borçlanma imkanı getirilmiştir herkese borçlanma imkanı getirilince adeta sosyal güvenlik kurumu olan ssk üzerinde önemli bir yara açılmış olmaktadır bu yaraya sosyal güvenliğe muhtaç insanlarımızın saldırması istenmektedir i̇nsanlarımız ssknın zararına olmak üzere hizmet tespiti kararları alarak borçlanma işlemleri yaptırmaktadırlar ssknın ekonomik sıkıntısının ne derece büyük olduğu zaman zaman günlük basın ve yayın kurumlarının haberlerine konu yapılmaktadır bu sıkıntının atlatılması için kanun tasarıları hazırlanmaktadır hatta bazen çok vahim bir düşünce olarak ssknın özelleştirilmesi savunulmaktadır şüphesiz ki böyle bir durum sosyal güvenliği muhtaç halkımızın dertlerine çare olamayacaktır çünkü özel sigortaların amacı kamu hizmeti olmayacak daha fazla para kazanmak olacaktır bu nedenle sosyal güvenlik hizmeti veren ssknın yaralarının sarılması sağlıklı çalışır hale getirilmesi devletimizin anayasal bir görevidir i̇ptale konu hüküm sskya zarar verdiği için iptali gerekmektedir diğer taraftan sigortasız işçi çalıştırma ile en etkin mücadelenin hakkı ihlal edilen işçi tarafından yapılması gerekmektedir çünkü ssk milyonlarca iş ilişkisinde kimin ne şekilde çalıştığını bilemez ve takip edemez ancak kanunla hizmet tespiti davası açma imkanı getirildiğinden işçi sigortasız çalıştırılmasına karşı koyamamaktadır i̇leride dava açarım düşüncesiyle itiraz edememektedir bu şekilde kanun hükmü görünüşte işçilere verilmiş bir imkan gibi dururken gerçekte işverenlerin işçilere karşı kullandığı bir silah haline gelmektedir çünkü işverenler daha rahat olarak sigortasız işçi çalıştırabilmektedirler açıklanan bu sebeplerle iptale konu hükmün anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu düşünülmektedir diğer taraftan iptale konu hükmün şu şekilde hukuk devleti ilkesine de aykırı olduğu düşünülmektedir sigortasız işçi çalıştırmak suçtur kanunun suç saydığı bir ilişki içine giren tarafların bu ilişkinin nimetlerinden yararlandıkları gibi külfetlerine de katlanmaları gerekir ancak iptale konu hükümle bütün külfet taraflara değil üçüncü kişi durumunda olan sskya yüklenmiş bulunmaktadır kanunun başlangıçta suç saydığı bir ilişki üzerine sonradan meşru haklar inşa edilemez yüksek anayasa mahkemesi pekçok khkyi sadece khknin geçerli olmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olacağından esasını incelemeden iptal etmiştir yüksek mahkemenin kararlarına aynı gerekçelerle ve saygıyla katılıyoruz dayanağı olmayan bir zemin üzerine nasıl yeni haklar kurulamazsa haksız ve kanunsuz bir ilişkiye dayanan temel üzerine de yeni haklar kurulamamalıdır ayrıca bu tür iş ilişkileri taraflar arasında tamamıyla şifai olarak kurulduğundan hizmet tespitinin kesin delillerle kanıtlanmasına imkan bulunmamaktadır davacı iddialarınıesas sayısı karar sayısı tanıkla kanıtlayacaktır tanıkların ise uzun zaman önce yapılmış iş ilişkisini net olarak bilmelerine fiilen imkan bulunmamaktadır böyle olunca herşey davacının ve tanıkların insafına kalmıştır bundan böyle herkesin dilediği kadar hizmet tespiti kararı almaları mümkündür hatta evvelce hizmeti olmayanların bile tanık ifadeleri ile hizmet tespiti kararı almaları mümkündür yukarıda açıklanan sebeplerle iptale konu hüküm hukuk devleti ilkesine de aykırı bulunduğundan iptali gerekmektedir sonuç yukarıda açıklanan sebeplerle davada uygulanacak kural olan sayılı kanunla değişik sayılı sosyal sigortalar kanununun uncu maddesinin inci fıkrasının anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali için anayasa mahkemesi başkanlığına müracaat edilmesine ve karar sonucuna kadar dosyanın bekletilmesine mahkememizce karar verilmiş olup dosya suretleri ekte sunulmuştur
814
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir uyuşmazlık konusu ödeme emri sayılı belediye gelirleri kanununun itiraza konu maddesi hükmüne istinaden ankara büyükşehir belediye meclisince düzenlenen tarifeye göre belirlenen ruhsat ve işgaliye ücretinin tahsili amacıyla davacıya tebliğ edilmiştir davalı belediye vekilince dava dosyasına ibraz edilen savunma dilekçesinde ankara büyükşehir belediyesi mezarlıklar yönetmeliğinin ve maddelerinde açıklanan ruhsat ve işgaliye ücretinin belediye meclisi kararı ile belirlendiği belirtilmiş savunma ekine sayılı kanunun maddesi ve sayılı belediye gelirleri kanununun maddesi uyarınca belirlenen yılı mezar ücret tarifesi eklenmiştir bu durumda dava konusu ödeme emri ile tahsili amaçlanan ruhsat ve işgaliye ücreti sayılı belediye gelirleri kanununun maddesine ve bu maddenin verdiği yetkiye istinaden ankara büyükşehir belediye meclisince düzenlenen tarifeye göre alındığından belediye gelirleri kanununun maddesinin bakılan uyuşmazlıkta uygulanması gereken hüküm olduğu kanaatine varılmıştır sayılı belediye gelirleri kanununun maddesinin itiraza konu hükmünün anayasaya aykırılık gerekçeleri açıklanmadan önce söz konusu madde hükmünde geçen ücret sözcüğünün hükmün içindeki hukuki niteliğinin ve bu kapsamda bu ücretin resim harç veya benzeri mali yükümlülüklerden olup olmadığının tartışılması gerekmektedir ücret kiralanan veya satın alman bir şey için ödenen paradır türk dil kurumu büyük türkçe sözlük satın alınan birşey bir mal olabileceği gibi yapılan bir hizmet de olabilmektedir bu kapsamda olayla ilgili olarak ücret bir hizmet karşılığı ödenen para olarak tanımlanabilir nitekim madde hükmünde belediyelerin ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre alınacak ücretten bahsedilmektedir madde hükmündeki ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için alınacak ücretin resim veya harç yahut benzeri mali yükümlülük olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğinin de açıklığa kavuşturulması gerekmektedir harç sayılı harçlar kanununun gerekçesinde fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir şeklinde tanımlanmıştır buna göre bir hizmetin harç konusu olabilmesi için kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir resim ise belirli bir işin veya hizmetin yapılması için yetkili makamlar tarafından verilen izin karşılığında elde edilen vergi benzeri bir gelir olarak tanımlanmaktadır türk dil kurumu büyük türkçe sözlük yüksek mahkemenin gün ve k sayılı kararında ise resim devlet dairelerinde ve kamu kuruluşlarında görülen hizmet veesas sayısı karar sayısı yapılan giderlerin karşılığı olarak yalnız işle ilgili olan gerçek ve tüzelkişilerden sağlanan gelirlerdir şeklinde tanımlanmıştır öte yandan maddede alınacak ücretin harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edilecek tekel olarak verilmiş işler hariç her türlü hizmetlere ilişkin olduğu belirtilmiştir bu tespitler ışığında maddedeki ücretin belediyece yapılacak tekel olarak verilmiş işler hariç her türlü hizmet karşılığında alınacak olması ve maddenin başındaki harç veya katılma payı konusu yapılmayan ifadesi nedeniyle her ne kadar harç adı altında anılmasa da harç benzeri mali yükümlülük olduğu ve anayasanın maddesi ile ilişkilendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır nitekim vergi mahkemeleri anılan maddeye istinaden belediyelerce düzenlenen tarifelere göre alınan ücretlere ilişkin davalara ücretin vergi resim harç ve benzeri mali yüküm olması nedeniyle bakmakta vergi mahkemesi kararlarının temyizi üzerine danıştayın ilgili vergi dava dairesi tarafından da temyiz istemleri esastan karara bağlanmaktadır örnek olarak danıştay dokuzuncu dairesinin gün ve k sayılı kararı i̇ti̇raz gerekçeleri̇ i̇ti̇raz konusu hüküm anayasa maddesi̇ne aykiridir anayasanın maddesinin fıkrasında vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulup değiştirileceği veya kaldırılacağı fıkrasında ise vergi resim harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin bakanlar kuruluna verilebileceği öngörülmüştür verginin yasallığı ilkesi anayasanın yukarıda aktarılan maddesinin fıkrasında ifadesini bulmuştur vergilendirme yetkisinin sınırlandırılması anayasal demokrasinin gelişimiyle paralellik arz eder vergilendirme yetkisinin sınırlandırılmasının en temel aracından birisi olan verginin yasallığı ilkesi tarihi süreç içerisinde demokratik mücadelenin bir sonucu olarak bugünkü anayasal konumunu kazanmıştır vergilendirmeye ilişkin düzenlemelerin halkoyu ile seçilen parlamento tarafından kanunla yapılması ile vergilemede keyfiliğin yerini temsil hukukun üstünlüğü ve hukuki güvenlik almıştır başka bir deyişle verginin yasallığı ilkesi keyfi ve takdiri uygulamaları önleyecek ilkelerin kanunda yer alması zorunluluğunu getirerek bireyin temel hak ve hürriyetlerini devlete karşı korur bu kapsamda vergide yasallık ilkesi vergiyi doğuran olayın verginin konusunun matrahının ve oranının kanun ile belirlenmesini gerektirmektedir öte yandan verginin yasallığı ilkesi kamu gücüne dayalı olarak getirilen bütün mali yükümlülükleri kapsar bir başka deyişle verginin yanında resim harç ve benzeri yükümlülükler de bu ilkenin kapsamındadır anayasada verginin yasallığı ilkesinin iki istisnasından biri maddenin yukarıda aktarılan fıkrası ile bakanlar kuruluna muaflık istisna indirim ve oranlara ilişkinesas sayısı karar sayısı hükümlerde kanunun belirttiği aşağı ve yukarı hadler içinde değişiklik yapma yetkisinin verilmiş olmasıdır bunun dışında anayasanın maddesine göre sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumunda türkiye büyük millet meclisinin bakanlar kuruluna vereceği kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi çerçevesinde cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunca vergi ödevi ile ilgili düzenleme yapılabilecektir biri olağan dönemlerde diğeri olağanüstü dönemlerdeki bu iki durum dışında hiçbir şekilde vergiye ilişkin bir düzenlenme yasama organı dışındaki bir devlet organı tarafından yapılamaz zaten bu iki istisnai durumda da yasama organının etkili bir belirleme ve denetim gücüne sahip olduğu tartışmasızdır neticede yüksek mahkemenin gün ve sayılı kararında da belirtildiği üzere vergi ve malî yükümlülüklerin kanunla konulmasını öngören madde malî yükümlülüğün yalnızca yasa ile konulabileceği ve yasanın hiçbir şekilde bu konuda yürütme organını ve idareyi yetkili kılamayacağı anlamındadır belediye gelirleri kanununun maddesinin itiraza konu belediyeler bu kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir şeklindeki hükmünde mali yükümlülüğü doğuran olay mali yükümlülüğün konusu matrahı ve oranı ile ilgili hiçbir düzenleme yapılmamış bu konudaki tüm yetki belediye meclislerine verilmiştir maddede ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet ibaresi ile mali yükümlülüğü doğuran olay ve mali yükümlülüğün konusu hususunda belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ibaresi ile de mali yükümlülüğün matrahı ve oranı hususunda yetki belediye meclislerine verilmektedir böylece itiraza konu madde hükmü belediye meclislerine geniş takdir yetkisi çerçevesinde keyfi mali yükümlülük getirme hususunda hukuki dayanak olabilecek niteliktedir vergilendirme konusunda yasama organı tarafından anayasanın maddesinin fıkrasında açıklandığı şekilde sadece bakanlar kuruluna yetki verilebilir bunun dışında olağan dönemlerde vergilendirme konusunda takdir yetkisine ve keyfiliğe yol açabilecek bir yetki belediye meclisleri de dahil olmak üzere hiçbir merciye verilemez aksi takdirde anayasal demokrasinin gelişiminde bir mihenk taşı niteliğinde olan verginin yasallığı ilkesi zedelenmiş olur ve bunun sonucu olarak da bireylerin temel hak ve hürriyetlerinin takdiri ve keyfi idare uygulamalarından korunması olanaksız hale gelir sonuç olarak mali yükümlülüğü doğuran olayı mali yükümlülüğün konusunu matrahını oranını göstermeyen yasa ile getirilen mali yükümlülük yasayla düzenleme zorunluluğunu anlamsız kılacağından sayılı belediye gelirleri kanununun maddesinde yer alan belediyeler bu kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir hükmü anayasanın maddesinin fıkrasındaki vergi resim harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır hükmüne aykırı bulunmaktadır hüküm açıklanan nedenlerle anayasanın ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin dâva sebebiyle uygulanacak olan bir kanun hükmünün anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurmasıesas sayısı karar sayısı gerektiğini düzenleyen sayılı kanunun maddesinin fıkrası gereğince sayılı belediye gelirleri kanununun maddesinde yer alan belediyeler bu kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir hükmünün anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaati ile bu hükmün iptali ve bakılan davalar açısından bu hükmün uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi için iptali istenilen hükmün yürürlüğünün durdurulması istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına ve dosyadaki belgelerin onaylı birer örneklerinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde karar verildi
1,223
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin anayasaya aykırılık savında gösterdiği gerekçe özet olarak şöyledir türk ceza yasasının maddesine göre işlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkâmını ihlâl eden kimse ahkâmdan en şedit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırılır bu kural ceza kanununun içerdiği kurallardan biri olmaktan ötede anlamlar taşımakta ve ceza hukukunun temel ilkelerinden birini belirlemektedir buna göre bir eylem birden çok sayıda sonuçlar doğurmuş olsa bile kasıtta ve fiilde birlik nedeniyle failin tek bir suç işleniş sayılması gerekmektedir dava konusu olayda sanıklar hakkında hem propaganda suçundan dolayı türk ceza yasasının maddesinin hem de duvarlara afiş yapıştırmak suçundan dolayı aynı yasanın değişik maddesinin birinci ya da ikinci fıkrasının uygulanması söz konusu olmaktadır oysa olayda sanıkların afiş yapıştırmadan propaganda suçunu işledikleri iddia edilemez afiş yapıştırmak eylemi propaganda eyleminin de kökenini oluşturur başka bir söyleyişle afiş yapıştırmak propagandanın içinde erir ve onun nesnel bir öğesi olur bu öğe oluşmadaydı sanıklara yüklenen daha ağır nitelikteki suç da zaten vücut bulmayacaktı tek fiil ile iki suç işlenmiş olduğu yasa gereğince kabul edilse dahi bu suçlardan birinin türk ceza yasasının maddesinde yazılı suç olması halinde itiraz konusu kural hemen bir ayırım yapmakta ve bütünlük gösteren bir fiilden dolayı ayrı ayrı cezalar verilmesine yol açmaktadır bu durum anayasanın herkeskanun önünde eşittir kuralına ve ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesine aykırıdır
216
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir cmuknun maddesi sulh ceza mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara sulh hakimi duruşma yapmaksızın bir ceza kararnamesiyle karar verebilir bu ceza kararnamesiyle ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilebilir ceza kararnamesiyle hükmedilecek hafif hapis cezası yerine cezaların infazı hakkında kanun gereğince para cezası da hükmolunabilir aynı kanunun maddesi ise ceza kararnamesiyle hafif veya ağır para cezasına ya da muayyen bir meslek veya sanatın tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilmiş ise itiraz üzerine asliye mahkemesi başkan veya hakimi ve madde hükümlerine göre itirazı inceler cmuknun maddesi ise kanunda yazılı olan haller müstesna olmak üzere itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir şu kadar ki icabında cumhuriyet savcısı dinlenir i̇tiraz varit görülürse bunu tetkik eden merci aynı zamanda itirazın mevzuu olan mesele hakkında da karar verir biçimindedir cmuknun ceza kararnameleriyle ilgili düzenlemesine göre ceza kararnamesiyle hafif hapis cezasına hükmedilmiş ise itiraz üzerine duruşma yapılacaktır ceza kararnamesiyle para cezasına bir meslek veya sanatın tatiline zor alıma bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilmiş ise itiraz üzerine asliye ceza mahkemesince itiraz cmuknun ve maddeleri hükümlerine göre incelenip kesin olarak sonuçlandırılacaktır cmuknun maddesindeki cmuknun maddesine yapılan yollama gereğince asliye ceza mahkemesi itiraz hakkında duruşma yapmaksızın evrak üzerinde karar verecek aynı maddenin fıkrası gereğince itirazı yerinde görürse itirazın konusu olan mesele hakkında da karar verecek verdiği bu karar cmuknun maddesi gereğince kesin olacaktır yargıtayın pek çok kararında vurguladığı ve yasada açıkça hükme bağlandığı gibi ceza kararnamesine itirazda asliye ceza mahkemesince itirazın haklı bulunması halinde ceza kararnamesinin kaldırılması sulh ceza mahkemesinde sanığa duruşma açılarak yargılama yapılması yolunu açması mümkün değildir çünkü asliye ceza mahkemesi itirazı yerinde görürse itirazın konusu hakkında da kesin olarak karar vermek zorundadır görüldüğü gibi gerek sulh ceza mahkemesinde gerekse itiraz üzerine asliye ceza mahkemesince evrak üzerinde inceleme sonuçlandırılmakta sanığın savunması elinden alınmaktadıresas sayısı karar sayısı cmuknun maddesi gereği kamu davası açılabilmesi için yeterli delil kafidir uygulamada hazırlık soruşturmasında kamu davası açmak için toplanan ve yeterli delil olarak değerlendirilen deliller ile sulh ceza mahkemeleri ceza kararnamesiyle hiçbir delil toplamadan ceza kararnamesi düzenlemekte dava açmak için yeterli olan deliller mahkumiyete de esas alınmaktadır ve asliye ceza mahkemelerince de itiraz evrak üzerinde kesin olarak sonuçlandırılmaktadır sayılı yasanın maddesiyle anayasanın maddesine adil yargılanma hükmü eklenmiş bulunmaktadır adil yargılanmanın ne olduğu ülkemizin de taraf olduğu anayasanın maddesi gereği iç hukuk kuralı olarak uygulanması gereken avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde hükme bağlanmıştır bu maddeye göre herkes cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan mahkeme önünde davasının açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir hüküm açık oturumda verilir suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda ayrıntılı olarak haberdar edilir savunmasını hazırlaması için gerekli zaman ve kolaylıklar sağlanır gerekirse müdafinin yardımından yararlandırılır duruşmanın bir kısmı sözleşmede sayılan sınırlayıcı sebeplerle gizli yapılabilir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde tanımı yapılan ve anayasamızın maddesine sayılı kanunun maddesiyle eklenen adil yargılanma ilkesine cmuknun maddeleri cmuk maddesindeki aynı yasanın ve maddelerine yaptığı yollama sanığın savunma hakkını suçlamalar konusunda karar verecek olan mahkeme önünde davasının açık olarak görülmesini isteme hakkını hükmünün açık oturumda verilmesini istemek hakkını suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda ayrıntılı olarak haberdar edilme hakkını müdafinin yardımından yararlanma hakkını elinden alınmakta ve böylece anayasanın maddesindeki savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı ihlal edilmektedir anayasamızda yapılan bu düzenleme karşısında cmuknun maddesiyle maddesinin anayasanın maddesindeki düzenleme karşısında geçerliliğini savunmak olanaksızdır karar anayasanın maddesine aykırı görülen sayılı cmuknun ve maddelerinin anayasaya aykırılığı hususunun incelenerek iptali ve uygulamadan kaldırılmasına karar verilmesi için anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar itiraz incelemesinin geri bırakılmasına karar verildi
604
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesi uyarınca yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır hükmü gereğince yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce kullanılacağından ve ayrıca ay md uyarınca bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkeme dışında yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kullanılamayacağından sayılı kanun da müteşebbis heyetin yönetim aidatı ile ilgili kararları ilam hükmünde olup ilamların icrasına ilişkin yolla takip edilirler hükmü yer aldığından bu hüküm ile yargı yetkisi mahkeme sıfatı olmayan bir heyete devredilmiş olup bu husus anayasanın ve maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir zira sayılı kanunun madde yer alan müteşebbis heyetin kararlarına ilam niteliği verilmekle yargı yetkisi bağımsız mahkeme olmayan bir heyete devredilmekte bu da kanuni hakim güvencesi ilkesini düzenleyen ay maddesine aykırılık teşkil etmektedir bu şekilde müteşebbis heyetin kararına ilam hükmü verilmesi bağımsız olmayan bir heyete yargı yetkisinin devri anlamına gelmekte ve anayasanın temel haklar ve ödevler başlığı altında düzenlenen kanuni hakim güvencesi ilkesine aykırı olmaktadır bu şekilde özel kanunlarla heyetlerin kararlarına ilam hükmü verilmesi hukukun temel ilkelerine ve anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir bu düzenleme ile yargı yetkisi bağımsız mahkemeden alınıp bir heyete verilmekte ve kararları ilam hükmünde olmaktadır ki bunun sakıncaları da fazladır zira heyetin bağımsız mahkeme gibi tarafsız ve objektif şekilde karar alması mümkün görülmemekte ve bu yargı yetkisinin sayılı kanunu ile müteşebbis heyete devri yargı yetkisine sahip olağanüstü bir mercinin oluşturulmasına sebep olmaktadır ki bu durum yukarıda da izah edildiği gibi anayasanın genel esaslar bölümünde düzenlen mdne ve temel haklar ve ödevler bölümünde düzenlenen mdne aykırı olmaktadır açıklanan sebeplerle davacı vekilinin anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmakla ve resen mahkemece sayılı kanunun mdnin aynın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine yukarıda izah edilen gerekçelerle varılarak yüksek mahkemece incelemenin yapılarak sayılı kanunun maddesinin aynın ve maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptali açısından yüksek mahkemeye başvurmak gerekmiş ve aşağıdaki karar verilmiştir hüküm sayılı kanun mdnin ay ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılarak dosyanın onaylı suretinin anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun md uyarınca gerekli incelemenin yapılması ve sayılı kanunun nin ay ve mdne aykırı olduğunun tespiti ile iptali açısından anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesi kararına kadar bu hususun bekletici mesele yapılmasına dair karar verildi
355
esas sayısı karar sayısı i davacinin gerekçesi̇ özeti̇ günlü sayılı kanunla gider vergisini bir misline kadar artırmaya yapılan artırmaları indirmeye bakanlar kurulu yetkili kılınmıştır ayrıca eski nispet ve hadler üzerinde vergilendirilmiş stoklar da bu hüküme tabi tutulmuştur anayasanın maddesinin ikinci fıkrası gereğince vergi resim harçlar ve benzeri malî yükümler ancak kanunla konulur sayılı kanun anayasanın maddesinde gösterilen kanun niteliğinde değildir kanunların maddî bakımdan genel objektif gayrişahsî ve daimi karakteri haiz olması lâzımdır bu kanun ise şeklen bir kanun niteliğini taşımaktadır hangi konulara uygulanacağı bakanlar kuruluna bırakıldığı cihetle genel değildir hangi konulara uygulanacağı hangilerine uygulanmıyacağı meçhul olduğundan objektif değildir bu gün uygulanıp yarın kaldırılabileceğinden daimî değildir oran ve yükümler belli olmadığından kanun bir vergi kanunun ihtiva etmesi gereken esaslardan da yoksundur böylece hukukun genel kurallarına ve anayasanın ikinci maddesine uygun değildir yine bu kanun anayasanın malî güce göre vergi alınır ilkesine de aykırıdır anayasa mahkemesi malî güç esasının bir direktif teşkil edecek şekilde kanunda yer almasının bunu uygulayanların anlayışına ve yorumuna bırakılmamasının zorunlu olduğunu belirtmiştir sayılı kanunla biçimsel bir kanun yapılmakta gerçekte kanun yapılmayarak kanun yapma yetkisi bakanlar kuruluna devredilmektedir kanun yapmak değiştirmek ve kaldırmak türkiye büyük millet meclisine aittir bu yasama yetkisi devredilemez hiç bir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz şu duruma göre kanunun tümü anayasanın ve maddelerine aykırıdır
214
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin başvuru kararında itiraz gerekçesi olarak aynen kolej ayşeabla özel eğitim ve öğretim tesisleri ticaret ve sanayi ltd şti vekili av dr metin gündayın haziran günü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren özel öğretim kurumları öğrenci ücretleri tesbit ve tahsil yönetmeliğinin özel öğretim kurumlarında her yıl oranında ücretsiz okutulacak öğrenci almak zorunluluğu getiren ve bu oranın inin milli eğitim bakanlığınca inin kurumca kullanılacağını düzenleyen maddenin iptali istemiyle açtığı davada yönetmeliğin söz konusu maddesinin dayanağını oluşturması nedeniyle uygulanacak yasa maddesi olan sayılı özel öğretim kurumları yasasına sayılı yasa ile eklenen ek maddenin anayasanın maddesine aykırılığına ilişkin savın ciddi olup olmadığı incelendi anayasanın maddesinde devletin maddi olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapacağı kuralı yer almaktadır anayasamızda başarılı öğrencilerin desteklenmesi işinin bir devlet görevi olarak ele alındığı ve devletin öz kaynakları kullanılarak gerçekleştirilmesi gerektiğinin amaçlandığı açıktır sözü edilen maddenin içinde yer aldığı sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler başlıklı bölümün sonunda devletin sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini ekonomik dengenin korunmasını gözeterek parasal kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceğini belirten maddesi de bu görüşü hiçbir duraksamaya yer vermeyecek ölçüde ortaya koymaktadır kamu kurumlarının yararlananlardan alınan gelir karşılığında yaptıkları bazı görevlerini ayrıcalık sözleşmeleri ile özel hukuk kişilerine aktarmalarına olanak varsa da herhangi bir gelir karşılığı olmaksızın sırf yardım olarak yapılması gereken toplumsal bir devlet görevinin özel kurum ve kuruluşlara yasal görev olarak aktarılması düşünülemez gerçi ücretsiz okuttukları öğrencilerin eğitim giderini ödeme gücü olan diğer öğrenci velilerine yansıtan özel öğretim kurumlarının herhangi bir yükümlülük altında kalmayacakları ileri sürülebilirse de bir yandan anayasa ile devlete verilen bir yardım görevinin sonuçta yine belirli kişilere aktarılmasından kaçınılmış olunamayacağı öte yandan da diğer öğrenci velilerine yansıtılmak istenen böyle bir yükün eğitim giderlerini artırması nedeni ile öğrenci sayısının azalması ve sonuçta yine bu yükün önemli bir bölümü ile kârdan yoksunluğun eğitim kurumu üzerinde kalması doğal olduğundan bu sav da geçerli sayılamaz anayasanın maddesinde özel okulların bağlı olduğu esasların yasa ile düzenleneceği belirtilmiş ise de bu düzenlemenin yeterli eğitim düzeyinin sağlık yaşama ve eğitim koşullarının sağlanması gibi kamu ve eğitim düzeni ile doğrudan ilgili konuları kapsayacağı eğitimle doğrudan ilgili bulunmayan eğitim yardımının bu fıkranın da kapsamı dışında olduğu açıktır kaldı ki günümüzde maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilerin desteklenmesi için özel öğretim kurumlarının zorlanmasına da gerek yoktur devlet okullarında eğitim parasız yapıldığı gibi yurdun pek çok yerinde ortaokuldan başlayarak çeşitli yabancı dilde eğitim veren çok sayıda anadolu liselerinin maddî olanaklara bakmaksızın başarılı öğrencilerin eğitimini üstlendiği bilinmektedir bunun yanında bir de özel öğretim kurumlarına böyle bir yükün yüklenmesi hukukun aşırı zorlanmasından başka bir anlam taşımamaktadır anayasanın esas sayısı karar sayısı maddesinde sözü edilen yardımla parasız eğitim verilmesinin değil başarılı öğrencinin öğrenimini sürdürebilmesi için geçimini sağlayacak ayrı cinsten bir yardımın amaçlandığı açıklamayı gerektirmeyecek ölçüde ortadadır yukarda belirildiği gibi devlet okullarının parasız oluşu yanında anadolu liselerinin varlığı anayasa veya yasalarla ayrıca bir parasız eğitim yardımına gereksinim bırakmamaktadır diğer yandan yasanın özel öğretim kurumlarına ücretsiz öğrenci okutmaları yükümlülüğü getiren kuralı bir an için anayasaya uygun sayılsa bile yükümlülüğün üst sınırını olarak saptayan kuralın yükümlülüklerin dengeli ölçülü taşınabilir olma özelliklerine uygun bulunmadığından da anayasaya aykırı görülmektedir bir yükümlülüğün anayasaya uygun sayılması için sadece anayasada yer alması yeterli değildir bu yükümlülüğün aşırıya kaçmadan adalete uygun ölçülerde kullanılması da gerekir anayasanın maddesinde vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının amaçlanması ilkesi yer almaktadır bunun bir anayasa kuralı olmasına gerek de yoktur bir yükümlülük söz konusu olduğunda bunun anayasaya uygun sayılabilmesi için aşırıya kaçmadan dengeli ılımlı akla ve toplum koşullarına uygun taşınabilir ağırlıkta kullanılması da zorunludur bir yönü ile de bir ticaret işletmesi olan özel öğretim kurumlarına gibi aşırıya kaçan oranda ücretsiz öğrenci alma zorunluluğu yüklenmesi bu ilkelerle de bağdaşır görünmemektedir bu nedenle sayılı özel öğretim kurumları yasasının ek maddesinin anayasaya aykırı olduğu kanısına varıldığından dosyadaki belgelerin anayasa mahkemesine gönderilmesine ve işin esasına ilişkin verilecek kararın anayasa mahkemesi kararının resmî gazetede yayınlanmasına değin ertelenmesine ve kararın azlık oyunda da özel öğretim kurumları öğrenci ücretleri tesbit ve tahsil yönetmeliğinin dava konusu maddesi özel öğretim kurumlarına her öğretim ılında kuruma devam eden öğrenci sayısının yüzde onu nisbetinde ücretsiz iğrenci okutma zorunluluğunu getirmiştir anayasanın maddesi eğitim ve öğretimin atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağını bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamayacağını özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esasların devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenleneceğini devletin maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapacağını hükme bağlamış ve yine anayasanın maddesinde vergi resim harç ve benzeri mali yükümlerin kanunla konulacağı değiş irileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir ayrıca anayasanın sosyal ve ekonomik hakların sınırı başlıklı maddesinde devletin sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği açıklanmıştır diğer taraftan sayılı özel öğretim kurumları yasasının maddesinde yasanın kapsamı belirtildikten sonra maddesinde özel öğretim kurumlarının milli eğitim bakanlığının denetim ve gözetimi altında olduğu bu kurumların faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemeyecekleri milli eğitimin amaçlan doğrultusunda eğitimin kalitesini yükseltmek gelişmelerine fırsat ve imkân verecek yatırımlar ve hizmetler yapmak üzere gelir sağlayabilecekleri belirtilmiş ve söz konusu yasaya sayılı yasa ile eklenen ek maddesinde özel öğretim kurumlarının öğrenci kapasitesinin yüzde ikisinden aşağı düşmemek üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlü oldukları bakanlığın ücretsiz öğrenci miktarını yüzde ona kadar artırabileceği öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı anayasaya göre eğitim ve öğretim devletin gözetim ve denetimi altında yapılmakta asli ve sürekli görevleri arasında bulunmaktadır devlet özel ilk ve orta dereceli okulların açılmasına izin vermekle bu asli görevini özel öğretim kurumlarına devredebilmektedir özel öğretim kurumlarının devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kurulmalarının kanunla düzenlenmesi de yine anayasa gereğidir anayasanın maddesi gereği yürürlükte bulunan sayılı özel öğretim kurumları kanununun maddesi özel öğretim kurumlarının bakanlığın denetim ve gözetimi altında olduğunu belirtmek suretiyle anayasaya uygun düzenleme getirmiş ve özel öğretim kurumlarının faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemeyeceklerini belirtmek suretiyle gelir sağlarken sosyal içerikli amme hizmetinin bu kurumlar vasıtasıyla yerine getirilmesi öngörülmüş bulunmaktadır devlete ait asli ve sürekli görevlerden olan eğitim ve öğretim görevi anayasa gereği özel öğretim kurumlarına devredilebildiğine göre devletin maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapmaya yönelik yükümlülüğünün bir kısmını da bu kurumlara intikal ettirebileceğini kabul etmek gerekir devletin başarılı öğrencilere yönelik yardım görevi anayasanın vergi ödevi başlıklı maddesinde öngörülen vergi resim harç ve benzeri malî yükümlülüklerine tam uymamakla beraber sayılı kanunun ek maddesi ile özel öğretim kurumlarına yüzde iki ve on oranında maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrenci okutma yükümlülüğünün getirilmesinde yukarıda sözü edilen anayasa hükümlerine aykırılık bulunmamaktadır özel öğretim kurumlan sayılı yasa ile getirilen sosyal görevleri nazara almak suretiyle bu tür girişimlerde bulunabileceklerdir bu kurumların tek amaçları kazanç sağlamak değil devlet okulları ile erişilmek istenen seviyede eğitim yapmak ve bir takım sosyal hizmetleri de yerine getirmek suretiyle gelir sağlamak durumundadırlar kaldıki bu kurumların parasız öğrenci okutma yükümlülüğünü fiyatları dolayısıyle paralı öğrencilere yansıtabilmek olanağı da vardır böylece açıklanan ek maddeyle saptanan üst sınır oranının yükümlülüklerin dengeli ölçülü ve taşınabilir özelliklere uygun bulunması gerektiği kuralı ile bağdaşmadığı yolundaki çoğunluk görüşüne katılmak mümkün değildir açıklanan nedenlerle sayılı özel öğretim kurumları kanununun ek maddesinin ve bu maddeyle getirilen üst sınır uygulamasının anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali için işin anayasa mahkemesine gönderilmesine ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz denilmektedir
1,197
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir olay türkiye büyük millet meclisinin tarih ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünde değişiklik yapılması hakkında kararının çerçeve üncü maddesiyle türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı ile iptal edilmiş bulunan inci maddesi yeniden düzenlenmiştir söz konusu çerçeve üncü madde ile yapılan yeni düzenlemenin de anayasaya aykırı olduğu ve anayasa mahkemesinin konuyla ilgili iptal kararında değindiği aykırılıkları gideremediği görülmektedir bu nedenle bir i̇çtüzük düzenlemesi niteliğini taşıyan ve bu niteliği ile anayasanın inci maddesi ve anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanun hükümlerine göre anayasa mahkemesinin denetim alanı içerisine giren sayı ve tarihli türkiye büyük millet meclisi kararının çerçeve üncü maddesiyle yeniden düzenlediği türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün inci maddesi hakkında iptal ve yürürlüğü durdurma istemiyle anayasa mahkemesinde iptal davası açılmasına gerek görülmüştür i̇ptali̇ ve yürürlüğünün durdurulmasi i̇stenen hüküm i̇ptali ve yürürlüğünün durdurulması istenen türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün türkiye büyük millet meclisinin tarih ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün değiştirilmesi hakkında kararının çerçeve üncü maddesiyle yeniden düzenlenen inci maddesi şöyledir madde temel kanunları ve i̇çtüzüğü bütünüyle ve kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya tekliflerin genel kurulda bölümler halinde görüşülmesine ve her bölümün hangi maddelerden oluşacağına hükümetin esas komisyonun veya grupların teklifi danışma kurulunun önerisi üzerine genel kurulca karar verilebileceği gibi danışma kurulunda oy birliği sağlanamaması halinde siyasî parti gruplarının önerisi üzerine genel kurulca üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile karar verilebilir bu takdirde bölümler maddeler okunmaksızın ayrı ayrı görüşülür ve oylanır bölümler üzerinde verilen önergelerin kabulü halinde bölüm kabul edilen önergeler ile birlikte oylanır bölümlerin görüşülmesinde maddelerin görüşülmesine ilişkin hükümler uygulanır iii i̇ptal ve yürürlüğü durdurma i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ genel olarakesas sayısı karar sayısı yasama organlarının içtüzükleri yasama erkinin kullanılmasına ilişkin yöntemleri yasama organlarının çalışma düzenini gösterir ve yasama erkinin etkin ve verimli bir biçimde kullanılmasını sağlarlar demokratik rejimlerde içtüzüklerin bir başka işlevi de muhalefetin yasama sürecine katkısını ve denetimini kolaylaştırmak ve güvence altına almaktır i̇çtüzük hükümlerinin içeriklerinin bütün hukuk kuralları gibi uygulamada tereddüt yaratmayacak bir açıklık ve kesinlik taşıması genel soyut ve sürekli nitelikte olması ve öngörülebilirlik sağlaması gerekir türkiye büyük millet meclisinin içtüzük düzenleme yetkisi kaynağını tc anayasasından almaktadır ve kuşkusuz bu yetki anayasaya uygun biçimde kullanılmalıdır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün inci maddesinde temel kanunları ve içtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı ve teklifler için getirilmiş olan ve daha önce anayasaya uygunluk denetiminden hiç geçmemiş bulunan düzenlemenin tarih ve sayılı türkiye büyük millet meclisi kararının çerçeve inci maddesiyle değiştirilmesi hukuk sistemimizde bir tartışmaya yol açmıştır anayasa mahkemesinin söz konusu çerçeve inci madde ile değiştirilen i̇çtüzüğün inci maddesi hakkında verdiği k ve tarihli iptal kararı bu konuya açıklık kazandırmış ve belirleyici olmuştur anayasa mahkemesinin söz konusu inci maddeye ilişkin olarak oy bi̇rli̇ği̇ ile verdiği bu iptal kararının olayla ilgili kısmı aynen şöyledir dava konusu inci maddede belirtilen temel kanunun kapsamına açıklık getirilmemesi pek çok yasanın bu kapsam içinde düşünülmesine neden olabilecektir bu durumda dava konusu kural belirlilik genellik soyutluk ve öngörülebilirlik özellikleri taşımaması nedeniyle yasama yetkisinin amacına uygun biçimde kullanılmasına elverişli olmadığı gibi hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır açıklanan nedenlerle kural anayasanın ve nci maddelerine aykırıdır i̇ptali gerekir türkiye büyük millet meclisinin sayı ve tarihli kararının çerçeve inci maddesiyle değiştirilen i̇çtüzüğün inci maddesinin anayasa mahkemesince iptali üzerine ortaya çıkan boşluğu doldurmak üzere tarih ve sayılı tbmm kararının çerçeve üncü maddesi ile inci madde için yeniden yapılan düzenleme de anayasanın başlangıcına ve ve üncü maddelerine aykırıdır bu düzenlemenin çağdaş katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı keyfiliğe ve belirsizliğe yol açtığı muhalefetin yasama çalışmalarına katkı olanaklarını sınırlandırdığı ve milletvekillerinin anayasada gösterilen yasama görevlerini gereğince yerine getirmesine imkân bırakmadığı yürütmenin fiilen yasama üzerinde egemenlik kurmasını ve yasama yetkisinin yürütmeye geçmesini kolaylaştırdığı görülmektedir çerçeve üncü madde ile i̇çtüzüğün inci maddesi için yeniden yapılan düzenlemede anayasa mahkemesinin konuyla ilgili kararında değindiği hususların da dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır i̇çtüzüğün çerçeve üncü maddeyle yeniden düzenlenen ve bu nedenlerleesas sayısı karar sayısı anayasaya açıkça aykırı olan inci maddesinin iptali uygulanmasının giderilmesi ve onarılması olanaksız yasal hukuksal sorunlar ve olumsuzluklar yaratmaması için de iptal kararı verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir çerçeve üncü maddede i̇çtüzüğün inci maddesi için yapılan yeni düzenlemede anayasa mahkemesinin konuyla ilgili iptal kararında anayasaya açıkça aykırı gördüğü hususlarda ısrar edilmesi hukuksuzluğun sürdürüleceğinin belirtisidir tbmmnde çoğunluğu tek başına elinde bulunduran iktidar partisi yürürlüğün durdurulması için geçecek kısa süreden ve anayasadaki iptal kararları geriye yürümez hükmünden yararlanarak peş peşe pek çok uzun yasayı temel yasa adı altında maddeleri dahi görüştürmeden yasalaştırma hazırlığı ve kararlılığı içerisinde olduğunu sergilemektedir bu durumun çarpıcı başka göstergeleri de vardır örneğin tbmm anayasa komisyonu başkanı sayın burhan kuzu temel kanun kavramını açıklarken uzun kanunu bu kavramın kapsamında görmüştür öte yandan tbmm başkanı bülent arinç çerçeve üncü madde ile getirilen düzenlemenin bir benzeri olan iptal edilmiş eski düzenleme hakkında tarihinde tbmm genel kurulunda parti grubunun adına konuşurken bu teklifte hâkim olan unsur ifrat ve tefrit arasında bocalamaktır değerli arkadaşlarım ben kendi şahsım adına böyle bir zillete tahammül edemem vicdanlarınıza sesleniyorum böyle bir ayıptan türkiye büyük millet meclisini kurtarın sözlerini sarfetmesine ve içtüzüğün inci maddesi türkiye büyük millet meclisi başkanlığına içtüzük değişiklikleri ile ilgili olarak genel kurulu uyarma görevini vermiş bulunmasına rağmen içtüzük değişikliği teklifinin yapılmasından başlayarak bu konuda hareketsiz kalmıştır bu göstergeler yürürlüğün durdurulması gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır i̇çtüzüğün çerçeve üncü maddeni̇n yeni̇den düzenledi̇ği̇ i̇nci̇ maddesi̇ni̇n anayasanin nci̇ maddesi̇nde yer alan hukuk devleti̇ i̇lkesi̇ne ve anayasanin ve üncü maddeleri̇ne aykiriliği i̇çtüzüğün çerçeve üncü maddenin yeniden düzenlediği inci maddesi özel yasama yöntemine tabi tutulabilecek hukuk kurallarını temel kanunları ve içtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı ve teklifler olarak sıralamıştır temel kanunlar kavramı anayasa mahkemesinin konuyla ilgili iptal kararında da vurguladığı gibi içeriği belirsiz esnek bir kavramdır çerçeve üncü madde ile yapılan yeni düzenlemede bu kavramın kapsamına açıklık getirilmemesi pek çok kanunun bu kapsam içinde düşünülmesine dolayısı ile tbmm genel kurulundaki çoğunluğun kararıyla özel yasama yöntemine tabi tutulmasına ve dolayısıyla keyfiliğe imkân tanıyacaktır aynı özellik kapsamlı değişiklik terimi için de söz konusudur getirilen düzenleme bir değişikliğin ne zaman kapsamlı olarak kabul edilebileceğini de açıklığa kavuşturmamıştır bu da her boyuttaki değişikliğin kapsamlı olarak nitelendirilmesine yol açabilecektiresas sayısı karar sayısı bu durum çerçeve üncü maddenin yeniden düzenlediği inci maddenin bir hukuk kuralında bulunması gereken belirlilik genellik soyutluk ve öngörülebilirlik özelliklerinden yoksun kalmasına ve anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine de aykırı düşmesine yol açmaktadır öte yandan milletvekillerinin anayasanın nci maddesinde belirtilen görevlerini yerine getirebilmeleri ve yetkilerini kullanabilmeleri yasama faaliyetlerine etkili bir biçimde katılmaları ile olanaklıdır bunu sağlamanın önkoşulu ise meclis çalışmalarını düzenleyen içtüzük kurallarının belirlilik genellik soyutluk ve öngörülebilirlik özelliklerine sahip olmasıdır bu özellikleri taşımayan içtüzük kurallarının anayasanın nci maddesine de aykırı olacağı ortadadır anayasa mahkemesi de aynı değerlendirmeyi yapmış ve sayı ve tarihli iptal kararında ifade etmiştir anayasa mahkemesinin bu kararına rağmen i̇çtüzüğün söz konusu çerçeve üncü maddenin yeniden düzenlediği inci maddesinde tekrar temel kanunlar ibaresine yer verilmesi anayasanın ve dolayısıyla inci maddeleriyle de çelişen bir tutumdur diğer yandan çerçeve üncü madde ile yeniden düzenlenen inci madde milletvekillerinin yasama sürecine katkı olanaklarını da sınırlandırmaktadır getirilen özel yasama yönteminde danışma kurulunun önerisi üzerine veya danışma kurulunda oy birliği sağlanamadığı takdirde siyasal parti gruplarının önerisi üzerine genel kurulda verilecek kararla tasarı veya teklifin maddeleri bölümlere ayrılabilecek ve yalnız bölümler üzerinde yapılabilecek görüşmelerin sonunda da bölümler bütün halinde oylanacaktır özel yasama yönteminde maddeler de okunmayacaktır bu yöntemin birbiriyle ilgisiz maddelerin bir bölümde toplanarak birlikte görüşülmesine imkân hazırlayacağı ortadadır milletvekillerine maddeler üzerinde değerlendirme yapma imkânının tanınmaması milletvekillerinin yasama görevine etkin biçimde katılmasını engelleyecek bölüm esasına dayalı oylama bölümde yer alan maddelerin bir kısmını olumlu diğer kısmını ise olumsuz yönde değerlendiren milletvekillerinin iradelerini tam anlamıyla oylarına yansıtmalarına ve tasarılarla teklifleri anayasanın öngördüğü biçimde görüşmelerine fırsat vermeyecektir nitekim anayasa mahkemesi de tarih ve ek sayılı kararında kanun tasarı ve teklifleri maddelerden oluşur maddelerin üzerinde görüşme açılmamışsa kanun tasarı veya teklifi yönünden görüşülme gereği yerine getirilmiş sayılamaz diyerek bölüm esasına dayalı görüşme ve oylama yönteminin anayasa karşısındaki aykırılığını ortaya koymuştur diğer yandan tc anayasasının maddeler üzerinde görüşmeye dayalı bir yasama sistemi kabul etmiş olması nedeniyle çerçeve üncü maddeyle yeniden düzenlenen inci maddede getirilen özel yasama yönteminin uygulamada anayasanın inci maddesiyle de çelişecek şekil aykırılıklarına ve bir takım sorunlara yol açabileceği görülmektedir örneğin anayasa değişikliği yapan kanunların görüşülmesinde söz konusu inci madde hükmü uygulanırsa son oylama olarak hangi oylamanın kabul edileceği sorusunaesas sayısı karar sayısı yanıt bulunamayacaktır veya içinde genel veya özel afla ilgili bir hüküm bulunan bölümün afla ilgisi olmayan hükümlerinin de üye tam sayısının çoğunluğu ile kabul edilmesi zorunlu hale gelecektir bu açıdan da söz konusu inci madde ile getirilen düzenlemenin anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine ve inci maddeye aykırı olduğunun söylenmesi gerekmektedir i̇çtüzüğün çerçeve üncü maddeni̇n yeni̇den düzenledi̇ği̇ i̇nci̇ maddesi̇ni̇n anayasanin başlangiçinda yer alan demokrati̇kli̇k ni̇teli̇ği̇ne aykiriliği milletvekillerinin irade özgürlüğü ve iradelerini serbestçe oluşturup açıklayabilmeleri demokratik yapının olmazsa olmaz koşulları arasında yer almaktadır demokratik rejimlerde milletvekillerinin yasama sürecine katılımı asıldır ve engellenemez söz konusu inci maddede madde üzerinde görüşme ve oylama uygulamasının kaldırılması bölüm üzerinde görüşme ve oylama yönteminin getirilmesi bir yandan milletvekillerinin yasama sürecine katılma olanaklarını sınırlandırırken diğer yandan da onları maddelerinin bir kısmını olumlu bir kısmının olumsuz buldukları bölümlerin oylamasında bölümün bütününü kabul veya red seçenekleri arasında sıkıştırmakta ve iradelerini oylarına aslına uygun biçimde yansıtmalarına olanak tanımamaktadır bunun milletvekillerinin iradelerini baskı altına sokmakla eş anlamlı olduğu yadsınamaz bu düzenleme ile getirilen yöntem tbmmndeki çoğunluğun milletvekillerinin ve özellikle muhalefetin yasama sürecine katkı olanaklarını sınırlandırarak onlar üzerinde tahakküm kurmasına ve yasama sürecini kendi uygun gördüğü biçimde yönlendirmesine de imkan hazırlayacaktır böylesi bir yöntemin yasama çalışmalarında iktidar muhalefet uzlaşmasına önem veren muhalefetin çalışma olanaklarını özenle güvence altına alan milletvekillerinin iradelerini özgür biçimde oluşturmaları ve açıklamalarıyla işlerlik kazanan çağdaş katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışı ile ve dolayısıyla anayasamızın başlangıçında ve nci maddesinde belirtilen demokratiklik niteliği ile bağdaşması mümkün değildir nitekim anayasa mahkemesi de tarih ve ek sayılı kararında maddelerin üzerinde görüşme açılmadan bir tasarı veya teklif yönünden görüşme gereğinin yerine getirilmiş sayılamayacağını belirttikten sonra görüşülmeden kabul edilen bir metnin yasama meclislerinin serbestçe oluşan iradelerinin bir ürünü olarak benimsenmesine olanak yoktur diyerek bu gerçeği açık ve kesin bir biçimde ortaya koymuştur i̇çtüzüğün çerçeve üncü maddeni̇n yeni̇den düzenledi̇ği̇ i̇nci̇ maddesi̇ni̇n anayasanin başlangiçinda yer alan kuvvetler ayriliği i̇lkesi̇ne ve nci̇ maddesi̇ne aykiriliği inci maddede getirilen düzenleme yürütmenin fiilen yasama üzerinde üstünlük kurmasına yol açacak niteliktedir yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sayısal veriler türkiyede yasama sürecinin genellikle hükümetin girişimiyle tasarı şeklinde başladığını göstermektediresas sayısı karar sayısı yasama organında inci madde hükümleri uyarınca uygulanacak özel yasama yöntemi çerçevesinde hükümetten gelen tasarılar hızla ve yalnız bölümler görüşülüp oylanarak yasalaşabilecektir bunun ise anayasanın başlangıç ma aykırı olarak yürütmenin yasama üzerinde fiilen üstünlük kurması hâttâ anayasanın nci maddesinde düzenlenen yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesinin fiilen aşılması anlamına geleceği açıktır i̇çtüzüğün çerçeve üncü maddeni̇n yeni̇den düzenledi̇ği̇ i̇nci̇ maddesi̇ni̇n anayasanin nci maddesi̇ne aykiriliği anayasanın ncı maddesi anayasada başkaca hüküm yoksa türkiye büyük millet meclisinin üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanacağını ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar vereceğini belirtmektedir bu hüküm içtüzükle anayasada gösterilmemiş bir başka karar yetersayısı belirlemeye olanak tanımamaktadır bu nedenle inci maddede yer alan danışma kurulunda oybirliği sağlanamaması halinde siyasî parti gruplarının önerisi üzerine genel kurulca üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile karar verilebileceği doğrultusundaki düzenleme anayasanın ncı maddesine aykırıdır böyle bir karar yetersayısının azınlığı korumak için getirildiği iddiası ise günümüzde yasama organında iktidar partisinin tek başına bu çoğunluğu oluşturması gerçeği karşısında geçerliğini yitirmektedir bu durumda ncı maddede belirtilen salt çoğunluk ilkesinin özel yasama yönteminin uygulanması kararı alınmasında azınlığı daha da güvencesiz bırakacağı öne sürülse bile bu sakıncanın özel yasama yönteminin kullanılmasının ancak danışma kurulunda oy birliği ile alınacak kararla genel kurula önerilebilmesi gibi çözümlerle giderilebilmesi mümkündür ancak böyle bir yola gidilmemiş ve üye tamsayısının beşte üçü olarak belirlenen karar yetersayısı muhalefetin güvencesi gibi sunulmaya çalışılmıştır daha önce de belirtildiği gibi şu andaki tbmm tablosunda beşte üç çoğunluğa iktidar partisinin tek başına sahip olması bu yetersayıyı gerçek bir güvence olmaktan çıkarmaktadır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün tarih ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünde değişiklik yapılması hakkında kararın çerçeve üncü maddesiyle yeniden düzenlenen inci maddesinin anayasanın başlangıçına ve ve üncü maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline anayasaya açıkça aykırı olan bu hükmün uygulanmasının ileride giderilmesi ve onarılması olanaksız yasal hukuksal sorunlar ve olumsuzluklar yaratmaması için iptal kararı verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
2,034
esas sayısı karar sayısı davada tarihli sözleşmenin muvazalı olduğu iddiasıyla i̇ş bankası nezdinde tutulan usdnin tahsili istenmektedir tyt bank aşnin bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izni tarihli bankalar kurulu kararıyla kaldırılmış ve yönetim ve denetimi geçici olarak aynı tarihte i̇ş bankası aşye verilmiştir davaya konu edilen sözleşme tarihlidir bu durumda tyt bank aşnin faaliyet izninin kaldırılmasından sonraki bir dönemde tarihinde yapılan bu sözleşmenin muvazalı olup olmadığı veya sözleşmede taraf olan i̇ş bankası aşnin iyi niyetli olup olmadığının tespiti bakımından tarihli resmi gazetede yayımlanan sayılı yasanın maddesinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır sayılı yasanın maddesinin bendinde bu kanunun inci maddesinin birinci fıkrasının bendi hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya fona devredilen bankalar ile tasfiyeye tabi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen gerçek ve tüzel kişiler ile gerçek kişilerin kan ve kayın hısımlarının edindikleri veveya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para her türlü mal hak ve alacakların banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği veveya edindirildiği kabul edilir bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para her türlü mal hak ve alacaklar hakkında bu madde hükümlerini uygulamaya fon yetkilidir bu suretle edinildiği veveya edindirildiği kabul edilen para her türlü mal hak ve alacaklar üzerinde ilk kredinin veveya sınırlı aynı hak tesisi gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen ayni ve şahsi her türlü hak fona karşı hüküm ifade etmez bu hukuki işlemlere taraf olan külli ve cüzi halefleri dahil tüm şahısların yukarıda belirtilen işlemlerin gerçekleşmesinden sonra edindikleri veveya edindirdikleri para her türlü mal hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır denilmiştir maddesinde de yukarıda belirtilen işlemlere taraf olan üçüncü kişiler bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin fona devrinden sonraki işlemler nedeniyle bu maddenin birinci fıkrasında sayılan kişiler ise bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin fona devrinden önceki veveya sonraki işlemler nedeniyle iyi niyet iddiasında bulunamazlar bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin fona devrinden önce satış kira devir ve temlik gibi işlemler ile aynî ve şahsi hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler iyi niyetli olduklarını kanıtlamak zorundadırlar şeklinde düzenleme bulunmaktadır sayılı yasanın maddesinin bendinde bankanın faaliyet izninin kaldırılarak yönetim ve denetiminin fona devrinden sonraki işlemlerde kişilerin iyi niyet iddiasında bulunamayacakları belirtilmiştir tarihli sözleşmenin tarafı olan türkiye i̇ş bankası aşnin sayılı yasanın maddesinin bendinde sayılan kişilerden olmayıp faaliyet izni kaldırılan tyt bank aşnin hakim hissedarı sayılı yasanın maddesinin bendinde belirtilenesas sayısı karar sayısı kişiler arasında hakim ortak tüzel kişilerde bulunmaktadır lapis holding aş ile tarihli sözleşmeyi akdeden kimse konumundadır hukukumuzda kabul edilmiş olan iyi niyet kavramı esasında hukuki ilişkilerde güvenin sağlanması ve korunması amacını taşımaktadır türk medeni kanunun maddesinde kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarla asıl olan iyi niyetin varlığıdır ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz şeklinde düzenleme bulunmaktadır i̇yi niyet bir hakkın kazanılmasında veya hukuki sonucun doğmasına engel olan durumların öngörülememesi olarak tanımlanabilir başka bir deyişle gerçek durumun bilinememesi halidir türk hukukunda iyi niyet karinesi bulunmaktadır buna göre kanunun iyi niyet aradığı durumlarda kişinin iyi niyetli olduğunu ispat etmesi gerekmeyip aksine karşı tarafça onun kötü niyetli olduğu kanıtlanmalıdır ancak iyi niyet iddiasında bulunan kimsenin somut olayın özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermiş olması gerekir durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamayacaktır buradaki özenin tespitinde objektif ölçü esas alınmalıdır objektif ölçüden kastedilen ise ortalama bir insanın aynı durum ve koşullarda gerçekleştireceği davranışlar olarak karşımıza çıkmaktadır sayılı yasanın maddesinin bendinde iyi niyet karinesine yer verilmediği gibi üçüncü kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı ifade edilmiş ve iyi niyete ilişkin ispat kuralının yer değiştirdiği görülmüştür sayılı bankacılık kanununun genel gerekçesinde de ifade edildiği üzere alacağın fon alacağı başka bir deyişle kamu alacağı olması nedeniyle kamu yararı gözetilerek mevcut düzenlemelerden farklı yol izlenmesi ve bu bağlamda farklılığa yer verilmesinin haklı olduğu kabul edilebilirse de anayasanın maddesindeki sosyal hukuk devleti ve anayasanın maddesinde dayanağını bulan savunma ve adil yargılanma hakkına aykırı olmaması gerektiği kabul edilmelidir nitekim türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir anayasanın maddesinde de herkes meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkında sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz şeklinde düzenleme yapılmıştır sayılı bankacılık kanununun bendinde bankanın fona devrinden sonra yapılan işlemler nedeniyle üçüncü kişilerin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı ifadesinin anayasanın ve maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştıresas sayısı karar sayısı sayılı yasaya sayılı yasayla eklenen bendi sayılı yasanın bendiyle aynı içerikte bulunmaktayken anayasa mahkemesinin sayılı tarihli kararıyla sayılı yasanın bendinin paragrafında yer alan sonra bir önceki cümledeki iyi niyet iddiasında bulunmazlar ibaresinin üçüncü kişiler yönünden anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline oybirliği ile karar verildiği anlaşılmıştır anayasa mahkemesinin anılan kararında iptal edilen düzenlemenin anayasanın ve maddesine aykırı olduğuna işaret edilmiştir anayasa mahkemesinin sayılı tarihli kararıyla iptal edilen bu düzenlemenin aynısı dava konusu ihtilafa uygulanacak olan sayılı yasanın bendinde aynen mevcut bulunduğundan sayılı yasanın maddesindeki üçüncü kişiler yönünden iyi niyet iddiasında bulunamazlar ibaresinin de anayasaya aykırı olduğu yönündeki itirazın ciddi ve yerinde olduğu sonucuna varılmış ve anayasa mahkemesine başvurulması gerektiği kabul edilmiştir karar sayılı yasanın maddesinin bendinde yer alan yukarıda belirtilen işlemlere taraf olan üçüncü kişiler bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetim fona devrinden sonraki işlemler nedeniyle iyi niyet iddiasında bulunamazlar ibaresinin üçüncü kişiler yönünden anayasanın ve maddesine aykırı bulunması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyanın onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile karar verildi
916
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir değişikliği dava konusu edilen kılavuz kaptan yeterlikleri hakkında yönetmelik tarihli ve sayılı denizcilik müsteşarlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır sayılı denizcilik müsteşarlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ise sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki bazı kanunlar i̇le teşkilat kanunlarında değişiklik yapılmasına dair yetki kanununa dayanılarak çıkarılmıştır sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki bazı kanunlar i̇le teşkilat kanunlarında değişiklik yapılmasına dair yetki kanunu anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararıyla iptal edilmiştir öte yandan dairemizin tarih ve sayılı kararıyla sayılı denizcilik müsteşarlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin maddesinin birinci fıkrasının ve bentlerinin itiraz yoluyla iptali için anayasa mahkemesine başvurulması üzerine mahkemenin tarih ve k sayılı kararıyla sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin birinci fıkrasının ve bentlerinin iptaline karar verilerek iptal hükmünün kararın resmi gazetede yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır kurulumuzca sayılı denizcilik müsteşarlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin anayasaya uygunluğunun incelenmesi gerekli görülmüştür anayasanın başlangıçında hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı maddesinde hiçbir kimse ve organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmü yeralmıştır yine anayasanın maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarında kararnameler resmî gazetede yayımlandıkları gün türkiye büyük millet meclisine sunulur yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükümde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür kuralı getirilmiştir anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere kanun hükmünde kararnamelerin anayasaya uygunluk denetimleri yasaların denetimlerinden farklıdır anayasanın maddesinde kanunlar anayasaya aykırı olamaz denilmektedir bu nedenle yasaların denetiminde onların yalnızca anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır kanun hükmünde kararnameler ise konu amaç kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de anayasaya uygun olmak zorundadırlar bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının kapsamı dışında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen kanun hükmünde kararnamelerin anayasal konumları birbirlerinden farksızdır böyle durumlarda kanun hükmünde kararnameler anayasalesas sayısı karar sayısı dayanaktan yoksun bulunduklarından içerikleri anayasaya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında iptalleri gerekir diğer yandan değişiklikleri dava konusu edilen kılavuz kaptan yeterlikleri hakkında yönetmeliğin sayılı kanun hükmünde kararname hükümlerine dayanılarak hazırlandığı belirtildiğinden anayasaya aykırılık sorununun daha önceden anayasa mahkemesince iptal edilen sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ve bentleri dışındaki diğer maddelerinin tümü yönünden incelenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır bu nedenlerle iptaline karar verilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin anayasanın başlangıçındaki hiç bir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı maddesindeki hukuk devleti ilkeleriyle maddesindeki hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralı ve kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine ilişkin maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır açıklanan nedenlerle sayılı denizcilik müsteşarlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ve bentleri dışındaki tüm maddelerinin anayasanın başlangıçı ile ve inci maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan hükümlerin iptalleri istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar bekletilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
