tr
stringlengths
3
588
en
stringlengths
3
558
Devenin belini kıran son saman çöpüdür.
The last straw breaks the camel's back.
Bilmiyorum.
I don't know.
Mum kendiliğinden söndü.
The candle went out by itself.
On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
Some read books just to pass time.
Koyu kahverengi saçları vardı.
He had dark brown hair.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
This ship is not fit for an ocean voyage.
Bu kitap.
It's this book.
Hemen yolculuğa hazırlan.
Get ready for the trip at once.
Masanın üstündeki hesap makinesi benim.
The calculator on the table is mine.
Şimşek çaktı.
The lightning flashed.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
Love is seeing her in your dreams.
Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
No one wants to listen to my opinions.
Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
I will teach you to play chess.
Satranç oynamayı biliyor musun?
Do you know how to play chess?
Bunlar çok eski kitaplar.
These are very old books.
Bunlar benim kitaplarım.
These are my books.
Bunlar bizim kitaplarımız.
These are our books.
Bunlar benim kalemlerim.
These are my pencils.
Bunlar her yerde satılıyor.
These are on sale everywhere.
Köpekleri severim.
I like dogs.
Bulaşık makinesinin nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
Could you explain how the dishwasher works?
Zor durumlarla başa çıkamıyor.
He can't cope with difficult situations.
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
We must sleep at least seven hours a day.
Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
I like to play sport for fun not for competition.
Japonca konuşamıyorum.
I don't speak Japanese.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
Only a few people showed up on time.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
Only a few people understood me.
Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
As long as you are with him, you can't be happy.
Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
It seems that the children will have to sleep on the floor.
Bir davetiye aldım.
I received an invitation.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Mahjong oynamayı biliyor musun?
Do you know how to play mahjong?
Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
Ateşin var mı?
Do you have a match?
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
Sam is two years younger than Tom.
Lütfen burayı imzalayın.
Please sign your name here.
Lütfen burayı imzalayın.
Please sign here.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
It is considered impossible to travel back to the past.
John cebinden bir anahtar çıkardı.
John took a key out of his pocket.
John Floridalı, karısı ise Kaliforniyalı.
John comes from Florida and his wife from California.
John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
John can't speak French well.
John birçok şişe şarap içti.
John drank many bottles of wine.
John Bill'den daha zeki.
John is cleverer than Bill.
John Bill'den daha zeki.
John is more intelligent than Bill.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
John took advantage of Bill's weakness.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
John is not as old as Bill; he is much younger.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
John was in such a hurry that he had no time for talking.
John işe aşina.
John is familiar with the business.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
I know one of them but not the other.
Ailesini çok endişelendirdi.
He caused his parents a lot of anxiety.
Sadece beyaz kağıt yeterli.
Plain white paper will do.
Üşüyüp ısıtıcıyı açtım.
Feeling chilly, I turned on the heater.
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
Hava bulutlanıyor.
It's getting cloudy.
Pardon ama radyoyu kısabilir misin acaba?
Would you mind turning down the radio?
Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
A healthy man does not know the value of health.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
He lived in a small town nearby.
Kulübe katılmaz mısın?
Will you join our club?
Ummak bir strateji değildir.
Hope is not a strategy.
Onu on dolara aldım.
I bought it for 10 dollars.
Merhaba, nasılsın?
Hello, how are you?
Merhaba, nasılsın?
Hi, how's it going?
Merhaba, nasılsın?
Hi, how are you?
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
In America, cars drive on the right side of the road.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
I sometimes wonder if I am a girl.
Gerçekleri abartmayalım.
Let's not exaggerate the facts.
Üzülmeyin, her şey düzelecek.
Don't worry, everything will be OK.
Bu sadece bir şakaydı.
It was only a joke.
Üstü kalsın.
Keep the change.
Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
These games are listed under the adult category.
Mum ışığını severim.
I like candlelight.
Artık seni sevmiyorum.
I don't like you anymore.
Artık seni sevmiyorum.
I don't love you anymore.
Artık seni sevmiyorum.
I no longer love you.
Okulu sevmiyorum.
I don't like school.
Rap sever misin?
Do you like rap?
Bu filmi sevdim.
I liked this film.
Matematiği severim.
I like maths.
Matematiği severim.
I like math.
Matematiği severim.
I like mathematics.
Sigara içmeyi bıraktım.
I stopped smoking.
Sigara içmeyi bıraktım.
I'm giving up smoking.
Sigara içmeyi bıraktım.
I quit smoking.
Sigara içmeyi bıraktım.
I've given up smoking.
Babana en iyi dileklerimle.
Best regards to your father.
Tek başıma yürüdüm.
I walked alone.
Kapıyı kapatın, lütfen.
Close the door, please.
Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?
Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
Seni anlamak gerçekten çok zor.
Understanding you is really very hard.
Dün on yedinci doğum günümdü.
Yesterday was my seventeenth birthday.
Evren nasıl oluştu?
How was the universe formed?
Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
I perceive myself as my own god.
Eve dönerken yağmura yakalanmıştım.
I was caught in a shower on my way home.
Eve dönerken yağmura yakalanmıştım.
I was caught in the rain on my way home.
Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
Geç kaldığım için üzgünüm.
I'm sorry I'm so late.

Tatoeba Turkish-English 2024

tatoeba.org Turkish-English pairs.

Last Update: 01.01.2024

Downloads last month
49