494
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal ve yürürlüğün durdurulması gerekçesinde özetle anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında tbmm tarafından anayasanın maddesi uyarınca bakanlar kuruluna verilecek khk çıkarma yetkisinin önemli zorunlu ve ivedi durumlar için söz konusu olabileceği sayılı khknin ise bu şartlardan hiçbirisini taşımadığı anılan khknin konusunun ancak bir kanunla düzenlenmesinin mümkün olduğu bunun dayanağını oluşturan günlü sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edildiği bu durumda anayasal dayanaktan yoksun kalan söz konusu khknin anayasanın başlangıçı ile ve maddelerine açıkça aykırı olduğu bu durumdaki bir khknin içeriği yönünden anayasaya aykırı olmasa bile dava açıldığında iptalinin gerektiği sayılı khk hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip daha sonra iptal kararı verilmesi durumunda iptal kararının etkisiz kalacağı ve giderilmesi güç zararlara neden olacağı yürürlüğü durdurma kararı verilmesi halinde ise hukuksal boşluk doğmayacağı belirtilmiştir
133
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin itiraza dayanak yaptığı gerekçeler günlü esas sayılı başvurma kararında şöyle açıklanmıştır noterlik kanununun maddesinin onikinci bendi uyarınca yapılan protokolün protesto işlemlerinden elde edilecek gelirin taksim edileceğini öngören maddesi noterlik kanununun maddesinin onikinci bendi hükmüne aykırıdır bu bentte protesto işlerinden elde edilecek gelirlerin taksim edileceği hakkında her hangi bir sarahat veya hüküm mevcut değildir bu nedenlerle protokolün bu bendi butlan ile malûldür protokolün maddesinde protesto işlemlerinden elde edilecek gelirlerin noterlik kanununun maddelerinde kabul edilen prensipler dairesinde taksimi söz edilmekte ise de bu prensipler arasında yer alan taksim prensibi bütün noterlik işlerine şamil olmayıp yalnız harca tabi değeri milyon lira ve daha fazla olan noterlik işlemlerine şamil bulunduğu bu itibarla protokolün noterlik kanununun maddesine atıfta bulunarak bu istisnai kurala kıyas yolu ile aslî ve genel bir kural mahiyetini vermesi adalet bakanlığının türkiye noterler birliği başkanlığına gönderdiği gün sayılı yazısında da haklı olarak belirtildiği gibi kanun koyanın maksadı dışına çıkan kanuna açıkça mugayir olan bir tasarruftur esasen üçüncü şahıs durumunda bulunan banka temsilcilerinin iştiraki ile tanzim edilen bir protokolda noterlerin özel kazançlarında eksilmeye yol açan böyle bir tasarruf kanuna aykırı olduğu kadar hakkaniyet esaslarına ve hatta hukuk mantığına da aykırıdır noterler birliğinin adı gecen protokol tarafından her hangi bir kanuni sarahata dayanılmadan kabul edilen taksim kuralının uygulanması ile ilgili genelgenin ve maddelerinin de protokolün maddesinde dayandırıldığına göre noterlik kanununun maddesinde ki bu maddenin kesin hüküm taşımaması nedeniyle anayasaya ve anayasanın çalışma kazanç özgürlüğüne aykırı bulunduğu da açıktır çünkü noterlerin gelirlerini zorunlu bir taksime tâbi tutmakla onlara bir malî mükellefiyet yüklemektedir halbuki anayasanın maddesine göre malî hükümler ancak kanunla konulur nitekim anayasa mahkemesi tarihli sayılı resmî gazetede neşredilen kararında anayasa koyucunun her çeşit malî hükümlerin kanunla konulmasını emrederken keyfi ve takdiri uygulamaları önleyecek ilkelerin kanunda yeralmasını kastettiğini de açıkça göstermiştir anayasa mahkemesi bu prensibi bu kararı ile teyit eylemektedir söz konusu hüküm temel hak ve hürriyetler anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlandırılır hükmünü koyan maddesi ile mülkiyet hakkının kamu yararı amacı ile ancak kanunla sınırlandırılabileceğini açıklıyan maddesine de aykırıdır noterlik kanununun maddesinin onikinci bendinin getirdiği düzenleme esas açısından da genişletilip yaydırılmaya ve tefsire elverişli değildir zira bu bend yukarda açıklandığı gibi noterler birliğine rekabeti önlemek üzere kişilerle olayda bankalarla protokollar yapma yetkisi vermiştir noterler birliğine verilmiş olan böyle bir yetkiye dayanarak bu birliğin noterleri kazançlarını paylaşmaya zorlayacağı düzenlemeler yapabileceğini kabul etmek çalışma teşebbüs ve kazanç özgürlüğünü temel ilkelerden sayan anayasamıza aykırıdıresas sayısı karar sayısı zira hiç bir meslek kuruluşuna üyelerinin kazancını öbür üyelere paylaştırma konusunda böyle bir yetki tanımamıştır sırf rekabeti önlemek için kişilerle ancak protokoller düzenlenir ve bu düzenlemeye uymayanlara disiplin cezaları verilir ancak onların kazançlarını paylaştırmaya asla karar veremez rekabeti önlemek kazanç paylaşımı yolu ile yapılamaz bu durum anayasaya hakkaniyet adalet ve iyiniyet kurallarına da tamamen aykırı düşer mahkememizde görülmekte olan işbu alacak davası yukarda açıklanan sayılı noterlik kanununun maddesinin onikinci fıkrası gereğince düzenlenen genelgeden doğmuş bir davadır noterler birliği genelgesi ile böyle bir düzenleme getirilmesinin hiç bir hukuki dayanağı yoktur çalışma ve kazanma özgürlüğü sınırlandırılmıştır bu nedenle böyle bir sınırlamanın çalışma özgürlüğünün ancak yasaca sınırlanabileceğini öngören anayasa kuralına da aykırı olduğu açıktır kaldı ki noterlik yasasının önlemek istediği şey noterler arasındaki rekabettir yoksa noterlerin haklı gelirlere sahip olmalarını önleme amacını taşımamaktadır her noterin kazancının eşit olmaması doğal ve olağan bir şeydir nitekim kamu görevi yapan avukatlar nasıl farklı gelir elde ediyorlarsa noterlerin de çalıştıkları bölgeye çalışma yeteneklerine ve çabalarına göre kazançlarının da farklı olacağı izahtan varestedir bugünkü anayasal düzenimizle de bunun önlenmesi olanağı yoktur noterler birliği maddeye dayandırdığı genelge ile de külfeti hariç bırakarak sadece geliri paylaştırmaktadır böyle bir yetki ise noterler birliği eliyle değil yasa koyucu eliyle ve bir yasa yapılması suretiyle gerçekleştirilebilir külfetsiz bir nimetin paylaştırılması çalışana angarya çalışmıyana mükâfat anlamını taşıyacaktır ki böyle bir çözüm yolunun ancak noterler birliğinin genelgesinin dayanağı olan noterlik kanununun maddesinin onikinci fıkrası hükmünün iptali ile gerçekleşir aksi takdirde yasaya dayanmayan yasanın sözünü ruhunu ve amacını aşan bir durumu ortaya çıkarır sonuç yukardan beri açıklandığı üzere anayasamızın maddesince düzelenen çalışma ve sözleşme kurma özgürlüğüne ve yine kanunun temel hak ve hürriyetlerinin özüne dokunulamaz yolundaki anayasanın maddesi hükmüne de aykırı düştüğü gibi hakkaniyet iyi niyet ve hukuk kurallarına da aykırı bir düzenlemeyi içeren sayılı noterlik yasasının maddesinin fıkrasının iptali gerekeceği kanısına varılmıştır
697
esas sayısı karar sayısı i̇ptal davasi ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ i̇le i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ günlü iptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe öncelikle belirtmek gerekir ki tüm doğal varlıkların korunması temelinde mühendislik mimarlık ve planlama ilkelerine uygun yerleşim alanları ve kentleşme olgusu oluşturulmadan anayasanın mülkiyet konut dokunulmazlığı barınma hakkı hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri ile eşitlik ilkelerine uygun olarak hazırlanmamış her türlü afet merkezli kanun düzenlemesi ülkemizi büyük bir çıkmaza sürükleyecektir bir oldu bittiye getirilemeyecek ve tek yetkili olarak bir bakanlığın sorumluluğuna bırakılamayacak kadar yaşamsal olan bu konu üzerinde en az anayasa çalışmaları kadar önemle durulmalı ve yetkili tüm birimlerin katılımıyla bir uzlaşı sağlanmalıdır aksi halde üzerinde hukuki ekonomik sosyolojik teknik ve diğer pek çok konuda detaylı çalışma yapılmadan gerçekleştirilecek bir şehirleşme daha büyük sosyal deprem ve krizlere davetiye çıkaracaktır bu nedenle tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanun kentlerin afetlere karşı korumasız olduğu ülkemizde denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşmanın engellenmesini sağlayacak bir düzenleme olmaktan oldukça uzaktır çünkü ülkemiz için bu kadar hayati bir konuda toplumun ilgili kesimlerinin konu ile ilgili meslek kuruluşlarının görüş ve önerileri alınmamış konu ile ilgili yapılmış çalışmalar alınan kararlar göz ardı edilmiş ve neticede bilimsel ve hukuki temelden tamamen yoksun bir kanun ortaya çıkmıştır yoksulun barınma hakkını yok sayan vatandaşın mülkiyet hakkına tecavüzü yasal bir hale getiren yerel yönetimlerin yasalarından kaynaklanan yetkilerini ortadan kaldıran vatandaşlar arasında ayrımcı uygulamaların temelini atan bütün yetkiyi bakanlıkta toplayan uygulama sırasında yapılacak yardımları lütuf düzeyine indirgeyen zeytincilik orman askeri yasak bölgeler turizmi teşvik kültür ve tabiat varlıklarını koruma kıyı mera kanunları gibi doğa çevre kültür varlıklarını koruyup geliştirmeyi amaçlayan kanunların bu kanunun uygulanmasını engelleyici ve bu kanuna aykırı hükümlerini ortadan kaldıran söz konusu sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanun anayasaya pek çok mevcut kanuna ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu gibi uygulamaya geçilmesi halinde telafisi imkansız zararlar doğurabilecek niteliktedir a tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun nci maddesinin fıkrasındaki bakanlık tarafından yetkilendirilmesi halinde i̇fadesinin anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun maddesinin fıkrasındaki tanımlar başlıklı maddesinin fıkrasında i̇dare belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri bu sınırlar dışında il özel idarelerini büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerini ve bakanlık tarafından yetkilendirilmesi hâlinde büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleri olarak tanımlanmıştır açıkça anlaşılacağı üzere sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun maddesinin fıkrasındaki bakanlık tarafından yetkilendirilmesi halinde ifadesi çevre ve şehircilik bakanlığına büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerinden istediği ile çalışma istemediği ile çalışmama gibi keyfi bir yetki vermektedir başka bir deyişle madde de idare olarak belediyelerden söz edilse de bakanlık tarafından yetkilendirilmeyen belediyelerin hiçbir yetki ve tasarrufu bulunmamaktadır halbuki büyükşehir ilçe belediyelerinin ve sayılı yasalardan gelen yetkileri olup bu yetkilerin kullanımı bakanlığın takdirine bağlı olmamalıdır taktir edileceği üzere böylesi açıklıktan yoksun ve keyfi bir düzenleme öngörülemezlik ve belirsizlik yaratır anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel unsurlarından birisi de hukuk güvenliğini sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik sağlamayan kurallar ise hukuk devleti ilkesi ve dolayısıyla anayasanın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden nci maddesi ile bağdaşmaz i̇ptali istenen bakanlık tarafından yetkilendirilmesi halinde ifadesi belirsizlik keyfilik toplum menfaati açısından sakıncalar taşımaktadır anayasa mahkemesinin pek çok kararında belirtildiği üzere yasada belirtilmesi gereken söz konusu hususlara yasada yer verilmemesi yasaların açık anlaşılabilir ve sınırlan belirli kurallar içermesi gereğinin hukuk güvenliğinin gerçeklemesi için ön koşul kabul edildiği hukuk devleti anlayışına ve dolayısıyla anayasanın maddesine aykırı düşmektedir anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararında anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır hukuk devleti tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir buna göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir anayasa mahkemesinin önceki kararlarında vurgulandığı üzere anayasada yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenlemeesas sayısı karar sayısı yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi yasa ile sınırlandırılmış tamamlayıcı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yürütme organına yasalarla düzenlenmemiş bir alanda genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez ayrıca yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkelerin konulması çerçevenin çizilmesi düzenleme için sınırsız belirsiz geniş bir alanın bırakılmaması gerekir dolayısıyla i̇ptali istenilen bu ifade yeterli açıklık ve belirlilikten uzak olduğundan anayasanın ve maddelerine aykırıdır bu belirsizlik anayasanın başlangıç kısmına nci ve inci maddelerine aykırı olduğu gibi ayrıca anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin ise anayasanın nci ve inci maddelerinde belirtilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır bu fıkrada kullanılacak yetkiler asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşıdığından böyle bir yetkilendirmede daha önce de belirtildiği üzere anayasanın ncı nci inci ve uncu maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinin ilk fıkrasında mahallî idareler il belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir denilerek yerel yönetimlerin genel bir tanımı yapıldıktan sonra ikinci fıkrasında bu yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenleneceği belirtilmektedir anayasa mahkemesi sayılı kararında anayasanın idarî vesayetin hangi amaçlarla kullanılacağını kurala bağlamakla yetinmediğini ilke ve yöntemlerinin de yasa ile belli edilmesi koşulunu aradığını belirtmiştir yine aynı kararda yasada yerel yönetimlere ait olan yetkilerin geçici olarak alınabileceği belirtilmekle birlikte bunun için bir sınırlama getirilmediğinden bu yetkilerin merkezî yönetimce çok uzun süre kullanılması olanağı getirilmektedir bu durum yerel yönetimlerin özerkliğine idarî vesayet yetkisinin kullanılması dışında bir müdahale olanağı tanımayan anayasanın maddesi ile bağdaşmamaktadır i̇tiraz konusu düzenlemede bir idarî vesayet ilişkisinin varlığından değil merkezî yönetimin yerel yönetimlerin plânlama yetkilerine yukarıda özetlenen nedenler dışında ve sınırı belirsiz biçimde gelişigüzel el atmasından söz edilebilir böylece i̇tiraz konusu kuralın anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yerel yönetimlerin görevlerinin kanunla düzenleneceği ilkesine ve aynı maddenin beşinci fıkrasına aykırı olduğu kanısına varılmıştır bu nedenle iptal konusu idare tanımında belediyelerin hangi durumlarda idare tarafından yetkilendirileceğinin yasada belirtilmemesi açıkça anayasanın maddesine de aykırıdır tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun nci maddesinin fıkrasının anayasaya aykırılığı madde fıkrası tasarının tanımlar başlıklı inci maddesinin fıkrasında rezerv yapı alanı tanımlanmaktadıresas sayısı karar sayısı bu maddeye göre rezerv yapı alanı bu kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere toki̇nin veya i̇darenin talebine bağlı olarak veya resen maliye bakanlığının uygun görüşü alınarak bakanlıkça belirlenen alanları ifade etmektedir başka bir deyişle bu fıkra ile rezerv yapı alanının bakanlıkça belirleneceği hükme bağlanmakta ve sayılı khkda olduğu gibi yerel yönetimlerin yetkilerini bertaraf etmektedir dolayısıyla bu fıkra çevre ve şehircilik bakanlığına yine olağanüstü bir yetki vermekte dilerse bakanlığın resen yeni yerleşim alanı belirleyebileceğini ifade etmektedir seçilmiş yerel yönetimlerin yetki alanına tecavüz eden ve belediyeleriil özel idarelerini tali konuma iten bakanlığa bağlı toki̇yi seçilmiş yerel yönetimlerle eş ya da üst karar mekanizması olarak değerlendiren bu yaklaşımın demokrasi ile bağdaşmadığı açıktır yeni yerleşimlerin kurulacağı rezerv yapı alanlarının tespitinde sadece maliye bakanlığının görüşü alındığı gibi nasıl bir kent nasıl bir türkiye sorusuna da sadece toki̇ ve maliye bakanlığı karar vermektedir bu kadar önemli bir konuda tarım bakanlığının kültür bakanlığının tabiat ve kültürü koruma kurullarının odaların ve üniversitelerin görüşlerinin alınmaması hiçbir mantıkla bağdaşmaz ayrıca fıkradaki rezerv yapı alanı tanımında açıkça yeni yerleşme alanları olan bu alanların saptanmasında bir analiz ya da afet riskinin azaltılması amacı gözetilerek çevre düzeni ve diğer plan kararlarıyla bütünlüklü bir saptama yapılmayacağı açıkça görülmektedir yine rezerv yapı alanlarının idari olarak nasıl ve kimin tarafından belirleneceğini bu alanların araştırmalarını kimin üsteleneceği maddede belli değildir anayasanın maddesinde belirtildiği üzere yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir anayasa mahkemesinin pek çok kararında vurgulandığı üzere anayasada yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir böylesi açıklıktan yoksun ve keyfi bir düzenleme öngörülemezlik ve belirsizlik yaratır belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik sağlamayan kurallar ise hukuk devleti ilkesi ve dolayısıyla anayasanın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden nci maddesi ile bağdaşmaz bu fıkrada kullanılacak yetkiler asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşıdığından böyle bir yetkilendirmede daha önce de belirtildiği üzere anayasanın ncı nci inci ve uncu maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinin ilk fıkrasında mahallî idareler il belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir denilerek yerel yönetimlerin genel bir tanımı yapıldıktan sonra ikinci fıkrasında bu yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenleneceği belirtilmektediresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi sayılı kararında anayasanın idarî vesayetin hangi amaçlarla kullanılacağını kurala bağlamakla yetinmediğini ilke ve yöntemlerinin de yasa ile belli edilmesi koşulunu aradığını belirtmiştir bu durumda söz konusu düzenleme anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yerel yönetimlerin görevlerinin kanunla düzenleneceği ilkesine ve aynı maddenin beşinci fıkrasına da açıkça aykırıdır tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun nci maddesinin ve fıkralarının anayasaya aykırılığı madde fıkrası tasarının tanımlar başlıklı inci maddesinin fıkrasında riskli alan tanımlanmaktadır riskli alan zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan bakanlık veya i̇dare tarafından afet ve acil durum yönetimi başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve bakanlığın teklifi üzerine bakanlar kurulunca kararlaştırılan alandır riskli yapı riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı i̇lk olarak belirtmek gerekir ki fıkrasındaki riskli alan tanımı çok belirsiz olup bilimsel kriterlere dayanmayan sadece yetki saptaması yapan bir tanımdır fıkrasındaki riskli yapı tanımında ise ilmi ve teknik verilere dayalı olarak tespit yapılacağı belirtilmişse de bu yapıların doğru seçilebilmesi için kullanılacak bilimsel ve teknik verilerin ne olacağı açık değildir ayrıca fıkrasında riskli yapıların kimin tarafından belirleneceği bu yapıların araştırmalarını kimin üsteleneceği de belli değildir yine fıkrasında riskli alanların tespitindeki yetki ve sorumluluklar bir takım olasılıklar içeren muğlak ifadelerle belirtilmiştir hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik sağlamayan kurallar ise hukuk devleti ilkesi ve dolayısıyla anayasanın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden nci maddesi ile bağdaşmaz anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararında anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır hukuk devleti tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak veesas sayısı karar sayısı özgürlükleri koruyup güçlendiren yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir buna göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir bu belirsizlik anayasanın başlangıç kısmına nci ve inci maddelerine aykırı olduğu gibi ayrıca anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin ise anayasanın nci ve inci maddelerinde belirtilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır anayasanın nci maddesinde toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı olunacağına yer verilerek devlet ve toplumun çıkarlarına öncelik tanınmıştır anayasanın inci maddesinde de bir yandan türk milletinin bağımsızlığı nı öte yandan da kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır anayasa mahkemesinin sayılı yasa ile ilgili kararında inci maddede yer alan türk milletinin bağımsızlığı ilkesinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığı birlikte içerdiği bu kavramların yalnız başına bir anlam taşımadıkları birbirlerini tamamlayan kavramlar oldukları vurgulanmıştır i̇ptali istenen bu fıkralarda riskli alan ve riskli yapı konusundaki yasal sınırlar konusundaki belirsizlik toplumun yararlan ve ülke geleceği açısından sakıncalar taşımaktadır bu fıkrada kullanılacak yetkiler asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşıdığından böyle bir yetkilendirmede ayrıca anayasanın ncı nci inci ve uncu maddelerine de aykırıdır a tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının anayasaya aykırılığı madde riskli yapıların tespiti bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç bakanlığa veya i̇dareye bildirilir bakanlık riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden isteyebilir verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde tespitler bakanlıkça veya i̇darece yapılır veya yaptırılır bakanlık belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek i̇dareden de isteyebilir bakanlıkça veya i̇darece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebilir bu itirazlar bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve bakanlıkça bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanır bakanlık veya i̇dare tarafından yapılan tespit işleminin masrafı ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir tapu müdürlüğü binanın paydaşlarının müteselsil sorumlu olmalarını sağlamak üzere tapu kaydındaki arsa payları üzerine masraf tutarında müşterek ipotek belirtmesinde bulunarak bakanlığa veya i̇dareye ve binanın ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi veriresas sayısı karar sayısı bu maddeye göre riskli yapıların belirlenmesi işleri bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacaktır bakanlığın kurulacak yapı denetim şirketleri yeminli teknik bürolar gayrimenkul değerlemesi yapan şirketler gibi uzmanlık sahibi firmalar aracılığıyla bu işleri yaptıracağı anlaşılmaktadır bir yapının riskli yapı olup olmadığıyla ilgili tespit masrafları yapı malikleri tarafından karşılanacaktır malikler yapılarının riskli yapı olduğunu kendileri tespit ettirebileceği gibi bakanlık da riskli yapıların tespitini maliklerden isteyebilecektir bakanlık belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini belediyelerden de talep edebilecektir yapılan bu tespitlerin sonuçlarına karşı malikler on beşgün içinde itiraz edebilecektir yapılan itirazları bakanlığın oluşturacağı teknik heyetler inceleyip karara bağlayacaktır görüldüğü üzere bir yapının riskli yapı statüsüne geçirilebilmesi bu konuda kurulacak firmaların vereceği raporlarla mümkün olabilecektir dolayısıyla bir yapının riskli yapı sayılması halinde bunun önemli sonuçları ortaya çıkacağından bu raporlar çok önemlidir i̇lk olarak belirtmek gerekir ki bu maddede bakanlıkça lisanslandırılmış kurum ve kuruluşlar ile teknik heyetin tanımı olmadığı gibi statüleri de belirsizdir ayrıca tespitleri yapmak üzere bakanlıkça lisanslandırılacak kuruluşların nasıl oluşturulacağı ve niteliği de belli değildir yönetmeliğe bırakılan bu oluşumların niteliği ve yetkileri idarenin takdirine bırakılmıştır böylesi açıklıktan yoksun bir düzenleme öngörülemezlik ve belirsizlik yaratır anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel unsurlarından birisi de hukuk güvenliğini sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik sağlamayan kurallar ise hukuk devleti ilkesi ve dolayısıyla anayasanın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden nci maddesi ile bağdaşmaz bu fıkrada kullanılacak yetkiler asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşıdığından böyle bir yetkilendirmede daha önce de belirtildiği üzere anayasanın ncı nci inci ve uncu maddelerine aykırıdır ayrıca dbu belirsizlik anayasanın başlangıç kısmına nci ve inci maddelerine aykırı olduğu gibi ayrıca anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin ise anayasanın nci ve inci maddelerinde belirtilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararında da belirtildiği üzere anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir buna göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir anılan yasa adalet ilkesi ihmal edilerek hazırlanmış olup riskli yapıların tespiti taşınmaz devri ve tescili konusunda hak sahipleri ciddi bir şekilde haksızlığa uğratılmaktadır örneğin tespit masrafları hak sahiplerine yüklenmekte riskli olmayan yapılar bile uygulama bütünlüğü bahanesi ile yasa kapsamına alınarak vatandaşlar hak kayıplarına uğratılmaktadır her ne kadar madde de tespitlere gün içinde itiraz hakkı tanınıyor ise de itiraz halinde itirazları değerlendirecek teknik heyetin bakanlığın talebi üzerine ilgili öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve bakanlıkça seçilen bakanlıkta görevli üç kişiden oluşacağının belirtilmesi ve bunların hangi meslek alanlarından ve hangi kriterleri göreesas sayısı karar sayısı seçileceğinin tam olarak belirtilmemesi yine idareye olağanüstü yetkilerin verildiği bir alanın bırakılması anlamına geldiği gibi ayrıca teknik heyete seçilen üç kişinin yine bakanlıktan olması da bu heyetin tarafsızlığı konusunda ciddi şüphe uyandırmaktadır halbuki idare karşısında vatandaş haklarının korunabilmesi için itirazların bağımsız heyetler tarafından ele alınıp değerlendirilmesi hukuk devletinde zaruridir hukuk devleti tüm işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine açık her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı ve sürdürmeyi amaç edinmiş anayasa ve hukukun üstün kurallarına bağlılığa özen gösteren devlettir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması kuralların herkes için konulması kamu düzeninin kurulması ve korunması amacına yönelik bu kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçütlerinin de göz önünde tutulması gerekliliği bulunmaktadır maddede her ne kadar bakanlığın belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek toki̇den ve idareden de isteyebileceği belirtilmişse de hemen ardından verilen süre içinde bu tespitler yapılamadığı takdirde bakanlıkça yapılır veya yaptırılır denmekte dolayısıyla riskli yapıların tespiti yetkisinin tek mercide çevre ve şehircilik bakanlığında toplandığını bir kez daha göstermiştir yetkinin genel olarak çevre ve şehircilik bakanlığına verilmesi yerleşmelerin asıl sorumlusu olan yerel yönetim birimlerinin devre dışı bırakılmasına neden olacaktır bakanlığa tanınan yetkiler belediyeleri kentlerinde yetkisiz bırakacak halk ile belediye belediye ile bakanlık karşı karşıya gelecektir anayasa mahkemesinin k sayılı kararında anayasanın idarî vesayetin hangi amaçlarla kullanılacağını kurala bağlamakla yetinmediğini ilke ve yöntemlerinin de yasa ile belli edilmesi koşulunu aradığını belirtmiştir bu durumda söz konusu düzenleme anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yerel yönetimlerin görevlerinin kanunla düzenleneceği ilkesine ve aynı maddenin beşinci fıkrasına da açıkça aykırıdır yine i̇çerdiği temel görüş ve ilkeler diğer hükümlerle eşdeğer olan anayasanın başlangıç kısmının beşinci paragrafında hiçbir faaliyetin türk millî menfaatleri nin karşısında koruma göremeyeceği ilkesi ile anayasanın öngördüğü hukuk düzeni içinde ulusal çıkarların her şeyin üzerinde tutulması gerektiği belirtilmiştir ayrıca anayasa mahkemesinin tarih sayılı kararında anayasanın maddesiyle devlete kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama ödevi yüklenmekte maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek bu hakkı korumanın yine devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun üncü maddesinin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı üçüncü fıkraya göre bakanlığın talebi üzerine tarihli ve sayılı millî savunma bakanlığı i̇skân i̇htiyaçları i̇çin sarfiyat i̇crası ve bu bakanlıkça kullanılanesas sayısı karar sayısı gayrimenkullerden lüzumu kalmayanların satılmasına salâhiyet verilmesi hakkında kanun ve tarihli ve sayılı askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri kanunu kapsamında bulunan yerler de dâhil olmak üzere riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında olup hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan kamu idarelerine tahsisli olanlar ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak ve sayılı kanunlar kapsamında bulunan yerler için millî savunma bakanlığının uygun görüşü alınarak maliye bakanlığının teklifi ve bakanlar kurulu kararıyla kamu idarelerine tahsisli olmayanlar ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak maliye bakanlığınca bakanlığa tahsis edilir veya bakanlığın talebi üzerine toki̇ye ve i̇dareye bedelsiz olarak devredilebilir bu maddeyle kamu kurum ve kuruluşlarına tahsisli alanlar çok kolay bir şekilde yasa kapsamına alınarak toki̇ye ve idareye bedelsiz devredilmektedir ancak maddede bakanlığıntoki̇nin bu alanları nasıl kullanacağına dair bir ibare bulunmamaktadır öncelikli olarak belirtmek gerekir ki belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik sağlamayan kurallar ise hukuk devleti ilkesi ve dolayısıyla anayasanın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden nci maddesi ile bağdaşmaz anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararında ancak hukuk devletinin en temel unsurlarından birisi olan hukuki güvenlik ilkesi bireyleri keyfi yönetimlere ve hukuki sürprizlere karşı korumak ve bireylerin ileride başlarına gelebilecekleri öngörebilmesi ve hareketlerini buna göre ayarlayabilmesi amacıyla hukuk kurallarının açık anlaşılabilir ve öngörülebilir olmasını gerektirir hukuki güvenlik ilkesini eşya hukuku alanında somutlaştıran kurum tapuya güven ilkesidir tapu sicilinin temel işlevi bir taşınmazla ilgili tüm hakların bu sicile kaydedilerek herkese karşı ileri sürülebilmesi ve sicile kayıtlı olmayan hakların da iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülememesidir bu aynı zamanda mülkiyet hakkının sağladığı güvencenin de bir sonucudur anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır hukuk devleti tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir buna göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir anayasa mahkemesinin önceki kararlarında vurgulandığı üzere anayasada yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi yasa ile sınırlandırılmış tamamlayıcı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yürütme organına yasalarla düzenlenmemiş bir alandaesas sayısı karar sayısı genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez ayrıca yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkelerin konulması çerçevenin çizilmesi düzenleme için sınırsız belirsiz geniş bir alanın bırakılmaması gerekir i̇ptali istenilen kural ise yeterli açıklık ve belirlilikten uzak olduğundan anayasanın ve maddelerine aykırıdır bu belirsizlik anayasanın başlangıç kısmına nci ve inci maddelerine aykırı olduğu gibi hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır anayasanın nci maddesinde toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı olunacağına yer verilerek devlet ve toplumun çıkarlarına öncelik tanınmıştır anayasanın inci maddesinde de bir yandan türk milletinin bağımsızlığı nı öte yandan da kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır böylesi bir düzenlemenin anayasanın başlangıç kısmının inci paragrafında belirtilen ‘ulusal çıkarların üstünlüğü ‘bağımsızlık ve ülke güvenliği kavramları ve inci maddesinde belirtilen ‘toplumun huzuru kavramları ile bağdaşmayacağı açıktır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin ise anayasanın nci ve inci maddelerinde belirtilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır bu fıkrada kullanılacak yetkiler asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşıdığından böyle bir yetkilendirmede daha önce de belirtildiği üzere anayasanın ncı nci inci ve uncu maddelerine aykırıdır yine madde de askeri alanlarda dahil olmak üzere riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında olup hazine mülkiyetindeki alanların tümüyle bakanlığa tahsis edilmesi düzenlenmiştir maddeye göre bu alanların yerel yönetimlere ya da toki̇ye devredilebilmesi yine bakanlığın kararına bırakılmıştır böylece kamu mülkiyetinde olan alanlar yapılaşmaya açılmış olacaktır uzun yıllardan bu yana yapılan satışlarla tükenme noktasına gelen kamu mülklerinden kalan son parçaların da satışa konu edilerek talan edilmesinin yolunu açan bu düzenleme aslen kentsel sosyal ve teknik altyapı alanları için kullanılması gereken bu alanların tümüyle ortadan kalkmasına neden olacaktır özellikle askeri alanların kent içindemerkezinde veya yakınında geniş alanları kapsadığı göz önüne alındığında yüzde ından fazlası plansız ve kaçak yapılaşmış kentlerimizin sosyal ve teknik altyapı alanı ihtiyacının karşılanması için son fırsat da kaçırılmış olacaktır anayasa mahkemesi tarih sayılı kararında kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması buraların özel mülkiyete konu olamayacağı ve doğasına uygun olarak genellik eşitlik ve serbestlik ilkeleri gereği herkesin ortak kullanımına açık bulunmaları gerektiği anlamına gelmektedir hukukumuzda kıyılar sahipsiz doğal nitelikli ve herkese açık bir kamu malı olarak düzenlenmiştiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesi kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu hükmünü içermektedir buna göre anayasa koyucu kıyıların toplum için önemini dikkate alarak mülkiyet konusu olmasını yasaklamaktadır hükmüne yer vermiştir başka bir deyişle toplum menfaati ve kamu yararı her şeyin üstünde tutulmalıdır ayrıca yargıtay hukuk genel kurulunun gün ve sayılı kararındadevletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler bu nitelikleri itibariyle yasama organının serbestçe düzenlenmesine açık yerlerden değildirler yasama organı çıkaracağı yasalarla söz konusu taşınmazların bu niteliklerini koruyucu yönde düzenlemede bulunmak zorundadır zira anayasa hükümleri yasa koyucunun yetkilerini ve düzenleme alan ve sınırlarını belirleyici hükümleridir denmiştir diğer yandan yapılan düzenleme bakanlık tarafından kentlerde asıl söz sahibi olması gereken yerel yönetimleri devre dışı bırakacak uygulamalara farklı siyasi partilere mensup belediyeler arasında ayrımcılık yapılmasına da olanak tanımaktadır bu düzenlemeyle birlikte pek çok kentin gelişme alanlarında bazen de gelişme yönünün aksine kentin nazım planlarıyla çelişen konumlarda bakanlığın ve toki̇nin belediyelere rağmen yapacağı uygulamaları görmek sürpriz olmayacaktır açıklanan nedenlerle düzenleme anayasanın maddesine aykırıdır tarihli ve sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanunun üncü maddesinin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı madde dördüncü fıkra hazine dışındaki kamu idarelerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar bu kanunun amaçları çerçevesinde kullanılmak üzere maliki olan kamu idarelerinin görüşü alınarak bakanlığı
4,018
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı sağlık ve sosyal yardım bakanlığına bağlı sağlık kurumları ile esenlendirme rehabilitasyon tesislerine verilecek döner sermaye hakkında kanun ile sağlık bakanlığı kurum ve hastahaneleriyle rehabilitasyon merkezlerinden döner sermaye işletmesi kurulmuş ve kanunun maddesinin değişik üçüncü fıkrası ve devamında personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden birimde görevli personele belirli oranlarda ek ödeme yapılabileceği kurala bağlanmıştır buna karşılık sayılı mali yılı bütçe kanununun maddesinde diğer yasaların kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümleri düzenlenmiş bendinde sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasından sonraki hükümleri aşağıdaki şekilde uygulanır denilmek suretiyle personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelerin oran usul ve esasları değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir dava konusu ‘sağlık bakanlığına bağlı i̇kinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında görevli personele döner sermaye gelirlerinden ek ödeme yapılmasına dair yönerge mali yılı bütçe kanununun maddesinin bendine dayanılarak hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır buna göre bakılan uyuşmazlıkta uygulanacak kural niteliğinde bulunan mali yılı bütçe kanununun maddesinin bendi ile yasa konusu olan hususlar düzenlenerek yürürlükteki sayılı kanunun maddesinin üçüncü fıkrası ve devamı fıkraları hükümlerine aykırı ve değişiklik yapar nitelikte düzenlemeye gidilmiş bulunmaktadır açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrası gereğince sayılı mali yılı bütçe kanununun maddesinin bendinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına günü oyçokluğu ile karar verildi
240
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir halil yetgin tarafından sayılı yasanın geçici maddesi uyarınca bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu üyeliğinin sona erdirilmesine ilişkin işlemin iptali maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle başbakanlık ile bankacılık düzenleme ve denetleme kurumuna karşı açılan davada gereği görüşüldü günlü sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bankalar kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin sayılı yasanın geçici maddesinde başkan dışındaki kurul üyelerinin görevleri bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sona erer yeni üyeler yürürlük tarihinden itibaren onbeş gün içinde bakanlar kurulunca atanır ve bu süre içinde mevcut üyelerin görevleri devam eder bu suretle atanan üyelerden ikinci yılın sonunda kura sonucunda belirlenecek iki üye ve dördüncü yılın sonunda kalan üyelerden kura sonucu belirlenecek iki üyenin yerine bu kanunda belirtilen hükümlere uygun olarak yeni üye ataması yapılır hükmü yer almıştır dava dosyasının incelenmesinden davacının sayılı bankalar kanununun maddesinin sayılı yasa ile değişik fıkrasına göre bakanlar kurulunun tarihli resmi gazetede yayımlanan günlü sayılı kararı ile bankacılık düzenleme ve denetleme kurul üyeliğine atandığı görevine devam etmekteyken yukarıda anılan sayılı yasanın yürürlüğe girmesi üzerine görevinin sona erdirildiği anlaşılmaktadır tc anayasasının başlangıcında kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu maddesinde türk milletinin egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı hiçbir organının kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı maddesinde yasanın yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinin olduğu maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği belirtildikten sonra cumhuriyetin temel organları başlıklı üçüncü kısmının birinci bölümünde yasama ile ilgili hükümler yer almış bu bölümde yer alan maddede de kanun koymanın türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkilerinden olduğu belirtilmiş idare ise yürütme ile ilgili hükümlerin yer aldığı i̇kinci bölümde düzenlenmiş ve madde de idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunda düzenleneceği hükme bağlanmıştır olayda davacı sayılı bankalar kanununun maddesine göre bakanlar kurulunca tarihinde bankacılık düzenleme ve denetleme kurulu üyeliğine atanmış olmasına karşın sayılı yasanın geçici maddesi uyarınca yasanın yürürlüğe girdiği tarihinde görevi sona ermiştir i̇dari görevlere atanmalar ve dolayısıyla görevlerin sona erdirilmesi idare fonksiyonuyla ilgili olduğundan idari makamlarca tesis edilmesi gereken tasarruflardır sayılı yasanın geçici maddesi ise görevden alma işlemini yasa ile tesis etmiş olup bu durum anayasanınesas sayısı karar sayısı anılan maddelerine aykırı olduğu gibi yasaların genel soyut sürekli düzenleyici ve nesnel olması ilkesine de uymamaktadır açıklanan nedenlerle bankalar kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin sayılı yasanın geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğu kanaatine varıldığından anayasanın maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına gününde oyçokluğuyla karar verildi
450
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı ile davalı arasında mahkememizde görülmekte olan i̇halenin feshi davasının tarihli celsesinde i̇cra ve i̇flas kanununun i̇halenin neticesi ve feshi başlıklı maddenin fıkrasında ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde davacının feshi istenilen ihale bedelinin oranında para cezasına mahkum edeceğine dair kanun hükmünün anayasaya aykırı olduğunu düşündüğümüzden türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi gereğince yüksek mahkemenize itiraz başvurusunda bulunulmasına ve ay süre ile mahkemenizce verilecek kararın beklenilmesine karar verilmiştir i̇lgili i̇cra dosyası olan kestel i̇cra müdürlüğünün talimat sayılı dava dosyasında ihale ile satılan bursa ili kestel ilçesi köyünde bulunan ada parsel ve ada parsel sayılı taşınmazların ihalesinin feshini talep etmekte olup taşınmazlardan ada parsel tl bedel ile ada parsel ise tl bedelle tarihinde ihale edilmiş davacı vekili bu ihalenin usulüne uygun olmadığından feshini talep etmiştir anayasaya aykırılık düşüncemizi ana hatları ile şu şekilde açıklamaktayız i̇cra ve i̇flas kanununun i̇halenin neticesi ve feshi başlıklı maddesinin fıkrasında i̇halenin feshini borçlar kanununun ıncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı borçlu tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler i̇lgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir i̇halenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde para cezasına hükmolunamaz denilmektedir i̇cra i̇flas mevzuatına göre haciz veya ipotek gibi sebeplerle menkul veya gayrimenkul veya hakların satışının yapıldığı ihalelerin usulüne uygun bir şekilde yapılması devletin yükümlülüğü altındadır i̇halenin gerektiği şeffaflıkta ve açıklıkta ve kurallara uygun olarak yapılmaması halinde ilgili olan kişiler şikayet yolu ile i̇cra mahkemesinden ihalenin feshini isteyebilmek hakkına sahip iseler de bu hakkın kullanılmasına i̇i̇knun maddenin fıkrasında ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde şikayetçinin feshi istenilen ihale bedelinin oranında para cezasına mahkum edeceğine dair hükmü önemli bir engel teşkil etmektedir hukukta hak ile ispat ayrı kavramlardır esasında doğru olan bir hususun ispat edilememesi her zaman mümkündür i̇i̇knun bu maddesinde şikayeti red edilen başvuru sahiplerine kötü niyetli olup olmaması sırf icra sürecini uzatmak amacı ile yapılıp yapılmamasına göre hakime değerlendirme ve takdir hakkı tanınmaksızın ihalenin nispetinde ceza verilmesini öngörülmektedir bu oran oldukça yüksek bir oran olup şikayetin reddi halinde hükmedilecek ceza ihale miktarına göre dosyamızda olduğu gibi yüksek miktarları bulabilmektediresas sayısı karar sayısı anayasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen maddesinde devletimizin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu açıklanmaktadır devletimiz insan haklarına riayet etmek konusunda i̇nsan hakları avrupa sözleşmesine de taraf olmuştur taraf olunan i̇nsan hakları avrupa sözleşmesindeki haklara uygun düzenlemeler yapmak hem bu sözleşmeye taraf olmanın bir gereği hem de anayasamızın maddesinin bir gereğidir i̇nsan hakları avrupa sözleşmesine göre adil yargılanma ve etkili başvuru hakkı temel insan hakları arasındadır ve bu haklara uygun kanuni düzenleme ve mekanizmaların getirilmesi hukuk devleti olmanın bir gereğidir bu madde hükmü adeta ceza kanununda tarif edilmeyen ceza kanunundaki genel ilkelere aykırı bir suç türünü düzenlemektedir uygulamada da bunun bir para cezası mı olarak tahsil edileceği yoksa bir kamu alacağı mı olarak tahsil edileceğinde tereddüt bulunmaktadır kanunun bu hükmü adil yargılanma ve etkili başvuru hakkını özünden zedelemekte olup hukuk devleti olmanın gereğine aykırı sonuçlar doğurmaktadır sonuç olarak i̇i̇knun i̇halenin neticesi ve feshi başlıklı maddenin fıkrasında ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde davacının feshi istenilen ihale bedelinin oranında para cezasına mahkum edeceğine dair kanun hükmünün hak aramayı düşünen kişilerin başvuru yapmasını engelleyici ve başvurup da ispat edemeyen kişileri genel ceza hukuku ilkelerine aykırı cezalandırıcı bir hüküm olup anayasamızın devletin niteliklerini açıklayan maddesine aykırı olması sebebi ile iptaline karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz
628
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz yoluna başvuran mahkemeni̇n gerekçesi̇ özeti türkiye cumhuriyeti anayasasmm maddesine göre suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler ancak kaçmayı veya delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadiyle veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunla gösterilen diğer hallerde hâkim karariyle tutuklanabilir ekim günlü ve sayılı askerî mahkemeler kuruluşu ve yargılama usulü kanunu da maddesiyle tutuklama hakkında karar verme yetkisini askerî mahkemelere bırakmış maddesinde tutuklamayı gerektiren haller arasında bendi ile askerî disiplinin korunmasını sağlamak amacı na yer vermiştir buna karşılık askerî ceza kanununun maddesinde her üstün emri altında olmıyanları da disiplinin sağlanması için tevkif etmese yetkili bulunduğu yazılıdır tevkif deyimi tutuklamanın karşılığı olarak kullanılmıştır bu madde anayasaya aykırı olduğu gibi sayılı kanun hükümleriyle de çelişme halindedir böylece asker kişiler anayasa teminatına rağmen büyük mağduriyetlere uğratan bir yolu kanunla açık tutulmaktadır bu nedenlerle askerî savcının anayasaya aykrılık iddiasının ciddiliği kanısına varılmıştır
143
esas sayısı karar sayısı vekili av tarafından jandarma genel komutanlığınca yılı dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin faaliyeti kapsamında astsubay adayı olarak jandarma astsubay temel eğitim kursuna kabul edilen davacının basit yaralama suçundan devam eden yargılaması nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle astsubay adaylığından çıkarılarak kurstan ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin yönetmeliğinin maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin iptali istemiyle i̇çişleri bakanlığı milli savunma bakanlığı ve jandarma genel komutanlığına karşı açılan davada danıştay onikinci dairesince muvazzaf astsubay adaylarında aranacak nitelikleri düzenleyen yönetmeliğin dayanağı olan sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun astsubaylar başlıklı altıncı kısmında yer alan temin ve yetiştirme başlıklı maddenin ikinci fıkrasının astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine alınacaklarda aranacak şartlar bunların tâbi tutulacakları seçme sınavlarına ilişkin usul ve esaslar ile temel askerlik eğitimiyle ilgili esaslar yönetmelikte gösterilir hükmünün aranacak şartlar ibaresi anayasaya uygunluğu yönünden incelenerek gereği görüşüldü davaya bakmakta olan mahkeme ve bu davada uygulanacak kural davaya bakmakta olan mahkeme yönünden jandarma genel komutanlığınca yılı dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin faaliyeti kapsamında astsubay adayı olarak jandarma astsubay temel eğitim kursuna kabul edilen davacının basit yaralama suçundan devam eden yargılamasının dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin yönetmeliğinin maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendi kapsamında değerlendirilmesi sonucunda güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle astsubay adaylığından çıkarılarak kurstan ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlem ile dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin yönetmeliğinin maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin iptali istemiyle açılan davayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla karara bağlama yetkisi sayılı danıştay kanununun maddesi ile aynı kanunun maddesi gereğince danıştay dava daireleri arasındaki işbölümüne ilişkin olarak hazırlanan ve tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanan danıştay başkanlık kurulunun tarihli ve sayılı danıştay dava daireleri arasındaki i̇ş bölümü kararı uyarınca danıştay onikinci dairesine aittir davaya uygulanacak kural yönünden tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun astsubaylar başlıklı altıncı kısmında yer alan temin ve yetiştirme başlıklı maddenin ikinci fıkrasında astsubay meslek yüksekokullarına veya kendi nam ve hesabına fakülte yüksekokul veya meslek yüksekokullarını bitirenlerden astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine alınacaklarda aranacak şartlar bunların tâbi tutulacakları seçme sınavlarına ilişkin usul ve esaslar ile temel askerlik eğitimiyle ilgili esaslar yönetmelikte göşterilir hükmüne yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı anılan hükme dayanılarak çıkarılan ve tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin yönetmeliğinin aranacak nitelikler başlıklı maddesinin numaralı alt bendinde taksirli suçlar hariç olmak üzere affa veya zamanaşımına uğramış yahut para cezasına çevrilmiş veya ertelenmiş hükümlülüklerine ilişkin kayıtları adli sicilden çıkarılmış olsa bile bir cürümden hükümlü bulunmamak veya soruşturma altında olmamak numaralı alt bendinde yapılacak güvenlik soruşturmasında olumlu sonuç almak düzenlemesine yer verilmiştir jandarma genel komutanlığınca yılı dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin faaliyeti kapsamında astsubay adayı olarak jandarma astsubay temel eğitim kursuna kabul edilen davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle astsubay adaylığından çıkarılarak kurstan ilişiğinin kesilmesi basit yaralama suçundan devam eden yargılamasının dış kaynaktan muvazzaf astsubay temin yönetmeliğinin maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendi kapsamında değerlendirilmesi sonucunda gerçekleştiğinden iptali istenilen ve astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine alınacaklarda aranacak şartların yönetmelikle düzenleneceği hükmünü içeren sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun maddesinin ikinci fıkrasında yer alan aranacak şartlar ibaresinin bakılan davada uygulanacak kural olduğu anlaşılmaktadır sayili türk si̇lahli kuvvetleri̇ personel kanununun başvuru konusu hükmünün anayasaya uygunluğu anayasanın ve maddesi yönünden türkiye cumhuriyeti anayasasının yasama yetkisi başlıklı maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez hükmüne yönetmelikler başlıklı maddesinde cumhurbaşkanı bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelikler çıkarabilirler hükmüne maddesinde devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri haklan ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir hükmüne anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı maddesinde ise bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesi uyarınca yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisine ait olması ve bu yetkinin devredilememesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir bu hükme yer veren anayasanın maddesinin gerekçesinde yasama yetkisinin parlamentoya ait olması hususu demokrasi rejimini benimseyen siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum olarak nitelendirilmiştir anılan madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere yasama yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma yetkisinin tbmm dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir anayasanın maddesi ile yasaklanan husus kanun yapma yetkisininesas sayısı karar sayısı devredilmesi olup bu madde yürütme organına hiçbir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir kanun koyucu yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi bu hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilir yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince yürütme organının bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi gerekmektedir kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır bu nedenle anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların ve diğer kamu görevlilerinin atanmaları özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararı tarihli ve k sayılı kararı tarihli ve k sayılı kararı muvazzaf astsubaylar özel kanunlarına tabi olarak görev yapan ve anayasanın maddesinde diğer kamu görevlisi olarak tanımlanan kategoride yer alan kamu görevlileridir dolayısıyla anayasanın maddesi uyarınca bu göreve atanacak personelde aranacak şartların ya kanunla düzenlenmesi ya da kanunla bu hususa ilişkin temel esasların ilkelerin ve çerçevenin belirlendikten sonra bu çerçeve içinde kalmak üzere idare tekniğine ilişkin hususların düzenlenmesinin idareye bırakılması gerekirken başvuru konusu hükmün yer aldığı kanun maddesinde yalnızca muvazzaf astsubay olacakların hangi öğrenim durumuna ve yaş şartına sahip olması gerektiği belirlenmiş ardından da bu şartları taşıyan kimselerin yönetmelikte öngörülen sınavlar ile temel askerlik eğitiminde başarılı olması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir bu durumda başvuru konusu hükmün yer aldığı kanun maddesinin muvazzaf astsubay adaylarında aranacak niteliklere ilişkin temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirleme hususunda öğrenim durumu ve yaş sınırı dışında bir ölçüt getirmeksizin yürütme organına sınırları belli olmayan bir düzenleme yetkisi verdiği sonucuna ulaşıldığından iptali istenen kuralın anayasanın maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilmezliği ve maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kanunla düzenleme ilkesine uyarlığı bulunmamaktadır sonuç ve i̇stem muvazzaf astsubay adaylarında aranacak şartların yönetmelikle düzenleneceğini öngören itiraz konusu kural anayasanın maddesinde düzenlenen yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine ve anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında hükme bağlanan kanunla düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaktadır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununun maddenin ikinci fıkrasında yer alan aranacak şartlar ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle ilgili ibarenin iptali istemiyle anayasa mahkemesineesas sayısı karar sayısı başvurulmasına davanın esası hakkında anayasa mahkemesince karar verildikten sonra veya dosyanın anayasa mahkemesine ulaşmasından itibaren beş ay geçtikten sonra karar verilmesine dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oyçokluğuyla karar verildi
1,205
esas sayısı karar sayısı sayılı yasanın hükmüne göre hükümlü ya da tutuklunun düzenli bir yaşamın sürdürülmesi güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun tüzük yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları kusurlu olarak ihlâl ettiğinde eylem ile orantılı olarak disiplin cezalarının uygulanacağını öngörüldüğü sayılı yasanın hükmüne göre izinden dönmeyen ya da saatten sonra gelen hükümlülerin haklarında tck maddesi kapsamında uygulama yapılacağının hüküm altına alındığı somut dosyaya konu hükümlünün özel izinden dönmediğinin iddia edildiği özel izinden dönmeme eyleminin sayılı kanunun hükmünde düzenlendiği ve günden güne kadar hücre cezası ile karşılandığı hükümlü hakkında disiplin cezası tatbik edildiğinde ise sayılı yasa gereğince ilgilinin disiplin cezasının hücre cezasının kaldırılması için yıllık ve iyi halliğinin kazanılması için cezanın infaz tarihinden itibaren yıllık sürenin geçmesi gerektiği bunun yanında açığa ayrılmak için açığa ayrılma yönetmeliği çerçevesinde de disiplin cezasının kaldırılması tarihinden itibaren yıllık sürenin geçmesi gerektiği özel izinden dönmeme eylemi nedeniyle sayılı tcknın maddesinin uygulama alanı bulmasının nedeninin sayılı yasanın fıkrasındaki atıf hükmü olduğu mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere özel izinden dönmeme eyleminin esas olarak özel suç ceza içeren sayılı yasada düzenlenen bir düzenleme olmakla yasanın hükmü düşünüldüğünde ceza infaz kurumlarında disiplinin sağlanması bakımından hükme bağlandığının düşünülmesi gerektiği sayılı tcknın maddesinin adliyeye karşı işlenen suçlar kategorisinde olduğu temel olarak sayılı yasadaki bir eylemin aynı zamanda tckda düzenlenmesinin mümkün olduğu bu hususa zımnen sayılı yasanın ‘suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez şeklindeki hükmünde değinildiği anayasal anlamda temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasında temel kriterlerinden olan ölçülülük ilkesinin temel olarak gerçekleştirilmek istenilen amaç ile amacı temin için başvurulan yol arasında ölçüyle ilintili olduğu bu anlamda gerçekleştirilecek müdahaleden daha az etkili bir yolla amaç elde ediliyorsa daha az olanının tercih edilmesi gerektiği öte yandan bir düzenlemeyi ceza hukuku normu haline getiren şeyin devlet iradesinin tecessüm ettiği kanun olmakla birlikte düzenlemenin temelinde yatan sosyal bir ihtiyaç olduğu sayılı yasanın yollaması ile firara ilişkin sayılı tck hükümlerine konu olan özel izinden dönmeme şeklindeki eylemin sayılı yasa hükümleri mucibince etkili bir şekilde özel ceza içeren norma yani disiplin cezasına konu olduğu disiplin cezasının kaldırılması ve kaldırma süresinden itibaren başlayan açığa ayrılma için geçmesi gereken ayrı ayrı iki süre düşünüldüğünde bu durumun daha anlaşılır olduğu farklı bir anlatımla özel izinden dönmeme şeklindeki davranışın sayılı yasanın bağlamında mevzuata aykırı bir eylem olarak disiplin cezasınafirar karşılık gelmesinin özel izinden dönmeme şeklindeki davranışı yasaklamadaki amacı gerçekleştirmeye yeterli ve elverişli olduğu bu davranışı yasaklayan norm ile korunmak istenen amaç arasında eyleme ilişkin disiplin cezası işleminin etkili bir kişi hürriyetine yönelik müdahale olduğu ayrıca tck hükümlerinin tatbikinin gerekli olan müdahalenin ötesinde bir düzenleme olduğu dolayısıyla sayılı yasadaki özel izinden dönmeme eylemine karşılık gelen firar eylemine ilişkin disiplin cezasının yanında sayılı tck maddesinin uygulanmasının ölçülü olmadığı ayrıca demokratik bir toplum düzeni için zorunlu bir ihtiyaca hizmet etmediğinin değerlendirilmesi karşısında sayılı yasanın hükmünün anayasanın ölçülülük ve demokratik toplum düzeninin gerekleri kriterlerine aykırı olduğu kanısıyla aşağıdaki şekilde somut norm denetimi için karar verilmesi gerekmiştir iv hüküm yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırı olduğu değerlendirildiğinden iş bu dosyanın gerekçeli kararın yazılmasına müteakip anayasa mahkemesinin kuruluş veesas sayısı karar sayısı görevleri hakkındaki kanun hükümlerine uygun usul ve esaslar gözetilerek anayasaya aykırılık iddiasının değerlendirilmesi için anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne i̇şaret edilen sürecin iş bu dosya bakımından bekletici mesele sayılmasına sanık hakkındaki yakalama kararının verilen kararın mahiyetine göre şu aşamada kaldirilmasina buna ilişkin yazı yazılmasına yargılama giderlerinin bekletici mesele yapılan anayasa yargısı sürecinin bitiminden sonra değerlendirilmesine dair sanık yokluğunda verilen kararın mahiyetine göre kesi̇n olmak üzere karar verildi
574
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin kararında özetle itiraz konusu maddelerin olağanüstü bir yasa düzenlenmesi niteliğinde olmasına karşın olağanüstü halin ilân edilmediği yılı bütçe yasasında ekonomik denge vergisine yer verilmediği bütçe yasasında bulunmayan bir verginin tahsili yoluna gidilemeyeceği söz konusu verginin mükerrer bir vergilendirme olduğu ve yükümlünün ödeme gücünü aştığı bir yıl önceki kazançlar üzerinden alınması nedeniyle geçmişe dönük yükümlülük getirdiği bu durumuyla kazanılmış hakları ihlâl ettiği ve kişinin hukuksal güvenliğini zedelediği belirtilerek sayılı yasanın maddesinin bendi ile maddesinin bendinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür
88
esas sayısı karar sayısı somut olayda uygulanacak norm olan sayılı kanunun maddesinin anayasaya aykırı olduğuna zira sanıkların mülkiyet haklarının anayasanın maddesine aykırı olarak sınırlandığına ve bu sınırlamanın kamu yararını sağlamadığına iş bu dosyada sanıkların iddianame ile üzerlerine atılı eylemlerin mahkememizin esas sayılı dosyası sanıklarının üzerlerine atılı eylemlerle benzeştiğine mahkememiz esas sayılı dosyasında sayılı kanunun maddesinin anayasaya aykırılığına ilişkin gösterilen sebeplerin iş bu dosyada da cari olduğuna kanaat getirilmiştir dosya incelendi gereği̇ düşünüldü yukarıda açıklanan sebeplerle anayasanın maddesi uyarınca somut olayda uygulanacak olan sayılı kanunun maddesinin anayasaya aykırı olduğuna kanaat getirildiğinden somut norm denetimi kapsamında incelenmesi için dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine iş bu dosya için yapılan başvurunun mahkememizin esas sayılı başvuru ile birleştirilmek suretiyle incelenmesinde yarar bulunulduğuna mahkememizce kanaat getirildiğinden sayın başkanlığınızca bu hususun nazara alınmasına karar verildi
127
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir genel olarak asil i̇şveren alt i̇şveren i̇li̇şki̇si̇ ve sinirlandirilmasi çağımızda ekonomik ve teknolojik gelişmeler küresel pazarın rekabet koşulları işletmeleri mal veya hizmet üretimlerini kendi işçileriyle değil başka işverenlerin işçileri aracılığıyla gerçekleştirme yöntemlerini kullanmaya itmiştir alt işverene iş gördürme de bu yöntemlerden biridir i̇şverenler yönünden bu tür yöntemlere başvurma girişim özgürlüğü kapsamında düşünülürse de bu uygulama sonucunda alt işveren işçileri çoğunlukla sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme düzeninin dışına itilmekte daha ağır çalışma koşullarına tabi tutulmakta ve çok düşük ücret ve sosyal yardımlarla çalıştırılmaktadır böylece i̇ş hukuku kurallarının alt işveren işçileri açısından çok fazla bir anlam ve etkinliği söz konusu olamamaktadır doğuş sebebi işçiyi korumak olan i̇ş hukuku sermaye karşısında emeğin ve örgütlenmenin etkisini zayıflatan bu uygulamanın sınırlandırılması ihtiyacını hissetmiştir sayılı i̇ş kanununun maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında işçi haklarını sınırlandıran ve kullanılamaz hale getiren kötüniyetli uygulamaları önlemek amacıyla asıl işveren alt işveren ilişkisinin kurulma şartlarına muvazaa ölçütlerine ve bunlara aykırılığın yaptırımına yer verilmiştir sayılı i̇ş kanununun maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki olarak tanımlanmıştır aynı maddenin yedinci fıkrasında asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler i̇şletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez kuralına yer verilmiştir asıl işveren alt işveren ilişkisi konusunda kanunda öngörülen yasal sınırlamalar asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanamayacağına daha önce asıl işveren tarafından iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamayacağına ve işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işin bölünerek alt işverenlere verilemeyeceğine ilişkindir buna göre asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerliliği kanunda belirtilen unsurları taşımasına bağlıdır maddenin yedinci fıkrasında asıl işveren alt işveren ilişkisine ilişkin örnekleme yoluyla muvazaa kriterlerine yer verilmiş ve ilişkinin muvazaayaesas sayısı karar sayısı dayanması halinde alt işveren işçisinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem göreceği düzenlenmiştir sayılı kanunun yukarıda belirtilen hükümleri ekonomik ve teknolojik gelişmelerin bir zorlaması olarak işletmelere alt işverenlere iş gördürme imkânı tanırken işçilerin korunması amacıyla önemli güvenceler ve sınırlamalar da içermekte bu istihdam modelinin i̇ş hukukunda temel bir kural değil bir istisna olarak değerlendirildiğini ortaya koymaktadır anayasaya aykirilik nedenleri̇ sosyal devlet i̇lkesi yönünden anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir sosyal devlet vatandaşların sosyal durumlarıyla refahlarıyla ilgilenen onlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamayı ödev bilen sosyal ve ekonomik hayata müdahale yoluyla sınıf çatışmalarını yumuşatan ve milli bütünleşmeyi sağlamaya çalışan bir devlet anlayışıdır sosyal devletin başta gelen amaçlarından birisi toplumdaki sosyal ve ekonomik dengesizlikleri azaltmaktır anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararında da belirtildiği üzere sosyal devlet güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve böylece sosyal dengeyi sağlamakla yükümlü devlettir sayılı i̇ş kanununun maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına aykırı olarak kurulan veya muvazaaya dayalı asıl işveren alt işveren ilişkileri işçiyi mağdur etmeye yöneliktir i̇şveren karşısında ekonomik ve sosyal açıdan güçsüz durumdaki işçiyi mağdur etmeye yönelik kanuna aykırı veya muvazaalı işlemlere karşı hak arama yolunu kapatan maddenin ikinci fıkrasında yer alan i̇tiraz üzerine verilen kararlar kesindir cümlesi anayasanın maddesinde belirtilen sosyal devlet ilkesine uygun düşmemektedir çalışma hakkı yönünden anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan çalışma herkesin hakkı ve ödevidir hükmü ile çalışma hakkı anayasa ile güvence altına alınmıştır maddenin ikinci fıkrasında devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak çalışmayı desteklemek işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır hükmü ile devlete çalışma hakkının gerçekleştirilmesi sorumluluğu verilmiş bulunmaktadır buna göre devlet çalışanları koruyacak işsizliği önleyecek ve işçi işveren ilişkilerinde çalışma barışını sağlayacak önlemleri alacaktır anayasanın hükmüne göre devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek ve çalışma hayatını geliştirmek üzere girişim özgürlüğünü özüne dokunmamak şartıyla eşitlik ilkesini de göz önünde tutarak sınırlandırabilecektir bu anlamda çalışma hakkı çalışma veesas sayısı karar sayısı sözleşme özgürlüğüne getirilecek kayıtlamaları da haklı kılarken aynı zamanda onları sınırlandırır çalışma hakkı iş bulma hakkını yaşa cinsiyete ve güce uymayan işlerde çalıştırılmama hakkını işe almada ırk renk cinsiyet inanç siyasal düşünce ayrımcılığı yapılmama hakkını istediği alan ve işte çalışma hakkını içerir bu hakların kullanılabilmesi devlete istihdam olanaklarının yaratılması eğitim hakkı iş güvencesi ve koruyucu standartların sağlanması çalışma yaşamında belirli bir gelir güvencesi sağlanması işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması işçilerin örgütlenme hakkının sağlanması işsizliğe ve işgücünün toplumsal risklere karşı korunmasını içeren uygun mevzuatın hazırlanması yükümlülüğünü vermektedir çalışma hakkı olumlu edim gerektiren ve bu konuda daha çok devleti sorumluluk altına sokan bir hak niteliği taşıdığından bu hakkı zayıflatan muvazaalı işveren uygulamalarına karşı kanun yollarını kapatan sayılı kanunun maddesinin yukarıda belirtilen cümlesi anayasanın maddesine aykırı düşmektedir öte yandan mahkemenin verdiği muvazaanın varlığı veya yokluğu hakkındaki kesin hüküm bu davanın tarafları olmayan kişiler yönünden kesin hüküm ve kesin delil oluşturmaz bu nedenle iş müfettişinin muvazaa tespitine karşı açılan itiraz davası sonucunda muvazaa bulunmadığına yönelik verilecek karar işçinin asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna aykırı veya muvazaaya dayalı olduğu iddiasıyla asıl işverene karşı işe iade veya alacak davası açmasına engel teşkil etmemektedir aynı şekilde sendikanın toplu iş sözleşmesi yapmak için açacağı yetki tespiti vb davalarda da kesin hüküm ve kesin delil oluşturmayacaktır ne var ki itiraz davasında verilen hükmün tarafları farklı diğer bir davada kesin hüküm ve kesin delil değil kuvvetli bir takdiri delil teşkil etmesi mümkündür i̇şçinin tarafı olmadığı bir davada oluşan kuvvetli takdiri delilin aleyhine sonuç doğurması göz önünde bulundurulduğunda iş mahkemesince verilen kararın kesin olması anayasal güvenceye sahip çalışma hakkını zayıflatıcı ve hatta ortadan kaldırıcı niteliktedir hak arama özgürlüğü yönünden anayasamızın maddesinde hak arama özgürlüğü düzenlenmiştir buna göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir hiç bir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçamaz anayasanın sözü edilen maddesi bireylerin sahip oldukları hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamaya yöneliktir bireyler anayasamızca kendilerine tanınan haklarını meşru yollardan arama hürriyetine sahiptir hak ve özgürlüklerin güvenceye kavuşturulması hak arama yollarının sayısının artırılması ulaşılmasının kolaylaştırılması ve etkinleştirilmesi ile sağlanabilir hak arama özgürlüğü ve hak arama yollarının yokluğu diğer hak ve özgürlüklerin sadece teoride kalmasına neden olur bu yönüyle hak arama özgürlüğü koruyucudur koruyuculuk özelliği sayesinde hak arama hürriyeti tüm hakların yaşama geçirilmesini sağlar yaşam hakkı çalışma hakkı seçme ve seçilme hakkı çevre hakkı gibi haklar hak arama özgürlüğü ile doğrudan ilgilidir zira bu hakların birisi ihlal edilirse her halde hak arama özgürlüğü söz konusu olacaktıresas sayısı karar sayısı yukarıda belirtildiği üzere sayılı i̇ş kanununun maddesinin ve maddesine aykırı olarak kurulan veya muvazaaya dayanan asıl işveren alt işveren ilişkileri işçinin daha düşük ücret ve sosyal yardımlarla çalışmasına iş güvencesinin zayıflamasına daha ağır çalışma koşullarına tabi tutulmasına sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi düzeninin dışına itilmesine neden olmaktadır muvazaanın tarafları asıl işveren ile alt işverendir sayılı i̇ş kanununun maddesi gereğince muvazaa tespit eden iş müfettişinin raporuna karşı iş mahkemesinde açılan itiraz davasında işçi yer almamaktadır i̇şçinin taraf olarak yer almadığı ve delil sunma imkânından yoksun bulunduğu bir yargılama sonucunda muvazaa bulunmadığına yönelik mahkeme kararının kesin olduğunun kabulü işverene kanuna aykırı uygulaması için adeta ruhsat anlamına gelecektir davalarda asıl olan ilk derece mahkemelerinin verdikleri kararlara karşı menfaati olan tarafın kanun yoluna başvurmasıdır kanun yoluna başvurma hak arama özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır kural bu olmakla birlikte istisnaî bazı durumlarda ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların kesin olduğu yolunda kanunlarda örneğin hmk mf hüküm yer almaktadır kanun koyucunun i̇ş kanunun maddesinin ikinci fıkrasının getirdiği itiraz davası bakımından da bu yönde yeni bir istisna kabul ettiği anlaşılmakta ise de itiraz davasının konusu niteliği itibariyle işçi işveren ve hatta ülke ekonomisi bakımından çok önemli sonuçlar doğurmakta olduğundan istisna olmaya müsait değildir bkz ejder yilmaz alt i̇şverenlik i̇lişkisinin muvazaalı olduğunu tespit eden i̇ş müfettişi raporuna karşı i̇tiraz davası çimento i̇şveren çimento endüstrisi i̇şverenleri sendikası dergisi cilt sayı ocak i̇tiraz davasının üst mahkemeye gitmesine izin verilmemesi ilk derece mahkemesinin yanlış karar vermesi halinde yargıtayın müdahalesini ve daha da önemlisi bu konuda ülke çapında hukuk birliğinin sağlanmasını güçleştirecektir bu nedenle i̇ş miicümle deki kanun yollarını kapatan söz konusu hükmün anayasanın hak arama özgürlüğünü kısıtlar nitelikte ve anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir
1,400
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir yapi deneti̇mi̇ ti̇c ltd şti̇ vekili av hayretti̇n küçüksoy tarafından davacı şirkete verilen beş ayrı geçici durdurma cezası nedeniyle denetim faaliyetinin tamamen sona erdirilmesi ve nolu yapı denetim i̇zin belgesinin iptaline ilişkin tarih ve sayılı işlemin iptali istemiyle bayindirlik ve i̇skan bakanliğina karşı açılan davada uyuşmazlığa uygulanacak sayılı yapı denetimi hakkında kanunun maddesinin fıkrasında yer alanfaaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilir ve izin belgesi bakanlıkça iptal ediliribaresinin anayasaya aykırı olduğu düşüncesine varılarak sayılı yasanın maddesi uyarınca dava dosyası incelendi sayılı yapı denetimi hakkında kanunun maddesinde yapı denetim kuruluşlarından bu kanunda öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmedikleri anlaşılanların veya son üç yıl içerisinde üç defa olumsuz sicil alanların veyahut üncü maddenin son fıkrası ile ncı maddenin birinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket ettiği belirlenenlerin denetim faaliyeti yapı denetim komisyonunun teklifi üzerine bakanlıkça bir yıla kadar durdurulur ve belgesi geçici olarak geri alınır durdurma kararı resmi gazetede ilan edilir ve sicillerine işlenir denetim faaliyetinin geçici olarak durdurulmasına neden olan yapı denetim kuruluşunun mimar ve mühendisleri bu süre içerisinde başka ad altında dahi olsa hiçbir denetim faaliyetinde bulunamaz geçici durdurmaya neden olan mimar ve mühendisler bakanlıkça ilgili meslek odasına bildirilir meslek odaları bu kişiler hakkında kendi mevzuatına göre işlem yapar faaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilir ve izin belgesi bakanlıkça iptal edilir i̇zin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşunun kusurları mahkeme kararı ile kesinleşen mimar ve mühendisleri başka bir yapı denetim kuruluşunda görev almaları halinde görev aldıkları bu kuruluşa izin belgesi verilmez verilmişse iptal edilir denetim faaliyeti geçici olarak durdurulan veya izin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşu hakkındaki bu karar ilgili idareye bildirilir ve denetimini üstlendiği yapıların devamına izin verilmez bu durumda yapım faaliyetine devam edilebilmesi için yapı sahibince başka bir yapı denetim kuruluşunun görevlendirilmesi zorunludur hükmü yer almaktadır tc anayasasının maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açıkesas sayısı karar sayısı yasaların üstünde vasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir öte yandan anayasanın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır hükmü yer almaktadır anayasa mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere anayasanın maddesine göre yasaların uygulanmasında ayrım gözetilmeyecek ve eşitsizliğe yol açılmayacaktır maddede düzenlenen eşitlik ilkesiyle birbirlerinin aynı durumunda olanlara aynı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerektirebilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez yine anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında eşitlik ilkesi aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde yasalarda ve yükümlülüklerde yetkilerde ve sorumluluklarda fırsatlarda hizmetlerde eşitliğin sağlanmasını gerektiren eşit davranma ve ayrım yapmama ilkesi olarak yorumlanmıştır dava dosyanın incelenmesinden yapı denetim faaliyeti ile meşgul olan davacı şirketin i̇stanbul zeytinburnu i̇lçesi çırpıcı mahallesi pafta ada parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen binada i̇stanbul i̇li zeytinburnu i̇lçesi yenidoğan mahallesi pafta ada parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen binada i̇stanbul i̇li kadıköy i̇lçesi merdivenköy mahallesi pafta ada parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen binada i̇stanbul i̇li zeytinburnu i̇lçesi veliefendi mahallesi pafta ada parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen binada ve i̇stanbul i̇li zeytinburnu i̇lçesi telsiz mahallesi pafta ada parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşa edilen binada yapı ruhsatı ve eki projelere aykırı imalatlar bulunduğu halde durumun zamanında yetkili mercilere bildirilmediğinden bahisle yapı denetim faaliyetinin birer ay süreyle geçici olarak durdurulmasına karar verildiğinden bahisle yukarıda anılan sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca da faaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilerek izin belgesinin bakanlıkça iptal edildiği anlaşılmaktadır sayılı kanunun maddesinde yapı denetim kuruluşlarından bu kanunda öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmedikleri anlaşılanların denetim faaliyeti yapı denetim komisyonunun teklifi üzerine bakanlıkça bir yıla kadar durdurulur ve belgesi geçici olarak geri alınır hükmü yer almakta olup anılan hüküm uyarınca yapı denetim şirketlerinin faaliyetleri bayındırlık ve i̇skan bakanlığınca bir yıla kadar durdurulabilmektediresas sayısı karar sayısı kanunun anılan hükmünde bir yıla kadar durdurulur ibaresi yer almakta olup idareye tanınan yetki çerçevesinde yapı denetim kuruluşlarının faaliyetleri işledikleri aykırılığa bağlı olarak bayındırlık ve i̇skan bakanlığınca bir yıla kadar durdurulabilmektedir mahkememizde yer alan benzer dosyalardan bayındırlık ve i̇skan bakanlığının yapı denetim kuruluşlarının faaliyetlerini bir ay üç ay dört ay altı ay bir yıl vb şekilde durdurduğu gözlenmektedir anılan hüküm uyarınca bayındırlık ve i̇skan bakanlığı eylemin ağırlığına göre yapı denetim faaliyetini bir günden bir yıla kadar durdurabilme yetkisine sahiptir bu hükmün uygulanması nedeniyle ortaya çıkabilecek haksızlığı açıklamak için örnek vermek gerekirse yapı denetim faaliyeti birer haftadan toplam üç hafta durdurulan yapı denetim kuruluşu ile yapı denetim faaliyeti birer yıldan toplam üç yıl durdurulan yapı denetim kuruluşuna aynı hukuki metin uygulanacak ve iki yapı denetim kuruluşunun da denetim faaliyetine son verilerek izin belgesi bakanlıkça iptal edilecektir bu durumda sayılı kanunun maddesinde bu kanunun amacı can ve mal güvenliğini teminen imar planına fen sanat ve sağlık kurallarına standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir şeklinde düzenlenmiş ve deprem kuşağında bulunan ülkemiz açısından yapıların imar planına fen sanat ve sağlık kuralları ile dünya standartlarına uygun olarak yapılması çok büyük önem taşımakta ise de hiçbir ayırıma gitmeksizin faaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilerek izin belgesinin bakanlıkça iptal edilmesinin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve hukuk devleti ilkesini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı yapı denetimi hakkında kanunun maddesinin fıkrasında yer alanfaaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilir ve izin belgesi bakanlıkça iptal ediliribaresinin tc anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılarak sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca iptali için yürürlüğün durdurulması istemli olarak anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı örneklerinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,079
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykirilik i̇ddi̇asinin gerekçesi̇ özeti̇ sayılı devlet memurları kanununun sayılı kanun ile değişik geçici inci maddesinde uncu maddedeki yönetmelik ve üncü maddeler hakkında aynı maddelerdeki yönetmelikleraltı aylık süre içinde düzenlenip yürürlüğe konuluncaya kadar bu hususlara dair yürürlükteki kanun tüzük ve yönetmelikler hükümlerinin uygulanmasına devam olunur denilmektedir bu hüküm uyarınca çıkarılan günlü sayılı bakanlar kurulu kararının üncü maddesinde emniyet mensuplarına sayılı kanuna göre ödenen tayin bedellerinin yeni kanun ve yönetmelikler çıkıncaya kadar ödenmesinin sürdürüleceği belirlenmiştir ancak sayılı yılı bütçe kanununun üncü maddesinin fıkrası sayılı kanunun nci maddesine göre yapılacak yiyecek yardımının bütçe yılında uygulanmasını önlemekte olduğundan emniyet mensuplarına sayılı kanun uyarınca yapılan yiyecek yardımı kesilmiş bulunmakta ve sayılı kanunun geçici maddesinin bir bölümü böylece bir bütçe kanunu hükmü ile değiştirilmiş olmaktadır anayasanın ncı maddesinin son fıkrasında bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz kuralı yer almıştır bu fıkradaki bütçe ile ilgili hüküm deyiminin bütçenin uygulanması ile ilgili uygulamayı kolaylaştırıcı tamamlayıcı veya kanun konusu olabilecek yeni bir hüküm niteliğinde olmamak şartiyle açıklayıcı nitelikte hükümler olarak kabul edilmesi zorunludur yılı bütçe kanununun üncü maddesinin fıkrası bu nitelikte bir hüküm sayılamıyacağı gibi herhangi bir kanunun veya bir kanunun kimi maddelerinin bütçeden harcamalara yol açar bulunması da onun nci maddede sözü geçen bütçe ile ilgili hüküm olarak kabul edilmesini gerektirmez acıklanan nedenlerle sayılı yılı bütçe kanununun üncü maddesinin fıkrasında yer alan sayılı devlet memurları kanununun nci maddeeri hükmü bütçe yılında uygulanmaz yolundaki kuralın anayasanın nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi hükmüne aykırı olduğu ve iptali gerektiği sonucuna varılmıştır
250
esas sayısı karar sayısı adli yargı i̇lk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş görev ve yetkileri hakkında kanunun maddesi gereği asliye ticaret mahkemesi heyet mahkemesi ve tek hakimli mahkeme olmak üzere aslında ayrı mahkemenin tek mahkeme çatısı altında birleştirildiği bir sistem getirilmiştir bu mahkeme sisteminde aynı hakimler tek hakimli olarak tllik araç değer kaybı davasına bakarken bir taraftan da uluslararası unsur taşıyan kontgaranti yabancı fona teminat yerine hisse senedi devir ederek yapılan repo işlemleri şirketler arasında de sona ermiş ticarete ilişkin adi ortaklığı feshi ve tasfiyesi gibi işlerin hepsine de bakmaktadır buna ilaveten mahkemede tekli bir heyet olmak üzere gün duruşma ile geçmektedir değeri tl civarında olan ticari uyuşmazlıklara ilişkin gerek davalar araç değer kaybına ilişkin alacakların devir alınıp seri şekilde açılması nedeniyle gerekse zaten miktarı tlnin altında açılan başka uyuşmazlıkların da bulunması nedeniyle son zamanlarda aşırı artmıştır gerek ticaret mahkemesinin sayılı kanunun maddesinden kaynaklanan yapısı nedeniyle gerek ticari dava çeşitliliği gerek ise dava çeşitliliğinde değeri düşük davalar açısından da heyetli dosyalar kadar olmasa da bazılarında neredeyse kadar yargı eforu sarfetme gereği artık ticaret mahkemelerinde anayasanın maddesindeki yargıya etkin erişim hakkı makul sürede adil yargılanma hakkı sınırlandırılmakta ve bu durum anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesini zedelemektedir değeri düşük olan uyuşmazlıkların ayrılarak her kısım açısından etkin ve gerçekten uzman bir sistemin getirilmesine ilişkin tüketici hakem heyeti tüketici mahkemesi benzeri ticari uyuşmazlık zorunlu hakemtahkim heyeti kurulması adaletin etkin sürende ve yerinde karar verebilmesi için mutlak gerekli olmakla anayasanın ve maddeleri gereğince güncel bir zorunluluktur tüm bu nedenlerle sayılı kanunun maddesindeki dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın kısmının anayasanın ve maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri talep olunur
265
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili dilekçeyle davalılardan salih toprak tarafından diğer davalı amra i̇s ve ltş ve davacı belediye aleyhine bakırköy i̇cra müdürlüğünün sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını davacı belediye aleyhine ve haciz ihbarnamelerini gönderdiğini ancak davacı belediyenin davalılarla hiçbir ilişkisi ve borcu bulunmadığı halde süresinde itiraz etmeyerek takibin kesinleşmesine neden olduğunu bu durumda i̇i̇k maddesi gereği yalnızca borçluya karşı genel hükümlere göre dava açma imkanı tanındığı halde alacaklıya karşı bu tür bir dava hakkı tanınmamasının anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı belediyenin davalılara borçlu bulunmadığının tesbiti ile bakırköy i̇cra müdürlüğünün sayılı takibinin davacı açısından iptali talep edilmiştir olaya uygulanacak hükümler dava hakkında icra takibi kesinleştiği halde borçlu olmadığını iddia eden kişinin genel hükümlere göre açtığı menfi tespit davası niteliğindedir bununla ilgili olan i̇i̇k maddesinin ve fıkraları ile fıkrası hükümleri uygulanacaktır anayasaya aykırılık iddiasının ciddiliği davada uygulanacak olan i̇i̇knun fıkraları hükümlerine göre hakkında icra takibi yapılan ve fıkralardaki sürelere uymayan kişiye genel hükümlere göre borçluya karşı dava açma imkanı tanındığı halde alacaklıya karşı aynı imkan tanınmamaktadır ayrıca i̇i̇k maddesinin ve fıkralarında borçluya tanınmış bulunan dava hakkı i̇i̇k maddesi ile üçüncü şahıslar için engellenmiş olmaktadır i̇i̇k maddesindeki açık hüküm nedeniyle alacaklı hakkında mk maddesinin uygulanma imkanı da bulunmamaktadır bu durum anayasanın maddesinin fıkrası hükmüne aykırıdır zira maddesine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir yine anayasanın maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırılık söz konusu olmaktadır çünkü i̇i̇knun maddesi ile alacaklıya karşı dava yolu kapatılmakla alacaklı imtiyazlı duruma sokulmaktadır anayasanın başlangıç hükümleri ile maddesi ve madde hükümleri de iddiayı teyid eden hükümleri taşımaktadır anayasaya aykırı hüküm i̇i̇knun maddesinin fıkrasının cümlesindeki borçluya karşı ifadesi anayasanın ve maddeleri hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir bu iki kelime iptal edildiğinde kişinin borçlu yanında alacaklıya karşı da dava açma imkanı doğacaktır yukarıda belirtilen nedenlerle esas sayılı davaya bakmakta olan mahkememiz bu davada uygulanacak günlü sayılı i̇cra i̇flas kanununun maddesinin esas sayısı karar sayısı fıkrasının cümlesinde yer alan borçluya karşı ifadesinin anayasaya aykırılığı iddiasını ciddi bularak anayasanın maddesi gereğince itiraz etmek gereğini duymuştur
346
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal ve yürürlüğün durdurulması gerekçesinde özetle anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında tbmm tarafından anayasanın maddesi uyarınca bakanlar kuruluna verilecek khk çıkarma yetkisinin önemli zorunlu ve ivedi durumlar için söz konusu olabileceği sayılı khknin ise bu şartlardan hiçbirisini taşımadığı anılan khknin konusunun ancak bir kanunla düzenlenmesinin mümkün olduğu bunun dayanağını oluşturan günlü sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edildiği bu durumda anayasal dayanaktan yoksun kalan söz konusu khknin anayasanın başlangıçı ile ve maddelerine açıkça aykırı olduğu bu durumdaki bir khknin içeriği yönünden anayasaya aykırı olmasa bile dava açıldığında iptalinin gerektiği sayılı khk hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip daha sonra iptal kararı verilmesi durumunda iptal kararının etkisiz kalacağı ve giderilmesi güç zararlara neden olacağı yürürlüğü durdurma kararı verilmesi halinde ise hukuksal boşluk doğmayacağı belirtilmiştir
133
esas sayısı karar sayısı ii gerekçeler sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı orman kanununun maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki otuz gün içinde i̇baresi ile dördüncü cümlesindeki i̇lan süresi geçtikten sonra i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı orman kanununun maddesinin birinci fıkrasıyla orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalara karşı dava açma süresi askı suretiyle ilanından itibaren altı ay iken altı aylık süre otuz güne düşürülmekte ve otuz günlük ilan süresi geçtikten sonra dava açılmayan kararlara ilişkin tutanak ve haritaların kesinleşeceği kurala bağlanmaktadır sayılı orman kanununun maddesine göre devlet ormanları ile daha önce sınırlaması yapılmış olup da sınırlandırma sırasında orman olduğu halde orman sınırları dışında kalmış ormanların tüzel kişiliğe sahip kamu kurumlarına ait ormanların ve özel ormanların orman kadastrosu ile bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmazın ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti ve madde orman sayılan yerlerden orman sınırları dışına çıkarma uygulamaları ile ilgili olarak kadastrosu kesinleşmiş yerlerde tespit edilen fenni hataların düzeltilmesi işleri orman kadastro komisyonları tarafından yapılmakta maddesine göre orman kadastro komisyonları kadastrosu yapılacak ormanların sınırlarını arazi üzerinde belirleyerek tutanağa bağlama ve belirlenen sınır noktalarını ölçerek haritalama işlemlerini yapma şeklinde gerçekleştirmekte maddesine göre ise orman kadastro komisyonları tarafından orman sınırlarının tespitine yönelik yapılan söz konusu tutanak ve haritalar askı suretiyle ilan edilmektedir orman kadastro komisyonlarının orman genel müdürlüğünce atanacak bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisinin başkanlığında bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi veya bunların bulunmaması halinde orman teknikeri bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi veya bunların bulunmaması halinde ziraat teknisyeni mahalli ziraat odalarınca bildirilecek bir temsilci ile beldelerde belediye encümenince mahalle ve köylerde muhtarlıkça bildirilecek bir temsilci olmak üzere bir başkan ve dört üyeden oluşmasının temelinde ormanların anayasal koruma altında olması yanında ormanların ve orman sayılan yerlerin tespitinin özel uzmanlık bilgisi gerektiriyor olması yatmaktadır ormanlar ise ağaç türlerine göre belirli bir rakımdanyükseklikten sonra yetişmekte ve buralarda genellikle yine anayasal koruma altında olan orman köylüleri yaşamaktadır kamu hizmetlerinin orman köylerine yeterince ve etkin şekilde götürülememesi ve mevsimlik orman işlerinde çalışmaya dayalı düşük gelir seviyesi bir yandan orman köylerinde eğitim seviyesinin düşük kalmasına yol açarken diğer yandan sürekli bir gelire ve daha iyi eğitim sağlık ve diğer kamu hizmetlerine erişim amacıyla orman köylerinden şehirlere kitlesel göçlere sebep olmuş ve olmaktadır orman köylerinin yüksek ve engebeli arazilerde dağınık şekilde yapılaşmaları coğrafi gerçek orman köylülerinin mevsimlik orman işlerine dayalı düşük gelir seviyesi ekonomik gerçek orman köylerinde eğitim seviyesinin göreli yetersizliği sosyolojik gerçek nüfusun şehirlere kitlesel göçü demografik gerçek ve orman kadastrosunun özel uzmanlık gerektiriyor olması ise hukuki teknik gerçekler arasındadıresas sayısı karar sayısı bu şartlar altında yasakoyucu orman kadastro komisyonları tarafından hazırlanan tutanak ve haritalara karşı dava açma süresini altı aydan otuz güne düşürmüş ve ilan süresi otuz gün içinde dava açılmaması halinde tutanak ve haritaların kesinleşmesini öngörmüştür i̇ptali istenen ibareler mülkiyet hakkıyla ilgilidir anayasanın maddesinde temel bir insan hakkı olarak düzenlenen mülkiyet hakkı kişiye başkalarının hakkına zarar vermemek ve yasaların öngördüğü sınırlamalara uymak şartıyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı verir hukuksal işlemlerin kendilerine bağlanan hukuksal sonuçları doğurabilmesi için muhataplarına bildirilmesi gerekir bildirim esas olarak tebligat ile yapılır bu bağlamda tebligat yetkili makamlarca tesis edilmiş hukuki işlemlerin hukuki sonuçlarından etkilenen kişilere bildirimi ve bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir tebligatın hukuka ve usulüne uygun yapılması anayasa ile güvence altına alınmış hakların kullanılabilmesinin önkoşulu ve hak arama hürriyetinin en önemli güvencelerinden biridir mülkiyet gibi temel bir hakkı ilgilendiren ve orman kadastrosu gibi özel uzmanlık gerektiren bir işlemin sonucunda düzenlenen tutanak ve haritaların muhataplarına tebliğinin yüksek ve engebeli arazilere yayılmış eğitim düzeyi göreceli düşük ve çoğunluğu da şehirlere göçmüş orman köylerinde askıya çıkarılma yoluyla ilanının ilgililere şahsen yapılmış tebliğ hükmünde sayılması yetmezmiş gibi bir de askı suretiyle ilanının altı aydan otuz güne düşürülmesi ve ilan süresi olan otuz gün içinde dava açılmaz ise tutanak ve haritaların kesinleşecek olmasının ilgililerin yetkili mahkemeler önünde hak arama hürriyetini etkin bir şekilde kullanmalarına engel oluşturacağı açıktır çünkü düzenleme orman köylerinin özelliklerini dikkate almadan ilgili orman köyünde arazisi bulunanlardan uzak şehirlere göçmüş olanlar da dahil herkesin otuz günlük askı süresi içinde askıya çıkarılan tutanak ve haritalardan haberdar olmaları gerekeceği gibi bir varsayıma dayanmaktadır orman köylerinin gerçekleriyle bağdaşmayan bu varsayım sonucunda ilgililer bu kısacık süre içinde orman kadastrosu gibi özel uzmanlık gerektiren harita ve tutanaklardan haberdar olamayacakları hukuki teknik içeriği hakkında bilgilenemeyecekleri ve yapılması gereken hukuksal işlemler hakkında bilgilenme amaçlı araştırma yapamayacakları için askıya çıkarılan harita ve tutanaklara ilişkin hukuksal iddialarını yetkili yargı makamları önüne getirip hukuksal haklarını arayamayacaklardır oysa hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkının herkes için en geniş şekilde güvence altına alınması demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez koşullarından biridir bu itibarla iptali istenen ibareler askıya çıkarılarak ilan edilen orman kadastro komisyonu tutanak ve haritalarının ilgililer tarafından bilinmesi hukuki teknik içeriği hakkında bilgilenmesi ve hukuksal yolların öğrenilmesinin ötesinde haberdarlığı konusunda dahi kişilere yeterli güvence ve korumayı sağlamadığı için hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmamanın yanında kişilerin mülkiyet hakkına ilişkin hak arama özgürlüğünün özünü de zedelediğinden anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasına yeterli ve gerekli güvenceyi sağlamadığı ve maddesindeki hak arama özgürlüğünü ölçüsüzce sınırlandırdığı için anayasanın ve maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinde hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte dava açma hakkının kullanımına ilişkin kamu düzenini sağlama amacıyla getirilebilecek sınırlamaların hak arama özgürlüğünün özünü ortadan kaldıracak ve anayasanın maddesinde yer alan güvencelere aykırı olacak şekilde olmaması gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel ilkelerinden biri hukuk güvenliği ilkesidir hukuk güvenliği ilkesi normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar öte yandan anayasanın maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz bu bağlamda yasakoyucu orman kadastro işlemlerinin ilgililerine tebliğini ve bu tebliğe ilişkin askı süresi ile dava açmada hak düşürücü süreyi düzenlerken hukuk devleti ilkesinin bir gereği ve özgürlüklerin sınırlanmasının ölçüsü olan ölçülülük ilkesi ile bağlıdır bu ilke elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir çok sayıda kişiyi ilgilendiren orman kadastro işlemlerinin tebligatının askı suretiyle ilanının elverişliliğinden söz edilebilirse de orman köylerinin coğrafi ekonomik demografik yerleşme ve sosyolojik özellikleri dikkate alındığında askı süresinin altı aydan otuz güne düşürülmesinin gerekliliğinden söz edilemez yasa koyucunun orman kadastro işlemlerinin kamu düzeni açısından bir an önce kesinleşmesi ile ilgililerin orman kadastro işlemlerinin sonuçlarından haberdar olmalarını sağlayacak ve hak kaybına uğrayanların yetkili mahkemelerde hak arama yollarını kullanabilmeleri için gerekli hazırlıkları yapmalarına yeterli olacak süreyi orantılı bir şekilde kararlaştırması gerekir bu bağlamda ilgililere şahsen tebliğ yerine geçen askı süresi ile dava açma süresinin altı aydan otuz güne düşürülmesini öngören iptali istenen ibareler ölçülülük ilkesiyle bağdaşmadığı ve hakkın özünü ortadan kaldırdığı için anayasanın ve maddelerine bu açılardan da aykırıdır yukarıda açıklandığı üzere sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı orman kanununun maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki otuz gün içinde ibaresi ile dördüncü cümlesindeki i̇lan süresi geçtikten sonra ibaresi anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı orman kanununun ek maddesine eklenen beşinci fıkrasının i̇kinci cümlesindeki bu tesislerden herhangi bir bedel alınmaz i̇fadesinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun ek maddesinde devlet ormanları üzerinde sayılı kanunun ve maddelerinde belirtilenlere ek olarak izin verilerek kamu yararına yapılabilecek yapı ve tesisler ile bunlardan alınacak bedeller düzenlenmektedir sayılı orman kanununa göre orman sayılan alanlarda verilen izinlerde bu alanların ağaçlandırılması için yapılacak giderlerin karşılığı olarak alınan ağaçlandırma bedeliesas sayısı karar sayısı kamu yararı dışında kar amacı güdülerek yapılacak her türlü tesisin proje toplam bedelinden orman sahasına isabet eden kısmının yüzde ikisi oranında alınan ağaçlandırma ve erozyon kontrolü geliri iii i̇znin yasal dayanağına göre ormancılık faaliyetinin yapılamaması nedeniyle orman idaresinin mahrum kaldığı her türlü değer karşılığında md ya da arazinin orman örtüsü ve bulunduğu bölgenin özelliklerine göre hektar başına tespit edilen miktarda md ve her yıl alınan arazi i̇zin bedeli gelirlerinden bir ya da bir kaçı alınmaktadır sayılı kanuna göre orman sayılan alanlarda kanunun ek maddesinin birinci fıkrasına göre gençlik ve spor bakanlığınca yapılacak spor tesislerinden ikinci fıkrasına göre sayılı köye yönelik hizmetler hakkında kanun çerçevesinde köye ve bağlı yerleşim birimlerine yönelik yol su atık su gölet mezarlık ve altyapı hizmetlerinin yerine getirilmesi maksadı ile verilen izinlerden herhangi bir bedel alınmaması üçüncü fıkrasına göre devlet üniversitelerine eğitim ve araştırma maksatlı tesisler yapılması ile yüksek öğrenim kredi ve yurtlar kurumu genel müdürlüğüne yurt yapılması maksadıyla verilen izinlerden ağaçlandırma bedeli ile arazi i̇zin bedeli altıncı fıkrasına göre demiryolu otoyol devlet ve il yolları ile su isale hatlarının yapımında ortaya çıkan kazı fazlası malzemenin depolanması için verilen izinlerde ağaçlandırma bedeli alınması öngörülmüşken i̇ptali istenen ifadenin yer aldığı beşinci fıkrada ise erişme kontrolü uygulanan karayollarında devlet idareleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan işletilen işlettirilen veya yap işlet devret modeli esas alınarak yaptırılan ve işlettirilen ulaştırma yapıları ve müştemilatı olan hizmet tesisleri ile bakım işletme tesislerinden herhangi bir bedel alınmaması kurallaştırılmıştır tarihli ve sayılı karayolları genel müdürlüğü dışındaki kuruluşların erişme kontrollü karayolu otoyol yapımı bakımı ve i̇şletilmesi ile görevlendirilmesi hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde bakım i̇şletme tesisi bakım ve işletme gibi yolla ilgili yapı ve tesisleri hizmet tesisleri ise otel motel lokanta akaryakıt istasyonu ve diğer tesisleri şeklinde tanımlanmış maddesinin bendinde erişme kontrollü karayollarının otoyolların yapımı bakımı ve işletilmesi ile hizmet tesislerinin yapımı bakımı ve işletmesinde sermaye şirketlerinin görevlendirilebileceği bendinde ise karayolları genel müdürlüğünce yapılmış ve yapılmakta olan otoyollar üzerindeki hizmet tesislerinin yapımı ve işletmesinin şirketlere yaptırılabileceği belirtilmiştir bu kurallara göre sayılı kanuna göre orman sayılan alanlarda yapılanyapılacak üniversitelerin kamu yararına özgülenmiş eğitim ve araştırma tesisleri ile yüksek öğrenim kredi ve yurtlar kurumuna öğrenci yurtları yapımı için verilen izinlerden ağaçlandırma bedeli ile arazi izin bedeli alınırken erişme kontrollü karayollarının otoyolların karayolu sınır çizgisi içinde yapılanyapılacak olan ticari amaçlı otel motel lokanta akaryakıt istasyonu ve diğer tesisler yapımı ve işletmesi için verilen izinlerden ağaçlandırma bedeli ağaçlandırma ve erozyon kontrolü geliri ve arazi izin bedelinden hiç biri alınmayacaktıresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde sosyal hukuk devleti ilkesine yer verilmiş maddesinde ise devlete kişilerin refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevleri verilmiştir anayasa mahkemesinin yerleşik kararlarına göre sosyal hukuk devleti insan haklarına dayanan kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir yasakoyucu yasamanın genelliği ilkesi gereğince kendine tanınan takdir yetkisi bağlamında dilediği yasal tasarruflarda bulunabilir ancak anayasal kurallara sosyal hukuk devleti ilkelerine ve hukukun temel prensiplerine uymakla yükümlüdür kanunların kamu yararı amacına yönelik olması genel objektif adil kurallar içermesi ve hakkaniyeti gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle yasakoyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir devletin yerleşim yerleri arasında ulaşımı sağlamak amacıyla yapacağıyaptıracağı erişme kontrollü karayolu güzergahının orman alanlarından geçmesi durumunda gerekli izinlerin verilmesi gerekeceğinde kamu yararı olduğu kuşkusuzdur hatta erişme kontrollü karayollarında karayolunun müştemilatı olan bakım işletme tesisleri ile hizmet tesislerinin yapılabilmesi için karayolu sınır çizgisinin geniş tutularak bakım işletme tesisleri ile hizmet tesislerinin yapılacağı ormanlık alanların iznin kapsamına alınmasında da kamu yararı olduğu söylenebilir ancak üniversitelerin kamu yararına özgülenmiş eğitim ve araştırma tesisleri ile yüksek öğrenim kredi ve yurtlar kurumuna öğrenci yurtları yapımı için verilen izinlerden dahi ağaçlandırma bedeli ile arazi izin bedeli alınırken erişme kontrollü karayollarının karayolu sınır çizgisi içinde yapılanyapılacak olan ticari amaçlı otel motel lokanta akaryakıt istasyonu ve diğer tesislerin yapımı ve işletilmesi için verilen izinlerden herhangi bir bedel alınmamasının kamu yararıyla bağdaşmamanın yanında adalet ve hakkaniyete de uygun düşmeyeceği açıktır bu nedenle iptali istenen ifade anayasanın ve maddelerine aykırıdır öte yandan anayasanın maddesinde devlete ormanların korunması ve orman sahalarının genişletilmesi için gerekli yasaları koyma ve önlemleri alma görevi verilmiş devlet ormanlarının zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceği ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu oluşturmayacağı kuralı getirilmiştir devlete anayasa ile verilmiş ormanların korunması ve orman alanlarının genişletilmesi görevi ormanlık alanlarda yapılacak kamu hizmetleri ile kamu yararı amaçlı yatırımların gerektirdiği irtifak hakkına dayalı izin tasarruflarından izne konu oluşturan hizmet ve yatırımın niteliği ve kamu yararı ile ilişkisine göre ağaçlandırma bedeli ağaçlandırma ve erozyon kontrolü geliri ve arazi izin bedelinden bir ya da birkaçının alınmasını gerektirmektediresas sayısı karar sayısı çünkü kamu yararına oluşturulan irtifak hakkına dayalı her izin ormanlık alanların fiilen daralmasıyla sonuçlanmakta devlete anayasa ile verilen ormanlık alanların korunması ve genişletilmesi görevi ise en azından izne konu oluşturan alana muadil yeni ormanlar yetiştirilmesini gerekli kılmaktadır nitekim bu güne kadar çıkarılan yasal düzenlemelerde bu husus gözetilmiştir erişme kontrollü karayollarının karayolu sınır çizgisi içinde yapılanyapılacak olan ticari amaçlı otel motel lokanta akaryakıt istasyonu ve diğer tesislere ilişkin izinlerden herhangi bir bedel alınmaması izne konu oluşturan alana muadil ormanlık alanın mali kaynak yokluğu nedeniyle yetiştirilememesi ve dolayısıyla orman alanlarının daralmasıyla sonuçlanacağı için iptali istenen ifade anayasanın maddesine ticari kar amaçlı tesisler için izne konu muadil ormanlık alanın finansmanı vergilerle sağlanan devlet bütçesi kaynaklarıyla oluşturulması ise adalet ve hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşmayacağı için anayasanın maddesine aykırılık oluşturmaktadır yukarıda açıklandığı üzere sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı orman kanununun ek maddesine eklenen beşinci fıkrasının ikinci cümlesindeki bu tesislerden herhangi bir bedel alınmaz ifadesi anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı devlet i̇hale kanununun maddesine eklenen dördüncü fıkra ile maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici maddenin anayasaya aykırılığı kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü kaynaktan karşıladıkları mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalesinde tarihli ve sayılı kamu i̇hale kanunu genel bütçeye dahil dairelerle özel katma bütçeli idarelerin ve özel idare ile belediyelerin satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinin ihalesinde ise tarihli ve sayılı devlet i̇hale kanunu uygulanmaktadır sayılı devlet i̇hale kanununun maddesinde ihalelerde yasak fiil ve davranışlar sayıldıktan sonra i̇darelerce ihalelere katılmaktan geçici yasaklama başlıklı maddesinin birinci fıkrasında maddede belirtilen fiil ve davranışlarda bulundukları anlaşılanlar hakkında bir yıla kadar bütün ihalelere katılma yasağı konulacağı bu kararın resmi gazetede yayımlanacağı ve müteahhitlik siciline işleneceği kuralları getirilmiş üçüncü fıkrasında ise aynen üzerine ihale yapıldığı halde usulüne göre sözleşme yapmayan istekliler ile sözleşme yapıldıktan sonra taahhüdünden vazgeçen ve mücbir sebepler dışında taahhüdünü sözleşme ve şartname hükümlerine uygun olarak yerine getirmeyen müteahhit veya müşteriler hakkında da ihaleyi yapan bakanlık veya ilgili bakanlık tarafından bir yıla kadar ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verilir ve bu kararlar resmi gazetede ilan ettirildiği gibi ilgililerin müteahhitlik sicillerine işlenir denilmiştir sayılı kanunun maddesi ile sayılı devlet i̇hale kanununun maddesine eklenen dördüncü fıkrasıyla ise sayılı kanunun maddesinde belirtilen fiil veya davranışlarda bulunanlar hariç olmak üzere türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişilerden şube personeli vekil mümessil gibi yetkili temsilcilerin şahsi kusurlarından kaynaklanan ve bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen fiil veya davranışları sebebiyle haklarında ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verilmesi gerektiği idarece tespit edilenlerden verilecek bir aylık süre içinde ihale bedelinin üç katı tutarında tazminatı peşin olarak ödeyenler hakkında ihaleden yasaklama kararı verilmeyeceği kurala bağlanırken maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici maddesinde ise maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce maddede belirtilen fiil veya davranışlarda bulunanlar hariç olmak üzereesas sayısı karar sayısı türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişilerden şube personeli vekil mümessil gibi yetkili temsilcilerin şahsi kusurlarından kaynaklanan ve üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen fiil veya davranışları sebebiyle haklarında ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verilmesi gerektiği idarece tespit edilenlerden henüz yasaklama kararı verilememiş olanlar hakkında da üncü maddenin dördüncü fıkrası hükmünün uygulanacağı belirtilmektedir tarihli ve sayılı türk ticaret kanununun vd maddelerinde şubeden söz edilmekle birlikte şubenin tanımı yapılmamış ekonominin dinamik yapısı ve sürekli bir gelişim içinde olmasından dolayı tanımlama öğreti ile yargı içtihatlarına bırakılmıştır yargıtayın yerleşik içtihatlarında üçüncü kişilerle merkez adına hukuki işlemler yapabilme şube olmak için yeterli sayılmaktadır buna göre şubenin ve dolayısıyla şube personelinin üçüncü kişilerle yaptığı hukuki işlemlerden ve bu işlemin sonuçlarından merkez sorumludur ve şube personelinin şahsi kusuru merkezin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır öte yandan ticari vekil ticari temsilci mümessil gibi yetkili temsilciler tarihli ve sayılı türk borçlar kanununun maddelerinde düzenlenmiştir sayılı kanuna göre ticari temsilci mümessil işletme sahibinin ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir md ve ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu tescilin yapılmış olmasına da bağlı değildir md ticari vekil ise bir ticari işletme sahibinin kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir md ve bu yetki işletmenin alışılmış bütün işlerini kapsamaktadır md kanunun maddesinde ise diğer tacir yardımcıları düzenlenmiştir bu kurallarda ticari vekil ticari temsilci mümessil gibi yetkili temsilcilerin üçüncü kişilerle temsil ettikleri tüzel kişi adına yaptıkları hukuki işlemlerden tüzel kişi sorumlu tutulmuş bunların şahsi kusurlarından kaynaklanan fiil ve davranışları da tüzel kişinin sorumluluğundan istisna tutulmamıştır sayılı kanunun kapsamındaki genel bütçeye dahil dairelerle özel katma bütçeli idarelerin ve özel idare ile belediyelerin satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinin ihalesine merkez adına şube veya tüzel kişinin yetkili temsilcisi ya da ticari vekili veyahut da merkez veya tüzel kişinin yönetim kurulu başkanı girmiş ve tüzel kişi üzerine ihale yapıldıktan sonra yasal süresi içinde sözleşme yapılmamış veya sözleşme yapıldıktan sonra taahhütten vazgeçilmiş ya da mücbir sebepler dışında taahhüt sözleşme ve şartname hükümlerine göre yerine getirilmemiş ise tüm bu durumlarda merkez adına hareket eden şubenin personeline veya tüzel kişilik adına hareket eden ticari temsilci ve ticari vekillere izafe edilebilecek herhangi bir kusur söz konusu olamaz kusur sorumluluğu ya da sübjektif sorumlulukta sorumluluğun temel unsuru kusurdur ve kusur olmadan sorumluluk doğmaz ilkesi geçerlidir kusur sübjektif sorumluluğun kurucu unsurudur dolayısıyla sorumluluğun doğabilmesi için zarar uygun nedensellik ilişkisiesas sayısı karar sayısı ve hukuka aykırılık unsurlarından başka zarar veren kişinin davranışının kusurlu olması da gerekir nitekim sayılı türk borçlar kanununun maddesinde kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür denilmiştir bu bağlamda satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinin ihalesinde edimin ifası süreci zamana yaygın olmadığı için taahhüdün sözleşme ve şartname hükümlerine göre yerine getirilmesi bedelin ödenmemesi dışında söz konusu olamayacağı ve bedelin ödenmemesinin de tüzel kişinin sorumluluğunda olması bir yana kazanılmış bir ihalede merkez ya da tüzel kişinin bilgisi ve hatta açık ya da örtülü kararı olmaksızın şube personeli veya ticari temsilci ya da ticari vekilin sözleşmeyi imzalamaması veya sözleşme yapıldıktan sonra taahhütten vazgeçmesi satın alınan veya kiralanan ya da üzerine irtifak hakkı tesis edilen arazinin teslim alınması tapuya tescili vb ile bedelin ödenmesi gibi bir durum hiçbir şekilde söz konusu olamaz daha açık ifadeyle satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işleri ihale edildikten sonra sözleşmenin imzalanmaması sözleşme imzalandıktan sonra taahhütten vazgeçilmesi veya taahhüdün sözleşme ve şartname hükümlerine göre yerine getirilmemesi durumları mutlak surette merkezin veya tüzel kişinin yönetim kurulunun almış olduğu kararların yerine getirilmesi bağlamında söz konusu olabilir ve bu durumların gerçekleşmesi halinde şube personeli veya ticari temsilciye ya da ticari vekile herhangi bir şekilde şahsi kusur izafe edilemeyeceğinden kusur tüzel kişiliğe aittir kaldı ki her şeye rağmen şahsi kusur izafe edilebileceği ileri sürülse dahi tüm bu kusurlardan yukarıda belirtildiği üzere genel hükümlere göre tüzel kişi sorumludur i̇ptali istenen kurallarda ise sadece türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişiler gibi belirli bir firma grubu için satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işleri ihale edildikten sonra sözleşmenin imzalanmaması sözleşme imzalandıktan sonra taahhütten vazgeçilmesi veya taahhüdün sözleşme ve şartname hükümlerine göre yerine getirilmemesi tüzel kişilerin kararı olmaksızın şube personeli vekil mümessil gibi yetkili temsilcilerin şahsi kusurları ile gerçekleşebilecek fiillermiş gibi şube personeli vekil mümessil gibi yetkili temsilcilerin şahsi kusurlarından kaynaklanan ifadesinin arkasına sığınılarak ve böylece idarelerin bu derece belirsiz gerekçeye dayanmaları sağlanarak idarelerce haklarında ihaleye katılmaktan yasaklama kararı verilmesi gerektiği tespit edilen tüzel kişiler hakkında ihale bedelinin üç katı tutarındaki tazminatın peşin olarak ödemesi koşuluyla ihaleden yasaklama kararı verilmemesi kurallaştırılmakta bu kuralın sayılı kanuna eklenen geçici maddesiyle geçmişe de uygulanması öngörülmektedir anayasa mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel ilkelerinden biri hukuki belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir öte yandan yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca yasama organı yasa yaparken bütün ihtimalleri göz önünde bulundurarak ayrıntılı hükümler koyabilir ya da anayasanın kanunla düzenlenmesini zorunlu kıldığı hususlar dışında bir konuyu isterse soyut bir şekilde düzenleyerek genel ilkeleri ve çerçeveyi belirleyip ayrıntıları alt düzenleyici işlemlere bırakabiliresas sayısı karar sayısı ancak satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinin ihalesinden sonra sözleşmenin imzalanmaması sözleşme imzalandıktan sonra taahhütten vazgeçilmesi veya taahhüdün sözleşme ve şartname hükümlerine göre yerine getirilmemesinin sorumluluğu kural olarak şube personeli veya ticari temsilciye ya da ticari vekile izafe edilebilecek şahsi bir kusur olmadığından idare durumları aynı veya benzer olan tüzel kişilerden bazılarını iptali istenen düzenlemenin kapsamına alır ki bu bazıları bu yasanın çıkarılmasının arkasındaki güçtür ve ihale bedelinin üç katı tutarında tazminatı peşin ödemek kaydıyla ihaleye katılmaktan yasaklama kararının dışında tutarken bazılarını ise genel hükümlere dayanıp kusur şube personeli veya ticari temsilci ya da ticari vekilin değil tüzel kişinindir diyerek maddenin kapsamı dışında tutabilecektir oysa ihaleden yasaklama kararı verilmesi doğrudan kamu düzeni ile ilgilidir yasakoyucu doğrudan kamu düzeni ile ilgili söz konusu hukuksal belirsizliği gidermek için alt düzenleyici işlemler de öngörmediği için hukuksal belirsizliğin alt hukuksal düzenlemelerle giderilmesi de olanaklı değildir bu itibarla hukuki belirsizlik içeren iptali istenen düzenlemeler anayasanın maddesine aykırıdır öte yandan anayasanın maddesinde yasa önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir anayasanın maddesindeki yasa önünde eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır kanun önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez i̇ptali istenen kurallar sadece türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişiler için getirilmiştir oysa genel bütçeye dahil dairelerle özel katma bütçeli idarelerin ve özel idare ile belediyelerin sayılı devlet i̇hale kanununa göre yaptıkları satım kira trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinin ihalelerine türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişiler yanında belirli bir il veya bölge ya da bölgelerde faaliyet gösteren tüzel kişiler ile gerçek kişiler de katılmakta ve bunlar üzerine de ihaleler yapılmaktadır i̇ptali istenen düzenlemelerin kapsamına sadece türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişilerin alınıp diğerlerinin kapsam dışında tutulması türkiye genelinde faaliyet gösteren tüzel kişilere ayrıcalık tanınması sonucunu doğurduğundan iptali istenen düzenlemeler anayasanın maddesindeki yasa önünde eşitlik ilkesine de aykırıdır yukarıda açıklandığı üzere sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı devlet i̇hale kanununun maddesine eklenen dördüncü fıkrası ile maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici maddesi anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesi ile sayılı i̇nternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla i̇şlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanunun maddesine eklenen onbeşinci fıkrasının anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı bu düzenleme ile sayılı kanunun maddesine eklenen inci fıkra ile sayılı kanunun erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi kenar başlıkla maddesine göre soruşturma aşamasında verilen hâkim kararı ile i̇çeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesini düzenleyen maddesi ve özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesini düzenleyen maddesine göre verilen hâkim kararının birden fazla sulh ceza mahkemesi bulunan yerlerde hâkimler ve savcılar yüksek kurulu tarafından belirlenen sulh ceza mahkemeleri tarafından verileceği hükmünü içermektedir görüldüğü gibi anılan düzenleme erişimin engellenmesi kararı verilmesi ve bunun infazı içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi kararı verilebilmesi ve özel hayatın gizliliği nedeniyle erişimin engellenmesi talebi hakkında karar verilebilmesi konularında yargılama hukuku yönünden yeni bir kural vâzetmekte ve bu hususlarda görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunu göstermektedir mezkûr düzenlemenin anayasaya aykırılığı yönünden kritiğine geçmeden önce sayılı kanunun ve sayılı kanunun maddesi ile getirilen maddelerinde öngörülen düzenlemelerin kısaca gözden geçirilmesinde yarar vardır sayılı i̇nternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla i̇şlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanunun maddesi aynı maddenin birinci fıkrasında sayılan katalog suçlar bakımından internet ortamında yapılan ve içeriği anılan maddenin yine birinci fıkrasında sayılan katalog suçlarla ilgili olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilmesinin usûl ve esaslarını düzenlemektedir buna göre anılan maddede sayılan suçların internet ortamında işlendiği hususun
4,063
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir artvin i̇li yusufeli i̇lçesi çevreli köyü ihtiyar heyeti tarafından orman istihsalinde çalışacak işçilerin ve nakliye yapacak kamyoncuların elde ettiği gelirden köy kanunu uyarınca oranında salma parası alınmasına ilişkin verilen kararın iptali istemiyle açılan davada dava konusu işlemin tesisine dayanak oluşturan sayılı köy kanununun ek maddesinin bunların verecekleri kararlar kati olup aleyhine devlet şurasına müracaat edilemez ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil ettiği kanısına varılarak sayılı yasanın maddesinin fıkrası hükmü uyarınca tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarının alınmasına gerek duyulmadan dosyanın tekemmül etmesi üzerine gereği düşünüldü uyuşmazlikta uygulanacak kanun maddesi̇ sayılı köy kanununun ek maddesinde köy i̇htiyar meclisi salınacak salmanın nisbet cins ve miktarını ikinci kanun ayı içinde tayin ve tevzi cetvellerini tanzim ederek on beş gün müddetle umumun görebileceği yerlere asmak suretiyle ilan ve hariçte bulunanlara tebliğ eder salman salmalarda kanun hükümlerine uygunsuzluk veya nisbetsizlik olduğunu iddia edenler ilan veya tebliğ müddetinin hitamından itibaren on gün içinde itirazlarını köy muhtarına söylerler veya yazı ile bildirirler ve müracaatlarını tutulacak deftere yazdırarak bir ilmühaber alırlar köy ihtiyar meclisi bir hafta içinde itirazlara bakarak kararını vermeğe ve itiraz edenlere bildirmeğe mecburdur bu kararlar aleyhine tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde merkez kazasında valiye diğer kazalarda kaymakamlara müracaat edilebilir bunların verecekleri kararlar kati olup aleyhine devlet şurasına müracaat edilemez hükmüne yer verilmiştir sayılı köy kanununun ek maddesinin bunların verecekleri kararlar kati olup aleyhine devlet şurasına müracaat edilemez ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil ettiği düşünülmektedir anayasaya aykirilik sebebleri̇ anayasanin maddesi̇ yönünden anayasanın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki bir davaya bakmaktan kaçınamaz hükmü düzenlenmiştir burada bahsi geçen adil yargılanma hakkı anayasal bir hüküm olduğu gibi yerel mevzuatın kanunların üstünde kabul edilen ve ülkemizin de taraf olduğu avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde de düzenlenmiştir adil yargılanma hakkının da birçok unsuru bulunmakla birlikte bizim ihtilafımızla ilgili olan kısmı idarenin eylem ve işlemlerinin yargı denetimi dışında olmasının mahkemeye başvurma hakkına aykırılık oluşturduğu hususudur mahkemeye başvurma hakkı hukuken öngörülen sınırlamaların kaldırılmasını gerekli kılar ayrıca hak arama hürriyetinin temelinde hakları ihlal edilen bireylerin ihlalin önlenmesi ve ihlalin menfi etkilerini ortadan kaldırılması amacıyla yetkilietkili mercilere ve yargı makamlarına başvurabilmesi bu hakkın ve bu hakkın kullanılabileceği başvuru mekanizmalarının tanınması amacı yatmaktadır bu sebeple hak arama özgürlüğü devleteesas sayısı karar sayısı müspet düzenlemelerde bulunma yetkisi veren bir hak olması sebebiyle bağımsız bir hak görünümündedir anayasasına göre bir mahalli idare birimi olan köyler yılından beri yürürlükte olan sayılı köy kanununa göre yönetilmektedir yasalaştığı dönemin şartlarına göre ileri düzeyde katılım mekanizmaları içeren ve ülkemizdeki kırsal kalkınma faaliyetlerine önemli katkılar sağlamış bir kanun olan köy kanunu yıllardan beri değişen şartlardan dolayı bir takım aksaklıklar meydana getirmeye başlamıştır türkiyede yaşayan köy nüfusunun milyonun üstünde olduğu ve bu nüfusun birçok avrupa ülkesinin nüfusundan daha fazla olduğu göz önüne alındığında köyde yaşayan vatandaşların demokratik katılımı ve hak arama hürriyetinin en etkili biçimde sağlanması büyük önem taşımaktadır sayılı köy kanununa göre köyün gelirleri ila maddelerinde düzenlenmiştir köyün en önemli geliri ise köy salma parasıdır salma köy ihtiyar heyetince salınan bir aile vergisidir salma köy mahallî hizmetlerini karşılamak üzere köyde oturan veya oturmamakla birlikte köyde maddi ilgisi bulunanlardan alınan dağıtmalı bir çeşit genel gelir vergisi niteliğinde ve herkesin ödeme gücüne göre aile itibariyle koyulacak bir vergidir sayılı köy kanununun ek maddesine göre hane başına salma salınırken her hanenin ödeme gücünün göz önünde tutulacağı salmada oransızlık ve kanuna uygunsuzluk olduğunu iddia edenlerin bu iddialarını inceleyerek karara bağlayacak itiraz mercilerinin merkez kazasında valiler diğer kazalarda ise kaymakamlar olduğu belli edilmiş salma kararlarına karşı yapılan itirazlar hakkında kaymakam ve valiler tarafından verilen kararların kati olduğu ve bu kararlara karşı devlet şurasına müracaat edilemeyeceğinden söz edilerek verilen kararlara yargı yolu kapatılmış bulunmaktadır anayasanın maddesiyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır gerçekten karşılaştığı bir suçlamaya karşı kişinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkının kullanılabilmesidir kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin adil yargılanma hakkının düzenlendiği maddesine ilişkin avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararlarında da dava yoksa adil aleni ve gecikmesiz bir yargılamadan söz edilemeyeceği golderi̇ngiltere paragraf mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen yahut hukuken geçici de olsa kapatılmasının veya kullanımını imkansız kılan koşullara bağlayarak sınırlanmasının adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geleceği aireyi̇rlanda belirtilmiştir i̇tiraz konusu kuralla kendisine sayılı köy kanunu uyarınca salma salınan bir şahıs bu salma parasının hukuka ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle dava açamayacak söz konusu salma parasına ilişkin yaptığı idari itiraza ilişkin verilen karar kesin olacaktır köy salmasına yapılan idari itirazlar hakkında verilen kararlara karşı yargı yolu yolunun kapatılması anayasanın dava hakkının düzenlendiği maddesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır anayasanin maddesi̇ yönündenesas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır ek hükümler md kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile yüksek askeri şuranın kararları yargı denetimi dışındadır i̇dari işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinden başlar yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez i̇dari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir kanun olağanüstü hallerde sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik kamu düzeni genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir i̇dare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür hükmüne yer verilmiştir hukuk devleti idarenin tüm eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu devlettir hukuk devletinin temel özelliği devlet içinde tüm kamusal yaşamın ve yönetimin yargı denetimi altında olmasıdır bu nedenle anayasanın maddesi ile hukuk devleti ilkesini benimseyen anayasa devam eden maddeleri ile bir bütünlük oluşturarak idari rejimi kabul etmiş ve idari rejimin en belirgin özelliği olan madde hükmü ile idari eylem ve işlemlere karşı yargı yolunu açık tutmuştur anayasada kural olarak idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu kabul edilmekle birlikte anayasanın bazı maddelerinde belirli idari işlemlere karşı yargı yolu kapatılmıştır anayasada sayılan bu ayrık durumlar dışında idarenin eylem ve işlemlerinden kimilerinin yargı denetimine bağlı olmaması sonucunu doğuracak nitelikteki bir yasal düzenleme anayasanın maddesinin birinci fıkrasına aykırılık oluşturur birer idari işlem olan vergi hukukuna ait tarh tahakkuk tahsil işlemleri yargı denetimine tabi ise bir vergi resim harç olmayan ancak köy bütçesine giren salmanın benzeri mali yüküm olduğu göz önüne alındığında yargı denetimine tabi olması gerekmektedir salma parasının takdirinin köy ihtiyar meclislerine bırakılması ve bu kararlara karşı yapılan idari itiraz başvurusunun kesin olup yargı yolunun kapalı bulunması idarenin keyfiliğine yol açabilecektir i̇tiraz konusu kuralın idarenin yargısal denetiminin etkinliğini ortadan kaldırdığı ve bireylere verilen yargı güvencesini daralttığı gerekçesiyle anayasanın maddesine de aykırı olduğu anlaşılmaktadır sonuçesas sayısı karar sayısı dava artvin i̇li yusufeli i̇lçesi çevreli köyü ihtiyar heyeti tarafından orman istihsalinde çalışacak işçilerin ve nakliye yapacak kamyoncuların elde ettiği gelirden köy kanunu uyarınca oranında salma parası alınmasına ilişkin verilen kararın iptali istemiyle açılmıştır açılan davada yapılan inceleme sonunda sayılı köy kanununun ek maddesinin bunların verecekleri kararlar kati olup aleyhine devlet şurasına müracaat edilemez ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi uyarınca sayılı köy kanununun ek maddesinin bunların verecekleri kararlar kati olup aleyhine devlet şurasına müracaat edilemez ibaresinin iptali istemiyle resen anayasa mahkemesine gidilmesine ve anılan yasa hükmünün iptalinin istenilmesine dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beş ay beklenilmesine beş ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre dosya hakkında karar verilmesine gününde karar verildi
1,332
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ ayrı bir gerekçeli başvuru kararı göndermeyen yerel mahkemenin anayasa mahkemesine başvurmaya ilişkin ara kararı aynen şöyledir davacının sayılı kanunun geçici maddesi gereğince borçlandırılarak üst dereceden yaşlılık aylığı bağlanmasını istediği bu maddenin belli bir dereceye yükselen sigortalılara ayrıcalık tanıdığı ve bu niteliği ile anayasanın maddesindeki sosyal hukuk devleti maddesindeki eşitlik maddesindeki ücrette adalet ilkelerine aykırı olduğu anayasanın maddesine göre bu konuda anayasa mahkemesince bir karar verilinceye kadar davanın geri bırakılmasına dosyanın tasdikli sureti veya fotokopisinin anayasa mahkemesine gönderilmesine suret veya fotokopi masrafı ile posta masraflarının davacıca karşılanmasına dosya anayasa mahkemesine gidişinden itibaren ay içinde anayasa mahkemesince karar verilmediği takdirde davanın yürürlükteki kanunlara göre madde ele alınıp yürütülmesine davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı
124
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi anayasa mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koruyucunun uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir sosyal hukuk devleti de insan haklarına dayanan kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen çalışma hayatını geliştirmek ve ekonomik önlemler alarak çalışanları koruyan onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gerekli önlemleri alan sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri sosyal güvenlik hakkıdır niteliği itibarı ile ekonomik ve sosyal bir hak olarak sosyal güvenlik hakkı devlete bu hakkı hayata geçirmek için gereken tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak gibi bir yükümlülük yükler sosyal güvenlik hakkı pozitif statü hakları arasında yer alır ve bu anlamda insanlar için bir hak devletler için ise bir ödev bir yükümlülüktür pozitif statü hakları bireylere devletten olumlu bir davranış bir hizmet bir yardım isteme imkanını tanıyan haklardır şu halde devlet toplumda yaşayan bireylere ekonomik destek sağlamak toplumu genel olarak risk kabul edilen iş kazası hastalık yaşlılık maluliyet işsizlik gibi olaylara ve olgulara karşı korumak ve toplumda yaşayan herkesin kişiliğinin gelişmesini sağlamak için kanuni düzenlemeleri yapmak ve herkesin sosyal güvenliğini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür anayasa mahkemesi sosyal güvenlik hakkı ile sosyal hukuk devleti arasındaki ilişkiyi kararlarında sık sık vurgulamaktadır bireylere gelecekte karşılaşacakları sosyal riskler karşısında yoksulluğa düşmemeleri için asgari ölçüde bir yaşam düzeyi sağlamakla yükümlüdür sosyal güvenlik sosyal riskler işsizlik gibi karşısında asgari yaşam düzeyinin sağlanmasını amaçlar rg sosyal güvenlik bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektedir rg sayılı yasa ile getirilen ikinci eczacı çalıştırma yükümlülüğü bu anlama devletin sosyal güvenliği sağlayacak tedbirlerinden değil bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır devlet çalışma alanını düzenlerken zorlayıcı değil teşvik edici olmalıdır eczacılara istihdam oluşturmak için sadece belli bir ciroyu aşan eczacılara ikinci eczacı çalıştırması zorunluluğu getirilmesi tedbir değil zorlamadır bir kısım bireylere gelecekte karşılaşacakları sosyal riskler karşısında yoksulluğa düşmemeleri için asgari ölçüde bir yaşamesas sayısı karar sayısı düzeyi sağlamaya çalışırken diğer bir kesimin bunun yükünü çekmek zorunda bırakılması devletin sosyal güvenlik yükümlülüğünü yerine getirdiği anlamına gelmez serbest eczanelerde reçete sayısı veveya ciro gibi kriterlere göre belirlenen sayıda ikinci eczacı çalıştırılması zorunluluğu kişinin istemediği birisiyle çalışmak zorunda bırakılarak maaş ödeme yükümlülüğü anayasanın maddesine anayasanın maddesiyle devlete verilen sosyal riskler işsizlik gibi karşısında asgari yaşam düzeyinin sağlanması ödevinin bir kısım eczacılara yüklenmesi anayasanın maddesine aykırıdır beri taraftan olayın tersinden bakıldığında da bir önceki yılın ciro verilerine göre ikinci eczacıyı çalıştırmak zorunda olan serbest eczacıların da yılki cirosunun düşmesi halinde çalışmaya başlamış ikinci eczacının bir sonraki sene işten çıkarılmaları söz konusu olacaktır i̇ptali istenen yönetmeliğin maddesi hükmüne göre yılına ait cirosu üç milyon tl olan bir serbest eczacı ikinci bir eczacıyı çalıştırmak zorunda olup otuz gün içinde işe başlatmak ve i̇l sağlık müdürlüğüne bildirmek zorundadır şayet eczacı bundan imtina ederse ruhsatının otuz gün süreyle askıya alınacağı hatta verilen otuz günlük süre sonunda da ikinci eczacıyı işe başlatmazsa sonunda ruhsatının süresiz askıya alınacağını bilen ve iş yerinin kapanmasını istemeyen serbest eczacı ikinci bir eczacıyı işe başlatmak zorunda kalacak prosedüre uyarak durumun bilgisini verecek ve yönetmelikte öngörülen ücretten aşağı olmamak üzere ikinci eczacıyı çalıştırmaya başlayacaktır yılına gelindiğinde serbest eczacının cirosunun farklı değişkenler nedeniyle kurumun güncellediği ciro miktarından aşağı düştüğünü varsaydığımızda da yılında artık serbest eczacının kanunla öngörülmüş olan ikinci eczacı çalıştırmak zorunluluğu ortadan kalkmış olacaktır bu durumda ikinci eczacı olarak işe başlamış ve hayatını bu işe göre kurgulamış eczacının işten çıkarılması karşısında tekrar iş arama tekrar düzen kurma sıkıntıları baş gösterecektir bu durumda da ikinci eczacının sosyal güvenlik hakkının hayata geçirildiğinden ve iş güvenliği hakkından bahsedilemeyecektir ayrıca bu durum hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri olan bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasa düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık oluşturacaktır bir başka husus da sayılı kanunun hem genel gerekçesinde hem de madde gerekçesinde ülkemizde eczane sayısının fazla eczacı sayısının yetersiz olduğu vurgulanmakta ancak eczacı istihdamının arttırılmasından bahsedilmektedir eczacı sayısı ülkemizde yetersiz ise eczacıların istihdamının arttırılması maksadı ile ikinci eczacı olarak çalıştırılmak istenilmeleri kanunun gerekçesinde kendi içinde çelişmektedir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçla belirtilen temel ilkelere dayanan bir devlet olduğu vurgulanmış maddesi ile anayasa metni içinde olduğu açıklanan başlangıç bölümünde ise kuvvetler ayrımı ilkesine yer verilmiştir bu ilke gereği yasama yürütme ve yargı bu yetkileri kullanacak organlar olarak belirlenmiş anayasanın maddesinde yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisince kullanılacağı ve devredilemeyeceği kurala bağlanmıştır bu kural karşısında anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konuwayürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidiresas sayısı karar sayısı bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemeyeceği açıktır yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekmektedir temel kuralları koymadan ölçüsünü belirlemeden ve sınırları çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren bir kuralın anayasanın maddesine aykırı düşeceğinde kuşku bulunmamaktadır yasa ile yetkilendirme anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmeyeceği gibi yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi de maddenin bu şekilde değerlendirilmesini ve uygulamaya geçirilmesini gerektirir sayılı kanununun maddesinin fıkrasında yer alan düzenlemeye bakıldığında ise yardımcı eczacı ve ikinci eczacı çalıştırılmasına yönelik usul ve esasları belirleme bu konuda düzenleme yapma yetkisinin bütünüyle yürütme organına bırakıldığı görülmüştür yasama organı tarafından çerçevesi çizilmeden ilk defa uygulamaya konulacak belirsiz ve geniş bir alanı düzenleme yetkisinin yürütme organına bırakılması anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu gibi yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin anayasanın maddesine ve sonuçta anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı bulunmaktadır iii çalışma hakkı sözleşme hürriyeti ve özel teşebbüs kurma serbestiyeti temel hak ve özgürlükler arasında sayıldığından anayasanın maddesi uyarınca bu hakların kullanımına getirilen sınırlamaların her türlü keyfilikten uzak objektif ve ölçülü olması özel sektör tarafından sunulan bu hizmetlerin sunumuna getirilen kısıtlamalarla güdülen kamu yararı ile kişisel hak ve menfaatler arasında adil bir denge gözetilmesi getirilen kural ve kısıtlamaların hakkın özünü zedelemeyecek yani çalışma hakkı sözleşme hürriyeti ve özel teşebbüs kurma serbestiyetini güçleştirmeyecek halihazırda çalışan kişilerin kazanılmış haklarını kullanmalarını engellemeyecek düzeyde olması gerekmektedir i̇kinci eczacı ve yardımcı eczacıyı çalıştırmak zorunda olan serbest eczaneler için söz konusu yasal düzenleme ile anayasa ile teminat altına alınmış çalışma ve sözleşme hürriyeti çiğnenmiş olmaktadır şöyle ki kanun gereği serbest eczane açmak isteyen yeni mezun olmuş bir eczacının en az bir yıl hizmet sözleşmesine bağlı olarak mesul müdür eczacı ile birlikte yardımcı eczacı olarak çalışmak zorunluluğu olduğu kadar kendisine müracaat edilen ya da bölge eczacı odası tarafından kurumca belirlenen limitin üzerinde olan eczaneler arasından seçilen serbest eczacının da yardımcı eczacıyı çalıştırmak zorunluluğu bulunmaktadır aynı şekilde kriteri tutan serbest eczacı da ikinci eczacıyı çalıştırmak zorundadır bu durumda yardımcı eczacı ve ikinci eczacı için çalışma hakkı onları çalıştıracak serbest eczacılar için sözleşme hürriyetini ortadan kaldırmaktadır nitekim ikinci eczacıyı ve bölge eczacı odasının yerleştirme yaptığı yardımcı eczacıyı çalıştırmak zorunda olan serbest eczacıya sözleşme yapıp yapmama süresini belirleme serbestisi ve sözleşmenin tarafını seçme hakkı tanınmamaktadır en az bir yıl müddetle aynı mekanda ve kesintisiz birlikte çalışacağı insanı seçmeden süresini belirlemeden sözleşme yapmak zorunda bırakılmaktadırlar bu sebeple söz konusu yasal düzenleme çalışma ve sözleşme hürriyetine aykırı olup çalışma hürriyetine getirilen bu sınırlama hakkın özünü ortadan kaldıracak nitelikte olup kamu yararı ile kişisel hak ve menfaatler arasında adil bir denge oluşturmadığından ölçülülük ilkesine de aykırıdıresas sayısı karar sayısı yardımcı eczacılık kavramının getirildiği sayılı kanunun gerekçesinde gerek hizmet sunumu gerekse eczacı istihdamını artırmak ve yeni mezun eczacıların eczane açmadan önce eczane hakkında bilgi ve mesleki deneyim edinmelerini sağlamak amacı ile yardımcı eczacı çalıştırılması düzenlemesi getirildiği ifade edilmiştir sözleşme hürriyeti en geniş anlamda temel yasalardan olan türk borçlar kanununda düzenlenmiştir kanunun maddesinde taraflar bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler hükmüne yer verilmiştir kişilerin emredici kurallara ahlaka kamu düzenine kişilik haklarına aykırı olmadıkça her konuda sözleşme yapıp yapmamakta karar verme serbestisi olarak ifade edilen ve borçlar hukukuna hakim olan sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla kişinin dilediği kişiyle istediği içerik ve şekilde sözleşme yapabileceği tartışmasızdır anayasanın maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak anayasanın özüne ve ruhuna uygun olarak yasa ile sınırlanabilir anayasanın temel insan hak ve hürriyetlerinden olan çalışma hürriyetinin yasa ile sınırlanması sırasında da kamusal gereklilikler ile temel insan hak ve özgürlükleri yönünden ölçülülük ilkesi gözetilerek düzenleme yapılması esastır sözleşme özgürlüğü ilkesini sınırlandıran durumlardan birisi kanunla bazı hallerde işverene sözleşme yapma zorunluluğunun getirilmesidir sayılı i̇ş kanunu özel ve devlete ait belli koşulları taşıyan işyerlerinde belirtilen oranlarda engelli ve eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğü getirmektedir kanunla getirilen yükümlülüğün engelli ve eski hükümlü olmalarından dolayı çalışma hayatında dezavantajlı konumda olan kişilerin çalışma hayatına kazandırılarak insan onuruna yaraşır hayat sürmelerini amaçladığından anayasanın maddesindeki sosyal devlet ilkesinin bir sonucu olduğu söylenebilir ancak sadece istihdamın arttırılması saikiyle reçete veveya kriteri tutan serbest eczacının asgari ücretin üç katından aşağı olmamak üzere ücret ödemek zorunda bırakılarak ikinci eczacı çalıştırılmasının korunmaya üstün bir kamu yararı olduğu söylenemez aynı şekilde yardımcı eczacı ve ikinci eczacı için ödenecek ücretin alt sınırının belirlenmesi de sözleşme serbestisine aykırıdır bu sebeple sayılı kanunun iptali istenen hükümleri anayasanın maddesindeki çalışma ve sözleşme hürriyetine aykırı bulunmaktadır açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun hükmünü anayasaya aykırı görmesi durumunda bu kanaatini içeren gerekçeli kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin fıkrası gereğince sayılı kanunun maddesinin ve fıkralarının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine sayılı kanunun maddesinin ve fıkraları yönünden oyçokluğu anılan maddenin fıkrası yönünden oybirliğiyle tarihinde karar verildi
1,669
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasımali yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçelerin nasıl hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenirhükmüne amirdir bu hüküm çerçevesinde çıkarılan sayılı kamu mali yönetimi ve kontrol kanununun bütçe i̇lkeleri ni düzenleyen üncü maddesinin bendinde açıkçabelirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastırdenilmiş olmasına karşın iptali istenen kural ile maddede sayılan kamu varlıklarının özelleştirilmesinden elde edilen gelirlerin belirli harcamalara tahsisi öngörülmüştür bütçe ilkeleri bütçenin hazırlanması görüşülüp onaylanması uygulanması ve denetlenmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulması gereken kuralları ifade eder başka bir deyimle bütçeden beklenen fonksiyonların gerçekleşmesi için uyulması gereken başlıca kurallar bütçe ilkeleri ya da prensipleri olarak nitelendirilir genellik ilkesinin bir diğer anlamı ise belirli kamu gelirlerinin belirli giderlere ayrılmamasıdır buna göre kamu gelirlerinin tamamı bütün kamu giderleri için ayrılır bu ilkeye göre kamu gelirlerinin tamamı devlet hazinesinde toplanmalı ve buradan çeşitli kamu hizmetlerine öncelik sırasına göre ayrılmasıdır böylece bazı devlet dairelerinin kendilerine ayrılmış olan ödenek miktarını kendi özel gelirleri ile artırmaları önlenir ayrıca yasama organı bütçeyi denetleme fonksiyonunu daha etkin bir şekilde yerine getirme imkânı bulur diğer taraftan kamu mali yönetiminde bütçe disiplinin sağlanması bağlamında tarih ve sayılı kanun ile özel gelir ve özel ödenek kaydına yönelik olarak çeşitli mevzuatta yer alan hükümler yürürlükten kaldırılmıştır anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasa mahkemesinin müteaddit kararlarında vurgulandığı üzere hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstündeanayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğubilincinde olan devlettir hukuk devletinin unsurları doktrinde ayrıntılı olarak sayılmış olup temel unsurlar kuvvetler ayrılığı normlar hiyerarşisi ve kanunilik ilkeleridir kuvvetler ayrılığı ilkesi yasama yürütme ve yargı erklerinin ayrılığını ve eşitliğini ifade eder normlar hiyerarşisi ise kısaca yönetmeliklerin tüzüklere tüzüklerin yasalara yasaların ise anayasaya aykırı olamayacağı anlamına gelmektedir kanunilik ilkesi iseesas sayısı karar sayısı devletin önceden anlaşılır uygulanabilir kurallar koyması ve herkes gibi bu kurallara devlet organlarının da bağlı olmasını ifade eder sayılı kamu mali yönetimi ve kontrol kanunu merkezi yönetim bütçesinin uygulanmasına ilişkin temel kuralları içerdiğinden doğrudan doğruya bütçe ile ilgilidir yasama organının da sayılı yasanın getirdiği kurallara uyması hukuk devletinin kanunilik ilkesinin bir gereği olmalıdır bu nedenle iptali istenen kuralbelirli gelirlerin belirli giderlere tahsisiöngördüğünden dolayı genel bütçe ilkelerinden ademi tahsis ilkesine ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığından anayasanın nci maddesine aykırıdır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı elektrik piyasası kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle sayılı kanunun üncü maddesinin sonuna eklenen son fıkra anayasanın nci ve dolayısıyla inci maddesine aykırı olup iptal edilmesi gerekmektedir
490
esas sayısı karar sayısı i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi özeti sanık hakkında askerî savcılıkça uygulanması istenen askerî ceza kanununun maddesinin birinci fıkrasında aşağıda yazılı askerî şahıslar altı aydan üç seneye kadar hapsolunur ve yeniden asker edilir denilmektedir aynı kanunun maddesine göre de kaçak kaçtığından altı hafta seferberlikte bir hafta içinde kendiliğinden gelirse bu cezalar yarısına kadar indirilir şu duruma göre sanığın suçu sabit oldukta yıl ay günlük askerlik hizmetinin yarısının sayılmaması gerekecektir askerî ceza kanunun maddesinin işaretli bendi yeni baştan askerliği erler hakkında hükmolunacak bir ferî ceza olarak açıklanmaktadır bu cezanın niteliği ve sonuçlan aynı kanunun maddesinde gösterilmiştir yeni bastan askerlik ferî cezası şu nedenlerle anayasaya aykırıdır anayasanın maddesine göre askerlik hizmeti türkler için bir ceza veya angarya değil anayasada yeri olan bir temel hak ve ödevdir buna karşılık askerî ceza kanunun itiraz konusu hükümleri bir temel hakka ceza niteliği vermektedir anayasanın maddesine göre herkes kanun önünde eşittir bu hüküm yurt savunmasına katılmadaki eşitliği de kapsar oysa yeni baştan asker edilme cezası alan kişiler askerlik süresinin üstünde hizmet görmekle ve böylece eşitlik bozulmaktadır öte yandan askerden kaçan bir yedek subay aynı suçu işleyen ere göre ferî ceza bakımından imtiyazlı bir durumdadır çünkü bu ceza ancak erlere verilebilmektedir anayasanın maddesinin ikinci fıkrası ise imtiyazları yasaklamıştır milli savunma bakanlığınca hazırlanan yeni askerî ceza kanunu tasarısında yeni baştan askerlik cezasına yer verilmemiştir bu hüküm cezaların âdil olması ilkesine de aykırıdır söz gelimi aylık bir asker kaçarsa devlete ay askerlik üç aylık bir asker kaçarsa ay askerlik yapmak durumuna düşmektedir
246
esas sayısı karar sayısı dava konusu olay ve davacının i̇stemi sayılı kanunun maddesinin verdiği yetki çerçevesinde tarihinde yapılan denetim sonucunda bayiye ait istasyonda tanzim edilen tutanaklarda ny ve jmb plakalı tankerler ile akaryakıt ikmal edildiğinin yapılan marker ölçümlerinin geçersiz çıkması üzerine ikmal edilen yakıtın faturasının istendiği ancak ibraz edilen faturanın litre motorin faturası olmasına rağmen yapılan tartımda litre ürün olduğu anlaşıldığından faturanın ikmal edilen ürüne ait olmadığının tespit edildiği yer altında bulunan ve nolu tanklardan alınan numunelerin marker ölçümlerinin geçerli sonuç verdiği nolu tankın içerisinde ürün olmadığı ancak tankın dalgıç kısmı sökülerek yapılan kontrolde cm yüksekliğinde ürün olduğunun görüldüğü tankın içerisinde ayrı bir bölmenin olduğu ve buradan alınan numunelerin ölçümlerinde marker seviyesinin geçersiz çıktığı hususlarına yer verildiği isnat edilen fiile ilişkin soruşturma sonrasında davacı şirketin yazılı savunmasının istenildiği davaya konu edilen tarih ve sayılı kurul kararıyla da yazılı savunma yeterli görülmeyerek dağıtıcı yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle sayılı kanunun maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen bendine aykırılık nedeniyle aynı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının bendi uyarınca davacı şirkete tl i̇darî para cezası verildiği anlaşılmaktadır i̇ptali i̇stenilen kanun hükmü sayılı petrol piyasası kanununun i̇darî para cezaları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasının bendinde yer alan üncü maddenin dördüncü fıkrasının bendinin bayilik lisansı sahipleri tarafından ihlali halinde bayinin sözleşme yaptığı dağıtıcı lisansı sahipleri hakkında bendinde belirtilen cezanın dörtte biri uygulanır kuralının anayasanın ve maddesine aykırı olduğu görüşüyle anayasa mahkemesine başvurulmaktadır i̇ptali i̇stenilen kanun hükmünün anayasaya aykırılığının değerlendirilmesi anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da anayasaya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak şartıyla hangi fiillerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptiresas sayısı karar sayısı hukuk devletinin en temel ilkelerinden olan hukuki güvenlik ilkesi bireylerin kendilerine uygulanacak hukuk kurallarının neler olduğunu önceden bilmesi ve kendi davranışlarını ona göre ayarlayabilme imkânına sahip olması şeklinde özetlenebilir anayasanın maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri ‘belirliliktir bu ilkeye göre kanunî düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüte ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut fiil ve olguya hangi hukukî yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmelidir birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm fiil ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar anayasanın maddesinin birinci fıkrasında kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kuralına yer verilerek suçun kanuniliği üçüncü fıkrasında ise ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur kuralına yer verilerek cezanın kanuniliği ilkesi benimsenmiştir anayasada öngörülen suçta ve cezada kanunilik ilkesi insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır anayasanın maddesine paralel olarak türk ceza kanununun maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde kanunda gösterilmesi kuralın açık anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan hukuk devletinin temel aldığı uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de özel bir yere ve öneme sahip bulunan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır kanunilik ilkesi özgürlüğün sınırlarının önceden bilinerek insanın davranışlarını bu çerçevede düzenlemesini temin için benimsenmiştir anayasanın maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar ceza hukukunun ana ilkeleri ile anayasanın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal kültürel yapısı etik değerleri ve ekonomik hayatın ihtiyaçları göz önüne alınarak tespit edilecek ceza politikasına göre belirlenir kanun koyucu cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi fiillerin suç sayılacağı bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği ve ceza sistemini tamamlayan müesseseler konusunda takdir yetkisine sahiptir kusursuz suç olmaz prensibi nullum erimen sine culpa çağdaş ceza hukukunun vazgeçilmez temellerinden biridir ancak kanunun gösterdiği istisnai hallerdedir ki objektif sorumluluk kuralları uygulanır ve kusur olmaksızın bir kimsenin cezalandırılması mümkün görülebilir ancak bu istisnaî hallerde de ceza hukukundaki objektif sorumluluk bir özellik taşır ve buna göre failin iradî hareketinin sonucu olmayan bir netice yine de ona yüklenemez bu sebeple kusur hususunda herhangi bir araştırmaya girişmeksizin sırf bir fiilin işlenmesi ya da hareketin iradî olması sebebiyle failin sorumluluğunun benimsenmesi kanunda sınırlı surette gösterilmesi gereken objektif sorumluluk hâllerine yorum yolu ile bir yenisini eklemeyi ifade eder ki bu durum yorum kuralları ve kanun sistematiği bakımından uygun görülemez ordprofdrsulhi dönmezer pfordr sahir erman nazari ve tatbiki ceza hukuku ciltesas sayısı karar sayısı syf vd istisnai olarak mülga ceza kanununda yer bulan objektif sorumluluk hâllerine ise anayasanın maddesinde yer alan hükümlere uygun olarak yeni türk ceza kanununda yer verilmeyerek kusursuz sorumluluk ilkesinin ceza hukukunda uygulanamayacağı kural olarak da kabul edilmiştir sayılı kanunun maddesinde yer alan hükmün benzeri bir düzenlemeye objektif sorumluluk esasının terk edilmesi nedeniyle sayılı kanunda yer verilmemiştir suçu yasada tanımlanmış bir haksızlık olarak öngören yeni suç teorisinde bir hareketi yapan kişi bu hareketin tüm sonuçlarından her koşulda sorumlu tutulmamakta bir başka anlatımla kusursuz sorumluluk terkedilmiş olmaktadır profdr i̇zzet özgenç türk ceza hukuku genel hükümler bası vd çağdaş ceza hukukunun önde gelen özelliklerinden biri kusur sorumluluğu ilkelerinin benimsenmiş bulunmasıdır ceza hukukçularının büyük bir çoğunluğuna göre bir insan davranışı olmadan suç olmaz ancak onun bu davranışı nedeniyle ortaya çıkan sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için de davranışının en azından kusurlu bulunması gerekir böylece modern ceza hukuku objektif sorumluluğu terk ederek kusursuz suç olmaz anlayışını temel bir ilke olarak kabul etmiştir anayasa mahkemesinin bu yönde almış olduğu bir kararda sayılı türk ceza kanununda da bu doğrultuda düzenleme yapılarak maddede kusurun en hafif şekli olan taksire yer verilmiştir buna göre fail ağır neticeden bu ağır netice öngörülebilir olmasına rağmen özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle meydana gelmesi durumunda sorumlu tutulabilecektir hiç kimse tarafından öngörülmesi mümkün olmayan veya öngörülebilir olmakla birlikte önlenmesi mümkün olmayan bir neticeden dolayı bir kimse sorumlu tutulamayacaktır failin istemiş bulunduğu neticenin dışında ya da daha ağır neticelerin meydana gelmesi durumunda failin bu neticelere yönelik kastı veya en azından taksiri aranmaksızın sadece hareket ile sonuç arasındaki nedensellik bağı yeterli görülerek sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı ifadelerine yer verilmiştir uyuşmazlığa ilişkin mevzuat hükümlerinin incelenmesine gelince tarih ve sayılı resmî gazetede yayımlanan gümrük kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair sayılı kanun ile sayılı kanunun lisans sahiplerinin temel hak ve yükümlülükleri başlıklı maddesine bendi eklenerek lisans sahiplerinin kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı sabit ya da seyyar tank düzenek veya ekipmanı bulundurmamak ile yükümlü tutuldukları görülmektedir sayılı petrol piyasası kanununun i̇darî para cezaları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinde kanunun maddesinin fıkrasının bendinin ihlâli halinde sorumlulara bir milyon türk lirası idari para cezası verileceği belirtilmiş bendinde ise maddenin dördüncü fıkrasının bendinin bayilik lisansı sahipleri tarafından ihlâli hâlinde bayinin sözleşme yaptığı dağıtıcı lisansı sahipleri hakkında bendinde belirtilen cezanın dörtte birinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır sayılı kanunun maddesi incelendiğinde dağıtıcıların kendi eylemleri dışında bayilerinin eylemlerinden de sorumlu tutulduğu kural içerisinde dağıtıcıların fiilleri ile ilgili olarak bir düzenlemenin yer almadığı görülmektedir anayasanın maddesindeesas sayısı karar sayısı belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir i̇tiraz konusu düzenlemede dağıtıcılarla ilgili hangi somut fiil ve olgunun yaptırıma tâbi tutulduğu belirtilmemektedir dağıtıcının kendine bağlı olarak faaliyet yürüten bayinin fiilini öngörebilmesi ve bu fiile engel olması ile ilgili olarak ne tür bir yükümlülük altına sokulduğuna ilişkin bir husus yer almamaktadır dağıtıcıların kendi fiilleri dışında üçüncü kişilerin bayilerinin fiillerinden de sorumlu tutulduğu görülmektedir anayasa ve ceza hukukunun temel kuralları uyarınca kişilere ceza verilebilmesi için aranan şartlardan biri hukuka aykırı fiilin kanunda belirtilmiş olmasını diğeri de bu fiilin kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun ispatlanmasını gerektirir i̇tiraz konusu kuralda dağıtıcının hangi fiilleri suç sayıldığı için başkasının fiilinden sorumlu tutulduğu açık bir şekilde gösterilmediği gibi bayi ile sözleşme imzalamış olmasından dolayı dağıtıcının işlenen suç ile arasındaki illiyet bağının da ne suretle oluştuğu belirtilmemiştir ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel kurallarındandır cezaların şahsiliğinden amaç bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır diğer bir anlatımla bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır bu ilkeye göre aslî ve feri failden başka kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılmaları mümkün değildir anayasanın maddesinin yedinci fıkrası ile ilgili gerekçede de fıkra ceza sorumluluğunun şahsî olduğu yani failden gayri kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılamayacağı hükmünü getirmektedir bu ilke dahi ceza hukukuna yerleşmiş ve ‘kusura dayanan ceza sorumluluğu ilkesine dahil terki mümkün olmayan bir temel kuralıdır açıklaması yer almaktadır anayasanın maddesinde i̇darî ve adlî cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından i̇darî para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir ceza hukukunda fiil kişinin haricî nesnel bir davranışıdır yani kişinin başkalarınca algılanabilen bir davranışıdır bu anlamda olmak üzere kişiden çıkarak haricileşmiş bir fiil olmadıkça suç da olmaz buradan suçun maddî unsuru olan fiilsiz suç olmaz mutlak kuralı ortaya çıkmaktadır kural ceza hukuku düzeninin niteliğini belirlemede mihenk taşıdır anayasa maddesinde kanunun suç saymadığı bir fiilden söz ederken açıkça fiilsiz suç olmaz kuralına vurgu yapmış olmaktadır aynı şekilde türk ceza kanununun maddesinde kanunun suç saymadığı bir fiilden söz edilmektedir fiilsiz suç olmaz kuralı ceza hukukunun temel ilkelerindendir bir hareket yoksa ortada ne bir fiil ne de bir suç vardır hareket olumlu veya olumsuz bir biçimde ortaya çıkabilir olumlu bir biçimde ortaya çıkan hareket yapmak olumsuz bir biçimde ortaya çıkan hareket yapmamaktan ibaret bulunmaktadır yapmak biçiminde ortaya çıktığında harekete icra hareketi yapmamak biçiminde ortaya çıktığında harekete ihmal hareketi denmektedir i̇hmal hareketi de insanın nesnel yani harici bir davranışıdır ortada icra veya ihmal hareketi olmadıkça bir suçun da bulunmadığının kabulü zorunludur i̇tiraz konusu kuralda dağıtıcı açısından sorumluluğun neden kaynaklandığı ve hangi esasın benimsendiği anlaşılamamaktadır anılan kural uyarınca bayinin kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı sabit ya da seyyaresas sayısı karar sayısı tank düzenek veya ekipman bulundurduğunun tespit edilmesi hâlinde dağıtıcıya bayiye verilen cezanın ünün uygulanacağının öngörüldüğü dağıtıcının kusurunun bulunup bulunmadığı söz konusu fiil ile bir bağlantısının ve sorumluluğunun olup olmadığı değerlendirilmeden idare tarafından yaptırım uygulanacağı anlaşılmaktadır bu durum ise işlemediği bir fiilden dolayı dağıtıcıya yaptırım uygulanmasına neden olabilecek niteliktedir dolayısıyla dağıtıcı hakkında bayi ile sadece sözleşme imzalamış olması nedeniyle yaptırım uygulanması cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır öte yandan anayasa ve ceza hukukunun temel kuralları uyarınca kişilere ceza verilebilmesi için aranan şartlardan biri hukuka aykırı fiilin kanunda belirtilmiş olmasını diğeri de bu fiilin kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun ispatlanmasını gerektirir i̇tiraz konusu kuralda dağıtıcının hangi fiillerinin suç sayıldığı için başkasının fiilinden sorumlu tutulduğu açık bir şekilde gösterilmediği gibi dağıtıcı ile suç arasındaki illiyet bağının da ne suretle oluştuğu belirtilmemiştir kural bu yönleriyle açık ve belirgin değildir somut olayda da görüleceği üzere dağıtıcının sözleşmeli bayisi tarafından sayılı kanunun maddesinin bendinin ihlâli hâlinde söz konusu fiilin işlenmesinde herhangi bir kusuru kastı veya özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davranışı olup olmadığı araştırılmadan iptali istenen söz konusu hüküm uyarınca cezaya muhatap olmaktadır zira kanun metninden de açıkça anlaşılacağı üzere dağıtıcıya ceza verilmesi için herhangi bir kusurunun olması şartı aranmamaktadır kişinin sadece sözleşmeli bayinin dağıtıcısı olması ceza verilmesi için yeterli sayılmıştır bu itibarla davacı şirketin sözleşmeli bayisine ait akaryakıt istasyonunda tarihinde yapılan denetimde vaziyet planında bulunmayan gizli tank ve düzenek kullanıldığının tespit edilmiş olması nedeniyle dağıtıcı yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle sayılı petrol piyasası kanununun maddesinin ikinci fıkrasının bendi uyarınca davacı şirkete tl i̇darî para cezası verilmesine ilişkin tarih ve sayılı kurul kararının dayanağını oluşturan kanun maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun hükmünü anayasaya aykırı görürse ilgili kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabileceğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı petrol piyasası kanununun i̇darî para cezaları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasının bendinde yer alan üncü maddenin dördüncü fıkrasının bendinin bayilik lisansı sahipleri tarafından ihlali halinde bayinin sözleşme yaptığı dağıtıcı lisansı sahipleri hakkında bendinde belirtilen cezanın dörtte biri uygulanır kuralının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle bu kuralın iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına iptali istenen kuralın anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunu açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslının başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesi̇ başkanliğina gönderi̇lmesi̇ne tarihinde oybirliğiyle karar verildi
2,162
esas sayısı karar sayısı mahkemenizde görülmekte olan davada müvekkilimiz aleyhine sonuçlar doğuracak olan sayılı yasaya sayılı yasanın maddesiyle geçici madde olarak eklenen hüküm anayasa ya açıkça aykırıdır bu düzenleme daha önce de sayılı yasa ile farklı bir şekilde kamulaştırma kanunun değişik geçici maddesine eklenmiş anayasa mahkemesi̇ esas karar sayılı tarihli kararıyla getirilen düzenlemenin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmiştir anayasanın maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı idarenin mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler nedeniyle oluşan zararların tazminini gerektirir bu müdahale taşınmazın mülkiyetine el konulması şeklinde gerçekleşmişse zarar taşınmazın gerçek bedeli ödenmek suretiyle karşılanabilir sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihinden dava konusu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yaklaşık yıl seçmiş olup ülkemizde li ve h yıllardaki enflasyon oranı dikkate alındığında idarece uygulama tarihinde belirlenen bedelin günümüzde sembolik bir tutara tekabül etmesi büyük bir olasılıktır bu durumda bedele dönüştürülen hissenin uygulama tarihinde takdir edilen değerine her yıl için sayılı kanun uyarınca faiz uygulanmak suretiyle belirlenen hisse bedelinin taşınmazın gerçek karşılığını ifade etmeyebileceği acıktır dolayısıyla hukuka aykırı olarak el konulan taşınmazın gerçek bedelinin ödenmemesi sonucunu doğuran dava konusu kural anayasanın maddesiyle süvence altına alman mülkiyet hakkını zedeleyici niteliktedir açıklanan nedenlerle dava konusu kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır i̇ptali gerekir sayılı yasa ile sayılı kamulaştırma kanuna geçici madde olarak eklenen yasa hükümleri anayasamıza aykırı hükümler içermektedir bu hükümlerin anayasaya aykırılığım defi olarak ileri sürüyoruz mahkemenin bu talebimizi ön sorun olarak incelemesi gerekir dayanak yasa maddesi anayasamızın maddesinde kabul edilen mülkiyet hakkına aykırılık teşkil etmektedir anayasamızın maddesinde idarelerin taşınmazın gerçek bedelini ödeyerek kamulaştırma yapabileceği kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin tarihli esas sayılı kararında da aynı gerekçeye yer verilmiş anılan kararda vakıflara ait malın düşük bedelle üçüncü kişilere verilmesine ilişkin bir yasa iptal edilmiş gerekçesinde ancak gerçek bedelinin ödenmesi halinde kamulaştırma işleminin yapılabileceği kabul edilmiştir anayasamızın maddesinde ancak gerçek karşılıkların peşin ödenmesi ve kanunda belirtilen esas ve usullere uyulması şartı ile özel mülkiyetin sonlandırılabileceği belirtilmiştir sayılı yasayla kamulaştırma kanununa geçici madde olarak eklenen bu düzenleme vatandaşın malının gerçek değerini isteme hakkı elinden alınmaktadıresas sayısı karar sayısı bu yasa uygulanır ise idarenin kanunun ön gördüğü usul ve esaslara uymadan vatandaşa imar uygulamasını ve bedele çevirme işlemini noterden tebliğ etmeden vatandaşın bu isleme karsı idare aleyhine dava açtığı tarihte de değil de uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih itibari ile değerinin tespiti ülkemizin bir gerçeği olan yıllardaki yüksek enflasyon nedeni bulunacak değerin sonrasında lte uygulamak suretiyle dava tarihi itibari ile güncellense bile günümüzdeki taşınmazın gerçek değerin çok çok uzağında kalacağı aşikardır bu yol i̇le bulunacak değer taşinmazin gerçek değeri̇ni̇n yi̇rmi̇de bi̇ri̇ bi̇le etmeyeceği̇ aşi̇kardir bu yasa hükmü ile vatandaşın taşınmazın gerçek değerini talep ve dava hakkı elinden alınmış olunmaktadır anayasamızın maddesinde yargı bağımsızlığı ilkesi kabul edilmiş yine fıkrada devam eden dava diye başlayarak idarenin taraf olduğu bir davada yasama organı aracılığıyla kanun değişikliği yaparak kendi lehine sonuçlar doğuracak bir uygulama oluşturması yargının bağımsızlığı ilkesini zedelediği gibi yasa maddesinin devem eden davalarda uygulanması adil yargılanma hakkım ihlal etmekte silahların eşitliği ilkesini göz ardı ederek yasanın geçmişe yürümesi sonucunda birey aleyhinde sonuçlar doğurmakta anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesini ihlal etmektedir hukuka aykırılığın itiraz ve ya defi olarak ileri sürülmesini düzenleyen maddesi gereğince bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır sayılı kamulaştırma kanununa sayılı yasanın maddesi ile eklenen geçici maddesi anayasamızın maddelerine aykırılığının anayasal denetimi için dosyanın yürütmeyi durdurma talepli olarak anayasa mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir sonuç ve i̇stem yukarı da izah edilen nedenlerle anayasaya aykırılık defimizi dikkate alarak sayılı kamulaştırma kanununa sayılı yasa ile eklenen geçici maddenin anayasamızın maddelerine aykırılığının anayasal denetimi için dosyanın yürütmeyi durdurma talepli olarak anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini hâkimliğinizden saygıyla vekaleten arz ve talep ederim
612
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tirazın gerekçesindeki ilgili bölümler şöyledir sanık anne hakkında her ne kadar suçu bildirmeme suçundan kamu davası açılmış ise de üzerine atılı suçun öz kızı mağdura öz oğulları olan sanıklar tarafından işlenen fiilleri bildirmemesinden ibaret olduğu anlaşılmıştır türkiye cumhuriyet anayasasının maddesinde hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz şeklinde hüküm bulunduğu ve sayılı tcknın maddesinde ise işlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi şeklinde bir düzenleme bulunduğu görülerek tcknın maddesinde türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine aykırı olarak yakın akrabalık durumu ile ilgili bir düzenleme bulunmadığı anlaşıldığından sayılı tcknın maddesinin türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine aykırı olduğu ve bu nedenle somut norm denetimi açısından anayasa mahkemesine müracaat edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır
124
esas sayısı karar sayısı anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu kurala bağlanmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucunun kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir spesifik bir alandaki kamu düzenini korumak veya belli bir sektörü regüle etmek amacıyla konularda özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar doktrinde regülatif cezalar olarak tanımlanmıştır bağımsız idari otoritelerin verdiği cezalar bu kategoriye girmektedir öte yandan suç oluşturmayan daha basit mevzuat ihlâlleri olarak kabul edilen kabahatler için de cezalar öngörülmektedir kamu düzeninin korunması amacıyla genel kolluk yetkileri kapsamında verilen bu çeşit kabahat cezaları da daha çok para cezası olarak uygulamaya konu olmaktadır kabahat olarak verilen idari para cezaları genel itibarıyla maktudur bu tip cezaların düşük meblağlı olmaları sebebiyle maktu olarak uygulanmasında bir sorun görülmeyebilir buna karşılık regülatif cezalar açısından durum farklıdır çünkü bu cezalar genellikle meblağ etki ve sonuçlarıyla muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar doğuran ve genellikle gerçek kişilere değil tüzel kişilere uygulanan cezalardır bu nedenle ya cezaya muhatap işletmenin cirosu geliri ve kârı gibi objektif bir referans baz alınarak nispi şekilde belirlenmeli ya da maktu olarak belirlenecek ise mutlaka alt ve üst limit belirlenerek fiilin ağırlığı ve hafifletici ağırlaştırıcı nedenler dikkate alınmalıdır bu iki seçenekten ikisinin de benimsenmediği yani hem cezanın nispî değil maktu olarak belirlendiği ve hem de buna ilave olarak alt ve üst limit de öngörülmediği hâllerde ceza ölçülü ve adil olmayacaktır bkz prof dr ali ulusoy i̇dari yaptırımlar vd ölçülülük ilkesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında hukuksal güvencelere bağlı kalınarak elde edilmek istenen amaca uygun sınırlandırma araçları ile amaca ulaşılmasını ifade etmektedir bu ilke elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise getirilen kural ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir öte yandan idarelerin kanunlarla verilen görevleri yerine getirirken ne tür kararlar almaları gerektiğinin her türlü olay ve olgu göz önünde bulundurularak önceden hukuk kurallarıyla belirlenmesi mümkün olmadığı gibi kamu hizmetlerinin ve toplumsal ihtiyaçlarınesas sayısı karar sayısı değişkenliği dikkate alındığında uygun bir yöntem de değildir bu nedenle idarelerin karşılaştıkları farklı durumlar karşısında en uygun çözümü üretebilmeleri için takdir yetkisiyle donatılmaları zorunludur takdir yetkisinin amacı idareye farklı çözümler arasından uygun ve yerinde olanı seçme serbestisi tanımaktır ayrıca her eylem biçimi için kanunla tek ceza tayin edilmesi ve idareye takdir yetkisi tanınmaması bazı durumlarda adalete aykırı sonuçlar da doğurabilir yine sayılı kabahatler kanununun genel hükümleri içinde yer alan maddesinde idari para cezası uygulanırken hangi ölçütlerin esas alınacağı gösterilmiştir söz konusu maddenin ikinci fıkrasına göre idari para cezasının kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle belirlendiği durumlarda idari para cezasının miktarı tespit edilirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumunun birlikte göz önünde bulundurulması gerekmektedir anılan düzenleme her ne kadar anayasaya uygunluk denetimine doğrudan esas alınamasa da yukarıda belirtilen ölçülülük ilkesinin bir tezahürü olması itibarıyla önem arz etmektedir regülasyon kurumlarının tamamına yakınında uygulanan idari para cezalarının nispi olduğu veya maktu olmakla birlikte alt ve üst sınır belirlendiği görülmektedir gerçekten rekabet kurumunca mevzuat ihlallerinde sayılı rekabetin korunması hakkında kanunun maddesi uyarınca yıllık gayrisafi gelir miktarının binde birinden binde beşine kadar idari para cezası verileceğinin radyo ve televizyon üst kurulunca yayın ihlallerinde sayılı radyo ve televizyonların kuruluş ve yayın hizmetleri hakkında kanunun maddesi uyarınca ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idari para cezası verileceğinin bilgi teknolojileri ve i̇letişim kurulunca sayılı elektronik haberleşme kanununun maddesinin birinci fıkrası uyarınca işletmecilere bir önceki takvim yılındaki net satışlarının yüzde üçüne kadar ikinci fıkrası uyarınca bin liradan bir milyon liraya kadar idari para cezası verileceğinin tütün ve alkol piyasası düzenleme kurulunca sayılı tütün ve alkol piyasası düzenleme kurumu teşkilat ve görevleri hakkında kanunun maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruma göre tl tl tl tl tl tl arasında idari para cezası verileceğinin belirtildiği görülmektedir bu örnekler çoğaltılabilir somut olayda bayilik lisansı sahibi olan davacıya akaryakıt istasyonunda bağlı bulunduğu dağıtıcı dışında akaryakıt ikmal edildiğinden bahisle tl i̇darî para cezası verildiği görülmektedir ortaya konulan bu tespit üzerine düzenleyici kurum olan enerji piyasası düzenleme kurumunun vereceği idari para cezasının miktarını belirleme imkânı bulunmamaktadır bir başka deyişle fiil sübuta ermiş ise verilecek idari para cezası miktarı tektir bu bağlamda yukarıda anılan fiili işleyenler açısından bir ayrım işletmenin büyüklüğü failin kusur durumu vd öngörülmediği gibi ilgili maddede sayılan tüm durumlar için de uygulanan ceza miktarı aynıdır söz gelimi ücra bir yerde olan mevcut tek pompa ile faaliyet gösteren ve uygulanan idari para cezası miktarı kadar yıllık cirosu bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki bir akaryakıt istasyonunda dağıtıcı dışında akaryakıt ikmal edilmesi hâlinde maddeye aykırılık nedeniyle verilen ceza miktarı aynıdır bunun yanı sıra uygulanacak i̇darî para cezası miktarının tespiti bakımından akaryakıt ikmalinin ne şekilde yapıldığı söz gelimi aynı dağıtıcıya bağlı olan bir başka bayiden ikmal yapılması bir başka dağıtıcıya bağlı bayiden ikmal yapılması veya akaryakıtın menşeinin belli olup olmaması vb ikmal edilen akaryakıtın miktarı gibi hususların bir öneminin bulunmadığı görülmektediresas sayısı karar sayısı bu itibarla yukarıda anılan fiili işleyenlerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına göre adil bir denge gözetilmeden itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile karşı karşıya bırakılmaları hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır öte yandan sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının bendinde inci maddenin ihlâli hâlinde bayiler için bendinde yer alan cezanın beşte birinin uygulanacağı belirtilmiş ve bayilik lisansı sahipleri ile diğer lisans sahipleri arasında bir ayrım yapılmış olmakla birlikte bayiler arasında herhangi bir ayrım gözetilmeden aynı cezanın verilmesi sonucunu doğuran kuralın ölçülü olmadığı açıktır açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun hükmünü anayasaya aykırı görürse ilgili kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabileceğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı petrol piyasası kanununun i̇darî para cezaları başlıklı sayılı kanunun maddesiyle değişik maddesinin ikinci fıkrasının bendinde yer alan aşağıdaki hâllerde sorumlulara sekiz yüz elli bin türk lirası i̇darî para cezası verilir kuralının numaralı alt bendindeki maddenin ihlâli yönünden anayasanın maddesine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle bu kuralın iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kuralın anayasaya aykırılığı ve uygulanması durumunda telafisi güç veya imkânsız zararlar doğabileceği gözetilerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine iptali istenen kuralın anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunu açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslının başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesi̇ başkanliğina gönderi̇lmesi̇ne tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,155
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasa mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri olan hukuk güvenliği ile kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir devlet olduğu vurgulanmış maddesi ile anayasa metni içinde olduğu açıklanan başlangıç bölümünde ise güçler ayrılığı ilkesine yer verilmiştir bu ilke gereği yasama yürütme ve yargı bu yetkileri kullanacak organlar olarak belirlenmiş anayasanın maddesinde yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisince kullanılacağı ve devredilemeyeceği kurala bağlanmıştır bu kural karşısında anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemeyeceği açıktır yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekmektedir temel kuralları koymadan ölçüsünü belirlemeden ve sınırları çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren bir kuralın anayasanın maddesine aykırı düşeceğinde kuşku bulunmamaktadır yasa ile yetkilendirme anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmeyeceği gibi yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi de maddenin bu şekilde değerlendirilmesini ve uygulamaya geçilmesini gerektirir sayılı yasanın maddesinde yer alan düzenlemeye bakıldığında ise kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik usul ve esasları belirleme bu konuda düzenleme yapma yetkisi bütünüyle yürütme organına bırakılmıştır yasama organı tarafından temel ilkeleri koyulmadan çerçevesi çizilmeden sınırsız belirsiz geniş bir alanı düzenleme yetkisinin yürütme organına bırakılması anayasanın ve maddesine aykırı olduğu gibiesas sayısı karar sayısı yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin anayasanın maddesine ve sonuçta anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı bulunmaktadır sonuç olarak maddesinin düzenleme yetkisinin bütünüyle yürütme organına bırakılmış olması nedeniyle anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır öte yandan danıştay i̇dari dava daireleri kurulu sayılı danıştay kanununun maddesi uyarınca danıştay i̇dari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak baktıkları davalarda yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verdikleri kararları itiraz yoluyla inceleme ile görevli olup bu aşamada danıştay i̇dari dava daireleri kurulunun davada uygulanacak bir yasanın anayasaya aykırı olduğu kanısına vararak itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurmasına engel yasal bir düzenleme bulunmamaktadır nitekim danıştay i̇dari dava daireleri kurulunca yd i̇tiraz no sayılı başka bir davada sayılı devlet memurları kanununun maddesi ile sayılı türkiye i̇statistik kurumu kanununun maddesinin ikinci fıkrasının anayasaya aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmuş anayasa mahkemesince de günlü k sayılı karar ile itirazın esası hakkında hüküm verilmiştir açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir yasanın anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı yasanın maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kuralın anayasaya aykırılığı ve uygulanması durumunda giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğabileceği gözetilerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde üye i̇brahim ali̇usta ve yalçın ekmekçi̇nin karşı oyu ve oyçokluğu ile karar verildi
604
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin tarihli kararındaki gerekçeler aynen şunlardır davacı gübre fabrikaları taş sayılı kanun hükmünde kararname kapsamına giren ve dosyada bulunun şirket ana sözleşmesine göre türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye zirai donatım kurumu sümerbank etibank türkiye şeker fabrikaları anonim ortaklığı ve makine kimya endüstrisi kurumunun bir iştiraki olarak faaliyette bulunmaktadır özel hukuk tüzel kişisi olarak faaliyet gösteren davacı şirket halka açık bir anonim şirket olarak gerçek kişilere özel tüzel kişilere ve kalan kısmı ise resmi kuruluşlara ait türk ticaret kanununa göre kurulmuş bir kamu iştirakidir davacı anonim ortaklıkta hizmet sözleşmesi ile çalışırken kendileri veya hak sahiplerine malûllük yaşlılık ve ölüm aylığı bağlanması halinde sosyal yardım zamları say ıh yasanın sayılı yasa ile değişik ek maddesine göre sosyal sigortalar kurumunca yazdı olarak istenmesi üzerine iki ay içinde kuruma ödenmesi gerekmektedir anayasanın maddesine göre devletin cumhuriyetin nitelikleri gösterilmiş ve türkiye cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu ilkesine yer verilmiştir hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde yasa koyucu organda dahil olmak üzere devletin bütün organları içinde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması yasa koyucunun faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması gerekir bu açıdan davacı vekilinin anayasaya aykırılık iddiası incelenmiş ve özel hukuk tüzel kişisi ve gerçek kişi işverenler için öngörülmediği halde sayılı kanun hükmünde kararnameye tabi davacı iştirakin işyerinde çalışıp malûllük yaşlılık veya ölüm aylığı almak suretiyle işten ayrılan kişilere ödenen sosyal yardım zamlarının kurumca yazılı olarak istenmesi üzerine bu kuruluş tarafından en çok iki ay içinde kuruma ödenmesini öngören sayılı yasanın sayılı kanun ile değişik ek maddesi anayasanın maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aylan düştüğü yolundaki davacı vekilinin iddiası ciddi bulunmuştur öte yandan kimi kamu kurum ve kuruluşlarına ve bu arada iştiraklere böyle bir külfet yüklenmesi anayasanın maddesinde yer alan devletin çalışanlarının hayat seviyesini yükseltmek çalışanları korumak ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam oluşturmak görevini engeller nitelikte bulan davacı vekilinin anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmuştur çünkü sayılı iş kanununun maddesine uygun davranmak suretiyle işveren her zaman işçi çıkartabilir yaşlılık aylığı bağlanabilecek düzeyde hizmeti olabilecek işçiyi kâr gayesi güden ve serbest piyasada özel işverenler ile rekabet durumunda bulunan kamu iştirakleri sayılı kanunun ek maddesi uyarınca kuruma ödemede bulunmamak için bu dönemden önce çıkarmak yoluna gidebilirler bu nedenle i̇tiraz konusu hükmün anayasanın maddesine aykırı düşebileceği yolundaki davacı vekilinin i̇tirazı ciddi bulunmuştur ancak anayasanın maddesinde devlet sosyal güvenlik hakkını fertlere sağlarken tüm kamu kuruluşlarının imkanlarını seferber etmek ve gerekli tedbirleri almak zorundadır buesas sayısı karar sayısı açıdan sosyal sigortalar kurumu ile diğer kamu kuruluşları arasında bir öncelik sıralaması dışında farklılık bulunmamaktadır bu sebeple davacı vekilinin i̇tiraz konusu hükmün anayasanın maddesine aykırı bulunduğu yolundaki iddiası ciddi bulunamamıştır i̇tirazı sınırlama anayasanın maddesine göre ve sayılı yasanın maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun hükmünün anayasaya aykırılığı yolundaki taraf iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konudaki vereceği karara kadar davayı geri bırakmak durumundadır gün sayılı kanunun maddesi ile sayılı yasanın ek maddesine eklenen bendinde sayılı kanun hükmünde kararname kapsamına giren teşekkül ve kuruluşlarla bunların müessese bağlı ortaklık ve iştiraklerinden çalıştığı en son kuruluş olarak ayrılmak suretiyle kendisine sayılı kanun hükümlerine göre malûllük yaşlılık veya ölüm aylığı bağlanan kişilere ödenen sosyal yardım zamları kurumca yazılı olarak istenmesi üzerine bu kuruluşlar tarafından en çok iki ay içinde kuruma ödenir hükmünü taşımaktadır davacı şirket bir kamu iştirakidir mahkememiz sayılı yasanın ek maddesinde iştirakleri içeren hükmün bulunmaması halinde davalı sosyal sigortalar kurumunun sosyal yardım zammı alacağı olarak tlnin istenmesine ilişkin işlemi yasaya aykırı bularak davacının kuruma borçlu bulunmadığının tesbiti ile muarazanın menine karar vermesi mümkün olacaktır yukarıda gösterilen sebeplerle gün sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesine eklenen bendinde yer alan ve iştiraklerinden ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı yolunda davacı vekilinin iddiasının ciddi bulunması sebebiyle
652
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğü durdurma istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarih ve sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin beşinci fıkrasının anayasanın nci inci ncı ve nci maddelerine aykırılığı sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin birinci fıkrasında yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak suç olarak nitelendirilmiş ve maddenin ikinci fıkrasında da yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik su ve telefon bağlantısı yapılmasına müsaade edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır üncü maddenin iptali istenen beşinci fıkrasında ise birinci ve ikinci fıkrada açıklanan suçlan işleyenler hakkında ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan veya yaptırılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hale getirilmesi halinde kamu davası açılmayacağı açılmış olan kamu davasının düşeceği mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı hükme bağlanmıştır anayasanın nci maddesinde günlü sayılı yasayla yapılan değişiklikle türkiye büyük millet meclisinin genel ve özel af ilanına karar verebilmesi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun karanna bağlanmış ncı maddesiyle de toplantı ve karar yeter sayısı için anayasada öngörülen ayrık durumlar saklı tutulmuştur nci maddenin nitelikli çoğunluk arayan bu düzenlemesi karşısında türkiye büyük millet meclisinin genel ve özel af ilanıyla ilgili kararlarında ncı maddede öngörülen karar yeter sayısının toplantıya katılanların salt çoğunluğunun yeterli olamayacağı açıktır bu durumda sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin beşinci fıkrasındaki kamu davası açılmaz açılmış olan kamu davası düşer mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar kuralının af niteliğinde olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir kuşkusuz üncü maddenin iptali istenen beşinci fıkrasında af sözcüğü geçmemektedir ancak anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararında anayasada yasalaşma süreci özel usullere bağlanmış olan yasama işlemlerinin başka isimler altında ve farklı yöntemler uygulanarak oluşturulması durumunda anayasa koruyucunun iradesinin tam anlamıyla etkili ve egemen kılınabilmesi için bu işlemlerin anayasal denetimlerinin gerçek nitelik ve içerikleri gözetilerek yapılması gerekir denilmiştir şu halde hukuksal metinlerin niteliklerinin saptanabilmesi için metinlerin adına yada sözcüklerine değil amacına içeriklerine ve etkilerine bakılması ve değerlendirmenin buna göre yapılması gerekmektedir üncü maddesinin birinci fıkrasında yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak ikinci fıkrasında yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik su ve telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek suç olarak tanımlanmış ve bu suçu işleyenlerin bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür üncü maddenin iptali istenen beşinci fıkrasında birinci ve ikinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler hakkında kamu davasının açılmayacağı açılmışesas sayısı karar sayısı olanların ise düşeceği mahkum olunan cezanın da bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı kurala bağlanmıştır anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararında da belirtildiği gibi af kimi zaman kesinleşmiş cezaları ortadan kaldıran yada değiştiren kimi zaman da kamu davasını düşüren yada mahkumiyeti bütün sonuçlarıyla birlikte yok sayan bir yasama tasarrufudur üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına aykırı davranma suçundan dava açılmayacağının açılan davaların düşeceğinin ve mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağının öngörülmesi anayasa mahkemesinin yukarıda değinilen kararında da belirtildiği üzere af niteliğindedir bu nedenle türkiye büyük millet meclisi genel kurulunda kabulünde anayasanın nci maddesi uyarınca üye tamsayısının beşte üçünün oyunun aranması gerektiği açıktır oysa sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin beşinci fıkrası türkiye büyük millet meclisi genel kurulunda yukarıda belirtilen nitelikli çoğunluk ile kabul edilmemiştir anayasada genel kuraldan ayrılarak toplantı ve karar yeter sayısı için özel düzenleme bulunduğu dikkate alınarak yapılan uyarı üzerine genel kurul tutanağına başkan sayın milletvekilleri saymamı istiyorsunuz ben sizin bu talebinizi çok haklı buluyorum ben oturum devam ettiği müddetçe sayıyorum isterseniz rakamları size söyleyeyim şu istikamette yani genelde muhalefetin oturduğu istikametteki sayı bugün aşmadı ile arasında sürekli takip ediyorum bu taraf tan aşağı düşmedi lütfen ben işimi yapıyorum kaydı geçmiştir belirtilen duruma göre sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin iptali istenen beşinci fıkrası anayasanın nci maddesinde öngörülen karar yeter sayısı olmaksızın kabul edilmiş olduğundan bu maddeye aykırı düşmektedir hukuken ve fiilen af sonucunu doğurmaya elverişli yasaların çıkarılmasında uyulması zorunlu özel karar yeter sayısına uyulmaması bu tasarrufun kanun gücünde ve etkisinde olmadığının yasalaştığı andan itibaren uygulama ve yaptırım gücünün sakatlığının kabulünü zorunlu kılar öte yandan anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu ncı maddesinde herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yargı mercileri önünde davacı yada davalı olarak sav ve savunma hakkına sahip bulunduğu belirtilmiştir i̇ptali istenen üncü maddenin beşinci fıkrası ile getirilen davaların düşeceğine ilişkin düzenlemenin yargılama sonucunda beraat edebilecekler yönünden aleyhte sonuç doğuracağı açıktır hakkında kimi nedenlerle kamu davası açılmış kişilerin savunup aklanabilmeleri olanaklı iken seçme hakkı tanınmadan açılmış bulunan kamu davalarının kendiliğinden ortadan kaldırılması hak arama özgürlüğünün engellemesi anlamına gelmekte ve bu durum hukuk devleti ilkesi ile de çelişmektedir çünkü kişinin hak arama özgürlüğünün korunması hukuk devletinin temel unsurlarındandır nitekim anayasa mahkemesinin günlü sayalı kararı ile sayılı nisan tarihine kadar i̇şlenen suçlardan dolayı şartla salıverilmeye dava ve cezaların ertelenmesine dair kanunun ilgili maddeleri yukarıdaki gerekçeyle iptal edilmiştiresas sayısı karar sayısı bu nedenle üncü maddenin beşinci fıkrası hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı içeriğiyle anayasanın nci ve ncı maddelerine de aykırı düşmektedir diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin beşinci fıkrasının anayasanın nci inci ncı ve nci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir tarih ve sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin fıkrasının anayasanın nci inci ncı ve inci maddelerine aykırılığı çevre hakkının başlıca insan hakkı olmasına çevrenin ve doğal dengenin korunmasının da uluslararası bir yükümlülük olmasına karşın sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin fıkrasında çevrenin kasten kirletilmesi ve çevrenin taksirle kirletilmesi suçlarını hürriyeti bağlayıcı ceza ile müeyyideye bağlayan inci ve nci maddelerin birinci fıkralarının yayımı tarihinden iki yıl sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüştür bu düzenleme öncelikle sayılı türk ceza kanununun inci maddesinde açıklanan ceza kanununun amacı ile bağdaşmadığı için anayasanın nci maddesine aykırıdır şöyleki türk ceza kanunun inci maddesinde kanunun amacı şöyle açıklanmıştır ceza kanununun amacı kişi hak ve özgürlüklerini kamu düzen ve güvenliğini hukuk devletini kamu sağlığını ve çevreyi toplum barışını korumak suç işlenmesini önlemektir kanunda bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir görüldüğü üzere ceza kanununun temel amaçlarından birisi çevreyi korumak olup bu amacın gerçekleşmesi için de suç ve cezanın düzenlenmesi öngörülmüştür böyle bir suç ve cezanın düzenlenmesinin yöneldiği nihai amaç ise kuşkusuz kamu yararıdır hal böyle iken iptali istenen hüküm ile çevrenin korunması için suç ve ceza düzenlenmiş ancak bunun yürürlük tarihi iki yıl sonraya ertelenmiştir böyle bir durumda türk ceza kanununun çevrenin korunması amacının ve dolayısı ile kamu yararının gerçekleştiğini söylemenin mümkün olamayacağı kuşkusuzdur bir kanunun amacına uygun olarak ve kamu yararına yönelik düzenlemede bulunması hukukun ana ilkelerinin bir gereğidir hukuk devletinde yasa koyucu organ da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması yasa koyucunun faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması gerekir çünkü yasanın da üstünde yasa koyucunun bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasa vardır hukukun ana ilkelerine dayanmayan devletin amacı ve varlığı nedeniyle bağdaşmayan ve sadece belli bir anda ortaya çıkan geçici bir çoğunluğun sağladığı kuvvete dayanarak çıkarılan yasalar kamu vicdanında olumsuz etkiler yaratır böyle bir yasa hukukun yüceliğini yansıtmaz böyle bir yasayı hukuk devletinin tasarrufu niteliğinde saymak olanaksızdır any mah amkd sesas sayısı karar sayısı bu nedenle sayılı türk ceza kanununun iptali istenen üncü maddesinin fıkrası anayasanın nci maddesine aykırıdır diğer yandan bir fiili suç olarak tanımlayan ve yaptırıma bağlayan hükümlerin yürürlüklerinin yasanın tüm hükümlerinden daha geç yürürlüğe girmesini sağlayacak bir düzenlemenin bu hükümler yürürlüğe girinceye kadar söz konusu fiillerin işlenmesi bakımından yüreklendirici bir etki yapacağı da açıktır halbuki bir hukuk devletinde devlet suç işlenmesini teşvik için değil suç işlenmesini engellemek için yasa çıkarmak durumundadır bu bakımdan da söz konusu fıkrası anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi ile çelişmektedir diğer taraftan iptali istenen fıkrasının anayasanın ncı maddesinde sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde yer alan çevre hakkının da zedelenmesine yol açtığı görülmektedir türkiye cumhuriyeti anayasasının ncı maddesinde herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir demekte ve çevreyi geliştirmenin çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin hem devletin hem de vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır bu düzenleme avrupa birliğinin beşinci çevre eylem programında getirilen ortak sorumluluk yaklaşımıyla uyumludur i̇nsanların ve diğer canlıların sağlıklı yaşamasını sağlayan hava su toprak ve kültürel değerler çevreyi oluşturmaktadır çevrenin kasten kirletilmesi ve çevrenin taksirle kirletilmesi suçlarını hürriyeti bağlayıcı ceza ile müeyyideye bağlayan inci ve nci maddelerin birinci fıkralarının yayımı tarihinden iki yıl sonra yürürlüğe girmesinin öngörülmesinin anayasanın ncı maddesi ile çevrenin kirlenmesinin önlenmesi konusunda devlete verilen ödevin yerine getirilmemesi ve savsaklanması anlamına geldiği açıktır bu nedenle üncü maddesinin fıkrası anayasanın ncı maddesine aykırı bir nitelik taşımaktadır çevrenin korunması ve çevre kirliliği problemi kirliliğin kaynağı olan ülke ile sınırlı kalmamakta dünya üzerinde varolan diğer devletleri ve insanları da etkilemekte ve ilgilendirmektedir bunun tabi sonucu olarak çevre ile ilgili birtakım devletler arası düzenlemelerin yapılması da zorunluluk olduğundan dolayı çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi için birtakım devletlerarası çalışmalar ve toplantılar tertip edilmiş bildirgeler yayımlanmış türkiyenin de katıldığı uluslararası sözleşmeler düzenlenmiştir bir insan hakkı olan çevre hakkı ilk kez de birleşmiş milletler çevre konferansı sonucunda yayımlanan stockholm deklarasyonunda yer almıştır stockholm deklarasyonu çevre ile ilgili ilk önemli belge olarak kabul edilmektedir inci maddesinde insanın hürriyet eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak temel hakkıdır sözleriyle başlayan deklarasyon doğal hayatın korunması yenilenebilen kaynakların korunması yenilenemeyen kaynakların tükenme tehlikesine karşı önlemler alma toksit ve diğer maddelerin deşarjı ısının doğaya onu zararsız kılabilecek kapasiteyi aşacak şekilde bırakılmasının engellenmesi kalkınmanın gerekleri ile çevrenin korunması arasındaki çelişkilerin giderilmesi nükleer silahlara karşı çevrenin korunması gibi konuları ele almaktadıresas sayısı karar sayısı ekim dünya doğa şartı ve paris sözleşmesinde çevre hakkı ile ilgili somut maddeler yer almıştır daha sonra yılında tokyo konferansı tertip edilmiş ve bu konferansın sonucunda yayınlanan bildiride ise gelişme kavramı yeniden gözden geçirilmeli ve her ülkenin ekonomik gelişmesi kaynakların korunması ve arttırılması dikkate alınarak gerçekleştirilmelidiri̇ktisadi büyümede sadece iktisadi geliştirme göstergeleri değil aynı zamanda tabii kaynakların korunması hastalıklarla mücadele edilmesi kültür miraslarının korunması gibi konularla da ilgilenilmelidirtemiz hava su orman toprak gibi çevre kaynakları korunmalı dengeli bir nüfus artışı sağlanmalıdır bütün ülkelerde teknolojik gelişmeler çevre faktörlerine önem verecek şekilde yönlendirilmelidir denilmiştir biyolojik çeşitliliğin korunmasının insanlığın ortak sorunu olduğunu vurgulayan bm üyesi akit taraflar de rioda biyolojik çeşitlilik sözleşmesini kabul etmişlerdir türkiye tarih ve sayılı kanunla sözleşmeyi onaylamıştır sözleşme ile biyolojik çeşitliliğin korunması biyolojik kaynakların muhafazası biyoteknolojinin özgün verimli ve çevreye uygun kullanımı ekosistemin korunması biyolojik çeşitlilik oluşturan canlıların ex situ korunması canlıların yaşam ortamlarının korunması canlıların in situ koşullarının korunması ve biyolojik çeşitlilik oluşturan canlıların sürdürülebilir kullanımı konuları ele alınmıştır bu sözleşmede insanların sürekli ve dengeli kalkınmanın merkezinde olduğu ve doğa ile uyum içinde sağlıklı ve verimli bir hayata hakları olduğu belirtilmiştir ülkemizin de taraf olduğu akdenizin kirlenmeye karşı korunması barselona sözleşmesinin ve sözleşmeye ait protokollerin gözden geçirilerek güncelleştirilmesi sonucunda yılında yeniden imzaya açılan akdenizin deniz ortamı ve kıyı bölgesinin korunması sözleşmesine akdenizde gemilerden ve uçaklardan boşaltma veya denizde yakmadan kaynaklanan kirliliğinin önlenmesi ve ortadan kaldırılması protokolüne akdenizin kara kökenli kaynaklardan ve faaliyetlerden dolayı kirlenmeye karşı korunması protokolüne akdenizde özel koruma alanları ve biyolojik çeşitliliğe i̇lişkin protokole katılmamız tarihli ve sayılı kanunun üncü ve inci maddelerine göre bakanlar kurulunun tarih ve sayılı kararı ile kabul edilmiştir rg sa akdenizin kara kökenli kaynaklardan ve faaliyetlerden dolayı kirlenmeye karşı korunması protokolü nün genel hükümler bölümündeki inci maddesinde aynen şöyle denilmektedir bu protokolün bundan böyle taraflar olarak anılacak olan akit tarafları zehirli kalıcı ve biyoakümülasyona eğilimli maddelerin girdilerini aşamalı olarak ortadan kaldırmaya öncelik vererek akdeniz alanının ırmaklarından kıyı tesislerinden veya kanallarından gelen ve ülkeleri içindeki tüm diğer kara kökenli kaynaklardan veya etkinliklerden dolayı ortaya çıkan atıkların yol açtığı kirliliği mümkün olan en yüksek düzeyde önlemek azaltmak bu kirlilikle mücadele etmek ve bu kirliliği ortadan kaldırmak için uygun olan tüm önlemleri alacaklardır sayılı türk ceza kanununun iptali istenen üncü maddesinin fıkrası yukarıda açıklanan birleşmiş milletlerin ilan ettiği dünya doğa şartına ve de birleşmiş milletler çevre konferansı sonucunda yayımlanan stockholm deklarasyonundaki çevre hakkına ve rio toplantısında imzalanan çevre sözleşmesine ve akdenizin karaesas sayısı karar sayısı kökenli kaynaklardan ve faaliyetlerden dolayı kirlenmeye karşı korunması protokolüne de aykırıdır anayasanın inci maddesinde insan haklarına ilişkin andlaşmalarla kanunların aynı konuda hükümler taşımaları halinde andlaşmaya uyulacağının ifade edildiği göz önünde tutulduğunda uluslararası andlaşmaya aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesi ile çeliştiğini de söylemek gerekmektedir diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin fıkrası anayasanın nci inci ncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır sayılı kanunun üncü maddesinin beşinci fıkrası ile üncü maddesinin fıkrası da yukarıda açıklanan nedenlerle anayasaya aykırı olduklarından yürürlüklerinin sürdürülmesi hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesine ve dolayısı ile kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesiz kalmasına yol açacaklardır diğer yandan üncü maddenin beşinci fıkrasının yürürlüğünü sürdürmesi halinde gerekli yeter sayı ile kabul edilmediği için hukuken varlık kazanmamış bulunan bir düzenleme pek çok olayda uygulanabilecek ve hükmün iptali halinde doğmuş bulunan durum ve zararların giderilmesi mümkün olamayacaktır üncü maddenin fıkrasının yürürlüğünü sürdürmesi halinde ise çevre hakkı güvencesiz kalacak ve hükmün yürürlüğe gireceği tarihe kadar çevre hakkına yönelik ihlaller yaptırımsız kalacağı için adeta yasallaşacaktır böyle bir durumun ise bu ihlalleri artıracağı ve çevreyi korumasız bırakacağı açıktır bunun sonucunda ise giderilmesi olanaksız durum zararlar doğacaktır bu nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesinin beşinci fıkrası ile üncü maddesinin fıkrası hakkında yürürlüklerinin durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin beşinci fıkrasının anayasanın nci inci ncı ve nci maddelerine aykırı olduğu için iptalineesas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı türk ceza kanununun üncü maddesinin fıkrasının anayasanın nci inci ncı ve inci maddelerine aykırı olduğu için iptaline uygulanmaları halinde giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar bu hükümlerin yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz
2,339
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal ve yürürlüğün durdurulması gerekçesinde özetle anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında tbmm tarafından anayasanın maddesi uyarınca bakanlar kuruluna verilecek khk çıkarma yetkisinin önemli zorunlu ve ivedi durumlar için söz konusu olabileceği sayılı khknin ise bu şartlardan hiçbirisini taşımadığı anılan khknin konusunun ancak bir kanunla düzenlenmesinin mümkün olduğu bunun dayanağını oluşturan günlü sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edildiği bu durumda anayasal dayanaktan yoksun kalan söz konusu khknin anayasanın başlangıçı ile ve maddelerine açıkça aykırı olduğu bu durumdaki bir khknin içeriği yönünden anayasaya aykırı olmasa bile dava açıldığında iptalinin gerektiği sayılı khk hakkında yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip daha sonra iptal kararı verilmesi durumunda iptal kararının etkisiz kalacağı ve giderilmesi güç zararlara neden olacağı yürürlüğü durdurma kararı verilmesi halinde ise hukuksal boşluk doğmayacağı belirtilmiştir
133
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı yasanın maddesinin fıkrasının ilk cümlesinin türkiye cumhuriyeti anayasasına aykırı olduğu inancıyla mahkememizce resen yüksek mahkemenize başvurma gereği ortaya çıkmıştır mahkememize göre belirtilen yasa hükmü aşağıdaki gerekçe ile anayasamıza aykırıdır mahkememizin esas sayılı dosyasında davacılar şenol filiz ve birol yayla tarihli dava dilekçesi ile kendilerine ait müzik eserlerinin davalıya ait flash tv isimli televizyon kanalında yayınlanan bir programda izinsiz olarak fon müziği biçiminde kullanıldıklarından bahisle eser hakkına tecavüzün men ve refi ile bu kullanım nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep ve dava etmektedirler davanın yapılan yargılaması sırasında davalı vekili tarafından verilen tarihli dilekçede davacıların mesam meslek birliği üyesi olmaları ve yetki belgesi vermeleri nedeniyle dava açma haklarının bulunmadığı iddiasıyla aktif husumet itirazında bulunulmuştur dosya içerisinde bulunan mesam meslek birliğinin cevabi yazısında davacılar tarihinden beri meslek birliğine üye oldukları yetki belgesi verdikleri ve davacılara ait tüm eserlerin mesam meslek birliği koruması altında bulunduğu bildirilmektedir sayılı yasanın maddesinin fıkrası şu biçimdedir meslek birliklerinin temsil ettikleri eser icra fonogram ve yapımlar ile üyelerine ilişkin bildirim zorunluluğu tarifelerin belirlenmesi duyurulması müzakere edilmesi sözleşme yapılması uzlaşmazlıkların halli ve diğer hususlarda bu kanunun inci maddesinin dört ilâ onüçüncü fıkraları uygulanır ancak yayın veveya iletim yapan kuruluşlar bakımından inci maddenin altıncı fıkrasının son cümlesinin uygulanması zorunlu değildir sayılı yasanın maddesi ise şu biçimdedir madde değişik md girişi ücretli veya ücretsiz umuma açık mahaller eser icra fonogram yapım ve yayınların kullanım veveya iletimine ilişkin nci maddeye uygun sözleşme yaparak hak sahiplerinden veya üyesi oldukları meslek birliklerinden izin alır ve sözleşmelerde yazılı malî hak ödemelerini bu madde hükümlerine göre yaparlar eser icra fonogram yapım ve yayınları kullanan veveya ileten umuma açık mahaller mahallin bulunduğu bölgenin özelliği mahallin nitelik ve niceliği fikrî mülkiyete konu eser icra fonogram yapım ve yayınların mahalde sunulan ürün veya hizmetin ayrılmaz bir parçası ve ürün veya hizmete katkısı olup olmadığı ve benzeri hususlar dikkate alınmak suretiyle sınıflandırılır veya sınıflandırma dışı bırakılır faaliyet gösterdikleri sektörlerde eser sahipleri veveya bağlantılı hak sahiplerli meslek birlikleri yapılan sınıflandırmaya bağlı olarak eser icra fonogram yapım ve yayınların kullanımından veveya iletiminden kaynaklanan ödemelere ilişkin tarifeleri tespit ederleresas sayısı karar sayısı meslek birlikleri ile umuma açık mahaller arasındaki sözleşmeler bu tarife bedelleri veya taraflarca yapılabilecek müzakereler sonucu belirlenecek bedeller üzerinden yapılır tarifelere ilişkin sözleşmelerde takvim yılı esas alınır ve bu tarifeler takvim yılı başından itibaren geçerli olur bu madde hükümlerinin uygulanmasını teminen meslek birlikleri temsil ettikleri eser icra fonogram ve yapımlar ile üyelerine ilişkin bilgileri bakanlığa bildirmek zorundadırlar bu bildirimler her üç ayda bir güncellenir ve bakanlıkça oluşturulan ortak bir veri tabanı üzerinden ilgili taraflara açılır eser sahipleri alanında kurulmuş meslek birlikleri veya bağlantılı hak sahipleri alanında kurulmuş meslek birlikleri veya aynı sektörlerde faaliyet gösteren meslek birlikleri bir araya gelerek protokole bağlamak suretiyle ortak tarifeler belirleyebilirler ortak tarifeler protokole taraf meslek birlikleri açısından bağlayıcıdır meslek birlikleri tarifeler veya ortak tarifeleri her takvim yılının dokuzuncu ayında kullanıcıları temsil eden ve kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile bakanlığa bildirirler ve kamuoyuna duyururlar umuma açık mahaller müzakere ve sözleşme yapılmasına ilişkin verecekleri bağlayıcı nitelikteki yetki belgeleri ile üye oldukları meslek kuruluşları aracılığıyla da tarifeleri veya ortak tarifeleri müzakere edebilir ve sözleşme yapabilirler ancak tarifelerin götürü usulde tespit edilmesi halinde umuma açık mahaller sadece meslek kuruluşları aracılığı ile müzakere edebilir ve sözleşme yapabilirler onuncu ayda umuma açık mahaller veya meslek kuruluşları ile meslek birlikleri arasında tarifeler veya ortak tarifeler üzerinde uzlaşma sağlanamaması ve sözleşme yapılamaması halinde en geç bu ayın sonuna kadar meslek birlikleri veveya meslek kuruluşları tarafından bu tarifelerin bakanlıkça oluşturulacak uzlaştırma komisyonunda müzakere edilmesi talep edilebilir uzlaştırma komisyonu taraflardan birinin talebi ve bakanlığın uygun görmesi halinde tarifeleri müzakere etmek üzere bakanlık tarafından talep tarihinden itibaren onbeş gün içinde oluşturulur komisyon bakanlıktan bir rekabet kurumundan iki temsilci ve ilgili meslek birlikleri ile kullanıcıları temsil eden meslek kuruluşlarının birer temsilcisinden oluşur bakanlık temsilcisi aynı zamanda komisyon başkanıdır aynı usulle komisyon üye sayısı kadar yedek üye seçilir komisyonun sekreterya hizmetleri bakanlık ilgili birimi tarafından yürütülür komisyon oluşturulduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde raporunu hazırlayarak bakanlığa ve taraflara bildirir umuma açık mahaller ve meslek birlikleri komisyon raporunun açıklandığı tarihten itibaren onbeş gün içinde meslek birliklerinin açıklamış oldukları tarifeleri veya müzakereler neticesinde mutabakata vardıkları tarifeleri sözleşmeye bağlayabilirler meslek birliklerince belirlenen tarife veya ortak tarifeler üzerinden sözleşmenin yapılmaması halinde taraflar yargı yoluna başvurabilirler yargılama sürecinde bir önceki yıl sözleşme yapmış olan mahaller ilgili meslek birlikleri aksini bildirmedikçe dava konusu tarifenin ünü dava sonuçlanıncaya kadar her üç ayda bir meslek birlikleri adına açılmış banka hesabına yatırmak suretiyle eser icra fonogram yapım ve yayınları kullanabilir veveyaesas sayısı karar sayısı iletebilirler bir önceki yıl sözleşme yapmamış umuma açık mahaller ile ilk defa sözleşme yapacak umuma açık mahallerin bu fıkrada öngörüldüğü şekilde eser icra fonogram yapım ve yayınları kullanabilmeleri veveya iletebilmeleri ise ilgili meslek birliklerinin iznine bağlıdır dava sonuçlanıncaya kadar bu şekilde ödenen miktar mahkeme kararıyla tespit edilen tarife bedelinden mahsup edilir tarifelerin tespit edilmesinde ve uzlaşmazlıkların hallinde bu kanunun maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan tarife tespitine ilişkin esaslar dikkate alınır mahallerde kullanılan veveya iletimi yapılan eser icra fonogram yapım ve yayınlar üzerinde hak sahibi olan gerçek veya tüzel kişiler bunların kullanımına veveya iletimine ilişkin ödemelerin yapılmasını ancak yetki verdikleri meslek birlikleri aracılığı ile talep edebilirler sinema eserleri bakımından bu fıkranın uygulanması zorunlu değildir sınıflandırma uzlaştırma komisyonuna başvuru halinde bakanlıkça alınacak ücretler ve uzlaştırma komisyonunun çalışması ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir bu madde toplam fıkradan oluşmaktadır sayılı yasanın maddesinin fıkrasında meslek birliklerinin temsil ettikleri eser icra fonogram ve yapımlar ile üyelerine ilişkin bildirim zorunluluğu tarifelerin belirlenmesi duyurulması müzakere edilmesi sözleşme yapılması uzlaşmazlıkların halli ve diğer hususlarda bu kanunun inci maddesinin dört ilâ onüçüncü fıkraları uygulanır hükmü bulunduğuna göre somut davada davacıların dava açma hakkı bulunup bulunmadığı hususunda da maddenin fıkrasına yapılan yollama nedeniyle fıkra hükmünün uygulama yeri bulunmaktadır bu fıkranın ilk cümlesi gereği meslek birliğine üye olan eser sahibi eserinin kullanımına veveya iletimine ilişkin ödemelerin yapılmasını ancak yetki verdiği meslek birliği aracılığı ile talep edebilecektir bir başka anlatımla meslek birliğine üye olan eser sahibi sayılı yasanın maddesinin fıkrasının ilk cümlesi hükmü nedeniyle yetki verdiği eser yönünden bizzat dava açma hakkına sahip değildir şüphesiz eser sahiplerinin ve bağlantılı hak sahiplerinin korunması gerekli ve zorunlu olup türkiye cumhuriyeti anayasasının sanatın ve sanatçının korunması başlıklı maddesinin bir gereğidir esasen mahkememizin de aralarında bulunduğu fikri ve sınai haklar mahkemeleri de fikri mülkiyet haklarının etkin bir biçimde korunabilmesi amacıyla kurulmuştur bununla birlikte yargılamada uygulanan yasaların evrensel hukuk ilkeleri ile türkiye cumhuriyeti anayasasına uygun olması ve adil yargılama yapılması da adalet duygusunun normlar hiyerarşisinin ve i̇nsan hakları evrensel sözleşmesinin adil yargılanma hakkı ile ilgili maddesinin bir gereğidir anayasamızın hak arama hürriyeti başlıklı maddesi şu biçimdedir madde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz somut davada davacıların mesam meslek birliğine üye olmaları ve yetki belgesi vermiş olmaları nedeniyle davacı eser sahiplerinin eserlerinin kullanılmış ya da iletimi yapılmış olması durumunda buna ilişkin ödemelerin yapılmasını bizzat talep edememeleri bu davanın ancak üyesi bulundukları meslek birliği olan mesam meslek birliği tarafından açılabileceğinin kabulü nedeniyle davanın buna göre sonuçlandırılması ihtimali mevcuttur bu durumdaesas sayısı karar sayısı davacılar türk mahkemeleri önünde bizzat dava açamayacak dava ancak mesam meslek birliği tarafından açılabilecektir bunun bireylerin hak arama hürriyetini kısıtladığı açıktır bu nedenle sayılı yasanın maddesinin fıkrasının mahallerde kullanılan veveya iletimi yapılan eser icra fonogram yapım ve yayınlar üzerinde hak sahibi olan gerçek veya tüzel kişiler bunların kullanımına veveya iletimine ilişkin ödemelerin yapılmasını ancak yetki verdikleri meslek birlikleri aracılığı ile talep edebilirler biçimindeki ilk cümlesinin anayasamızın hak arama hürriyeti başlıklı maddesine aykırı olduğu düşüncesiyle dava yüksek mahkemenizin vereceği karara kadar geri bırakılmış ve belirtilen yasa hükmünün anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi istemi ile mahkememizin esas sayılı dava dosyasının tasdikli bir örneği ekte sunulmuştur takdir ve gereği arz olunur
1,308
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacının eşi olan seyitali kızılaslanın ilk sigortalılık başlangıcı tarihi olup tarihleri arasında toplam gün zorunlu sigortalı hizmeti bulunmaktadır ve tarihinde vefat etmiştir sayılı kanunun sayılı kanun ile değişik ncı maddesinin fıkrası uyarınca sayılı kanuna göre sigortalı olarak tescil edilmiş olan sigortalıların veya hak sahiplerinin askerlikte er olarak geçen sürelerin tamamını borçlanabilecekleri belirtildiğinden müteveffa sigortalının tarihleri arasındaki günlük askerlik borçlanması mirasçıları tarafından ödenmiştir davacı ssk kayıtlarına günü intikal eden dilekçe ile kendisine ölüm sigortasından aylık bağlanması talebinde bulunmuş bu talep ssk tarafından yerine getirilmemiştir sayılı kanunun ölüm sigortasından aylık bağlanma şartlarına ilişkin ncı maddesinin fıkrasında toplam olarak gün veya en az yıldan beri sigortalı bulunup sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı bildirilmiştir ölen sigortalının sigortalılık başlangıcı tarihi olup tarihinde vefat ettiğinden toplam yıl ay gün sigortalılık süresi gün zorunlu sigortalılık hizmeti ile gün askerlik borçlanması ile birlikte gün toplam sigortalı gün sayısı bulunmaktadır davacıya ölüm sigortasından aylık bağlanması için miras bırakanın yılx gün gün veya en az gün sigortalı hizmetinin bulunması gerekmektedir yasada belirtilen her yıl için gün prim ödeme koşulu sigortalının yıldan az sigortalılığının olması halinde işlemektedir örneğin sigortalının en az beş yıl sigortalı olması halinde yılx gün gün yıl sigortalı olması halinde yılx gün gün yıl sigortalı olması halinde yılx gün gün yıl sigortalı olması halinde yılx gün gün yıl sigortalı olması halinde yılx gün gün sigortalı olmak aylık bağlanmasına yeterli olacaktır bu durumda herhangi bir sigortalının tescil tarihinden itibaren tam yıl sonra vefat etmesi halinde bu sigortalının hak sahiplerinin ölüm sigortasından aylık bağlanması için yılx gün gün prim ödenmesi yeterli olacağı halde sigortalının yıl sigortalılık süresi sonunda vefat etmesi halinde yılx gün gün aranması anayasanın eşitlik ilkesine aykırılıktır davacının miras bırakanı yıl sigortalı olma ve bu beş yıl için yılx gün gün prim ödeme asgari koşulunu yerine getirdiği halde hatta beş yıllık sigortalı iken vefat eden kişiden daha fazla gün prim ödediği halde davacıya aylık bağlanamayacaktır bu durum sosyal devlet ve kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğinden davacı vekilinin anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülerek yukarda anılan maddenin iptali istemi ile anayasa mahkemesine başvurulmasına bu başvurunun bekletici mesele sayılmasına dosyanın anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine karar vermek gerekmiştir
378
esas sayısı karar sayısı iv anayasaya aykirilik i̇ddi̇alarinin gerekçeleri̇ günlü sayılı terörle mücadele kanunu ve ceza muhakemesi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesinde iptalini istediğimiz i̇lk paragrafında geçen ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış sözcük grubunun anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bu düzenleme ile sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin mevcut ikinci fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır anılan madde ile yürürlükten kaldırılan numaralı alt bend sayılı cmknun taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma başlığını taşıyan maddesinde yer alıyordu ve şu hükmü içeriyordu suç işlemek amacıyla örgüt kurma madde görüldüğü gibi bu düzenleme yâni sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin mevcut ikinci fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla örgütlü suçlarla mücadele neredeyse olanaksız hâle getirilmekte ve böylece suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun fâili ya da fâilleri sayılı cmknun maddesi kapsamındaki taşınmazlara kara deniz veya hava ulaşım araçlarına banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara kıymetli evraka ortağı bulundukları şirketlerdeki ortaklık paylarına kiralık kasa mevcutlarına ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma işlemine ilişkin yargılama tedbirinden bağışık tutulmaktadır dahası sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasındaki önceki düzenlemeye göre bu taşınmaz hak alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahî elkoyma işlemi yapılabilecekken sayılı kanunun öngördüğü bu değişiklik ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ile yargılanan şüpheli ya da sanıklar bakımından artık bu tedbire başvurulamayacaktır başka bir değişle suç işlemek amacıyla örgüt kuran fâil ya da fâiller taşınmazlara haklara alacak ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma işlemi tedbirinden muaf tutulmakta âdeta bir nevî ödüllendirilmektedir artık sayılı kanunun anılan düzenlemesiyle yâni sayılı cmknun maddesinin ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurma yönetme suçu bakımından taşınmaz hak alacak ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma şeklindeki koruma tedbirine başvurulamayacaktır şüphesiz bu düzenleme karşısında sayılı türk ceza kanununun maddesinde tanımlanan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ile etkin mücadele imkânı kalmamakta ve daha hafif bir suç işleyen şüpheli veya sanıklar bakımından taşınmaz hak alacak ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma tedbirine başvurabilme imkânı tanınmışken örneğin hırsızlık suçu daha ağır bir suç olan ve kanunda daha ağır cezâî müeyyideye tâbi tutulan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda şüpheli veya sanıklar bakımından anılan elkoyma tedbirineesas sayısı karar sayısı başvurma yolunun kapatılması öncelikle anayasamızın maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırı bir sonuç doğurmaktadır zirâ anayasamızın kanun önünde eşitlik başlığını taşıyan maddesinin birinci fıkrasında herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir denilmektedir anayasamızın bu hükmüne göre herkes kanun önünde eşit olduğuna göre maddede sözü geçen herkes mefhûmunun içine ceza yargılamasının süjesi olan şüpheliler sanıklar suç fâilleri de girmektedir başka bir değişle kanun önünde eşitlik ilkesi ceza yargılamasının süjesi olan ya da olma ihtimâli bulunan herkes için geçerlidir sayılı cmknun maddesinin ikinci fıkrasının alt bendinin mevcut düzenlemesinde türk ceza kanununda tanımlanan soykırım ve insanlığa karşı suçlar göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti hırsızlık yağma güveni kötüye kullanma dolandırıcılık hileli iflas uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti parada sahtecilik ihaleye fesat karıştırma edimin ifasına fesat karıştırma zimmet i̇rtikap rüşvet devletin güvenliğine karşı suçlar silahlı örgüt veya bu örgütlere silah sağlama devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları bendinin mevcut düzenlemesinde ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkında kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı suçları bendinin mevcut düzenlemesinde bankalar kanununun maddesinin ve numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu bendinin mevcut düzenlemesinde kaçakçılıkla mücadele kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar ile bendinin mevcut düzenlemesinde kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanununun ve maddelerinde tanımlanan suçların fâilleri bakımından taşınmaz hak alacak ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma tedbirine karar verebilmek mümkün iken suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun fâilleri bakımından bu tedbirin uygulanmasından sayılı kanunun maddesindeki düzenleme ile vazgeçilmesi ve dolayısı ile sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin ikinci fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılması bu suçun fâilleri lehine maddede sayılan diğer suçların fâillerinin ise aleyhine bir eşitsizlik yaratmaktadır i̇şte bu eşitsizlik kanaatimizce anayasanın maddesinde hükme bağlanan kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır bu aykırılık anayasanın sadece maddesinin birinci fıkrasına aykırılık teşkil etmemektedir sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin ikinci fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin bu düzenleme aynı zamanda aynı maddenin hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz hükmünü ihtivâ eden maddesinin dördüncü fıkrasına da aykırıdır zirâ anılan düzenleme ile örgütlü suç fâilleri artık taşınmaz hak alacak ve diğer malvarılğı değerlerine elkoyma tedbirinden kurtulmakta dolayısı ile bu kişiler yararına sayılı kanun yoluyla bir ayrıcalık imtiyaz tanınmaktadır anayasamızın bu hükmü hiçbir kişiye imtiyaz tanınamaz dediğine göre suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun fâillerine böylece imtiyaz sağlanması anayasamızın maddesinin dördüncü fıkrasına da aykırılık teşkil etmektedir diğer yandan yine anayasanın maddesinin beşinci son fıkrasında devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü yer almaktadır şüphesiz devlet organları kavramı içerisine yasama organı da girmektedir oysa yasama organı bu tasarrufuyla yâni sayılı kanunun iptalini talep ettiğimiz bu hükmü ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun fâilleri lehine bir düzenleme getirdiğinden kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmemiş olmaktadır dolayısı ile sayılı ceza muhakemesi kanununun esas sayısı karar sayısı maddesinin mevcut ikinci fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin düzenleme anayasamızın maddesinin beşinci son fıkrası hükmüne de açıkça aykırıdır bütün bu açıklamaya çalıştığımız nedenlerle sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin mevcut ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin düzenleme anayasanın maddesinin birinci dördüncü ve beşinci son fıkraları hükümlerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır i̇kinci paragrafının tamamı olan bu madde kapsamında elkoyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir söz grubunun anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi görüldüğü gibi bu düzenleme ile soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde şüpheli veya sanığa ait taşınmaz hak alacak ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma kararı alınabilmesi ilgisine göre bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması şartına bağlanmıştır her ne kadar sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrası ile sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan elde edildiğine dair ibâresinden sonra gelmek üzere somut delillere dayanan ve elkonulabilir ibâresinden sonra gelmek üzere somut olarak belirlenen ibâresine kavramına yer verilmiş ise de bir suçtan elde edildiği şüphesi bulunan malvarlıklarından hangisinin bu suçtan veya bu suçtan kaynaklanan malvarlığından elde edildiğinin soruşturmanın hemen başında tesbit edilmesinin mümkün olamayacağı aşikâr olduğundan mezkûr düzenlemenin suçtan kaynaklanan malvarlıklarının soruşturma süresince kaçırılmasına sebebiyet verecektir diğer taraftan soruşturmanın başında cumhuriyet savcısının nitelendirmesine bağlı olması gereken bir malvarlığının suçtan elde edildiğine ilişkin nitelendirmenin yargılama dışı haricî bir takım kurumlara verilmesi soruşturmanın selâmetine zarar verecektir burada cumhuriyet savcısının yetkilerinin sınırlandırılması söz konusudur özellikle soruşturmanın gizliliğinin tehlikeye girme riski bulunmaktadır ayrıca el koyma işlemi için aldırılacak raporun beklenmesi sürecinde bu malvarlıklarının soruşturma veya kovuşturma makamlarından kaçırılma ihtimâlinin bulunduğu gerçeği de yadsınamaz bir vâkıâdır cumhuriyet savcısı bu tarz bir incelemeye ihtiyaç duyması halinde elkonulan malvarlıkları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırarak pekâlâ bunu tesbit edebilir bu aşamada esâsen elkoyma işleminden sonra ilgisine göre bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınmasının daha isâbetli bir düzenleme olacağı açıktıresas sayısı karar sayısı mülkiyet hakkının korunması ve suçla bağlantılı olmayan malvarlığının kapsam dışında bırakılması açısından bir an için rapor aldırılması koşulu olumlu bir uygulama gibi görünse de aldırılacak bu raporların özerk olsalar bile yürütme organı ile bağlantılı bulunan bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor istenmesinin zorunlu kılınması anayasanın hukuk devleti ilkesine yer veren maddesi delaletiyle kuvvetler ayrılığı prensibine vurgu yapan başlangıç bölümünün paragrafına açık bir aykırılık teşkil etmektedir zirâ soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının kovuşturma aşamasında ise mahkemelerin bağımsız ve tarafsız bilirkişiler marifetiyle yaptırabileceği bir araştırma ve inceleme keyfiyeti sayılı kanunun maddesindeki bu düzenleme ile yürütme organının deyim yerinde ise âdetâ yürütme organının bir birimine bırakılmaktadır dava konusu yaptığımız bu maddede sözü edilen bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin sağlıklı rapor alınamaması veya yürütmeye yakın kişiler adına ayırım ve kollama girişimlerinde bulunmaları her zaman ihtimâl dâhilindedir böyle bir ihtimâlin varlığı dahî yargı makamlarının yapacağı soruşturma veya kovuşturmaya gölge düşürmeye yetecektir zirâ adı geçen kurumların az yukarıda belirtildiği gibi yürütme organı ile bağlantılı olmaları nedeniyle yargı mercilerinin görevlendireceği bağımsız ve tarafsız bilirkişi ya da bilirkişi kurulları kadar objektif tarafsız ve bağımsız olmaları beklenemez halde bu düzenleme mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini düzenleyen anayasanın maddesi hükmüne de aykırıdır çünkü anılan maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesinde hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler demektedir anılan maddede hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları vurgulandığına veya öyle olması gerektiğine göre bağımsız ve tarafsız olması beklenemeyen bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumları gibi yürütme organına bağımlı olan kurumlardan alınacak raporlar da objektif ve tarafsız olamayacak ve dolayısı ile anayasanın maddesin birinci fıkrası hükmü olan hâkimlerin görevlerinde bağımsız olmaları ilkesi ihlâl edilmiş olacaktır bağımsız ve tarafsız olmaları kendilerinden beklenemeyen bir kurumdan alınan rapora dayanarak karar verecek olan bir mahkemenin bağımsızlığından söz edebilmek kanaatimizce mümkün olamayacaktır diğer yandan dava konusu yaptığımız sayılı kanunun maddesinin ikinci paragrafında bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin raporun en geç üç ay içinde hazırlanacağı ve özel sebepler zorunlu kıldığında bu sürenin talep üzerine iki ay daha uzatılabileceği hükme bağlanmaktadır hemen belirtmek gerekir ki sayılı kanunun maddesinde adı geçen kurumların ülkenin dört bir tarafından gelecek rapor hazırlama taleplerini kısa süreler içerisinde karşılayabilmeleri mümkün olamayacağından suçtan elde edilen mal ve gelirler kolaylıkla elden çıkarılacak kaçırılabilecektir dahası sayılı cmknun maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre soruşturma evresindeki usûl işlemleri gizlidir herhangi bir soruşturma evresinde kurumlar arasında yazışma gerektiren bir ortamda soruşturmanın gizliliği ilkesi haleldâr olacak usûlî işlemler olumsuz etkilenecek ve böylece güvenli bir soruşturma ortamı kaybolacaktıresas sayısı karar sayısı anılan düzenlemede söz konusu kurumlardan suçtan elde edilen değere ilişkin raporun alınmasından beş ay sonra üç ay iki ay beş ay elkoyma kararı verilmesi durumunda bu koruma tedbirinin hiçbir anlamı kalmayacak ve uygulamada hiçbir surette sonuç almaya yönelik olamayacaktır kaldı ki böylesi olumsuz bir durum türkiye cumhuriyetini kara parayı aklama ile ilgili olarak uluslararası sözleşmelere attığı imzalar karşısında da zora sokabilecektir böyle bir vâkıâ ise suç olgusu ile etkin biçimde mücadeleyi amaç edinmesi gereken bir hukuk devletinde kabul edilebilir bir durum değildir bu itibarla sayılı kanunun maddesinin iptalini talep ettiğimiz ikinci paragrafında yer alan bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu sermaye piyasası kurulu mali suçları araştırma kurulu hazine müsteşarlığı ve kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumundan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor aldırılması sürelerine ilişkin düzenleme anayasanın hukuk devleti ilkesine vurgu yapan maddesine aykırılık teşkil etmektedir bütün bu nedenlerle sayılı kanunun maddesinin iptalini talep ettiğimiz ikinci paragrafının ilk cümlesi anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibine değinen başlangıç bölümünün paragrafına hukuk devleti ilkesini öngören maddesine ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini düzenleyen maddesine rapor sürelerine ilişkin ikinci ve üçüncü cümleleri de anayasanın hukuk devleti ilkesine vurgu yapan maddesi hükmüne aykırıdır iptalleri gerekir üçüncü paragrafının tamamı olan bu madde hükmüne göre elkoymaya ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir i̇tiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de oy birliği aranır söz gruplarının anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi görüldüğü gibi bu düzenleme ile soruşturma veya kovuşturma konusu olan suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma ancak ağır ceza mahkemesinin kararıyla mümkün olabilmektedir diğer yandan yine bu fıkra uyarınca alınacak tedbire ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verileceği i̇tiraz edilmesi hâlinde bu tedbire karar verilebilmesi için de ağır ceza mahkemesinin oy birliğinin aranacağı hükme bağlanmaktadır sayılı cmknun maddesinin dokuzuncu fıkrasının önceki halinde ise düzenleme aynen şöyle idi bu madde hükmüne göre elkoymaya ancak hâkim karar verebilir görüldüğü gibi önceki mevcut düzenlemede soruşturma veya kovuşturma konusu olan suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma ancak hâkim kararıyla mümkün iken şimdi sayılı kanunun maddesinde öngörülen düzenleme ile soruşturma veya kovuşturma konusu olan suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma ancak ağır ceza mahkemesinin kararıyla mümkün olabilmektedir ayrıca az yukarıda belirtildiği gibi alınacak tedbire ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle kararesas sayısı karar sayısı verileceği i̇tiraz edilmesi hâlinde tedbire karar verilebilmesi için de yine ağır ceza mahkemesinin oy birliğinin aranacağı hükme bağlanmaktadır yine bu koruma tedbirine ağır ceza heyetinin oybirliğiyle karar vermesi ceza muhakemesi kurallarının alt üst edilerek tersine çevrilmesi anlamına gelmektedir sayılı adli yargı i̇lk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş görev ve yetkileri hakkında kanunun ceza mahkemelerinin kuruluşu başlıklı maddesinin üçüncü fıkrasına göre ağır ceza mahkemesinde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur bu mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanır sayılı ceza muhakemesi kanununun karar ve hükümlerde gerekli oy sayısı başlıklı maddesinin birinci fıkrasında da mahkemece karar ve hükümler oybirliği veya oyçokluğuyla verilir denilmektedir bu hükümde geçen oybirliği ibâresi ağır ceza mahkemesi gibi heyet halinde çalışan toplu mahkemelerde kararların ille de oybirliği ile alınacağı anlamına gelmemektedir oybirliğinin sağlanamadığı ahvâlde kararlar şüphesiz oyçokluğu ile de alınabilecektir örneğin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını heyet oy çokluyla yâni bir başkan bir üye ya da başkan hariç iki üye ile verebildiği halde sayılı kanunun maddesi uyarınca sayılı cmknun maddesinde yapılan yeni düzenleme ile şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma tedbirinde oybirliğinin aranması yargılama ilkelerine tamamen aykırıdır tek bir hâkimin bir kişiye toplamda infaz edilecek yıl hapis cezası verebildiği düşünüldüğünde sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin i̇nfazı hakkında kanun elkoyma niteliğindeki bir koruma tedbirinde oybirliği şartını aramak isabetsizdir ceza muhakemesinde soruşturma evresinde tedbir kararlarıyla görevli ve yetkili mercii esas itibariyle sulh ceza hâkimi ya da temmuz de yürürlüğe giren yargı paketi ile türk hukukuna dâhil olan özgürlük hâkimidir şimdi bu kuraldan dönülmekte görev ve yetki ağır ceza mahkemesine verilmekte ve üstelik bu mahkemenin tedbir konusundaki kararının oybirliğine bağlanması öngörülmektedir anılan maddede öngörülen koruma tedbirine karar verme yetkisinin hâkim den alınarak mahkemeye ağır ceza mahkemesine verilmesi suçlarla etkin biçimde mücadele edilmesinde çok önemli bir handikaptır zirâ suçla mücadele ile bireyin hak ve özgürlüğü arasında dengeyi bozacak bir düzenleme üstelik bu düzenlemenin alt yapısı dahî oluşturulmadan gerçekleştirilmesi halinde yargı organının erkinin etkinliği azalacaktır kaldı ki sanık şüpheli hakkında mahkûmiyete beraate tutuklamaya adlî kontrole ve daha birçok karara hükme tedbire oyçokluğu ya da hâkim kararıyla tek başına karar verilebilirken bu tedbirler bakımından karar merciinin sulh ceza mahkemesi ya da özgürlük hâkimi dışında ağır ceza mahkemesi olarak öngörülmesi ve kararların oybirliği şeklinde alınmasının zorunlu olarak görülmesi anayasamızın tabiî kanunî olağan hâkim i̇lkesi ile eşitlik i̇lkesine ayrılık oluşturacaktır bu cümleden olarak tabiî kanunî olağan hâkim i̇lkesi üzerinde kısaca durmak istiyoruz yüksek mâlûmları olduğu üzere tabiî mahkeme veya olağan mahkeme ilkesi bir uyuşmazlığı yargılayacak olan mahkemenin uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması anlamına gelir ergun özbudun türk anayasa hukuku yetkin yayınları beşinci baskı ankara sh yâni tabiî mahkeme yahut olağan mahkeme yargılanacak olayın meydana geldiği anda olay için kanunun öngördüğü mahkeme demektir kemal gözler türk anayasa hukuku ekin kitabevi yayınları bursa sh kısacası tabiî mahkeme olağan mahkeme olaydan önce kurulmuş ve somut olay ile ilgisi olmayan mahkeme demektir bu mahkemenin hâkimine de tabiî hâkim denir nurullah kunter ceza muhakemesi hukuku i̇stanbul kazancı yayınları sekizinci baskı esas sayısı karar sayısı sh buna göre bir uyuşmazlık ancak uyuşmazlığın doğumu anında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından yargılanabilecektir böylece tabiî hâkim ilkesiyle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla kurulacak bir mahkeme tarafından yargılanması yasaklanmakta yâni kişiye veya olaya özgü mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır tabiî hâkim doğal yargıç ilkesinin doğal sonucu olağanüstü istisnaî mahkemelerin kurulmasının yasaklanmasıdır gözler age sh tabiî hâkim olağan hâkim ilkesi yürütme ve hatta yasama organının yargılama faaliyetine müdahalesini önlemeye yarar zirâ mahkemenin olaydan önce kanunla kurulması zorunluluğu evvelâ yürütme organının mahkeme kurmasını yasaklamaktadır diğer yandan yasama organı da kurulmasından önce gerçekleşmiş olayları yargılamakla görevli ve yetkili mahkeme kuramayacaktır bu ise mahkemelerde yargılanacak olan kişilere büyük bir güvence sağlar çünkü kişileri yargılayacak mahkemeler sırf onlar için kurulmamış onları yargılayacak hâkimler sırf onlar için atanmamıştır gözler age sh burada önemle belirtmek gerekir ki tabiî hâkim ilkesi ve kezâ anayasanın maddesi olaydan sonra mahkeme kurulmasını yasaklamaktadır kurulmadan kastedilen şey bir mahkeme çeşidinin kanunla kabul edilmesi ve çalışmalarının düzenlenmesidir kunter age sh anayasamız tabiî hâkim ilkesini kanunî hâkim güvencesi başlıklı maddesinde şu şekilde düzenlemektedir hiç kimse kanunen tabî olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz bir kimseyi kanunen tabî olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz görüldüğü gibi maddede tabiî hâkim veya tabiî mahkeme ifadesi geçmemektedir ancak anayasanın maddesinde kanunî hâkim güvencesi adı altında düzenlenen şeyin aslında tabiî hâkim ilkesi olduğu söylenebilir gözler age sh tabiî hâkim doğal yargıç kanunî olağan hâkim ilkesi hakkında buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra somut olayımıza baktığımızda sayılı terörle mücadele kanunu ve ceza muhakemesi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesinin iptalini istediğimiz üçüncü paragrafında yer alan düzenlemenin yâni soruşturma veya kovuşturma konusu olan suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma ancak ağır ceza mahkemesinin kararıyla mümkün olabilmesine ve yine bu fıkra uyarınca alınacak tedbire ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verileceğine i̇tiraz edilmesi hâlinde bu tedbire karar verilebilmesi için de ağır ceza mahkemesinin oy birliğinin aranacağına ilişkin düzenlemenin anayasanın yukarıda atıf ve alıntı yaptığımız maddesi hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır zirâ görüldüğü gibi anayasanın maddesi olaydan sonra mahkemenin kurulmasını yasaklamaktadır burada kurulmadan kasdedilen şeyin bir mahkeme çeşidinin kanunla kabul edilmesi yanında çalışmalarının düzenlenmesi olduğunu az yukarıda belirtmiştik bilindiği üzere ağır ceza mahkemeleri bir başkan ve yeteri kadar üyeden müteşekkil toplu mahkemelerdir ve kâideten kararlarını oybirliği ile alabileceği gibi oyçokluğu ile de alabilir ağır ceza mahkemelerinin çalışma ve karar verme esâsı buduresas sayısı karar sayısı oysa şimdi sayılı kanunun maddesinin üçüncü paragrafı ile getirilen düzenlemede alınacak tedbire ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verileceği i̇tiraz edilmesi hâlinde bu tedbire karar verilebilmesi için de ağır ceza mahkemesinin oy birliğinin aranacağının öngörülmesi ağır ceza mahkemelerinin çalışma ve karar verme yöntemine açık bir müdahale niteliği taşımaktadır öyle ise mezkûr düzenleme anayasanın kanunî hâkim güvencesi başlığını taşıyan maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüne açıkça aykırı bir düzenleme olup kanaatimizce iptali gerekmektedir kaldı ki mezkûr düzenleme ile bir yandan elkoyma tedbirine karar verilebilmesi ancak ağır ceza mahkemesi kararıyla mümkün olabilmesi ve yine bu fıkra uyarınca ancak oy birliğiyle karar verilebilmesi i̇tiraz edilmesi hâlinde bu tedbire karar verilebilmesi için de yine ağır ceza mahkemesinin oy birliğinin aranacağı öngörülmüş iken bir yandan da sayılı kanunun maddesiyle gün ve sayılı terörle mücadele kanununa eklenen geçici madde marifetiyle sayılı kanunun geçici nci maddesi uyarınca görevlerine devam eden ağır ceza mahkemeleri ile bu kanunla yürürlükten kaldırılan terörle mücadele kanununun uncu maddesi uyarınca görevlendirilen ağır ceza mahkemeleri kaldırılmış olması tam bir çelişkidir diğer bir değişle sayılı kanun bir yandan elkoymaya ilişkin tedbir konusunda karar vermeye yetkili mercii olan tabiî hâkim ilkesinden vazgeçip bu yetkiyi ağır ceza mahkemesine vermekle bir nevî özel yetkili mahkeme ihdâs etmekte bir yandan da mevcut özel yetkili mahkemeleri kaldırmaktadır bu itibarla sayılı kanun ceza yargılaması konusunda getirdiği bu düzenlemeler ile kanaatimizce kendi içerisinde çelişkiye düşmektedir diğer yandan mezkûr düzenleme anayasamızın maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesini de açık bir biçimde ihlâl etmektedir şöyle ki anayasamızın kanun önünde eşitlik başlığını taşıyan maddesinin birinci fıkrasında herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir denilmektedir anayasamızın bu hükmüne göre herkes kanun önünde eşit olduğuna göre maddede sözü geçen herkes mefhumunun içine ceza yargılamasının süjesi olan şüpheliler sanıklar suç fâilleri de girmektedir bu kimseler arasında ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp da sözgelimi haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilecek olanlar için anılan mahkemenin oyçokluğu ile karar alabilmesi mümkün iken taşınmazlara hak ve alacaklara elkoyma ile ilgili tedbire ağır ceza mahkemesi tarafından ve üstelik de oyçokluğu yerine oybirliği ile karar alabilme zorunluluğunun getirilmesi suç fâilleri dolayısıyla kişiler arasında kanun önünde eşitsizlik husûle gelmesine yol açacaktır suçu sâbit görülen bir sanığa örneğin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilirken oyçokluğunun yeterli görülüp soruşturma ya da kovuşturma evresinde elkoyma tedbirine karar verilirken oybirliğinin şartının dayatılması kanun önünde eşitlik ilkesine tamamen aykırıdır bu aykırılık anayasanın sadece maddesinin birinci fıkrasına aykırılık teşkil etmemektedir iptalini talep ettiğimiz bu düzenleme aynı zamanda anayasanın hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz hükmünü ihtivâ eden maddesinin dördüncü fıkrasına da aykırıdır zirâ anılan düzenleme ile haklarında taşınmaz hak alacak ve diğer malvarlığı değerlerine elkoyma tedbirine başvurulacak şüpheli ya da sanıklar yahut da bu hakların zilyetleri yönünden karar verebilme merciini hâkimden alıp ağır ceza mahkemesine vermekle ve bu mahkemenin de karar verebilmesini oybirliği şartına bağlamakla haklarında bu tedbire başvurulacak şüpheli ve sanıkların ya da zilyetlerin lehine ama haklarında sözgelimi ağırlaştırılmış hapis cezası verilecek suç fâillerinin aleyhine bir ayrıcalık imtiyaz tanınmaktadır anayasamızın maddesinin dördüncü fıkrası hükmüesas sayısı karar sayısı hiçbir kişiye imtiyaz tanınamaz dediğine göre haklarında elkoyma tedbirine başvurulacak şüpheliler sanıklar ve hatta zilyetler yönünden bu şekilde imtiyaz sağlanması anayasamızın maddesinin dördüncü fıkrasına da aykırılık teşkil etmektedir diğer yandan yine anayasanın maddesinin beşinci son fıkrasında devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü yer almaktadır şüphesiz devlet organları kavramı içerisine yasama organı da girmektedir oysa yasama organı bu tasarrufuyla yâni sayılı kanunun iptalini talep ettiğimiz bu hükmü ile haklarında elkoyma tedbirine başvurulacak kişiler yönünden lehe bir düzenleme getirdiğinden kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmemiş olmaktadır dolayısı ile sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin dokuzuncu fıkrasının değiştirilmesine ilişkin düzenleme anayasamızın maddesinin beşinci son fıkrası hükmüne de açıkça aykırıdır bütün bu açıklamaya çalıştığımız nedenlerle sayılı terörle mücadele kanunu ve ceza muhakemesi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesinin iptalini istediğimiz sayılı kanunun maddesinin dokuzuncu fıkrasını değiştiren düzenleme anayasanın maddesinin birinci dördüncü ve beşinci son fıkraları hükümleri ile yine anayasanın maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır günlü sayılı terörle mücadele kanunu ve ceza muhakemesi kanunu i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesinin iptalini istediğimiz i̇lk paragrafında geçen mevcut numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış sözcük grubunun anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bu düzenleme ile sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin mevcut altıncı fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır anılan madde ile yürürlükten kaldırılan numaralı alt bend sayılı cmknun i̇letişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması başlığını taşıyan maddesinde yer alıyordu ve şu hükmü içeriyordu suç işlemek amacıyla örgüt kurma iki yedi ve sekizinci fıkralar hariç madde görüldüğü gibi bu düzenleme yâni sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin mevcut altıncı fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla örgütlü suçlarla mücadele neredeyse olanaksız hâle getirilmekte suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun fâili ya da fâilleri sayılı cmknun maddesi kapsamında dinleme kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin yargılama tedbirinden bağışık tutulmaktadır başka bir değişle suç işlemek amacıyla örgüt kuran fâil ya da fâiller telekomünikasyon yoluyla yapılan i̇letişimin denetlenmesi tedbirinden muaf tutulmakta âdeta bir nevî ödüllendirilmektedir artık sayılı kanunun anılan düzenlemesiyle yâni sayılı cmknun maddesinin altıncı fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurma yönetme suçu bakımından iletişimin tesbiti dinlenmesi ve kayda alınması koruma tedbirine başvurulamayacaktıresas sayısı karar sayısı sayılı ceza muhakemesi kanununun mevcut düzenlemesinde maddesinde öngörülen i̇letişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması maddesinde öngörülen gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve maddesinde öngörülen teknik araçlarla izleme maddelerine göre karar verilebilecek suçlar arasında suç işlemek amacıyla örgüt kurma iki yedi ve sekizinci fıkralar hariç madde suçu da bulunmaktadır artık sayılı kanun ile sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin altıncı fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendi ile az aşağıda dilekçemizin iv bölümünün maddesinde açıklayacağımız üzere maddesinin birinci fıkrasının bendinin mevcut numaralı alt bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurma yönetme suçu bakımından iletişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme koruma tedbirine başvurulamayacaktır burada iki önemli husus dikkati çekmektedir birincisi suçlarla mücadele bakımından hemen hemen eşit değere sahip olan bu üç ayrı tedbirden neden sadece iletişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izlenmesi yapılamamakta ancak gizli soruşturmacı görevlendirilebilmektedir oysa örgütlü suçlarla mücadele bakımından uygulamada esâsen beklenen sayılı cmknun mevcut düzenlemesinde maddesinde öngörülen i̇letişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması maddesinde öngörülen gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve maddesinde öngörülen teknik araçlarla izleme maddelerine göre yâni bu üç ayrı tedbire i̇letişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması gizli soruşturmacı görevlendirilmesi teknik araçlarla izleme örgüt kurma yönetme suçu yanında sayılı türk ceza kanununun maddelerinde düzenlenen örgüte üye olma örgüt adına suç işleme ve örgüte yardım suçları bakımından başvurulabilmesi yönü
4,123
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir i̇tirazın konusu sayılı i̇ş kanunun maddesindeki kesi̇n olarak kelimelerinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı iddiası ile iptal istemidir davacı tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan işe iade davasının sonunda tarihinde davanın reddine karar verilmiştir karar eksik araştırma nedeniyle davacı vekilinin temyizi üzerine yargıtay hukuk dairesinin tarih ve esas karar sayılı ilamı ile bozulmuştur mahkememizce tarihinde önceki kararda ısrar edilerek yeniden davanın reddine karar verilmiştir kararın davacı vekili tarafından yeniden temyiz edilmesi üzerine bu defa yargıtay hukuk genel kurulunun tarih ve esas karar sayılı ilamı ile sayılı i̇ş kanunu maddesi ile iş akdinin feshinin geçersizliğine ilişkin açılacak bir davanın seri yargılama usulüne göre kısa süre içinde sonuçlandırılması düşüncesi işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa bir süre yoksun kalması ilkesinden kaynaklanmış ve bu nedenle de yargıtay özel dairesince verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır benzer nitelikteki düzenlemelere sayılı sendikalar yasasının maddesi sayılı toplu i̇ş sözleşmesi grev ve lokavt kanununun ve maddelerinde de yer verilirken i̇ş hukukuna yön veren temel ilke ve düşüncelerden hareket edildiği hukuk genel kurulunun gün esas ve karar sayılı kararında da benzer bir konunun ele alındığı görülmüş ve sayılı kanunun maddesinde yer verilen yargıtayca kesin karara bağlanır hükmü ile yasa koyucunun burada bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir açıklanan nedenlerle kesin karar verme hususunun yargıtay özel daire kararının kesin olduğunu amaçladığı bunun için de direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekir yasa koyucu burada açıkça yargıtayca kesin olarak karara bağlanır demek suretiyle bozma kararına karşı direnme yolunu kapamış bulunmaktadır hal böyle olunca yerel mahkemece özel daire bozma kararının kesin olduğu ve direnme yolunun kapalı bulunduğu gözetilerek bozma ilamına bu nedenle uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır gerekçesiyle bozulmuştur mahkememizce direnme kararı verilirken sayılı yasanın maddesindeki kesi̇k olarak kelimelerinin direnmeyi engellemediği düşünülmüştür buradaki kesi̇n olarak kelimeleri yerel mahkemelerce verilen kararların dosyada eksik bir araştırma bulunmadığı takdirde davanın kabulü yerine reddi veya davanın reddi yerine kabulü gibi yanılgılı olması halinde yargıtayca kararın bozularak mahkemesine gönderilip yerel mahkemenin yeni bir karar vermesi yerine zaman kaybını önlemek amacıyla davanın kabulü veya reddi kararını bizzat kendisinin vermesi şeklinde anlaşılması gerekir bu şekilde uyuşmazlığın kısa sürede sonuçlandırılması amaçlanmıştır yargıtay özel dairesinin bu şekilde verdiği karar kesin olduğundan maddedeki kesi̇n olarak kelimelerinin bu anlamdaesas sayısı karar sayısı kullanıldığını kabul etmek gerekir yargıtay özel dairesinin bu şekilde verdiği karara karşı yerel mahkemenin direnme kararı vermesi veya başka bir işlem yapması mümkün olmadığından yargıtay özel dairesinin verdiği karar kesin olmaktadır sayılı yasanın maddesindeki kesi̇n olarak sözcüklerini bu şekilde anlamak gerekir ancak yerel mahkemenin kararı eksik araştırma sonucu verilmiş ise yargıtay özel dairesi biraz önce açıklandığı gibi kesin hüküm sonucu doğuracak bir karar veremeyip eksik araştırmanın ikmali için yerel mahkemenin kararını bozmak zorunda kalacaktır yargıtay özel dairesinin bozma kararı biraz önce açıklanmaya çalışılan kararı gibi kesin değildir yukarıda anlatılan karar davayı kısa sürede sonuçlandıran işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa süre yoksun kalması ilkesini gözeten bir karardır ancak bozma kararı için aynı şeyi söylemek mümkün değildir yargıtay özel dairesi eksik araştırma nedeniyle kararı bozduğu takdirde yerel mahkeme bu eksiklikleri ikmal için epey bir zaman harcayacak verilen karar tekrar temyiz edilip belki de araştırma yeterli görülmeyip karar tekrar bozulacaktır bu da davanın uzaması demek olup yargıtay hukuk genel kurulunun kararında belirttiği davanın kısa sürede sonuçlandırılması düşüncesine terstir işe iade davası kabul edilmiş olan davacı işçi de emek gelirinden uzunca bir süre yoksun kalacaktır yargıtay özel dairesinin bu konuda verdiği kararların kesin olduğunu kabul etmek bu dairenin bu konuda verdiği kararların tamamının doğru olduğunu kabul etmek demektir özel dairelerin kararlarının hepsi doğru olsa idi yargıtay genel kurulları olmazdı direnme kararlarının bazıları genel kurullarda onanmaktadır dolayısıyla özel dairenin bozma kararının yanlış olma ihtimali bulunmaktadır yerel mahkemeye direnme hakkı verilirse yerel mahkemenin kararı belki genel kurulda onanacak ve dava daha kısa sürede sonuçlanmış olacaktır hernekadar bu dosyada işe iade davası reddedilmiş ise de işe iade davasının kabulü halinde yargıtay hukuk genel kurulu kararında belirtilen işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa süre yoksun kalması ilkesi gözetilmiş olacaktır yargıtay hukuk genel kurulunca bu konuda özel dairenin verdiği kararları kesin kabul edip direnme kararları bozulduğuna göre artık bu konunun tartışılmasına gerek kalmamıştır düzenlemenin anayasaya aykırı olup olmadığı tartışılmalıdır kanaatimize göre sayılı i̇ş kanununun maddesindeki kesi̇n olarak kelimeleri anayasanın ve maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır hukuk devletinde her türlü kişi kurum ve kuruluşların yaptığı eylem ve işlemler hukukça denetlenir yargıtay özel dairesinin kararı da bir işlem olup daha üst kurul olan hukuk genel kurulunun denetimine açık tutmak anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin gereğidir işe iade davalarında yargıtay özel dairesinin verdiği bozma kararlarının genel kurulun denetimine kapalı tutulması hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığından söz konusu hüküm anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesinde eşitlik ilkesi düzenlenmiştir kanun önünde herkes eşittir sayılı i̇ş kanununun maddesindeki kesi̇n olarak kelimeleri anayasanın bu ilkesine de aykırıdır yargıtay özel dairesinin bazı kararlarına karşı direnme yolu açık tutulup genel kurulun denetimine tabi tutulurken bazı kararlarına karşı direnme yolunun kapalı tutulması anayasanın eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığından anayasanın maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde de herkesin yargı mercileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir adil yargılanma hakkı doğru ve güvenli yargılanma hakkı demektir bir kararın daha üst ve geniş bir kurulda tartışılması doğru ve güvenli karar verilmesi anlamına gelir tarafların davasını daha doğru ve güvenli karar çıkması ihtimali olan hukuk genel kuruluna götürmesini engellediği için i̇ş kanunun maddesindeki kesi̇n olarak kelimeleri anayasanın maddesine de aykırı olup iptali gerekir
900
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı maddesinin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü yer almaktadır tarihli sayılı resmî gazetede yayımlanan sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi başlıklı maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa i̇ptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesine gönderir taraflarca ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir genel sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır hükmü yer almaktadıresas sayısı karar sayısı sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmünü içeren maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun ve insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimlerine açık olan devlettir öte yandan hukuk güvenliği ilkesi hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden birini oluşturmaktadır anayasada öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu olan hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar bu bağlamda daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda bulunulması hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturur hukuk devletinin gereği olan hukuk güvenliğini sağlama yükümlülüğü kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar yasaların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca yasalar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kazanılmış hakların korunması mali haklarda iyileştirme bakılan davada mülkiyet hakkı gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki hukuksal olay işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir bu itibarla sayılı organize sanayi bölgeleri kanununa sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle eklenen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bakanlıkça verilen kamu yararı kararlarının uygulanmasına yönelik olarak organize sanayi bölgeleri tarafından tesis edilen kamulaştırma işlemleri bu kanunun inci maddesi kapsamında kabul edilir hükmünü içeren geçici maddesi yukarıda açıklanan sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde belirtilen hukuk devleti tanımına ve hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden olan hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır yine anayasanın maddesinin son cümlesinde hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz maddesinde ise devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir hükmü yer almaktadır anayasanın mülkiyet hakkı başlıklı maddesinde ise herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmüne yer verilmiştir öte yandan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine ek nolu protokolün maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir yukarıdakiesas sayısı karar sayısı hükümler devletlerin mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez hükmü uyarınca temel insan hakları arasında yer alan ve anayasamızda da temel haklar arasında gösterilen madde mülkiyet hakkına müdahale niteliği taşıyan kamulaştırma yetkisi tc anayasasının maddesi uyarınca sadece devlet ve kamu tüzel kişiliklerine kamu yararının zorunlu kıldığı hallerle sınırlı olarak tanınmıştır sayılı organize sanayi bölgeleri kanununun değişiklikten önceki organize sanayi bölgeleri osb kamu yararı gerekçesiyle adına kamulaştırma yapılabilen veya yaptırılabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir kamu yararı kararı müteşebbis heyetinin başvurusu üzerine bakanlıkça verilir arazinin mülkiyetinin edinilmesinde yapılan masraflar ile arazi bedeli ödeme yükümlülüğü osb tüzel kişiliğine aittir hükmünü içeren maddesi tarihli sayılı resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle osb müteşebbis heyetin başvurusu üzerine bakanlıkça verilen kamu yararı kararı ve sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma işlemleri yapabilen veya yaptırabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir arazinin mülkiyetinin edinilmesinde yapılan masraflar ile arazi bedeli ödeme yükümlülüğü osb tüzel kişiliğine aittir şeklinde değiştirilmiş ve kanuna eklenen geçici madde ile de bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bakanlıkça verilen kamu yararı kararlarının uygulanmasına yönelik olarak organize sanayi bölgeleri tarafından tesis edilen kamulaştırma işlemleri bu kanunun inci maddesi kapsamında kabul edilir hükmü getirilmekle anayasanın maddesinin son cümlesi hükmüne göre hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanması mümkün olmamasına anayasanın maddesi yalnızca devlet ve kamu tüzel kişilerine kamulaştırma veya idari irtifak kurma yetkisi vermesine karşın anılan madde bir özel hukuk tüzel kişisi olan organize sanayi bölgelerine kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi tanımış bulunmaktadır sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun i̇dari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı başlıklı maddesinin fıkrasının bendinde idari işlemler hakkında yetki şekil sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır sayılı kanunun bu maddesi uyarınca idari işlemlerin hukuki denetimi yapılırken işlemi tesis eden merciin bu işlemi tesis etme yetkisi bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapılacağı açıktır davacı şirkete ait olan taşınmazlarla ilgili bilim sanayi ve teknoloji sanayi ve ticaret bakanlığının tarihli sayılı kamu yararı kararı uyarınca ankara organize sanayi bölgesi yönetim kurulunca alınan tarihli sayılı kamulaştırma kararının iptali istemiyle tarihinde ankara i̇dare mahkemesinin sayılı esasında açılan davada verilen davanın reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi üzerine kamu yararı gerekçesiyle adına kamulaştırma yapılabilen veya yaptırılabilen bir özel hukuk tüzel kişisi olan organize sanayi bölgesinin kamulaştırma yetkisi bulunmadığından tesis edilen kamulaştırma işleminde yetki yönünden hukuka uyarlık aksi yöndeki temyize konu mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına ilişkin dairemiz kararının verildiği tarihinde uyuşmazlığın çözümünde uygulanan yasa kuralı anılan kararın düzeltilmesi isteminin karara bağlanacağıesas sayısı karar sayısı dönemde sayılı kanunla değişmiş ve yapılan bu değişiklikle davayı yürütmeye uyuşmazlığı çözmeye davayı sona erdirmeye veya kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak nitelikte yeni bir düzenleme getirilmiştir uyuşmazlığın çözümünde değişiklikten sonraki hükümlerin uygulanması halinde işlemi tesis eden merciin yetkili olup olmamasına göre verilecek kararın sonucu farklı olacaktır dolayısıyla söz konusu hüküm davada uygulanacak kural niteliğindedir buna göre sayılı organize sanayi bölgeleri kanununun sayılı kanunla eklenen geçici maddesi anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti tanımına ve hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden olan hukuk güvenliği ilkesine yine aynı kanunun sayılı kanunla değişik maddesi anayasanın maddesinin son cümlesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz hükmü ile maddesindeki herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmüne ve maddesinde yer alan devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir hükmüne aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır öte yandan itiraz konusu kanun maddelerinin uygulanması ile ilgili idari işlemlerden kaynaklanan çok sayıda uyuşmazlık bulunması nedeniyle öncelikle yürürlüğün durdurulmasını istemek gerekmiştir açıklanan nedenlerle görülen davada uygulanacak kural olan sayılı kanunun sayılı kanunla değiştirilen maddesi anayasanın ve maddelerine geçici maddesi ise anayasanın maddesine aykırı olduğundan iptali için anayasanın maddesi ile sayılı yasanın maddesi uyarınca itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyası içeriğinden konu ile ilgili görülen belgelerin onaylı örneklerinin bu kararla birlikte anılan mahkemeye gönderilmesine öncelikle iptali istenilen yasa hükümlerinin yürürlüğünün durdurulmasının istenilmesine uyuşmazlığın anayasa mahkemesince bu konuda verilecek karardan sonra incelenmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,443
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılık görüşünün gerekçesi özeti sayılı kanunun maddesinin son fıkrasını anayasaya aykırı gören erzincan ağır ceza mahkemesinin gerekçesi özeti şöyledir mahkememiz kendisine açılan davanın geçerli olup olmadığını inceleyerek sayılı kanunun maddesinin son fıkrasını uygulama durumuna gelmiş ve bu kural yönünden itiraz yoluna başvurma yetkisini kazanmıştır i̇tiraz konusu kurala göre davaya bakacak mahkemeyi kanun değil sıkıyönetim komutanının iradesi belirlemektedir oysa hangi suça hangi mahkemenin bakacağı önceden kesin olarak bilinmelidir kural anayasanın kanuni yargı yolu na ilişkin maddesine aykırıdır sayılı kanunun maddesi sıkıyönetim mahkemelerince verilen cezaların paraya çevrilmesini engellemiştir aynı suçu ayrı ayrı işleyip komutanın takdirine göre biri askeri ötekisi adli mahkemede yargılanan iki kişiden ikincisi sayılı kanundan yararlanabileceği halde birincisi yararlanamıyacaktır itiraz konusu kural bu yönüyle anayasanın maddesine aykırıdır itiraz konusu kuralın komutana verdiği keyfi yetki mahkemelerin bağımsızlığını zedeler nitelikte ve anayasanın maddesinin ikinci fıkrasiyle çelişir durumdadır sıkıyönetim komutanlığının her ne kadar suç sayılı kanunun maddesine göre sıkıyönetim mahkemesinin görev ve yetkisine girmekte ise de mahkememizin işlerinin çok mahmul bulunması sebebiyle yolundaki gerekçesi takdir hakkının ne denli hassasiyetle kullanıldığını göstermektedir kural anayasanın askeri mahkemelerin savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduğunun kanunla gösterilmesini zorunlu kılan maddesine de aykırıdır
196
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemeler gerekçelerinde özetle ceza hukukunda uzlaşma şartları bakımından yetişkinlerle çocuklar arasında farklılıklar öngören kuralın şikâyete tâbi olmayan suçları uzlaşma kapsamına aldığını uygulamada çocukları suçtan kurtarmaktan ziyade onları suça sürükleyeceğini suça sürüklenen çocukların ıslahına yönelik bir yönü bulunmadığını ve kamunun mağduriyetini dikkate almadığını ifade ederek ceza hukukunda yargılama yetkisinin egemenlik göstergesi olarak sadece devlete verilmesine karşın kuralla yaptırım uygulama yetkisinin kişilerin iradesine bırakıldığını bu nedenlerle kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir
81
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin yürürlüğün durdurulması istemini de içeren gerekçe bölümü şöyledir sayılı kanun bu hükmüyle süreli veya süresiz yayınların dağıtımını yapan gerçek ve tüzelkişileri talep edilen her mevkuteyi dağıtmakla yükümlü kılarak belli bir ticari faaliyete zorlamaktadır oysa demokratik bir hukuk devleti olan türkiye cumhuriyeti anayasası girişim özgürlüğü ve ticari faaliyet serbestisini güvence altına almış bulunmaktadır anayasasının çalışma ve sözleşme hürriyeti başlıklı inci maddesinde yer alan herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir özel teşebbüsler kurmak serbesttir hükmüyle girişim ve ticari faaliyet serbestisi düzenlemiş bulunmaktadır anayasanın inci maddesinin gerekçesinde de hürriyet temeline dayalı bir toplumda irade serbestliği çerçevesinde ferdin sözleşme yapma meslek seçme ve çalışma hürriyetlerinin garanti olunması tabiidir denilmektedir bir ticari faaliyet olan mevkute üretim ve dağıtımıyla iştigal eden gerçek ve tüzelkişiler talep edilmesi halinde her mevkuteyi dağıtmakla yükümlü kılınması anayasanın sözkonusu hükmüne ve amacına açık aykırılık oluşturmaktadır bir özel sektör dağıtım şirketini rakiplerinin ürünlerini dağıtmaya zorlamak sözleşme ve çalışma hürriyetini sınırlamaktır özel sektör kuruluşların belli bir ticari çalışma hürriyetini sınırlamaktır özel sektör kuruluşların belli bir ticari faaliyeti yapmak ve yapmamak yönünde zorlayan kanun düzenlemeleri inci madde hükmüyle güvence altına alınmış olan girişim ve ticari faaliyet özgürlüğüyle bağdaşmaz anayasanın bu hükmüne rağmen özel sektör gerçek ve tüzelkişilerini belli faaliyetlerle yükümlü kılmak bu işle uğraşan gerçek ve tüzelkişileri kamu tüzelkişisi statüsüne sokmak anlamına gelmektedir oysa basın yayın faaliyetini özel koruma altına alan anayasa bu tür yükümlülükleri sadece kamu tüzelkişileri için öngörmektedir nitekim anayasanın süreli ve süresiz yayın hakkı başlıklı uncu maddesinin son fıkrasında süreli yayınlar devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkanlarından eşitlik esasına göre yararlanır hükmü ile bu husus açıklığa kavuşturulmuştur anayasa süreli yayınların özel sektör araç ve imkanlarından değil kamu araç ve imkanlarından eşit yararlanacağını öngörmektedir özellikle dağıtım faaliyetinde bulunan şirketlerin bir imtiyaz ya da ruhsatın tabi olacağı rejim içinde bulunamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde anayasada öngörülmeyen böyle bir zorla dağıtım yükümlülüğünün kanunla dahi getirilmesine ilişkin düzenleme anayasaya aykırı olacaktır bir dağıtım şirketi zorla çalışma nedeniyle verimli bir faaliyette bulunamıyorsa faaliyetini durduracak bu yolla anayasanın uncu maddesinde yer alan kanun haber düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayınlanmasını engelleyici ve zorlayıcı siyasal ekonomik mali ve teknik şartlar koyamaz hükmüne aykırı olarak basının haberi yayma özgürlüğü kısıtlanacaktır diğer taraftan bazı yayın kuruluşları yaptıkları promosyon faaliyetlerinin niteliği itibariyle dağıtım şirketlerinin kapasitesini aşmakta bu nedenle yazılı eser dağıtmakla yükümlü şirketler bu kapasitelerinin çok üstünde mal dağıtmak zorunda kalmaktadır böyle bir çalışma ticari işletme kavramına uygun olmadığı cihetle hiçbir yeni dağıtım şirketinin kurulmasınaesas sayısı karar sayısı imkan vermeyecek ve giderek dağıtım işi bir kaç kuruluşun tekelinde kalacaktır bu da hem ekonomimize hem de kültürel gelişmemize olumsuz etki yapacaktır diğer bir açıklama ile uyuşmazlık konusu kanun getirdiği yeni düzenleme ile bizzat kendisi tekelleşmeye yol açacaktır daha önemlisi iptali istenen kanun bu haliyle dağıtım şirketlerini küçükleri muzır neşriyattan koruma kanununa basın kanununa ve olağanüstü hal kanunlarına göre dağıtımı suç teşkil eden devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne milli egemenliğe cumhuriyetin milli güvenliğin kamu düzeninin genel ahlakın korunması ilkesine aykırılık teşkil eden yayınların dağıtımına ve dağıtım şirketlerini bu suç iştirake zorlamakta böylece bu faaliyetler için gerekli olan ekonomik yükü bu yayınların dağıtımı ve satışı sebebiyle basın kanunu küçükleri muzır neşriyattan koruma kanunu ile diğer yasalarda öngörülen ağır maddi ceza ve tazminatların dağıtım şirketlerine yüklemektedir ticari isteklere göre faaliyet gösteren özel sektör gerçek ve tüzel kişilerini rekabet esaslarına aykırı olarak rakip faaliyetleri destekleyecek biçimde zorlamak da anayasaya aykırılık teşkil eder yürürlükteki hukuk süreli ve süresiz yayınların dağıtımı işini tamamıyla bir özel hukuk faaliyeti olarak öngörmüş ve bu faaliyeti mutlak bir biçimde çalışma ve sözleşme hürriyeti kapsamında değerlendirmiştir anayasanın bu hürriyete ilişkin inci maddesi bu maddede gösterilen istisnalar dışında kimsenin zorla çalıştırılamayacağını hükme bağlamıştır bu istisnalar olağanüstü haller ülke ihtiyacının zorunlu olduğu alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmalarıdır madde hem zorla çalıştırılmama bedel karşılığı ile olsa dahi hem de angaryayı bedelsiz çalışma yasaklamaktadır bir özel sektör kuruluşunun rakip mevkuteyi dağıtma ve dağıtmama keyfiyeti ya da her mevkute sahibinin mevkutesini başkalarının özel kuruluşu ile dağıtmak ya da dağıtmasının temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla bir ilgisi yoktur sayılı kanunun genel gerekçesinde düzenleme ihtiyacının anayasanın nci maddesindeki haberleşme hürriyeti inci maddesinin üncü fıkrasındaki devletin basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alma ödevinden kaynaklandığı belirtilmektedir ticari esaslara göre çalışan bir dağıtım şirketinin rakip mevkuteyi dağıtma veya dağıtmama keyfiyeti ile herkesin haber alma hürriyeti ve devletin tedbir ödevi arasında bir ilgi yoktur mevkute dağıtmak faaliyetiyle uğraşmak isteyen herkes dağıtım şirketi kurabilir bu alanda ticari faaliyette bulunabilir bu alanda ticari faaliyeti sınırlayıcı hiç bir anayasa veya yasa hükmü yoktur devletin özel sektör kuruluşlarını yetersiz bulması halinde ise anayasanın uncu maddesinin son fıkrasında kendisine yüklediği gibi kamu araç ve kurumlarıyla katkıda bulunması gerekmektedir bu durumda bütün yayınlar da eşit şekilde yararlanabilir hali hazırda çeşitli yayıncılık şirketince kurulmuş beş adet dağıtım şirketi mevcut olup bu alanda kanunlarla ihdas edilmiş hukuki bir tekelleşme mevzu bahis olmadığı gibi fiili bir tekelleşme de bulunmamaktadır dağıtım şirketleri kuruluşunu izleyen günden itibaren faaliyete başlamakta ve dağıtımda hiç bir aksaklık oluşmamaktadıresas sayısı karar sayısı örneğin dağıtım şirketleriyle ihtilafa düşerek ayrılan ve yeni bir dağıtım şirketi kuran yayınlar bile kuruluşlarını izleyen bir kaç gün içinde eski satışlarının üzerinde net satışa ulaşmışlardır gerekçede sayılı rekabetin korunması hakkındaki kanun uyarınca rekabet kurulunun oluşturulmadığından bahisle böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir oysa rekabet kurulu üyelerinin seçimi yapılmış olup onay aşamasındadır böyle bir kurul oluştuğuna ve onayla birlikte faaliyete geçeceğine göre ihtiyaç da ortadan kalkacaktır gerekçede de kabul edildiği gibi rekabet kurulunun gözeteceği aynı alanda faaliyet gösteren kuruluşlar arasında haksız rekabetin önlenmesidir oysa söz konusu kanun bizatihi dağıtım için yatırım yapmamış kişilerin mevkutesini dağıtım yatırımı yapmış diğer kişilere dağıttırmak mükellefiyeti getirmek suretiyle haksız rekabete yol açmaktadır anılan kanunun inci maddesiyle getirilen hükmünde ek madde mevzuatın öngördüğü şartların ibaresine yer verilmişse de bir ceza hükmü içeren maddede suçun unsurlarını teşkil eden fiiller açıklığa kavuşturulmamıştır yine aynı maddede yer alan ve ceza kanunundan doğan bir kavram olan tekerrür halinin hangi hallerde gerçekleşmiş sayılacağına ilişkin bir düzenleme de yapılmamıştır i̇ki ayrı nitelikteki yayının dağıtılmaması tekerrüre dayanak yapılabileceği gibi aynı yayının iki kez dağıtılmaması da tekerrür sayılabilecektir keza tekerrürün uygulanabilmesi için maddede süre konusunda da bir açıklık bulunmamaktadır bu haliyle böylesine ağır cezalar içeren bir kanun maddesinin kanunsuz suç olmaz prensibine aykırılığı açıktır ek inci maddede getirilen satış zorunluluğu da yukarıda belirtilen nedenlerle anayasaya aykırı bulunmaktadır bunun dışında iptal istemine konu kanunun inci maddesiyle getirilen ek inci madde ek nci maddeden farklı olarak dağıtımı yapılan yayınların satışa sunulmasından kaçınılması halinde kovuşturmayı şikayete bağlamıştır ayrıca bu maddede mülki amire üç günlük iş yeri kapatma cezası verme yetkisi tanınmıştır ancak faaliyetin durdurulması ile kapatma cezası arasında fiilen fark olmadığı halde ek nci maddede hakime tanınan yetkinin bu maddede mülki amire tanınmasının hukuki mantığı yoktur öncelikle idari makamlara böyle bir müeyyidenin uygulanma yetkisinin tanınması sakıncalı olup ayrıca cezai nitelikte olan böyle bir hükmün tesis yetkisinin idareye bırakılması anayasamızın özünü teşkil eden kuvvetler ayrılığı ilkesine de ters düşmektedir keza burada da tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli unsurlar belirtilmeksizin ceza öngörülmüş olup bu husus da kanunsuz suç kavramı oluşturmaktadır bunun yanında idari amirin verdiği bir kararın sulh ceza hakimine incelettirilmesinin ne hukuksal ve ne de pratik anlamı vardır eğer bir itiraz öngörülecekse bu görevin mevcut hukuk düzenimize uyularak i̇dare mahkemelerine verilmesi gerekmektedir ek uncu maddenin ikinci fıkrasında sayılan tehdit hile menfaat temini gibi haller esasen gerçek kişilerce işlenebilen ve türk ceza kanunu hükümleriyle suç olarak belirlenmiş fiiller olup yaptırıma bağlanmıştır aynı suçtan ikinci kez cezalandırmanın da hukuksal mantığı yoktur ayrıca bu hükmün uygulanma olanağı da yoktur sokakta gazete satıcısının kapatılmasını düşünmek bile mümkün değildir sonuç ve i̇stem yukarıda izah ettiğimiz sebeplerle sayılı kanunun çerçeve inci maddesinde düzenlenen ek nci ve inci maddenin anayasanın nci maddesinde yer alanesas sayısı karar sayısı hukuk devleti i̇lkesine inci maddesinde yer alan kanunlar anayasaya aykırı olamaz prensibine inci maddesinde yer alan hiç kimse zorla çalıştırılamaz hükmüne inci maddede ifade edilen herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir hükmüne aykırı olduğundan iptaline kanunun uygulanması ile doğabilecek sakıncaların önlenmesi bakımından yürürlüğün durdurulmasına karar verilmesini anavatan partisi anamuhalefet partisi tbmm grubu adına arz ve talep ederim
1,329
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir dava dilekçesinde köy işleri bakanlığının nolu toprak komisyonu başkanlığının tarih sayılı yazısından ve anılan komisyon tarafından yapılmış olan krokiden anlaşılacağı üzere sayılı kanun hükümlerine göre paşaköy ve çağış bucağı köylülerine toprak dağıtılmak suretiyle verilen yerlerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı hususunda taraflar arasında ihtilaf vardır kadastro kanununun maddesinin tapulu yerlerle ibaresi ve i̇skân suretiyle ibaresi anayasa mahkemesince iptal edilmiş fakat toprak tevzi yolu ile ibaresi henüz iptal edilmemiş bulunmaktadır dava konusu kadastro yasasının maddesindeki toprak tevzii yolu ile ibaresinin uygulanması ile ilgilidir zira k na göre toprak tevzi yolu ile verilen yerler sözkonusudur anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı kararının ve tarih ve esas karar sayılı kararının gerekçelerinde belirtilen anayasaya aykırılık durumu k na göre toprak tevzi yolu ile dağıtılan yerler içinde sözkonusudur yargı mercii kararı ile tapusu alınmış olan bir yerin dahi orman sayılması halinde özel mülkiyete konu teşkil edemeyeceği kabul edilmiş olduğu halde idare bir mercii olan toprak dağıtım komisyonu tarafından tesbit edilen yerin orman sayılsa dahi özel mülkiyete konu olması uygun değildir anayasanın ve inci maddelerine açıkça aykırı olan kadastro yasasının maddesinin toprak tevzi yolu ile ibaresinin iptal edilmesi gerektiği kanaatına varılmıştır yukarıdaki açıklanan gerekçe ile anayasaya aykırılık sözkonusu olduğundan anayasanın maddesi gereğince konunun karara bağlanmak için dosyanın dizi pusulası yapılarak anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin konu ile ilgili olarak vereceği karardan sonra yargılamaya devam edilmek üzere duruşmanın tarih saat bırakılmasına karar verildi
243
esas sayısı karar sayısı davacı ankara ili sincan i̇lçesi bucuk mahallesi parsel sayılı taşınmazı ankara milli emlak dairesi başkanlığı tarafından tespit edilmiş rayiç bedeli üzerinden ankara milli emlak dairesi başkanlığı tarafından davacı kooperatife satılmıştır ankara büyük şehir belediyesi i̇mar ve şehircilik dairesi başkanlığınca milli emlak dairesi başkanlığının talebine uygun olarak parselin mevzii imar planı yapılmış ve parselin ada parsel ada parsel ve ada parsel olarak ayrılmıştır her üç parselde davacı kooperatif adına tapuya tescil edilmiştir taşınmazların bedelinin tamamen ödendiği iddia edilmiştir ödeme yapıldıktan sonra sayılı kanunun maddesinin son cümlesi hükmü gereğince taşınmaza el konulmuş davacı kooperatif adına tapulu olan ada parsel sayılı taşınmaz tarihinde sayılı yevmiye ile hazine adına tescil edilmiştir davacı tarafından davalı maliye bakanlığı aleyhine ankara ili sincan ilçesi bucuk mahallesi ada parsel sayılı taşınmazın hazine adına olan tapusunun iptali ile kooperatif adına tescili bu talep kabul görmeyecekse mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olmasından dolayı tazminata hükmedilmesi talebi ile mahkememize dava açmıştır davacının bedelini ödeyerek almış olduğu taşınmazın herhangi bir bedel ödenmeksizin geri alınması anayasanın mülkiyet hakkına aykırı bulunmaktadır ayrıca avrupa i̇nsan haklan mahkemesi davacının bedelini ödeyerek almış olduğu taşınmazın herhangi bir bedel ödenmeksizin geri alınması ai̇hs ek nolu protokolün maddesi ile korunan mülkiyetin çekişmesiz kullanımı hakkını ihlali olarak görmekte ülkemizi tazminat ödemeye mahkum etmektedir sonuç ve talep yukarıda açıklanmasına çalışan nedenlerle sayılı hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi ve katma değer vergisi kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesinin son cümlesi olan bu maddeye göre satılan taşınmazlarla ilgili olarak yapılacak imar uygulaması sonucunda kamu hizmet alanlarına ayrılan yerler bedelsiz ve müstakil parsel olarak hazine adına resen tescil edilir hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptaline karar verilmesi hususu anayasanın maddesine göre talep olunur
275
esas sayısı karar sayısı i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi özeti anayasanın maddesinde kişi dokunulmazlığının ve hürriyetinin kanunun açıkça gösterdiği hallerde usulüne göre verilmiş hâkim karan olmadıkça kayıtlanamayacağı maddesinde kanunun açıkça gösterdiği hallerde usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça kamu düzeninin gerektirdiği hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça kimsenin üstünün özel kâğıtlarının ve eşyasının aranamayacağı maddesinde konuta dokunulamayacağı kanunun açıkça gösterdiği hallerde usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça millî güvenlik veya kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça konuta girilemiyeceği arama yapılamıyacağı ve buradaki eşyaya elkonulamayacağı maddesinde hiçkimsenin tabiî hâkiminden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı bir kimseyi tabiî hâkimden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamayacağı maddesinde ise hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları hiçbir organ makam merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği yazılıdır bu hükümler memurin muhakematı hakkındaki kanunla karşılaştırılınca kanunun anayasaya aykırı olduğu açıkça ortaya çıkar çünkü bu kanunla ilk tahkikat hâkiminin yetkileri idarî mercie verilmiştir yetki bir yargı yetkisidir fakat idarî merci bir yargı organı değildir öte yandan anayasa kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir îdarî mercilerin yargı yetkisi ile donatılması bu ilkeyi zedelemektedir memurlar için ayrı bir muhakeme usulünün kabul edilmiş bulunması anayasanın koyduğu kanunlar önünde eşitlik ilkesi ile de bağdaşamaz bu nedenlerle memurin muhakematı hakkındaki kanunun tümü anayasaya aykırıdır
221
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğunda bu bant ve talihe bağlı jetonla çalıştırılan ve kazınıldığında sigara çıkan kazınılmadığında jetonların işleticiye kaldığı makine ile makinanın konulduğu kahvehane hakkında da sözü edilen yasanın maddesi gereğince hüküm verileceği doğaldır oyun makinasının konulduğu kahvehanenin de anılan yasanın maddesinin son cümlesine göre yani bu gibi oyun oynanan yerler bir daha açılmamak üzere kapatırılır hükmüne göre bir daha açılmamak üzere kapatılmasına karar verileceği doğaldır bu kararın kesinleşmesi halinde bu kahvehane bir daha açılmamak üzere kapatılacaktır bir daha açılmama durumu yukarıda belirtildiği üzere tc anayasasının maddesinde belirtilen kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmüne aykırıdır keza bir daha açılmamak üzere kapatılma keyfiyeti tc anayasasının maddesi ile teminat altına alınmış mülkiyet hakkının özüne de aykırıdır zira kanun oyun oynanan yerin malikinin kiracı mı mal sahibimi intifa hakkı sahibimi olduğunu aramadan bir daha açılmamak üzere deyimini kullanmak suretiyle kime ait olursa olsun bu yerin bir daha açılmamak üzere kapatılacağını öngörmektedir kahvehaneyi işleten kişinin diğer bir anlatımla suçu işleyen kişinin mülkiyet hakkı sahibi olmayan örneğin kiracı ya da intifa hakkı sahibi olan bir kimse tarafından işletilmesi halinde dahi bu yer bir daha açılmamak üzere kapatılacaktır mülkiyet sahibi bu yer bir daha açılmamak üzere kapatılacağı için bu yeri bir daha kendisi hiç bir şekilde açıp işletemeyeceği gibi kiraya da veremeyecek devamlı kapalı tutulacak böylece mülkiyet hakkından yararlanamayacaktır mülkiyet hakkından yararlanamadığı halde yerin emlak vergisi ve diğer kanuni hükümlülüklerini yerine getirmeye devam edecektir yani bir yandan malik olacak yasaların kendisine yüklediği vergi vs katlanacak öte yandan bu yeri bir daha açamayacağı için kendisi işletemeyecek tahsisini değiştiremeyecek başkasına kiraya veremeyecek duruma düşecektir bu durumda anayasanın maddesindeki mülkiyet hakkı anayasaya aykırı bir şekilde kısıtlanmış olacaktır ve mülkiyet hakkının böylece dolaylı olarak özüne dokunulmuş olacaktır öte yandan sözü edilen deyimler tc anayasasının maddesinin fıkrasına da aykırıdır sözü edilen fıkrada ceza sorumluluğu şahsidir ilkesi bulunmaktadır cezalardaki bu şahsilik ilkesi anayasanın hükmü olmakla beraber evrensel ceza hukukunun da bir ilkesidir olayımızda kahvehaneyi işletenin mal sahibi olmama durumunda yani kiracı intifa hakkı sahibi gibi kişiler olması durumunda onların işlediği suçtan dolayı malikte cezalandırılmak durumundadır yani kiracının oyun aletini kahvehanede bulundurması keza intifa hakkı sahibinin oyun aletini kahvehanede bulundurması durumunda suç işlemiş olacağından onları bu fiilinden dolayı kahvehane bir daha açılmamak üzere kapatılacağı için mal sahibi de dolaylı olarak cezalandırılmış durumuna düşecektir böylece başkasının fiilinden mal sahibi de sorumlu tutulmuş olacak cezaların şahsiliği ilkesi bu şekilde ihlal edilmiş olacaktır sözü edilen ibare anayasanın mdne de aykırıdır zira anayasanın maddesinde genel müsadere cezası verilemez hükmü bulunmaktadır olayımızda başkasınınesas sayısı karar sayısı işlediği suç nedeni ile kahvehanenin bir daha açılmamak üzere kapatılmasına karar verilmiş olmasına göre mal sahibinin haberi dahi olmadan üçüncü kişinin fiilinden dolayı bir nevi kahvehane müsadere edilmekte bir daha mal sahibinin bu yeri açamaması işletememesi ve mülkiyet hakkından yararlanamaması sonucu doğmaktadır gerek açıklanan bu nedenlerle ve gerekse yüksek mahkemenizce görülecek başka nedenler karşısında sayılı rulet tilt langırt vb alet ve makinalar hakkındaki kanunun maddesinin son cümlesindeki bir daha açılmamak üzere deyimlerinin anayasaya aykırı olduğuna ve sözü edilen bu deyimlerinin iptaline karar verilmesi arzı ile dava dosyası örneği ilişikte sunulmuş olup gereği takdirlerinize arz olunur
514
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir tarihinde yayınlanan ve tarihinde yürürlüğe giren sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesiyle sayılı ceza muhakemeleri usul kanununda yer almayan adli kontrol adı altında soruşturma evresinde bir kısım tedbirlere hükmedilebileceği düzenlenmiştir sözü edilen maddenin fıkrasında soruşturma evresinde şüpheli hakkında yurt dışına çıkamamak hâkim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek özellikle uyuşturucu uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dahil tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak silâh bulunduramamak veya taşıyamamak gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek tedbirlerine hükmedilebileceği düzenlenmiştir ceza muhakemesi kanununun maddesinde belirtilen bu hükümlerin uygulanabilmesi için ön şartlardan biri üst sınırı üç yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren suç sebebiyle yürütülen soruşturma olması gerekmektedir yani üç yıldan fazla hapis cezası gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada adli kontrol uygulamasına karar verilmesi mümkün değildir söz konusu adli kontrol uygulamasının tutuklamaya alternatif olarak getirildiği aynı kanunun maddesinin fıkrasının son cümlesinde tutuklama kararında adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir hükmünden açıkça anlaşılmaktadır bu husus cmknın maddesinin gerekçesinde tutuklama hâkimin şüpheli veya sanık hakkında ya bütünüyle hürriyetten yoksun bırakmaya yada tam serbest bırakmaya mecbur kılan bir tedbirdir adı geçenler ya bir yere kapatılacaklar veya tam serbest kalacaklardır tasarı bumaddesiylebuiki durum arasında adli kontrol kurumunu getirmiş bulunmaktadırkurum ilgiliyi özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte gözlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirlere tabi kılmaktadır böylece kişinin kaçması riski azaltılırken hürriyetten yoksun kılmanın zararları da ortadan kaldırılmış olmaktadırbu kurumdan sonra tutukluluk uygulaması istisnai hale gelmektedir adli kontrolün soruşturma evresinde uygulanmasında üç temel koşul vardır şüphelinin işlediği iddia olunan fiilin tutuklamayı gerektirecek bir suçu oluşturması cumhuriyet savcısının istemde bulunması sulh ceza hâkiminin kararı şeklinde ifade edilmiştir görüldüğü üzere tasarıda adli kontrol kurumunun uygulanması açısından herhangi bir sınırlamaya yer verilmemişken işlenenesas sayısı karar sayısı fiilin tutuklamayı gerektirebilecek bir suçu oluşturması yeterli görülmüşken kanunda bu konuda üst sınırı üç yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren suç sebebiyle yürütülen soruşturma olması farklı bir düzenlemeye yer verilmiştir cmknın maddesi ve maddenin gerekçesine göre adli kontrol kurumunun tutuklamaya alternatif olarak düzenlendiği açıkça ortadır cmknın maddesinin fıkrasındaki tutuklama nedenleri var sayılan suçlar ve öngörülen ceza miktarları incelendiğinde bu suçlarla ilgili adli kontrolün uygulanması mümkün değildir bu suçlarla ilgili yürütülen soruşturmalarda şüpheli hakkında sulh hâkimi ya tutuklama kararı verecek ya da şüpheliyi serbest bırakıp onun hakkında adli kontrole karar veremeyecektir bu nedenle iptali istenen ibare anayasanın maddesinin fıkrasında tutuklamanın zorunlu hallerde uygulanacağı hükmüne aykırıdır i̇ptali istenen cmknın maddesinin fıkrasında yer alan üst sınırı üç yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren suç sebebiyle yürütülen soruşturma ibaresinin sonucu olarak kişiler bakımından yükümlülük niteliği taşıyan ve cmknın maddesi gereğince yükümlülüğe uymamanın yaptırımı olarak tutuklama öngören tedbirler adli kontrol az ceza içeren suçlar bakımından uygulanabilirken daha fazla ceza içeren suçlar bakımından uygulanamamaktadır bu durum anayasanın türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğunu emreden eşitlik ilkesini düzenleyen ve suç ve cezalara ilişkin hükümler öngören maddelerine de aykırıdır hukuk devleti fiil ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir rg adaletli bir hukuk düzeni fiilin derecesine göre ceza verilmesini gerektirir bu ilke temel kanun niteliğindeki sayılı türk ceza kanununun temel ilkeler kısmında yer alan maddesinde suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur şeklinde ifade edilmiştir adalet ve eşitlik kavramları birbirleriyle iç içe geçmiş ve bağlantılı kavramlardır bu bakımdan söz konusu ibare eşitlik ilkesine de aykırıdır suç teşkil eden fiilin cezalandırılmasında ölçü fiilin korunan hukuki değer açısından yarattığı zarar veya zarar tehlikesi ağırlığıdır fiile göre saptanacak cezanın failin sübjektif durumuna göre ferdileştirilmesi de cezanın artırılıp azaltılması sonucunu yaratır fakat yasalar temel cezayı aynı fiili işleyenler için eşit genel ve objektif olarak belirler aynı fiil için kişiler açısından ayrı ayrı sonuçlar yaratacak ceza belirlemesine yönelik yasal düzenleme yapılamaz anayasamızın maddesi ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur hükmünü içermektedir bu kural cezada kanunilik kuralı olarak isimlendirilir cezada kanunilik kuralı öğretide suçta kanunilik kuralından daha önemli bir kural olarak kabul edilir cezalar kanun tarafından konulunca kanunun genel objektif ve anonim olma niteliği bunlarda yer alan cezaların da kim olursa olsun suçlular hakkında eşit olarak uygulanmasını gerektirir cezada hukuki eşitlik kuralı yasalarda dahi belirtilmiştir cezaların fiilin ağırlığı ile orantılı olması da hukukun genel kuralı olduğu kadar ceza sorumluluğunun şahsiliği kuralının da bir sonucudur ceza işlenilen hukuka aykırı bir fiilinesas sayısı karar sayısı yarattığı zarar veya tehlikenin karşılığı olarak uygulanan bir müeyyide türü olduğuna göre ceza ile filin yaratacağı zarar veya tehlikenin ağırlığı arasında bir oran uyumluluk bulunması zorunludur ceza kanunları düzenlenirken suçların korunan hukuki değere göre belirlenmesinin mantığı da budur suç teşkil eden hukuka aykırı fiilin yarattığı zarar veya tehlike ile uyumlu olmayan bir cezalandırma sistemi devlet faaliyetinin esasını teşkil eden her türlü manevi adalet kavramını bir yana bırakmak demektir böyle bir sistem ceza adaleti ilkesi ve cezada bulunması gereken nitelikler ile uyumsuzluk yaratır aym cezanın şahsa değil fiile göre tertibi ceza sorumluluğunun şahsiliği kuralının da doğal sonucudur nitekim anayasa mahkemesi de tarih ve sayılı kararında aynı esasları benimsemiş ceza ile fiilin kamunun huzur ve sükûnunu güvenini bozucu etkisi arasında oran bulunmasını zorunlu görmüştür rg nisan no aynı şekilde yukarıda değinildiği üzere türk ceza kanununun maddesinde suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur hükmüyle paralel bir düzenleme getirilmiştir bu açıklamalar ışığında iptali istenen hüküm gereğince az ceza gerektiren suçlarla ilgili adli kontrol tedbirine hükmedilebilirken daha çok ceza gerektiren suçlarla ilgili uygulanamaması cezalandırma cezada kanunilik kuralına ve dolayısıyla anayasanın maddesine aykırıdır yukarıda gerekçeli olarak belirtilen sebeplerle şüpheli müdafiince yapılan talep nedeniyle verilecek kararda uygulama imkânı bulunan sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinde yer alan üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır bu nedenle mahkememizce yapılan başvurunun kabulüne ve yüksek mahkemenizce sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinde yer alan üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektirenibaresinin sayılı kanun ve anayasanın maddesi gereğince iptaline karar verilmesi arz ve talep olunur
1,134
esas sayısı karar sayısı i̇tirazın gerekçesi i̇tiraz konusu kural anayasaya aykırıdır şöyle ki anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliği ve hukuk üstünlüğünün sağlanabilmesi için ise devletin her türlü işlem ve eyleminin yargı denetimine açık olması gerekir nitekim anayasanın maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır denilmek suretiyle bu husus anayasal güvenceye kavuşturulmuştur hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması hukuk devletinin en önemli unsurlarından birini oluşturmaktadır uyuşmazlıkta sayılı kanun kapsamında afet bölgesinde tesis edilecek işlemler hak sahipliği yıkım tahliye vs öncesinde afet kapsamında hasar gören konutlar için hasar tespit çalışmalarının yapılacağı ve bu çalışmalar sonucunda ıslahı mümkün olan ya da olmayan yapıların belirlendiği itiraza konu kanun hükmü gereği bu yapılar hakkında idarece ayrı bir karar alınmadığı müddetçe anılan yapıya ilişkin hasar tespit raporunun tek başına dava konusu edilemeyeceği bu durumda raporun hukuki denetiminin mümkün olmaması nedeniyle taşınmaz üzerinde yer alan raporun hukuki ilişkilere zarar verebileceği kiraya verilememesi ipotek tesis edilememesi gibi ve bu suretle kişiler hakkında bir takım hukuki sonuçlar doğurabileceği ancak idarece yıkım tahliye ve benzeri gibi asıl işlemler yapılmadan kişilerin dava açma yoluna gidemediği işbu dava konusu olayda da davacı tarafından bu hususlar ileri sürülerek istinaf yoluna başvurulduğu dikkate alındığında anılan kanun hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır ayrıca anayasanın herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir şeklindeki maddesi hükmüne de aykırılık teşkil ettiği açıktır karar açıklanan nedenlerle anayasanın ve maddelerine aykırı olması sebebiyle sayılı umumi hayata müessir afetler dolayısiyle alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlara dair kanunun maddesinin bendinin altıncı paragrafında yer alan ve hasar tespit raporları ancak asıl işlemlerle birlikte dava konusu edilebilir şeklindeki cümlenin iptali istemiyle anayasanın maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının ve dosyada bulunan tüm belgelerin onaylı suretlerinin iş bu karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine gönderilmesine iş bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beş ay beklenilmesine beş ay içinde netice gelmezse mevcutesas sayısı karar sayısı mevzuata göre dosyanın karara bağlanmasına iş bu kararın onaylı birer örneğinin bilgi amacıyla taraflara da tebliğine tarihinde oybirliği ile karar verildi
444
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı hmknun maddesinde süreler taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hallerde tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar yine aynı yasanın maddesinde süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılma ve süre son günün tatil saatinde biter denilmekledir hmk sistematiğinde kural olarak mahkeme karar veya işlemlerine karşı tüm yasal yollara veya kurumlara tefhim veya tebliğden itibaren başvurabilmektedir ancak aynı yasanın madde maddesinde de i̇htiyati tedbir kararının uygulanması verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır aksi halde kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi tedbir kararı kendiliğinden kalkar denilmektedir bugün itibariyle avukatlarca internet üzerinden ve uyap sistemi kullanılarak elektronik ortamda ve hiçbir şekilde adliyeye gelmeden hatta adliye kapısından içeriye dahi girmeden dava açılabilmektedir yine bu minvalde mahkememize de şu ana kadar uyap sistemi üzerinden açılan toplam adet davadan internet aracı kılınarak açılan dava sayısı adettir mevcut dava sayısının yaklaşık sinin internet üzerinden ve uyap sistemi aracı kılınarak açıldığı gözetildiğinde durumun ciddiyeti daha da netleşecektir i̇nternet üzerinden veya doğrudan açılan davalarda gözetilmesi gereken hususlar vardır bunlar da dava mahkemenin bulunduğu yargı çevresinin dışındaki bir ilden açılmış ise duruşma gününün ve varsa tedbir kararını içeren tensip zaptının muhatap davacı vekiline ulaşması için asgari işgününü içeren bir tebligat süresinin beklenmesi ve öngörülmesi gerekmektedir hmknın vd maddeleri ile ptt genel müdürlüğünce çıkartılan tebligat i̇şletme esaslarının maddesi dava mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki ilde açılmış i̇se yine davacı vekilinin adresine ihtiyati tedbirin kabulüne dair tensip zaptının ve duruşma gününün tebliği için asgari işgününü içeren bir tebligat süresinin beklenmesi ve öngörülmesi gerekmektedir hmknın vd maddeleri ile ptt genel müdürlüğünce çıkartılan tebligat işletme esaslarının maddesi kesin olan bir husus ise şudur ihtiyati tedbir talep eden bir davacının veya bir vekilin tedbir talebinin akıbeti hususunda adliye kapısında beklemesi ve sürekli olarak akıbeti hakkında kulak kabartması hem gerekmemekte hem de böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır zira örneğin bir vekil farklı ilden farklı davada ayrı ihtiyati tedbir kararı talep etmişse bu durumda işbu ayrı il adliyesinin kapısında beklemesi hem fiziken hayatın olağan akışı gereği imkânsızdır hem de böyle bir yükümlülüğü bulunmamaktadır i̇deal olması gereken ise işbu vekilin taleplerine olumlu karşılık alması durumunda her bir talebiyle ilgili olarak resmenesas sayısı karar sayısı haberdar edildiğikabul kararının kendisine tebliğ edildiğitensip zaptının kendisine ulaştığıyasal süreçten haberdar edildiği tarihten itibaren ileri aşamaya geçmesi tedbirlerin infazını isteyebilmesidir aynı husus internet üzerinden dava açan gerçek kişiler bakımından da geçerlidir ve gözetilmek gerekir en azından davacıya ve davalıya hmknın ilgili maddeleri gereğince tanınan asgari şer haftalık sürelerin dahi çalıştırılabilmesi için tebliğ şarttır davacıya veya davalıya delilleri dava ve cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesi ve benzeri gibi hususlarda tanınan tebliğden itibaren haftalık sürede hakkınıhaklarını kullanabilme hakkının maddede hiç tanınmaması yasanın kendi içindeki bir başka çelişkisi ve adalete erişimin ve dolayısıyla da adil yargılamanın önündeki esaslı bir engelidir mahkememizce madde düzenlemesinin taraf veya tarafların mahkeme huzurunda mevcut olduğu ve kabul kararının verilmesi ile tefhim veya tebliğinin hazır olan tarafa eşzamanlı yapıldığı durumları kapsadığı lakin tedbir isteyenin gıyabında verilen bir tedbir kararı bakımından madde düzenlemesinin hak arama özgürlüğünü kısıtladığı veya tedbir kararının infazını imkansız kılarak adalete erişimi engellediği değerlendirilmiştir yasanın maddesinin mevcut düzenlenme şekli tedbir kararı isteyen ve bu talebi kabul edilen kişi veya vekili açısından yasal olarak mümkün görünmekle birlikte pratikte ise davamızdaolayımızda olduğu gibi fiilen çalıştırılamayan bir husustur tek istisnası ise mahkeme kapsında nöbet tutan ve kararı alır almaz icrası için diğer tüm işlerini bırakıp koşan davacı veya vekilinin olağanüstü gayreti olacaktır arz edildiği gibi hiçbir davacının veya vekilinin böyle bir maraton koşusuna mecburiyeti bulunmamaktadır hak arama ve adalete erişimin adil yargılamayargılanma hakkının bu tip mevzuat ile engellenmesi ise adil değildir ve ayrıca hiçbir adli makamca da görmezden gelinemez bir husustur bu haliyle ise madde metnindeki tedbirin kararın verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde infazını isteme hususu adalete erişimin önünde esaslı bir engeldir hak arama özgürlüğüne vurulmuş ağır bir darbedir hakkın özüne ulaşmayı engelleyen esaslı bir durumdur kişinin usulünce haberdar edilmediği yasal olarak haberinin olmadığı olayımızda kendisine tebliğ edilmeyen bir hususla süreye dair bir sürecin otomatik olarak ve doğrudan aleyhine olacak şekilde çalıştırılması ve yasal bir hakkından evrensel hukuka aykırı olarak dizayn edilmiş yasal bir düzenleme md ile mahrum bırakılmasıdır malum olduğu üzere adil yargılama ilkesinin bir parçası olan adalete erişim hakkı sadece hakkın özüyle ilgili dava açmayı değil hukuk sisteminin kişiye tanıdığı hem esastan tespit veveya eda davası hem de usulden i̇htiyati tedbir ihtiyati haciz veya delil tespiti vs gibi her türlü yargısal kuruma başvurabilme hakkını ve bu hak veya kurumları da etkili sonuç elde edebilecek şekilde kullanabilme hakkını da içermektedir kişiye şeklen tanınan ancak içerik olarak çalıştırılamayan bir kurumun ise adil ve hakkaniyete uygun olduğu asla ileri sürülemez örneğin telefon sisteminin hiç çalışmadığı veya bulunmadığı bir ortamda bir şüpheliye avukatıyla telefonla görüşme hakkı tanınmasının abesliği net ve barizdir mahkememiz ihtiyati tedbir kararını tarafların yokluğunda ve tensip zaptı ile ve tensiben vermiştir ancak davacı taraf mahkememizdeki olağanüstü derecedeki aşırı iş yoğunluğu ve buna karşın personel yetersizliği nedeniyle kararı ancak gün itibariyle tebliğ edebilmiştir talep eden muhataba tebliğ veya tefhim edilmeyen muhatabın hmknın maddesi anlamında usulüne uygun haberdar edilmediği ve dolayısıyla da muhatabınca öğrenilmeyen bir hakkın veya kurumun işletilmesi tedbirin icra edilmesi hukuken ve fiilen mümkün değildir tensiben verilen ihtiyati tedbir kararlarında da tam olarak bu durum vardır şu halde maddedeki i̇htiyati tedbir kararının uygulanmasının kararın verildiği tarihten itibaren biresas sayısı karar sayısı hafta içinde talep edilmek zorunda olunması şartına bağlanma hususu tarafların yokluğunda özellikle tensiben verilen ve tefhim veya tebliğ edilmemiş tedbir kararlarında adalete erişim hakkını kısıtlar veveya engeller dolayısıyla da adil yargılama ilkesini ihlal eder mahiyettedir bu husus ise esaslı bir insan hakları ihlalidir bu durum hmknın maddesi gereği verilen tedbir kararının verildiği tarihten itibaren tebliğ veya tefhim şartı aranmaksızın bir hafta içinde talep edilmek zorunda olunması ise temel ve evrensel ve dokunulamaz haklardan olan anayasasının herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilen maddesine birleşmiş milletler i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını haizdir denilen maddesine birleşmiş milletler i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin her şahsın kendine anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiilli netice verecek şekilde milli mahkemelere müracaat hakkı vardır denilen maddesine birleşmiş milletler i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin herkes haklarının vecibelerinin veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde tam bir eşitlikle davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir denilen maddesine ai̇hsnin adil yargılanma hakkı başlıklı maddesine ai̇hsnin etkili başvuru hakkı başlıklı maddesine ai̇hsnin hakları kötüye kullanma yasağı başlıklı maddesine aykırıdır ve bu hakları etkilemekte ihlal etmekte ve kullanılmasını engellemektedir anılan gerekçelerle mahkememiz anılan hmknın maddesindeki i̇htiyati tedbir kararının uygulanması verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır düzenlenmesindeki verildiği tarihten itibaren ibaresinin anayasaya ve anılan sair düzenlemelere aykırı olduğunun i̇ptal edi̇lmesi̇ gerektiği kanaatindedir bu nedenle de anayasasının maddesi gereğince anılan hmknın maddesindeki verildiği tarihten itibaren ibaresininkısmının iptali için resen anayasa mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir sayili hmknin genel si̇stemati̇ği̇ ve tebli̇ğ veya tefhi̇m sureti̇yle öğrenmeye bağlanan durumlar tebli̇ğe dai̇r maddeler tefhi̇me dai̇r maddeleresas sayısı karar sayısı sayili hmkdaki̇ i̇ti̇baren lafzi ve buna dai̇r maddeler maddesi görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde taraflardan birinin bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir aksi takdirde bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir maddesi esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi hakkındaki merci kararlarına karşı tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir harta içinde istinaf yoluna başvurulabilir maddesi esas hüküm bakımından temyiz yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi hakkındaki karar tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilebilir maddesi i̇stifa eden vekilin vekâlet görevi istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder maddesi eski hale getirme işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir maddesi cevap dilekçesini verme süresi dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır maddesi davacı cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir maddesi ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi halinde taraflar bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi bilirkişi de kendisini reddedebilir ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır ret sebeplerinin ispatı için yemin teklif edilemez maddesi taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirleresas sayısı karar sayısı maddesi cevap süresi dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır maddesi adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir maddesi bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir maddesi i̇stinaf dilekçesi kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur karşı taraf tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir ver mahkemesine verebilir maddesi bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir maddesi i̇htiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa tedbirin uygulanmasından itibaren hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak kararı veren mahkemeye itiraz edebilir i̇htiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler maddesi talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hallerde karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir tespitin yapılmasından sonra tespit dilekçesi tespit kararı tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir maddesi tarafların aksini kararlaştırabilecekleri bir hükme veya tahkim sözleşmesine uyulmaz ise ilgili taraf bu aykırılığa itiraz edebilir i̇lgili taraf aykırılığı öğrendiği tarihten itibaren iki hafta veya hakemlerin bu konuda kararlaştırdıkları süre içinde itiraz etmeden tahkime devam ederse itiraz hakkından feragat etmiş sayılır c maddesi üç hakem seçilecek ise taraflardan her biri bir hakem seçer bu şekilde seçilen iki hakem üçüncü hakemi belirler taraflardan biri diğer tarafın bu yoldaki talebinin kendisine ulaşmasından itibaren bir ay içinde hakemini seçmezse veya tarafların seçtiği iki hakem seçilmelerinden sonraki bir ay içinde üçüncü hakemi belirlemezlerse taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme tarafından hakem seçimi yapılır üçüncü hakem başkan olarak görev yapar maddesi taraflar hakemin reddi usulünü serbestçe kararlaştırabilirler hakemi reddetmek isteyen taraf hakemin veya hakem kurulunun seçiminden ya da hakemin reddi talebinde bulunabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten itibaren iki hafta içinde ret talebinde bulunabilir ve bu talebini karşı tarafa yazılı olarak bildirir reddedilen hakem kendiliğinden çekilmez veya diğer taraf reddi kabul etmez ise ret hakkında hakem kurulunca karar verilir hakem kurulundan bîr veya birden çok hakemin reddini isteyen taraf ret talebini ve gerekçesini hakem kuruluna bildirir ret talebinin kabul edilmediğiniesas sayısı karar sayısı öğrenen taraf bu tarihten itibaren karara karşı bir ay içinde mahkemeye başvurarak bu kararın kaldırılmasını ve hakem veya hakemlerin reddine ilişkin talep hakkında karar verilmesini isteyebilir maddesi evvelce daha farklı bir süre öngörülmemişse taraflardan her biri hakem kararının kendisine bildirilmesinden itibaren iki hafta içinde karşı tarafa da bilgi vermek kaydıyla hakem veya hakem kuruluna başvurarak maddesi i̇ptal davası bir ay içinde açılabilir bu süre hakem kararının veya tavzih düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar hakem kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını durdurmaz ancak taraflardan birinin talebi üzerine hükmolunan para veya eşyanın değerini karşılayacak bir teminat gösterilmek şartı ile kararın icrası durdurulabilir maddesi avans hakem veya hakem kurulu kararında öngörülen süre içinde ödenmemişse hakem veya hakem kurulu yargılamayı durdurabilir yargılamanın durdurulduğunun taraflara bildirilmesinden itibaren bir ay içinde avans ödenirse yargılamaya devam olunur aksi halde tahkim yargılaması sona erer dikkat buyurulursa tüm bu maddelerde tebliğden itibaren öğrenmedenöğrendiği tarihten itibaren bildirilmesindenbildirildiği tarihten itibaren kavramları kullanılmakta ve hkmnın maddesine uygun davranılmaktadır bu durumun neredeyse tek istisnası ise anılan maddedeki durumdur i̇ptali̇ i̇stenen hususun düzenlendi̇ği̇ i̇hti̇yati̇ tedbi̇r kurumunun kendi̇ i̇çi̇ndeki̇ bi̇r başka çeli̇şki̇de mahkememi̇zce di̇kkate değer bulunmuştur bu da şudur de ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde uygulanmasını isteme şartı konulduğu halde yokluktagıyapta uygulanmış bir tedbire karşı itiraz yasa yolu için ise ilginç esasında doğru bir şekilde maddede i̇htiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa tedbirin uygulanmasından itibaren hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak kararı veren mahkemeye itiraz edebilir denilerek her halde haberdar olunmadanöğrenmeden itibaren itiraz yolu getirilmiştir bu ise yasanın bir anlamda kendi içinde çelişkisi olarak tanımlanabilir zira davacı için yokluğunda verilen bir tedbir kararının uygulanması süreci kararın verildiği anda başlatılırken yoklukta uygulanmış bir tedbire itiraz için ise tutanağın tebliğinden itibaren itiraz imkânı getirilmektedir esasen maddedeki itiraz süreci ve başlatılma prosedürü doğru adil ve olması gerekendir mesele maddedeki usulün evrensel normlara ve ideal usule aykırı olmasıdır hâlbuki yasa koyucu tarafından taraflarca talep edilmiş ve kabul edilmiş bir tedbirde maddedeki ihtiyati tedbirin uygulanması prosedüründeki süre huzurda karar verilmişse tefhim tarihinden veya karar yoklukta verilmişse bu halde de talep edene tebliğden itibaren başlatılmış olsa ve düzenleme de bu şekilde yapılmış olsa idi bu şekliyle adil yargılama ve olmazsa olmazlarından olan adalete erişim hakkı en ideal şekilde tanınmış ve tüm kurumlarıyla çalıştırılıyor olabilecektiesas sayısı karar sayısı neti̇ce ve talep yukarıda arz olunan sebep ve gerekçelerle sayılı hmknın i̇htiyati tedbir kararının uygulanması verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır aksi halde kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi tedbir kararı kendiliğinden kalkar maddesindeki veri̇ldi̇ği̇ tari̇hten i̇ti̇baren ibaresinin temel evrensel ve dokunulamaz haklardan olan anayasasının birleşmiş milletler i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin ve yüksek mahkemece resen gözetilecek sair evrensel kodifikasyonlara ve ilgili maddelerine aykiriliğinin tespi̇ti̇ ve i̇ptali̇ hususu saygı ile arz ve talep olunur
2,328
esas sayısı karar sayısı i dava di̇lekçesi̇ ve i̇ptal i̇stemi̇ gerekçesi̇ günlü sayılı kanunun ve maddelerinin biçim yönünden anayasaya ve cumhuriyet senatosu ile millet meclisi i̇çtüzüklerine ve ayrıca ve maddelerinin esas yönünden anayasaya aykırı bulundukları yolunda davacının ileri sürdüğü gerekçeleri kapsayan dava dilekçesi aynen şöyledir anayasa mahkemesi̇ başkanliğina i̇ptali îstenen kanun c anayasasının ve inci maddelerinin bazı fıkralarının değiştirilmesi ve geçici madde eklenmesi hakkında günlü ve sayılı kanun i̇ptali isteyenler özer derbil c senatosu üyesi ve ilişik listede isimleri yazılı senatosu üyeleri i̇ptal isteyenlerin senatosu üyesi olduğu onanmıştır anayasamızın uncu maddesinin aradığı koşullar yönünden tebli̇gat tebligat üyelerden senatosu kontenjan senatörü özer derbile yapılacaktır sözlü savunma sözlü savunma özer derbil tarafından yapılacaktır i̇ptali̇n hukuki̇ dayanaklari tc anayasasının maddeleri ve ilgili diğer hükümleri millet meclisi ve senatosu içtüzük hükümleri ve ilgili diğer kanun ve tüzükler dava açma süresi̇ anayasamızın nci maddesi uyarınca gününden başlayarak gününde sona ermektedir i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ gi̇ri̇ş anayasamızın nci maddesinin gününde son uğradığı değişikliklerin niteliği ve kapsamının tartışılması zorunludur bahse konu nci maddenin birinci fıkrasındaki anayasa mahkemesi kanunların ve türkiye büyük millet meclisi içtüzüklerinin anayasaya anayasa değişikliklerinin de anayasada gösterilen şekil şartlarına uygunluğunu denetler hükmünü anayasanın tümünün değiştirileceğine ve bütün bu değişikliklerin nitelikleri ne olursa olsun anayasa mahkemesinin yetki sınırları dışında kalacağını düşünebilmek olanağı yoktur şöyle ki anayasamızın inci maddesinde türkiye devleti bir cumhuriyettir ilkesinin anayasamızın uncu maddesinin açık hükmüne rağmen değiştirilmesi halinde anayasa mahkememizin yetkisinin var olmadığını kabul gibi bir durum ortaya çıkabilecektiresas sayısı karar sayısı diğer yandan anayasamızın genel esaslar bölümünde yer alan ilkelerine aykırı yeni hükümler konulması halinde dahi anayasa mahkememizin konuyu tartışma ve karara bağlama yetkisinin olmıyacağını düşünebilmek olanağı yoktur örneğin anayasamızın üncü maddesinde yer alan başkent ankaradır hükmünü değiştirmeden anayasamıza bir madde eklenerek başkent i̇stanbuldur veya başkentin değiştirilmesi konusunda bakanlar kurutu yetkili kılınmıştır hükmünün konulması anayasamızın genel esaslarına ve ilkelerine aykırı bir durumun yaratılması ve anayasamızın bir hükmüne dayanılarak çıkarılan bir kanunun diğer bir hükmüne aykırı olması nedeniyle iptal edilmesini zorunlu kılar ki bu türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olmak ilkesiyle uzlaştırılamaz bu sonuçlar gözönüne alındıkta anayasa mahkemesinin anayasa değişiklikleri konusunda bir danışma kurulu değil bir anayasa mahkemesi olduğunun tescili yönünden nci maddenin inci fıkrasında yer alan anayasa mahkemesi kanunların ve tbmm içtüzüklerinin anayasaya anayasa değişikliklerinin de anayasada gösterilen şekil şartlarına uygunluğunu denetler hükmünü anayasamıza aykırı biçim taşıyan onu kaldıran veya ana ilkelerine veya bir maddesine ters düşen değişiklikleri de anayasa mahkememizin yargılama yetkisi içinde kabul zorunluğu vardır bu yönden iptal istemimizde usul yönünden yapılan aykırı uygulamalarla birlikte sayılı kanunla yapılan değişikliklerin niteliği ve anayasa ilkelerine ters düştüğü noktalar da belirtilecektir genel türk devletinin temel düzenini kuran anayasamız hazırlanırken türk toplumunun ileriye dönük gelişmeleri de gözönüne alarak ve bu gelişmeleri sağlamak ve devleti ve ulusu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak amacı güdülmüştür anayasamız bu anlamıyla geçici ve olağanüstü koşulların gereklerini karşılayacak ve geçmiş dönemlerde yapılmış olanlara karşıt hazırlanmış bir düzenleme ve kurallar toplamı değildir uygulamada ekonomik sosyal ve teknik alanlarda gerekli hukuki tedbirlerin de alınmasıyla devletin ulusun ve ülkenin yükselerek dünya ulusları arasında değinli yerini alması amacına dönük çaba ve girişimlerin karşısına çıkan engel ve engelcilerin dayanakları bu anayasa ile ülke idare olunamaz değişmesi zorunludur sloganı olmuştur gerekli devrimleri ve atılımları yapabilmek için hazırlanan anayasamıza içinde bulunmayan hükümler varmışcasına yüklenilmiş kuruluş kişi ve organların eksik gedik ve yanlışlarının özürü dahi anayasamızın olmadığı halde anayasamıza yüklenilmek istenilmiştir bu telkinler sonucu ortaya çıkan görüş ve çabalar bir süre sonra ürünlerini vermiş ve anayasa hukukunun nci asırdan bu yana koyduğu ilkeler ve bunun sonucu olarak bütün dünyada benimsenen insan haklarına aykırı uygulamalara yol açabilecek nitelikteki anayasa değişiklikleri türkiye cumhuriyetinde gereksinen zorunlu olan yasaların hiç birisine nasip olmayan bir hızla yasalaşmak olanağına kavuşmuştur anayasamız devletin temel düzenini kuran ve koruyan ve devletin ulusun ve ülkenin varlığını ve ilerleyip gelişmesini sağlayan bir temel düzen ve felsefe olmak yerine günlük veya olağanüstü koşulların gereklerini karşılayacak yasalar toplama durumuna getirilmek istenilmektedir gerçekte anayasamızda olağanüstü koşulların gereklerini karşılayacak özel hükümler ve olanaklar da vardır bunlardan yararlanarak ülkenin yönetimi olanağı da açıktıresas sayısı karar sayısı anayasamızın uncu maddesinin üncü fıkrasının değişik metninde günlü ve sayılı kanunla günlü ve sayılı kanunla saatten saate çıkarılan ve anayasamızın ilk kabul ediliş biçiminde bulunmayıp sayılı yasayla eklenen kanunun açıkça belirttiği hallerde toplu olarak işlenen suçlara getirilen hâkim önüne çıkarılmadan günlük gözaltında bulundurma hakkı genellikle sıkıyönetim ve savaş hallerinde kanunlarda gösterilen süre içinde hâkim önüne çıkarılır bu süre günü geçemez biçimine dönüştürülmüştür kişinin temel hakları arasında bulunan ve kişi güvenliğinin güvencesini oluşturan ve dünyada tarihinden bu yana uygulama bulan habeas corpus hâkim kararı olmaksızın gözaltına almağa ve tutuklamağa olanak vermeyen uluslararası görüşe türk anayasasında dolaylı da olsa bir istisna getirilmek istenilmiştir çağdaş olmak niteliğini taşıyan anayasalarda bu sürenin ile saat arasında değiştiğini bilenlere karşı ileri sürülen görüş vatan hainlerinin de bu olanaktan yararlanmak durumunda olduklarıdır vatan hainlerinin veya diğer suç işleyenlerin tutuklanmaları gözaltı veya tutuklama biçiminde olsun hâkim kararına dayalı olursa buna herhangi bir karşı diyeceği olamaz karşı çıkılan görüş kişinin en kısa sürede keyfî veya eksik veya bir yanlış veya peşin görüşle ve durumu en iyi değerlendirme olanağına sahip hâkiminin değerlendirmesi olmaksızın tutuklanmasıdır bu gerçek i̇ngiltere de yılından bu yana anlaşılmış diğer ülkelerde de uncu asrın sonundan bu yana anayasalarda kişinin güvencesini ve özgürlüğünü biçimlendirmiştir bu anlayış insan hakları beyannamesinde de bütün uluslar tarafından faşizmin önlenmesinde ve insanlığın korkudan uzak olarak yaşantısını sürdürmede inkâr edilemez haklarından biri olarak saptanmış bulunmaktadır anayasamızda son yapılmış olan değişiklikler hiçbir zaman suçluların cezalandırılması yönünden atılmış olan bir adım sayılamaz olsa olsa hâkim önüne çıkmazdan önce gün süreyle hazırlık tahkikatının eksiklerini tamamlamak için bir ek süre sayılabilir ancak ceza muhakemeleri usulü kanunumuza göre hazırlık tahkikatındaki bu ifadeler yetkili mahkeme önünde geçerli sayılmayabilir ayrıca da gözaltına almak yakalamak için gösterilen gerekçeler yetersiz hatta yanlış bulunabilir sanıklar en fazla gün tutuklamak konusunda yıllarında verilmiş olan yetkinin güne uzatılması yerine kişileri kendi tabiî hâkimlerinin önüne çıkarmak olanağını sağlayacak olan hâkim kadrolarının takviyesi en akla yakın gelen çözüm yoludur ancak bu çözüm yoluna gitmek yerine türk vatandaşlarını gün süreyle hâkim önüne çıkarmadan tutuklama hakkı yürütme gücüne verilmiş bir yersiz yetki haline getirilmiştir b türkiye cumhuriyeti anayasasının ncı maddesine eklenen fıkralarla devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşunu sağlayacak ilkeler konulmuştur c eklenen ilk fıkra ile gerçekten ceza kanununda bulunan devlet aleyhine işlenen cürümler dışında yeni bir tarif getirilmiştir diğer bir deyimle ceza kanununa atıf yapılmadan ve ceza kanunumuzda bu konuya ilişkin geniş kapsamlı ve ayrıntılı hükümlere rağmen bir suç tarifi yapılmış ve bu tür suç işleyenleri yargılamak amacıyla bir yeni mahkeme kurulması hüküm altına alınmıştır bu hüküm şudur devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü hür demokratik düzen ve nitelikleri anayasada belirtilen cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya devlet güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli devlet güvenlik mahkemeleri kurulur ancak sıkıyönetim ve savaş haline ilişkin hükümler saklıdır anayasamızdan bu ek fıkra ile bir yeni ve şarta bağlı suç tarifi ortaya çıkmıştıresas sayısı karar sayısı devletin emniyetine güvenliğine karşı cürümler deyimi ceza kanunumuzun sayılı kanunla değiştirilmiştir bu deyim ikinci kitabın adı değişiklikten önce devletin emniyetine karşı cürümler adını taşımakta idi bugün ise devletin emniyetine güvenliğine karşı cürümler başlığı veya tanımı türk ceza kanununda bulunmamaktadır türk ceza kanunu yönünden durum böyle olduğu halde suçun devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü ve hür demokratik düzen ve nitelikleri anayasada belirtilen cumhuriyet aleyhine işlenmesi ayrıca da doğrudan doğruya devlet güvenliğini ilgilendirmesi gerekecektir ki sanık devlet güvenlik mahkemelerinde yargılanabilsin anayasamızın maddesine eklenen nci fıkra yukarıda da belirtilmeye çalışıldığı gibi bir yeni suç türü ortaya çıkarmıştır bu suçun tekevvünü için devletin ülkesiyle bütünlüğü aleyhine olması yeterli değildir suçun aynı zamanda hür demokratik düzen ve nitelikleri anayasada belirtilen cumhuriyet aleyhine işlenmiş olması koşulunun gerçekleşmesi veya kanıtlanması zorunlu olmakta buna ek olarak da suçun doğrudan doğruya devlet güvenliğini ilgilendirmesi gerekmektedir sayılan bu fiiller arasında veya ibaresinin bulunmayışı suçun tekevvün edebilmesi için bütün suç unsurlarının bir arada varlığının belirtilmesi ve kanıtlanması zorunluğu doğurmaktadır bu durumda kanunsuz suç olmaz ilkesine göre bahse konu anayasa değişikliği ile işlenen suçların cezası ne olacaktır suçta bütün unsurlar bir arada yok ise diğer yandan kanunsuz suç ve ceza olmaz kuralına göre bir ceza tertibine olanak kalmayacaktır sonuç olarak anayasamızın ncı maddesine nci fıkra olarak eklenen hükümde suçun tekevvünü için öngörülen devlet güvenliği ile ilgili suç ceza kanunumuzda yoktur bunun yokluğu suçun ispatı için ve devlet güvenlik mahkemelerinin görevsizliğinin yeterli delili olmaktadır c tc anayasasının nci maddesine üncü fıkra olarak eklenen hükümle anayasamızın inci maddesinde ayrı ilkelere bağlanmış bulunan askeri yargı ile sivil yargının birleştirilmesiyle olağanüstü bir yargı mercii kurulması sağlanmak istenilmiştir nitelikleri ek nci fıkrada tanımlanılmak istenilmiş olan suç türlerinin diğer bütün suç türlerini de yargılamak durumunda olan mahkemelerde görülmesi bir suçun işlenişi ile cezanın verilişi arasında zaman yönünden bir ilişki kurulması ve cezanın mutlak ve muhakkak olduğu konusunda toplumda zaman ölçüsünün silinemiyeceği bir kanı yaratılması gereklidir denilebilir ve buna ek olarak da bu suç türlerini yargılayacak olan mahkemelerin ihtisaslaşması zorunludur görüşü ileri sürülebilir bu her iki görüş de kabule şayan görülür ancak bu gerekçeler hiçbir zaman anayasamızın nci maddesinde belirtilen bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz şeklinde yer alan ve aslı hiç kimse tabiî hâkiminden başka bir merci önüne çıkarılamaz kesin kuralı anayasamızın ve klasik anayasa hukukunun temel haklar bölümünde yer almıştır özellikle anayasamızın ncı maddesine eklenen üncü fıkra ile bağımsız mahkeme özelliğini taşıyamayacak olan devlet güvenlik mahkemeleri bu yanıyla da tabiî hâkim veya mahkeme olmaktan uzaklaşmakta görevi kendisinden bir önceki fıkrada belli olmadan ve askerî hâkimlerimizin de karıştırılmasıyla yeni bir yargılama mercii yaratılmaktadır kurulması öngörülen mahkemede askerî ceza kanunu ile ilişkili suç veya kişilerin yargılanabileceği düşünülerek bu karma bünyeye ihtiyaç olduğu kanısına varmaya da olanakesas sayısı karar sayısı yoktur şöyle ki askerî ceza kanununun ve i̇ç hizmet talimatına göre bu tür suç ve suçluların sivillerle ilişkili olsa da askerî mahkemelerde görülmesi zorunludur diğer yandan sıkıyönetim mahkemelerinin yetkileri de özellikle sıkıyönetimin var olduğu veya ilân edileceği yerlerde var olmağa devam edecektir anayasamızın ncı maddesine nci fıkra olarak eklenen fıkrada yazılı şarta bağlı suçların işlendiği yerlerde devlet güvenlik mahkemeleri birinci ek fıkra hükmüne göre görev göremiyeceklerdir ncı maddeye nci fıkra ile eklenen hükümle tanımlanması yapılmamış olan suçları yargılayacak olan mahkemeden ihtisası içinde süratle bir karar alınmak isteniyorsa normal görevli mahkemeden bu tür suçların yargılanmasında suçüstü kanunu hükümlerinin uygulanacağı biçiminde konulacak bir hükümle aynı sonucun alınması olanağı açıktır bir diğer olasılık ise işlenen suçların fazla oluşu nedeniyle zaten işleri yüklü olan mahkemelerin hüküm tesisinde uzun zamana gereksineceği gerekçesi olabilir bu durumu karşılayabilmek için ise en uygun yol bağımsız ihtisas mahkemelerinin kuruluşu ve yargılama usullerinin suçüstü yargılamaya tabi olacağının belirtilmesi olacaktı bütün bu anayasal olanaklar bir yana itilerek hâkim teminatını birinci sınıf hâkimler için bir yana bırakan ve anayasamızın üncü maddesinde öngörülen atanmalarına ilişkin hükümleri ortadan kaldıran anayasamızın üncü maddesinin yüksek hâkimler kuruluna vermiş olduğu denelim konusundaki yetkinin uygulanamayacağı bir durum yaratan mahkemenin kuruluş nedenini anlamağa olanak bulunmamaktadır c devlet güvenlik mahkemeleri üyelerinin tayinine ilişkin üncü ve üncü fıkra devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşunun anayasamızda değişiklik yapmak yoluyla gerçekleştirilmesinin nedenini ortaya koyacak niteliktedir özellikle üncü fıkra ile devlet güvenlik mahkemelerinin üyelerinin tayini icra organına bırakılmıştır devlet güvenlik mahkemesine başkanın atanma yetkisi dahi normal usullere bırakılmamıştır yasama yürütme ve yargı yetkilerinin ayrılığına dayandırılmadıkça demokrasiden bahsedilmesine olanak görülmediğinin başladığı dönem üncü asır i̇ngilteresi ve özellikle inci asır fransasıdır bugün olağanüstü yetkilerle donatılacağı öngörülen devlet güvenlik mahkemelerinin başkan ve üyelerinin yürütme organı tarafından yani devleti değişken olması gereken bir kuruluşu tarafından atanması yürütme organının özellikle siyasî girişimleri atayacağı yargıçlarla önleyip istediği kanala sokabilmesine olanak hazırlamak gibi bir tehlikeyi taşımaktadır anayasamızın temel hak ve hürriyetler arasında öngördüğü hakların kullanılmasında bağımsız mahkemelere yukarıda değinilen suçüstü yargılama usulleri içinde çalışan ihtisas mahkemelerine gidilmeyiş nedeni yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmağa kasdedilişidir bağımsız türk yargıçlarının vicdan kanılarına göre verebilecekleri hükmün zaman içerisinde yürütme organını tatmin etmemesi olanağını karşılamak üzere görev süreleri üç yılla sınırlanmış ve tutum ve kararları vicdan kanılarına göre biçimlenecek olanları elemek yetkisi de yürütme organına tanınmıştıresas sayısı karar sayısı yürütme organı tarafından atanacak olan hâkimlere yüksek hâkimler kurulu kararı ile kadro kaldırılması veya mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesine olanak bırakılmamıştır hâkimlerin denetimi hakkındaki ncü madde hükmünün bu değişiklik sonucu uygulanamayacağı da anlaşılmaktadır tayinleri aday gösterilmeleri yürütme organının elinde bulunan hakimler hakkında yüksek hâkimler kurulunun vereceği kararlar da fiilen ve hukuken herhangi bir değer taşımayacaktır anayasamızın ncı maddesine eklenen inci fıkra şudur devlet güvenlik mahkemeleri kararlarının temyiz mercii yargıtay da yalnız mahkemelerin kararlarını incelemek üzere kurulacak daire veya daireler genel kurul ise yargıtay ceza daireleri genel kuruludur i̇lk önce belirtilmesi gerekli nokta fıkrada görülen veya anlam eksikliğidir fıkrada yalnız mahkemelerin kararlarım incelemek üzere kurulacak daire veya daireler deyiminden bir anlam çıkarmağa olanak yoktur günü millet meclisine sunulmuş olan teklifte yalnız bu mahkemelerin deyimi bulunmaktaydı günü anayasa komisyonu tarafından başkanlığa sunulan teklifte ise bu kelimesi çıkartılmış ve millet meclisinde anayasa ya aykırı olarak yapılan ikinci görüşmesinde yukarıda yazılı olan metin oylanmıştır millet meclisi tutanak dergisi nci birleşim sayfa bu yazılış biçiminde yargıtay da kurulacak dairelerin hangi mahkeme kararlarını inceleyeceği anlaşılamamaktadır gerçekten iii üncü bölümde tartışılacağı üzere değiştirge önergesi ayrı bir metin komisyonun teklifi ayrı bir metin birleşimde oturum başkanının sözlü teklifi ayrı bir metindir senatosuna intikal eden metinde ve mart günlü ve sayılı resmî gazete de ayrı ayrı anlamlar çıkmaktadır mart günlü resmî gazetedeki metinde bu mahkemelerin deyimi yer almıştır ancak yukarıda belirtildiği üzere tutanak dergisi üncü birleşim sayfa oylanan metinde bu kelimesi yoktur diğer yandan devlet güvenlik mahkemelerinin kararlarını incelemek üzere anayasa hükmüyle ayrı bir temyiz mercii kurulması ve genel kurulunun saptanması anayasamızın genel ilkeleriyle ve uncu maddesiyle bağdaşmamaktadır genel olarak anayasamızın ıncı maddesine eklenen fıkralarla anayasamız çelişik ilkelerin ve hükümlerin yer aldığı bir belge haline getirilmiştir bir yandan anayasamızın inci maddesinde devletimizin hukuk devleti olduğu belirtilmiş nci ve nci maddesinde yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı üncü maddesinde hâkim teminatı hükmü yer almış kuvvetler erkler ayrılığı ilkesi belirlenmiş nci maddesinde kanunî yargı yolu saptanmış diğer taraftan ise anayasamızın ncı maddesine eklenen yeni fıkralarla kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırı olarak mahkemelere hâkim atanması yetkisi yürütme gücüne tanınmış görev süreleri kısıtlanmış teminatları kaldırılmış bir durum ortaya çıkarılmıştır anayasamızın genel ilkeleri ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmasına olanak bulunmayan hükümlerin iptali zorunludur sayılı kanunun üncü maddesiyle anayasamızın inci maddesinin üncü fıkrası şu biçimi almıştır askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine sahip olması şarttır ancak savaş halinde bu şart aranmaz yapılan değişiklik savaş halinde bu şart aranmaz dır gerekçesi güç anlaşılır bu değişiklik hukuk devleti ilkeleriyle uzlaşacakesas sayısı karar sayısı nitelikte değildir savaş sırasında dahi türkiye cumhuriyetinin adalet dağıtımında askerî ceza kanunumuz hükümlerine uyulması bu yönden hâkimlik niteliğini taşıyanların çoğunlukta olması zorunludur diğer yandan savaş halinde görevli askerî hâkimlerimize ek olarak sivil hukukçularımızın da yedek subaylık görevine çağırılmaları zorunlu olduğundan savaş sırasında askerî hâkim ihtiyacının karşılanma olanağı fazlasiyle var sayılmalıdır anayasamızın nci maddesinden itibaren getirilen yargı ve yargılama ilkeleriyle bağdaşmayan bu değişikliğin iptali uygun olacaktır sayılı kanunla anayasamıza geçici inci madde olarak eklenen hüküm sıkıyönetimin kaldırıldığı tarihte sıkıyönetim mahkemelerinde görülmekte bulunan davalar sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerin görev ve yetkileri devam eder kamu davası açılmamış dosyalar ile duruşmanın tatiline karar verilmiş davalar durumlarına niteliklerine ve kanun hükümlerine göre görevli ve yetkili mercilere verilir getirilmiş olan bu yeni ek geçici madde ile anayasamızda yer alan ilkelere ve hükümlere aykırı bir hüküm konulmuş olmaktadır gerçekte sayılı kanunun üncü maddesinin iptali konusundaki kararıyla anayasa mahkememiz bu durumu saptamıştır uygulamada sıkıyönetimin kalkmasından sonra anayasamızın nci maddesine de aykırı düşecek ikili ayrı adalet dağıtımının nedeni olabilecek bu hükmün iptali zorunlu sayılmalıdır iii mart günlü resmî gazetede yayımlanan anayasa değişikliğinin millet meclisi ve cumhuriyet senatosundaki görüşmeleri ve kabulü sırasında türkiye cumhuriyeti anayasasına ve millet meclisi i̇çtüzüğüne ve cumhuriyet senatosu i̇çtüzüğüne ters düşen durumlar a anayasamızın maddesi anayasanın değiştirilmesi türkiye büyük millet meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez değiştirme teklifinin kabulü meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun oyuyla mümkündür anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü inci fıkradaki kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir koşullarını belirtmiştir anayasamızın anayasa değişikliği yapılabilmesi için öne sürdüğü koşullar bunlardır b millet meclisinin şubat günlü oturumunda ncü birleşim anayasanın ncı maddesine sayılı fıkraların eklenmesine ilişkin teklif ile anayasaya geçici nci madde eklenmesine ilişkin teklif üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyu sağlanamadığı için reddedilmiştir reddedilen bu değişiklik teklifleri millet meclisinin günlü nci birleşiminde tasarı ve tekliflerin tümü üzerinde konuşulamaz ancak tadil teklifleri üzerinde görüşülebilir ilkesine uyulduğu ileri sürülerek reddedilmiş bulunan bu iki değişiklik üzerinde i̇kinci müzakerede tekrar değişiklik önergesi verilebileceği görüşüne dayandırılarak millet meclisi tutanak dergisi dönem cilt toplantı sayfa ve bu arada anayasa komisyonundan nci madde üzerinde yeni bir değişiklik önergesi başkanlıkça istenerek ve metin değişikliği de üye yardımcısı yerine yedek üye konularak yapılmak suretiyle tutanak dergisi sayfa yeni bir değişiklik teklifi çıkarılmış geçici esas sayısı karar sayısı inci madde olarak teklif edilen metin üzerinde de bir değişiklik önergesi verdirilmek ve komisyonun da katılması yoluyla mahkeme yerine merci deyimi konulmak suretiyle günlü millet meclisi tutanak dergisi cilt sayfa oylanmış ve millet meclisince bu iki değişikliğin kabul edildiğine ilişkin karar alınarak teklifler senatosu başkanlığına gönderilmiştir bu durumuyla senatosuna giden teklifler komisyonlarda görüşüldükten sonra genel kurulda iki kez tartışılıp kanunlaşmış ve mart günlü resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir a anayasamızın nci maddesi değişiklik teklifinin ivedilikle görüşülemiyeceği ilkesini koymuştur bu ilke tekliflerin her iki mecliste de ayrı ayrı en az beş gün arayla iki kez görüşülüp oylanmasını zorunlu kılmıştır anayasamızın ncı maddesine fıkra ve anayasamıza nci geçici madde eklenmesine ilişkin teklifler millet meclisindeki birinci görüşme sırasında reddedilmiştir birinci görüşmede reddedilen teklifler ikinci görüşme sırasında okutulmamıştır millet meclisi tutanak dergisi cilt sayfa bu davranış millet meclisi başkanlığının anayasa ve i̇çtüzük hükümlerine uygun bir davranışını oluşturmuştur başkanlık bu davranışıyla anayasamızın ncı maddesine beş fıkra ve geçici nci madde eklenmesine ilişkin teklifin millet meclisince reddedildiği için düşmüş olduğunu tescil etmiştir bu koşul altında ek değişiklik teklifinin verilip millet meclisinde görüşülebilmesi için anayasanın nci maddesinde aranan ön koşulun yerine getirilmesi ve tbmm üye tamsayısının üçte biri tarafından yazıyla teklif edilmesi zorunlu bulunmaktadır bu ön koşul yerine getirilmeden ve bir üyenin yeni değişiklik teklifi anayasa komisyonunda görüşülmeden millet meclisi genel kuruluna getirilmesi ve oylanması olanağı yoktur c anayasa değişiklik teklifi millet meclisi tutanak dergisi dönem cilt toplantı birleşim günlü görüşmeler sayfa ayrı gerekçelerle ve ayrı konularda verilmiş bunlar komisyon tarafından birleştirilmemiş ve fakat daha sonra bîr önergeyle birleştirilerek günlü nci birleşimde genel kurula sunulmuştur gerçekte anayasa komisyonunun anayasa değişiklikleri teklifleri adı altında toplamağa çaba gösterdiği değişiklikler konu ve gerekçeleri yönüyle biribirinden ayrı ve aynı sunuş içerisinde birleştirilmelerine olanak olmayan konuları kapsamaktadır konular madde hâkim önüne çıkarılma süresi madde parti içi çalışmaları ve faaliyetlerinin anayasa mahkemesince denetlenmesi madde devlet güvenlik mahkemeleri madde askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğu madde anayasa mahkemesinin yüce divan sıfatiyle baktığı davalarda yargılama usulü madde sıkıyönetim mahkemelerinin görev ve yetkilerinin devamı madde siyasi partilere devlet yardımı olarak saptanabilir tekliflerin konulan anayasamızın uncu nci ncı inci inci maddelerine ilişkindir bu yönüyle tadil tekliflerinin birleştirilerek tümünün bir gerekçe ve komisyon raporu içinde yer almasına olanak yoktur sunuş kolaylığını sağlamak yönünden böyle bir yol tutulmuş olması anayasa değişiklik tekliflerinin tek tek ele alınmasına ve tümü ve fıkralar itibariyle ayrı ayrı ele alınarak oylanması zorunluğunu ortadan kaldırmaz uygulamada anayasa komisyonunun raporu biri diğeriyle ilişkili olmayan konularda birleştirilerek millet meclisi genel kuruluna sunulmuşturesas sayısı karar sayısı millet meclisi genel kurulunda günlü ncü birleşiminde teklifin tümünün oylaması yapılmış ve yukarıda belirtildiği gibi birbirinden ayrı ve bağımsız bölümlerin ayrı ayrı tümünün yapılması zorunluğuna uyulmamıştır millet meclisi genel kurulunda maddelerin oylamaları sırasında anayasanın ncı maddesine fıkra ekleyen teklif ile anayasaya geçici nci madde eklenmesine ilişkin teklif reddolunmuştur bu tekliflerin reddi gerçekde diğerlerinden ve birbirinden bağımsız iki teklifin tümünün reddi niteliğini taşımaktadır bu anlamda bu konuların millet meclisi içtüzüğü hükümlerine göre devre sonuna kadar tekrar görüşülme olanağı bulunmamaktaydı i̇kinci kez ncı maddeye eklenmek istenen fıkralarla anayasaya geçici madde eklenmesinin değişiklik teklifleri olduğu gerekçesiyle görüşülme konusu yapılması bu anlamda da içtüzük hükümlerine aykırı bir tasarrufu biçimlendirmektedir d diğer bir açıdan ise anayasa değişikliklerin millet meclisinde birinci görüşmesi sonucunda reddedilen ncı maddeye fıkra ve anayasaya geçici nci madde eklenmesine ilişkin teklifler üzerinde görüşme açılmasına olanak bulunmamaktadır anayasamızın nci maddesinin ikinci fıkrası anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü birinci fıkradaki kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir kaydını taşımaktadır bu atıf bizi millet meclisi içtüzüğüne götürmektedir i̇çtüzükte ikinci görüşmede tasarı ve tekliflerin tümü üzerinde konuşulamaz ancak tadil teklifleri üzerinde görüşülebilir hükmü karşısında birinci görüşmede kabul edilen maddelerin değiştirge önergeleri üzerinde görüşülebileceği sonucu çıkmaktadır reddedilen ncı maddeye fıkra eklenmesi ve anayasa geçici nci madde eklenmesine ilişkin teklifler tümü içinde sayılsa dahi maddeler itibariyle reddedilmiş bir metin üzerinde değiştirge önergesi vererek onu canlandırmağa ve su yüzüne çıkarmağa olanak yoktur değiştirge önergelerinin nci görüşmede kabul edilen maddeler üzerinde verilebileceği millet meclisinde anayasa değişikliği teklifi olarak ikinci okunması yapılmamış olan bir metin üzerinde görüşme yapılamayacağı da apaçıktır bu yönden de anayasanın ncı maddesine fıkra ve geçici nci madde eklenmesi usule uygun olarak kanunlaşmamıştır e gerçekte millet meclisinin günlü inci birleşiminde anayasanın ncı maddesine fıkra ve geçici nci madde eklenmesinin birinci görüşmede reddedilmiş olması nedeniyle görüşülemiyeceği ileri sürülmüş bu önerge açık oylama yerine işarî oylamayla kabul edilmemiştir f anayasanın ncı maddesine nci fıkraların eklenmesi konusundaki teklifin anayasamızın nci maddesi ve i̇çtüzük hükümlerine aykırı olarak millet meclisinde gününde ikinci kez görüşülmesi sırasında millet meclisi tutanak dergisi nci birleşim sayfa teklif okunmamış bir milletvekili tarafından verilen önerge oylanmış ve komisyon meclisin oylarıyla kabul edilirse maddeyi yemden düzenleyeceği belirtilmiştir bu arada açık oylama yapılmış daha sonra komisyonun teklifi ki içerisindeki üye yardımcısı başkan tarafından yedek üye ye çevrilmiş ve nci bölümde belirtildiği üzere bu mahkemeler yerine mahkemeler deyimi yer almıştır ve son oylamada ek fıkralar nci bölümde yazılı olduğu biçimde oylanmıştır i̇ki ayrı mecliste oylanan metinlerin ayrı oluşu ve resmî gazetede neşredilene uygun olmayışı nedeniyle bir boşluk ortaya çıkmıştır iii aesas sayısı karar sayısı cumhuriyet senatosunda yukarıda belirtilen eksik ve gedikleri bulunan ve kanunlaşması olanağı bulunmayan teklifler görüşülmüş bu iki teklifin millet meclisinde reddedilmiş bulunduğu ileri sürülerek görüşülmesinin anayasa ve içtüzüğe uygun olmadığı belirtilmişse de bu önerge de işari oyla ve oyçokluğuyla reddedilmiştir iii b sayılı kanunun ncü ve ncı maddesinin anayasamızın aradığı şekil koşullarından da yoksun olarak kanunlaşmış bulunmaktadır sonuç ve i̇stek giriş ve nci ve inci bölümde ayrıntılarıyla açıklandığı üzere anayasamızın ncu maddesinin ncü fıkrasını değiştiren sayılı kanunun nci maddesinin anayasamızın ncı maddesine ek fıkralar getiren sayılı kanunun ncü maddesinin anayasamızın nci maddesini değiştiren sayılı kanunun ncü maddesinin anayasamıza geçici nci maddeye eklenen sayılı kanunun ncı maddesinin i̇ptali̇ c anayasasının genel ilkelerine dayalı niteliğinin korunması biri diğerine ters düşen hükümlerle karmaşık duruma gelmemesi ve anayasa değişikliklerinin anayasa ile yasa ve içtüzüklere uygun olarak yapılmasını sağlamak yönünden zorunlu görüldüğünden iptal kararı verilmesini derin saygıyla talep ederiz
3,687
esas sayısı karar sayısı davaya bakmakta olan mahkeme ve bu davada uygulanacak kural davaya bakmakta olan mahkeme olması yönünden karayolları genel müdürlüğünün tarihli anadolu otoyolu gerede kavşağı karayolları bölge müdürlüğü hududu arasındaki yollarda üst yapı iyileştirmesi büyük onarım yapılması işi uhdesinde kalan davacının bu işle vergi resim ve harç istisnası belgesi verilmesi isteminin reddine ilişkin ekonomi bakanlığı i̇hracat genel müdürlüğünün tarih ve sayılı işleminin iptali ve bu işlemin dayanağı ekonomi bakanlığınca tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan i̇hracat transit ticaret i̇hracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerde vergi resim ve harç i̇stisnası hakkında tebliğin üncü maddesinin bendindeki uluslararası ihalenin kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi ifade ettiğine ilişkin düzenleme ile aynı resmi gazetede maliye bakanlığı gelir i̇daresi başkanlığınca yayımlanan i̇hracat ve diğer döviz kazandırıcı faaliyetlerde damga vergisi ve harç i̇stisnası uygulama genel tebliğinin üncü maddesinin bendindeki uluslararası ihalenin kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi ifade ettiğine ilişkin düzenlemenin iptali istemiyle açılan davada danıştay dava daireleri arasında iş bölümünün belirlenmesine ilişkin danıştay başkanlık kurulunun tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan tarih ve sayılı kararında damga vergisine ve harçlar kanununa ilişkin davaların ve temyiz başvurularının danıştay dokuzuncu dairesince çözümleneceğinin kurala bağlandığı dosyanın incelenmesinden uyuşmazlığın i̇hracat sayılı i̇hracat transit ticaret i̇hracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerde vergi resim ve harç i̇stisnası hakkındaki tebliğin maddesinin bendi ile tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren i̇hracat ve diğer döviz kazandırıcı faaliyetlerde damga vergisi ve harç i̇stisnası uygulama genel tebliğinin maddesinin bendinde yer alan uluslararası ihale tanımından kaynaklandığı dava konusu tebliğlerin sayılı damga vergisi kanunu ve sayılı harçlar kanununa istinaden hazırlandıkları esasen uluslararası ihale tanımının sayılı damga vergisi kanununun ek maddesinin fıkrası ile sayılı harçlar kanununun ek maddesinin fıkrasında yer aldığı ve aynı tanımın dava konusu tebliğlere taşındığı davacının dava dilekçesinde dava konusu işlemler nedeniyle damga vergisi ödemek zorunda kaldığını ileri sürdüğü bu haliyle davacı ile idare arasındaki ihtilafın damga vergisi ile harca ilişkin olduğu anlaşıldığından sayılı damga vergisi kanunu ve sayılı harçlar kanunundan kaynaklanan ve vergilendirmeye ilişkin ihtilafa dayanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün yukarıda belirtilen başkanlık kurulu kararı uyarınca danıştay dokuzuncu dairesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle danıştay onuncu dairesinin tarih ve k sayılı kararı ile dosyanın danıştay dokuzuncu dairesine gönderilmesine karar verilip sözü edilen dava görevimizde görülerek işin esasına geçildiğinden danıştay dokuzuncu dairesinin sayılı danıştay kanununun maddesi gereğince davaya bakmakta olan mahkeme olduğu açıktır davaya uygulanacak kural yönündenesas sayısı karar sayısı sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun inci maddesinde aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabileceği inci maddesinde aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm diğerini etkileyecek nitelikte olan davaların bağlantılı davalar olduğu açıklanmıştır sayılı damga vergisi kanununun ek nci maddesinin ncı fıkrası ile sayılı harçlar kanununun ek inci maddesinin ncı fıkrasındaki döviz kazandırıcı faaliyetlere ilave olarak döviz kazandırıcı diğer faaliyetleri belge kapsamında istisna uygulanacak işlem ve faaliyetlerin aşamaları ile diğer usul ve esasları belirlemeye maliye bakanlığı ile ekonomi bakanlığının birlikte yetkili olduğuna ilişkin kurala dayanarak her iki idarece yayımlanan dava konusu iki genel tebliğin tek dilekçeyle davaya konu edilen maddelerinin söz konusu yasa kuralındaki birlikte ifadesiyle düzenleyici işlem tesisi konusunda her iki idareye yetki verildiğinin belirtilmesinin amaçlandığı yayımlanan iki genel tebliğin lafzi söyleminin aynı doğrultuda olup birbirini tamamlaması dayandıkları hukuki mevzuatın ve düzenleme alanlarının birbiriyle çelişmemesi ve davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten usul ekonomisinin dayanağı anayasanın madde hükmü bir arada değerlendirildiğinde düzenlemeyi yapan idareler ayrı olmakla birlikte aynı yasa hükmünü açıklayan tek bir metnin birbirini tamamlayan parçaları durumundaki genel tebliğlerde yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı ve yukarıda kuralına yer verilen sayılı kanunun inci maddesinin inci fıkrasının amaçladığı anlamda aralarında maddi ve hukuki bakımdan bağlılık olduğu ve bu nedenle aynı dilekçe ile dava konusu edilmelerinde hukuka uyarlık bulunduğu anlaşılmaktadır sayılı damga vergisi kanununun ek nci maddesine ve sayılı harçlar kanununun ek inci maddesine tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanunun nci maddesi ile eklenen üncü fıkrasında bu maddenin uygulamasında uluslararası ihale kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi ifade eder düzenlemesine yer verilmiştir uyuşmazlık konusu olayda davaya konu her iki düzenleyici işlemin dayanağının anılan kanun hükümleri olduğu anlaşıldığından sayılı damga vergisi kanununun ek nci maddesine ve sayılı harçlar kanununun ek inci maddesine tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanunun nci maddesi ile eklenen üncü fıkraların davada uygulanacak kural olduğu ortadadır sayili damga vergi̇si̇ i̇le sayili harçlar kanununun başvuru konusu hükmünün anayasaya uygunluğu anayasanın maddesi ile maddesi yönünden anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir vergi ödevi başlıklı üncü maddesinin üncü fıkrasında vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır kuralı yer almaktadıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesinin istikrar kazanmış kararlarına göre anayasanın maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri ‘belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar anayasanın nci maddesinde tanımlanan hukuk devletinde vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk güvenliğinin sağlanması gerekir anayasanın üncü maddesindeki ‘yasallık ilkesinin amacı da aynı koruma ve güvencedir vergi hukuku devletin bireylerin temel hak ve özgürlüklerine müdahalesini düzenleyen hukuk dallarından biri olması nedeniyle hukuk devleti ilkesi ve dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesi ile yakından ilişkilidir hukuki güvenlik ilkesi vergi hukuku açısından çok özel bir anlam ifade eder zira bu ilke sayesinde vergi yükümlülerinin hak ve özgürlük alanlarına devletin vergilendirme aracılığıyla yaptığı müdahaleleri önceden öngörmeleri tutum ve davranışlarını buna göre ayarlamaları sağlanır böylece bireyler geleceğe yönelik planlarını güven içinde yapabilecekler ve sonuç olarak vergilendirmede keyfilik önlenebilecektir sayılı kamu i̇hale kanununun temel ilkeler başlıklı inci maddesindeki i̇dareler bu kanuna göre yapılacak ihalelerde saydamlığı rekabeti eşit muameleyi güvenirliği gizliliği kamuoyu denetimini ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur kuralı gereği ihale sonucu açıklanana kadar yabancı istekli tarafından teklif verilip verilmediğinin katılımcılar tarafından öngörülememesi katılımcıların muhatap olacağı vergisel yükümlülüklerin yabancı istekli veya isteklilerin teklif verip vermemesine göre değişken kendileri dışında gelişip müdahale edemeyecekleri gibi haberdar da olamayacakları ve tamamen tesadüfi olaylara göre belirlenmesi yükümlüler tarafından ödenmek zorunda kalınacak yüklü miktardaki verginin önceden tahmin edilebilir olmaması ve sayılı kamu i̇hale kanununun maddesindeki alternatif teklif verebilme halleri dışında ihalelerde bir istekli tarafından kendisi veya başkaları adına doğrudan veya dolaylı olarak asaleten ya da vekaleten birden fazla teklif vermenin yasak fiil ve davranışlardan olduğu yönündeki kural gereği kişilerin yabancı firmanın teklif verip vermemesi durumuna göre birden fazla teklif vererek bu konudaki öngörülebilirliği sağlayamaması nedeniyle sayılı damga vergisi kanununun ek nci maddesine ve sayılı harçlar kanununun ek inci maddesine tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kanunun nci maddesi ile eklenen üncü fıkralarında bu maddenin uygulamasında uluslararası ihale kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi ifade ederesas sayısı karar sayısı düzenlemesinin ve yabancı firmalarca da teklif verilen hükmüne ilişkin kısmının anayasanın ve maddelerine aykırılık oluşturduğu sonucuna ulaşılmaktadır yürürlüğün durdurulması i̇stemi bakımından hukuk devletine aykırı olan temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır karar sonucu açıklanan nedenlerle davacı onur taahhüt taşımacılık i̇nşaat tic ve san şnin dava dilekçesindeki itiraz yoluyla anayasa mahkemesine gönderilmesi talebi de dikkate alınarak itiraz konusu sayılı damga vergisi kanununun ek maddesinin fıkrasındaki bu maddenin uygulamasında uluslararası ihale kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi ifade eder hükmünde yer alan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sayılı harçlar kanununun ek maddesinin fıkrasındaki bu maddenin uygulamasında uluslararası ihale kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi ifade eder hükmünde yer alan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesince verilecek olan kararın gecikmesi halinde hem yargısal hem de kamusal anlamda giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğabileceği gözönünde bulundurularak esas hakkında karar verilinceye kadar itiraz konusu kuralın yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesinin istenilmesine dosyada bulunan konuyla ilgili belgelerin ve başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine uyuşmazlığın esası hakkında anayasa mahkemesince bu konuda verilecek karardan sonra veya dosyanın anayasa mahkemesine ulaşmasından itibaren ay geçtikten sonra karar verilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,611
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili av tarafından üst üste iki dönem ilçe ziraat odası yönetim kuruluna başkanlık yapması nedeniyle yılı şubat ayında yapılacak seçimlerde i̇lçesi süt üreticileri birliği yönetim kurulu başkanlığına tekrar aday olmasının mümkün olup olmadığı hususunda tereddütlerin giderilmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin türkiye tarımsal süt üreticileri merkez birliğinin tarihli ve sayılı işleminin iptali ile sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın maddesine aykırı olduğundan bahisle iptali için anayasa mahkemesine başvurulması istemiyle türkiye tarımsal süt üreticileri merkez birliğine karşı açılan davada işin gereği görüşüldü sayılı tarımsal üretici birlikleri kanununun yönetim kurulu görev yetki ve sorumlulukları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasında üst üste iki dönem yönetim kurulu başkanlığı görevinde bulunanların aradan bir seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve seçilemeyecekleri hükme bağlanmıştır dava dosyasının incelenmesinden davacının ve yıllarında yapılan oda yönetim kurulu seçimlerinde iki kez üst üste yönetim kurulu başkanlığına seçildiği ve halen bu görevi yürütmekte olduğu yılında yapılacak olağan genel kurulda i̇lçesi süt üreticileri birliği yönetim kurulu başkanlığına tekrar aday olmasının mümkün olup olmadığı hususunda tereddütlerin giderilmesi için yapılan başvurunun sayılı tarımsal üretim birlikleri kanununun maddesinde üst üste iki dönem yönetim kurulu başkanlığı yapmış olanların aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemeyeceğinin kurala bağlanmış olması sebebiyle yılında yapılacak seçimlerde i̇lçesi süt üreticileri birliği yönetim kurulu seçimlerinde yönetim kurulu üyeliğine aday olabileceği ancak yönetim kurulu başkanlığı görevine devam edemeyeceğinin belirtildiği anılan işlemin dayanağı olan sayılı tarımsal üretici birlikleri kanununun yönetim kurulu ödev yetki ve sorumlulukları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasına yönelik anayasaya aykırılık iddiası dikkate alınarak anayasaya uygunluğunun incelenmesi gerekli görülmüştür anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmektedir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir demokratik devlet ilkesinin olmazsa olmaz koşulu seçimlerdir demokratik bir seçim adil bir katılımı gerektiren serbest eşit genel oy esasına dayanmalıdır anayasanın maddesinin birinci fıkrasında kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak mesleğin genel menfaatlere uygun olarakesas sayısı karar sayısı gelişmesini sağlamak meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzelkişileridir denilerek kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kuruluşu ve işleyişlerinin demokratik esaslara uygun olması amaçlanmıştır kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının organlarının kendi üyeleri tarafından seçilmelerinin öngörülmesinin üyeler yönünden seçme adaylar yönünden ise seçilme hakkının kullanılması sonucunu doğurduğu açıktır anayasanın maddesine göre hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz dolayısıyla yasa koyucunun anayasa da sınırlama nedenleri gösterilmemiş demokratik hakların kullanılmasını engelleyecek nitelikte bir düzenleme yaptığı kanaatine varılmıştır öte yandan anayasanın maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirlenen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz uyuşmazlık konusu işleme dayanak gösterilen kanun maddesi ile yönetim kurulu başkanlığını üst üste iki dönem yapanların iki seçim dönemi geçmedikçe tekrar başkan seçilmeleri engellenerek seçime katılan üyelerin kanaatinin serbestçe oluşması engellenmektedir bu kuralla seçme ve seçilme hakkı yönünden getirilen sınırlamanın demokrasi anlayışıyla bağdaşmadığı seçme ve seçilme hakkını hakkın özüne dokunacak biçimde sınırladığı sonucuna ulaşılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin fıkrası ile sayılı kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa iptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını anayasa mahkemesine göndermesi öngörüldüğünden sayılı tarımsal üretici birlikleri kanununun yönetim kurulu görev yetki ve sorumlulukları başlıklı maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından anılan hükmün iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına tarihinde oy birliğiyle karar verildi
718
esas sayısı karar sayısı iv anayasaya aykirilik i̇ddi̇alarinin gerekçeleri̇ tarihli ve sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde geçen bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmek sözcük grubunun anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bu düzenleme ile milli i̇stihbarat teşkilâtına mi̇te yeni bir görev verilmekte ve sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendi uyarınca dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmek mi̇tin yeni görevleri arasında yer almaktadır kuralda mi̇te bakanlar kurulunca verilip yerine getirmek zorunda olduğu görevler dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konular olmak üzere üç değişik olguya taâllûk etmektedir bundan böyle bakanlar kurulu mezkûr düzenlemeye dayanarak dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda mi̇te görev verebilecektir sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununun sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki mevcut maddesinin bendi milli güvenlik kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak hükmünü ihtiva etmektedir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin bendinde yer alan mezkûr düzenlemeye dokunulmayarak anılan madde ile ihdâs olunan bendi ile dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda mi̇t bakanlar kurulunca verilen görevleri getirme konusunda görevlendirilmekte ve böylece deyim yerinde ise milli güvenlik kurulunun yanında mi̇t bakımından ikinci bir âmir vucûda getirilmektedir anayasanın maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre millî güvenlik kurulu cumhurbaşkanının başkanlığında başbakan genelkurmay başkanı başbakan yardımcıları adalet millî savunma i̇çişleri dışişleri bakanları kara deniz ve hava kuvvetleri komutanları ve jandarma genel komutanından kurulur görüldüğü gibi anayasal bir kuruluş olan milli güvenlik kurulunun bünyesinde başbakan başbakan yardımcıları adalet milli savunma i̇çişleri ve dışişleri bakanları da yer almakta ve böylece başbakan da dahil olmak üzere bakanlar kurulunun kimi üyeleri de zâten milli güvenlik kurulunun yapısı içerisinde yer almaktadır hâl böyle olunca milli güvenlik kurulu ile bakanlar kurulu arasında görev yetki geçişmesi husûle gelmesi kaçınılmazdır diğer yandan sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde yer alan dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda bakanlar kurulunca verilen görevlerin neler olduğu ve mi̇te verilecek olan bu meçhûl görevlerin sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceği madde metninde açıklanmış değildir kuşkusuz istihbarat faaliyetlerinin kişi hak ve hürriyetlerini ihlâl etmeden gerçekleştirilmesi ve denetimi açısından yaşamın her alanında olduğu gibi istihbarat alanındaki hukukî düzenlemelerin açık net anlaşılabilir ve çerçevesi çizilmiş olması gerekmektedir bu bağlamda ideal bir istihbarat faaliyetini düzenleyen kanun hükümlerinin istihbarat örgütünün yapısını temel işlevini görev alanlarını yetkilerini sınırlarını ve denetim mekanizmalarını açık net anlaşılabilir şekilde belirlemesi gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın cumhuriyetin nitelikleri kenar başlıklı maddesinde de türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararı anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarından biri hukukî belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net saydam belirli anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler içermesi gerekir açık anlaşılır ve sınırları belli olmayan elâstikî kavramlar içeren kurallar vatandaşları korumanın değil bilâkis vatandaşları cezalandırmanın bir aracı olabilir hukukî belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukukî yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye ne türden müdâhale yetkisi verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar sayılı kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde yer alan dış güvenlik terörle mücadele ve milî güvenliğe ilişkin konularda bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmek hükmü ile mi̇te verilecek görevlerin konuları belirtilmiş dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenlik ancak bu üç konuda mi̇te bakanlar kurulunca ne tür görevler verileceği belirtilmemiştir başka bir ifade ile kuralda bakanlar kurulunca mi̇te verilecek görevlerin niceliğine yer verilmiş ancak bu görevlerin niteliğine değinilmemiştir kuralda bakanlar kurulunca mi̇te verilen görevlerin hangi konulara münhasır oldukları nicelikleri gösterilmektedir ancak bu görevlerin ne tür görevleri kapsayacağı nitelikleri belirsizdir diğer yandan iptali istenen düzenlemede bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmek ibâresiyle verilen sınırları belirsiz ve ucu açık geniş yetkiyle bakanlar kurulunun dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda kapsamı ve mâhiyeti değişebilen bu yanıyla da bakanlar kuruluna mi̇te görev verme yetkisi ile yaratılan hukukî belirsizlik içinde bakanlar kurulunun olası keyfî uygulamalarının ve görevlendirmelerin önü açılırken dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda her görevlendirmeye göre değişebilen öngörülemez ölçütler getirilmektedir açıklanmaya çalışılan nedenlerle sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununun maddesinin birinci fıkrasına sayılı kanununun maddesiyle eklenen bendinde yer alan bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmek ibâresi anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir dava konusu yapılan sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununun maddesinin birinci fıkrasına sayılı kanununun maddesiyle eklenen bendinde yer alan bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmekesas sayısı karar sayısı ibâresi hakkında yüksek mahkemenizce verilecek olası bir iptal kararı sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde yer alan dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda ibâresinin uygulanamaması sonucunu doğuracaktır bu durumda şüphesiz takdir yüksek mahkemenize ait olmak üzere sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama başlığını taşıyan maddesinin numaralı fıkrası hükmü gereğince sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde yer alan bakanlar kurulunca verilen görevleri yerine getirmek ibâresinin iptal başvurumuz doğrultusunda iptali hâlinde uygulama kâbiliyeti kalmayan sayılı kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde yer alan dış güvenlik terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda ibâresinin de iptaline karar verilmesi ciheti yüksek mahkemenizin takdirindedir tarihli ve sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile değişik tarihli ve sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinde geçen uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir sözcük grubunun ibâresinin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bu düzenlemenin yer aldığı sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinin tamamı dava dışı yerli ve yabancı her türlü kurum ve kuruluş tüm örgüt veya oluşumlar ve kişilerle doğrudan ilişki kurabilir ibâresi ile birlikte değerlendirildiğinde bu düzenleme ile sayılı kanunun maddesinin sayılı kanunun maddesi ile değişik birinci fıkrasında yer alan millî i̇stihbarat teşkilatı bu kanun kapsamındaki görevlerini yerine getirirken aşağıdaki yetkileri kullanır ibâresinden de anlaşıldığı üzere mi̇tin yerli ve yabancı her türlü kurum ve kuruluş tüm örgüt veya oluşumlar ve kişilerle doğrudan ilişki kurabileceği uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabileceği öngörülmektedir bu açıklamamızdan da anlaşılacağı üzere davamız sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinin uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir ibâresine ilişkindir kuralın dava dışı yerli ve yabancı her türlü kurum ve kuruluş tüm örgüt veya oluşumlar ve kişilerle doğrudan ilişki kurabilir ibâresine müteveccih herhangi bir iptal talebimiz bulunmamaktadır sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu ibârede mi̇tin uygulayabileceği öngörülen uygun koordinasyon yöntemlerinin neler olduğu ve mi̇te verilecek olan anılan uygun koordinasyon yöntemlerini uygulama yetkisinin sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceği hükme bağlanmış değildir yukarıda sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde dava konusu yaptığımız ibârenin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bölümünde de açıkladığımız üzere kuşkusuz istihbarat faaliyetlerinin kişi hak ve hürriyetlerini ihlâl etmeden gerçekleştirilmesi ve denetimi açısından yaşamın her alanında olduğu gibi istihbarat alanındaki hukukî düzenlemelerin açık net anlaşılabilir ve çerçevesi çizilmiş olması gerekmektedir bu bağlamda ideal bir istihbaratesas sayısı karar sayısı faaliyetini düzenleyen kanun hükümlerinin istihbarat örgütünün yapısını temel işlevini görev alanlarını yetkilerini sınırlarını ve denetim mekanizmalarını açık net anlaşılabilir şekilde belirlemesi gerekir anayasanın cumhuriyetin nitelikleri kenar başlıklı maddesinde de türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir nitekim anayasa mahkemesinin pek çok kararında vurgulandığı gibi anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararı yukarıda sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına eklenen bendinde dava konusu yaptığımız ibârenin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bölümünde de açıkladığımız üzere anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarından biri hukukî belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net saydam belirli anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler içermesi gerekir açık anlaşılır ve sınırları belli olmayan elâstikî kavramlar içeren kurallar vatandaşları korumanın değil bilâkis vatandaşları cezalandırmanın bir aracı olabilir hukukî belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukukî yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye ne türden müdâhale yetkisi verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu ibârede yer alan uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir hükmü ile mi̇te verilen yetki açıklanmış ancak uygun koordinasyon yöntemlerinin sınırları kapsamı ve mâhiyeti belirtilmemiştir başka bir ifade ile kuralda mi̇te uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilme yetkisinin niceliği açıklanmış ancak bu yetkinin niteliği düzenleme dışında bırakılmıştır kuralda mi̇te verilen uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilme yetkisinin hangi konulara münhasır oldukları yasakoyucunun uygun koordinasyon yöntemleri ibâresi ile ne murâdettiği belirsizdir diğer yandan iptali istenen düzenlemede uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir ibâresi ile mi̇te verilen sınırları belirsiz ve ucu açık geniş yetkiyle kapsamı ve mâhiyeti değişebilen hukukî belirsizlik içinde mi̇tin olası keyfî uygulamalarının önü açılırken uygulanabileceği belirtilen uygun koordinasyon yöntemleri konularında her ortama görevin niteliğine zamana ve zemine göre değişebilen öngörülemez ölçütler getirilmektedir açıklanmaya çalışılan nedenlerle sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu uygunesas sayısı karar sayısı koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir ibâresi anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir bu meyanda bu bapta dava konusu yaptığımız ibârenin başında yer alan virgül biçimindeki noktalama işaretinden sonra gelen sözcük grubunu oluşturan ibârenin öngördüğü kural hakkında yüksek mahkemeniz tarafından olası bir iptal kararı verilmesi hâlinde dava konusu ibârenin başında yer alan virgül biçimindeki noktalama işareti anlamını yitirecek ve bu noktalama işaretinin uygulanamaması sonucunu doğuracaktır bu durumda şüphesiz takdir yüksek mahkemenize ait olmak üzere sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin numaralı fıkrası gereğince sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanununun maddesinin birinci fıkrasının bendinde geçen dava konusu ibârenin iptal başvurumuz doğrultusunda iptali hâlinde aynı ibârenin başında yer alan ve uygulama kâbiliyeti kalmayacak olan virgül biçimindeki noktalama işaretinin de iptaline karar verilmesi hususunu yüksek mahkemenizin takdirlerine bırakıyoruz birinci fıkrasının bendini oluşturan b kamu kurum ve kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi belge veri ve kayıtları alabilir bunlara ait arşivlerden elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabilir ve bunlarla irtibat kurabilir bu kapsamda talepte bulunulanlar kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamazlar söz gruplarının tümcelerinin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi bu düzenlemenin birinci tümcesi ile sayılı kanunun maddesinin sayılı kanunun maddesi ile değişik birinci fıkrasında yer alan millî i̇stihbarat teşkilatı bu kanun kapsamındaki görevlerini yerine getirirken aşağıdaki yetkileri kullanır ibâresinden de anlaşıldığı üzere önceki düzenlemeden farklı bir biçimde mi̇te yeni bir yetki verilmekte ve böylelikle mi̇tin kamu kurum ve kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi belge veri ve kayıtları alabileceği bunlara ait arşivlerden elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabileceği ve bunlarla irtibat kurabileceği öngörülmekte ikinci tümcesi ile de mi̇t tarafından bu kapsamda talepte bulunulanların kamu kurum ve kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlarının kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamayacakları hükme bağlanmaktadır görüldüğü gibi sayılı kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin birinci fıkrasının iptalini talep ettiğimiz bendinin ilk tümcesine göre bundan böyle mi̇t kamu kurum ve kuruluşlarından kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi belge veri ve kayıtları alabilecektiresas sayısı karar sayısı bunlara kamu kurum ve kuruluşlarından kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlara ait arşivlerden elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabilecektir bunlarla kamu kurum ve kuruluşlarından kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlarla irtibat kurabilecektir dahası sayılı kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin birinci fıkrasının iptalini talep ettiğimiz bendinin ikinci tümcesine göre de mi̇tin bu kapsamda talepte bulunacağı kamu kurum ve kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlar kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamayacaklardır düzenlemenin ana hatlarını bu şekilde ortaya koyduktan sonra yüksek mahkemenin sabrına ve hoşgörüsüne sığınarak istihbarat mefhûmunun genel bir açıklamasını yapmaya çalışacağız i̇stihbarat sözcüğü etimolojik açıdan arapça istihbar haber ve bilgi alma kelimesinin çoğuludur ümit özdağ i̇stihbarat teorisi kripto yayınları ankara sh ahmet yüksel mahmud devrinde osmanlı i̇stihbaratı kitap yayınevi tarih ve coğrafya dizisi i̇stanbul sh türkçede kullanılan istihbarat için arapçada ‘‘haberleşmeler haberleşme dolayısıyla yapılan yazışmalar anlamına gelen ‘‘muhaberat kelimesi kullanılmaktadır arap ülkelerinin çoğunda i̇stihbarat teşkilatları da ‘‘el muhaberat ismiyle görev yapmaktadır mehmet canlı i̇stihbarat tanımının i̇ncelenmesi i̇stisbarat nedir ne değildir sh httpmehmetcanliblogspotcomtr istihbarat nedir ne değildirhtml çevrimiçi kaynak erişim tarihi i̇ngilizcede ise istihbarat sözcüğünün karşılığı olan kelime intelligence akıl zekâ anlayış haber bilgi ve istihbarat anlamına gelmektedir i̇ngilizcede vurgu haberin toplanmasında değil toplananların birleştirilmesinde ve değerlendirilmesindedir belki de türkçede toplum malûmatın derlenmesine daha fazla ağırlık verdiği için istihbarat sözcüğü tercih edilmiş bir amerikalı ve bir i̇ngiliz için ise daha ziyâde malûmatın değerlendirilmesine ağırlık verildiği için intelligence sözcüğü ile aynı faaliyeti tanımlamakta kullanılmıştır özdağ age sh canlı agm sh görüldüğü gibi istihbarat bir toplumda yaşayan kişilere göre farklı anlamlara geldiği gibi değişik ülkelerde ülkeler arasındaki kültürel farklılıklara ve hatta yönetim biçimi farklılıklarına göre de değişik anlamlara gelebilmektedir hâl böyle olunca herkesin kabûl edebileceği bir istihbarat tanımı yapmak daha da zor görünmektedir canlı agm sh vd ancak literatürdeki mevcut tanımlardan yola çıkarak istihbarat sözcüğünün tanımı şu şekilde yapılabilir i̇stihbarat ulaşılabilen bütün açık yarı açık ve veya gizli kaynaklardan her türlü aracın kullanılması sonucunda elde edilen her türlü veri malûmat ve bilginin ulusal genel veya ulusal özel plandaki politikaların gerçekleştirilmesi ve ulusal politikalara zarar verilmesinin engellenmesi amacıyla toplandıktan sonra önemine ve doğruluğuna göreesas sayısı karar sayısı sınıflandırılması karşılaştırılması analiz edilerek değerlendirilmesi süreci ve bu sürecin sonucunda ulaşılan bilgidir özdağ age sh canlı agm sh bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi istihbarat bir süreçtir ve bu sürecin bir döngüsü çarkı vardır bu süreç döngü çark şu aşamalardan oluşur i̇stek ve sorunun tesbiti i̇htiyaçların tesbiti ve çalışma planının yapılması veri malûmat ve bilginin toplanması toplanan veri malûmat ve bilginin karşılaştırılarak güvenilirliğinin test edilmesi ve doğrulanarak düzenlenmesi yeterli bilgi olup olmadığının kontrolü yeterli bilgi yoksa yeterli bilgi için aramaya ve tasnife devam edilmesi veri malûmat ve bilginin analizinin entegrasyon analiz ve sentezinin yapılarak yorumlanması ortaya çıkan istihbaratın üst makamlara aktarılması ve gözden geçirilmesi i̇stihbaratın siyasî askerî karar alıcılara iletilmesi özdağ age sh bu döngüye dikkat buyrulduğunda üçüncü aşamanın veri malûmat ve bilginin toplanması aşaması olduğu görülecektir i̇şte anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçelerini açıklamaya çalıştığımız sayılı kanunun maddesinin sayılı kanunun maddesiyle eklenen birinci fıkrasının bendini oluşturan düzenleme istihbarat döngüsünün çarkının üçüncü aşaması olan veri malûmat ve bilginin toplanması aşamasını oluşturmakta ve anılan süreci düzenlemektedir i̇stihbarat sürecinde bilgi toplama aşamasının önemi ortadadır zirâ bu aşama istihbarat faaliyetinin sonunda siyasî askerî karar alıcılara müşterilere iletilecek ürünün âdetâ hammaddesini oluşturmaktadır hammadde olmadan ürün elde edilemeyeceğine göre istihbarat çarkında hammaddenin sağlanacağı veri malûmat ve bilginin toplanması aşamasının ne kadar önemli olduğu âşikârdır i̇stihbarat örgütleri sadece gizli bilgilerin elde edilmesi ile ilgilenmez açık kapalı her türlü kaynaktan elde edilen ve istihbaratın bilginin ürünün elde edilme amacına hizmet edecek tüm kaynak ve bilgilerle ilgilenir canlı agm sh bu cümleden olarak açık kaynak ve kapalı kaynak terimleri üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır açık kaynak kaynağı tarafından gizlenmeyen veya istendiği halde gizlenemeyen kamunun kullanımına açık olan kaynaklar olup bununla kastedilen gazete dergi kitap broşür veri tabanları internet cd rom veya ikili görüşmeler sırasında elde edilenler de dâhil olmak üzere kamunun kullanımına açık olan her türlü veri haber bilgi ve belgedir bu kaynağa erişimde casus kullanmaya veya uydulardan fotoğraf çekmeye gerek yoktur özdağ age sh esas sayısı karar sayısı kapalı kaynak ise kamunun kullanımına açık olmayıp kaynağı tarafından gizlenen istihbarat örgütlerinin sinyal istihbaratı insanî istihbarat fotoğraf uydu istihbaratı casusluk ve diğer istihbarat yöntemlerini kullanarak yaklaştığı özdağ age sh ve bilginin elde edilmeye çalışıldığı gizli kaynaklardır temel bilgilerin büyük bir bölümü açık kaynaklardan elde edilebilir türden bilgilerdir i̇stihbarat örgütlerinin büyük bir bölümünü oluşturan açık kaynakların istihbarat analizindeki önemi küçümsenmemelidir sadece açık kaynaklara dayanılarak ortaya çıkarılan bilgiler uzman istihbaratçıları bile şaşırtacak ölçüde ciddî bilgiler içerebilir dahası sadece açık kaynaklara dayanılarak sonuçta çok gizli olarak tasnif edilebilecek bilgilere dahî ulaşılabilir özdağ age sh metod açısından bakıldığında ise açık kaynak istihbaratı uygulanması en kolay ve en ucuz bilgi toplama yoludur ve her hedef ile ilgili olarak açık istihbarat kaynağı ziyâdesiyle mevcuttur özdağ age sh espiyonaj yâni casusluk kavramıyla istihbarat kavramı birbiriyle karıştırılmamalıdır görala göre i̇stihbarat meşrû yollarla karşı taraftan bilgi edinmektir espiyonaj ise karşı tarafın kanunlarını ihlâl ederek yapılan haber alma şeklidir diğer adıyla casusluktur ekrem göral i̇stihbaratın gücü ve gücün i̇stihbaratı httpwwwdhoedutrsayfalar anasayfa pusulaistihbaratingucu html çevrimiçi kaynak erişim tarihi sh şüphesiz devletler için bağımsızlıklarını güvenliklerini ülkelerin bütünlüğünü anayasal düzenlerini ve millî güçlerini meydana getiren unsurlara karşı içten ya da dıştan gelebilecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında bilgi toplamak ve istihbarat oluşturmak bir ihtiyaçtır i̇stihbarat nedir httpcilkinblogcucomistihbarat nedir çevrimiçi kaynak erişim tarihi sh ancak bilgi toplamak ve istihbarat oluşturmak meşrû yollarla yapılmalıdır i̇stihbarat oluşturmak amacıyla bilgi toplamak başka bir ifade ile istihbarat döngüsünün çarkının üçüncü aşaması olan veri malumât ve bilginin toplanması aşamasında gayrimeşrû yollara sapıldığında yapılan faaliyetin adı istihbarat oluşturmaktan çıkar ve az yukarıda açıklandığı gibi espiyonaj casusluk faaliyetinin alanına girilmiş olur başka bir deyişle hammaddenin sağlanmasında gayrimeşrû yollara tevessül edilmesi halinde bu hammaddenin işlenmesiyle elde edilecek ürünün bilginin de meşrû olmayacağı ve anayasal düzen tarafından himâye görmeyeceği açıktır genellikle alan araştırmalarına başlamadan önce konuyla ilgili daha önce yapılmış olan çalışmaların kayıtlarından ve derlenmiş bilgi kaynaklarından istifade edilir yazılı kaynaklar da kendi aralarında çeşitli biçimde gruplandırılabilir kitaplar dergiler çeşitli istatistikî kaynaklar resmî rapor ve yazışmalar kurum kayıtları hastane hapishane işyerleri meslekî kuruluşlar fabrikalar vb vakâ çalışmalarına ilişkin kayıtlar burada belirli mesleklerde gerçekleştirilen kayıt tutma sisteminden yararlanma söz konusudur genellikle gizli tutulan bu kayıtlardan ilgili kurumlardan izin alınarak yararlanılabilir örneğin psikiyatr psikolog sosyal hizmetler uzmanı sosyal çalışmacı vb meslek çalışanlarının çalışmaları kişisel bilgiler bilim insanları siyasîler gazeteci ve yazarlar gibi toplumda belirli bir isim yapmış kişilerin özel arşivlerinden izin alınmak suretiyle veya istihbaratî tekniklerle yararlanılabilir örneğin günlükler notlar hâtıratlar mektuplar otobiyografileresas sayısı karar sayısı dolaylı belgeler araştırma konusuyla doğrudan ilgili olmasa bile dolaylı olarak konuya ışık tutabilecek belgeler örneğin rehber yıllık ansiklopedi ve sözlüklerle diğer belgeler bu kaynaklar içerisinde kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bankalar ve benzeri finans kuruluşlarının ve diğer tüzel kişilerin kamuya açık bilgi belge veri ve kayıtları özel arşivleri elektronik bilgi işlem merkezleri ile iletişim alt yapıları olabileceği gibi açık kaynaklar kamuya açık olmayan bilgi belge veri ve kayıtları özel arşivleri elektronik bilgi işlem merkezleri ile iletişim alt yapıları da olabilir kapalı kaynaklar i̇şte kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bankalar ve benzeri finans kuruluşlarının ve diğer tüzel kişilerin kamuya açık olmayan kapalı gizli kaynaklarına ancak söz konusu kamu kurum kuruluş ve tüzel kişilerin sadece özel yetkiyle donatılmış görevlileri erişebilir şüphesiz devletlerin karar alıcı birimleri siyasî ve askerî karar alıcıları istihbaratın birer müşterisidirler bu açıdan bakıldığında millî güç unsurlarını istihbaratın istihbarat sonucunda elde edilen bilginin ürünün müşterisi alıcısı olarak görmek yanlış olmayacaktır göral agm sh i̇stihbarat alıcıya müşteriye olası tehditleri teşhis etmesinde yâni alıcıya ne zaman ve ne şekilde harekete geçmesi gerektiğinin farkına varmasında yardımcı olur şeref çetinkaya yüzyıl güvenlik ortamının gerektirdiği i̇stihbarat yapılanması nasıl olmalıdır yüzyıl türkiye enstitüsü sh httpwwwyyteorg çevrimiçi kaynak erişim tarihi her ne kadar devletin karar alıcı birimleri fırsat ve tehditleri öngörmekle yükümlü iseler de risk ve tehditlerin belirlenip değerlendirilmesinde ve böylelikle istihbarat ürünlerinin üretilmesinde hukuk devleti ilkesine sâdık kalınması gerekmektedir kamuya açık olmayan kapalı gizli kaynaklardan gayrimeşrû yollarla örneğin espiyonaj casusluk yoluyla edinilen bilgilerdeki hukuka aykırılığın alıcı müşteri durumundaki millî güç unsurlarının vereceği kararlara da sirâyet etmesi ve böylelikle tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması gereken bir devleti hukuk devleti ilkesinden uzaklaştırması kaçınılmazdır diğer yandan istihbarat sadece gizli bilgilerin elde edilmesi ile ilgilenmez açık kapalı her türlü kaynaktan elde edilen ve amaca hizmet edecek tüm bilgilerle ilgilenir canlı agm sh ne var ki ne tür olursa olsun ister açık isterse kapalı hangi tür kaynaktan sağlanırsa sağlansın istihbarat faaliyetinin hukuk düzenine ve yasalara uygun meşrû legal olarak yürütülmesi gerekmektedir yâni siyasî ve veya askerî karar alıcılardan her kim olursa olsun ya da hangi amaca hizmet ederse etsin istihbarat süreci döngüsü çarkı bütün evreleri ile hukuka uygun biçimde çalışmalıdır millî i̇stihbarat teşkilâtı mi̇t resmî internet sitesinde istihbaratı şu şekilde tanımlamaktadır i̇stihbarat devlet tarafından belirlenen ihtiyaçlara karşılık olarak çeşitli kaynaklardan derlenen haber bilgi ve dokümanların işlenmesi sonucu elde edilen üründür httpwwwmitgovtristh olusumhtml çevrimiçi kaynak erişim tarihi bu tanıma göre devlet tarafından belirlenen ihtiyaçlara karşılık olarak elde edilen ve zamanı geldiğinde siyasî askerî karar alıcılara müşterilere iletilecek olan bu ürünün yasal yollarla üretilmesi gerekir yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayımıza baktığımızda bu bapta anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçelerini serdettiğimiz dava konusu düzenleme ile mi̇te kamu kurum ve kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarihli ve sayılı bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzelesas sayısı karar sayısı kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi belge veri ve kayıtları alabilmesinin bunlara ait arşivlerden elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabilmesinin ve bunlarla irtibat kurabilmesinin önü açılmaktadır başka bir deyişle bundan böyle mi̇t dava konusu kuralda sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlarının açık ya da gizli ayırımı yapmaksızın bütün kaynaklarına bilgi belge veri ve kayıtlarına özel arşivlerine elektronik bilgi işlem merkezleri ile iletişim alt yapılarına istisnasız bir biçimde erişebilecek ve ulaşabilecektir yâni mi̇t istihbarat döngüsünün çarkının üçüncü safhası olan veri malûmat ve bilginin toplanması aşamasında temin ettiği bilginin ürünün hammaddesini kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşların sadece açık kaynaklarından değil bilûmum kapalı gizli kaynaklarından da elde edebilecektir böylece mi̇t meşrû yollarla açık kaynaklardan elde edebileceği bilgiyi hammaddeyi gayrimeşrû yollarla kapalı kaynaklardan edinebilmesinin önü açılmaktadır böylesi bir hukuksuzluğun anayasal düzen ile ve özellikle anayasanın maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılabilmesi mümkün değildir başka bir değişle sayılı kanunun maddesine sayılı kanunun maddesi ile birinci fıkrasına eklenen bendinin birinci tümcesinde öngörülen düzenleme ile mi̇te kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşların istisnasız kapalı gizli bütün kaynaklarına erişim hakkı ve yetkisi tanınmakta ve böylece bizzat yasa eliyle mi̇tin espiyonaj casusluk gibi meşrû olmayan yollarla kapalı gizli bütün bilgi belge veri ve kayıtlara ulaşmasının önü açılmakta deyim yerinde ise mi̇tin kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlara karşı espiyonaj casusluk faaliyetinde bulunmasına cevaz verilmektedir artık sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasına sayılı kanunun maddesi ile eklenen bendinin birinci tü
4,036
esas sayısı karar kayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tirazda bulunan danıştay beşinci dairesinin günlü ve esas karar sayılı kararında anayasaya aykırılık savının gerekçesi olarak şunlar ileri sürülmektedir sayılı muhasebeci umumiye kanununun maddesinde her mali yılda devletin varidat ve mesarifinin bütçe kanunu ile tayin olunacağı belirtildikten sonra maddesinde bu kanunun bir metinden ve maddede belirtilen cetvellerden terekküp edeceği hükme bağlanmıştır bu hükümler karşısında bütçe kanununa ekli bütün cetvellerin de kanun hükmünde cetveller olduğunu kabul etmek gerekir diğer taraftan anayasanın bütçe ile ilgili maddesinin son fıkrasında bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiç bir hüküm konulamaz denilmektedir bu fıkra hükmünden bütçe ile ilgili hükümler deyiminden ne anlaşılmak gerektiği anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararında bütçe ile ilgili hükümler deyimini malî nitelikte hüküm anlamında değil bütçenin uygulanması ile ilgili bütçenin uygulanmasını kolaylaştırıcı veya kanun konusu olabilecek yeni bir kuralı kapsamamak koşulu altında açıklayıcı nitelikte hükümler olarak düşünmek zorunludur şeklinde açıklanmış bulunmaktadır metni aynen yukarıya alınan yılı bütçe kanununun cetvelindeki hüküm ise memurun maaşından kesinti yapılmasını öngören bir hüküm olması dolayısıyla yeni bir mali yükümlülük getiren ve böylece ayrı bir kanun konusu olabilecek nitelikte bir hüküm olup bütçenin uygulanması ile ilgili açıklayıcı bir hüküm niteliğinde değildir bu durumda yılı bütçe kanununun cetvelinin gayrimenkul kiraları bölümü yeni bir mali yükümlülük getirdiği ve anayasanın ve maddelerine aykırı bulunduğu görüşü ile danıştay beşinci dairesinin sırasına kayıtlı dosyasının anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki sayılı kanunun maddesi gereğince bu konuda karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi
244
esas sayısı karar sayısı sayılı i̇mar kanununun i̇dari müeyyideler başlıklı nci maddesinin ikinci fıkrasının bendinde bu fıkra uyarınca idari para cezası verilmesini gerektiren aykırılığa konu alan ile bu alanın bulunduğu arsa veya arazinin emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin çarpımı ile bulunan bedel kadar idari para cezası yukarıdaki bentlere göre verilen para cezalarına ayrıca ilave edilir bu fıkraya göre verilen idari para cezasının ilgilisine tebliğinden itibaren bir ay içinde aykırılığın giderilmesi ve yapının mevzuata uygun hale getirilmesi halinde bu bent uyarınca ilave edilen para cezası tahsil edilmez hükmüne yer verilmiştir uyuşmazlık konusu olayda i̇li i̇lçesi mahallesi caddesi no adresinde ve tapunun ada ve sayılı parselinde kayıtlı taşınmazlar üzerinde davacı şirket tarafından ruhsatsız olarak imalatlar yapıldığından bahisle balçova belediye encümeninin tarih ve sayılı kararı ile davacı şirketin sayılı yasanın maddesinin fıkrasının bendi uyarınca tl bendi uyarınca tl para cezası verilmesine ayrıca tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle toplamda tl para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği dolayısıyla davaya konu imar para cezası verilmesine ilişkin işlemin dayanağının anılan hüküm olduğu anlaşıldığından sayılı i̇mar kanunun maddesinin fıkrasının bendinin davada uygulanacak kural olduğu tartışmasızdır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmü devletin temel amaç ve görevleri başlıklı maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmü kanun önünde eşitlik başlıklı maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmü mülkiyet hakkı başlıklı maddesinde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmüesas sayısı karar sayısı sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlıklı maddesinde herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir çevreyi geliştirmek çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir hükmü yargı yolu başlıklı maddesinde i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmü yer almaktadır anayasanın ve maddeleriyle devlete verilen görevlerin imar mevzuatıyla getirilen düzenlemelerle yaşama geçirileceğinde kuşku bulunmaması gerekir anayasanın verdiği görev ve yetki kapsamında kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının korunması ve çevrenin geliştirilmesi amacıyla başta sayılı i̇mar kanunu olmak üzere imara ilişkin tüm mevzuatta oldukça ayrıntılı düzenlemelere bir takım kısıtlayıcı hükümlere ve prosedürlere yer verilmiştir dosyanın incelenmesinden davacı şirketin kiracısı olduğu i̇li i̇lçesi mahallesi caddesi no adresinde ve tapunun ada ve sayılı parselinde kayıtlı taşınmazların güney kısmına tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edilen imalatlardan sonra ruhsatsız olarak bir takım imalatlar yapıldığının tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edildiği akabinde balçova belediye encümeninin tarih ve sayılı kararı ile davacı şirketin yasanın maddesinin fıkrasının bendi uyarınca tl bendi uyarınca tl para cezası verilmesine ayrıca tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle toplamda tl para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ayrıca balçova belediye encümeninin tarih ve sayılı kararı ile ruhsatsız imalatların yıkımına karar verilmesi üzerine anılan işlemlerin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır anayasanın ve maddelerinde ifadesini bulan ödevlerin somut tedbirlerle nasıl yerine getirileceği yasakoyucunun takdirinde ise de anayasa mahkemesinin istikrar kazanan kararlarında da belirtildiği üzere yasakoyucunun bir konuyu düzenlerken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade ettiği ölçülülük ilkesi nedeniyle devlet sınırlamadan beklenen kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür bu bağlamda sayılı yasanın maddesinin fıkrasının bendi ile ruhsatsız imalatların yasal süre içerisinde kaldırılması halinde verilen imar para cezasının tahsil edilmeyeceği hükmü ile ruhsatsız imalatları inşa eden kişilere hem son bir hak tanınarak ruhsatsız imalatları kaldırması halinde verilen idari para cezasının tahsil edilmemesi hem de ruhsatsız imalatları kaldırılması konusunda kişileri teşvik edici bir hüküm getirilmesi amaçlandığı anlaşılmakla birlikte aykırılığa konu alan ile bu alanın bulunduğu arsa veya arazinin emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin çarpımı ile bulunan bedelin verilen idari para cezasına ilave edilmesi suretiyle belirlenen meblağın uyuşmazlık konusu olayda da olduğu üzere kişilerinşirketlerin ekonomik olarak mahvına neden olabilecek tutarlara ulaştığı bu kapsamda ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli ve orantılı bir tedbir olarak görülemeyeceği kaldı ki bu hususta aynı kanunun maddesinde tespit edilen aykırılığın ilgili kişiden masrafları tahsil edilmek suretiyle idarelerce yıkımına karar verilebileceği idari yaptırım bakımından bu durumun en üst seviyede bir giderim yolu olduğu gibi idari para cezası verilmesi bakımından da hali hazırda maddenin fıkrası hükümlerinin düzenlendiği dikkate alınarak bu haliyle itiraz konusu kuralın kamu yararı ile bireyin hak veesas sayısı karar sayısı özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturmadığından ölçülülük ilkesine aykırılık içerdiği dolayısıyla anılan düzenlemenin anayasanın maddesine aykırı olduğu ayrıca aynı imalatların emlak değeri farklı olan taşınmazlarda yapılması halinde her ne kadar imalat aynı olsa da sayılı yasanın maddesinin fıkrasının bendi uyarınca taşınmazın emlak vergisi değeri esas alınarak hesaplama yapılması nedeniyle uygulanacak idari para cezasının farklı olacağı nitekim anayasa mahkemesi de vermiş olduğu bir çok kararında aynı durumda olanlar için farklı düzenlemeler yapılmasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacağını ifade ettiği bu haliyle anılan düzenlemenin aynı durumda olanlar için kanuni düzenlemeden beklenilen sonuç itibarıyla çok farklı bir durum oluşturacağından kanun önünde eşitliği düzenleyen anayasanın maddesine de aykırı olduğu yine taşınmazın emlak vergisi değeri üzerinden yapılan hesaplama nedeniyle verilen idari para cezasının ulaştığı meblağın kişilerinşirketlerin ekonomik olarak mahvına neden olabilecek tutarlara ulaşması diğer taraftan kanun maddesinin lafzında yer alan tebliğ tarihinden itibaren ‘‘ aylık sürenin idari bir usul birliğinin bulunmaması her taşınmaz ve aykırılık için en nihayetinde aykırılığın giderilmesi noktasında bu sürenin yeterli olmaması veya yıkımaişlemlere başlanılmış olsa dahi bu süre içerisinde tamamlanamaması halinde idare tarafından idari para cezasının tahsili noktasında keyfiyet oluşturabileceği ihtimali ve normal şartlarda altında imara aykırı olan alan için yapı ruhsatı almak suretiyle hukukuna uygun hale getirilebilecek bir durumda ilgilileri için bendi uyarınca verilen ilave idari para cezası ile muhataplığının hangi aşamada ve durumda sona ermiş sayılacağı hususunda da bir açıklık bulunmaması nedeniyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak nitelik taşıdığı bu haliyle anılan düzenlemenin mülkiyet hakkını düzenleyen anayasanın maddesine de aykırı olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince sayılı i̇mar kanununun maddesinin ikinci fıkrasının bendinin iptali istemiyle anılan hükmün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle resen anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan konuyla ilgili belgelerin ve başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin konu hakkında vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına ve anayasa mahkemesince verilecek olan kararın gecikmesi halinde yargısal anlamda giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğabileceği göz önünde bulundurularak esas hakkında karar verilinceye kadar itiraz konusu kuralın yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesinin istenilmesine beş ay içinde bir karar verilmezse uyuşmazlığın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi
1,230
esas sayısı karar sayısı somut dosyamızda sanığın eylemi sabit görüldüğü taktirde sayılı yasanın maddesi gereğince alt sınırdan ceza verilse ve taktiri indirim yapılsa dahi sanık en az ay hapis cezası alacaktır bu mahkumiyette cezanın miktarı gözetilerek seçenek yaptırıma çevrilemeyecek ve erteleme hükümleri uygulanamayacaktır yine itirazımızın da konusunu oluşturan cmknun maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünden de faydalanamayacaktır zira sayılı yasanın ek madde maddesinin a fıkrası buna engeldir madde metnine bakıldığında ek madde ek madde sk md sayılı ceza muhakemesi kanununun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri aşağıdaki hâller hariç askeri suç ve cezalar hakkında da uygulanır sırf askeri bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla süreli hapis cezasına hükmedilmesi fiilin disiplini ağır şekilde ihlal etmesi veya birliğin güvenliğini tehlikeye düşürmesi ya da birliğin muharebe hazırlığını veya etkinliğini zafiyete uğratması ya da büyük bir zarar meydana getirmesi fiilin savaş veya seferberlikte işlenmesi şeklinde düzenlenme bulunduğu görülecektir a fıkrasındaki düzenleme hükmün açıklanmasının geri bırakılması için sanığın ay veya daha fazla süreyle hapis cezasına çarptırılmamasını şart koşmuştur oysa sayılı yasanın maddesindeki düzenlemeye göre sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir görüldüğü üzere sayılı yasada yıl olarak belirlenen uygulama sınırı davamıza konu sayılı yasanın ek madde fıkrasında ay olarak belirlenmiştir yukarıda tespiti yapılan bu durumun anayasanın eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırılık içermektedir türkiye cumhuriyeti anayasasının nci maddesine göre türkiye cumhuriyeti bir hukuk devleti olup uncu maddesine göre ise herkes kanun önünde eşittir görülmekte olan davadaki izin tecavüzü suçu sırf askeri suç olarak tanımlanmıştır ancak bu tanımın yasal dayanağı bulunmamaktadır askeri yargıtay içtihatlarıyla kanunda yazılı bazı suçlar sırf askeri suç olarak değerlendirilmekte bazı suçlar ise sırf askeri suç olarak değerlendirilmemektedir bu hususta mevzuatta ve içtihatlarda belirli tanım ve birlik mevcut değildir bunun yanı sıra kanundaki suç ve cezaların uygulanmasında belirsizlik ve adil olmayan ve hakkaniyete aykırı olan durumlar ortaya çıkabilmektedir bu sebeplerle mahkemeesas sayısı karar sayısı tarafından verilecek cezanın ertelenememesinin paraya çevrilememesinin ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilememesinin öncelikle uluslararası hukuk kaidelerine ve daha sonra türkiye cumhuriyeti anayasasına aykırı olduğu değerlendirmektedir yukarıda yazılı olan kanun maddesinin gerekçesinde ‘askerlik hizmetinin özellikleri ‘askeri disiplin ve ‘bu yargının kendine mahsus özellikleri şeklinde soyut kavramlar bulunmaktadır ancak askeri hizmetin özellikleri askeri disiplinin ne olduğu ve bu yargının kendine mahsus özellikleri objektif ve somut olarak belirtilmemiştir zira maddeden ve gerekçeden askeri disiplinin sadece hapis cezası ile sağlanabileceği gibi bir anlam çıkmaktadır adil yargılanma açısından sivil şahıslara tanınan hakların tamamı askeri şahıslara da tanınmıştır ancak mevcut kanun hükümleri uyarınca asker kişilerin yargılanması sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması konularında tam tersi bir uygulama mevcuttur bu durum anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir türkiye cumhuriyeti anayasası gereği askerlik hem haktır hem de görevdir muvazzaf askeri personel ile askerlik hizmetini yapmaya gelen yükümlüler arasında askerlik hizmeti boyunca bir kere suç işleyen olabileceği gibi suç işlemeyi alışkanlık haline getiren kişiler de bulunabilmektedir bu durum ise hâkiminin cezayı şahsileştirirken takdir yetkisini kısıtlamaktadır hâkim sanığın şahsi haline bakmaksızın doğrudan infazı gerektirecek mahkumiyet hükmü vermek zorunda kalmaktadır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir yasa koyucu ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde yetkisini kullanırken anayasaya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla hangi eylemlerin suç sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü cezayı ağırlaştırıcı veya hafifletici tutum ve davranışların neler olacağı hangi cezaların seçenek yaptırımlara çevrilebileceği veya ertelenebileceği ve hangi suçların hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında kalacağı gibi konularda takdir yetkisine sahiptir bu takdir yetkisinin kullanılmasında suçun askeri suç olup olmamasının da dikkate alınacağı açıktır askerlik hizmetinin ulusal güvenliğin sağlanmasındaki belirleyici yeri ve ağırlığı sivil yaşamda suç oluşturmayan ya da önemsiz görülebilecek cezalan gerektiren kimi eylemlerin askeri suç olarak kabul edilmelerini ve ağır yaptıranlara bağlanmalarını gerekli kılabilmektedir ancak askeri ceza hukuku alanında da suç ile suça karşılık gelen yaptırımlar ve tedbirler arasında makul kabul edilebilir amaçla uyumlu bir orantının sağlanması hukuk devleti olmanın gereğidir ceza hukukunda cezanın infaz edilmesiyle güdülen amaç kişiye gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla etkili bir uyanda bulunmak ve etkin pişmanlık duymasını sağlamaktır mahkemelerde hükmolunan cezasının infazıyla hükümlünün gelecekte sosyal sorumluluğa sahip olarak suçsuz bir hayat sürmeye yatkın duruma getirilmesi gerekmektedir çağdaş ceza hukukunda ceza yaptırımlarının belirlenmesindeki temel amaç ise suçlunun ıslahı yeniden suç işlemesinin ve toplum için sürekli bir tehlike olmasının önüne geçme ve dolayısıyla topluma tekrar yararlı bir birey haline getirilmesini sağlamaktır bu nedenle günümüzde suçlar için ceza yanında ya da yerine bir kısım tedbirler uygulanması söz konusu olmaktadır yine sanık hakkında hükmolunacak olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle suçlununesas sayısı karar sayısı toplum içinde özgürlüğü kısıtlanmadan cezaevlerinin olumsuz etkilerinden de kurtarılarak toplumla sosyal bağları koparılmadan ve her şeyden de önemlisi hayatın normal akışı değişmeden ıslah edilmesi amaçlanmaktadır cezaların kişiselleştirilmesine yönelik bu düzenlemeler kamu yararının da bir gereğidir yasa koyucu askeri ceza hukukunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu düzenlerken hukuk devleti ilkesinin bir gereği ve ceza hukukunun temel prensiplerinden olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise ‘elverişlilik ‘gereklilik ve ‘orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır ‘elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasının ‘gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ‘orantılılık ise başvurulan önlem ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir ölçülülük ilkesiyle devlet cezalandırmanın sağladığı kamu yaran ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür yasa koyucunun sayılı kanunda erteleme kapsamı dışındaki suçları belirlerken suçların niteliğini işleniş şekillerini ağırlığını askeri disiplin üzerindeki etkisini öngörülen ceza miktarlarını ve suçla korunan hukuki yarar gibi etkenleri gözeteceği açıktır bu durumda izin tecavüzü suçunun ağırlığı düzenleniş amacı ve askeri disiplin üzerindeki etkisi dikkate alındığında itiraz konusu kuralda belirtilen cezai miktarı aylık sürenin kamu yaran ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturamadığından ölçülülük ilkesine ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğu açıktır açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir yine anayasanın maddesinde herkesin kanun karşısında eşit olduğu açıkça belirtilmiştir tckdan mahkum olan kişilerin yılın altında ceza almaları halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan faydalanmalarına karşın sayılı yasadan mahkum olanların sadece ay veya daha az ceza almaları halinde bu kurumdan faydalanacak olmaları eşitlik ilkesine aykırıdır her ne kadar sanıkların vasıfları sivil asker farklı olsa da sırf itirazımıza konu somut müeyyide bakımından hakkaniyete uygun değildir kaldı ki farklılıkların varlığı suç tipine ve suçların yasal unsurlarına yöneliktir ceza miktarlarının farklılığına ilişkin bir istisna söz konusu değildir bahse konu asker kişiden kaynaklı askeri disiplin ve ihtiyaçların doğurduğu zaruret halleri nedenlerin suç tipi ile ilgili olması gerektiği açıktır sayılı yasadan mahkum olan daha önceki hiç sabıkası bulunmayan asker kişinin cmknun maddesinde belirtilen yıllık süreden faydalanamayacak olması bu zaruret ve ihtiyaçlarla bağdaşmamaktadır kaldı ki anayasa mahkememizin esas sayısı karar sayısı karar günü ve rg tarih sayı sayılı ilamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının asker kişiler bakımından uygulanması gerektiği açıkça belirtilmiştir i̇tirazımıza konu makul ve ölçüsüz olan bu aylık süreye ilişkin kısıtlamanın pratikte hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu uygulama alanını ölçüsüz şekilde daraltacağı kanaati de oluşmuştur tüm bu hususlar birlikte gözetilerek sayılı yasanın ek madde maddesinin a fıkrasının türkiye cumhuriyeti anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaatiyle itiraz yoluna başvurarak gerekmiştir hüküm yukarıda açıklanan nedenlerleesas sayısı karar sayısı her ne kadar sanık hakkında sayılı yasanın maddesince cezalandırılması için kamu davası açılmışsa da sayılı yasanın ek madde maddesinin a fıkrasının türkiye cumhuriyeti anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu anlaşıldığından sayılı yasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesine itiraz başvurusunda bulunulmasına anayasa mahkemesinin kararma kadar dosyanın beklenilmesine ve muhakemenin durmasına esasın bu şekilde kapatılmasına başvuru sonuçlanınca yeni esas üzerinden yargılamanın kaldığı yerden devam olunmasına yargılama giderlerinin esasa ilişkin hükümle birlikte değerlendirilmesine dair sanığın yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren gün içinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir ceza mahkemesine veya bulunduğu cezaevi müdürlüğüne dilekçe ya da tutanağı geçirmek suretiyle beyan vererek bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine beyanda bulunulması ve bu beyanın tutanağa geçirilip hakime onaylattırılmak suretiyle ankara batı ağır ceza mahkemesine itiraz yolu açık olduğu halde verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı
1,340
esas sayısı karar sayısı dosya kapsamı ve davacı vekilinin talep ve beyan dilekçeleri dikkate alındığında geçen celsenin nolu ara kararı ile verilen ara karardan dönülerek davacı vekilinin ve tarihli dilekçelerinde sayılı kanunun maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının ve maddelerine aykırı olduğunu iddiasının ve yine anayasa mahkemesinin tarih esas karar sayılı kararında ciddi muhalefet şerhlerinin oluşu davacının ve tarihli dilekçelerindeki açıklamaların ciddi oluşu dikkate alınarak talebin kabulü ile anayasanın maddesi kapsamında dosyanın anayasaya aykırılık hususunda karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına anayasanın maddesi de dikkate alınarak anayasa mahkemesine gidişinden itibaren ay içerisinde karar verilmesinin beklenilmesine aksi halde yürürlükte kanun hükümlerine davanın sonuçlanacağının bildirilmesine dosya kapsamındaki taleplerin hususunda anayasa mahkemesinin karar verme süresi dikkate alınarak duruşmanın günü saat bırakılmasına karar verildi
127
esas sayısı karar sayısı dava dilekçesindeki gerekçe tarihli ve sayılı i̇stanbul tahki̇m merkezi̇ kanunuun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcüğünün anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi sayılı kanunun maddesinde i̇stanbul tahkim merkezi genel kurulunun nasıl ve ne şekilde oluşacağı üyelerin sayısı temsilcilerin hangi kurumlardan ve hangi usûllerle seçileceği hususları ile görev süreleri düzenlenmektedir sayılı kanunun genel kurul kenar başlıklı maddesinde genel kurul mesleğinde en az on yıl tecrübeye sahip olanlar arasından türkiye odalar ve borsalar birliğinin ticaret ve sanayi odalarından iki ticaret odalarından bir deniz ticaret odalarından bir sanayi odalarından bir ve ticaret borsalarından bir olmak üzere seçeceği toplam altı baro başkanlarının baroya kayıtlı avukatlar arasından seçeceği dört yükseköğretim kurulunun tahkim konusunda tecrübeli öğretim üyeleri arasından seçeceği üç türkiye i̇hracatçılar meclisinin seçeceği iki adalet bakanlığının idari görevde çalışan birinci sınıf hâkimler arasından seçeceği bir türkiye bankalar birliğinin seçeceği bir türkiye katılım bankaları birliğinin seçeceği bir sermaye piyasası kurulunun seçeceği bir borsa i̇stanbul anonim şirketinin seçeceği bir türkiye esnaf ve sanatkârları konfederasyonunun seçeceği bir bankacılık düzenleme ve denetleme kurumunun seçeceği bir türkiye sermaye piyasaları birliğinin seçeceği bir en fazla üyeye sahip işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarından birer temsilci olmak üzere toplam yirmi beş üyeden oluşur bu temsilciler yukarıda sayılan kurumların yönetim organları tarafından seçilir üyelerin seçildikleri kurumdaki görevleri devam eder baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla türkiye barolar birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde birlikesas sayısı karar sayısı tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır genel kurul üyeleri dört yıl için seçilir süresi dolan üye yeniden seçilebilir üyeliğin herhangi bir nedenle sona ermesi hâlinde bu üyenin kalan süresini tamamlamak üzere aynı kontenjandan seçim yapılır denilmektedir sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında i̇stanbul tahkim merkezinin genel kuruluna üye temsilci gönderecek kurumlar sayılırken barolar dışındaki kurumlardan seçilecek üyelerin temsilcilerin söz konusu kurumların yönetim organları tarafından seçilmeleri esâsı öngörülmüştür oysa dava konusu yapılan baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcüğünün yer aldığı sayılı kanunun maddesinin bendinde i̇stanbul tahkim merkezinin genel kuruluna baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyesinin temsilcisinin baro başkanları tarafından seçilmesi esâsı kabûl edilmiştir bu bapta dava konusu yaptığımız ibâre sayılı kanunun maddesinin bendinde yer alan ile değişik sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının ikinci tümcesinde yer alan baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcüklerine münhasır olup aynı tümce içerisinde geçen baroya kayıtlı avukatlar arasından ibâresi ile dört sözcüğüne yönelik herhangi bir iptal talebimiz bulunmamaktadır ancak dava dışı bu sözcük grubu ibâreler ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla türkiye barolar birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır tümcelerinin sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama başlığını taşıyan maddesinin numaralı fıkrası hükmü gereğince iptaline karar verilip verilmeyeceği cihetine aşağıda değinilecektir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmiştir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devleti ilkesinin bir başka gereği ise yasaların kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılmasıdır anayasa mahkemesinin kimi kararlarında kamu yararı kavramından ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmuştur buna göre kamu yararı kavramı genel bir ifadeyle bireysel özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir bütün kamusal işlemler nihai olarak kamu yararını gerçekleştirmek hedefine yönelmek durumundadır kanunun amaç öğesi bakımından anayasaya uygun sayılabilmesi için kanunun çıkarılmasında kamu yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir i̇lgili yasama belgelerinin incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa kanunun amaç unsuru bakımından anayasaya aykırı olduğuesas sayısı karar sayısı söylenebilir anayasa mahkemesinin tarihli ve esas karar sayılı kararı anayasa mahkemesi hukuk devleti ilkesini hukuk güvenliği kamu yararı nesnellik kriteri adalet ve hakkaniyet ölçütleriyle birlikte açıkladığı başka bir kararında şu tesbitlerde bulunmuştur hukuk devletinin temel ilkelerinden olan hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması genel objektif âdil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir anayasa mahkemesinin tarihli ve esas karar sayılı kararı kanunların kamu yararı amacına yönelik olması genel objektif âdil kurallar içermesi ve hakkaniyeti gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle yasakoyucunun hukukî düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hukuk devleti ilkesi hukuk güvenliğinin ve adaletin sağlanmasına yönelik hukuk anlayışını temsil etmekte ve yasaların yasakoyucunun keyfine göre değil kamu yararı amacıyla çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır anayasa mahkemesinin pek çok kararında isâbetle vurgulandığı üzere hukuk devletinin vazgeçilmez öğeleri arasında yer alan yasaların kamu yararına dayanması ilkesi ile bütün kamusal girişimlerin temelinde bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve özellikle uyuşmazlıkların mahkeme dışında çözümü konusunda çok önemli işlevleri olan tahkim müessesesinin düzenlenmesinde yasakoyucunun bu esâsı gözardı etmemesi ve yasama normlarına bu olguyu en iyi şekilde yansıtması zorunludur şüphesiz hukuk devletinde günümüz çağdaş ve uygar toplumlarında uyuşmazlıkların mahkeme dışında çözümü konusunda en çok bilinen ve kullanılan yöntem tahkim yöntemi olduğuna göre tahkim müessesesine ilişkin düzenlemeler yapılırken kanunkoyucu anayasanın temel ilkelerine ve hukukun ana kurallarına bağlı kalmak ve kamu yararı amacını gözetmek durumundadır halde sayılı kanun ile ihdâs olunan i̇stanbul tahkim merkezinin anılan kanunun maddesinde sayılan görevlerini bihakkın yerine getirebilmesi için tahkim yönteminin bağımsız tarafsız ve objektif biçimde işlemesinin önündeki engellerin kaldırılması söz konusu müessesenin bağımsızlığına ve tarafsızlığına halel getirecek düzenlemelerden kaçınılması ve özellikle kamu yararı amacının gözetilmesi hukuk devleti ilkesinin gereklerindendir bu bilgiler ışığında dava konusu yasal düzenlemeye bakıldığında i̇stanbul tahkim merkezinin genel kuruluna baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyenin maddede sayılan diğer kurumlardan farklı bir biçimde türkiye barolar birliği yönetim organları tarafından değil de baro başkanlarının seçmesini öngören dava konusu düzenleme i̇stanbul tahkim merkezinin genel kurulunun mevcut siyasî iktidarın kendisine yakın olan üyelerden temsilcilerden oluşması ve böylece i̇stanbul tahkim merkezinin mevcut siyasî iktidarın denetimi ve deyim yerinde ise güdümü altında tutulması gâye ve arzusunun tipik örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır böylesi bir düzenleme uyuşmazlıklarınesas sayısı karar sayısı tahkim veya alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle çözülmesini sağlamak üzere kurulan i̇stanbul tahkim merkezinin siyasî etkilerinden uzak bağımsız ve tarafsız çalışmasını engelleyecek mâhiyette bir düzenleme anlamına gelmekte olup çağdaş ve demokratik toplum düzeni ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır diğer yandan i̇stanbul tahkim merkezinin genel kuruluna baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyenin maddede sayılan diğer kurumlardan farklı biçimde türkiye barolar birliği yönetim organları tarafından değil de baro başkanlarının seçmesini öngören ve böylece baro başkanlarının siyasî tercihleri doğrultusunda teşekkül etmesine zemin hazırlayan ve dolayısı ile siyasî iktidara yakın bir tahkim merkezinin teşekkülüne olanak sağlayan böylesi bir yöntemin kanunların kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılması amacı ile bağdaşabilmesi mümkün değildir bu itibarla adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu sürdürmekle yükümlü olan hukuk devletinde dava konusu ibârenin yer aldığı düzenlemenin amaç unsuru yönünden özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarar gözetilerek ve kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarıldığından ve nihaî olarak kamu yararını gerçekleştirmek hedefine yönelmiş olduğundan söz edilemez dava konusu ibârenin yer aldığı yasal düzenleme hukuk güvenliğinin ve adaletin sağlanmasını amaçlayan hukuk devleti ilkesi ve hukukun genel ilkeleri ile çatışma hâlindedir sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde geçen dava konusu sözcüklerin yer aldığı kuralın incelenmesinden kanunun kamu yararı dışında bir amaçla i̇stanbul tahkim kurulunda genel kurula temsilci gönderecek diğer kurumlardan farklı biçimde türkiye barolar birliğinin yönetim organlarınca değil de baro başkanlarının siyasi tercihleri doğrultusunda siyasî iktidara yakın bir genel kurul oluşturma amacı ile çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabildiğinden dava konusu sözcüklerin yer aldığı kuralın amaç unsuru bakımından anayasanın maddesine aykırı olduğu âşikârdır açıklanmaya çalışılan nedenlerle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcükleri anayasanın hukuk devleti ilkesini benimseyen maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir bu bapta dava konusu yapılan sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcükleri hakkında yüksek mahkemenizce verilecek olası bir iptal kararı sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava dışı baroya kayıtlı avukatlar arasından ibâresi ile dört sözcüğünün ve ayrıca sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla türkiye barolar birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır tümcelerinin uygulanamaması sonucunu doğuracaktır zirâ sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu baro başkanlarının seçeceği sözcükleri ile aynı bentte yer alan dava dışı baroya kayıtlı avukatlar arasından dört sözcükleri ve ayrıca sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla türkiye barolar birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan dörtesas sayısı karar sayısı aday üye seçilmiş sayılır tümceleri arasında âdetâ organik bir bağ mevcuttur sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu baro başkanlarının seçeceği sözcüklerinin varlığı söz konusu olmaksızın aynı bentte yer alan dava dışı baroya kayıtlı avukatlar arasından dört sözcükleri ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla türkiye barolar birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır tümceleri tek başlarına hüküm ifade etmezler ve başlıbaşına varlıklarını sürdüremezler bu durumda şüphesiz takdir yüksek mahkemenize ait olmak üzere sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama başlığını taşıyan maddesinin numaralı fıkrası hükmü gereğince dava konusu yapılan sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dava konusu baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcüklerinin yüksek mahkemenizce iptal başvurumuz doğrultusunda iptali hâlinde sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan ve uygulama kâbiliyeti kalmayan dava dışı baroya kayıtlı avukatlar arasından ibâresi ile dört sözcüğünün ve sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında yer alan baro başkanları kontenjanından seçilecek temsilcilerin belirlenmesi amacıyla türkiye barolar birliği tarafından adayların bildirildiği tarihten itibaren on gün içinde birlik tarafından belirlenen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır her bir baro başkanının bir oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan dört aday üye seçilmiş sayılır tümcelerinin de iptaline karar verilmesi ciheti yüksek mahkemenizin takdirindedir yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ yüksek mâlûmları olduğu üzere kamu hukukunda yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için yasal bir düzenlemenin uygulanması hâlinde telâfisi güç veya imkânsız zararların doğması ve bu yasal düzenlemenin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir dava konusu olayda tarihli ve sayılı kanunun iptalini talep ettiğimiz dava konusu sözcükleri yönünden bu iki şart birlikte gerçekleşmiştir dava dilekçemizde de mufassal bir biçimde açıklamaya çalıştığımız veçhile dava konusu yapılan ve anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali istenen ve bu bapta da yürürlüğünün durdurulması talep olunan sözcüklerin yer aldığı düzenlemede sayılı kanunun maddesi ile ihdâs olunan i̇stanbul tahkim merkezinin genel kuruluna baroya kayıtlı avukatlar arasından seçilecek dört üyenin anılan maddede sayılan diğer kurumlardan farklı biçimde türkiye barolar birliği yönetim organları tarafından değil de baro başkanlarının seçmesini öngören ve böylece i̇stanbul tahkim merkezi genel kurulunun baro başkanlarının siyasî tercihleri doğrultusunda teşekkül etmesini sağlayan dava konusu düzenleme ile mevcut siyasî iktidarın kendisine yakın olan üyelerden temsilcilerden oluşmasına ve mevcut siyasî iktidara yakın bir tahkim merkezinin teşekkülüne cevaz verilmekte ve böylece hukuk devleti ilkesi ihlâl edilerek kanunların nihaî olarak kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılması amacından uzaklaşılmaktadır bütün bu açıklamaya çalıştığımız sebeplerle dava konusu yapılan ve iptali istenen sözcükler anayasaya açıkça aykırıdır dava konusu sözcüklerin yer aldığı kuralınesas sayısı karar sayısı uygulanması hâlinde hukuk devleti ilkesi cihetinden anayasanın öngördüğü kuralların ihlâl edilmiş olacağı ve bu anayasal ilke ve güvenceler yönünden telâfisi imkânsız zararların doğacağı kesindir dava konusu sözcüklerin yer aldığı kural hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verildiği takdirde hukuk sistemimizde herhangi bir boşluk meydana gelmeyecek sadece anayasaya aykırı olan uygulama durdurulmuş olacaktır ancak dava konusu yasal düzenleme yönünden yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip sadece i̇ptal kararı verilmesi hâlinde bu i̇ptal kararı büyük bir ihtimâlle etkisiz kalacaktır öte yandan anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması hukuk devleti olmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende ise kişinin temel hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti ilkesi yönünden yukarıda açıklamaya çalıştığımız veçhile telâfîsi imkânsız durum ve zararlara yol açacaktır böylesi bir ahvâlin husûle gelmesini önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan ve iptali istenen dava konusu sözcüklerinin kararın resmî gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün de durdurulması talebiyle yüksek mahkemenizde iş bu dava açılmıştır vi sonuç ve i̇stem tarihli ve sayılı i̇stanbul tahki̇m merkezi̇ kanunuun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan baro başkanlarının sözcükleri ile seçeceği sözcüğünün anayasanın maddesine aykırı olmaları nedeniyle gerek lâyihamızda açıkladığımız gerekçelerle ve gerekse yüksek mahkemeniz tarafından resen belirlenecek nedenlerle anayasaya aykırı olduklarına ve i̇ptalleri̇ne kararın resmî gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlükleri̇ni̇n durdurulmasina karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz
2,297